9. Bölüm

9. Bölüm: Gecelerin sonu

Mavi duygu
mavi_su8

Hastaneden çıkmış Gerçek ile beraber yolda ilerliyorduk. Mila Gerçek'in onu eve göndermesi üzerine Yusuf ile beraber önden girmişti.

 

Gerçekte benim çıkış işlemlerimi hallederek beraber hastaneden ayrılmıştık. Bu süreçte omzunun yandığını fark ettiğim de doktora görünmesi gerektiğini söyledim.

 

Ancak reddederek yoğun ısrarlarım üzerine yolda eczaneye uğrayarak yanık kremi almıştı. Sessizlik ile geçen yolda ikimizde konuşmadan eve gelmiştik.

 

Evin etrafında gördüğüm öncekinin iki katı korumalar ile kısa bir an afalladım. Ancak nedenini bildiğim için sorgulamadım.

 

Gerçek arabadan inerek yanımda durduğunda gözlerime bakarak," sen odana çıkıp dinlen"dedi, düz bir sesle. Soran gözlerimi onun üzerine diktiğim de," birazdan geleceğim" dedi. Hadi der gibi baktı gözlerime.

 

Üstelemeden adımlarımı hızlandırarak zile bastım. Kapıyı kırklı yaşlarında bir kadın açtığında güler yüzü ile, "hoş geldin kızım"dedi. Sevecen tavrına karşı." Hoş buldum" diyerek samimi olduğunu düşündüğüm şekilde gülümsedim.

 

"Geç kızım içeri, aç mısın?"diye sordu, bir anne edasıyla." Teşekkür ederim," diyerek duraksadım. Duraksamamı fark ederek," Gülsüm kızım ismim"dedi anlayışla.

 

"Teşekkür ederim gülsüm teyze aç değilim" gözlerimi salonda gezdirdiğimde Gülsüm teyzeye dönerek," Mila nerde acaba?"diye sordum.

 

"Odasında dinleniyor"diye cevapladı beni. Başımı aşağı yukarı sallayarak onayladım onu." Hadi sende dinlen"diyerek teşvik etti beni. Üzerime sinen is ve hastane kokusunu hatırlayarak gülsüm teyzeyi onayladım ve yanından ayrılarak odama çıktım.

 

Dolaptan aldığım eşofman takımlarım eşliğinde uzun bir duş alarak güzelce giyinerek banyodan çıktım. Üzerime sinen uyuşukluk ve yorgunluk hissi ile saçlarımı kurutmadan nemini aldım.

 

Dışarda duyduğum gök gürültülüsü ile sıkıntıyla iç çektim. Böyle havalardan her zaman nefret ederdim, aklıma geçmişi getirirken boydan boya cam olan pencereye ilerleyerek göz ucuyla griye boyanmış gök yüzüne baktım. Fazla beklemeden koyu renk perdeleri çekerek karşı koyamadığım geçmiş geldi aklıma.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Geçmiş

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Odamda en sevdiğim ayıcığım ile oyun oynuyordum. Bu ayıcığıa her baktığım da annem aklıma gelirdi. Alış verişe çıktığımız bir zamanda oyuncakçı da görmüş ve elimden tutarak," sana bunu alacağım. Çok güzel değil mi?"demişti heyecenla.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

O beğendiği için otomatikman bende beğenmiştim. Çünkü onun alıp beğeneceği bir şeyin kötü olmasının imkanı yoktu benim için.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

O gün AVM den mutlulukla ayrıldıktan sonra annemin melek olmasından geriye bana bu ayı kalmıştı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ve o günden sonra babam hiç odama uğramamıştı. Dışarıda büyük bir gürültü ile yağan yağmura gök gürültüsü de eklenince gözlerimi korku içinde cama çevirdim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Uğultu ve şimşek sesleri o kadar çoktu ki; yüreğime eklenen korku ile elinden tuttuğum ayıcığım ile ayağa kalktım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu odada tek başıma kalamazdım. Evet kalamazdım! Bu yüzden koşar adımlarla babamın odasının kapısına geldim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İçerden duyduğum hıçkırık ve ağlama sesleri ile aralık kapıdan içeri baktım. Babam yatağın üzerine dağıtmış olduğu fotoğrafların birkaçını eline alarak ağlıyordu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"G-gitmesen olmaz mıydı?"dedi acıyla. Ne dediğini anlamamıştım. Ne için ağladığını da bilmiyordum." Hepsi onun yüzünden!"dedi, babam sesine eklediği öfkeyle.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"O olmasaydı sen şimdi burda olacaktın"her bir sözünü nefretle sarf ediyor, acıyla fotoğraflara bakıyordu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Duyduğum şiddetli gök gürültüsü ile irkilerek kapıyı daha çok araladım ve içeri girdim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çıkan ses ile babam bakışlarını kapıya çevirerek hızla göz yaşlarını sildi. Anlayamadığım yüz ifadesi ile bana bakarken," odana git Elizan"dedi, düz sesiyle.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Korkuyla başımı iki yana sallayarak," korkuyorum baba, burda kalamaz mıyım?"diye sordum, masumca.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Babam dediklerimi umursamadan," lafımı tekrarlatma Elizan! Odana git"dedi, sesi tahammülsüzdü.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ancak bu bile korkumu bastırmaya yetmedi. Duyduğum diğerlerinden daha uzun ve şiddetli olan gök gürültülüsü yüzünden sesim titreyerek," baba lütfen çok korkuyorum senin yanında kalıyım"dedim. Bunun için ona yalvarabilirdim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yüzünü sinirle sıvazlayarak," defol git dedim, Elizan! Beni rahat bırak ve git!" Babamın bu sefer bağırması üzerine sıçrayarak arkama bakmadan odadan çıktım ve koşarak kendi odama geldim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Göz yaşlarım birbiri ardına sıralanırken kaldırdığım yorganımın altına girerek ayıcığıma sıkı sıkı sarıldım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bırakdığım gözyaşlarım arasında," keşke melek olmasaydın anne"dedim, hıçkırarak. Belki bu kadar yanlız olmazdım. Belki değil o olduğu sürece yanlız olmazdım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Uykuya dalana kadar ağladım. Ara ara duyduğum gök gürültülülerine karşı korkarak çığlık attım ama yine de yorganın altından çıkmadım.

 

Hızla cam kenarından uzaklaşarak yatağa girdim. Eski günler geride kaldı ve artık gök gürültülüsünden korkan altı yaşında ki Elizan yok!

 

Gözlerimi sıkı sıkı kapatarak hiç bir şey düşünmemeye çalıştım. Camlara vuran şiddetli yağmur sesi ile bıkkınlıkla nefesimi vererek yorganı üstümden attım.

 

Kimi kandırıyorum ki, yapamıyorum. Bazı şeyler atlatılamıyordu. Tıpkı yaşanan o gün gibi. Ayağa kalkarak odanın kapısını açtım ve havadan dolayı kararan koridora çıktım.

 

Adımlarımı alt katta kalan Mila'nın odasına çevirdigimde ortalıkta kimse yoktu. Etraf sessiz ve karanlıktı. Zifiri karanlık değil ancak nerden vurduğunu bilmediğim camlardan giren ışıklar ile aydınlanıyordu.

 

Son basamağı bitirip salona girdiğimde gördüğüm insan karartısı üzerine nefesimi tuttum. Bu karanlıkta ne yaptığını bilmediğim kişi hırsızdan başkası değildi.

 

Sehpalarda uğraştığı bir kaç şey üzerine yanımda masanın üzerinde duran antika vazoyu elime alarak arkasından yaklaştım.

 

Hava şartlarından üzere korkumun hat safa da olması, hırsıza hangi hakla böyle yaklaşıyorum bilmiyorum ama gelen bu cesarete engel olamıyordum.

 

Tam arkasında durduğumda arkasını döneceği sırada izin vermeden son gücümle vazoyu kafasında dağıttım ve aynı süreç içerisinde çığlık attım.

 

Vazo elimden kayıp yere düşerken ben hâlâ bağırmak ile meşgulüm. Var olan cesaretim buhar olarak uçmuş geriye korkum kalmıştı. Bağırmamın tek amacı ev halkını buraya toplayarak yanlız kalmamı engellemekti.

 

Öyle bir dalmışım ki ışıkların ne ara açıldığını Gerçek'in omuzlarımdan tutarak beni kendine çevirmesini fark etmemiştim." Sakinleş artık"dedi, şefkatli ses tonu ile.

 

Gözlerimi aralayarak güven veren siyah gözlerini görerek maratona koşmuş gibi nefes nefeseydim. Bu sefer o değil de ben onun kolunu tutarak," hırsız var"dedim, endişeyle.

 

Anlamsız bakışları yüzümde dolaşırken," ne hırsızı?"diye sordu, şaşkınca.

 

"Ahh!"kafasını tutarak doğrulan hırsızı görmem ile Gerçek'in arkasına geçerek,"ölmemiş"dedim, korkuyla. Sadece kafasından az da olsa kan akıyordu.

 

"Hay bana bunu yapanın ben taa"diye konuşmaya başlayan hırsız ile Gerçek," yavaş gel Cesur"diye uyardı. Kafasına vurduğum hırsızı tanımasına karşılık," tanıyor musun onu?"diye sordum merakla.

 

"Kardeşim"bıkmış ses tonu ile beni yanıtlayınca, kocaman açtığım yeşil gözlerimi ona diktim." Bu hırsız senin kardeşin mi?"diye sordum şaşkınca.

 

Başını evet anlamında aşağı yukarı sallayarak onayladı. Cesur dediği kişi kafasını tuttuğu yerden kalkarak siyah gözlerini bana diktiği an gözlerim şokla açıldı.

 

Ormanda silahlı adamlardan kurtardığım kişiydi. O da benim düşündüğüm şeyi düşünmüş olacak ki," hadi canım!"dedi tepkiyle. Ardından üzerindeki şoku artarak gülümsedi." Abi sen kar çiçeği ile mi evlendin"

 

Gerçek yüzünü sıvazlayarak," ne dediğini bilmiyorum kardeşim ama evet Elizanla evlendim." Gerçek'in tanıştığımız sorgulamadan onu cevaplaması üzerine karşıma geçerek elini uzattı Cesur.

 

"Memnun oldum yenge"diye göz kırptı." Sen zaten bir sıfır başladın benim gözümde haberin olsun"dedi muzipce. Onun bu haline gülümsemeye çalıştığım da ensesinden akan kan ile pek başarılı olamadım.

 

Yüzümde oluşan suçluluk duygusu ile," ben özür dilerim, seni hırsız sandım"dedim mahcupca. Şimdi korkularım bir yana çekilmiş utanç duygusu tüm benliğimi sarmıştı.

 

Cesur, söylediğim sözlerden sonra kafasına vurduğumu hatırlamış olacak ki elini ensesine götürerek acıyla yüzünü buruşturdu." Gavura vurur gibi vurmasaydın keşke daha iyi olurdu."

 

Sözleriyle daha beter utanarak gözlerimi kaçırdım. Gerçekten de çok sert vurmuştum." Hırsız sanmış Cesur uzatma" konuşan Gerçek ile gözlerimi ona çevirdim.

 

İfadesizce Cesur'a bakıyordu." Hem akşam akşam ne işin var senin burda" konuyu değiştirmesi üzerine derin bir nefes aldım." Artık burda kalacağım abi"diye yanıtladı Cesur.

 

"Sabahın ilk ışıklarıyla bu evi terk ediyorsun" Gerçek o kadar sakin konuşmuştu ki bağırsa bu kadar etkili olmazdı. Cesur derince yutkunarak," abi gitmesem, hem yanlız başıma kalmak istemiyorum"

 

Cesurun hüzünlü konuşması yüreğime otururken bir şey demesi için Gerçek'e baktım. Kardeşini bu hâliyle göndermezdi değil mi? Gerçek'in olumsuz konuşacağını anladığım an,"lütfen burda kalsın"dedim.

 

Gerçek tek kaşını kaldırarak bakışlarını ben ve Cesur da dolaştırdı." Hemen gidiyor" kabul ettiğini düşünerek gülümseyeceğim sırada son sözlerini duymam ile aralanmış dudaklarım ile bakakaldım.

 

"Ne"

"Ne"

 

Cesur ile aynı anda verdiğimiz tepkilere gülecek gibi olduysa da dudaklarını birbirine bastırarak toparlandı." Duydunuz"

 

Tepkisizce söylediği söze kaşlarımı çattım." Çocuk yaralı hem de benim yüzümden. Hiç bir yere gitmiyor" sert sesimle söylediklerimi ifadesizce dinledi. Cesur ise çizmeli kedi bakışları atıyordu.

 

"Çocuk dediğin eşşek kadar adam" dedi, söylediklerimden sadece buna takılmasına 'pes' der gibi baktım. Bakışlarıma omuz silkmekle yetindi.

 

"Hayır gitmiyor"diye direttim.

 

"Evet gidiyor"

 

"Hayır gitmiyor"

 

"Gidiyor Elizan, konu kapandı" arkasını dönüp merdivenlerden çıkacağında," bende giderim o zaman"diye tehtid ettim. Bu iş artık inattan çıkmış zalimliğe girmişti. Çocuk yanlızım diyordu ama beyefendi umursamıyordu.

 

"Hiç bir yere gidemezsin dışarda korumalar var izin vermem" merdivenlerde duraksayarak beni cevapladığında, benimle inatlaşmayacağından haberi yoktu.

 

Cesur kısık sesle," boş ver elizan-"dese de elimi havaya kaldırarak onu susturdum. Gerçek'e hitaben," bu havada yağmur da beklerim sen bile engel olamazsın"dedim, kararlılıkla.

 

Adımları bıçak gibi kesilirken bu sefer yüzünü bana döndü." Niye bu kadar ısrar ediyorsun"diye sordu, merakla. Kızmamasına şaşırırken sorusunu cevapladım." Yanlızım diyor ve gitmek istemiyor. Bırak kalsın işte"

 

Onu cevaplamam üzerine yutkundu ve âdem elamsı hareket etti." Tamam kalsın" itiraz ettiğini düşünerek," kalsa ne olur ki Gerçek-"diye kızmaya hazırlanıyordum ki Cesur bana sarılarak," aslan yengem be! Sizinle kalıyorum"dedi heycanla.

 

"Kendini kapının önünde bulmak istemiyorsan hemen uzaklaş ondan, Cesur" Gerçek'in kızgın sesini duyan cesur benden uzaklaşarak ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı.

 

"Hadi artık uyuyun geç oldu" Gerçek son sözünü de söyleyerek merdivenlerden çıktı ve gözden kayboldu.

 

Cesur ile ikimiz kaldığımız da," benim uykum yok"diye omuz silkti Cesur. Ben de gök gürültüsünden uyuyamadığım için," benim de yok"

 

Cesur heyecan ile," filim izleyelim mi?"diye sorduğunda başımı aşağı yukarı sallayarak onayladım. O akşam ilk olarak cesurun yaralı ensesine pansuman yapmış ardından da sabaha kadar filim izlemiştik.

 

 

Lütfen beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın 🫀🍁🌼

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 05.10.2024 22:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...