"Savaş sür! Hızlı sür."
"Tamam sakin ol gidiyoruz." Diyerek telefonu açarak arama yapıp hopörleri açtı. "Bana bak, orada kalacaksın ve kimsenin çıkıp çıkmadığını kontrol edeceksin anladın mı?"
"Merak etmeyin ağam. Buradayım. Yanlız burada bir düğün oluyormuş."
Sinirle dizlerimi vurup alayla sırıttım. "Zaten bir olay oldu mu bu düğünler hiç eksik kalmıyor maşallah!" Adam bir süre sessiz kalırken endişeyle devam etti. "Ağam size bir şey söyleyeceğim ama sakin olun tamam mı?"
"Söyle." Dedi sinirli bir sesle. Adam kalabalığın sesinden biraz uzaklaşarak huzursuzca cevap verdi. "Ağam, gelin küçük bir kızmış. Beş yaşında nikah kıyıyorlarmış. Yedi yıl sonra da evlendireceklermiş.
Savaş birden telefona bakarak tekrar yola baktı. "Senin ne dediğin kulakların duyuyor mu Aziz! Ne demek lan bu!" Birden direksiyonu vururken ben ise hızlanan kalbime dokundum. "Allah'ım hayır. Hayır ne olur."
Savaş "Tamam güzelim yetişecegiz. Yanlış anlamıştır o." Dedi hemen endişeyle ve yutkunarak arabayı sürmeye devam etti. Ben ise ağlamamaya çalıştım. Güçlü durmaya çalıştım. Güçlü kalmak zorundaydım.
Aradan geçen bir kaç dakikanın ardından kapının önünde öfkeyle frene bastı. O frene basar basmaz dışarı çıkarak hızla kapıya doğru yürüdüm. Fakat korumalar önümüzde durarak durdurdu. Bu sefer sinirlerimiz tepemize atmıştı artık. Savaş öfkeyle belindeki silahı çıkartarak onlara doğrultarak "Hemen kapıyı açın!" Dedi büyük bir hiddetle.
Adamlar ise şaskınca birbirine bakarken arkadan Emin ve Tuncay da silahlarıyla çıktı. Korumalar hayret içinde birbirlerine bakakalmıştı. Sonra korumalardan biri belinden biri silah çıkartmıştı ki hemen ona yaklaşarak hızla elinden alarak ona doğrulttum. Adamlar bu ani hareketime şaşkınca bakakalmıştılar ve adamlar birbirine bakarak neler oluyor der gibi bakıyorlardı artık. Kafa karışıklığını atlatarak korumalardan biri silahı bana doğrulttu. Savaş ise hemen önüme geçerek silah doğrultan adama doğrulttu. Adam gözlerini kısarak şüpheyle bir süre Savaş'a bakarken "Ömer ağam." Dedi titreyen sesiyle. O an bütün adamlar dehşetle ona bakarak hemen geri çekildi. Savaş ise bütün bunları umursamadan kapıyı hızla vurarak içeri girdi. Herkes dehşetle iç çekerek köşelere çekilirken silah çekenler de oldu.
"Burada neler oluyor! Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz!" Avlunun ortasında genç bir oğlan ve hemen yanında üstünde duvak olan küçük bir çocuk. O benim kızımdı. Bunu maalesef biliyordum.
"Olamaz. Hayır." Dedim gözlerimden yaşlar süzülürken. Sonra hemen yanına giderek ona sıkıca sarıldım. Sonra hemen duvağını üstünden atarak kızıma yaklaştım. Bu Efsundu. Bu sabah halasının zorla almaya çalıştığı kızdı.
"Alya." Dedim göz yaşları içinde. Ben çaresizce ve şaşkınca ona bakarken Savaş da hemen benim yanıma diz çökerek Alya'nın yanaklarını avuçladı. "Alya, kızım." Üstündeki gelinlik tarzı beyaz abiyesini fark ederken. "Sana...Sana bunu nasıl yaptılar." Diyerek hızla bedenine sarıldı. Küçük kız ise şaşkındı. Kim olduğumuzu dair hiçbir fikri yoktu.
Bir süre sonra Savaş, onu evlendirmeye çalıştıkları adama öfkeyle bakarak hızla ayağa kalkıp yüzüne yumruk attı. Ben ise kızımı geri çektim. Adam yere yığılıp ağzı burnu kan için kalırken ben sadece kızımın yüzünü kapatmaya çalışıyordum. Daha fazla travma yaşamasını istemiyordum.
Bir adam omzuna sıkarken korkuyla bağırdım. Savaş ise bir an iç çekerek kolunu tutarken tekrar adamı öldürürürcesine vurmaya devam etti. Bir kaç adam aceleyle kolundan tutarken bir adam sinirle karşıma çıkarak "Siz kimsiniz! Ne işiniz var burada! Siz kim oluyorsunuz da evimi basarsınız!"Dedi bizim ki gibi öfkelenerek.
Gözlerimi kısarak sinirle adama baktığımda, Savaş da hemen ardından "Hem küçük bir kızı evlendiriyorsunuz hem hesap vermemizi bekliyorlarsunuz. Hem de benim kızımı! Benim bebeğimi!" Dedi öfkeyle adama bakarken. Sonra damat adayına bakarak öfkeyle "Bana bak!" Demişti ki, ağzı gözü kan olmuş damat adayının babası olduğunu düşündüğüm adam ortaya çıktı. Endişeyle oğlunu Savaştan uzaklaştırıp kaldırırken, öfkeyle Savaş'a bakıp hızla belinden silahı çekerek yüzüne doğrulttu. Birden korkuyla "Hayır!" Diye bağırdığımda etraf iyice gerilmişti. Emin ve Tuncay da harekete geçmeye çalıştı. Beren de Aslı'nın önüne geçerek yavaşça uzaklaştırmaya çalışıyordu.
Butün bunlar saniyeler içinde olurken ben de yerdeki silahı alarak adama doğrulttum. Savaş ise kolundan oluk oluk akan kanı diğer eliyle sıkmaya çalışıyordu. "Eğer o silahı sıkarsan aynı yerden sen kurşunu yersin." Dedim öfkeyle.
Hepimiz birbirimize silah doğrultmuş halde kalırken dışardan Salih bey öfkeyle "ne oluyor lan burada!" diye bağırarak Savaş'a silah doğrultan adama doğru yürümeye başladı. Oğlu ve torunu da elinde silahlarla ardından gelirken nefes nefese birbirimizde takılı kalmıştık. "Atıf! Eğer ki torunumun kılına zarar gelirse seni yaşatmam bilesin!"
Adam şaşkın halde etrafına baktıktan sonra Efsunun dedesi olduğunu zannettiği adama döndü birden. "Rıfat, aileme dokunursan tüm aileme bulaşmış olursun." Dedi çocukları arkasında silah doğrultmaya devam ederken. "Sizi ne ilgilendiriyor bu konu! Bu nikah benim torunumun nikahı!" Dedi arsızca.
Savaş bu söyledikleriyle daha çok öfkelenmeye başladı. "Tüm konağı bu Adana'dan silerim yine de kızımı size yar etmem lan!"
O an herkes hayretle birbirine bakmaya başladı. İlk başta bunu söylediğinde şaşkınlıktan çok dikkat etmemişlerdi. Ama şimdi daha çok berraklaşıyordu her şey. Ömer Asaf'ın kızı mı vardı? Diye sorgulamaya başladılar.
O an da herkes şaşkınca birbirlerine soru sormaya başlarken polis sirenin sesi gelmeye başladı. Bazı insanlar korkudan kaçmaya çalıştılar ama dışarı çıkar çıkmaz polis onları çoktan yakalamıştı. İçeri girerek eller yukarı diye bağırırken ben ise rahat bir nefes alarak kızıma yaklaşmaya çalıştım fakat benim geldiğimi görür görmez halasının arkasına saklandı. Bunu neden yapmıştı?
Bu manzara beni kahretmeşti. Kalbime silahla sıkılmış gibiydi. Savaş yürüyerek ona yaklaşınca biraz daha rahat etmiş gibiydi. Savaş yavaşça yanına giderek elini uzattı halası ise etrafta olup bitenden korkmaya başlamıştı.
On sekiz yaşlarında duran genç bir kız yanında durarak "hadi?" Dedi bizi göstererek. "Onlar senin gerçek ailense çok şanslısın. Burada esaret hayatı yaşamından iyidir." Dedi hüzünle gitmesini isteyerek. Kız beyaz tenli yeşil güzel çok güzel bir kızdı. Küçük bir kızdı ama yüreği çok büyüktü. Bunu bu konuşmasından anlayabiliyordum.
Kız ona doğru yürüyerek "Yenge." Diye sarıldı. "Beni bırakma." Dedi çaresizce bir sesle. O an kalbim paramparça olmuştu. Kızım benden korkuyordu. Beni istemiyordu.
Kız ona sarılırken endişeyle bize baktı. Polisler ise tüm aileyi toplayarak arabalara götürmeye başladı. Bizi de alacaklardı ki, bizimkiler şikayeti bizim yaptığımızı söyleyerek durdurmuşlardı. Küçük kızı da ifade için almaya çalışırken yenmesini hiç bırakmadı. Hep elini tutmuştu.
Polis ifade için gelmemiz gerektiğini söyleyerek çok baskı kurmasına. Biz de kızımı ve ona sıkıca sarıldığı yenmesini bizim arabaya alarak polis merkezine götürdük. Herkesin ifadesi tek tek alınırken olayı baştan sona herkes anlattı. Kimi yalan, kimi doğruydu.
Yengesi Alya'yı da sorguya almak için amirin ofisine götürürken yengesi aceleyle "Doğruları söyle Efsun. Korkma. Artık burada guvendesin. Sakin korkma."
Sanki o onun annesiydi. Gözlerimden süzülen göz yaşlarıma hakim olamadım. Bunu yaşadığıma inanamıyordum. Oturarak bir süre sakin kalmaya çalıştım. Tabii bunu Savaş fark etmişti. Hastanede sarılmış koluyla alel acele karakola geldiğinde yanımda oturarak saygılı koluyla bana sarılmaya çalıştı. "Ağlama. Güçlü olmak zorundayız. Kızımız için."
"Benden nefret ediyor." Dedim acıyla. "Hayır tabiki de. Yok öyle bir şey. Seni tanıdıkça sevgine inanacak." Elimi tutarak konuşmaya devam etti. "Kolay bir şey atlatmadı. Hiç kolay şeyler yaşamadı."
"Bu sabah, halası onu götürmeye çalışırken biraz kötü olmuştuk."
"Nasıl yani sen onu gördün mü?" Dedi hayretle. Ağlayarak başımı salladım. "Ve...ve ona hırsız olduğunu söyledim. Halası bunu bilmiyordu. Kim bilir ona ne kadar çok kızmışlardır. Belki de dövmuslerdir." Diyerek yüzüm kapalı hıçkırıklar içinde ağlamaya başladım. Savaş ise ensesini dokundu ve "Olamaz." diyerek başını geri yasladı.
"Hani seninle burada ilk karşılaştığımız an vardı ya."
"Evet." Dedi endişeyle ve merakla. "O zaman o bir arkadaşı hırsızlık yapmıştı. Ben de onları korumak için cüzdanı alıp adama vermeye çalıştım. Gerisini zaten sen biliyorsun."
Savaş bıkkınca saçlarını kalırken ben de ayağa kalkarak kızın yanına gittim. "Adın ne senin?" Dedim şüpheyle. Kız "Feride." Dedi başını eğerek. Ben de göz yaşımı silerek "Alya sana yenge diyordu?"
"Evet. Evliyim." Dedi hüzünle. "Kaç yaşındasın sen?" Dedim yine şüpheyle. Çok genç gösteriyordu. "O yedi." Dedi mahzunca. O an iç çekerek bir adım geri gittim. Sonra devam etmeye çalıştım. "Kaç yıldır evlisin sen?" Dedim korkuyla. "Yedi yıldır." Dedi aglamamaya çalışarak. O an yanına yaklaşarak diz çöktüm ve yanına yaklaşarak "Sarılabilir miyim?" Dedim kalbim paramparça olmuş halde. Başını hızla aşağı yukarı sallayarak ağlamaya başladı. O an onu sıkıca sararak derin bir nefes almaya çalıştım. Bazı şeylerin bir sebebi vardır. Çektiğimiz acıların bile.
Şimdi düşünüyorum da eğer kızım kaçırılmasaydı burada bunlara hiç rastlamayacaktım. Kızımı çoktan kaybetmiş olacaktım. Elçin'in kızı da hayatı boyunca burada cehennem azabı cekecekti. Bu kız da öyle.
"Sen de çocuksun. Şikayet etmen lazım." Dedim endişeyle. "Hayır." Dedi korkuyla ağlarken. "Şikayet edemem. Edersem beni öldürürler."
"Hayır. Öldüremezler. Buna izin vermem. Sen de bizimlesin tamam mı?"
Kız hayretle bana bakarken ben ise emin ve sert bakışlarıyla onu ikna etmeye çalıştım. O sırada Mavi ve çocukları da çoktan karakola girmişti. Endişeyle yanıma gelirken hızla sarılarak nefes nefes bir süre durdum.
"İyi misin? Yaralanmasına değil mi?"
"Yok anne iyiyim ben." Dedim huzurla gülümseyerek. Rahat bir nefes aldıktan sonra etrafına bakmaya başladı. "Ne oluyor burada?"
"Kızımı buldum anne." Dedim hüzünle. Annem hayretle bana bakarken "Ne?" Dedi hüzünle. "Evet. Şuan polis memurunun yanında ifade veriyor. "
Annem ve diğerleri ne diyerek hayrete bana bakarken rahat bir nefes alarak gülmeye başladılar. Annem şükürler olsun benim yanaklarımı severken "Çok şükür. Çok şükür kuluna kavuştum."
"Evet. Sonunda anne." Biz konuşmaya devam ederken Arda Savaş'ın kolunu yeni fark etmişti. Endişeyle yanına gidip ne oldu koluna derken annem yine endişeli gözlerle bakmaya başladı. "Kızımı kendi düğününde bulduk anne."
Annem ve diğerleri endişeyle iç çekerken ben ise sadece kapıya baktım. Artık yanıma alıp evine gitmek istiyordum.
Kapı açılır açılmaz hemen kızıma doğru yürümeye başladım. Kızım ise o kıza sarıldı. Kendi gibi küçük olan kıza.
Polis bey bana dönerek "Demek siz annesisiniz." Dedi şüpheyle. "Evet ve kızımı alıp gideceğim."
"Alırsınız. Ama önce dna tetikte alacağız sizden. Kafamıza göre iş yapamayız."
"Tamam ben varım. Seve seve." Dedim yutkunarak. "O zamana kadar çocuk esirgeme yurdunda kalacak."
"Hayır!" Dedim Savaş ile beraber. Savaş önüme geçerek polis beye döndü. "Kızımı yanliz bırakmayacağım. Hele de bu olaydan sonra asla bırakmıyor."
İki kadın elidne dosyalarla bize doğru yürürken kalbim sıkismaya başladı adeta. "Hayır. Olmaz." Dedim ağlamaya başlayarak. "Savaş bir şey yap ne olur."
Arda şaşkınca "Savaş mı?" Derken Savaş ise konuyu dağıtarak "isminiz neydi acaba*?"
"yelda dedi gözlüğünü düzeltirken. "
"Yelda hanım, sonuçlar açıklanana kadar bizim yanımızda kalacak. bizim öz kızım neticede. "
"Bunu öğrenmek için dna sonuçları almak zorundayız."
"O zaman bugün sonuçları erkene alın ve ona göre muamele edin" Dedi sinirlenmeye başlayarak. Bu sınırı hiç hayra alamet değil. Hemen kolunu tutarak daha sakın olmasını söyledim. O ise kadına dik dik bakarak durdu. Kadın ise biraz korkmuş gibi ensesini kaşıyarak arkadaşına baktı. Sonra bizden uzaklaşarak durumun nasıl ilerleyeceği hakkında konuşmaya karar verdi. "Savaş bak sakın ol. Karakoldayız. Her an hapse atabilirler sinirlendirme insanları.
"Ben ne yaptığımı biliyorum güzelim. Sen merak etme." Dedi kendinden emin bir sesle. El mecbur bekledim. Durumun ne olacağa zamanla belli olacaktı. Bir süre sonra telefon görüşmesi yaparak yine birbirleriyle konuştular. En sonunda da yanımıza gelerek "Peki." Dedi durumu kabullenerek. "Müdürümüz tanınan bir insan olduğunuz için size güvenebileceğiniz söyledi. Ama bir kaç form doldurmanız gerekiyor. Bir süre yanınızda tuttuğunuz dair."
Başını onaylar gibi sallayarak kabul etti. "Yarın gelirim."
"Bu arada numaranızı almamız lazım. İletişimde olmak için."
"Peki diyerek telefonunu çıkartarak benim de kendi numarasını yazdı." Bir süre sonra gittiğinde hayretle ona bakakaldım. "Bunu nasıl yaptın?"
"Benim her yerde tanıdıklarım var. Merak etme Peri kızı. İşimi şansa bırakmayacağım. O herifler de en ağır cezayla hapse girecekler. Zaten hapishanedekiler halleder onu."
Kızına bakarak konuşmaya devam etti. "Akşama haberlere çoktan çıkar. Görenler de ben demeden halleder işlerini." Diyerek kızına doğru yürüdü. Ben ise yutkunarak ikisine izledim. Bu manzarayı izlemek için gecelerce ağlayarak dua ettiğimi hatırlarım. Sırf onları görmek için canımı almasını diledim hep. Ya canımı alsın ya da beni ayakta tutacak sebep versin diye.
Savaş Alya'ya yaklaşırken, Alya ise Ferideye sarılıyordu. Savaş ona dikkatlice yaklaşarak "Korkma, artık güvendesin." Diyetek yavaş yavaş kendine alışmasını bekledi. O sırada Beren araya girerek Feride'ye yaklaştı. "Feride, hadi seni bizim eve götürelim. Orada daha güvende olursun."
Feride ilk başta çekimser dursa da Beren çok ısrar ederek kokundan çekiştiren başladı. Anlaşılan Feride'yi fark etmemişlerdi. Alya için gelmişlerdi bir tek. Ama ne Feride, ne de Alya artık bu tehlikenin içinde olmayacaktı. Buna asla izin veremem.
Alya da onunla beraber gitmeye çalıştı. Onu bırakmıyordu. Feride'yi durdurarak onu yanımda olmasını rica ettim. Bir yandan da Savaş'a bakıyordum. Alya hayır diyerek yine Ferideye sarıldığında Feride ona doğru eğilerek kulağına eğildi. Sonra da yanağında öperek sıkıca sarıldı. Bu manzara beni çok duygulandırmıştı. Bunca zaman kızımın yanındaydı demek. Benim yerime o vardı. Üstelik sevgisini tüm içtenliğiyle vermişti. Neyseki...
Alya başını onaylar gibi sallayarak onay vermiş gibiydi. O an rahat bir nefes alarak Savaş'ın elini tuttum. Feride bizimle de vedalaştiktan sonra Beren'in elini tutarak bizimle vedalaştı. "Merak etmeyin. Feride bana emanet." Dedi gülümseyerek. Yanına gidip sarılarak "Teşekkür ederim." Dedim hüzünle. Sonra da Ferideye dönerek yanaklarını severek ona da sarıldım. Sonra yavaşça ondan ayrılarak kolunu sıvazladım. "Artık sana da Alya'ya da hiçbir şey yapamayacaklar. Güvendesiniz." Dedim gözlerim dolarken. Huzurla gülümseyip "Teşekkür ederim." Dedi içinde bir umut ışığı doğarken. Sonra Alya'ya doğru eğilerek. "Babanın yanına git hadi." Dedi sakince. Alya çekimser yaklaştığında Feride ona sarılarak tekrar ona döndü. "Ailenle olmanın tadını çıkar küçük asker."
Kız yine başını iki yana sallarken Feride kolunu sıvazlayarak "Hadi Dedim." Dedi azarlar gibi. Ama korkutucu seviyede değildi. Alya da en sonunda yanına giderek Savaş'ın uzattığı eline karşılık verdi. Hala çekimser davrandığı halde yine de tutmaya çalıştı. Bu an çok acı vericiydi. Kızım bizden kaçıyordu.
Ferideye dönerek dolan gözlerimle "Teşekkür ederim." Dedim acıklı bir sesle. O da gülümseyerek "O benim de kardeşim sayılır. Artık güvende ya ölsem de gam yemem."
Beren hemen atılarak. "Öyle deme Allah korusun." Dedi azarlar gibi. "Toparlayacağız. Hepimiz toparlayamadım." Dedi kendini ikna eder gibi.
Beren'in elini tutarak ona da teşekkür ettim. O ise "Önemli değil. Yeter ki mutlu olun artık." Dedi dolan gözleriyle. Sonra kokunu Feridenin omzuna alarak "Hadi bakalım Feride hanım. Bizim evi gör bakalım." Dedi dışarı doğru yürürken. Bir yandan da konuşmaya devam etti. "Sana telefondan çizdiğim resimleri göstereceğim. Bayılacaksın."
"Ressammısın?" Dedi heyecanla. Bir yandan da uzaklaşmaya başlıyorlardı. "Tabii ki, hatta sevgimiz bile var. Seni götürürüm."
"Essahtan gider miyiz?"
"Gideriz tabii. Beren ablamla güzel bir maceraya hazır ol bebeğim." Son söylediklerine gözüm yaşlı gülerken Alya ve Savaş'a döndüm. Savaş ona eğilmiş konuşmaya başlıyordu.
Artık bitmişti. Her şey geçecekti. Buna inancım tam artık...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
114.87k Okunma |
5.67k Oy |
3k Takip |
107 Bölümlü Kitap |