13. Bölüm

13. Bölüm Yalnızlığın yoncası

Mavi duygu
mavi_su8

"Tahmin ettiğimiz gibi üşütmüş. Ateşini düşürmeye çalıştık ancak sizinde her ihtimale karşı kontrol etmenizde fayda var."

 

"Tamam, dediklerinizi yaparım, teşekkür ederim"

 

Gözlerimi aralamak istediğimde sulanan va yanan gözlerim ile yapmak istemedim. Boğazımda ağırlık yapan ağrı her saniye daha da büyüyor gibiydi. Yutkunamadım.

 

Sulanan gözlerimi sertçe birbirine bastırdığımda yavaşça aralayarak beyaz bir tavan ve tavanda ki küçük ışıklarla göz göze geldim.

 

"İyi misin?" Yanımda duyduğum Gerçek'in sesi ile bana yaptığı muamele aklıma bir bir düşerken ona bakma tenezzülüne bile girmeden başımı yorgunca diğer tarafa çevirdim.

 

Bu yaptığımla elimdeki serumu çekiştirmiş olsamda umursamadım. Ne onu görmek istiyordum ne de onunla kavga edecek halim vardı. Kendimi tonlarca taş taşımışım gibi yorgun hissediyordum.

 

Sıkıntıyla nefes verdiğini duysam da ona bakmamayı seçerek gözlerimi kapattım. Bıraksalar aylarca uyuyacak gibiydim.

 

"Konuşmayacak mısın benimle?" Kendine bunu dert ediyormuş gibi söylemesi bende gülme hissi uyandırdı. Ama yüzümde mimik oynamadı. Evet konuşmayacaktım. Benden özür dileyip neden öyle davrandığını açıklayana kadar konuşmayacaktım.

 

O henüz bu inadımı bilmiyordu ama çok yakında öğrenirdi. Bilmiyorum belki de hiç umursamazdı. Sonuçta onunla konuşmamamı neden bu kadar dert etsindi ki?

 

Gözlerim daha fazla dayanamadığında duyduğum son şey Gerçek'in sıkıntılı sesi ve yatğın ucuna çekilen sandalye sesiydi.

 

***

 

Uyuyalı fazla bir zaman geçmemişti ki odayı dolduran seslerden dolayı zorlukla yumduğum gözlerimi araladım.

 

Odada Gerçek, Cesur ve Mila vardı. Kendi aralarında konuştuklarında uyandığımı fark etmemişlerdi.

 

"Anladım" diyen Cesur sıkıntıyla yüzünü sıvazladı." Şimdi mi çıkıyoruz?"diye sordu Gerçek'e bakarak.

 

Gerçek'in yorgun yüzü Cesur'un yüzünden bana çevrildiğinde bakışlarımı ondan çektim hemen." Evet" diyen Gerçek'in bana baktığını hissedebiliyordum.

 

"Elizan, geçmiş olsun"diyerek baş ucuma gelen Milaya," teşekür ederim"dedim pürüzlü ve muhtemelen hastalandığım için kısık çıkan sesimle.

 

Cesur'un da yanımıza geldiğini görerek ona baktım." Özür dilerim. Benim yüzümden oldu. Böyle olacağını bilemedim"dedi sesinde bulunan mahcuplukla. Havuz olayından bahsediyordu. Bakışlarını kaçırmasından bile belli oluyordu ne kadar üzüldüğü.

 

"Ben zaten çok çabuk hastalanırım, senin bir suçun yok yani"dedim alaya vurmaya çalışarak. Kendini suçlu bulmasını istemiyordum. Bu söylediğim de ses tonumdan dolayı ne kadar ciddiye alınırdı tartışılırdı.

 

Cesur hafif gülümseyerek karşılık verdiğinde üzerindeki durgunluğu atabilmiş değildi.

 

"Cesur hemşireyi çağır gidelim" diyen Gerçek'in tok sesi odayı doldurduğunda inatla ondan tarafa bakmıyordum. Onun yaptığı gibi onu yok sayacaktım. Belki o zaman anlardı ne hissettiğimi.

 

O anları hatırladığım da tekrar öfke damarlarımda ki kanı hızlandırdı. Ama bunun bile önüne geçen kalbimin her bir parçasının parçalanarak kırıklara ayrılma sesiydi. Bu yaptığı çok kırmıştı.

 

Ne ara çıktığını görmediğim cesur yanında hemşireyle geldiğinde hemşire güler yüzle," geçmiş olsun" diyerek elimdeki bitmiş serumu çıkardı ve odadan ayrıldı.

 

Üzerimde ki pikeyi çekerek doğrulmaya çalıştığımda giydiğim elbise yerine hastane kıyafetleriyle olduğumu fark ettim.

 

"Hareket etme" diyerek yanıma gelen Gerçek bana doğru eğildiğinde yapacağı şeyi anlayarak," sakın dokunma bana" diye sertçe uyardığım dinlemeden beni kucağına aldı.

 

"İnat etmenin sırası değil"diyerek burnundan soludu. Sinirlenmiş miydi? Ne hakkı vardı ki? Hem suçlu hem güçlüydü.

 

"Bırak beni"diye direttim. Bana dokunmasına tahammül edemiyordum. Bunun için ağlayabilirdim bile. Orda beni yok sayan adamın bu kadar ilgili davranmasına dayanamıyordum.

 

Ne ara dolduğunu bilemediğim gözlerimden yaşlar yanaklarımı ıslattığında,"bırak"dedim bir kez daha güçsüzce. Gözlerini bana çevirdiginde ne gördü bilmiyorum ama olduğu yerde kaskatı oldu. Gözlerinden anlayamadığım duygular geçtiğinde,"Cesur"dedi gözlerime bakarak.

 

Gözlerimi hızla ondan çekerek beni kucağına alan Cesur'a çevirdim. Beni taşımalarına izin vermezdim ama ayakta da durabileceğimi sanmıyordum. Ne olduğunu anlamış gibi tek kelime etmedi Cesur. Hakeza Mila da öyleydi. Mila üzerime bir kaban örttüğünde burnuma dolan kokudan kimin olduğunu anlamam zor olmadı ama umursamadım.

 

Cesur'un kucağında hastaneden çıktığımda hastanenin önünde hazır bekleyen arabaya bindirilmem birkaç saniye sürdü. Mila arkaya yanıma oturduğunda yolcu koltuğuna Gerçek onun yanınaysa Cesur oturdu.

 

Yol boyu üşüdüğüm için üzerimdeki kaban sarılarak cama yaslı olan başım ile dışarıyı izledim. Araba sarsıntısıyla kapanan gözlerimi araba durduğunda açmak istemedim. Uyku ve uyanıklık arasında olan ince çizgiden ayrılmak istemiyordum.

 

Birisi beni kucağına yavaşça aldığında kafamı rahat bir konuma getirerek koydum.

 

Aradan fazla bir zaman geçmemişti ki soğuk ama yumuşak bir yüzeye konulduğumu hissettim.

 

"Bu kadar mı kırdım seni" fısıltıyla duyduğum sese saçlarımın arasında gezinen ellere nefes sesleri eşlik etti."özür dilerim"

 

🌼🌼🌼

 

Gecenin karanlığında loş ışıkla aydınlanan odada yoğun öksürük kriziyle uyandığımda anladım getirildiğimi. Bir kaç saniye art arda öksürük devam ettiğinde yan tarafımdan uzatılan suyla irkildim.

 

Kısık gözlerle suyu uzatan kişiye baktığımda nefesimi vererek rahatladım. Yatağımın ucuna getirmiş olduğu sandalyede uyuya kalmıştı muhtemelen. Uykulu bir okadar da endişeli bir hali vardı.

 

İtiraz etmeden ihtiyacım olduğu için suyu alarak içtim. Bakışlarını yüzümde hissetsem de ben inatla ona bakmıyordum. Kısık sesle teşekkür ederek bardağı komidine koydum.

 

İfadesiz bir sesle," gidebilirsin" diyerek kaldırdığım yorganın altına gireceğim de," ateşin var örtme"diye yorganı tutan elimi tuttu. Ateşe değmiş gibi elimi geri çektiğimde verdiği nefesten alındığını anladım. Ama bu benim umrumda değildi.

 

Üzerimde ne zaman giydirildiğini bilmediğim beyaz uzun kollu gecelik takımları vardı. Mila giydirmiş olmalıydı. Umarım. Ama ben yine de üşüyordum. Sesimi çıkartmayarak ateşimin düşmesi için ona arkamı döndüm. İki elimi birleştirerek dizlerimin arasına sıkıştırdım ve cenin pozisyonu aldım.

 

Gözlerimi tekrar kapatıp uyumak istediğim de Gerçek'in üzerimde hissettiğim bakışlarından bunu yapmak çok zordu.

 

"Elizan" Gerçek'in ağzından ismimin her bir harfi dua gibi döküldüğünde gözlerimi farkında olmadan açtım. İsmimi o kadar hisli söylemişti ki şaşırmadan edememiştim.

 

"Babam vardı" diyerek konuşmaya devam ettiğinde uyanık olduğumu biliyordu." Nedenini sorma" sesi isyan eder gibiydi." Pişmanım Elizan"dedi." Sana öyle davrandığım için özür dilerim. Affet"

 

Gözlerim açılmakla kalmamış şaşkınlıkla büyümüştü. Benden özür dilemiş hatta pişman olduğunu söylemişti. Ama o kadar kırılmıştım orda yaşadığım hisleri tarif edemezdim. Sessiz kaldım. Söylediklerine edecek tek kelimem yoktu.

 

Ayağa kalktığını hissettiğim de gözlerini sıkıca kapattım. Dolap açılıp kapanma sesini duyduğumda sessizce bekledim. Önce üzerime ince bir pike örttü ardından da saçlarımı koklayarak öptü. Ne!

 

Yattığım yerde dona kaldığım da kalbim göğüs kafesimi delip geçecekmiş gibi hızlı atıyordu. Nefes alamadığımı hissettiğim de," ne desen haklısın kar çiçeği"diyerek geri çekildi.

~•^•~

~•^•~

~•^•~

"Zeytini uzatır mısın?" Tek kelime etmeden kahfaltı masasına oturmuş olduğum ama söylediğim gibi bir haftadır konuşmadığım Gerçek'e bakmadan zeytini uzattım.

 

Bu süreçte bin bir defa konuşma çabalarına girdiyse de hiç birine karşılık alamadan gitmek zorunda kalmıştı. Bazen sinirlense ve kendi kendine küfür etse de bunları bana söylemediğini biliyordum.

 

Benimle konuşurken çok nazik aynı zamanda şefkatli konuşuyor ancak cevap alamıyordu. Söz vermiştim bir kere konuşmayacaktım. Fazla uzatmak istemiyordum ama kırgınlığım geçene kadar konuşmayabilirdim.

 

Masanın sallandığını hissettiğim de masaya vurarak gülme krizine giren Cesuru gördüm. Bir de o vardı. Abisiyle konuşmadığımı gördüğü her dakika Gerçek'e davranışlarım onu gülme krizine sokuyordu. Alışmıştım artık.

 

"A-allah kimseyi" dedi kesik nefesleri arasında konuşamıyordu." Elizan'ın inadına bırakmasın"diyerek tekrar güldü. Çayımdan bir yudum aldığım da bunda komik olan şeyin ne olduğunu sorgulamaya başladım.

 

Gerçek'in elindeki çatalı sıktığını gördüğümde sinirlendiğini anladım." O sevdiğim ağzını kapatmazsan, Cesur"dedi tane tane." Çok farklı yöntemlerle ben kapatırım" tehtit edercesine buz gibi bir sesle konuştuğunda Cesur içtiği kahfesini öksürerek çıkartmak zorunda kaldı.

 

Sessizliğini koruyan Mila," ıyy" midesi bulanmış gibi konuştu." Biz senin ağzındaki enzimleri görmek zorunda mıyız?" yüzünü buruşturarak ona baktı.

 

Cesur bize bakarak," özür dilerim"dedi ve oturduğu sandalyeden ayağa kalktı." Benim işim vardı. Halletsem iyi olur"diyerek hızla uzaklaştı.

 

Masada herkes iştahı kaçmış bir hâlde otururken ben de ayağa kalkarak,"afiyet olsun"dedim ve mutfağa geçtim. Bir bardak su doldurarak içtim ve bardağı bulaşık makinesine koyarak mutfaktan çıkmak istediğimde Gerçek bir anda beni tezgahla kendi arasına sıkıştırdı.

 

Ona bakamadan gitmek istediğimde ellerini iki yanıma koyarak gitmeme engel oldu." Çekil "diyerek ona bakmadan konuştuğumda," ne yaparsın?"diye sordu.

 

"Ben-"konuşmamı bölen kapı sesi oldu. Ama Gerçek hala çekilmemişti. Birisi bizi böyle görüp çok yanlış anlayabilirdi. Nefesini saçlarımda hissettiğimde,"sen ne?"dedi kısık sesle.

 

"Selaam" duyduğum kadın sesiyle bir hafta boyunca gözlerine bakmadığım Gerçek'e kırgın gözlerle baktım. Bunu da mı yapmıştı? O kızı bu eve çağıracak kadar düşmüş müydü?

 

 

Aşklarım lütfen oy vermeyi unutmayın 🌼 💗

 

Yorum yaparsanız da çok makbule geçer hadi Allah'a emanet:) 🤍🤍🤍

 

 

 

Bölüm : 23.10.2024 20:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...