
Güneş daha yeni doğmaya başlarken içimdeki huzursuzluk uyumama engel oldu. Sebebini bilmesem de kuruntu yaptığımı düşünerek yataktan kalkarak banyoya girdim.
İşlerimi hallederek çıktığım da sadece yarım saat geçmişti. Ev halkı muhtemelen daha uyuyordu. Üzerime geçirdiğim tayt ve siyah kısa kollu ile saçlarımı at kuyruğu yaparak evden çıktım.
Temiz hava ciğerlerime dolarken Bluetooth kulaklığı kulağıma takarak sahile inen ormanlık yolda müzik eşliğinde koşmaya başladım.
Yirmi dakika koştum koşmadım kulağımda ki müziğin sesini bastıran sesler duyarken olduğum yerde durdum.
Kulağımda ki kulaklığı çıkartarak sesin geldiği ormanlık alana yürümeye başladım.
"Çekileceksiniz lan!"
Biraz ilerde yerde diz çöktürülmüş adamın başında bağıran siyah takım elbiseli adamlar ile çığlık atmamak için elimi ağzıma kapattım.
Aman Allahım!
Adamın kaşı patlamış, dudağından kan akıyordu. Buna rağmen yüzündeki alaylı gülümsemeyi koruyordu.
"Çekilmiyoruz lan!"
Yaralı olan adam inatla karşısında ki adama kafa tutarken diğeri dayanamamış olacak ki belinden çıkardığı silahı adamın anlına doğrulttu.
Gözlerim iri iri açılırken neye şahit olduğumu kavramaya çalışıyordum. Takım elbiseli adam gözünü karartmış olacak ki bir el havaya sıktı.
Bu hareketine karşılık içlerinden biri,"abi birisi duyabilir"diyerek uyarmaya çalıştı.
Ama o bunu duymamış gibi silahı yaralı adama doğrultarak gözlerini ondan ayırmadı." Şakam yok benim! Şuracıkta kafana sıkarım geberip gidersin"
Elim telefonuma gitti ancak polisin gelecek olmasına kadar adamın ölabileceğinin bilincindeydim. Belki çok geç olabilirdi.
Harekete geçme dürtüsü ile bir elimdeki telefone bir etrafa baktım. Yavaş yavaş gözlerimi etrafta gezdirdiğim de aradığım şeyi bulamasam da ona benzer gördüğüm şey ile gülümsedim.
Yere düşmüş rengi sararmış uçan balonun ipini alarak telefonuma bağladım. Telefonu olduğum yere koyarak adım adım uzaklaştım.
İpi saklandığım ağacın arkasına bırakarak telefonumu son ses açarak siren sesini açtım ve koşar adımlarla ağacın arkasına saklandım.
"Ne oluyor lan!" Silahı tutan adamın eli yan tarafına inerken içlerinden biri,"abi polis!"diye bağırdı.
Onlar geri geri çekilmeye başladığında uzun boylu olan,"abi o kurşunu atmayacaktın"diye sızlandı.
"Ne oldu götün tutuştu"diye dalga geçmeye başladı yaralı adam.
"Allah kahretsin lan sizi"diyerek uzaklaşmaya ara ara arkalarını kontrol ederek gitmeye başladılar.
Telefonumu hızla kendime çekerek aldım ve ipinden kurtuldum. Ağaçların arkasında gözden kaybolan adamlar ile yaralı adamın yanına çökerek elllerini çözmeye başladım.
"Sen kimsin?" Dedi tedirgince. Arkasından geldiğim için görmemişti beni."sessiz ol"dedim uyarırcasına.
O adamlara belli olmazdı. Bizi duyup hemen başımıza üşüşebilirlerdi. Ellerini çözdüğüm ana ayağa kalktım. O da vakit kaybetmeden ayağa kalkarak karşıma dikildi.
"Ne arıyorsun burda"diye sordu. Ona takılmadan,"bana teşekkür etmen gerekmiyor muydu?"
Gülümsedi." Sen yaptın değil mi?"diye sordu memnunca." Polis-"
"Durun lan orda!" Duyduğumuz ses ile bize silah doğrultan adamı görmemiz bir oldu.
Adamın silahı ateşleyeceğini görerek yanımda ki kişinin kolunu tuttuğum gibi,"koş"diye bağırdım.
Diğerleri de onun sesini duyarak gelirdi ve burdan sağ çıkamazdık. Yanımda ki adam ne yaptığımın farkına vararak elimi tuttuğu gibi koşmaya başladık.
Arkamızdan,"durun" diyerek silah sıkan adamı umursamadan ağaçların arasında koşmaya başladık. Asıl durursak ölecektik.
Adamdan kurtulmak için o kadar çok koşmuştuk ki ayaklarımı hissetmiyordum. Kesilen sesler ile koşmayı bıraktım. Elimi tutan adamda benimle beraber durdu.
"Hadi gitmemiz gerekiyor"dese de ellerimi dizime koyarak soluklanmaya başladım." Çok yoruldum tek adım atamam"
Sıkıntıyla etrafına baktı. Ardından bana dönerek,"tamam ama yole çıkana kadar yürüyelim"dedi.
Başımı sallayarak ağır ağır yürümeye başladık.
Biraz yürüdükten sonra,"ne yapıyordun orda?"diye sordu.
Mavi gözlerini bana çevirmiş merakla bakıyordu. Muhtemelen yirmili yaşlarında benden bir iki yaş küçüktü.
"Yürüyüşe çıkmıştım. Sonra sesler duyunca..." Düşünceyle araya girdi." Bana silah doğrulttuklarını gördün daha sonra da polisi çağırdın"
Kendince tahmin yürüttü. Doğrulamam için yüzüme bakınca başımı iki yana salladım." Silah doğrulttuklarını gördüm doğru ama polis çağırmaya vaktim olmadı"
Biraz düşündükten sonra aydınlanma yaşıyormuş gibi mavi gözlerini iri iri açarak baktı bana." Hadi canım! Çok zekice"büyük bir sırrı çözmüş gibi heyecanla konuştu.
Onun bu haline gülümsedim. Abartılacak bir şey değildi bence. İlk başta korkarak gitmek istesem de akşam vicdanım ile baş başa kalacağım için yapamamıştım. Bir ömür bununla yaşayamazdım.
"İsmin ne? Ben Cesur"diyerek bir elini bana uzattı diğer eli ile de alnına düşen saçları ile oynadı.
Bu hareketi bir an çok çocukça gelmişti bana. Ama daha yeni ki adamlar ile hızla aklımda ki bu düşünceyi kovdum.
Elini sıkarak,"Elizan"dedim." O adamlar kimdi ve senden ne istiyorlardı?" Merak ettiğim soruyu sorarak Cesur'a baktım.
Fazla düşünmeden,"katıldıkları ihaleyi ellerinden aldığımız rakip şirket"sıkkın bir nefes vererek devam etti." Normelde abim bakar ama o yurt dışında olduğu için gözlerine beni kestirmiş şerefsizler."
Sesi sona doğru yükselirken," ama abim gelsin onlara dünyanın kaç bucak olduğunu gösterir"dedi bundan eminmiş gibi.
Babamın da şirketi olduğu için çoğu zaman bu tür sorunlar yaşaıyordu ama hiç bir zaman bu kadar ileri boyut olduğunu bilmiyordum.
Yarım saat yürüdükten sonra ana caddeye çıktık. Cesur bana dönerek,"bu arada çok teşekkür ederim sen olmasaydın..."diye zorlukla devam ederken araya girdim.
"Gerçekten önemli değil kim olsa aynı şeyi yapardım"dedim bir gerçeği itiraf eder gibi. Kim olduğu önemli olmazdı benim için.
Sıkıntıyla dağınık saçlarını karıştırırken ne yapacağını bilmiyormuş gibiydi." Ben gidiyim o zaman kendine dikkat et. Eğer tekrar görüşmek istersen Karasal şirkete gelmen yeterli"
Son sözlerini söyledikten sonra uzaklaştı. Zorlamadan böyle bir şey teklif etmesi beni gülümsetti. Ben de yürümeye başladığım da telefonumu çıkartarak açtım.
Adamlardan kaçtığımızda telefon zamansız bir anda çalmaması için kapatmıştım. Telefonu açtığım an binlerce bildirim düşmesi bir oldu. Telaşla eve ilerlerken içimden kötü bir şey olmaması için Allah'a dua ediyordum.
Bir yandan da babamı arayıp telefonu kulağıma dayadım. İlk çalışta açıldığında babamın endişeli sesini duydum.
"Elizan nerdesin?"
Kahrolmuş ses tonu ile içim sızladı. Daha fazla meraka düşmemek için dudaklarımı araladım.
"Ne oldu baba. Yürüyüşe çıkmıştım, eve geliyorum"
Babamın derin bir nefes verdiğini duydum." Şükür iyisin"dedi." Hemen eve gel" ardından telefonu kapattı.
Adımlarımı daha da hızlandırırken bir saat içinde kafamda milyonlarca düşünce takla atarak dolaştı. Yüreğimde filizlenen endişe tohumları büyüyerek çiçek açtı ancak bir sonuca varamadım.
Hızla evin salonuna girdiğimde,"kızım! Kızım gitti"diye ağlayan Aysun hanımı gördüm. Babamın ellerini tutmuş,"ne olur bul onu, o daha küçük"diyerek ağlıyordu.
O an yüreğime bir ateş düştü. Düştüğü yer ateşler altında yanarken kimse bir damla su dökemedi. Birce küçük kardeşim ona ne olmuştu.
Hızla onların yanına giderek babamın karşısında durdum." Birceye ne oldu baba" sesimdeki sabırsızlığı duymaması çok zordu. Bir an önce bana ne olduğunu anlatması gerekiyordu.
"Kaçırmışlar"dedi babam sesindeki çaresizlik ile." Ne istediklerini söylemiyorlar, sadece fotoğrafını attılar. Sabah seni göremeyince seni de kaçırdılar sandık."
Bir an ellerim buz kesti. Daha biraz önce bir adamı kurtarmıştım. Şimdi de benim küçüğümü mü kaçırmışlardı? Ama o çok küçüktü. Gözyaşlarım benden bağımsız yanaklarımdan akarken,"baba bir şey yap"dedim fısıltıyla.
Babam beni göğüsüne çekerek sarıldı." Bulacağız merak etme, iyi olacak"benden çok kendini inandırmak istiyordu. Ama kimse buna inanmamalıydı. Gerçek olmak zorundaydı.
Yine her zaman; umutlar sabaha kaldı.
Lütfen beğenmeyi unutmayın:) Sizi çok seviyorum💗🌼🫀
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.82k Okunma |
199 Oy |
0 Takip |
16 Bölümlü Kitap |