Yeni Üyelik
25.
Bölüm
@matthiolagolge

'Kabul ettin mi?'

'Evet'

'Kabul ettin mi?'

'Evet'

'Kabul Ettin mi?'

'Evet'

Düğünden çıkmış, eve geçmeden önce camiye gelmiştik. Babam şahitlerimiz huzurunda dini nikahımızı kıyıyordu. Bana üç kez kabul ettin mi diye sormuş üçünde de beklendik olan evet cevabını almıştı. Aynı şekilde Tunahan'a da üç kez sordu. Tunahan da üç kez evet diyerek nikahımız kıyıldı.

Babam duaya başlarken hepimiz ellerimizi açtık ve onun duasını dinledik. Duası bitince hep beraber amin dedik. 'Kızım, ne mehir istersin?'

Mehir olarak çok büyük meblağlar isteyenlere şahit olmuş birisi olsam da bana hep o kadar uçuk meblalağ istemek bana garip gelmiştir her zaman. Daha olabilir, daha mantıklı ufak şeyler istemek daha doğru geliyordu bana. Bende düşüncelerim doğrultusunda cevap verdim.

'İki tane ince bilezik istiyorum.'

Bir tane desem biliyordum ki Tunahan yok falan diyecekti. Düğün öncesi işimle kurs arasında yürürken konuşmuştuk bu konuyu. O konuşmayı göz önünde bulundurarak iki bilezik demiştim. Evlilik sürecimiz de verebileceği bir meblağ olduğunu bilerek içim de rahattı. Babam onayladı ve dini nikahımız da kıyıldığı için herkes ayaklandı ve camiyi terk etti. Sadece ben ve Tunahan kaldık.

'Şükür namazı kılalım mı?'

Ona gülümsedim, benim de isteğim bu yöndeydi. Beni geçmeseydi ben söyleyecektim. Onu onayladım ve ikimiz de yan yana durarak namaz kılmaya başladık. İki rekâtlık şükür namazımı da kıldık ve yerde, oturarak sessizliğimizi koruduk.

Biz sessizlikte huzur bulan bir çifttik zaten fakat şuan cami de olmamız, beraber namaz kılıyor olmamız bize ayrı bir huzur ve mutluluk veriyordu. Ben kendi içimde hissederken Tunahan'ın da yüzünde ki dinginlikten, varla yok arası dudaklarının kıvrımından bunu anlayabiliyordum.

'Duan bitti mi? Eve geçelim mi?'

'Olur gidelim.'

Yerden kalktık, caminin kapısına doğru adımladık. Kapıya vardık, raftaki ayakkabılarımızı ayaklarımıza geçirdik ve yan yana geldik. Birbirimizin de üstünde bir utangaçlık vardı. Belki eve geçince olası durumun kafamız da yer edindiği düşüncelerden dolayıydı bilmiyorum.

Caminin avlusunda yan yana yürürken hiç konuşmadan nikah masası ve ilk dansımızdan sonra ki ilk temasımızı gerçekleştirdik. Ellerimiz anlaşmışçasına birbirine yakınlaştı ve birbirlerini kavradı.

İkimizin de kafası ellerimize döndü. Bakışlarımız birbirine hiç değmiyordu. Ellerimizin birleşmesine bakıp içten bir gülümseme sunduk ve sessizliğimizi sürdürerek evimize doğru adımlamaya başladık.

Tunahan planladığımız gibi üçüncü odaya kitaplarımız için kütüphane yapmıştı. Fakat başta istediğimiz gibi duvardan duvara yapmamıştık. Çünkü ikimizin de arasında şimdilik konuşmadığı ama ailemizi büyütme isteğimiz vardı. Kütüphane duvardan duvara odayı kapsarsa ailemize katılacak üçüncü kişinin odası için tekrar bozulması gerekecekti. Bizde başka modeller çizip planladık ve odaya ikimize de yetebilecek bir kitaplık yapmayı başardık.

Binanın kapısını araladı, önce benim geçmem için müsaade etti. Ben önde Tunahan arkamda basamakları tırmanmaya başladık. Eve yaklaştıkça el ele tutuşmaktan daha ötesi bir yakınlaşma yaşayacağımızın bilinciyle heyecanım git gide arttı. Kalbim göğüs kafesimi zorlarcasına kan pompalıyor, yüzüm allıktan değil heyecandan kızarıyordu.

Evin kapısını açması için bir adım gerileyip ona müsaade ettim. Tunahan çok sakin dursa da bakışları ben hariç her yerde gezmesinden ne kadar heyecanlı olduğunu anlayabiliyordum. İkimizin de bu kadar heyecanlı olmasıyla beraber içimden istemsizce kazasız geçse bugün diye dua ettiğim bir gerçekti.

Anahtarı son bir kez çevirdi ve kapıyı araladı. Anahtarı kapının üstünde bırakıp bana döndü. Camiden beri ilk kez gözleri gözlerimle buluştu. Gülümsedi ve kısık bir sesle evimize beni buyur etti.

'Evine tekrar ve sonsuza kadar hoş geldin sevgilim.'

Eşi olmama rağmen karım demektense sevgilim diyordu. Sanırım Tunahan'a karım demek daha kaba geliyordu. Kocam demekte bana öyle hissettirdiği için bu benim fikrimdi, Tunahan ile konuştuğumuz bir konu değildi, benim ki sadece bir tahmindi.

'Hoş buldum sevgilim.'

Bana yol vermesini ve eve girmemizi bekledim fakat o beni şaşırtarak kolunun birini bacaklarımdan geçirip beni kucağına aldı. 'Örf ve adetlere uymamız gerek hayatım.'

Bu geleneği de uygulayacak olmasına bina da sesim yankılanacak şiddette bir kahkaha attım. Elimi ağzıma örtsem de fayda etmedi. Kahkaham çoktan bina da eko yapmıştı.

Kucağında benimle beraber adım attı. Kucağında ben varken kapıda bıraktığı anahtarı alıp girişteki komidine bıraktı. Ardından kapıyı bıraktı ve odamıza doğru adımladı. Yüzlerimiz birbirine çok yakındı.

Odaya girdik, beni kucağından indirdi. Elleri dirseklerimi tutuyordu. Gözlerimiz birbirinden kopmuyordu. İkimiz de heyecanla sesli yutkunduk. Tunahan yüzünü eğdi, eğdi, eğdi ve burunlarımız birbirine değdi. Dilimle dudaklarımı yaladım. O anda göz temasımız kesildi ve Tunahan dudaklarıma baktı.

'Merak ettiğim o ana geldik sanırım.'

Heyecandan bu kadar gergin olmasaydım bu dediğine gülerdim fakat şimdi sadece hafifçe dudaklarım kıvrılabildi.

Tunahan biraz daha yaklaştı ve dudakları dudaklarıma değdi. Bir saniye ikimiz de duraksasak da tecrübesiz halimizle birbirimizi öpmeye başladık. Gözlerimi kapattım ve kendimi akışa bıraktım. Ne yapmam nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum ama içimden geldiği gibi davranırsam olur gibi hissediyordum.

Dudaklarımız tecrübesizce hareket ederken kollarım omzuna tutundu. Tunahan ise ellerini dirseklerimden çekerek belime sarıldı. Gecenin ilerleyen saatlerinde ise dudaklarımız birbirimizin bedenlerini keşfe devam etti. İkimiz de yarın sabah utanacağımızı bilerek birbirimizden keyif almaktan geri duramadık.

Gece gözlerimiz uykuya yenik düşerken bedenlerimizi örten sadece yorganken birbirimize sarıldık ve uyuduk. Yarın evliliğimizin ilk günüydü. Aynı yatakta uyanacak, aynı sofrada kahvaltı edecektik. Bu şahane hissettiriyordu. Üstelik bir haftalık minik bir tatilimiz vardı. Yoğun son bir ayın yorgunluğuna ve bize iyi gelecekti.

☀☀☀

Sabah güneşin gözlerime vurması ve rahatsız olmamla gözlerimi araladım. Kollarında olduğum Tunahan'a uyumasından yararlanarak bir süre izledim. Dün gecenin aklıma gelmesiyle kendi kendime utandım ve kollarından çıkıp önce duşa gittim. Duşumu hızlıca alıp ses çıkartmadan kıyafetlerimi giyindim ve mutfağa adımladım.

İkimiz de kahvaltı yapmayı seviyorduk özellikle Ayselsiz bir kahvaltı enfes olacak diye düşünüyordum. Önce küçük çaydanlığa ikimize yetecek kadar çay demledim ardından kahvaltılıkları sırayla masaya çıkartmaya başladım.

Kahvaltıyı hazırlarken ağzımın içinde küçük harflerle şarkı mırıldanıyor, bedenimi arada sallıyordum. Buzdolabına yönelirken kapıya omzunu dayayıp beni izleyen Tunahan'ı gördüm. Çok sessiz gelmiş olmalıydı ki geldiğini hiç fark etmemiştim. İrkildim.

'Korkutmak istemedim.'

'Korkmadım, geldiğini duymamışım.'

'Çok keyifliydin bende o keyifli halini izlerken dalmışım. Seslenmeyi unuttum.'

Onun bu tatlı haline gülümsedim fakat daha fazla göz teması kuramayarak gözlerimi ondan çekip buzdolabının kapağını araladım. 'Hadi git elini yüzünü yıka kahvaltıya gel, kahvaltı hazır.'

'Beraber hazırlardık, neden tek başına hallettin?'

Sessinde minik bir sitem olduğunu sezdim ve ona dönerek dudaklarımı büzdüm. 'Güneşten dolayı uyandım. Birimiz uyuyor olmalı ki arabayı sağlıklı kullansın.'

Gözlerine baktığımda bakışlarının büzdüğüm dudaklarımda olduğunu fark edip dudaklarımı düzelttim ve hızlıca arkamı dönüp tezgaha ilerledim. 'Hadi git, yıka gel.'

'Duş aldım, buraya gelmeden önce. Temiz ellerim.'

Onu yollayamayacağımı fark edip bu sefer çay doldurma görevi tayin etmek mantıklı geldi. 'O zaman ikimize de çay doldurur musun?'

Hı hı diyerek ocağın yanına gitti ve çayları doldurdu. Bardakları alarak masaya geçti. Onun ardından da bendim karşısında ki sandalyeye oturdum ve kahvaltımızı etmeye başladık.

'Bavullarımız hazır değil mi?'

Ağzımdan zeytin çekirdeğini çıkartıp masaya koydum ardından onu onayladım. 'Evet hazırlar, kahvaltıdan sonra kapının oraya getireceğim.'

'Mutfağı toplayıp giyinip çıkalım o zaman.'

'Tamam.'

Bir hafta tatilimiz vardı ve Eylül ayında olduğumu için de denize giremeyeceğimizi düşünerek kapalı havuzu olan bir ev kiralamayı uygun bulmuştuk. Evde bol bol yüzeceğimizden emindim. Yüzmeyi çok severdim. Evi tutarken öğrendiğim de Tunahan da yüzmeyi çok severmiş.

sırt kaslarının sırrı ortaya çıktı.

'Ben mutfağı toplarım, sen git hazırlan.'

Kahvaltıyı ben kurduğum için toplamak istemesini anlayışla karşılayıp yanağına hızlıca bir öpücük kondurdum ve mutfağı terk ettim. Öpücüğün etkisini atlattığında odamızın kapısını kapatıyordum ki o arkamdan bağırdı. 'Öpüp kaçmak nedir hanımefendi? Bende öpseydim.'

Resmen öpmediği için huysuzluk yapıyordu ama bu hali çok tatlıydı o ayrıydı. Kıkırdayarak dolaba ilerledim ve üstüme çok ince olmayan bir elbise giydim. Şalımı da bağladıktan sonra bavullar eşliğinde odadan ayrıldım.

Bavulları kapının önüne koyduğumda mutfağa ilerledim. Tunahan mutfağı pırıl pırıl yapmış, elini havluya kuruluyordu. 'Çok güzel olmuşsun.'

Ani iltifatlarına hala alışamasam da heyecanlandığımı çaktırmadan gülümsedim ve teşekkür ettim. 'Teşekkür ederim beyefendi.'

Giyinmek için odaya giderken yanımdan geçiyordu ki aniden eğildi ve yanağıma dudaklarını bastırarak şiddetli bir öpücük kondurdu. Geri çekilirken 'Oh' dedi. Arkasından şok olmuş şekilde öylece bakarken başını arkaya çevirip yüz ifademe bakıp kahkaha attı.

'Öpüp kaçarsan öyle olur sevgilim.'

Sanki bıçaklayıp kaçtık arkadaş ya.

Tunahan odadan dönünce bavulları yüklendi ve evden çıktık. Anneme ve Nuran anneme yola çıktığımızı haber vermek için mesaj attım.

'Beraber ilk uzun yolculuğumuz.'

'İlk.'

Birçok ilki beraber yaşamıştık. Bunlara bir tanesini daha eklemek için birkaç saat sürecek yola çıkmak için arabayı çalıştırdı ve mahalleyi terk ettik. Yolda bir çok şarkı açtım. Çoğuna eşlik ederken bir kısmını da bilmediğimden dans ettim. Tunahan bu hallerime gülümseyerek baktı. Ara ara yüzümden makas almayı da ihmal etmedi.

Çok keyifli bir yolculuk geçirdiğimiz kadar çok keyifli bir balayı da geçirdik. Tahmin ettiğim gibi bol bol yüzdük. Havuzdan çıktığımız anlarda sohbet ettik. Önceden konuştuğumu konuları konuştuk, aklımıza yeni gelen konular hakkında birbirimizin fikirlerini sorduk. Hatta İstanbul'a dönmeden bir gün önce uyumak üzeere yatağa girdiğimiz de uyumak yerine parmak güreşi yaptık.

Parmak güreşi yapıp Tunahan'ın beni yenmesiyle 'Ödülümü istiyorum hanım.' demesiyle istediği ödülü anlayıp hala üstümde olan utangaçlıkla omzuna vururken ikimiz de istediği ödülün oyunu aklımıza geldi ve ödülüne erişmeden önce mini bir kahkaha serüvenine tutulduk.

Şimdi ise akşama annemler yemeğe geleceği için yemek hazırlığı yapıyordum. 'Neye yardım edeyim kızım?'

İşaret dilini öğrenmiş olmam gerçekten çok iyi olmuştu. Tunahan yokken de yazı ile iletişim kurmak ikimizi de yoracaktı ama şimdi olduğu gibi ikimiz de hızlıca iletişim kuruyorduk. 'Bitti neredeyse anne, zahmet etme. Sen geç otur.'

Ben işteyken Nuran anne tatlı ve çayın yanına tuzlu bir kurabiye yapmıştı zaten. O yüzden ben sadece annemlerin de seveceği yemekleri yapmıştım. Telefonu elime aldım ve Tunahan'ı aramak için rehbere girdim. O esna da telefonum çaldı ve Tunahan'ın adı ekranda belirdi.

'Kalp kalbe karşıymış sevgilim. Bende seni aramak için rehbere girmiştim.'

'Kalbini sevdiğim, işten çıktım da gelirken bir şey lazım mı diye sormak için aradım.'

'Gelirken üç ekmek alırsan yeterli hayatım.'

'Tamam, görüşürüz.'

'Görüşürüz.'

Telefonu kapattım ve ardından hemen annemi aradım. Babamı da alıp gelmesi için kısa bir konuşma da onunla yaptım. Üçünün de gelmesini beklerken Nuran anne ile televizyon kanallarında hangi programlar var diye ufak bir gezinti yaptık. Hiçbirini beğenmediğimiz için kapattık ve telefonlarımızla ilgilenmeye başladık.

Önce Tunahan ardından annemlerin gelmesiyle hazır olan masaya oturduk. Keyifli sohbetimiz eşliğinde yemeklerimizi yedik, çayımızı içtik ve bu akşamı da annemleri evlerine gitmesi için uğurlayarak noktaladık.

Ben bir eve hanım, bir adama eş, bir kadına kız olmuştum. Hepsinin sorumlulukları başka olsa da ortak noktaları keyif alıyor olmamdı.

☀☀☀

5 AY SONRA- ŞUBAT

İşten çıkmış, yarım saat önce eve gelmiştim. Üzerimde ise dünden beri bir keyifsizlik vardı. Sebebi Tunahan ile dün yatmadan önce evliliğimizin ilk tartışmasını yaşamamız olmasıydı. Yaşadığımız tartışma aklımda bile kalmamıştı çünkü çok boş bir sebepten dolayı tartışmış aramız bozulmuştu.

Normal de o konu hakkında tartışmazdık fakat ikimiz de iş hayatımız da belli bir gerginlik seviyesindeydik. Ben iş arkadaşlarımdan biri ile problem yaşamışken Tunahan da geçen aylarda Aysel hanımla yaşadığı tartışmanın benzerini başka bir müşterisiyle yaşamıştı. Bu ikinci benzer bir vaka olunca da Tunahan çok gerilmiş ve üzülmüştü.

Kırk yıllık çiftlerin tartışmak için tartıştmaları gibi biz de dün öyle tartışmıştık. Bugün ise barışmayı ve her zaman ki gibi oturup konuşarak aramızda ki gerginliği atacağımızı umut ediyor, inanıyordum.

Nuran annenin yardımı ile masayı hazırlıyorduk, son tabağı da masaya koymam ile kapı çaldı. Gelen Tunahan'dı. Kapıyı araladım ve ikimiz de kabahatimizi bilerek sessizce selamlaştık. Nuran anne, aramızda ki gerginliği hissedip direkt masaya oturdu.

'Masa hazır.'

Önümde birbirine tutunan ellerime bakarak fısıltıyla söyledim. Yüzümü kaldırmadan bakışlarımı Tunahan'a kaldırdım. Tunahan ise bana bakmadan başıyla beni onayladı ve portmantoya montunu asarken konuştu. 'Ellerimi yıkayıp geliyorum. Siz başlayın.'

Bunu derken başlayacağımıza inanmadığını biliyordum çünkü beş aydır o hep başlamamızı söylüyor biz ise o sofraya oturmadan başlamıyorduk. Şimdi söylemesinin sebebi ise yemeğe başlayıp başlamamıza göre aldığım tepkiyi ölçecek olabilirdi.

O banyoya ben de masaya oturdum. Yüzüm istemsizce asıktı. Tunahan ile ilk kez aramız bozuktu. Bu duruma alışık değildim ve bocalıyordum. Nuran anne ellerini oynattı. 'Ben çaya annenlere davetliyim, yemekten sonra çıkacağım.' dedi, ona gülümsedim ve bozuntuya vermeden onayladım.

Bozuntuya vermedim diyorum çünkü biliyordum ki biz sorunlarımızı kendimiz halledelim diye Nuran anne evden gitmeyi tercih ediyordu. Seslerimizin yükselmeyeceğine emin olsam da anneme gideceğini bildiğim için karşı çıkmayı uygun bulmadım.

Tunahan salona girdi ve yemeklerimize dokunmadığımızı görerek derin bir iç çekip istemsizce gülümsedi. Sanırım kırgınlığımın çok olmamasına sevinmişti. Ona bakıp çorba isteyip istemediğini sordum. 'Çorba ister misin?'

'Olur.'

Sofrada aynı diyaloğun diğer yemekler için gerçekleşmesi dışında bir konuşma geçmedi. Sessizlik içinde ilk kez yemeğimizi yedik. Yemekler bitince üçümüz de sofrayı toplayıp mutfağa taşıdık. Nuran anne toplamaya yardım ederken Tunahan akşam namazını kılmak için odaya gitti.

Mutfağın işi bitince Nuran anne evden sessizce ayrıldı. Tunahan ise odadan salona gelmiş televizyona bakıyordu. Bende karşısında ki koltuğa oturdum ve izlemesem de televizyona bakmaya başladım.

Ara ara gözüm Tunahan'a kaysa da bakışlarımı hemen televizyona çeviriyordum. Çünkü ne diyeceğimi nasıl konuşmaya başlayacağımı bilmiyordum.

Bocalıyordum.

İlk kez tartışmıştık ve tartışma ikimizin de kızacağı, alınacağı bir konu hakkında değildi. Gerginliklerimizi birbirimize yansıtmamızla ortaya çıkan bir dargınlıktı. O yüzden nasıl söz başlanırdı bilemiyordum.

Saatler ilerledi geçti ve yatsı okunmaya başladı. Her zaman ki gibi Tunahan yerinden kalktı ve önce abdest almaya o gitti. Ben de sessizliği sevdiğimizi aklıma getirerek tartışmalarımızda da bu sessizliğimizden yararlanabileceğimizi kendime hatırlatarak odaya gittim ve ikimize de namazgah serdim.

Barış çubuğunu ibadetlerimizle uzattım.

Tunahan banyodan çıktı. O odaya giderken ben banyoya girdim ve abdest almaya başladım. Beni beklemeden başlayacak mıydı merak ediyordum. Umarım beklerdi.

Sükunetle abdestimi alıp odaya doğru ilerledim. Hemen namazgahlara baktım, Tunahan namaza durmuş mu diye ama Tunahan'ı odada ki üçlü çekyatın üzerinde tespih çekerken gördüm.

Beni bekliyordu.

Gülümsedim ve namaz elbisemi giydim, başıma tülbentimi taktım. 'Ben hazırım.'

Tunahan sesini çıkartmadan yanımda ki namazgahta durdu ve ikimiz de namaz kılmaya başladık. Gün içinde içimde yer edinen huzursuzluk namazla beraber yavaş yavaş giderken Tunahan ile yan yana kılıyor olmamızın etkisi de büyüktü. Çünkü biliyordum ki bu namaz sonrasında konuşup barışacaktık.

Selam verdik ve konuşmadan dua etmeye başladık. Birkaç dakika dua etmemizle geçti. Ardından kafamız aynı anda ikimizde birbirimize döndük.

'Özür dilerim.'

'Özür dilerim.'

Birbirimize gülümsedik. Ben dizlerimizin üzerinde doğrulup yürüdüm ve boynuna sarıldım. Tunahan ise kollarını belime sarıp boynuma dudaklarını bastırdı.

'Gerginliğimi sana yansıttım, özür dilerim.'

'Bende öyle. İş yerinde birisiyle aram gergindi onunla olan gerginliğimi sana yansıttım.

Bir süre boynuna sarılı kaldım. Saçlarını öptüm, o da saçlarımı sevdi sırtımı okşadı.

'Annem gitti galiba.'

'Evet, gerginliğimizi anladı sanırım o yüzden anneme çaya geçti.'

Gülümsedi.

'Hadi gel Kuran okuyalım.'

Yerden doğrulduk ve camın önünde ki masaya oturmadan Kuran-ı Kerim'lerimiz aldık. Kaldığımız cüzü açıp birer cüz okuduk. Böylece ilişkimiz de tartışmanın da tadını aldık ve ikimiz de hiç beğenmedik.

Cüzlerimizi okuyup salona geçip yüzümü göğsüne yaslayarak dün ki tartışmamızın alakasız gerginliklerini anlatmaya başladık. Benim iş arkadaşımla olan gerginliğim kıdem içi güç gösterisinden kaynaklanıyordu. Benden iki yıl deneyimli olan kadın oraya yeni gelmiş olup seviliyor olmamdan rahatsızlık duyuyordu. Bu rahatsızlığını da yaptığım işte açık, eksiklik, hata arayarak beni geriyordu.

'Sen anlat bakalım, bende durumlar böyle. Sen neden müşterinle tartıştın?'

Derin bir nefes aldı ve parmaklarını saçlarımda gezdirdi.

'İki gün önce teslim ettiğim masayı hatırlıyorsun değil mi? Teslim etmeden önce görmüştün.' dedi, gözümün önüne gördüğüm masa geldi. Mekanizmalı bir masaydı. Salonda prta sehpa olarak kullanılabilecekken yemek yeme saatinde masanın ortasını kaldırıp yükseltirken içinden çıkan parçalarla da uzatılabiliyordu.

'Evet, hatırlıyorum.'

'O masanın sahibiyle gerginlik yaşadım. Adam masayı almış gelmiş, yaptığın mas bozuk diyor başka bir şey demiyor. Adama ne kadar nasıl oldu, neyi var diye sorsam da asla sorularımı cevaplamadan esti gürledi durdu. Aysel hanımla da böyle bir olay yaşadığım için kendimi direkt suçlamaya başladım.'

Kafamı kaldırıp yüzünü okşadım ve yanağına dudaklarımı bastırdım. 'Ayseller biraz gariptir hayatım, düşünme o kadını.'

Ön yargıysa ön yargı, yapabileceğim bir şey yok. Tek ön yargım Ayseller.

'Senin Aysellerle ilgili takıntın ne?'

Evet, Aysel'i hiç konuşma fırsatımız olmamıştı çünkü Aysel'i en son bende düğünümde görmüştüm. 'Sen anlat, ben sonra anlatacağım.'

Tunahan anlatmaya devam etti. Adam esip gürlemiş, adamı yarım saat sonunda sakinleştirmiş ve gerçekten de Tunahan'ın takmadığı birkaç vida yüzünden masanın şak diye yere serildiği ortaya çıkmış. Tunahan ise özür dileyerek ücretsiz bir şekilde masanın aynısını tekrar yapacağına ve sağlam olacağına söz vermiş. Böylece adamla orta yolu bulmuş.

'Öyle bir hata yaptığım içinde bütün gün gergindim. Ya diğer mobilyalarda da böyle yaptıysam falan diye. Teslim edilecek tüm mobilyaları defalarca kontrol ettim o gün. Eve gelince de bizim kütüphaneyi bile kaç defa kontrol ettim bilemiyorum.'

Onun hissettiklerini anlayarak doğruldum ve kucağına oturarak boynuna sarıldım. 'İkimizde birbirimizi anladık, konuştuk ve hallettik. Evlilikte tartışmalarda olur elbette. Sonuçta insanız ve iki farklı kişiyiz. Sadece büyük kavgalar, geri dönülmez olaylar olmasın.'

Konuştukça halledilmedik hiçbir konu yoktur bana göre. Şanslıydım ki çift olarak da konuşmayı seviyorduk.

Şanslıydım, Tunahan gibi birisini bulduğum için.

Bir süre daha sarılı kaldıktan sonra Nuran anne gelene kadar Netflix'ten izlediğimiz diziyi açıp sarılarak izlemeye karar verdik. Ben televizyonda uygulamayı açarken Tunahan da mutfakta mısır patlatıyordu.

Tekrar ediyorum, ben çok şanslıydım.

☀️☀️☀️

Bir sonraki sayfa final sayfası olacak :( görüşmek üzere

Loading...
0%