
Gece yarısı doğmaya başlayan güneşi izlerken aklımda burdan ne zaman kurtulacağımız vardı. Dün sorduğum soruya emir cevap vermemiş ayağım ile ilgilenmişti. Onun cevap vermemesi canımı sıksa da umudumu keserek bir daha üstelemedim.
Tüm gece uyku tutmamış camdan dışarıyı izlemiştim. Emir ayağımı sardıktan sonra Birce'yi getirerek görmemi sağlamıştı. Onunla uzun süre oynayıp vücudunda herhangi bir morluk ya da yara var mı diye kontrol etmiştim. Göremeyince derin bir nefes alarak rahatlamıştım. En azından ona dokunmuyorlardı.
Ne yaptığımı anlayan emir 'gözün arkada kalmasın, ona iyi bakıyorlar' dese de inanacak değildim. Ama gördüğüm kadarı ile yüzünde açan gülücüklerle durumu iyiydi. Benim için önemli olanda onun iyi olmasıydı.
Zaman git gide kendini aydınlığa bıraktığında dışarda ki sesler dikkatimi çekti. Ayağa kalkıp camdan dışarı bakmak istesem de sarılı ve yaralı olan ayağım buna izin vermiyordu.
Sessizce dinlemek istediğimde sesleri çok anlaşılmaz geldiği için bundan da vazgeçtim. Geriye kalan sadece beklemekti.
Kapı bir kez daha çalınmadan açıldığında gözlerim içeri giren kişiyi buldu. Bu sefer gelen emir değil başka bir adamdı. Çatık kaşlarla neden geldiğini anlamaya çalışıyordum.
Normalde emirden başkası bu odaya gelmez ve benimle muhatap olmazdı. Adamın suratında olan gülümseme gerilmeme sebep olduğunda," uçma vakti geldi, minik serçe"
Yanıma yaklaştığında korkumu belli etmemek adına," ne saçmalıyorsun?"diyerek ne yaptığına anlam vermeye çalıştım.
"Diyorum ki artık bu diyardan uçuyorsun" ne ara bu kadar yaklaştığını görmediğim adam bir anda beni kucağına aldığında," bırak beni" diyerek bağırmaya başladım.
Emir bunun gibi değildi. O neredeydi? Bu adam beni nereye götürecekti? İşkence saatime daha vardı. Bu adam beni hem korkutup hemde tedirgin ediyordu.
"Bağırma patron çağırdı" yüzündeki alayı bıraktığında ilerlemeye başlamıştı. Ama hâlâ korkum geçmiş değildi. Bu adam neden sabahın köründe beni çağırmıştı ki?
Tekrar bodrum kata indiğimizde yaşlı şeytan elindeki kartal bastonuyla ayakta bekliyordu. Bu sefer tek fark yüzünde alaylı gülümsemesi yoktu aksine çok donuk ve ruhsuzdu.
"Herşeyi hak ettiniz" sözlerini büyük bir nefretle sarf ettiğinde bu sözlerinin ve nefretinin nefretini anlamadım.
"Ne saçmalıyorsun?" Çatık kaşlarla ona baktığımda cevap verme zahmetine girmedi. Hatta diğer günler yaşadığımız tartışmalara bile girmeden," götür" diyerek emir verdi.
Ben ne olduğunu anlamadan dört tarafı camlarla çevrili olan bölmeye beni bırakarak içerde kilitli kalmamı sağladı. Dört tarafı camlarla çevrili olan bu yerden çıkmamın imkanı yoktu. Adeta bir kafesten farksızdı.
Birden yukardan aşağıya buz gibi su boşalmaya başladığında irkilerek geri çekilmeye çalıştım ancak gideceğim hiç bir yer yoktu. Sıkışıp kalmıştım. Su hızla dolmaya başladığında diz boyumu geçmişti çoktan.
Yüzüme çarpan gerçekle nefesim kesildi. Beni boğmak istiyordu. Karşımda halimden memnun olmuş adamın dudaklarındaki kıvrımı gördüğümde hareket edemedim. Beni öldürmek istiyordu.
Su boğazıma kadar geldiğinde sık sık nefesler almaya başladım. En son gördüğüm burdan ayrılan yaşlı şeytan olmuştu. Su ağzıma girmeye başladığında son kez nefes alarak nefesimi tuttum ve boyumu geçen suyun içine girdim. Böyle ne kadar kalabilirdim bilmiyordum. En fazla bir kaç dakikam vardı. Sonum gelmişti.
*°*°*°*°*°*
Gerçek Karasal
Elizan'ın arabayla götürülmesinin üzerinden bir hafta geçmişti ancak ondan hâlâ bir iz yoktu. Onu bulamadığım her dakika delirecek gibi oluyordum.
Yetişememiştim. O çaresizce benden yardım isterken peşinden koşmaktan başka bir şey yapamamıştım. Bu sebebsiz baskının nedenini ve kimler tarafından yapıldığınıda anlamış değildim.
Taa ki Elizan'ın yanında Emir'i görene kadar. Onu görmem ile bu işin içinde babamın olduğunu anlamam zor olmamıştı. Onu götürebilecekleri her yere bakmıştım ancak yer yarılmış içine girmişler gibi hiç bir yerde yoklardı.
Gece gündüz aramanın sonucunda omuzlarım yenilgiyle çökmüş Cesur'un ısrarları sonucu eve dönmüştüm. Aramayı bırakmasam da elim her an telefonda gelecek bir haber bekliyordum.
Yine o umutsuz akşamlardan sadece birisiydi. Elime aldığım sigarayla odamın balkonunda batacak olan güneşi kısık gözlerle izliyordum. Bunu yaparken yine içimden sayamadığım duaları ediyordum. Umuyordum ki babam Elizan'a zarar vermemiş olsun.
Ancak bu çok uçuk bir ihtimaldi. Anneme olan kinini yıllarca baktığı kızından çıkaracağını böylelikle onun canını yakacağını biliyordum. İlk başlarda benim de gözüm bu sebeplerden kör olsa da onun bir suçu olmadığına kanaat getirmiştim.
Zaten doğru olanda buydu. Annemin bizi terk etmesinin faturasını ona kesmek aptalca olurdu. Babamın dolduruşu ile çıktığım bu yolda pişmanlıkla geri dönmem zor olmamıştı.
Pişmanlığım Elizan ile evlenmem değil ona yaptığım davranışlaraydı. Onu kıracak sözler ve davranışlarda içim olmadığı kadar huzursuzdu. Onun yeşil gözlerinde olan masumlukla vicdanım ona dediğim her kötü sözde sızlıyordu.
Çok geçmeden bu hatamdan döndüğüm için mutluydum. Ancak onsuz geçirdiğim heran ona birşey olma korkusu kalbimin sıkışması ile eş değerdi. Eğer hiç istemediğim ihtimal gerçekleşme dahilindeyse bu sefer babamı tanımamaktan korkmazdım.
Umuyordum ki babam ona istemediğim şeyler yapmaya zorlamazdı beni.
Telefonum titremesi ile bir haber alma umuduyla ekrana bakarak kimin aradığına baktım. Emirin ismini görmemle bir saniye bile beklemeden açarak kulağıma götürdüm.
"Söyle"
"Sana da merhaba kardeşim" yorgun sesini alaya vurmasını duyunca sert bir nefes vererek sabırlı olmaya çalıştım.
"Emir uzatma, Elizan nerde"
"Peki" diyerek sesindeki alayı bir kenara bıraktı." Bende onun için aramıştım seni"
"Bak eğer yalan söylüyorsan-"
Konuşmama izin vermeden hızla araya girdi." O kadar da şerefsiz değiliz" sinirle homurdanarak devam etti." Kızın yaşadıklarına ben bile dayanamadım."
Son sözleriyle nefes alamadığımı hissettiğimde balkonun demirliklerine tutundum." Ne yaşadı ki," sesim fısıltıdan farksız çıktığında toparlamaya çalıştım.
"Konuşmasam daha iyi, kardeşim" kısa süre duraksadığında arkadan birkaç hışırtı sesi geldi." Sadece acele et, konumu atıyorum" bir şey dememi beklemeden telefonu yüzüme kapattı.
Vakit kaybetmeden odadan hışımla çıktığımda Cesur salona beni görmesiyle ayağa kalktı." Bir haber mi var abi?"diye sordu merakla.
Başımı salladığımda," çıkıyoruz" diyerek dış kapıya adımladım. Biraz sonra telefonume bildirim sesi geldiğinde konumun geldiğini anladım.
Hızla arabalara bindiğimizde bütün adamlar arkamadan beni takip ediyordu. Çıktığımız yolda uzunca bir konvoy oluşturduğumuzdan dolayı dikkat çekiyorduk. Ancak bu benim umursayacağım en son şey bile değildi.
Kısa sürede konuma vardığımızda arabadan indim. Ancak babamın haberi varmış gibi kapıda ki adamlar üzerimize kurşun yağdırmaya başladı. Hemen arabanın arkasına saklanarak silahımı çıkardım.
Yarım saatin sonunda bien çatışma da karşı tarafın bize karşı şansı yoktu. Adamlarımın hepsini özel olarak seçmiştim ve yıllardır babamın boş gezen adamları toplayarak ellerine silah verdiğini biliyordum.
Daha fazla oyalanmadan son vurulan adamla arabanın arkasından hızla çıkarak içeri ilerledim. Zaten açık olan kapıdan içeri girerek salona geçtim. Ancak kimse yoktu. Adamlar hızla etrafa dağılarak evi aramalarını söyledim.
Yukarıdan inen beş adam başını iki yana sallayarak," hiç bir iz yok abi" diyerek olumsuzca konuştular. Başımı sinirle ovuşturarak silahımı belime koydum.
Aşağıdaki adamlardan bir tanesi," abi bir baksana acil" diyerek seslendiğinde koşarak merdivenlerden indim. Karşıma çıkan özel olarak tasarlanmış bodrum kat ile kısa süre duraksasam da," abi" diyen yusufla kendime geldim.
Karşımda gördüğüm camdan yapılmış özel bölmeyle şoka uğradım. Beni nefessiz bırakan diğer şey ise içinde olan Elizandı. Gözleri açık yüzmeye çalışırken beni görmesiyle gözlerinin parladığına emindim.
Düşündüğüm şeylerle kendime küfürler yağdırarak koşarak yanına gittim." Kurtaracağım seni korkma tamammı. Dayan sadece" Ağzından baloncuklar çıkartarak yüzmeye devam ettiğinde daha fazla dayanamayacağını biliyordum. Onu hemen kurtarmam gerekiyordu.
"Çabuk şunu kıracak, açacak bir şeyler bulun" diyerek bodrumda bulunan bütün adamlara sesim yankı yapacak şekilde bağırdım.
Elizan'a dönerek," kurban olduğum dayan" diye yalvardım. Her an kendini bırakacak gibiydi. Bu olursa dayanamazdım. Cama yaklaştığında bende yaklaşarak ellerimi cama yasladım." Nolur dayan, kurtaracağım seni. Lütfen bırakma, n'olur"
Yorulduğunu ağırlamaya başlayan hareketlerinden anlarken," acele edin" diye bağırdım. Ardından yanından ayrılarak camı kıracak birşeyler aramaya başladım. Adamlardan bir tanesi bulduğu balyozla vurmaya başlarken işe yaramadığını gördüm.
Ardından hemen başka aletler aramaya başladım ancak hiçbiri işe yaramazdı. Kendimi hissetmediğim kadar çaresiz hissettim. İlk defa güçlü ellerim titremeye başladı. Gözümden düşen iki damla yaşla Allah'a yalvardım onu benden almaması için. Tamam belki iyi bir eş olamadım ama yemin ederim onu canımı verecek kadar sevdim.
"Abi anahtarı varmış" Yalçın'ın bağırmasıyla gözlerimi silerek ona döndüm. Bölmenin anahtar girişi vardı.
"Herkes anahtar arasın" diye bağırdım bu sefer içimden oluşan umutla. Bende heryere en ince ayrıntısına kadar bakarken tek istediğim anahtarı bulmaktı.
Ancak baktığım yerlerde bulamadığım için bu işi onlara bırakarak Elizan'ın yanına gittim. Gitmemle ellerimin boşalması, arkaya tökezlemem bir oldu.
Bırakmıştı. Kendini suya bırakarak gözlerini kapatmıştı. Dayanamamıştı ve bu insanın ölüm sebebiyle eş değer bir cümle olmuştu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.82k Okunma |
199 Oy |
0 Takip |
16 Bölümlü Kitap |