Yeni Üyelik
26.
Bölüm

25-FİNAL

@matthiolagolge

 

iyi okumalar arkadaşlarım

 

☀️☀️☀️

 

2 SENE SONRA - YAZ

 

'Sevgili ailem, aile içi voleybol turnuvamıza hoş geldiniz! Turnuvamız 3 gün sürecek olup toplamda üç maç oynayacağız. Üç maçın ikisini alan takım bu senenin galibi olacak.' dedim ve soluklanıp devam ettim konuşmama.

 

'Bu sene o çok sevdiğiniz takım isimlerini vermeyeceğim çünkü isimlerimiz şimdiden belli. Gelinler ve Damatlar Takımı olacağız.'

 

Kolumun biri sanki bir mitingde konuşma yapar gibi iki tarafa açıkken diğerini yumruk yapıp ağzıma doğru tutuyordum, mikrofon gibi kullanıyordum.

 

Evliliğimizin ikinci yılını tamamlamamıza birkaç vardı fakat Tunahan'ın daha benim adımı bilmediği zamanlarda mesajlaşırken konuştuğumuz o mahalle turnuvası hiç yaşanamadı. Yaşanamama sebebi mahalleden bir amcanın vefatıydı. Önce maç ertelendi ardından da iptal edilmişti. Böylece bana da Tunahan'ı voleybol oynarken izlemek anca geçen sene yazın aile içi turnuvamız da nasip olmuştu.

 

'Kızım, emin misin o garip gruba isimlerden koymak istemediğinden?'

 

Bahçe masasında oturan herkese imalı, sahte gülüşümü sergileyerek süzdüm. Hepsi bakışlarımdan kuşkulansa da takım isimlerinden emin olduğumu söyledim. 'Takım isimleri net. Ayrıca bu sene ki ideamız da şimdiden belli bilesiniz beyler.'

 

Yanımda oturan Tunahan'ı yandan bakış atıp ideanın belli olduğunu söylerken omzumla kolunu dürttüm. Gülümseyerek kulağıma eğildi. 'Benim güzeller güzeli karım neyin peşinde acaba?'

 

Kolunu elimin tersiyle okşadım. 'Neyin peşinde olabilirim sevgilim? Mutluluk, voleybol, neşenin peşindeyim.'

 

Tunahan' bir şey demeden masada oturan diğer aile üyelerime döndüm. 'Geçen sene olduğu gibi bu sene de Nuran annem hakem oluyor. Var sistemi bize bu sene de gelemediği için edebimizle oynayalım lütfen.'

 

Sanki var sistemi gelse edebimizle oynamayacaktık.

 

'Biz edebimizle oynarız da sen ideayı söyle bakalım bir.' ideayı öğrenmek isteyen babamdı. Çünkü haliyle idealı oyunlar oynamayı sevmediği gibi tasvipte etmezdi. Fakat benim idea olarak ortaya koyacağım maddeden rahatsız olmayacağına emindim.

 

'Babacığım, eşler arası bir turnuva olacağı için bu sene ben dedim ki kazanan takım kaybeden takıma içinden gelen, maddiyatı önemli olmayan küçük birer hediye alsın.'

 

Herkes bu fikre olumlu baktığı için ideam kabul edildi ve Nuran anne hakem olmak için bahçeye çıkarken içeride bulup getirdiğim düdüğü elimden alıp filenin sağına geçti. Büyük teyzem ise geçen hafta ayağından minik bir operasyon geçirdiği için onu spiker olarak görevlendirdik. Böylece burada olan kimse oyunda izleyici rolünü üstlenmek zorunda kalmadı.

 

'On dakikalık bir ısınma süresi veriyorum herkese, ısınsın. Ayrıca taktik çalışacaksanız da çalışın.'

 

İki takım da kendi tarafında ısınma hareketleri yaparken kızlar olarak bugün boy dezavantajımızın farkında olarak kaybedeceğimizi içten içe bilip hissetsek de Gelinler Takımı olarak asla dudaklarımızdan kaybedeceğiz lafı çıkmıyordu.

 

'Süremiz bitti. Herkes maç için yerlerine.'

 

Spiker olan teyzem işaret dili ile kendini ifade eden Nuran anneme tercümanlık yaparak sesli dile getirdiği süre bitişiyle hepimiz yerlerimize geçtik. 'Hanımlar, alacağınız hediyeleri düşünmeye başlayın.'

 

Damatlar takımında babam, Tunahan, büyük amcam Orhan, küçük amcam Osman ve küçük dayım vardı. Gelinler takımında ise annem, ben, büyük yengem Halime, küçük yengem Kadriye ve amcamın kızı Nilay vardı.

 

İlk servisi kullanma hakkını bizim takıma verdiler. Nuran annemin servis kullanmamız için düdüğünü çalıp işaretini vermesiyle Halime yengem servisi kullandı. Servisi manşetle dayım karşılarken gelen topu yükselten babamdı. Hava da duran topa ise Tunahan smaç basmasıyla bizim sahamızın zeminiyle buluşması kaçınılmaz oldu.

 

'Damatlar takımı ilk sayısını Tunahan'la kazanarak bir-sıfır öne geçti.'

 

Spikerliğini ciddiyetle yapan teyzem topa kim, nasıl dokunduysa söylüyordu. Resmi maçlarda spikerden öğrendi tüm cümleleri kullanıyordu.

 

Nuran annem bu sefer Damatlar takımı servis kullansın diye düdüğünü çaldı ve ilk servislerini kullanarak ace sayısını elde ettiler. İlk set dört-sıfır onlar öndeyken ani atak yaparak altı- dörde getirsek de skoru iki saat sonunda ki set skoruna göre ilk gün maçını kaybettik.

 

'Üzülme hayatım, en azından bir set aldınız.'

 

Bu bir gerçekti, ikinci seti biz alsak da üç-bir set skoruyla kaybetmiştik. O seti de onlar centilmenlik hareketi nedeniyle vermişler gibime geliyordu ama sesimi çıkartmıyordum. Çünkü kaybetmek ilk defa işime yarayacaktı.

 

Takımları da kaybetmek için böyle dengesiz kurmamış mıydım bu sene? Evet.

 

'Üzülmüyorum sevgilim, önümüz de iki gün daha var. Döner bu maç buradan.' dedim ve kolumu beline sardım. O bana yan bir gülüş sunup 'gerçekten inanıyor musun' bakışını atsa da bir şey demedim.

 

'Hepimiz acıkmışızdır. Beyler mangalın başına geçsin. Hanımlar da mutfağa geçsin. Salata, çorba falan yapalım.'

 

Annemin direktiflerine uyarak görev dağılımlarımızı gayet net anlayarak ayrıldık. Mutfağa ilerlerken annem sinsice yanıma sokuldu. 'Kız sen kaybedeceğin takım kurmazsın. Bu sene hayırdır?'

 

Sesin de bastıramadığı şüphe tohumları vardı. Hatta tohumlar neredeyse filizlenmişti. 'Ne alaka anne? Bu sene değişiklik olsun dedim. Eşimle de karşılıklı oynamak istedim olamaz mı?'

 

Geçen sene Tunahan'ı izleyebilme sebebim daha kalabalıktık ve yedekli oyuncularımız bile vardı. Bende sırf Tunahan'ı gönül rahatlığıyla izlemek için ilk sete yedek başlamayı kabul etmiş olabilirdim.

 

'İstemiş elbette olabilirsin fakat bu ekiple değil.' dedi, tam ağzımı açıp cevap verecekken Nilay ikimizin yanına gelip bizi mutfağa sürükledi. 'Oyalanmayın hanımlar. Çok işimiz var. Çok acıktım ben.'

 

☀☀☀

 

Yemeğimizi yemiş, uzun sohbetlerimizi edip gülüp eğlenmiştik. Şimdi ise yataklara geçiyorduk. Yarın ki maçta kazanmamak esastı, benim için. 'İyi geceler sevgilim.'

 

'İyi geceler sevgilim.'

 

Yanağından öptüm ve sırtım göğsüne gelece şekilde sağ kolumun üstüne yattım. Tunahan ise arkamdan tek koluyla beni sarıp sarmaladı. 'Bana alacağın hediyeyi düşündünüz mü hanımefendi?'

 

Tek kaşımı kaldırıp ne münasebet der gibi bir bakış attım. 'Tabi ki düşünmedim çünkü biz kazanacağız ve sen bana hediye alacaksın.' dedim. dedim de asla hedefim ve niyetim bu değildi. Çünkü bu takımların kurulma amacı bile benim ona hediye vermem için kurulan bir tezgahtı.

 

Sadece ben biliyordum bu tezgahı ama olsun.

 

'O kadar eminsin yani?'

 

'Tabii ki eminim. Siz düşündünüz mü beyefendi bana ne hediye alacağınızı?'

 

Bedenimi tamamen ona çevirdim ve konuşmayı sürdürdüm. 'Hediye almak için ideaya gerek yok biliyoruz ama aklımda bir şey var.'

 

Gülümsedim. 'Demek ki sende biliyorsun yenileceğinizi'

 

Yenilmeyeceklerine adım kadar emindim. En kısaları bile bir seksen boyundaydı nasıl blok yapalım smaç basalım değil mi ama?

 

'Hiçte bile. Sadece karıma hediye almayı seviyorum. Yani bonkör bir eşim.'

 

Elimle yüzünü kavradım ve kafasını kendime çekerek dudaklarına kısa bir buse kondurdum. 'Yarın göreceğiz hayatım. Hadi uyuyalım. Ben çok yoruldum bugün.'

 

'Tamam hayatım.'

 

Tekrar eski pozisyonumuza geçtik ve Tunahan beni belimden sararak göğsüne çekti. Eli karnımın üzerinde duruyordu. Karnımın üzerinde durmasına ayrıca gülümsedim ve gözlerimi kapattım. Karnımın üzerinde olmasına hassasiyetim şu ara daha fazlaydı çünkü orada bizden bir parça vardı. Çocuğumuz.

 

Hamileydim.

 

Üç haftalıktı.

 

Buraya gelmeden iki gün önce öğrenmiştim ama Tunahan'a hemen söylemek istememiştim. İçimde bu sevinci yaşamakta zorlansam da zorlu bir hamilelik geçirmediğim için Tunahan'dan saklaması zor olmuyordu.

 

Doktorun yanından çıkar çıkmaz hemen aklıma gelen fikirle voleybol maçı sonucuna göre söylemeye karar vermiştim. Çok çocukça gelecekti belki ama öyle olsun istiyordum.

 

Karnımın üzerinde ki elini avucumun içine alarak bende kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım. Yarın ve sonra ki günü iple çekiyordum. Maçları oynayalım, kaybedelim ve ben aylardır hayalini kurduğumuz çocuk hayalinin gerçek oluşunu Tunahan'a vereyim istiyordum.

 

Tunahan sevinçten aklını kaybetmezdi inşallah.

 

☀☀☀

 

2 GÜN SONRA

 

'Herkes sahaya!"

 

Son maçı oynayacaktık. Dün ki maçı da aynı skorla kaybetmiştik. Böylece iki sıfırlık bir maç yenilgimiz vardı. Şimdi ise bu senenin son maçına başlayacaktık. Nuran anne yine hakemdi. Teyzem de spiker. Takımlar da ise değişiklik söz konusu değildi.

 

Nuran anneme bakıp, güldüm. Onu her dışarıda, sosyalleşirken gördüğümde yüzümü istemsizce kaplayan bir gülümseme meydana geliyordu. İlk tanıştığımız da sosyalleşmekten çekiniyordu ama bizim evlenmemizle beraber bu durum değişmişti. Ben önce annemlere gidip gelmesini sağlamıştım. Ardından beraber pazara, markete gitmeye başlamıştık. Böylece yavaş yavaş sosyalleşmesine yardım etmiştim. Şimdi ise hiç zorlanmıyordu. Elbette hala o duymadığı için arkasından konuşanlar oluyordu. Fakat konuşmaların seyri değişmişti.

 

Yeni konuşma konuları ikimiz arasında ki iletişim, Nuran annenin yenilenen özgüveniydi. Bu beni mutlu ediyordu.

 

'Evet sevgili seyirciler. Yılın son maçı Türk hakem Nuran Ateş'in düdük sesiyle başladı.'

 

Teyzemin dediği gibi düdük sesiyle yılın son servisi Tunahan tarafından kullanıldı. Paralele doğru kullandığı servisi ben karşıladım. Yükselttiğim topu anneme pas atan büyük yengem oldu. Karşı tarafa göndermeyi başardığımız topla hep beraber gülümsedik. Topu alan babam havalandırıp dayıma gönderdi. Dayım ise Tunahan'a pas atıp bizim tarafımıza göndermesine vesile oldu.

 

İlk servisi attığı gibi ilk sayıyı da Tunahan almış oldu. Bastığı smaç toprak zemine sertçe düştü.

 

'Hediyelerinize karar vermişsinizdir umarım.'

 

Haliyle dün ki maçı da kaybedince otomatikman yenik sayıldığımız için biz kadınlar dün yemekten önce dışarı çıkmış ve hediyelerimizi almıştık. 'Aldık bile.'

 

Kadriye yengemin huysuz sesine gülmek istesem de gülüşümü bastırdım. 'Hadi oynayalım, centilmenlik maçı beyler lütfen öyle davranın.'

 

Maç ilerledi bizde boş olmayıp sayı alsak da setleri ilk bitiren olamıyorduk bir türlü haliyle bu maçı da üç sıfırlık bir skorla Damatlar takımı kazandı. Ben sürprizim için heyecanlı olduğumdan bu yenilgiye üzülemiyor, sürekli sırıttığımdan göze batıyordum.

 

Son sayının düşmesiyle Nuran anne düdüğünü çaldı ve maçın bittiğini de duyurmuş oldu. Onu destekleyen ise spikerlik görevini ciddiyetle yapan teyzemdi. 'Evet izleyenler, dün ki maç sonucuyla kazanan takım belli olsa da bugün ki maçın da galibi yine Damatlar takımı oldu. Bir sonraki yaz görüşmek üzere.'

 

Teyzemin maçı noktalayan sözleri üzerine hepimiz alkışlamaya başladık. Aynı anda da kahkaha atıyorduk. Maçı kaybettik diye moralleri bozuk olsa da benim ekibin asıl üzüntüleri hediyeden mahrum kaldıklarından kaynaklandığını biliyordum. O yüzden gülümsemeleri çok uzun sürmedi.

 

'Eh hanımlar, biz çardaklara geçiyoruz. Siz hediyelerimizi getirirsiniz.'

 

Onları onayladık ve biz kadınlar hediyelerimizi almak için eve yönelirken beyler de dedikleri gibi hediyelerini beklemek üzere çardaklara ilerlediler. Burada iki tane büyük çardak vardı. Bir tanesine sığsak da babamlar geçen sene ikinci çardağı da eklemişti. Sebebi ise ailemizin çoğalıyor olmasıydı.

 

Akşam o çardağı kurma sebeplerinden birinin haberini onlara verecektim ama önce Tunahan.

 

Odaya çıkıp Tunahan'a aldığım hediye poşetini aldım ve tekrar bahçeye çıktım. Tunahan'a hamilelik haberimi vermek istesem de ikimizin tek olduğu bir anda söylemek istiyordum. Ailemize sonradan beraber söylerdik. Şimdilik göstermelik bir hediye verecektim.

 

'Tunahan bey, buyurun hediyeniz.'

 

Teyzem, annem ve yengemler eşlerine hediyelerini vermiş sarılıyordu. Ne hediye aldıklarını şuan göremesem de dün hep beraber seçtiğimiz için biliyordum. Annem babama bir pantolon, Kadriye yengem tshirt, Halime yengem şort ve teyzem ise cüzdan almıştı. Hepsi beğenmiş olmalı ki gülümsüyordu.

 

Beğenmeseler de ses edeceklerini sanmıyordum ya o ayrıydı.

 

'Bakalım ne aldın bana.'

 

'Büyük bir şey değil. İdea yerine gelsin diye aldım.'

 

Hediye paketini açtı ve bir haftadır yolu kitapçıya düşmediği için alamadığı kitabı görünce gözleri şaşkınlıkla irileşti. 'Sevgilim, sen harikasın.'

 

Ayaklandı, kollarını belime sardı. Baş örtümden kafama bir öpücük kondurdu. 'İyi okumalar sevgilim. Arka yazısını bende okudum, merak ettim. Senden sonra bende okuyacağım.'

 

Kahkaha attı. 'İkimize aldın yani hediyeyi.

 

'Devir tutum yapma zamanı hayatım.'

 

İkimiz de güldük ve yan yana oturduk ama oturmamız çok sürmedi çünkü annem yemek hazırlamak için hepimize görev vererek elimize iş tutuşturdu. Kimsenin itirazı olmadı çünkü herkes aşırı acıkmıştı.

 

☀☀☀

 

Saatler geçmiş, herkes odalarına çekilmişti. Tunahan ile ben ise benim isteğimle bahçeye inmiştik. Asıl hediyemi şimdi verecektim. Heyecanlıydım. Sevineceğine çok emindim o yüzden bende onun sevincini göreceğim için heyecanlanıyordum.

 

Gündüz herkesle birlikte bu haberi verecektim o yüzden de voleybol maçını gözden çıkardım. Fakat ikinci maç sonunda hediye almaya giderken hamilelik haberimi herkesle aynı anda değil yalnızken vermek daha iyi hissettirecek, daha biz olabileceğimizi fark ettim.

 

Hamilelik haberimi ise şimdi verecektim.

 

'Tunahan'

 

'Efendim hayatım.'

 

Tunahan bahçeye sessizlik içinde, tek başımıza oturalım diye bahçeye indiğimizi sanıyordu. Beni de bu yüzden çimenlerin üzerinde otururken kolları arasına almış bir şekilde oturuyordu. Yüzünü görmek için kolları arasından çıktım. Olduğum yerde döndüm ve yüz yüze gelmemizi sağladım.

 

'Sana bir şey söyleyeceğim.'

 

Sesimde ki ciddiyetten yüzünde ki gülümseme gitti ve hemen kaşları hafifçe çatıldı. Kötü bir haber vereceğim diye endişelendiğini anladım. 'Korkutma Aslı, söyle hadi.'

 

Odadan çıkmadan cebime koyduğum ultrason fotoğrafını gizlice cebimden avucuma aldım. Elini elimin içine aldım ve fotoğrafı avucuna bırakmadan önce ona minik sürprizimin çok tatlı olduğunu söyledim.

 

'Sana söyleyeceğim bu şeyi üç gün önce öğrendim. Çok heyecanlandım çok mutlu oldum fakat sana söylemek için bugünü bekledim. Beklemek zordu fakat voleybol maçını kaybedince hediye olarak bunu vermek istedim.'

 

'Neyden bahsediyorsun Aslı?'

 

Avucumu açtım ve fotoğrafın avucuna düşmesini sağladım. Avucunda hissettiğiyle bakışlarını eline çevirdi. Elimi üzerinden çektim ve fotoğrafı görmesi, idrak etmesi için ona müsaade ettim. Bu sırada her mimiğini her hareketini izliyordum.

 

Önce kaşları çatıldı ardından hızlı şekilde kaşları havalandı. Avcunun içinde ki fotoğrafı parmakları arasına aldı. Uzunca bir süre dudakları aralanmış, gözlerinde ki hayretle ultrason kağıdına baktı.

 

Çocuğumuzu gördü mü bilmiyorum fakat fotoğrafın neyi simgelediğini bildiği için şaşkınlık ve mutluluk yaşıyordu. Gözlerini bana çevirdi. Gözlerinde yaşlar birikmişti. 'Bu, bu gerçek mi?'

 

Ona doğru kayarak aramızda ki mesafeyi sıfıra indirdim. Alnımı alnına yasladım. 'Evet sevgilim, gerçek. Allah nasip etti. Ailemiz genişliyor.'

 

'Şükürler olsun, şükürler olsun.

 

Fısıltıyla çıkıyordu sesi. Ne zamandır bunu hayal etsek, istesek de nasip olmamıştı. İki defa yaptığım gebelik testinde de olumsuz sonucu görmüştük. 'Baba oluyorsun Tunahan, baba oluyorsun sevgilim.'

 

Baba olduğunu sesli duymasıyla gözlerinde birikmiş duran yaşlar döküldü. 'Ne kadarlık?'

 

Elini aldığım ve karnımın üzerine koydum. 'Minicik daha, küçücük. Üç haftalık babası.'

 

Gülümsedi ve parmaklarını oynatarak karnımı hafifçe okşadı. 'Asıl hediyen buydu demek ki.'

 

'Evet, herkesin içinde söylemek istemedim o yüzden kitap alıp verdim. Bunu ikimiz tekken öğrenmen hakkındı. İkimizin bu anı yaşaması hakkımız.'

 

'Haklısın, anne olduğunu kalabalıkta değil yalnızken duymak iyi hissettirdi.'

 

Kendini değil yine beni düşünüyordu. 'Hayalimiz gerçek oldu.'

 

'Gerçek oldu.'

 

Yaşlarını sildim, yanağından öptüm. Geri çekilecekken izin vermedi ve ensemden destekleyerek dudaklarımdan öptü. Dudaklarımız birbirinden ayrıldığında alınlarımızı birbirine yasladık, yüzlerimizi avuçlarımızın içine aldık.

 

Mutlu olmak bu kadar basitti. Partnerinle güven dolu bir ilişki içinde saygı ve sevgi içinde bir ilişki içinde olmak mutluluğu destekliyordu. Ailenle beraber olmak, kavgasız gürültüsüz olmak mutluluğu daim ettiriyordu.

 

Eşler arasında kavga olmaz, tartışma yaşanmaz demiyordum elbette yaşanırdı. İki farklı insandık sonuçta. Birbirini yanlış anlayabilir, hoşuna gitmeyen bir davranışı olabilirdi. Fakat bütün kırıklıkları, kötü hisleri karşılıklı oturup konuşarak, anlatarak çözülebileceğini inanıyordum. Bizim evliliğimiz en azından böyle ilerliyordu. İnşallah hiç bozulmazdı.

 

'Bir hayalimiz daha gerçekleşti.'

 

Uzun zaman planlarımız arasında bir yazlık almak vardı. Ailecek gidebileceğimiz, hafta sonu dahi kaçamak yapabileceğimiz kadar yakından bir yazlık almak hayalimizdi.

 

'Kütüphanemizi artık dönüştürme vakti sanırım.'

 

Gülümsedim, 'Evet öyle. Mağazadan mı alacağız?'

 

Buna karşı olduğunu biliyordum ama sormadan edemedim. 'Bunu konuştuk. Odasını ben yapacağım. Sen nasıl istediğini söyleyeceksin ben çizip yapacağım. Her şey istediğimiz gibi olacak.'

 

Dediği gibiydi. Her çocuk hayalimizden bahsettiğimizden odasını kendisinin yapmak istediğinden bahsederdi. Şimdi o hayali de gerçekleşecekti.

 

Kendi çocuğunun odasını kendisi yapacaktı.

 

'Benim odamı babam yapmış.'

 

Bunu biliyordum ama babası gibi olmak istemesi beni yine de hüzünlendirip gülümsetti. 'En az baban kadar iyi bir baba olacaksın.'

 

'İnşallah.'

 

Tunahan, evliliğimizin ilk altı ayına kadar babama baba demekte zorlansa da üstesinden gelmişti. Hepimizin demekte zorlandığını hissettiğimizden ses etmemiştik. Kimse çıkıp 'Neden baba demiyorsun?' dememişti tam tersine nasıl seslenmek isterse öyle seslenmesi için babam sohbet arasında geçirmişti ve Tunahan'ın içini rahatlatmıştı. Altı ay sonra ise Tunahan'ın bile beklemediği bir şekilde masada babamdan tuzu uzatmasını istersen amca yerine baba sıfatını kullanmıştı.

 

Baba dediği ilk an kısa bir sessizlik olsa da kimse bozuntuya vermeden büyük tepki verip Tunahan'ı utandırmadan kaldığı yerden devam etmişti. Babam sevinmişti. Onu Tunahan'a masada attığı bakışlardan anlamıştım. Nuran anne'ye söylediğim de ise duygulandığını hatırlıyordum. Annem ise sadece Tunahan'ın tabağını alırken omzunu okşamıştı.

 

'Cinsiyeti ne olacak sence?'

 

'Bilmiyorum ama sağlıklı olsun yeterli.'

 

'İnşallah.'

 

Bizim hikayemiz de böyleydi. Aniden bir cami avlusunda karşılaşmış ve birbirimizin kalbine girmiştik. Benim ansızın mesaj atmamla beraber hayatlarımız kesişmişti. Aşk itirafımızla ise hayatlarımız birleşmişti.

 

Bu zamandan sonra hayat bize ne getirecekti bilinmez ama bu akşam çimenlerin üstünde Tunahan ile çocuğumuza dair, geleceğimiz hakkında konuşurken içimden Allah'a huzur ve mutluluk için dua ettim. Pek tabii çocuğumuzun sağlıklı olması içinde.

 

'Seni seviyorum Tunahan Ateş.'

 

'Bende seni seviyorum Aslı Ateş.'

 

☀☀☀

 

Bitti.

 

Çok zor vedalaştığımı söyleyebilirim. Halbuki sadece beş aydır zihnimde oluşturup parmaklarımla var ettim. Ama ne kadar sürede benimle oldukları değil var olmaları mühim olan. Bende sizi seviyorum Ateş çiftim.

 

Finale kadar okuyan okuyucularım iyi ki varsınız. Başka kitaplarda, karakterlerin hikayelerinde buluşmak dileğiyle.

 

Yarına özel bölümümüz kaldı. Son kez Kalp Sızım için 'iyi okumalar' diyeceğim. Her seferinde duygusallaşıyorum veda ederken. O yüzden ôzel bölüm sonrası veda edeceğim, çokça sevgi

Loading...
0%