Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@maviay_63

Konuyu bir şekilde kapatarak sıcacık kahvelerimizi yudumlarken koşuşturan iki afacanla dikkatlerimiz dağıldı. Tabii arkasında koşuşturan yengem de cabası.

 

Reha abimin çocuklarıydı...

 

"Gelin buraya, uyku vaktiniz çoktan geçti zaten."

 

"Hayır uyumak istemiyoruz."

 

Biri benim, diğeri Zara'nın kucağına oturarak bizden yardım bekler gibi sarıldılar.

 

"Bak hiç dinliyorlar mı? Gelin dedim size."

 

Yengem nefes nefes soluklanırken gülerek durumun anlamaya çalıştım.

 

"Yenge ne oluyor Allah aşkına."

 

"Bu iki yaramazın yarın okulu var ama hanım efendi ile beyefendi uyumuyor."

 

"Anne ya okula kayıt yaparken bana mı sordun."

 

"Özür dilerim paşam, sana sormak hiç aklıma gelmedi."

 

Yengem dalgasını yaparken bizde Zara ile birbirimize bakarak kıkırdıyorduk.

Bir süre sonra da çocuklara dönerek onları ikna etmeye çalıştık.

 

"Anneniz doğru söylüyor çocuklar, artık uyuma vakti geldi. Hadi."

 

"Ama... ama hala okula niye gidiyorum ki ben evde olmaktan gayet memnunum yani."

 

"Biliyorum tatlım ama okul da çok güzel bir yer, yeni arkadaşlar edinirsin, onlarla oyun oynarsın."

 

"Hem orada çok güzel kızlarda vardır."

 

Zara bunu diyince kolundan çemkirdim.

 

"Sayihi mi hala senin gibi güzel bir kız bulur arkadaş olabilir miyim?"

 

"Aa diyene bak ben çok mu çirkinim."

 

"Zara hala hemen alınıyorsun. Sende güzelsin ama Çilem hala biraz tatlı olduğu için söyledim bunu."

 

"hıım beğenememiş haspam beni."

 

Kıkırdayarak Zara'ya baktım.

"Zara sende çocukla çocuk olma."

 

Kollarını bağlayarak konuştu.

"Senin için demesi kolay Çilem hanım."

 

Ne desem boştu. Zara hanım, çocuk moduna geçmişti bile. Ben Zara'nın alınganlığına göz devirirken Sevgi geldi.

 

"Hanımım uyumamış mı hâla bunlar?"

 

Yengem sitemle cevap verdi.

"Sorma Sevgi sorma! Ne yaptım uyutamadım."

 

Yengemin bunu demesi ile hemen ben devreye girdim.

 

"Evet, hadi uyku vakti."

 

"Tamam ama bir şartla."

 

"Neymiş o şart."

 

"Çilem hala bize küçük prensesin hikayesini anlatacak."

 

"Evet hala onu anlat bize, hadi hadi hadi!"

 

Heyecanları gözlerinden yansıyordu. Biraz dâha ısrar etmeye devam ettiklerinde en sonunda bunlarla inatlaşmaktan vazgeçmiştim.

 

"Tamam tamam, eğer uyuyacaksanız anlatırım."

 

Çocuklar "Yaşasın!" Diyerek heyecanla bağırırken Zara ise yerine iyice yerleşerek bizden kopuk haldeydi artık. O kamelya oturmaya devam ederken biz de çocukları kucaklayarak odalarına götürdük.

 

Çocuklar yatağına yerleşmeye başladıklarında bende derin bir soluk alarak yanlarına oturdum ve hikayeyi anlatmaya başladım.

 

" Bir varmı bir yokmuş, evvel zaman içinde kalpur zaman içinde. Günlerden bir yerde, bir krallık yaşarmış. Oranın küçük bir prensesi varmış, ama prenses hiç prenses gibi yaşamıyormuş. Babası onu karanlık bir mahsende tutar, ve çıkmasına hiç izin vermezmiş. Çünkü bir cadı tarafından lanetlenmişti kızı. Prenses ne zaman mutlu olsa başına çok kötü şeyler gelirmiş. Tabii bundan ailesi de nasibini alıyormuş.

 

Efsaneye göre prensesin mutluluğu krallığın sonu olabilirmiş. Bu yüzden bir de aşık olursa işte o zaman daha büyük felaketler onları bekliyormuş. Anne ve babası onu karanlık bir mahsene koyarak kendisini ve halkını güven altına alacağını düşünmüşler. Ama prenses daha fazla böyle yaşamak istemiyormuş.

 

Krallıktan sonsuza kadar uzaklaşmak istemiş ve bunu ailesine söylerse bunu asla kabul etmeyeceklerini biliyormuş. Bu yüzden başka bir yol bulmuş. Her yıl bir kere de olsa sıradan kıyafetlerle dışarı çıkılmasına izin veriliyormuş. Yine öyle bir günde dışarı çıkıp ormana gitmiş. Ormanda saraydan uzakta olursa tehlikeli bir şey olmazmış. Mutlu olursa, ormanda yalnız olacağı için etrafındakilerini etkilemeyecekti. İki tane dadısı olan prenses, onların gözetimi altında ormana gidebiliyormuş. Anlayacağınız prenses ancak dadılarıyla ve bir kaç muhafızla beraber dışarı çıkabiliyormuş. Gel zaman git zaman, Prensesin ormana gitme vakti gelmiş. Mahseninden çıkarak ata binip ormana doğru ilerlemeye başlamış.

 

Prenses atıyla harekete geçerken, muhafızlar da hemen arkasındaydı. Prenses planını devreye sokmak için mükemmel bir zaman bulduğunu farkındaydı ama tek eksik olan cesaretti. Prenses biraz korkuyordu. Yakalanmaktan, kurtulamamaktan korkuyordu. Bu yüzden doğru zamanı beklemeye başladı.

 

Fakat bir süre sonra doğru zamanı bulan Prenses, birden atın eğerini kendine çekerek hızlandırmaya başladı. At neye uğradığını şaşırır vaziyette şaha çıkarak hızlanırken, muhafızlar ve dadılar da neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Muhafızlar hemen arkasında ona yetişmeye çalışsalar da Prensesin izini çoktan kaybetmişlerdi.

 

Prenses ise son hız kaçmaya devam ederken kurtulduğunu düşünerek sevindi ve dâha çok hızlanmaya başladı.

 

Hızlanırken birden bire, birine çarparak neye uğradığını şaşırmış vaziyette yere düşerken, onun yere düşmesine sebep olan adam kendini toparlayarak prensesi kaldırmak için yardım etmeye çalıştı.

 

Aslında o bir prensmiş. Taya krallığından, prensesi almak için gelen bir prens. Tabii prensesin bunlardan hiç haberi yokmuş.

Prens elini uzatarak prensese yardım etmeye çalışmış ama prenses şaşkın bir halde ona bakmaktan başka..."

 

Ben hikayeyi yarılarken onlar çoktan uyumuştu.

 

"Uyumuşlar Yenge."

 

" Nihayet." Diyen yengemin bu haline gülümseyerek çocuklara yaklaştım.

 

Önce Akça'nın sonra Mert'in anlından öpüp iyi geceler dedim.

Mert hala uyanık gibiydi. Konuşarak sayıklamaya başladı.

 

"Eee sonra, sonra ne olmuş? Ne zaman anlatsan hep bu bölümde bırakıyorsun."

 

Anlından tekrar öperek huzurla konuştum.

 

"Onu da başka zaman anlatırım... İyi geceler."

 

Bu hikaye hep bir yerden yarım kalıyordu. Ben anlatırken birden uykuya dalıyorlardı. Yani anlayacağınız bu hikayenin sonu hiç gelmiyordu.

 

Çocuklara iyi geceler dedikten sonra dışarı çıkarak odama doğru yürüdüm. Tabii o sırada beni çoktandır dinleyen Sevgi de beni karşılamak için bu fırsatı kaçırmamıştı.

 

Kollarını bağlamış imâlı tavrıyla bana bakıyordu. Ben korkudan damağımı yukarı çekerken konuştu.

"Nedense bu hikaye bana çok tanıdık geliyor."

 

"Sen ne zamandandır oradaydın?"

 

"Hikayenin tamamını duyacak kadar."

 

"Kafamdan salladığım bir hikaye işte."

 

"Sadece bu mu?"

 

"Evet sadece bu Sevgi!.. Neyse burdan çıkalım, uyanmasın çocuklar."

 

Sevgi neler olduğunun farkındaydı ama çok üstüme gitmedi. Bana hep bunu atlatmam gerektiğini söyleyip duruyordu ama bunun hiç kolay olmadığını göremiyordu.

 

Sevgi'yi de başımdan savarak nihayet odama geçtim. Odama geçer geçmez de kendimi yatağa atarak direk uyudum. Ne diyebilirim, uzun bir gündü...

 

......

 

Dün gece rüyamda uzun boylu, genç, yapılı bir adam gördüm. Yüzünü bir şal ile örtmüştü. Gözleri çok güzeldi ne renkte olduğunu pek kestiremiyordum ama gözlerini çok sevmiştim. Hele bakışları o kadar güzel, o kadar sıcak ki onda, kendimden bir parça görmüş gibi hissettim.

 

Yanıma gelip bir süre beni izledi. Sanırım üstümdeki abiye dikkatini çekmişti. Gerçi bu koca çölde ben ve ondan başka kimse yoktu ama abiyenin güzelliği beni de etkilemişti. Pembeden mora, ordan da lacivert ve sonra pastel turuncuya bürünen renkleri tam renk cümbüşüne çevirmişti.

 

Uzun süren bakışlarıyla kalbim kıpıkıpır olurken birden belimden tutup beni etrafında döndürmeye başladı. Ben şaşkınlıkla omzunu tutarken artık uyumlu bir şekilde dans etmeye başlıyorduk. Ben pek dans edemezsem de o beni tutarak bir bütün gibi dans etmemizi sağlıyordu.

 

Çok güzel bir duyguydu...

 

Neyse ki hiç kimse rüyalarıma dokunmuyordu. Sanırım bana zarar veremedikleri tek yer düşlerimdi.

 

Çölün ortasında dans ediyorduk ve ben susuz kalmış bir bedevi iken en güzel vahâyı görüyordum. Rüyamdaki adamın bana gülümsemesi farklı bir huzur katmıştı içime. Sanki yıllarca aradığım bir hissin kırıntılarıydı. Benimle dans etmeye devam ederken, kulağıma eğilip fısıldadı. " Çok yakında, yine dans edeceğiz Peri kızı." Bu sözle ona bakakalmıştım. Ben şaşkınca onu izlerken, birden bir sesle uyandım. Yatağımdan irkilerek kalktığımda Mert'in haykırışları kulaklarımı doldurmuşlar.

 

"Hala kurtar beni! Gitmek istemiyorum okula."

 

Bana sıkıca sarılarak yengemden kurtulmaya çalışıyordu.

 

"Gel buraya, geç kaldın zaten!"

 

"Hala, bir şey söyle anneme!"

 

Boğazıma sarılan Mert'in kollarını gevşeterek zar zor nefes almaya çalıştım. Pek sevgili yeğenim beni boğduğunu farkına varınca da biraz sakinleşmiş gibiydi. Bende boğulmaktan kurtulmanın rahatlığıyla derin bir nefes alarak konuşmaya çalıştım. "Ama dün ne konuşmuştuk seninle, hani okula gidecektin?"

 

Mert dudak büzerek cevap verdi.

"Ama erken uyanacağımı kimse söylemedi ki."

 

Sevgi ve Zara da kapının önünde kahkahalarla bizi izliyorlardı.

 

Kızlara kızıp, susturarak Mert'e döndüm. "Halacığım, erken kalkman senin için daha iyi ama, hem daha enerjik olursun. Ne demişler erken kalkan yol alır' öyle değil mi?"

 

"Hem dün ben sana ne dedim, kızlar da var orada."

 

Zara'ya ölümcül bakışlar attığımda o ise omuz silkerek umursamadığını belli etti.

 

Mert'in sesi ile tekrar ona döndüm.

 

"Hala..."

 

"Efendim Kuzum."

 

"Okul güzel bir yer mi?"

 

Yapmacık gülümsememle cevap verdim.

 

"Evet tabii, dedim ya sana, hem yeni arkadaşlarda edineceksin."

 

"Hadi bak halanı da duydun, kalk hazırlan oğlum."

 

Yengem Mert'in elini tuttu ve dışarı çıkartarak uzaklaştı.

 

Bense hâla rüyanın etkisindeydim. Rüyamdaki adamın bana olan bakışları, sessizliği büyüleyiciydi. Hele gözleri, nefesimi kesmişti.

 

İnsan rüyasında gördüğü birine aşık olabilir mi gerçekten? Çünkü ben sırıl sıklam aşık olmuştum...

 

Yatağa tekrar uzanarak utançla yutkundum ve utana utana yüzümü kapatarak kendimi saklamaya çalıştım bunu neden yaptığımı bende bilmiyordum ama rüya olmasına rağmen utanmıştım. Ancak rüyalarımda bu kadar yakın olabilmiştim birine. Normalde böyle şeyleri pek sevmem ve lise zamanından beri maço tavırlarımla onları kendimden uzaklaştırırdım. Fakat bu adam beni etkilemişti. Kalbinin güzelliğini, bakışlarında ve sessizliğinde hissedebiliyordum.

 

Peki ya son sözlerine ne demeliydi? "Bir kere dâha dans edeceğiz Peri kızı" fısıltıyla tekrar ederken bir an kafamı sirkeledim. "Saçma sapan bir rüya Çilem! Çok kaptırma kendini."

Belki de çok anlam yüklememeliydim ama kim bilir belki yine rüyalarda dans ederiz onunla.

 

 

Loading...
0%