
Mahşer yeri gibi kalabalık olan otobanda, gözleri sattler önce beraber olduğu annesini arıyor ancak bir türlü bulamıyordu.
Elinde tuttuğu ayıcığına daha da sarılarak sessizce gözyaşı dökmeye başladı. Etrafta sürekli koşuşturan insanları gördüğünde korkusu katlanarak artıyordu.
Annesine ne olduğunu bilmiyor, bir an önce onu yanında istiyordu. Otobanın ağaçlık alana, dumanlara doğru ilerlemeye başladığında tek umudu o kalabalığın arasında annesini görebilmekti.
Herkes bir koşuşturmaca telaşesindeyken kimse onu fark etmiyordu. Gözyaşlarından dolayı görüş açısı bulanıklaştığı için kolunun tersi ile sertçe sildi gözlerini.
Biraz daha yaklaştığında önüne yığılmış olan kalabalıktan dolayı annesini göremedi. Onu duymasını ister gibi, "anne" diye fısıldadı.
Sesi çok güçsüz çıkmıştı ağladığı için. Ama umursamadı. Biliyordu ki annesi onu mutlaka duyardı.
Her kalabalığı aşmaya çalıştığında birileri tarafından engellense de diğer tarafa geçmekten vazgeçmedi.
En sonunda kolundan geri çekilerek karşısında gözleri kan çanağına dönmüş olan babasını gördüğünde durakladı.
Onun bu haline içi acıdı. Daha önce böyle görmemişti babasını. Onu böyle görmeyi sevmemişti. Ne olmuştu ki ona?
"Baba"dedi. Ağladığı için kısık ve çatallı çıkan sesi ile. Ona sarılmayı çok istiyordu. Ama babasının bu halini görünce cesaret edemiyordu.
"Senin yüzünden"dedi, nefretle babası. Elizan'ın minik kaşları çatıldı." Senin yüzünden" diye kendine tekrarladı.
"Baba"dedi, bir kez daha sorarcasına." Senin yüzünden gitti" sesi hem ağlamak üzere hem de büyük bir öfkeyle çıkıyordu.
"Annem nerde?" Babasının dediklerinden bir şey anlamayınca merak ettiği annesini sormayı tercih etti.
"Sen gitseydin, hepsi senin yüzünden!"diye bağırdı. Karşısında küçük bir kızın olması -kendi kızının- umrunda değildi.
Elizan korkuyla gerilemek istediğinde babası izin vermedi. Başını iki yana sallayarak babasının dediklerini inkar etmek istedi. Ne yaptığı bilmiyordu. Onun bir suçu yoktu.
"Senin yüzünden" göz bebekleri kararmaya başladığında, kızaran gözleri her an alev alabilirdi." Ben bir şey yapmadım, baba"
"Senin yüzünden öldü" kelimeleri tokat misali yüzüne çarparken tek istediği bu kızı yaralamaktı." Hayır, ben bir şey yapmadım"
"Sen yaptın"
"Hayır, yapmadım"
"Senin yüzünden"
"Hayır"
"Sen öldürdün"
"Hayır, hayır, hayır"
Gözlerimi nefes nefese araladığımda anlımdan süzülen ter damlalarını hissedebiliyordum. Kapı bir anda aralandığında gözlerim korkuyla kapıyı buldu.
Endişeli gözlerle içeri giren Gerçek," neler oluyor?" Durum tespiti yaparak gibi beni incelediğinde bir şeyim olmadığına kanaat getirmiş olacak ki nefesini vererek tamamen içeri girdi ve kapıyı kapattı." İyi misin"
Sorsuyla beraber duraksadığımda nasıl hissettiğimi düşünmeye başladım. Suçlu ve korkmuş. Yıllardır üzerimden atmaya çalıştığım suçluluk duygusu tam bitti derken virüs gibi tüm bedenimi yavaş yavaş ele geçirmeye başladı.
Ne kadar uğraşırsam uğraşayım gerçekler değişmeyecekti. Gerçeğin bakışlarını yüzümde hissettiğimde başımı sallamakla yetindim. Sanki kelimler ağzımdan çıktığı an suçumu haykıracaktı.
"Kabus mu gördün?" Ondan beklemediğim derece de sesi şefkatli ve ilgili çıkarken göğüsümün ortasında olan görünmez yük kalkmış gibi hissettim.
"Önemli bir şey değildi" diyerek geçiştirmeye çalıştım. Yatağımın kenarına kadar gelerek komidinin üzerinde duran sürahiden su doldurarak bana uzattı." İç biraz"
Anlatmak istemediğimi anlayark üstelemediğinde gülümseyecek oldum ama dudaklarımı birbirine bastırarak engel oldum. Elindeki suyu teşekkür ederek aldığımda suyun ne kadar iyi geldiğini anlatamazdım.
"Oturabilir miyim?" Yanımda bulunan boşluğu gösterdiğinde şaşırsam da onayladım. Oturduğunda karış karşıya kalmıştık." Ben aslında senden bir şey isteyecektim"
Tereddütle konuştuğunda söyleyip söylememek arasında kalmış gibiydi. Kısa bir süre duraksadığında devam etti." Bu gece bizim düzenleyeceğimiz bir davet olacak ve senin de benimle gelmeni istiyorum."
Tepkimi merak ettiği için siyah gözleri yüzümü inceledi. Ama ben hiç bir tepki vermedim. Ne diyeceğimi ya da ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Evli olduğumuzu insanlara duyurmak istiyordu. Tek giderse de muhtemelen iyi şeyler düşünmeyeceklerdi.
Nezaket ve kibarla sorduğu ve beni zorlamadığı için başımı salladım." Gelirim" gözleri parladığında yüzünde hafif bir gülümseme oluştu.
" Teşekkür ederim" yataktan kalktığında ne yapacağını bilemiyormuş gibi eli ensesine gitti." O zaman akşam sekizde alırım seni"
Bir şey dememi beklemeden odadan kaçarcasına çıktı. Kendimi tekrar yatağa attığım da gözlerimi tavana diktim.
Kabustan uyandığımda üzerimde ki yük azalmak yerine artmıştı. Saatlerdir uyuyan ben değilmişim gibi kendimi o kadar bitkin ve halsiz hissediyordum ki parmağımı kımıldatacak mecalim yoktu.
Tek dileğim bu akşamın bir an önce bitmesi insanların saçma sapan sorularından bir an önce kurtulmaktı.
🍁🍁🍁
Aynada izlediğim kadın benliğimden uzak kafamın en kuytu köşelerinde saklanmış bir Elizan gibiydi. Üzerimde Gerçek'in Mila ile bana gönderdiği vücudumu ikinci bir deri gibi saran kalçamın biraz altında biten kumaşıyla muhteşem kırmızı bir elbiseydi.
Kabul etmem gerekirse elbise konusunda baya zevkliydi. Az dakikalarım kala omzumdan sarkıttığım saçlarım ve hafif makyajım ile eksik bir şeyim olduğu görünmüyordu.
Siyah küçük çantamı alacağımda boğazımı tutan öksürük ile komidinde duran sudan bir kaç yudum içerek rahatlamaya çalıştım. Boğazımda yanma devam etse de eskisi kadar kötü değildi.
Tıklatılan kapı ile çantamı alarak kapıya ilerledim. Karşıda ki kişi açmadan ben açarak gelen Gerçek'e çevirdim bakışlarımı.
Gözleri kısa süre beni incelediğinde bir kaç defa öksürdü. Ağzının içinde bir şeyler mırıldansa da anlamadım. Onun da benim gibi kötü olduğunu düşünerek içeri girip hızla su doldurdum. Yanına geldiğimde ona uzattığım suya bakarak," bu ne?"
"Boğazının iyi olması için"diyerek açıkladım. Neden sorguladığını anlamış değildim. Anlayamadığım bir ifadeyle bana baktığında elimdeki bardağı alarak bir dikişte bitirdi ve bana uzatmadan yanımdaki boşluktan sıyrılarak tekrar yerine bıraktı.
Bakışlarımın onda olduğunu fark ettiğinde," teşekkür ederim"diyerek yanıma geldi." Gidelim mi?"
Başımı salladığımda beraber merdivenlerden inmeye başladık. Salonda oturan Mila ve Cesur'un bakışları bize değdiğinde Mila hafif gülümseyerek baktı.
Cesur ise beklemediğim anda ıslık çalarak ayağa kalktı." Oha abi çok güzel olmamış mı Elizan?" Abartarak konuştuğunda kafamı iki yana sallayarak güldüm. Bu çocuk hiç değişmeyecekti.
Gerçek cevap vermeden kötü bakışlarını Cesur'a yolladığında umursamadım. Cesur nefes alsa onun için suçtu zaten.
"Bak abi dikkat et orda başına ak baba gibi üşüşmesinler" diyerek güldüğünde Gerçek," Cesur" diye uyardı." Kaşınma"
Cesur ağzına hayali fermuar çekerek ellerini teslim olur gibi kaldırdı. Gerçek kolunda ki saate bakarak," geç kalacağız" diyerek bana baktı.
Beraber evden çıktığımızda Gerçek'in arabasına binerek nereye olduğunu bilmediğim yola çıktık. Yolculuk sessiz geçerken bu gece çıkması gereken aksilik kafamın ağrımaya başlamısı ile açılışı yaptı.
Evde ağrı kesici alamadığım için pişmanlık duysam da bunun bir işe yaramayacağının farkındaydım." Orda konuşma işini bana bırak" diye konuşarak sessizliği bozan Gerçek'e çevirdim bakışlarımı.
Bana değil yola bakıyordu. Ama bakışlarımı üstünde hissettiğine emindim." İlla ki sıkıştıracak sorular soracaklardır" diye açıkladım.
Başını sallayarak kısa süreli gözleri beni buldu. Ardından önüne dönerek konuşmaya başladı." Sen bunları düşünme ben halledeceğim" dedi rahat bir tavırla.
Omuz silkerek önüme döndüğümde kısa süreli yolculuktan sonra oldukça lüks bir otelde durduk. Vale kapımı açtığında teşekkür ederek yanım gelen Gerçek'in yönlendirmesi ile içeri girdik.
Bizi saygıyla selamladıklarında asansörlere yönelerek bindik. Alt kata indiğimizde asansörden inerek oldukça büyük olan salonun girişine adımladık.
Gerçek'in eli sahipelinici şekilde belimi bulduğunda ses etmedim. Dokunuşu rahatsızlık değil aksine içimde anlamlandıramadığım bir güven veriyordu.
Salonda ayaklı masalarda birbirinde şık giyimli insanlar varlığımızı fark ederek gözlerini bize çevirdiklerinde, kimisinin hayran kimisinin de haset dolu kıskanç bakışlarını gördüm.
Duyduğum rahatsızlık ile Gerçek'e yaklaşabilecekmişim gibi bir adım daha yaklaştım. Gerçek kulağıma yaklaşarak," sorun yok" diye fısıldadığında erkeksi kokusu ciğerlerime doldu. Derin bir nefes alarak başımı salladığımda bizi bir masaya yönlendirdi.
Böylelikle insanların bizde olan bakışları çekilmiş kendi aralarında sohbet etmeye başlamışlardı.
Soğuk soğuk terlediğimi hissettiğimde bir yere tutunma ihtiyacı ile geldiğimiz masaya tutundum.
Yaptığımın hareketin farkına varan Gerçek,"iyi misin?"diye sordu çatık kaşlarının arasında.
Gecesini mahvetmemek adına başımı salladım ve masaya tutunan elimi çektim.
Emin olamasa da yanımıza gelen uzun boylu sarışın bir adam ile dikkati dağıldı.
" Naptın kardeşim görüşmeyeli?"
"Hoş geldin, Kenan" Gerçek de en az Kenan denen adam gibi mutlulukla gözleri parlamış erkeklere has şekilde sarılmışlardı.
Birbirlerinden ayrıldıklarında Kena'nın bakışları beni buldu." Selam yenge hanım bu hayırsız yüzünden tanışamadık, ben Kenan. Buz kütlesinin liseden arkadaşı"diyerek samimi şekilde elini uzattı.
Yüzümde oluşan gülümseme ile elini tutarak," bende Elizan" diyerek tanıttım kendimi.
Ellerimiz ayrıldığında beklemediğim bir anda Kenan'ın arkasından yan yana biri sarışın diğeri esmer olan oldukça şık iki kadın çıktı.
"Selam" diyerek konuşmaya başlayan esmer kadın Gerçek ile tokalaştı gülümseyerek.
İkisi ayrıldığında sarışın olan birden Gerçek'e sarıldığında kimse ne olduğunu anlamadı. Gerçek'in elleri iki yanında dururken bu hamleyi beklemiyor gibiydi.
Kadın ellerini Gerçek'in omuzlarında ileri geri hareket ettirdiğinde kanımın damarlarımda fokurdadığını hissettim. Evli olan bir adamla ne hakla bu şekilde sarılabiliyordu ki?
Gerçek'i sevmiyor olabilirdim ama onun evli bir adamla bu şekilde sarılması doğru değildi. Ellerimi iki yanımdan yumruk yaptığımda konuşmamak için avuçlarımı tırnakladım.
Gerçek geri çekildiğinde sarışın olan kadın yüzünde bozulmayan gülümsemesi ile," çok özlemişim" dedi bir eli ayrılsalarda Gerçek'in omzunda duruyordu." Uzun zaman oldu görüşmeyeli"
"Herkes dağıldı Parla, bir arada olmamamız normal"diyerek konuştu Gerçek ifadesiz bir sesle.
Gerçek'in soğuk tavrına karşı bozuntuya vermeden şuh bir kahkaha attı Parla. Kaşlarım çatılırken bunda komik olan şey ne onu anlamamıştım.
Parla denen kadın aynı zamanda benden tarafa hiç bakmıyor resmen yok sayıyordu. Kenan ve esmer olan kadın ise ikisini izliyordu.
Gerçek ise Parla'dan uzaklaşmak ya da temasından kaçınmak için herhangi bir hareket yapmadığından hakkım olmasa da kırıldım. Kağıt üstünde olsa bile ben onun karısıydım. Bu beni yok saymak olmaz mıydı?
Gözlerimin sinirden dolduğunu hissettiğimde ağzımın içinde lavaboya gideceğimi fısıldayarak yanlarından cevap vermelerini beklemeden ayrıldım. Gerçek'in beni duyup bir şey dememesi neden daha çok kırmıştı ki beni?
Kendimi sakin olan bir koridora attığımda gidip gitmemek adına büyük bir savaş verdim kendimle. Burda bir dakika bile durmak istemiyordum. Herşey üstüme üstüme geliyordu sanki. Bu adama ne olmuştu ki birden bire?
Derin bir nefes aldığımda yanan gözlerimi tavana dikerek geçmesini bekledim. Ağlamak istemiyordum. Yok sayılmak çok zoruma gitmişti. Neden çağırmıştı ki o zaman beni?
Lavaboya girerek ellerimi ıslattım ve cayır cayır yanan ensemi nemlendirdim. Art arda öksürük krizine girdiğimde lavabonun tezgahına tutundum.
Biraz sonra geçtiğinde, Cesur'un bizi suya düşürmesi ile üşüttüğümü anlamam zor olmadı. Keşke onlarda burda olsaydı, en azından yanlız kalmak zorunda olmazdım. Bu düşünce tekrar göğüs kafesime ağırlık yaptığında daha fazla burda durmak istemedim. Ama içeride o insanların yanına gitmek istemiyordum.
Burda sonsuza kadar duramayacağıma kanaat getirerek yavaş adımlarla lavabodan çıktım. Bulanık olan aklım kırılmış benliğim ile çıktığım koridorda gözlerim büyük salonda gezindi.
Bu insanların hepsi gerçekten mutlu muydu? Hiç bir dertleri yokmuş gibi birbirlerine gülüp kahkaha atabiliyorlardı. Tamam üzgün olmalarına gerek yoktu ama yarınları yokmuşçasına gülüp tasasız bir şekilde eğlenebiliryorlardı.
İnsanlardan bakışlarımı çekerek gitmek istemediğim masaya doğru adımladım. Attığım bir adımla beklemediğim bir anda önüme çıkan kişi ile duvar çarpmış gibi sersemleyerek geriye düştüm. Ama düşmeme izin vermeyen belimdeki baskı beni kendine çekerek ayakta durmamı sağladı.
Büyük elleri ve aldığım yoğun erkek parfümü kokusuyla beni tutanın bir erkek olduğunu anlamam zor olmadı. Bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde daha önce görmediğim yeşil gözlü bir adamla göz göze geldim.
Geri çekilmek istediğim de birden yerin ayaklarımın altından kaydığını hissettim ardından beni tutan adamın kollarına tutundum düşmemek için.
"İyi misiniz?"
Adamın endişeli sesine cevap veremedim. Gözlerimi kapatıp bir iki saniye geçmesini bekledim ancak değişen bir şey olmadığı halde üstüne mide bulantısı eklendi.
İyi olmadığımı anlatmak için başımı iki yana salladım hafifçe.
"Noluyor burda!"
Gerçek'in sinirli sesini duymam ile gözlerimi aralamak zorunda kaldım. Alev saçan gözleri benim adama tutunduğum ellerimdeydi.
"Siz kimsiniz?"diye sordu adam sakin bir sesle. Ama sesinde bariz alayda vardı. Elleri hala belimde beni tutmaya devam ediyordu. Muhtemelen Gerçek bunları çok yanlış anlamıştı. Onların aksine ben mecburiyetten tutunmuştum.
"Belini tuttuğun kadının kocası"diye yanıtladı Gerçek sert bir dille. Dişleri arasında konuşuyor herhangi bir hareket yapmamak için yumruklarını sıkıyordu. Seğiren çenesi ve şişen damarları da bunu kanıtlıyordu.
"İyi olmadığı için-"diyerek açıklamaya başlamıştı ki Gerçek bağırarak sözünü kesti.
"Başlatma lan iyiliğine! Çek o ellerini"
Herkesin bakışları bize çevrildiğinde daha fazla ortamı germemek için," kusura bakma"diye kısık sesle beni tutan adama konuştuğumda ondan ayrıldım.
Gerçek'e çevirdiğim hayal kırıklıkları ile dolu bakışlarım eşliğinde yürümeye başladım. O ise hâlâ nefret ve öfkeyle bakıyordu bana.
Attığı bakışları altında terlediğimi hissettim. Attığım bir kaç adımda sendeledim ve gücümün çekildiğini hissederek yere düşeceğimi anladım. Ancak bu sefer Gerçek öne atıldı ve beni tutarak kucağına aldı.
"Elizan iyi misin?" Bu sefer sesi endişeli ve öfkeden arınmıştı. Merakla yüzüme bakarken ona cevap verecek halimin olmadığını fark ettim.
Yorgunca başım göğüsüne düştüğünde kısık sesli küfür ettiğini duydum." Neden yanıyor" kendi kendine konuşuyor gibiydi.
"Hastaneye gitmesi gerekiyor" diyen yabancı erkek sesi bana yardım eden adama aitti. Ama onlara odaklanamıyordum tek odağım bulanan midemdi. Her an kusacak gibi hissetmem normal miydi?
Gerçek'in yürümeye başladığını fark ettiğim de beni sarsmamak için çaba sarf ediyordu. Asansör sesi duyduğum da Gerçek yüzüme eğilerek dudaklarını anlıma bastırdı.
Yaptığı harekete sinir olduğumdan halim olsaydı ona kızar ne hakla bana dokunduğu için ona kızardım.
"Ekin çok ateşi var" Gerçek'in sesi pişmanlıkla kavrulmuş benden daha çok acı çekiyor gibi çıkmıştı. Biraz önce bana olan tavırlarını görmesem inanırdım ama şuan bu hareketleri beni sinirlendirmekten öteye gitmiyordu
"Karınmış ya. Çok iyi bakiyormuşsun karına." Sinirle soluduğunu duydum." Neyse şimdi bir önemi yok, biran önce hastaneye gitmemiz gerekiyor"
Asansörün açılma sesini duyduğumda Gerçek seri adımlarla yürümeye başladı." Elizan beni duyuyor musun?" Bir taraftan da bana seslenmeyi ihmal etmiyordu.
Cevap veremedim. Bilmiyorum belki zorlasam verebilirdim ama gözlerimi kapatıp sessiz kalmayı seçtim. Halim yoktu. Ne cevap verecek ne kavga edecek. Sadece uyumak istiyordum.
Son hatırladığım arabaya bindiğimiz ancak Gerçek'in beni kucağından indirmeyişi ve ara ara saçlarımı okşayıp ismimi söylemesi.
❄️❄️❄️
Umarım beğenirsiniz:)
İlerleyiş hakkında görüşlerinizi söylerseniz çok mutlu olurum. Teşekkür ederim🤍🌼❤️💋
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.82k Okunma |
199 Oy |
0 Takip |
16 Bölümlü Kitap |