Yeni Üyelik
27.
Bölüm

ÖZEL BÖLÜM

@matthiolagolge

son kez iyi okumalar diliyorum hepinize arkadaşlarım:')

☀️☀️☀️

ŞUBAT 2026

'Aslı Hanım çok az kaldı. Son bir gayret. Kızınıza kavuşmanız için son kez.'

Kızınız dedi hissettiğim tüm acıya rağmen dudaklarımda bir gülümseme oluştu. Aylar önce cinsiyetini öğrenmiş olsak da adının ne olacağına karar da vermiş olsak birisi cinsiyetine sahiplik eki koyarak söylediğinde şimdi olduğu gibi dudaklarımda bir gülümseme kalbimde bir sıcaklık oluşuyordu.

'Babamız dışarda tur atıyormuş, hadi ona iyi haberleri verelim.' dedi tam karşımda durup bebeğimi benim kadar dört gözle bekleyen doktor hanım. Bebeğimi görmek için son kalan kuvvetimle ıkındım. O an doktorun bir şeyler dediğini duyar gibi oldum fakat başta kulaklarım olmak üzere tüm duyu organlarım tek bir sese tek bir cana odaklandı.

Doğumhaneyi küçücük bedenine zıt yüksek bir sesle doldurdu. Bu kadar ses bu vücuttan nasıl çıkabilirdi inanamıyordum fakat sağlıkla gelmesine şükrederek kafam gücümün tükenmesiyle sedyeye düştü.

'Hoş geldin dünyaya güzel kız.'

Doktor hemşireye uzattı, hemşire bir beze sardı. Bir an olsun gözümü üstünden ayırmadan doğumhanede nereye götürüyorlarsa gözlerimle takip ediyordum. Şimdi kolları arasında kızımla bana doğru ilerleyen hemşireye minnetle gülümseyerek bakıp gözlerimi tekrar kızıma çevirdim. Hala ağlıyor tüm doğumhaneye dünyaya geldiğini müjdeliyordu. Tunahan bu sesi duyuyor muydu? Kendi kızının bize selam verdiğini hissedebiliyor muydu?

Hemşire kızımı göğsümün üstüne yatırırken kısık sesle konuştu. 'Hayırlı olsun Aslı Hanım. Çok güzel bir hanımefendi bu minik.'

Ona gülümsedim fakat büyülenmiş gibi gözlerimi kırpmadan kızımın yüzünde gezdiriyordum. Gerçekten çok güzeldi. Yüzümü biraz daha eğerek neresinde kan olduğunu umursamadan kafasının üstüne dudaklarımı zarifçe dokundurdum.

Gözlerini tam açamasa da hissettiğini bilerek bakışlarımı gözlerinden ayırmadan fısıldadım. 'Hoş geldin bebeğim. Hoş geldin hayatımıza.'

Şükürler olsun. Sevdiğim adamla bir geleceğim yok sanıyordum, varmış. Evlendim. Çok da güzel bir evlilik geçiriyorum. Şimdi ise ikimizden olma, bir canın dünyaya gelmesine vesile olmuştuk. Bunun hissi bambaşkaydı. Nasıl anlatılır ifade edilir bilemiyordum. Tek diyebileceğim tek cümleyle güzel bir sorumluluk olduğuydu.

Kızımın yüzüne bakıyor burnumu kafasına yaslayıp kokusuyla soluklanırken ne zaman yanıma yaklaştığını bilmediğim doktor hanımın sesiyle yüzümü kızımdan uzaklaştırdım. 'Aslı Hanım, babamız da kızıyla kavuşsun mu?'

Buna hayır diyebilecek bir kadın var mıydı? Sanmam.

Kafamı olumlu anlamda sallayarak göğsümden almasına sesimi çıkarmadım. 'Kızımızı giydirip babayla kavuşmasını sağlayacağım. Siz dinlenin, oda da tekrar buluşacağız.' dedi ve arkasında yaşlı gözlerle sedyeye uzanan beni bıraktı.

Hamileliğimde ki dokuz ayı düşünüyordum da çok güzel bir hamilelik yaşamıştım. Kızım ne beni çok yormuştu ne de kendi varlığını belli etmekten geri durmuştu. Geceleri uyumama izin verirken gündüzleri bir şeyleri aşermeden edemiyordum. Tunahan ise bir an olsun of dememiş, yan şekilde bana bakmamıştı. Her an üzerime titremiş heyecanla karnımda ki canın dünyaya gelmesini dört gözle beklemişti.

Söz verdiği gibi bu süreçte kızımıza kendi emeğiyle bir oda yapmıştı. Her ayrıntıyı düşünmüştü. Bir bebek odası değil bir kız çocuğu odası tasarlamıştı. Birkaç sene sonra değiştirmemiz gereken bir oda değil de kızımızın sonra ki birkaç senesini de düşünerek oda tasarlamıştı. Bazı geceler daha fazla dükkanda kalmış, akşam yemeğini dükkana götürmem gerekmişti fakat ikimiz de bundan hiç şikayet etmemiştik. Benim kokusundan rahatsız olmayacağım boyamaları beraber bile yapmıştık.

'Aslı Hanım sizi odaya çıkarıyoruz şimdi.'

Ona kafamı salladım ve ardından doğumhane de olan tüm çalışanlara bu süreçte sabırla yanımda bulundukları için teşekkür ettim. Acıyla belki istemeden üzücü bir şey söylemiş ve unuttuysam bir özür dilemem gerekiyor gibi hissettiğimden.

İpek Sema Ateş

İki isme sahip olup anne ve babasının onu her şeyden korumak için elinden geleni yapacak ebeveynlere sahip olan bebeğin adıydı. On bir Şubat 2026'da akşam altıyı on üç geçe dünyaya gelen İpek Sema benim ve Tunahan'ın kızıydı.

Bizim kızımız.

☀☀☀

EYLÜL 2026

Saate bakarak ocaktaki yemeği bir kere daha karıştırarak altını kapattım. Tunahan'ın gelmesi an meselesiydi, bende o gelene kadar İpek Sema'nın sessizliğinden yararlanarak yemeği hazırlamaya çalışıyordum.

İpek Sema çok ağlayan, huysuz bir bebek değildi. Genelde sakin ve sessizdi. Şükürler olsun ki bizi çok zorlamıyordu. Fakat bazen tuttu mu bir ağlama krizi tutuyor o anlar da ne yapacağımı bilemiyordum. Tunahan ise kızının ağlamasına dayanamadığı için daha çok telaşlanıyordu. O kriz anı geçtikten sonra ikimiz de birbirimizin halleriyle alay ediyor olsak da olay anın hiçte eğlenceli değildi.

Salatayı tabağa aktarırken kapı sesi evi doldurdu. Dudaklarım kimin geldiğini bilerek gülümsedi. Zili duyup tek sevinen ben değildim ki İpek Sema da babasının geldiğini anlamış gibi çığlık atmıştı. Onun haline daha çok gülerek kapıya ilerleyerek bina kapısının ziline bastım. Salonda ki kızıma seslenerek de kimin geldiğini müjdeledim. 'Kızım, İpek Sema'm kim gelmiş? Kızımın babası gelmiş.'

İpek Sema henüz altı buçuk aylık olmasından kaynaklı konuşmuyordu. İstediği şeyi eliyle işaret ediyordu fakat bizim konuşmalarımızı dikkatle dinleyip anlıyordu. Dinlerken ki odağı ve yüz ifadeleri çok tatlı olabiliyordu. Ona bakarken her daim gülümsemekten ve içimin ısınmasından kendimi alıkoyamıyordum.

İpek Sema dizleri üzerinde emekleyerek kapıda ayaklarımın dibine kadar geldi. Bu sıra da merdivenler de gözüken Tunahan ile ellerini birbirine vurarak gülümsedi. 'Evet kızım, baba geldi.' dedim, eğilerek İpek Sema'yı kollarımın arasına alırken.

'Hoş geldin hayatım.'

'Hoş buldum sevgilim.'

Ayakkabılarını çıkarıp içeri geçmesi için ona müsaade ederken İpek Sema'yı kucağımda zapt etmeye çalışıyordum. Kendisini öne iterek Tunahan'ın kucağına gitmeye çalışıyordu. 'Kızım, bende seni özledim. Ellerimi yıkayayım alacağım seni.'

İpek Sema babasının açıklamasını dinlerken anlık durulsa da kucağına gitme isteği hemen yapılmadığı için kaşlarını çatmadan duramadı. 'Bak bak, hanımefendi kaşlarını çatma. Alacak baba ama önce eller.'

Kapıyı kapatıp ellerini yıkamak için banyoya giden Tunahan'ın peşinden kucağımda ki İpek Sema ile ilerledim. 'Nasıl geçti günün?' dedim, bu her zaman yaptığımız günlük akşam konuşmamızdı. Evliliğimizin kaçıncı yılı olursa, aramız ne kadar bozuk olursa olsun bu soruyu birbirimize sormamazlık yapmıyorduk çünkü ikimiz de birbirimize günümüzü anlatmayı seviyorduk. Daha da önemlisi ikimiz de birbirimizin dertleri olursa bilmek, çare olmak istiyorduk. Elimizde çare olacak bir çözüm yoksa da birbirimizin sohbetinde soluklanmak iyi hissettiriyordu.

'Güzeldi, çok yoğun değildi. O yüzden çok yorulmadım.' dedi elini havluya kurularken. Yönünü bize çevirip kucağımda kıpır kıpır onun kucağına gitmeyi bekleyen İpek Sema'ya kollarını uzattı. 'Bu güzelliğe sakladım tüm enerjimi.' dedi, ona gülümseyerek hafif cilveyle cevap verdim. 'Bana enerji ayırmadın mı?'

Bunu söylerken aklımda başka bir fikir geçmese de Tunahan'ın gözleri benimle buluştuğunda gözlerinde ki muzip parıltıları görünce aklından neler geçtiğini anladım. 'Olma mı? Sana hep var.' dedi, ona gülümsedim ve bu fikrini baltalamadım.

Kocamı özlemiştim.

'Gel kızım, gel babacım. Sizin gününüz nasıldı?'

'İyiydi, kızımızla bol bol oyun oynadık. Pek eşlik etmese de sana yemekler hazırladık. Üstünü değiştir de sofraya oturalım.' dedim, beni onaylarken İpek Sema'yı almak için kollarımı uzattığımda İpek Sema yüzünü Tunahan'ın göğsüne yaslayarak kollarını boynuna doladı. Onun bu haline kahkaha atarak yalandan üzülmüş gibi konuştum.

'Kızım! İlle de babam ille de babam diyorsun yani? Hani anne?'

İpek Sema kafasını çevirerek yandan bana baksa da kollarını Tunahandan çekmeyerek ayrılmak gibi bir niyeti olmadığını çok net ifade etti. Tunahan sessizce tebessüm ederek İpek Sema'nın sırtını sıvazladı. 'Annesi benle gelsin, üstümü değiştireyim geliriz masaya baba kız.' dedi, onu onaylayarak ikisini arkamda bırakarak mutfağa ilerledim.

Tunahan ilk tanıştığımız zamandan bu yana dükkanını biraz daha geliştirmişti. Yanında bir kalfa bir çırak vardı. Hala mahallelinin, evli çiftlerin isteklerini yapsa da genelde müşterileri toplu sipariş verenler oluyordu. Dükkan hala mahallede olsa da yeri değişmişti. Benim iş hayatım ise doğumuma iki hafta kala ara verip İpek Sema'nın altı aylık olmasıyla geri gelmemle devam ediyordu. İşe girişimden bu yana hayalim kendime dair bir klinik açmak olsa da o hayalime de çok kalmadığını kendime söyleyerek ilk girdiğim klinikte terfi almamla devam ediyordum.

'Kızım ne yemek yaptın babaya? He güzelim? Oh, çok tatlı benim kızım, değil mi annesi?'

Kucağında İpek Sema ile giren Tunahan'a baktım. 'Tabi babası, çok tatlı. Biz bugün sana mercimek çorbası, karnıyarık ve pilav yaptık. Yanında ayran ve salatamız da mevcut tabi.' dedim, Tunahan bana doğru adımlarken.

'Annen de çok güzel değil mi İpek Sema? Annene benzeyerek bana hiç iyilik yapmadın.'

Onun iltifatına gülümsedim, aynı zamanda hayıflanmış olmasına da. Tunahan dibimde durup yemekler için teşekkür ederken İpek Sema elini omzuma koyup bir iki defa vurdu. Diğer elini de Tunahan'ın göğsünde tutarken ikimizin de donup kalmasını sağladı.

'Baba'

'Baba'

Gözlerimiz ardına kadar açılıp birbirimize bakarken Tunahan sesli konuşursa bu anın büyüsünü bozacakmış gibi hissettiğinden olsa fısıldayarak konuştu. 'Baba dedi değil mi?'

Kafamla onu onayladım. 'Kızımız bugün çok özlemiş seni gerçekten'

'Bir daha söyler misin babacım? Ba-ba'

'Annem, bu bana yapılır mıydı?

İkimiz de yemeklerin soğumasını umursamadan mutfak tezgahını önünde kızımızın ilk kez baba demesinin heyecanını yaşıyoruz. İkimizin de hamileliğimden beri konuşup, esprisine tartıştığı bir konuydu. İlk hangimize seslenecek diye sürtüşür dururduk. Ben tabi ki anne diyecek desem de Tunahan da kızlar babalarına düşkün oluyormuş tezini her seferinde sunarak ilk baba diyeceğini söylüyordu. İpek Sema bu akşam ise babasına düşkünlüğünü yedi aydır olduğu gibi tekrar gözler önüne sererken üstüne ışıltılı bir mum dikmeyi de unutmamış, ilk kez baba demeyi tercih etmişti.

'Ben sana demedim mi? İlk kez baba diyecek diye?

Omzumu silktim, sahte üzgünlükle kafamı diğer yana yatırırken 'Bir dahakine artık.' dedim, söylediklerimle Tunahan'ın kaşları havalansa da başka tepki vermedim. 'Hadi sofraya oturalım, yemekler buz gibi oldu.'

Yemek boyunca Tunahan İpek Sema'ya defalarca baba demesi için beklemiş fakat İpek Sema hiç kale almamıştı. Onunla dalga geçmek için bir iki kez hevesini alman için dedi demek ki desem de Tunahan da bana ilk baba dedi sonuçta diyerek beni susturmasıyla baba kız aşk yaşamalarına karışmayıp aradan çekilmemle mutfakta İpek Sema'nın mırıldanmaları ve Tunahan'ın baba kelimesini heceleme sesleri yankılandı durdu.

'Annemlerle konuştun mu bugün hiç?' dedim, pilavımdan bir kaşık alırken. Tunahan ilgisini kızından çekip bana çevirdi. 'Yok ama babamla konuştum. Köy de keyifleri yerindeymiş hepsinin. Zaman nasıl geçiyor anlamıyoruz dedi.'

Kafamı aşağı yukarı salladım. 'Annemler komşu komşu geziyordu en son. Babam bağ bahçeyle uğraşmak iyi geldi demişti. Sanırım gerçekten de öyle.'

Benimkiler, Tunahan'ın annesini de alarak babamların köyüne kafa dinlemeye gitmişlerdi iki hafta önce. On gün de döneriz deseler de on beş gün olmasına rağmen dönmek diye bir sözcük kelime hazinelerinde yokmuş gibi hiç lafını etmiyorlardı. Hepsinin keyfi yerinde olduğu için biz de ses etmiyorduk. Ben işten dönene kadar İpek Sema'ya komşumuz baktığı için de herkes halinden memnun bir şekilde takılıyordu.

Sofrada biraz daha oyalandıktan sonra baba kızı salona gönderirken mutfağı topladım. Ben salona geçince ikisini kahkaha atarken bulduğumdan kapıda olduğum yerde durup ikisini izlemeye daldım.

Evimde hem sevdiğim adamın hem de ikimizden bir parça olan canın sesi duvarlarında yankılanınca insanın huzuru da sevgisi de bir başka oluyormuş bunu bu yedi ayda daha net anladım.

İkisine de gözükmeden banyoya gidip abdest almaya koyuldum. İkimiz de birlikte namaz kılmayı sevsek de evde emekleyen bir bebeği tek başına bırakmayı ikimizin de göz alabildiği bir durum olmadığı için İpek Sema uyanık olduğu vakitler de sırayla namaz kılıyorduk.

Namazı kılıp salona geri döndüğümde Tunahan koltuğu uzanmış, İpek Sema da biraz önce beraber coşmalarının verdiği yorgunlukla sessizce babasının göğsüne uzanırken yakalamıştım. İkisine de bakarak kendime mani olamadan telefonumu çıkararak kamerayı açtım.

Kızım çok şanslıydı, en az benim olduğum kadar.

☀☀☀

HAZİRAN 2027

'Anne şu tezgahtan salatalık, domatesi alalım. O abinin sattıkları lezzetli oluyor.'

Annem kafasıyla beni onaylarken Nuran annemin de sohbetten dışlamış olmamak için işaret diliyle de sesli konuşmamıza ek getiriyoruz. Bahsettiğim tezgahın önünde durup poşetlemeye başlarken annem işaret dilini kullanmayı da ihmal etmeyerek bir soru yöneltti.

'Tunahanları kontrol ettin mi? İpek Sema huysuzluk ediyor muymuş?'

Kocam ve kızımın sarıldıkları görüntüler bir bir gözümün önüne gelmesiyle dudaklarımda istemeden bir tebessüm peydah oldu. 'Yarım saat önce konuştum anne, sorun yok dedi Tunahan. İpek Sema uyuyordu zaten. Biz gidene kadar anca uyanır.' dedim ve poşete koyduğum salatalıkları tartması için tezgah sahibine uzattım.

Aldıklarımızın parasını ödeyip pazarı gezmeye devam ederken yüzümü hala daha ekşimesine sebep olan kişiyle denk geldik. Komşu Aysel. Kırık olan Aysel.

'Selam Nilüfürciğim, nasılsın görüşmeyeli?'

Annem nezaketen olduğu belli bir gülümseme sunarak selamına karşılık verdi. 'Allah'a şükür Aysel. Sen nasılsın?'

'Bende iyiyim' dedi ve bakışlarını bana çevirip Nuran annemi garip bir yüz ifadesiyle süzdü. 'Sen nasılsın? Evlilik nasıl gidiyor? Çocuk nasıl?'

Omuzlarım istemsizce daha dik bir duruşa geçerken Nuran annemin koluna girdim. 'Sağ ol Aysel abla. Güzel gidiyor, senelerdir olduğu gibi.' dedim, gerçekten de evlendiğim günden beri evliliğimin durumunu her gördüğünde soruyordu. Üstelik benden farklı bir cevap almadığı halde.

Yüzünü şekilden şekle sokup iyi günler diyerek yanımızdan ayrılmasıyla derin bir nefes verdiğimi Nuran annemden de annemden de saklayamadım. İkisi de halime gülümseyip boş ver dercesine ellerini hava da salladı. Onları kafamla onaylarken tezgahlara göz atmayı sürdürdüm. Yarım saat daha vakit geçirmemizin ardından eksik başka bir şey olmadığına karar vererek eve gitmek üzere pazarın çıkışına doğru koyulduk.

Sabah kahvaltıdan sonra önceden annemlerle karar vermemizin sonucu olarak bu Pazar gününü kendimize ayırmıştık. Ben, Nuran annem, annem, Arap ve Arap'ın annesi hep beraber önce bir kafeye gidip sohbetler eşliğinde içeceklerimizle tatlılarımızı mideye indirmiştik. Pazara geçerken de birbirimizden ayrılmıştık. İpek Sema'yı da çıraklarına dükkanı emanet eden Tunahan'a emanet ederek kızımdan ayrı ilk kez bir hafta sonu geçirmiştim. Elbette işe gidiyor, akşama kadar ayrı düşüyorduk fakat izin günümde hiç ayrı geçirdiğim, Tunahan ile bütün gün yalnız bıraktığım bir gün olmamıştı. İkisinin de bensiz bir gün geçirebileceğinin güvenirliğinden emin olduğum için de kafam rahat, içim ferah şekilde keyifli bir gün geçirmiş şimdi ise eve dönüyordum.

'Kızım ben buradan geçeyim eve. Size hayırlı akşamlar. Tunahan oğluma selam söyle.' dedi annem, el sallayıp evine giden yol ayrımına ilerlerken. 'Aleykümselam annem, sende babama selam söyle. Tunahan'ın eve erken geleceği bir gün ayarlayalım yemeğe gelin.' dedim.

'Tunahan oğlumla konuş o vakit. Geliriz biz senin dediğin gün.'

Annem ve babam ne zaman Tunahan'a oğlum diye hitap etse gülümsemem eksik olmuyordu. Özellikle babam ne zaman Tunahan'a seslense adı yerine oğlum diye hitap ederek konuşup seslendiği günden beri Tunahan'ın başta ki çekimserlikleri, sersemliklerinin yavaş yavaş geçip de babama baba diye hitap ederken rahatladığını gördüğüm her an annemle babama sesli dile getirmesem de içimden teşekkür ederim.

Annemle babamı elbette tanıyordum. Tunahan'ın bana bir zararı dokunmadıkça benden ayrı görmez, evlatları olarak bağırlarına basarlardı. Fakat benim minnetle her seferinde içimden teşekkür etmemin sebebi Tunahan'a da bu evlatları olarak görmelerini ince detaylarla, Tunahan'ı sıkıştırmadan ama ona her seferinde sende benim evladımsın demelerinden kaynaklanıyordu.

Annemden ayrıldığımızdan beri aklımdan geçen düşüncelerle Nuran annemle sessizlik içinde elimizde ki pazar poşetleriyle binanın önüne kadar gelmiştik. İpek Sema uyandı mı bilmediğim için anahtarımı çantamdan çıkartarak önce binanın kapısını çok geçmeden de kata çıkmamızla evin kapısını açtım.

Önden Nuran annenin eve girmesi için ger çekilirken evden Tunahan ve İpek Sema'nın sesleri kulaklarıma ulaştı. Nuran anneye işaret etmemle merakla salona ilerlerken bende ayakkabılarımı çıkarıp kapıyı örttüm. Tunahan 'Aferin kızım, hadi bir daha yap babacım. Anneye de gösterelim videoyu.' dediğini işitmemle İpek Sema'nın bir ilke daha imza attığını anlayarak üstümdekileri hiç çıkartmadan büyük bir heyecanla salona ilerledim.

Salonun kapısında kal gelmiş gibi fakat sevinç ve şaşkınlıkla ağzım açık kalmış bir şekilde dondum. Sahne tam olarak şöyleydi; Tunahan salon kapısının önünde kalan masanın koltukların olduğu kısımda ki kısmında dizlerinin üstünde bir elinde telefonu İpek Sema'ya tutarken diğer elini İpek Sema'nın ona doğru gelmesi için uzatmıştı. İpek Sema ise sabah bıraktığım gibi dizlerinin üstünde emeklemiyor, ayaklarının üzerinde duruyordu.

Dudaklarımın arasından kaçan şaşkınlık nidasıyla Tunahan geldiğimi fark ederek bakışlarını bana çevirdi. 'Kızım...' dedi son heceyi uzatarak 'Bak anne gelmiş. Hadi kızım gel babaya anne görsün.

'Kızım, İpek Sema'm' dedim duygu dolu bir sesle. Bu sırada Nuran anne masanın başında ki sandalyeye oturmuş İpek Sema'nın ilk adımlarına şahit olmak için sabırla bekliyordu. Anneme bir adım yaklaşıp elimi omzuna koyarak sıvazladım. O da bana bakıp omzunda ki elimi sıkıca tuttu.

Bu sıra da Tunahan İpek Sema'yı yürümesi için ikna edebileceği kelimeler sarf ediyor fakat İpek Sema'nın bacakları yorulmuş olmalı ki ayakta durmaktan vazgeçerek pat diye totosunun üstüne oturmayı tercih etti. Tunahan ağzı açık kalmış bir şekilde şokla kızımıza bakarken bana döndü.

'Koltuğa yaslamıştım ayakta dursun diye bir anda ellerini bırakıp bana doğru bir iki adım attı. Bende senin görmen için videoya almaya çalışıyordum. Ama kızımız yoruldu sanırım.'

Ona gizliden öpücük atıp göz kırptım. Bakışları öylece donup kaldı, gözleri anlık Nuran anneyi yoklasa da kadrajının içinde olduğunu fark ederek beni öpmeyi bırak öpücük atamadığı için derin bir nefes çekip sadece kendisinin duyabildiği düzeyde fısır fısır bir şeyler söyledi.

Tunahan'ın yanına giderek dizlerimin üzerine durdum. Kollarımı az önce Tunahan'ın yaptığı gibi yaparak İpek Sema'ya doğru açtım ve seslendim. 'Kızım, hadi anneye gel. Kalk gel annecim. Çok özledim ben seni.'

İpek Sema beni yeni fark etmiş olmalı ki kaşlarını kaldırıp kahkaha attı. Onun bu haline bende kahkahamı tutamadım. 'Kızım ne zamandır buradayım beni hiç mi fark etmedin? Aşk olsun.'

Tunahan ile yan yana durmuş öylece gelmesin beklerken dakikalar sonunda İpek Sema istediğimizi verdi. Koltuğa emekleyerek gitti. Koltuğa tutunarak ayaklarının üzerine kalktı. Ardından ikimize de gülümseyerek ellerini koltuktan çekip paytak adımlarla ilerlemeye başladı.

Tunahan ile birbirimize bakıp şükür dileyerek İpek Sema'ya geri döndük. İpek Sema'nın bana gelmesini beklerken babacı olduğunu bir daha kanıtlayarak Tunahan'ın kolları arasına gitti. İkisinin birbirlerine sarılarak aşk yaşamalarına saf bir sevgiyle izlemeye koyuldum. Lafımı söylemeyi ise esirgeyemedim.

'Kızım bir kere de beni tercih mi etsen?'

İpek Sema beni hiç kale almadan babasının yanaklarına tek tek öpücüklerini bırakmaya devam ederken doğrulup ayağa kalktım. Kocama ve kızıma yaklaşarak ikisinin de başından tek tek öperek üstümü değiştirmek için odama ilerlemeye koyuldum.

Kızlar için babalarının ilk aşkı olduğunu kendimden biliyordum. Annemizi ne kadar çok sevsek de babamızın olduğu ortamda ilk babamıza koşuyorduk çünkü onun kollarının arasındayken aldığımız güven, saçlarımızı okşadığında ki mutluluk ve bize sevdiğini söylediğinde ki tat başka yer de kimse de olmuyordu. Bir anne de bunun yerini ne yapsa dolduramıyordu.

Tüm bunlarla birlikte Tunahan ve İpek Sema'nın baba kız ilişkilerinin ilk günden beri çok iyi olmasına bir ebeveyn kıskançlığı olarak asla yaklaşmayıp hep gülümseyerek, mutlulukla yaklaşmıştım, yaklaşıyordum. Tunahan her akşam İpek Sema'nın ona olan sevgisiyle beni kıskandırmaya çalışsa ve bende kıskanıyor gibi cevap versem de her konuşmanın sonunda Tunahan'a 'iyi ki' diyordum. İyi ki kızımın babası da benim eşimde oydu.

☀️☀️☀️

Şimdi gerçekten veda ediyorum onlara. Geçen sene beş ay da yazıp veda etmiştim wattpadde, şimdi yine burasa veda etmek hemde yakın tarihler de olması duygulandırdı beni. Okuyan, yorum yapan Ateş ailesini seven hepinize kocaman sevgiler.

Bu özel bölümü wattpad de 10K okunmaya ulaştığı için minik sürpriz niyetine yazmıştım. Burada da benzer sayılara gelirsek bir özel bölüm daha ister misiniz? Yorumlar da belirtin lütfen <3

Başka kitaplarımın dünyalarında tekrar buluşmak dileğiyle, hepinize çokça sevgi arkadaşlarımmm<3

Loading...
0%