@maviay_63
|
Hayat insana nereden vuracağını çok iyi biliyor gerçekten. Nerde canın yanıyor ise onda en dibine batırıp çıkartıyor ve sen hiçbir şey yapamıyorsun. Elin kolun bağlı kalakalıyorsun.
İçimdeki öfke hiçbir şey ile dinemezdi artık. Savaş'ın cebindeki anahtarı çıkartarak hemen arabaya binerken bunun bedelini ödemeye kararlıydım.
Hazar Yamanın gerçek babam olduğunu, Annemin ise beni terk ettiğini yeni yeni hatırlamaya başlıyordum artık. Bana annelik yapan başka bir kız vardı. Çok gençti. Ben hâla beş yaşlarında falanken bana annelik yapmaya çalışıyordu. İyice düşündükten sonra onun küçük gelin olduğunu yavaş yavaş anlamaya başladım. Hazar ağa ile berdel olan küçük gelin. Annem de Mavi idi belki de. Zaten onun ilk ve tek aşkıydı. Başka bir cevap gelmiyordu aklıma.
Küçük gelin olarak başkasına verilmeye çalışıldığım günü de hatırlamaya başladım. Şu çok kıymetli dedem Sefer Yaman'a rağmen babamın beni korumaya çalıştığı günü.
Arabayı kenara çekerek derin bir nefes aldım. Bugün hesap sorma zamanıydı. Bana bunca zaman çektirdiler her şeyi tek tek ödeyeceklerdi.
Arabadan inerek konağın önünde durdum. O an tüm o yaşanılan şeyler gözümün önüne geldi. Silah patlatarak burdsn çıkmaya çalıştığım zamanlar, uçurumda haykırarak söylediklerim şeyler ve Savaş'ın oyunları...
Birden bire dolan gözlerimi silip burnumdan soluyarak kendime gelmeye çalıştım. " Sana da sıra gelecek Savaş Efeoğlu. Ah pardon pardon Acar Soyman. Sen de bunun bedelini ödeyeceksin. Ama senden önce..."
Elimdeki silahı çekerek havaya üç el ateş ettim. Silah sesiyle bir şeylerin devrilme sesi geliyordu bile. Fakat bu onların için daha başlangıçtı.
" Yaman ailesi, çıkın! Çıkın ve tek tek hesap verin! Benden aldığınız her şey için bedel ödeme vakti. Şimdi!"
Hiddetle açılan kapının ardındskinin kim olduğunu tahmin etmek zor değildi.
" Sen ne yaptığını zannediyorsun lağım faresi!"
Sefer ağa tam da tahmin ettiğim gibi bana tokat atmak için yaklaşırken başının ortasına nişan alınan silahla bir an durarak dehşetle bana baktı. Tıpkı onun gibi diğerleri de bana dehşetle bakıyordu. Tabii, onlar için benim gibi bir korkağın buna cesaret edeceği akıllarının ucundan bile geçmiyordu.
" Sen...sen ne yaptığını zannediyorsun? İ...indir o silahı."
Bir anda dili tutulan Sefer Yaman, görmek istediğim bir manzaraydı.
" Benden çaldıklarınızı geri almaya geldim. Benim geçmişimi, babamı her şeyimi!"
" Kızım gel içeri sakince..."
"Sakın!..sakın bir adım bile atmaAA!"
Hayriye teyze ve diğer çalışanlar da bize korkuyla bakarken, ben ise kararan gözlerimle hayatımı mahveden aileye bakıyordum.
"Sizden öyle iğreniyorum ki."
Sefer Ağa'nın gözlerine öfkeyle bakarken, içimde bir gram korku kalmamıştı. Onu şuracıkta öldürebilirim. İçim öyle ki intikam ateşiyle dolup taşmıştı ki, her şeyi gözden çıkarmıştım. Hem de her şeyi.
" Bazen şüphelenirdim biliyor musun? Acaba evlatlık mıydım? Diye. Fakat maalesef ki Ekrem dedeciğime benzediğim için bu inkar edemeyeceğim kadar gerçekti. Yıllarca 'babam!' Olarak bildiğim adamın dedem olduğunu bilmek ne kadar saçma bir şey değil mi?"
Bunu yıllarca babam zannettiğim adama bakarak söyledim. " Her gün bu içerideki kahvaltı masasından yer vermediğiniz torununuzu koruyamadığınız için gurur duyuyor musunuz?"
" Evet! Ben gurur duyuyorum!"
Bunu söyleyen Sefer Ağa beni şaşırtmamıştı. Bana olan nefreti zaten bildiğim bir şey iken tavırları alışıldık bir şeydi işte.
" Torunumun katilini sevmemi bekleyemezsin benden."
Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştu sanki. Benim öldürdüğümümü söyledi o. Bu...bu nasıl olur.
" Baba, sırası değil!"
Ekrem Yamanın uyarısını tiiye bile almayan Sefer Yaman öfke kusan gözlerle bana bakarak konuşmaya devam etti.
"Senin yüzünden Hazar öldü. Senin yüzünden!"
Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibiydi. Bu adam hâla beni mi kandırmaya çalışıyordu?
" Her şeyi hatırlıyorsan, sana ısrarla dışarı çıka dediğimi de hatırlıyorsundur. Eğer çıkarsan baban ölür dedim! Düşmanlarla orta yolu bulana kadar evinde kal dedik sana! Fakat sen ne yaptın!"
" Baba tamam! Yeter!"
Babamın bağırmasıyla dedem burnundan soluyarak susarken, kafamdaki bulanıklık berraklaşıyordu sanki. Ayağıma yeni giydiğim kırmızı topukları da hatırlıyordum. Hazar Yaman almıştı bana. Yani babam. Yedi yaşına yeni girmiştim. Doğum günü hediyesi olarak almıştı bana. Doğum günümde kaçırıldığım gün.
" Babanın canına kast etmek ister gibi inadına dışarı çıktın! Sen babanı hiç sevmedin ki! Hep şımarık, burnu havada bir çocuk oldun!"
Sefer ağa hırpalamak için bana yaklaşırken, silahı başına doğrultarak öfkeyle konuşmaya devam ettim.
" Ondan önce de benden nefret ettiğinin farkındaydım. Boşuna uğraşma! Ne yaparsan yap senin hiç bir lafına inanmıyorum, inanmayacağım. İllaki bir sebebi vardır. Bundan eminim."
Alayla sırıtarak müstakbel dedem Ekrem Yaman'a dönerek konuşmaya devam etti.
" Görüyor musun? Kendini haklı çıkartıyor nasıl da."
Sefer ağa'nın sözleri beni çileden çıkarırken öfkeyle bağırdım.
" Senin canına kast ederim ama babamın asla!"
Öfkeli gözlerle baktığım Sefer Yaman, bu küstahlığımla daha çok öfkelenmişti. Ben ise hâla içten içe küçük birnçocuk gibiydim.
" Ben ne kadar aptalmışım. Ne kadar da safmışım böyle."
Ağlama Çilem, vicdanı körelmiş bu adamın karşısında ağlarsan köpeksin Çilem, köpek!
" Beni kaçırdıklarında kurbanlık koyun gibi vermeye razı olduğunuzu ve küçük gelin olmamda hiç bir sakınca görmediğiniz de hatırlıyorum. İlk başta buna onay vermiştin Sefer ağa, fakat zavallı babam buna engel olmak için elinden geleni yaptı. Beni sadece onlardan değil, sizden de korumak için her şeyi yapıyordu."
Annem bana acıyla bakarken göz devirdim sadece. Geçmişi benden daha iyi biliyorlardı çünkü.
" Hepiniz susarken! Bir babam sesini çıkardı! Bir babam korumaya çalıştı beni!"
Müstakbel nenem menekşe hanım göz yaşlarıyla bana bakarken yavaş adımlarla bana yaklaşarak bu sefer okonuşmaya başlamıştı. Herkes dikkatle ona bakarken ben de merakla ve korkuyla bakıyordum.
" O zaman söylesene kızım, neden dışarı çıktın? Sana defalarca çıkma dememize rağmen neden çıktın!"
Menekşe Yamanın sesi konakta yankılanırken, kalbim cız etmişti sanki. Sahi? Neden ben dışarı çıkmıştım ki, hem de onca korumaya rağmen neden çıkmıştım ki, nasıl çıkabilmiştim?"
" Hatırlamıyorum." Diyebildim sadece. Bir an suçluluk hissettim, fakat bu uzun sürmedi. Beni suçlu durumuna düşürmelerine izin veremezdim. Artık yeter.
" Siz nasıl bir hastasısızız ki yedi yaşındaki bir çocuğun kötü biri olacağını düşünebildiniz. Bu kadar mı kararmış kalpleriniz."
Yutkunarak anneme bakmaya çalışırken annemdeki mahcubiyet geri gelmişti. Fakat o da birden kayboldu. Yerine haklı çıkma isteği geldi içinden. "Seni sevmeye çalıştım. Seni affetmeye çalıştım. Ama olmadı! Hazar'ımın ölümünden sonra seni affedemedim! Her seni gördüğümde Hazar'ın kanlar içindeki halini hatırlıyordum."
Ekrem Yaman, Menekşe hanımı tutmaya çalışarak sakinleştirmeye çalıştı. Fakat o durmadı. Madem raydan çıktı iyice çıksın diyordu.
" Seni zorla küçük gelin yapacakları sırada Hazar yetişip kurtarmaya çalıştı. Sen de öyle bir lanet vardı ki, önce küçük gelini, sonra da onu kaybetmemize sebep oldun! Senin uğursuzluğun tüm aile yapışmıştı!"
İçindeki gerçekleri kusarken ağlamamak için içimde savaşlar vermeyi bile bırakmıştım. Artık etkilenmiyordum. Çünkü benim suçum değildi. Benim doğmam benim suçum olamazdı. Bir bedel konuşulacaksa da ben onu çoktan ödedim. Hem de hayatım boyunca.
Müstakbel nenemin yanına eski annemin yanına giderek omuzlarından tuttum. O biraz ürkmüş gibi bakarken, yüzüne eğilerek sinirle gülümsedim. Bu tavrım onu dehşete düşürmüştür.
Evet, bu Çilemden hiç beklemediği tavırları görüyordu. Belki de ondan özür dileyip kendimi affettirmemi bekliyordu.
"Hafızasını kaybedip hiç bir şey hatırlamayan masum bir çocuktan hıncını çıkardınız. Tebrik ediyorum neneciğim. Gurur da duyuyor musun kendinle?"
Gözleri şaşkınlığıyla daha çok açılırken, Savaş'ın sesi gelmeye başlamıştı birden. Anlaşılan birileri beni nihayet bulmuştu.
Tabii Aslı ve Berenin de çoktan haberleri olmuş gibi, onlar da benim yanıma gelerek sakinleştirmeye çalıştı.
Silahı bana doğru gelen Savaş ve kızlara doğru uzatırken bir an durarak bir adım gerilediler.
" Hiçbirinizle artık uğraşamam. Allahınızdan bulun."
Özellikle Savaş'a bakarak bütün bunları söylerken, Aslı ve Beren de şaşkın ve endişeli yüz ifadeleriyle birbirlerine baktı.
Ben ise hiç kimseye aldırış bile etmeden sadece arabaya binip onlardan uzaklaştırmaya çalıştım. Bunu gören Savaş ve kızlar da peşimden gelmeye başlamıştı. Hiç kimseye aldırış bile etmeden arabayı sürmeye devam ettim.
" Madem herkes arsız, herkes haklı çıkma peşinde, ben de artık aldırmayacağım. Artık o eski aptal kızı mumla arayacaksınız. Mumla!"
Arabayı biraz hızlandırmaya başladığımda, içimdeki öfke de artmıştı. Ve bebeğimin öfkesi de sancılarla belli etmeye başlıyordu kendini.
Konağa kadar dişimi sıkmaya çalışırken, derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Çünkü sancılarım daha çok artmaya başlıyordu.
" Bebeğim, ne olur sırası değil. Annene güç vermen gerek ne olur."
Acıyla dişlerimi sıkarken, en sonunda dayanamayıp arabayı köşede durdurmak zorunda kaldım. Sancılarım kendini daha çok göstermeye başladığında titrek nefeslerle derin nefesler almaya çalıştım.
O sırada kızlar ve Savaş kapımı tıklatıp açmam için adeta çırpınıyorlardı.
" Aç kapıyı Güzelim. İyi değilsin sen."
Karşımda duran adama baktım, bir de kendime ve bir şeyi daha net anlamıştım. Biz diye bir şey kalmamıştı. Her şey bitmişti. Hem de her şey.
Yutkunarak başımı koltuğa yaslarken, bir süre arabada bekledim. Sonra dışarı çıkarak kızların arabasına doğru yürüyerek " Beni hastaneye götürün." Dedim üstün körü.
Kızlar ise şaşkınlığını bir köşeye bırakarak benimle beraber yürümeye başladı. O sırada Savaş tam koluma dokunmak üzereydi ki, hemen geri çekerek öfkeyle " Sakın! Seninle artık hiçbir bağım kalmadı. Artık uzak dur benden." Diye bağırdım.
Elini indirmekle yetinirken, arabaya binerek gitmemizi bekledim. Aslı ve Beren de bir süre ikimize bakarken benim onları terslememle kendilerine gelip arabayı çalıştırmaya başladı. Ardımdan bakakalan adamı dikiz aynasından seyrederken kalbim cız etmedi değil. Onunla sanki bir yıl değil de yıllarca beraberdik. Fakat o bana bir günde yabancılaşmıştı.
Artık gönlümdeki Savaş ağa ölmüştü. Tamamen bir yalandan ibaretmiş ve ben de buna inandım. Hem Dr her gün her gece.
Tekrar nükseden sancımla karnıma sarılırken Beren arkadan omzumu ovmaya çalışarak konuşup sakinleştirmeye çalışıyordu.
" Tamam, tamam sakinleş. Birazdan orada olacağız tatlım. Lütfen sakin ol."
Siyah saçlarını arkaya atan Aslı ise burnunda soluyordu. "Eh be kızım, eh be kızım! Stres yapmanın sırası mıydı? Bebek elden gidecek."
"Zaten yaşasa da hayatından bir şey anlamayacak merak etme. Yalancı bir babanın ve istenmeyen bir annenin elinde çekeceği var."
Son sözlerimle dişlerimi sıkarak söylerken, derin nefesler almaya çalışarak sakinleşmeye çalıştım. Hızlı hızlı nefes alıp vermeye başlarken, bu sefer Beren artan sancımla Aslı'ya ayar vermeye başladı.
"Aslı, bu sitemlerini başka bir zamana sakla ne dersin? Kız burada doğurur seninle!"
" Tamam tamam bir şey demedim. Teyzecim sen de sakin ol. Bak geldik hastaneye."
Sinirle sırıtarak bu sefer gülmeye başladım. Bu halde bile güldürmeyi başarıyorlar yemin ederim.
" Teyzesi, seni dinleyeceğimi zannetmiyorum." Zorlanarak çıkan cümlelerimi bitirirken, Beren omzuma daha çok masaj yapmaya çalışarak kendime getirmeye çalıştı.
" Bak gör doğduğunda teyzeleri ona bebek arabası, oyuncak bir sürü şey alacak. O yüzden annesi artık dert etmemeye çalış. Bebeşimiz hissediyor ya malum. Biraz pozitif olmaya çalış."
" Berencim nasıl pozitif olsun kız? Dedesi hâla onu öldürecek gibi bakıyor, annesi onu suçlu durumuna düşürmeye çalıştı, Savaş desem o ayrı muamma. Zaten ona niye kızgın olduğunu da anlamadım ya neyse."
" Tamam susun! Aaa yeter! Başım çatladı. Güya bana pozitif şeyler aşılayacaksınız. Bu ne bir toprak atmadığınız kaldı."
" Tamam sustum." Dedikten sonra yavaşça frene basarak cümlesine devam etti.
"Bak geldik de hastaneye." Aslı'ya göz devirerek dışarı çıkarken Savaş'ın da arabadan inmesiyle şaşkınlığımı gizleyemedim. Ardımızda kalırken vazgeçeceğini düşünmüştüm.
Ona aldırmadan hastaneye giderek bir gece geçirdiğim kata çıkarak doktorun yanına gittim.
Doktor bir kaç tetkiklerden sonra gidebileceğimi söyledi. Asansöre binerken kızlar sessizliğini koruyorlardı. Ben de aynı şekilde.
Nihayet kapı açılırken, kızların arabasına geçerek eve doğru yol aldık. Kızlar onlarla eve gelmemi istedi ama ben istemedim. Bu gece, o konakta kalacaktım. Bunda kararlıydım.
Kızlar ilk başta itiraz etse de çok üstelemedi. Beni bırakarak gittiler. O sırada arabayı kenara park eden Savaş da yanıma gelirken, şaşkınlığını saklayamaz halde bana baktı.
" Bugün odama gelmeyeceksin. Anlaşıldı mı? Seni yanımda istemiyorum."
Hızla arkamı dönüp konağa girerken Savaş'ım ne yapacağı artık umrumda değildi.
Hızla odaya girip kapıyı arkamdan kilitleyerek kapıya yaslandım. " Evet Çilem. Artık yapayalnızsın. Bir ailen kalmadı."
İçim hiç bu kadar acımamıştı. Hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim kendimi. Bir süre sonra bebeğim aklıma geldi. Bebeğimin varlığı beni inkar edemeyecek kadar rahatlatıyordu.
" Artık sen ve ben varız minik bebeğim."
|
0% |