Bir süre avluda kaldıktan sonra dışarı hesap sormak için çıkmaya çalıştık. Fakat Rüya önümüzde geçerek bizi durdurdu. İlk başta ne olduğunu anlamamıştık ama çantasından bir kutu çıkarttığında dehşetle Ruya'ya döndüm. "Sen, sen bunu nereden buldu"
Neyden bahsettiğimi anlamayan ikili bir açiklama yapmamı bekledi. "Bu kutunun iki tane olduğunu bilmiyordum. Babamın bir kutusu vardı. Duvarda bulduğum kutunun aynısı."
Rüya gülümseyerek sakince bana uzattı. "Bu da Urfa'daki konağın duvarından çıkan diğer kutu."
"Demek gördüğüm rüya gerçekmiş. Ben de Urfa'daki konakta olduğunu sonradan fark ettim. Ama gitmeye fırsat olamadan üstümde bir sürü felaket geçti."
Kutuyu elime alırken düşünceli halde Beren'e döndüm. "Diğer iki kasette ne olduğunu hiç bilemeyeceğim galiba."
Rüya omzumu sıvazlayarak "en azından buradakiler ne olduğunu öğrenirsin." Dedi. Ben de hak vererek kutuyu açtım. Kutuda tıpkı öncekiler gibi üç kaset bir günlük bir kaç küçük parça şeyler vardı.
"Konakta kaset var mıdır?" Dedim merakla. Belki burada izleyebilirdik. O son günden sonra artık hiçbir şeyi geciktirmeye niyetim yoktu.
Savas, Osman babanın eski kasetleri olduğunu söyleyince kullanabilmek için içeri girdik. Savaş Osman babayı arayarak izin alır almaz Emine hanımdan kaset çaları rica etti. O da odadan getirerek yanımıza getirdi. Belki özel bir video olur diye ben, Mavi ve Beren'in izlemesi daha doğruydu. O yüzden misafir odalarından birine geçerek ilk kaseti çalıştırmaya başladık. Kaset çalar çalışmaya başlayınca yine o eski video olduğunu fark ettim. Hazar Yaman o yorgun ve hüzünlü gözlerle bana bakıyordu. Yine aynı konuşmayı yapıp biraz konuştuktan sonra Mavi hakkında da konuştu. Ona kızmamamı, affetmeyi istedi. O anda Mavi göz yaşlarına hakim olamamıştı. Dolan gözlerini silerek hüzünle yüzünü kapattı. İç çekerek sessizce ağladı. O anda videoyu durdurarak omzunu sıvazlayarak sakinleşmesini bekledik. Yüzü kızarana ağlarken Berne ise ona sıkıca sarılarak sakinleşmesini bekledi. Ben bir süre izlemekle yetindiğimde en sonunda dayanamayıp onlara katılmaya çalıştım. Karnımı hafifçe tutup yaklaşarak 'Açılın biz de geliyoruz." Dedim dalga geçerek. Artık eskisi gibi canım yanmıyordu artık. Alışmaya çalışıyordum sadece. Yani ben öyle zannediyorum diyelim.
Herkes toparlandıktan sonra videoyu açarak izlemeye devam ettik. Babam videoda konuşmaya devam ettikten bur süre sonra video kapandı. Mavi gözlerini silerken " Demek böyle öğrendin ikiz kardeşini." Dedi sorgulayarak." Evet, ondan toparlanamamıştım. Beren ve Aslı zor yetişti zaten."
Beren kolumu sıvazlayarak hüzünle bana sarıldı. "Neysek artık bulduk birbirimizi. Hayat, orada ikiz kardeşinin yaşadığını da ilk bize söylemiştin."
" Hem de burnumun dibindeyken." Dedim hüzünle gülümseyerek. Bir süre sessizce durduktan sonra kaseti çıkartarak diğerini taktım. " Bu kasetler demek kopyaymış. Artık her kim buna engel olmaya çalışmışsa ise yaramamış anlaşılan."
Kumandayla tekrar açtığımda babam konuşmadan bir yerde ağlama sesi geldi. Kucağını aldığı bebekten ben olduğunu anladım. Kendi bebekliğimin onun yanında görünce içim acıdı bir an. Ama ağlamamak için gözlerimi silerek izlemeye devam etti.
"Güzel kızım. Babaannenden bana büyük bir miras kaldı. Mirasının yüzde sekseni sen ve Hira'ya ait. Bunun için belgeleri günlüğüne sakladım. Buldun mu bilmiyorum ama o senin hakkın bunu bil. Sefer ağa bunu Duyunca delirdi tabii. Maalesef ki kendi hakkı olduğunu da, özellikle diğer erkeklerin de hakkı olduğunu söyleyerek küplere binmişti. Zaten bu saatten sonra bir şey yapamam ama Sefer Yaman'ın da bunu bana bırakmayacağını biliyorum. Yani bana bıraksa da size bırakmaz. Buna izin vermez. Bu yüzden size ait hisse kağıdı günlüğünde saklı. Onu bul ve hakkın olanı al kızım. Bundan Reha veya diğerlerinin pek haberi yok. Bir babam, bir de annem biliyor.
Babaannem bunu neden yaptı pek emin değilim ama sanırım hisselerin benim elimde daha iyi kontrol altından olacağını düşündü. Fakat bunu ne gücümün, ne de ömrümün yeteceğini zannetmiyorum. Bu yüzden bunu sana emanet ediyorum. İkiz kardeşini ben bulamazsam sen bul kızım."
Başımdan uzunca öperken gözlerini sıkıca yumdu. O an sanki kalbim acımıştı. Onun yanında olamamanın hüznü vardı içimde. Alıştım zannettim ama meğerse alışmamışım. Hâla canım yanıyordu.
"Babaannemin bir hanım ağa olduğunu biliyorsun. Sefer ağa ise önceden ağa değildi. Babaannemle Dedem severek evlendiği için zengin kız fakir oğlan hikayesi olmuştu işte... Her neyse..."
Bir an hüzünlendiren devam etmeye çalıştı. " Bazen benim ölmemi istediğini hisseder gibiyim. Bu miras işinden sonra çok değişti. Ona konduramıyorum da. Sırf para için bu kadar çok değişebilir mi? Babaannem acaba bilerek mi yaptı bunu? Dedem de bir şey mi gördü de mirasın çoğunluğuna bana bıraktı. Yüzde seksen hem de."
Bu dedikleriyle birbirimize bakarken defterleri ve günlükleri kurcalamaya başladık. Sonra bir kağıt bulduk. Miras kağıdı. Hazar Yaman'a bırakılan servet, kızı Mehir Yaman ve Hira Yaman'a bırakılmıştır.
" Demek bu yüzden onlarca avukat tutmuştu. Bu yüzden aile dosyasına söz hakkı vermedi."
Beren hüzünle babasına dönerken ben ise kafamda oturan kanıtlarla hayretler içinde kalakaldım. Bunca zaman bu yüzden mi yaptı bunu? Sırf...sırf miras yüzünden mi?
Son kartı da takar ne olabileceğini öğrenmeye çalıştım. Belki başka şeyler de vardı. Bu yüzden hızla kaseti takarak ne olduğunu anlamaya çalıştım. Bir sefer gözleri korkuyla bakıyordu. Sanki bir şey olmuştu. Kötü bir şey...
"Mehir..." bir an arkasına dönerken tekrar kameraya döndü. " Dedene asla güvenme. Ona sırrını, hiçbir şeyini söyleme tamam mı?"
Bir an sinirle sırıttım. Ona güvenecek sevgiyi mi vermişti bana affedeyim.
"Bugün Sefer Yaman'ın bir ailesi daha olduğunu öğrendim."
Dehşetle iç çekerek ağzımı kapattığımda Beren'ler de benim gibi tepki verdi. Hepimizi hayretle birbirimize bakarken Babam konuşmaya devam etti. "Kan davası olayından sonra bir de bu olay. Bazen bunu bilerek yaptığını düşünmeye başlıyorum. Bana düşkün olan dedem evlenip çoluk çocuğa karıştığım an benden nefret etmeye başladı. Bunu yapabilir mi? Benden miras için nefret ediyor olabilir mi?"
Başını tutarak acıyla etrafında dönmeye başladı. Sonra tekrar kameraya döndü. "Bunu söyleyemem çünkü şuan bir kaos kaldıramam. Sen hala bebeksi, sana bakacak kimse yok. Üstüne üstlük Karay ailesi küçük gelin olarak istiyor seni. Seni onlardan önce korumam lazım. Bu yüzden buradan gidemem. Yaman konağı en güvenli yer şuan için. Ama bu olayı hallettikten sonra Mavi'yi arayacağım. Seni ona emanet edeceğim tek güvenebileceğim kişi o. Eğer ben vermezsem Reha'ya söyleyeceğim. O seni ona emanet eder."
Başını tutarken burnunun kınadığını fark ettim. O an gözlerim dolarak ekrana dokundum. Hastalığın son anlamındadır sanki.
"Mehir, eğer olur da ben erken ölürsem şunu bilki seni çok seviyorum. Seni de Hira'yı da çok seviyorum. Sizinle tekrar buluşacağımız ana kadar sizi bekleyeceğim. Miras sizin hakkınız. Hem de her zerresi. Benim kızlarımız güçlü olacağı günleri de göreceğim. Ölmüş olsam da. Siz benim her şeyimsiniz. Kendinize iyi bakın güzel meleklerim. Babanız hep sizin koruyacak söz veriyorum."
Ekran karardıgında kalbim paramparça olmuştu sanki. Göz yaşlarıma boğulduğumu bile farke edememiştim. Dolan gözlerimi silerek toparlanmaya çalışırken, Mavi'nin birden Beren'e seslendigini duydum. O sesle hemen arkamı döndüğümde Beren kanına sarılıp diz çökmüş halde ağlamaya başlamıştı. Titreyen ellerini başının üstüne alırken hüzünle yanına giderek sarılmaya çalıştım. "Bu da geçecek güzelim. Sen her zaman demez misin? Bunlar da gelip geçecek. Bunlar da geçecek. Söz veriyorum beraber anlatacağız."
Sarilmamin karşılığında boynuma sarılırken acıyla konuşmaya başladı. "Sen en azında sesini duydun, ona sarılabildin. Onun sevgisini gördün. Ben, ben ona doyamadım. Ben ona doyamadan gitti."
Tekrar ağlamaya devam ederken hüzünle göz yaşlarımı silerek cevap verdim. "Elimden hiçbir şey gelmiyor. Hiçbir şey."
" Canım çok acıyor. Ona kavuşamadan kaybettim."
Yavaşça yanaklarını avuçlayarak derin bir nefes almasını söyledim. O da zar nefes alarak rahatlamaya çalıştı. Kızaran yüzünü elimle yelpaze yaparak derin nefes almasını söylemeye devam ettim. Uzun süre sonra toparlanır toparlanmaz masadaki kağıdı alarak Aslı'ya gösterdik. Sonra da gerekli işlemler için adliyeye gittik. Oradan da yapmamız gereken diğer işlemleri yaparak Yaman holdinge gittik. Çünkü Sefer ağa, Yaman holding de idi. Onu da Rega abiden öğrendik. Amcamlar her ne kadar ona karşı bir nefret beslese de ortak iş yerleri olduğu için oradaydılar ve anlaşılan önemli bir toplantı vardı.
Arabadan iner inmez Yaman Holdinge girmek için kapının önünde durduğunuzda korumalar öne geçerek gecmemize engel oldu. " Ne oluyor?" Diye sinirle cevap verdiğimde kızlara bakarak bana döndü. " Çilem Hanım, misafirleriniz kim?"
" Sana ne!" Dedim sinirle. Getirdiğim insanların hesabını da mı verecektim.
"Sefer ağanın kesin emridir. Yanınızdakilerin kim olduğunu öğrenmek zorundayım."
Savaş sinirle bir adım atacaktı ki, ondan önce ben bir adım attım. "Korumalara silah doğrultuğumu duymuşsundur. Bence sen de onlardan biri olmak istemezsin."
Savaş bunu duyunca istemsizce sırıttı. Ben ise sinirle bakmaya devam ettim. Adam bu tehditkar sesimle yutkunurken "Sadece Mavi hanım giremez." Dedi çekingence.
" O da geliyor." Dedim net bir şekilde. O anda koruma arkaya bakarak tekrar bana döndü. " Hanımım yapmayın, Sefer ağanın öfkesinin ne kadar tehlikeli olduğunu siz daha iyi biliyorsunuz. Ne olur etmeyin, eylemeyin."
Tam bir cevap daha verecektim ki Mavi devreye girdi." Siz gidin kızım, ben burada kalacağım. Zaten Ardalar da benim girmemi istemiyor. Onlar da öğrenirsem kizar şimdi."
Mavi'nin dedikleriyle çaresizce Beren'e bakarken, Beren ise yanına gidip boynuna sarıldıktan sonra yavaşça ayrıldı. "Artık kimse seni yerinden de edemeyecek. Hak ettiğin yere girmene engel de olamayacak."
Ben bu sözlerden etkilenerek Beren'e bakarken önümden geçerek " Hadi gidelim." Dedi sadece. Ben de ardından giderek yürümeye başladım. Sonra asansörü çağırarak beklemeye başladık. O sırada Savaş arkadan karnıma sarılarak başımdan hafifçe öpüp yavaşca ayrıldı. Sadece belime sarılarak asansörü bekledi. Aslı da Beren'in elinden tutarak güç vermeye çalıştı. Bir süre sonra asansör gelirken kapıyı açarak içeri girdik. Sonra da yukarı çıktı.
Toplantı odasının duvarları camlarla kaplıydı. Bu yüzden konuştukları görünüyordu. Buradan sonrası ben ve Beren'e aitti artık. Sekreter ne istediniz diyerek durdurmaya çalışsa da durmadık. Çocukları ardımızda bırakarak cam kapıyı doğru yürüdük. Sekreter hala konuşurken kapıyı açarak içeri geçtik.
O sırada toplantıdaki tüm insanlar bize bakmaya başladı. Sefer Yaman da bizi görünce bir an sinirlenmeye başlamıştı. Ama buradaki adamların yanında imajını çizmek istemiyordu anlaşılan. Sadece "Burada ne işiniz var?" Diye sorabildi sadece. Sonra devam etti. "Toplantı bitmeden girmeniz yasak. Kimse size bir şey söylemedi mi?"
" Aa, evet söyledi. Az önceki sekreter durdurmaya çalıştı ama zavallım yetişemedi."
Adam bana delimişim gibi bakarken sevgili Ekrem babacığım nazikçe konuşarak " Burad konuşmanın sırası değil. Çık birazdan konuşuruz." demişti sadece.
"Toplantıya Katılmak için geldim."
Sefer Yaman sinirle gülerek bir an elini kaldırıp sinirle sallamaya başladı. "Sen kimsin ki toplantıya katılacaksın."
Keyifle gülümseyerek gözlerine baktım. Bunu bilerek söylemişti. Mirası alamadığım için nispet yapıyordu bana. Bir de hapisten yeni çıktığı için gövde gösterisi yapıyordu. Ben yenilmem havaları ama bugün onu öyle bir söndüreceğim ki bir daha eskisi olamayacak.
"Ben de.." Birden Beren'e bakarak tekrar Sefer Yaman'a döndüm. "Biz de bu şirketin ortağı olduğumuz için, bu toplantıda olmamız gayet normal Sefer Yaman."
Adamlar kendi aralarında konuşmaya başlarken Amcam toplantıya son vererek adamları dışarı çıkartmaya çalıştı. Adamlar da çok uzatmadan ayaklanarak odadan çıktı. Tabii ben ve Beren ise Sefer Yaman'a öfkeyle bakmaya devam ediyorduk.
Amcam adamları karşıladıktan birbsure sonra bize dönerek bıkkınca elini beline aldı. " Kızım sen ne saçmalıyorsun. Biz derken. Kimden bahsediyorsun sen!"
Sefer Yaman anlamış gibi işinizle Beren'e bakarken arkamı dönerek amcama durumu izah etmeye başladım. "Hani benim bir ikiz kardeşim vardı ya. Hira."
Beren bana bakarken, ben de ona dönerek elini tuttum. " İkiz kardeşimi buldum amca ve hakkımız olanı almaya geldik." Sefer Yaman'a dönerek konuşmaya devam ettim. " Gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya geldik."
Sefer Yaman kapana kırıldığını anladığında hızla konuya girerek değiştirmeye çalıştı. "Kaçırılma olayından sonra kafayı yedin sen iyice. Defol git! Bir daha da gelme buraya."
"Baba! Sen dur!" Birden gelen Ekrem babamın sesiyle dedem sessizleşti.
" Kızım ne diyecek görelim bakalım."
Sefer ağa iyice endişelenirken Beren ise benim kaldığım yerden konuşmaya devam etti. O sırada Savaş da dayanamamış olacak ki hızla içeri girdi. Son olaydan sonra beni Sefer ağa ile yanliz bırakmaya niyetli değildi.
Beren ise Savaş'a hiç takılmadan konuşmasına başladı. "Ben adım Hira Yaman. Bugün burada babamdan çaldıklarınızı geri almaya geldim. Benden kopardığım babamın Sefer Yaman!"
Amcam ve Ekrem Yaman " Ne!" Diye bağırırken konuşmaya ben sürdürdüm. " Üstelik Hira'yı öldürmek için emir veren de Sefer Yaman'ın ta kendisi!"
Bizimkiler dehşetle Sefer Yaman'a bakarken Reha ağabey ve Ahmet de haberi duymuş olacak ki aceleyle geldi.
Onlar da endişeyle ne olduğunu beklerken, Amcam ve Ekrem Yaman ise şok geçirmişti. Ekrem ve amcam yavaşça ve şüpheyle Sefer agaya doğru yürümeye başladılar.
" Ne diyor bu baba! Bu kız ne diyor! Cevap versene! Sen..." Amcam sinirle kafasına vurarak konuşmaya devam etti. "Sen Hira'yı öldürmeye mi çalıştın. Sen...bunu nasıl yapabildin!"
Öfkeyle bu sefer masaya vururken Ekrem Yaman başladı bu sefer. "Sen bunu yaptın mı! Konuşsana yaptın mı!"
" Ee yeter. Yalan söylüyor görmüyor musunuz! Kafasına darbe almış anlaşılan."
Dedikleriyle hayretle bakakaldım. Hala yalan söylüyordu. Yakalanacağini bile bile.
"Korumanın öyle söylemiyordu ama."
Sefer Yaman sinirle bana bakarken sinirle sırıtarak devam ettim. "Aslı ile Beren'in ailesine gittiğimizde senin eski koruman çıktı ortaya! Söyle bu da mı yalan! Mahir denen adama emir vermişsin öldürsün diye!"
Amcam sinirle ona bakarken. " Sen Mahir'in sakatlandığı söyledin. Bu yüzden onu sigorta ile işten çıkardın. Demek o yüzden onu çıkardın ha! İşini hallettigi için. Kaç para verdin?"
Sefer ağa "Oğlum." Derken Amcam öfkeyle bağırdım. "Torununun öldürtmek için kaç para verdin!"
Reha ve Ahmet olanlara dehşetle dinliyorlardı sadece. "Bugün sonun geldi Sefer Yaman. Yaptıklarını yanına kar kalmayacak. Üstelik tek vukuat bu değil."
Curretkar bakışlarımı fark edince korkmaya başlamıştı. Hemen yanıma gelerek tahminimce beni dayakla susturmaya çalıştı. Fakat Savaş ve Reha'nın kolundan tutmasıyla kapana kısılmıştı.
" Sakın buna cürret etme yoksa seni burada al aşağı ederim." Savaş'ın tehdidiyle susmak zorunda kalınca ben de konuşmaya devam ettim. "Onun bir ailesi olduğunu da biliyor musunuz? Başka bir kadından başka çocukları."
Amcam ve diğerleri bir an beyninden vurulmuşa dönmüştü. Savaş bile dehşetle bir anda bana dönmüştü.
Amcam ise başından tutarak oturacak yer bulmaya çalıştı. Ahmet de hemen kolundan tutarak yardım etmeye çalıştı. Herkes dehşetle bana bakakalmıştı. Amcam "Yeter!" Diye hiddetlenerek bunları nerden biliyorsun dedi sinirle. Artık hiçbir şey kaldıramayacak durumdaydı.
Amcama bir şey olmasından korktuğum için biraz hazmetmesini bekledim. Ekrem Yaman ise öfkeyle Sefer Yaman'ın yakasına yapışarak "Çilem ne diyor! Bütün bunlar doğru mu!" Diye öfkelenmeye başlamıştı.
Reha abi Sefer ağanın kolunu bırakırken, Savaş artık tehlikede olduğunu düşündüğü için önüme geçerek önlem almaya başladı. Fakat ben son sözümü söylememiştim.
"Bir de..."
"Bir de ne! Daha ne yaptı bu adam!" Diye hiddetlenen Ekrem yaman'a sinirle bakarak cevap verdim."Beni kandırarak o gün dışarı çıkartan da Sefer Yamandı. Babamın beni çağırdığını söyleyerek zorla çıkardı. Binanın hemen dönüşünde seni bekliyor Diyerek beni ateşe atmıştı. Küçük gelin olmam için onların eline vermişti beni"
Sefer Yaman bunu hatırlamanın dehşetle bakarken bu sefer kaybettiğini anlamış gibi gözüküyordu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
114.87k Okunma |
5.67k Oy |
3k Takip |
107 Bölümlü Kitap |