56. Bölüm

56. Bölüm

Berna
maviay_63

Sabahın ilk ışıklarıyla uyandıktan sonra dolapta kalmış kıyafetlerden birini giydim. Savaş ise tabii ki yerde uyudu. Onu affetmemiştim çünkü. Hatta şuan ona sarıldığım için pişman bile oldum.

 

Niye konuştum ki onunla, öylece suratına kapıyı çarpıp gece tek başıma yatabilirdim.

 

Tatlım, eğer ona sarılmasaydın o gün kalpten giderdin ikimiz de biliyoruz. Sen hem onunla olmak istiyorsun, hem de uzaklaşmak istiyorsun. İkisi aynı anda olmayacağına göre böyle idare edeceksin.

 

İç sesime göz devirirken, Savaş ise yatakta huzurulu bir şekilde uyuyordu. Ben de odada daha fazla duramadım için balkona çıkıp biraz hava almaya çalıştım. Buraya geri dönmek için gelmemiştim aslında. Sadece günlerdir gördüğüm kızın kim olduğunu öğrenmeye gelmiştim. Benden istediği şeyi bir an önce yapmak istemiştim. Fakat o anda bir an kendimi görmüştüm. Eş tarafından madur edilmemiştim fakat ben de onun gibi bir berdel sonucu evlenmiştim. Bu yüzden krallar gibi hüküm süren o ağaların karşısında onlardan korkmadığı kavramlarını istedim. Bu berdeli çığlıklarla reddetmek istemiştim. Savaş'a da bir ceza vermek istedim belki de. Benim bu konuda ne kadar ciddi olduğu anlaması gerekiyordu. Fakat son yaptığım şeyi ben de tahmin edememiştim. Beni içeri götürdüğünde, bu yüzden kendimi geri çekmedim. Onunla konuşmamdan bir süre sonra da ona o kadar çok sarılmak istedim ki, kalbim, aklıma karşı çıkmıştı birden.

 

Yavaş yavaş kendine gelen Savaş bey, tatlı bir gülümsemeyle yüzüme baktı.

" Günaydın güzelim."

 

Yüzüne suratsızca ve tepkisizce baktım. "Güzelim? Orada dur." Dedim alaylı bir ses tonuyla.

 

" Seni affettiğimi söylemedim. Sadece bir nebze de olsa sevgine inanıyorum dedim. Bu seni haklı çıkarmaz. "

 

Yanına gidip oturarak devam ettim. "Bu arada, bir şeyi yeni fark ettim de benim de senden sakladığım bir şey var aslında." Savaş ciddiyetle Kaşlarını çatarak tek kaşı havada merakla sordu. " Nedir?"

 

" Şuan ortam çok karışık, zamanı değil. Fakat bir gün anlatacağım. "

 

" Nedir o?" Dedi sinirli bir ses tonuyla. Ondan bir şeyler saklamam hoşuna gitmemiş gibi görünüyordu.

 

"Sıranı bekle, maalesef senin de kızacağın zamanlar olacak. Ama en azından ben bir sırrın var olduğunu söylüyorum."

 

Sinirle dişlerini sıkarken, yanına bir adım daha yaklaşarak devam etti. "İkimizin de birbirimize bu kadar öfkelenmemiz, bizi bir çıkmaza sürükler. İnan bana."

 

Ayağa kalkarak sakince banyoya girip kapıyı ardımdan kapattım. O sırada göğsümü tutarak usulca yere çöktüm.

 

Bunu ona alıştıra alıştıra söylemeliyim. Bir an da olmaz. İkimiz için de olmaz. Ben bile hâla ona kızgınken, o da bana kızarsa, bu duygularla sakin kalamayız. Bebeğimi de onu da bu konuda hırpalayamam.

 

" Geçecek. Her şey geçecek. Kız kardeşini de bulacaksın, mirası da alacaksın, Savaş ile de toparlamacaksın. Yani umarım."

 

Kahvaltıya gelemeyiz hiç düşünmüyordum ama Osman babanın ve Reyyan ananın kırmasına çekindiğim için inecektim. Bir de aç kalarak bebeğime işkence çektiremezdim.

 

Savaş kapıda çıkmamı beklerken ben de en sonunda çıkarak onunla beraber aşağı indik. Aramız biraz gerilmişti. Sakladığım sırdan rahatsız olmuş gibiydi. Fakat bir şey diyemiyordu. Kahvaltı masasına geçerken bile bana bakıyordu. O sır ne der gibi?

 

Biraz acele mi etmiştim ben?

 

Reyyan ana başlayabilirsiniz dediğinde tereddütle birbirimize baktık. Sorgular şekilde Reyyan anaya dönerken nihayet sorumuzu dile getiren Savaş olmuştu. " Babam nerede, babaanne?"

 

" Kahvaltı yapmadan çıktı. Kahvaltı yapmak istemediğini söyledi."

 

İkimize bakarak imayla göz süzerken, biz ise başımızı eğdik. Osman baba artık Savaş'a da öfkeliydi.

Tek pişmanlığım, onu üzmekti. Başka bir şey değil.

 

"Siz ikiniz." Reyyan ananın cümlesiyle ona dönerken elini birbirine bağlayarak konuşmaya devam etti. "Bu boşanma olayını bir daha açmıyorsunuz. Bu saçma sapan konuyu bir an önce kapatın."

 

Sadece bakmakla yetindiğimizde bu sefer bana döndü. "Etraf şimdilik durgun. Ama yine de bir süre dışarı çıkma. Yarattığın kargaşanın dinmesine kadar buradasın."

 

Başımı sallayarak onay verirken tekrar konuştu. "Bu arada, bu rüya olayı nedir? Güpembe kim?"

 

"Bu aralar rüyama giren bir kadındı. Benden sürekli yardım etmemi istiyordu. Sonradan araştırıp öğrendiğime göre kocası tarafından öldürüldüğünü öğrendim. Ailesini bulduğumda, onlar da bir iftiraya kurban gittiğini söyledi. Çocuğu olmadığı için onlar da iftira attığına inanıyorlardı, fakat bunu kanıtlayamamışlardı. Tâki benim dünkü konuşmama kadar"

 

Gülsüm başını sallar gibi bana bakarken " Buna benzer hikayeler duyuluyordu. Ölüler bazıların rüyalarına girip ondan yardım istiyordu. Bunu kanlı canlı şahit olmak biraz ürkütücü oldu." Dedi.

 

Esra da omzuma dokunarak devam etti. " Hiç korkmadın mı bundan? Bir ölü seninle konuşmaya çalışıyor."

 

Bıkkınca soluklanarak cevap verdim. "İlk başlarda biraz korkuyordum tabii. Ama sonrasından cesaretimi toplayıp yavaş yavas alıştım."

 

" Neyse, bu da geçti. Ne kadar çok ahını almışlarsa, kabuslarına bile girmiş. Elbet ağalar bir sonuca bağlayacaktır. Yani umarım."

 

Reyyan ananın da cevabıyla konu kapanırken, kahvaltıya başlamıştık. Savaş ve Polat abiler çıkmak için kalkarken hepimizle vedalaşarak merdivenlerin oraya doğru gitti . O sıra gözü benim üzerimde olan Savaş ona bir cevap beklememi istemiş gibi bakıyordu, fakat cevap vermedim. Sessizce kahvaltımı yapmaya devam ettim. Bunu görmesiyle bıkkınca soluk alarak merdivenlerden aşağı indi.

 

Ben ise yemeye devam ettim. Tabii bunu gören ev ahalisine ölüm sessizliği oluşmuştu. Çünkü herkes eşleriyle vedalaşırken ben vedalaşmamıştım. Ne bekliyorlardı, daha dün onu boşadığımı söylemiştim. Her ne kadar onu gerçekten boşansam da.

 

Reyyan ana yemeğine devam ederken bir yandan da benimle ciddi bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

" Bugün özel bir misafirim geliyor. Senin için Çilem kızım."

 

Kuru bir öksürükle boğazımı temizlemeye çalışarak Reyyan anaya baktım. " Benim için mi?"

 

"Evet. Çok özel bir misafir. Senin için özel olarak gelmesini rica ettim. Malum şuanki karışık durumda şimdilik dışarı çıkamazsın. Ama o gelebilir."

 

" Beni öldürürler mi?" Dedim birden bire. Bunu dememle Gülsüm'ün yemeği de boğazında kalmış gibi oksürmeye başladı. " Bu ağalar beni öldürtür mü?"

 

Reyyan ana bir an Gülsüm'e baktıktan sonra çok gecmeden bana döndü. "Hayır, kolay kolay bir şey yapmazlar. Fakat bu yaptığını hoş bulmayacak bazı insanlar var ve bu onların sana ve tüm Mardin'e ders niteliğinde ceza vermek istemesine yol açabilir. Elbette adımızdan dolayı buna kimse kolay kolay cesaret edemez. Fakat biz yine de önleminizi alalım."

 

Biraz eğilerek bana bakarak devam etti. " Olur da bir gün Savaş ile boşanırsan, buna sessiz kalmayacaklarından emin olabilirsin. Hele ki Savaş'ın yeni lider olduğunu düşünürsek."

 

Başımı eğerek yutkundum. Tehlikenin kadar da tekinsiz olacağı aklımın ucundan bile geçmemişti. Ben en fazla ağalar biraz kızar ceza verir diye düşünmüştüm. Fakat burnunu sokan insanlar da varmış.

 

"Buna gerçekten cesaret edebilirler mi?"

 

"İpini koparmış, kendini bilmez kişiler cesaret eder. Bunu da sırf berdel için yaomayabilir. Emin ol, bazıları sırf bu aileden hıncını çıkarmak için manzeret üretebilir. Bu yüzden ruhen ayrılsaniz bile bu evlilik bitmeyecek. Bitemez."

 

Sözünü bitirdikten sonra ayağa kalkarak odasına doğru yol aldı. Ben ise içimde beliren korkuyla kalakaldım.

 

" Korkma yenge. Kimse sana kolay kolay zarar veremez. Savaş abimden çekinirler. Sana zarar gelse taş üstünde taş bırakmayacağını bilirler."

 

Zara da omzuma dokunarak devam etti. "Evet, Esra haklı. Korkmana gerek yok."

 

" Korkmuyorum. Gelecekleri varsa, görecekleri de var " Duygularımı gizleyerek oradan hemen uzaklaştım. Artık kalabalığın içinde göz yaşı dökmeyi, korkmayı aklımdan bile geçirmiyorum. Hele de orada Hejan gibi biri varsa.

 

Odama çekilerek biraz soluklanırken Reyyan ananın dedikleri aklıma geldi yine. Belki de haklıydı. Boşanma konusunu açmamalıydım. Ben sadece ağalara karşı çıkmaya çalışıyordum halbuki. Fakat bir yandan da Savaş'a bunu söylemek istemiştim. Canımı nasıl yaktığını anlamasını istemiştim.

 

Gözümden süzülen yaşlarla karnıma dokunurken bir an doğrularak tekrar doğruldum. " Hayır, kaderde ne varsa o olur. Hatalı da olsam, haklı olsam oldu. Olması gerekti. Bundan sonrasını düşün sadece Çilem. Zaten ayrılmayacağını biliyordun. Fakat ağaların bir şeyi iyi anlamasını istiyordum. Bu da benim onlara kolay kolay boyun eğmeyeceğimdi."

 

Karnıma tekrar sarılarak devam ettim. "Yine de dikkatli olmamda fayda var."

 

Huzursuzca nefes alırken içimde büyüyen canı sabırsızlıkla beklemekten başka bir şey istemiyordum.

 

Dalgınlığımı üstümden atarak. Avluya indim. Kafamı dışarı çıkarınca birden korumaların göz göze gelmiştim. Tabii uzakta volta atarlarken.

 

"Bir şey mi istediniz Hanımım?"

 

" Yok, sadece öyle bir hava alayım demiştim. "

 

"Üzgünüm, Savaş ağanın kesin emri var. O gelene kadar buradan çıkamazsınız."

 

Başımı onaylar gibi sallayarak çekingence içeri girdim. Her şeye rağmen bana karşı anlayışlı ve korumacı davranıyordu. Bu beni biraz düşündüyordu bazen acaba fazla mı üstüne gidiyorum diye. Fakat sonra kendi yaşanmışlıklarım aklıma geliyor. Birine kolay kolay güvenememenin izlerini hâla üstümde taşıyordum. Reha abiye olan güvenim bile bitmişti.

 

"Keşke en başından bana karşı dürüst olsaydın. Ah keşke, keşke severek evlenseydik."

 

Bunu düşünürken bir an Sefer ağa aklıma geldi. Severek evlenmek isteseydim izin vermezdi. Bunda bile elinin kiri gibi görerek başından def etmeye çalıştı. İşine yaradım diye.

 

" Şimdi ne olacak? Nasıl toparlanacağız biz Savaş? Sana olan bu kızgınlığım nasıl dinecek. Hiç bilmiyorum. İçimden çıkartıp atamıyorum."

 

Bıkkınca soluk alarak içeriye dönmek için arkamı dönerken, dış kapının kapısının çalınmasıyla tekrar kapıya döndüm.

 

Son derece güler yüzlü, içten ve samimi bir yüz beni karşılarken, tesettürüyle yüzü ay gibi parlıyordu.

 

"Girebilir miyim?" Diye mahsunca sorunca, başımı sallayarak kapının önüne geldim. Kadın sıcak bir gülümsemeyle elini uzatırken "Merhaba ben Aliye."

 

" Merhaba?" Dedim şaşkınca. Sonra devam ettim." Kim için geldiniz? "

 

" Reyyan teyze beni çağırmıştı."

 

Bir an şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırarak cevap verdim. " Ha, siz o misafirsiniz. Benim için gelecek olan."

 

Kadın şaşkınlıkla bakarken tekrar gülümseyerek heeycanla devam etti. "Siz de Gelini Çilem olmalısınız?"

 

Başımı sallayarak onay verirken Reyyan ananın sesiyle arkamı döndüm. "Demek geldin güzel kızım. Kapıda kalma gel içeri."

 

Ben öylece bakarken hafifçe omzuma dokunarak nazikçe konuştu. "Geçebilir miyim?"

 

" A tabii! Pardon."

Tatlı şaşkınlığıma gülümseyerek ilerledi. Reyyan ana onu içeri alırken ben de üstümdeki şaşkınlığı hemen atarak içeri geçtim. Kahve ikramiye hoşbeş ettikten sonra Reyyan ana beni onunla tanıştırarak ilişki danışmanı olduğunu söyledi. Savaş ile aramızdaki problemi çözmek için bir süre konuşacakmışız. Pek itiraz etmedim. Bakalım neler olacak.

 

Dama çıkıp karşılıklı kamelyada oturarak bir süre bakıştık. Baktı benden ses çıkmayacak, kendisi başladı. "Duyduğuma göre dün büyük bir olay olmuş." Sessizce 'ne?' der gibi bakarken, tatlı bir gülümsemeyle cevap verdi.

 

"Boşanma gibi olay olmuş sanırım."

 

" Reyyan ana onu söyledi mi size?" Sırıtarak cevap verdi. "Reyyan teyzenin demesine gerek yok ki. Duymayan kalmadı. Mardin bu olayla çalkalanıyor durumda."

 

" Gerçekten mi? Ne kadar hızlı!" Dedim şaşkınlıkla.

 

"Şimdi asıl konuya dönecek olursak, seni tüm ağaların önünde boşanmaya iten şey neydi?"

 

Ortam yine sessizleşirken gözlerime bakarak beklemeye devam etti. Ben ise başımı eğerek cevap verdim. " Bir anda oldu aslında. Başla bir şey diyecektim aslında. Fakat Savaş'ı görünce kandırıldığımı öğrendiğim o an aklıma geldi. O aklıma gelince sinirlerim bozuldu bir anda ve içimden bunu demek geldi."

 

" Yani canını yakmak istedin. Tıpkı senin canını yaktığında gibi."

 

" Sizce suçlu ben miyim?"

 

" Dışardan yargılamak kolay olur ve kolay olan şey her zaman doğru olamaz."

 

" Yani?" Dedim merakla.

 

" Sana ne yaptığına bağlı. Eşin sana ne yaptı, ya da ne söyledi de böyle bir şey demeyi gerekli buldun?"

 

Bir süre tereddütte kalmıştım. Bunu söylemelimiydim. Yoksa konuyu mu kapatmalıyım? " Burada konuştuklarımız burada kalır."

 

Etrafıma bakarak dikizlerken gülümseyerek cevap verdi. " Merak etme, bizi duymanı istemediğin herkes Reyyan teyzenin himayesi altında. Yani rahat rahat konuşabilirsin."

 

Bunu söylediğinde gülme gelmişti birden. Esmaları ve Hejan'ı nasıl gözlem altında tuttuğunu düşününce komik gelmişti.

 

Çok geçmeden derin bir soluk alarak söylemeye karar verdim. " Berdel evliliği yaptığımızda meğer beni hiç sevmemiş. Sırf berdel için beni seviyormuş gibi yapmış. Beni bunca zaman kendine bağlamak için sevgi numaraları yapıyormış."

 

Bir süre bana bakarken Tepkisiz kalmıştı. Sonra da nihayet tepki verdi. "Yani sizi sevdiğine inandırdığı için mi kızgınsın?"

 

" Evet, hayır... Yani emin değilim."

 

" Şimdi durum nasıl?"

 

" Hâla kızgınım ona. Affetmedim."

 

" Affetmeyi düşünüyor musun?"

 

" Bilmiyorum."

 

Bir süre sessiz kalırken, bir süre sonra tekrar sorular sorarak iyice sohpete daldık. Bazı konularda fark ettigim şeyler oluyordu sanki.

 

" Belki de hamileliğin verdiği gerginlikler duyguların daha çok ağırlaştı. Evet eşinizin yaptığı yanlıştı ama yine de ondan uzaklaştıkça uzlaşmanın daha zor oluyor. Erken bir barış görünmese de konuşun, probleminiz anlatın. İlişkilerde en sık rastladığım şeylerden biri karşılıklı konuşmamak. İnsanlar konuşarak anlaşır. Anlaşılır. Büyük öfkelerle birbirinizden uzun süre uzak kalmak ikinizin de hayatınızı zedeleyebilir."

 

" Savaş bunu hak etti ama. Bunu ilk öğrendiğimde neler yaşadığıma dair bir fikriniz var mı?"

 

" Tabii ki, çok zor ve güç bir durum. Fakat hikayenin sonunda ne istiyorsunuz? Mutlu mu olmak, yoksa haklı mı olmak? "

 

" Ben huzurlu olmak istiyorum."

Elimi tutarak huzurla gülümsedim. "Bir abla olarak sana öğüt versem kızamazsın öyle değil mi?"

 

Başımı iki yana sallayarak cevap verdi. " Hayır, kızmam tabii ki"

 

" Yarın ölecekmiş gibi öbür dünya için yaşa, hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için yaşa."

 

Bir süre tepkisizce bakarken gülerek devam etti. " Yani, yarın öleceğini bilsen bugün ne yapardın?"

 

Biraz tepkisizce bakarken sadece dertlenmekle yetindim. "Bütün yükleri üstüne atmayı bırak. Bırak da biraz eşin de yüklensin. Yüklerinizi beraber taşırsanız hafifler ki muhtemelen onunda durumu senden farksızdır."

 

Biraz durumumu düşünürken gülümseyerek devam etti. "Kızabilirsin, öfkelenebilirsin ama bunları içinden tutma. Bir de ilişkinizi elinden geldiğince dışarı yansıtma. Bazı insanlar, çiftleri ister istemez etkiliyor ve bundan eşler zarar görüyor. İçinde tutamasan da aile arasında yansıt. Aileden dışarı kolay kolay çıkmaz. Yani zararını en aza indirirsin hiç değilse."

 

Biraz düşünürken haklı bulmaya başlıyordum. Olan yine ikimize oluyordu. Dün Hejan'ın sinir etmesi de cabası olunca, daha çok hak veresim geldi.

 

Yine de gittiğime pişman değilim. Doğup büyüdüğüm evde kalmak çok güzeldi.

 

Bir süre daha konuştuktan sonra müsade isteyerek kalktı. Ondan hemen sonra çok geçmeden bir kaç kadın da misafir ziyaretine gelmişti. Reyyan ana odamdan çıkmamamı söyledi. Sebebini sorduğumda davetsiz misafirlerin seni görmesini istemediğini söyledi. Dediğine göre öylesine gelmemişlerdi.

 

Zaten odama cekildigimde Esra da yanıma geldi. İki lafının birinde beni konuşmaya çalışıyorlarmış. 'Dün ne oldu? Kim kimi boşamış, kim kime kızmış?' Böyle dönüp durmuş.

 

Bir de gördüğüm rüyanın alameti nedir ne değildir? Nasıl bildim falan konuşuldu durdu. Yani kısacası meraktan geldikleri ortadadaydı.

 

Ben de bütün günü Esra ile odada kalarak geçirdim. En azından yalnız kalmadım. Bir süre sonra kadınlar da nihayet gittikten sonra biraz daha kalabalık olmuştu ama yine bu da geçti.

 

İkindi vaktine girerken Polat abi ve Tuncay da gelmişti. Ben nihayet salona geçerken, gelenler hoş geldin deyip oradan da avluya geçtim.

 

Yılmaz ve Savaş gelmemişti sadece. Onlar sonradan geleceklermiş. Sanırım bu boşanma mevzusu açıldıktan sonra başları biraz kalabalıklaşmış.

 

İçten içe vicdan azabı duysam da bir yandan da olacağı varmış oldu diyorum kendi kendime.

 

Bir süre kaldıktan sonra bıkkınca soluk alarak içeri girecektim ki, içerden çıkan Tuncay ile duraksadım. Yine devam edip gidecektim ki Tuncay yanıma gelerek beni durdurmaya çalıştı. " Biraz konuşabilir miyiz?"

 

Tek kaşım havada bakarken "Konuşalım." Dedim şaşkınlıkla. O da kapıyı ardından kapatarak biraz kenara geçti. Ben de karşısına geçerek pür dikkat dinlemeye hazırlandım.

 

"Savaş ile aramızdaki problemi az çok duydum."

 

" Evet?" Dedim sorgular ses tonuyla.

 

"Bir şey daha duydum, anlatmak istemiyordum ama Savaş ile olan probleminizden sonra anlatmaya karar verdim."

 

" Tuncay, konuyu uzatma. Ne diyeceksen söyle."

 

Biraz ensesini kaşıyarak cevap verdi. "Savaş seninle evlendi çünkü..."

 

" Çünkü?" Dedim bu sefer sinirle. Tane tane anlatıyordu resmen. " Çünkü Yılmaz, eğer seninle evlenirse üstüne kuma getireceğini söyledi. Zara'ya, yani senin kuzenine o kadar çok kafayı takmıştı ki, evlense de onunla evlenecekti."

 

Duyduklarım karşısında şok geçirmiştim. Ben Yılmaz ve Savaş'a karşı vicdan azabı çekerken, meğer bunun ardında bambaşka bir olay çıktı.

 

" Yılmaz, üstüme kuma mı getirecekti? Eğer benimle evlenseydi."

 

"Savaş bu şerefsize toz kondurmamak için ve senin madur edilmemen için bunu yapacaktı. Yani niyeti tamamen farklıydı. Üstelik babana da bir yemin etmiş. Her ne olursa olsun sahip çıkacağına dair. Bu yüzden buna göz yumamamış."

 

Kapı sesi duyduğumda arkamı dönerken, Savaş ile göz göze geldim. İşte o an ne tepki vereceğimi bilemedim. Sanki araftaydım.

 

Bölüm : 22.12.2024 04:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...