Evet sevgili okurlarım Finale az kalmış gözüküyor. Kesin olmamakla birlikte en az on bölümle biter herhalde. Şimdilik hoşça kalın. Sonraki bölüme kadar görüşmek üzere.👋👋
Alya ile biraz vakit geçirmeye çalışarak üstümüzden stresi daha fazla hissettirmemeye çalıştım. "Kedileri çok mu seviyorsun sen?" Dedim bir kediyi severken. Bir hafta boyunca kedilerle ilgileniyordu. "Hıhım." Dedi mahsunca. "Mavi, kedilerinden birini sana vermiş. Hangisi göster bana." Dedim tatlı bir dille. Elimdeki kediyi kucağını alarak "Bu." Dedi sevmeye başlayarak. "Ya, peki adı ne?" Dedim diğer kediyi severken. "Adı Pontiş."
Bıyık altından gülerken kıkırdamamak için kendimi zor tuttum. "Demek Pontiş. Nereden geldi aklına bu?" Dedim. Güzel bir isimmiş diyemedim. Çok komik bir isimdi. Aşırı komik. Neyse kendine gel Çilem. Kızınla ilk defa bu kadar güzel konuşabiliyorsun.
Alya'ya bir süre vakit geçirdiğinde eskisinden daha sakin ve huzurlu görünüyordu. Fakat hala çekingendi. Yani aramızda tam bir anne kız ilişkisi yoktu. Fakat Savaş'ta daha bir rahat oluyordu. Sanırım Savaş'ın çok ilgilenmesi onu daha çok mutlu ediyordu.
Bakıyorum kıskandın Çilemciğim.
Yok be ne kıskanacağım neticede onun da kızı.
Tabii tabii...
İç sesimle kısa süreli bir çekişme yaptıktan sonra Alya'ya geri döndüm. "Bu akşam bir lokantaya gidelim mi? İster misin?"
"Yengem de gelecek mi?" Diye heyecanla bir tepki verdi. "Tabii ki. Hep beraber gideceğiz."
"O zaman olur." Dedi tavsanıyla ilgilenirken. "Bak Pofuduk. Akşam lokantaya gideceğiz. Bugün çok yemek yeme akşama şenlik var."
Huzurla gülümseyerek saçını sevdim. "Sen yine de aç kalma tamam mı? Yemeğini ye."
"Tamam." Diyerek pofuduk tavşanına sarıldı.
"O zaman olur." Dedi kedisini sevmeye devam ederken ve o kedileri sevmeye devam ederken ayağa kalkarak emin adımlarla içeri girdim. Bu büyücünün kim olduğunu öğrenmek zorundaydım.
Mutfağa geçtiğimde annem çalışanlarıyla beraber yemek yapıyordu. Aslı ve Beren ise koltukta oturmuş benim tepkimi izliyorlardı.
"İyi misin?" Dedi Aslı endişeyle. Beren de araya girerek "Evet. Çok solgun görünüyorsun. Bir sorun mu var."
"Evet, var." Dedim telefonumu cebimden çıkartarak. Sonra koltuğa oturarak Feride'den Alya'yı bakmasını rica ettim. O da olur diyerek dışarı çıktığında telefonumdan rehbere girerek Gülçiçek denen çalışanı aradım. Savaş'a evdekilerden haberdar eden kızdı. Bana da yardım etmesinin zamanı gelmişti.
"Buyurun hanımım." Dediğinde kızlara son kez bakarak konuşmaya başladım. Kızlar ise neler olduğunu anlamaya çalışıyor gibi birbirine bakıyordu. "Bana bugün iki saat içinde kadınların konuşmasını söyleyeceksin. Bugünkü büyü olayını zaten biliyorsun."
Birden herkes ne diye bağırırken şşt diyerek susturmaya çalıştım. Annemin duymasını istemiyordum. Kızlar bu sefer hayretle birbirine bakarken devam ettim. "Bu kadınların büyücülerini bul bana."
"Peki hanımım." Dedikten sonra telefonu kapatarak düşünceli bir şekilde bir yere odaklandım. Kızlar ise hayretle bana bakakalmıştı. "Sen ne dediğinin farkında mısın? Ne diyorsun sen!"
"Şst diyorum. Annem duyacak birazdan. Bir sakin olun önce."
Annemin duyup duymadığınız Emin olduktan sonra konuşmaya devam ettim. "Biri... bağırmayın bak, biri bana büyü yaptı."
Kızlar hep birden alini ağzına kapatarak şok içinde tepki verdiler. Aslı bir tiksinir gibi sirkelenirken tüyleri diken diken olmuş gibi baktı. Beren ise düşünceli ve sinirli bir şekilde bana bakmaya başladı. "Yav kızım, Alya'yı da alın geri dönün Mardin'e ne diye buradasınız hâla. Başınıza bir iş açacaksınız o olacak en sonunda."
Aslı Beren'i işaret ederek "Kesinlikle haklı. Yüzde yüz hem de!" Diyerek onayladı. "Gidiceğiz ama son bir şey kaldı."
"Ne?" Dediler hep bir ağızdan. "Bu büyücü denen kadını bulmamız lazım. Hem de hemen."
Kızlar birbirine bakarken Feride Alya ile içeri girerek Kucağındaki kediyle yanımıza geldi. Beren yüz ifadesini hemen değiştirerek yeğenini kucağına alarak koltuğa geçip ilgilenmeye başladı. "Teyzesinin gülü. Ponçik nasılmış."
"Bugün annesi demin elimi çizdi." Dedi dudak büzerek. Elindeki kedi tırmiğını gördüğümde endişeyle ayağa kalkıp yanlarına geçtim. "Yeni mi oldu bu?" Dedim endişeyle. Bir yandan da Feride'den duvarda asılı ilk yardım çantasını istedim. "Canın acıyor mu?" Dedim elini öperken. Başını iki yana sallayarak. "Biraz." Dedi çekingence. Sonra Beren'e dönerek "Teyze sanırım ponçiği tutarken biraz canını yaktım annesi de bana kızdı."
Feride'nin getirdiği çantayı açarak aseton ve pamuğu çıkartırken Beren de huzurla gülümseyerek "Tabii ki kızar. Anne o. Bebeğinin tehlikede olduğunu zannetmiş. Ondan böyle davranıyor."
Elini sararken Ponçik'i Beren'e bırakarak Alya'yi kucağıma almaya çalıştım. İtiraz etmesinden korktum ama izin vermişti. Kucağıma alarak başından öperek ayağa kalkıp sırtını sıvazladım. Aşırı tepki verdiğimi düşünüyor olabilirler. "Aşısı vardı değil mi?"
"Vardı merak etme. Sanırım Pamuk'un kötü bir gününe denk gelmiş."
Beren Ponçik'i severek beni izlerken endişeyle eline tekrar baktım. "Kendini kötü falan hissetmiyorsun değil mi? Başın falan dönüyor mu?"
Ateşi var mı diye başını da kontrol ederken Beren bu halime gülerek başını iki yana salladı. Sonra da ayağa kalkarak Alya'nin elini tutup öptü. "Pamuk'u ayarlarım ben merak etme. Bir daha sana kızmaz. Sen de Ponçik'e dikkat et yoksa sana vermez ona göre."
"Yok yok kızma. Kızarsan hiç vermez bana."
Herkes Alya'ya gülerken başından tutarak yanağında uzunca öptü. "Kurban olurum sana. Benim yufka yürekli prensesim benim."
Sarılmam karşılık vererek o da yanağımdan öptü. O an göz yaşlarımı tutamamıştım. Ben bir şey demeden sarılmıştı. "Seni çok seviyorum. Hem de çok çok seviyorum."
Alya bir süre daha sarılı kaldıktan sonra benden biraz uzaklaşarak saçımı sevmeye başladı. "Sen de o Pamuk anne kedi gibisin değil mi? Bana bir şey olursa kızarsın. Değil mi?"
"Dünyayı yakarım. Sana kimsenin zarar vermesine asla izin vermem. Sen benim her şeyimsin. Benim bebeğimsin sen." Dolan gözlerime hakim olarak konuşmaya devam ettim. "Nasıl ki anneannen benim için her şeyi yapar. Ben de senin için her şeyi yaparım."
Saçımı severek tekrar sarıldığında dizlerimin bağı çozülmuştü sanki. Yavaşça yere çökerek oturdum ve sarılmaya devam ettim. "Artık beni annesi olarak görmeye başlıyordu. Bana artık güvenmeye başlıyordu."
Ne kadar öyle durdum bilmiyorum ama o an yine bir cenneti yaşamış gibi olmuştum. Ben artık kızıma kavuşmuştum.
Arasan geçen iki saatin ardından kızımla vakit geçirmeye devam ettik. Yavru kedisi Ponçik'i ve annesini severek oyunlar oynadık. Bunu Savaş'ın görmesini o kadar çok istiyordum ki. Gözüm hep kapıdaydı.
Bir süre sonra Feride ve Yaren ile başbaşa bırakırken tekrar Gülçicek'i aradım. Hiçbir şey bulamadığinı söyledi. Sadece Salih ağanın onları azarladığını ve kadınların bana laf ettiklerini duymuş. Daha fazla uzatmadan tamam sonra konuşuruz deyip kapattım. Annem mutfaktan çıkıp Alya'nin yanına gittiğinde oradan biraz daha uzaklaşarak bu sefer Hilali aradım. Bana yardım etmek zorundaydı.
Bir süre sonra uzaklaştığımda hemen rehberden ismini aratarak kulağıma yasladım. Anında cevap verdi. "Bir şey mi oldu yenge?" Dedi endişeyle. "Yok, yok bir şey. Niye ne oldu. Orada kötü bir şey mi oldu?" Dedim şüpheyle. "Yok hayır. Ama annemler çok öfkeli. Bu büyüyü kimin yaptığını dair kendi kendilerini sorguluyorlar. Bu hallerini görünce acaba ben mi yanlış duydum diye sorguluyorum artık. Bir yandan da sana biraz öfkelerini kusmaktalar tabii."
Çok da umurumdaydı. Bana bilmediğim bir şeyi söyleyin Allah için.
"Seni başka bir şey için aradım."
"Hayırdır inşallah. Ne için aradın peki?"
"Bana bu büyücülerinin ismini bildiğini söyle lütfen." Dedim kararlı bir şekilde. "Yenge ben sadece Ömer ağabeyin anne babasına büyü yaptıklarını duydum. Başka bir şey duymadım. Kim yaptı bilmiyorum."
Huzursuzca soluklanarak peki diyecektim ki telefonda başka birinin sesini duydum. "Çilem." Dedi başka bir ses. Yoksa bu Aylin'miydi?
"Kadının adı Ceylan, DuduCeylan da diyorlar. Bir keresinde beni bir rahatsızlığımdan dolayı götürmüşlerdi.
Büyü işleriyle de ilgilendiğini söylediler ama tam olarak emin değilim. Tek bildiğim onu yakından tanıdıkları."
"Tamam Aylin. Teşekkür ederim."
"Bana o katili bul Çilem. Oğlumu kimin öldürdüğünü bul. Lütfen."
"Merak etme. O konağın önünde rezil rüsva etmezsem, bana da Çilem demesinler. " Diyerek hiçbir şey demeden telefonu kapattım. Sonra annemin yanına salona geçerek düşünceli bir şekilde onları izledim. Artık bu katili bulmak zorundaydık. Yoksa gelecekte bize de zarar verecekti. Bu o kadar barizdi ki. Yılanın kafasını büyümeden koparmak farz bana.
"Anne, biraz bakabilir misin?" Karısının yavaşça masaya indirirken benim ciddi bakan yüz ifademe şüpheyle baktı. "Bir sorun yoktur inşallah."
"Yok, seninle bir konuda konuşmam gerekiyor."
"Peki, gidelim baaklım." Diyerek ayağa kalkıp bana doğru yürümeye başladı. Ben de arkamı dönerek dışarı çıktım. "DuduCeylan diye bir kadın varmış."
"Şifacı kadını mı diyorsun sen?"
"Şifacı mıymış?" Dedim hayretle. "Evet de, sen niye birden bire bunu dedin ki?" Karnıma dokunarak aklıma gelen bir yalanla devam ettim. "Bebeğim için bir kontrol yapması lazım." Dedim büyük bir pişmanlıkla duyarken. Annem şokla eliyle ağzını kapatırken hayretle karnıma sonra bana baktı. "Sen...inanamıyorum sana. Savaş'in bundan haberi var mı?" Dedi hayretle. "Yok. Ama bir sorun hissediyorum ve bunu çözsem çözsem DuduCeylan çözer dediler."
Üzgünüm anne, büyücü dersem beni hayatta gotürmeyeceğini biliyorum. Fakat bu kadına gitmem gerekiyordu.
"İkj haftalık sayılır."
Aslında adetim gecikti ama test negatif çıkmıştı. Bu yüzden şimdilik sadece oyun olacak.
"Kızım hastane var gözlemen için, ne şifacısı."
"Ben gitmek istiyorum. Onların doğal bitkisel ilaçları çok iyi geliyormuş hamile kadınlara. Benim de biraz sandım olmaya başladı. Bu yüzden bunu yapmam gerekiyor.
" Peki, yarın götürürüm seni."
"Hayır. Bugün gitmem lazım."
"Ama kızım erkekler birazdan gelir. Saat on altı." Bir yandan da karnıma dokunarak yeniden anneanne olduğunu idrak ediyordu. "Şimdi bir bebeğin daha mı olacak?"
Allah seni kahretmesin Çilem. Ne zaman bu yalanlardan vazgeçeceksin sen. Milletin duygularıyla oynuyorum resmen.
"Tamam ben çantamı hazırlayayım erken gidelim. Arda ve seninkini gelmeden erke döneriz hem."
"Tamam." Diyerek karnıma dokundum. Adım yalancı olmalıydı. Valla bak. Annem beni terlikle kovalamazsa ben de bir şey bilmiyorum."
Ben de onun ardından içeri girerek Alya'nin yanına gittim. Alya yeni aldığımız oyuncaklarla oynarken yanında oturarak saçını kulağının arkasına aldım. "Benim güzel kızım. Biz anneannele bir yere kadar gidip geleceğiz. Baban gelirse hemen gelir dersin tamam mı?" Diyerek diğerlerine de bakışımla o ikazı yaptım. Beren kollarını bağlayarak "Hayırdır, yine nereye?" Dedi şüpheli bir bakış atarak.
"Annemle bir işimiz var. Bir saate döneriz."
"Hım. E bende geleyim o zaman." Diyerek ayaklanırken Aslı da ardından kalkıp "Ben de geleyim o zaman." Diyerek Beren'e uydu. "Annemle tek gideriz biz ya." Desem de Beren yemedi. "Yok yok ben de geleyim. Ne kadar çok o kadar iyi."
"Aslı bari sen gelme." Dedim mecburiyetten. Kız hamile ve onu da götürürsem Tuncay konağı başımıza yıkar.
"Aa, niyeymiş o? İstemiyorum herhalde." Dedi alınarak. "Yok ondan değil. Hani sen hamilesin ya ondan. Biraz dolanacak yorulma sen? Hem Alya'yı kime emanet ederim sonra." Dedim yapmacık bir göz kirpışımla. Beren de olayı hemen anlamış gibi hak vererek "Evet evet sen gelme. Biz üçümüz gideriz yeter."
"Bana bakın. Bir şeymiş çeviriyorsunuz siz? Bak doğruyu söyleyin bana."
"Yok canım yok. Vallahi yok. Sadece yorumlmanı istemiyoruz o kadar."
Aslı bir süre ikimize şüpheyle bakarken Alya konuşmaya başladı bu sefer. "Yine mi gideceksin. Yarına kadar gelmeyecek misin?"
"Yok kuzum. Yok öyle bir şey. Sadece biraz işimiz var annaanneyle. O yüzden. Bir saate gelirim tamam mı?" Duvar saatine bakarak saatin kaç olduğunu anlamaya çalışıyordu. Üstelik okuma yazması da yok.
Bileğidmeki saati göstererek akrep ve yelkovanı gösterdim. "Bak bu kısa çubuk bu sayıya geldiğinde, uzunu da yine bu sayıya geçtiğinde geri döneceğim. Tamam mı? Hatta erken korkma bebeğim."
Başını eğetek oyuncağını tuttuğunda yanaklarını severek sarıldım. "Gelicem söz veriyorum. Artık beraber yaşayacağız. Ama önce halletmem gereken işler var. Tamam mı?"
"Tamam." Dedi acıklı bir sesle. Başından uzunca öperek tekrar sardım. Sonra ayağa kalkarak annemin gelmesiyle vedalaşıp çıktım. Bahçedeyken bir kaç adamın gelmesinde fena olmaz dedim ona umutla bakarak.
Korkuyorum be korkuyorum. Orada malum kişilerle karşılaşırsak ne yapacağım.
Me sanıyorsun Çilem'cim. Korumalar onlara iki el silah sıksa kurtulursun diye mi umut ediyorsun. Tüh! Bir de annesi ve kardeşini de getiriyor. Hiç utanma da kalmamış sende.
Birden durarak yutkundum. Annem ve Beren hayretle bana bakarken "Kızım ne oldu? Niye durdun birden bire?" Dedi endişeyle. Bir süre dururken yutkunarak gerçeği söylemeye karar verdim. "Anne, Beren." Dedim ikisine bakarak. "Kız ne oldu korkutma beni." Diye bağırmaya başlarlarken yutkuanarak itiraf etmeye karar verdim. Bu kadar da riske edemezdim bunları. "Anne ben aslında hamile değilim. Beni götür diye yalan söyledim."
Beren "Ne! Sen hamilemiydin!" Diye tepki verirken annem de sinirlenmeye başlamıştı. "Değilim işte. Annemi şifacı kadın diye bir kadına götürmek için yalan söyledim. "
Annem cıkcıklayarak boydan süzerken bir şey demeden içeri girmeye çalıştı. Fakat hemen kolundan tutarak yalvar yakar ikna etmeye çalıştım. "Anne ne olur. Bak bir şey öğrenmem gerek. Yoksa ilerde kızımı da kaybedebilirim bile. İşimi sağlama almalıyım."
"Ne ne ne! Kızımı da kaybedebilirim derken?" Birden kolumu tutarak sinirlenmeye başladı. "Ne saklıyorsun ben. Söyle neler dönüyor burada."
Endişeyle Beren'e bakarken. Derin bir nefes alarak boyun eğdim ve bugün olanları tek tek anlattım. Annem bunları duyduğumdan burnundan soluyarak "Arabaya geçin." Dedi şoförün kapısını açtığı arabaya binerek. Biz de ardında arabaya binerek beklemekle yetindik. Fakat orada ben gebeymişim gibi gitmemiz gerekiyordu. Kadin kim olduğunu anlamamalı.
"Anne, bak orada hiçbir şey söylemeyeceksin. Önce kim olduğunu öğreneceğiz. Ağzını arayalım. Eğer ki bir şey soylemezse sen devreye girersin. Tamam mı?"
Beren de benimle beraber annemi izlerken "Peki, ama ne kadar sakin duracağım kesin değil. Hiçbir şey için söz veremem."
"Tamam. Sen yeter ki biraz zaman ver bana."
"Tamam kızım. Anladım ya." Hemen önüme dönerek. "Tamam." Dedim yutkunarak. Önde iki koruma biri şoför olarak biz de arkada tetikteydik. Annemin yanımda olması bir yandan da rahat ettiriyordu beni. Kendimi güvende hissediyordum. Sonra birden karnıma ağrı girmişti. Bir belirsizliğe doğru gidiyorduk ve pek çok bilgiye sahip olan yalnızca annemdi.
"Korkmayın. Kadın buralarda şifaci olarak bilinir. Kötü bir şey olmaz. Tabii seni öğrenmeşse. " Yutkunarak önüme bakarken annem "Dua okudunuz mu siz? Naz Felak okuyun. Bir de ayetel kürsü."
"Hıhım" dedik biraz ürkerek. "Ondan fazla okuyun." Dediğinde ikimiz aynı anda başımızı salladık. Bir süre sonra şoför arabayı durdurarak köşeye park etti. Bir araba daha vardı. Biri daha vardı sanırım.
Çıkmadan önce annem elimizi sıkarak bize döndü. "Kendinize dikkat edin. Tamam mı? Kadına bir kaç kere geldim. Kötü biri değil ama Çilem'in bugün anlattıklarından sonra biraz şüpheye düşmedim değil."
"Yahu belli değil. Aylin sadece DuduCeylandan suphelendiğini söylediği için geldik. Belki de sadece şifacıdır."
Neyse ki pek işsiz bir yer değildi. Sadece etrafta ondan başka ev yoktu. Bir yüz, yüz elli metre ilerde vardı. Etraf yeşillikti ve neyseki akşam değildi. Akşam olsa muhtemelen korkudan kalbim dururdu. Böyle şeylerden ürkerim çünkü.
Derin bir nefes alarak önden ben gitmek istedim fakat annem kolunu uzatarak beni durdurdu ve "Arkamda dur deli kız." Diyerek önümden yürüdü.
Kapıyı tıklatarak bir süre bekledi. Kadın kapıyı açtığında gözü bizi bir süre süzdü ve ben de durdu. Yutkunurken "Hoşgeldiniz." Dedi sakin bir şekilde. O sırada arabanın sahibi olduğunu tahmin ettiğim bir kaç kişi çıkarak kadına teşekkür edim uzaklaştı. Fakat uzaklaşırken bir kadının gözü sürekli beni izliyordu. Arabaya binerken bile meraklı gözlerle bana bakıyordu. Ben ise aldırmadan çalışarak kadının buyurun demesiyle içeri girdim.
Mavi sinirli bir şekilde ardından bakarken sakin kalması için göz temasında bulundum. O ise göz devirerek yürümeye devam etti. Bir süre sonra kadın bizi buyur ederek salona aldı. "Bir kahve yapayım içeriz." Diyerek kalkarken durdurarak gerek olmadığını söyledim. "İşimiz biraz acele. Hemen kalkacağız."
Kadın bunu dememle tekrar yerine otururken "Dinliyorum." Dedi gözlerimin içine bakarak. Benden şüphelenmişti bu o kadar belliydi ki.
"Evimde yanık bir kuş buldum." Dedim tepki vermesini beklerken. "Böyle değişik bir telefon sarılı haldeydi. Odamda..."
"Eşlerinin arasını bozan bir büyüye benziyor." Cebimden telefonu çıkartarak galeriye girip fotoğrafı ona gösterdim. "Buna benziyor işte."
"Hım, ever büyü yapılmış."
"Kimin yaptığını biliyor musun?" Dedim heyecanla. "Ailen kimdir? Kimlerdensin sen?"
"Benim kızımdır o!" Dedi Mavi sinirle araya girerek. Ben ise sakin olmasını isteyerek devam ettim. "Soyman ailesini tanıyormusun?"
"Evet tanırım. Arada bana gelir giderler."
"Ne için gelirler?" Dedim temkinli konuşmaya devam ederek. Kadın ise gayet sakin ve profesyonel gibiydi. Hiçbir endişe belirtisi yoktu içinde.
"Büyü için gelirler." Dedi açıkça. İşte o an Mavi'nin sabrı tükenmişti. "Biliyordum! Kızima sen büyü yaptın!" Diyerek ayaklanip kadına saldırmaya çalıştı. Biz de hemen araya girerek onu koparmaya çalıştık. "Kızıma hangi cürretle!"
"Kızına büyü yapmadım." Dedi sinirle. "Ne o, yoksa Ömer Asaf ve Acar'ın annesi için mi yaptın yoksa."
Kadın alayla gülerek ayağa kalktı. "Akıllı kızsın. Doğrudur. Yıllar önce böyle bir büyü yaptım."
Bu sefer ben boğazına yapışarak duvara yapıştırdım. Fakat kadın hiç çırpınmadı. Sanki bu anları çok bekliyordu. "Senin gibi asi bir gelin olduğu için." Dedi nefes almaya çalışırken. O sırada Beren beni çekerek "Yeter boğacaksın kadını!" dedi endişeyle. Elimi geri çekerken kadın nefes nefese kalarak yere yığıldı. "Anlat. Kime ne yaptığını! Her şeyi Anlat!"
Kadın boğazını sıvazlarken "Sadece seninle konuşurum." Dedi. "Kumalar mi yaptı bunu!"
"Dedim ya sadece sen!" Annem ve kardeşime rica eder gibi baktığımda hep bir ağızdan "Olmaz!" Dedi sadece. "O zaman hiçbir şey öğrenemezsin benden."
Beren "Bana bak, sen neyin peşindesin." Diyerek yanına yaklaşiyordu ki "Kapının önünde durun. Lütfen." Dedim çaresizce. Annem ısrarla hayır Dediğinde "Alya için." Dedim sadece. "Onu hiçbir şekilde tehlikeye atamam."
Annem çaresizce soluk vererek kabul etmek zorunda kaldı. Beren'i de alarak dışarı çıktığında kadın ayağa kalkarak mindere giderek yanında oturmam için minderi gösterdi. Derin bir soluk alarak karşısına geçtim. O da elindeki taşları elinde döndürerek bir süre durdu. Ben ise içimde defalarca dua okudum. Bu kadın umarım bana büyü yapmıyordur.
"Kocanın annesi bir ikiz doğurmuştu. Hem de erkek ikizler. Bu birilerini rahatsız etmişti"
"Kim?" Dedim heyecanla. Kadın gülümseyip "Sabret, ona da geleceğiz." Diyerek devam etti. "Sonra bana geldi ve eşlerin arasını bozmak istedi. Odada bulduğun o kuş yıllar öncesinindi."
"Peki o hala etkili mi yani bize zararı dokunur mu?"
"Sadece sahibini etkiler." Acıyla sırıttım. "Onlar da çoktan öldü." Hiçbir duygu belirtisi göstermeden devam etti. "Sonra duydum ki dağıtmışlar. Bir tek Ömer Asaf yanlarında kalmış. Aradan yıllar sonra da Ömer Asaf öldüğünü duydum."
"Sen biliyor muydun?" Dedim hayretle. Benim Ömer Asafla evli olduğumu biliyordu çünkü herkes. Ya sa sabahki olayı duymuş da olabilir.
"Evet, senin bildiğini bildiğim gibi."
Kalbim korkudan deli gibi hızlanmıştı. "Senden önce o büyüyü yapan kadın geldi. Yani Selma hanım."
"Tahmin ettiğim gibi." Dedim hayıflanarak. O da dediklerimi umursamadan devam etti. "Asaf ve karısına ölüm büyüsü yaptirmal istedi."
İç çekerek ağzımı kapatırken devam etti. "Asaf'ın bir oğlu olduğunu duyunca çıldırmıştı. Burada da öfkesi belliydi. Onları öldürmeye kalktı." Bir an gözlerim doldu. Bütün bunlar yaşandı mi gerçekten. Ölüm büyüsü nedir Allah aşkına!
"Ve sen de onları öldürdün. Bu bir suç farkında mısın sen!"
"Kızım!" Dedi sesi biraz yükselirken. "Ben cehennemi kabul etmiş bir kadınım. Suçmuş değilmiş bakar mıyım."
"Nasıl bir akılsızlıktır bu böyle."
"Bu sabah da geldi. Büyü olayı öğrenildikten sonra."
"Bu sefer ne için geldi!" Dedim öfkeyle. "Savaş'ı mı öldürecektin yoksa!" Dedim öfkeyle. Kadını boğmama çok az kalmıştı. Ama sakin kalmam gerekiyordu. Fakat "Yok seni öldürmek için." Dediğinde başımdan aşağıya kaynar sular dökulmustü adeta. Bunu tahmin etmek zor değildi ama bunu duymak korkunç bir şeydi.
"Anladı foyasını açığa çıkaracağımı, beni öldürmeye kalktı demek."
"Hayır ondan değil." Dediğinde şüpheyle ona baktım. "Bugün hamile olup olmadığını öğrenmek istedi."
"Ne!" Diye bir çığlık atarken karnıma sarılarak ondan uzaklaştım. Ne yapacağımı bilememiştim resmen. Bu kadın ne saçmalıyordu. İyice korkmaya başladım.
"Tebrik ederim ikiz çocuklara gebeymişsin." Karnıma bakarken birden sirkelenerek ona baktım. "Ne saçmalıyorsun sen? Yok öyle bir şey negatif çıkmıştı testim."
"Her test doğrudur diye bir şey yok." Diyerek benimle beraber ayağa kalktı. "Fakat Selma haımı asıl çıldırtan o değildi."
Hayretle bakmaya devam ederken o da devam etti. "Erkek çocuklara gebesin ve Soymanların soyunu devam ettirecek olan tek kişi sensin."
Dehşetle bakakaldım sadece. Bu kadın geleceğimi görmüşmüydü? Yoksa beni mi kandırıyordu?
"Sanırım kaynananın öcünü almak için Selma hanıma seni göndermiş gibi gözüküyor."
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
114.88k Okunma |
5.67k Oy |
3k Takip |
107 Bölümlü Kitap |