Yeni Üyelik
51.
Bölüm

51. Bölüm

@maviay_63

Sevmeden aşık olunur mu? Sevmek için illaha aşık mı olmak gerekiyor?

 

Gönüller muhabbetle birleştirilir, muhabbetle sevgi bağı oluşturulur. Muhabbetle aşık olunur.

 

Sen, emek verdiğin kadar sevilirsin, emek verdiğin kadar da seversin.

Yani her şey senin elinde...

Bu yüzden, kimi seveceğine dikkat et. Bunu sen seçiyorsun...

 

 

 

Sabaha doğru uyandığımda, yanı başımda uyuyan güzel gözlü kadınımı sonradan fark ettim. Ne kadar da çok özlemişim onu. Onun yokluğu içimde bir boşluk oluşturmaya başlamıştı. Öfkeli bakışları, çatık kaşları hiç alışık olmadığım şeylerdi. Bazen kızardı evet, ama böyle değil. Bu kadar sert değil ve maalesef ki haklıydı da.

 

Niyetim asla duygularıyla oynamak değildi. Sadece onu bu çıkmazın içinden çıkarmaya çalışıyordum.

 

Evlenene kadar onu korumaktı niyetim. Küçükken, yeni doğduğunda onu ilk defa bu kulübede görmüştüm. Onun komşusu sayılırdık. Annem ve ben de buralarda yaşardık. Hemen karşıda, yani arabada beklediğim yerde bir zamanalar bir evimiz vardı.

 

Bazen pencereden Hazar ve Maviye bakar, imrenerek iç çekerdim. Annem ile babamın problemlerinden güzel bir aile tablosuna alışkın değildim. Sonra bir gün Mavi'nin bir bebek beklediğini öğrendim. O zamanlar abla derdim tabii ona.

 

Yanına gider hayretle büyümüş karnına bakardım. Şimdi bir bebek mi var içinde derdim hayretle. O sıra dört yaşlarında falandım. Mavi de yedi aylık hamileydi. Mutlu bir çift olmalarına rağmen bazı problemleri vardı, fakat yine de mutlu olmayı başarıyorlardı.

 

Bu hayatta kimsenin tam tamına mutlu olamayacağını ilk o zaman kavramaya başlamıştım.

 

Bebek doğduğunda, yani ikizler doğduğunda çok sevinmiştim. Çocuk aklımla oyun arkadaşı bulduğuma mutlu olurdum.

 

Kaderin cilvesi işte, ilk Çilem'i görmüştüm. Yani başımda uyuyan güzel kadını. Onu ilk gördüğümde çirkin demem herkesi güldürmüştü. Evlilik zamanımızda bile bunun konusunu yine açmıştı Reha. Hiç aklından çıkmamıştı anlaşılan.

 

Neyse, o zaman yanı başımda uyuyan güzelin adı Mehirdi. Kız kardeşin adı da Hiraydı. Fakat Hira üçüncü yılı bitiremeden ölmüştü.

 

Üçüncü yıllarından bir süre sonra biz de annemle evi terk etmek zorunda kalmıştık. Başka bir yere taşınıp hayatımızı daha iyi bir düzene sokabileceğimizi düşündük. Fakat işler hiç öyle yürümedi. On bir yaşıma bastığımda annemi de kaybetmiştim.

 

Annemi, babam yüzünden kaybetmiştim. En son, tekrar eve geldiğinde büyük bir belayla gelmişti. Birini öldürmüştü. Bu yüzden kan davası çıkmıştı başımıza. O kadar çok sarhoş olmuştu ki, artık bilinci yerinde değildi. Öfkeden anneme saldırıyordu. Ben tabii engellemek için her şeyi yapmaya çalıştım fakat olmadı. O gün, elindeki silahı çıkartarak bir anda annemi sonsuza kadar benden almıştı.

Başımdan kaynar sular dökülmüştü. Ne yapacağımı bilmiyordum. Babam Ne yaptığını fark ettiğinde elindeki silahı korkuyla bırakarak kaçmıştı. Ben ise annemin başında durarak uyandırmaya çalıştım. Fakat uyanmadı. Onun o güzel sesini bir daha hiç duymadım. Annem o gün beni terk etmişti. Beni sonsuza kadar bırakmıştı.

Cenazesinin nasıl geçtiğini anlamamıştım. Her şey bir anda olmuştu ve bir anda bitmişti.

 

Benim babam annemi hiç sevmedi. Onunla evlenmek için evlendi. Fakat annem babamı seviyordu. O masum kalbiyle ona da bana da sevgisini veriyordu. Fakat...fakat bazen sevgi yetmiyormuş. Hele ki tek taraflı sevgi imkansız bir şeymiş.

 

Hayatım boyunca sert bir çocuk olmak zorunda kaldım. Ailenin sorumluluğunu alan bir çocuktum. Efeoğlu ailesi, beni Hazar Yaman sayesinde tanımıştı. Reyyan ana ve Osman baba da beni öz evlatları gibi sevmişti. Hayatım boyunca hiç kimseden ayırmadılar beni. Ne Polat'tan ne de Yılmaz'dan. Yılmaz da annesiz büyüdüğü için onun acısını en iyi ben anlarım. Bu yüzden kendimi ona daha yakın hissettim. Onunla gerçekten abi kardeş gibi olduk. Fakat şöyle bir şey vardı. Yılmaz biraz yüzsüzdü. Dışarda kimseye belli etmez ama çekememezliği vardı. Her şey onun olsun isterdi. Efeoğlu olmasına güvenmekten mükellef her şeyi hak ettiğini düşünürdü. Her şey onunmuş gibi davranırdı. Şimdi biraz daha durulmuş tabii.

 

Berdel olmasını kararlaştırdıkları gün, kafayı Zara denen bir kıza takmıştı. Çocukken maç oynarken onu görmüştüm. Tanıdık birine benziyordu fakat çıkaramıyordum. Belki de Çilem'in kuzeni olduğu için ona benzetmiştim.

 

Yılmaz o gün, berdel günü hiç beklemediğim bir şey söylemişti. O gün bana ve Emin'e eğer Çilem denen o kızla zorla evlendirilirsem, gerekirse üstüne kuma getiririm yine de Zara'dan vazgeçmem demişti. Eminle korkuyla birbirimize bakakalmıştık. 'Bunu gerçekten yapabilir miydi?' Diye geçirmiştim aklımdan.

 

Hüzünle yanı başımda uyuyan karımın başından hafifçe öpüp başını usulca kendime çekerek sarıldım.

 

Buna izin veremezdim. Böylesine aşık bir çiftin kızının bunu yaşamasına izin veremezdim. Zaten Hazar ölmeden önce son mektubunda, (çok sonradan aldığım mektubunda.) benden son bir iyilik istemişti. Kızını ailesinden biri olarak görmemi, ben ve Reha'nın da ona sahip çıkmamızı istemişti. Çünkü o da çok iyi biliyordu, Sefer Ağa denen o adamın elinde solup giderdi. Belki de berdel gününde olduğu gibi ölürdü.

 

Mektubu aldığımda on sekiz yaşlarında falandım. O zamanlar Reha'dan haber alır ne durumda olduğunu öğrenirdim. Reha ve ben onun korumaya adamıştık kendimizi. Bunu bir borç olarak görüyordum ben. Fakat evlilik bambaşka bir seviyeydi. Yılmaz'ın kuma olayını çıkarmasından sonra ben artık bir adım atmam gerektiğini anlamıştım.

 

Yanı başımda uyuyan bu kadını çocukluğumdan beri hiç görmemiştim. Sadece Reha'dan haber alır, iyi olduğundan emin olurdum.

 

Mardinde yaşamadıkları için de pek rastlamadım. Bu yüzden onu nehir kenarında görürken biraz şaşırmıştım. Güzelliği mi beni etkilemişti, yoksa o anki ürkekliği mi bilmiyorum. Fakat onu gördüğüm zaman, yüzüme çarpan rüzgar içimden geçiyordu sanki. Kalbimden esip gidiyordu.

 

O an ki şoku atlatırken onu daha önce gördüğümü hissediyordum. Hiç görmedim, ama yabancı da gelmemişti.

 

Sonradan fark ettim ki beş yıl önce rüyalarımda gördüğüm kızdı bu. Fakat aldırış etmemiştim. Orada sadece bir görevim vardı. O kızı bu girdaptan kurtarmak. İki yolu vardı. Ya ölüm, ya da üstüne bir kuma gelmesiydi.

 

Çilem'e usulca yaklaşarak huzurla gülümsedim. Sonra gözlerimi yumarak anlımı şakağına yasladım. "Duyguları ölmüş bir adamdan, yeniden dirilen bir adama çevirdin beni. Bunu nasıl yaptın?"

 

Ondan haberdar olduğumda, sevgililerim de yok değildi. Fakat onu bir abi gibi sahiplendiğimden, asla öyle görmedim. O an bir yabancıydı benim için, fakat bir o kadar da yakın.

 

Hazar Yaman, ailesi olarak görmemi isterken, bunu kastettiğini o da düşünmemiştir sanırım. Ben de öyle...

 

İlk zamanlar sıradandı benim için, tıpkı onun için de sıradan olduğum gibi. Fakat onunla vakit geçirdikçe, onunla konuştukça kalbime dokunmaya başladı. Onun o hassas tarafı, tertemiz saf kalbi beni ona çekiyordu. Kimsede göremediğim samimiyeti onda görüyordum. Sevgililerimde kendimi bulamıyordum. İyi insanlardı elbet. Onlar da merhametli, temiz kalpli insanlardı belki de, fakat onlarda Çilem de gördüğüm hiçbir şeyi görememiştim.

 

Ben de mutsuzdum. Hayatımın aşkını bir gün bulmak umuduyla beklerken zorla evleniyordum. Aslında ilk başlarda onunla ilgilenmeyecektim. Sadece öyle konuşup geçecektim fakat onun bu kadar çok üzüldüğünü görünce bunun kötü fikir olduğunu anladım. Bu yüzden onu eşim olarak görmeye çalıştım. Onu tanımaya, yaşamaya başladım ve onu tanıdıkça, onu yaşadıkça daha çok yaşamak istedim.

 

Ben...ben bir süre sonra bana ait olsun istedim. Benim olsun istedim. Bu isteği eskiden içimde tutardım. Bazen ona sert davranarak kendimden uzaklaştırmaya çalışırdım. Belki benden nefret eder de uzaklaşır diye. Fakat olmadı. Ben ona sert çıkıştıkça daha çok bağlandım. O da öyle. Çünkü her kavganın sonunda yine birbirimize bağlanıyorduk.

 

Bir mıknatıs gibi ne kadar uzaklaşırsam, onu o kadar çok çekiyordum. Sonradan anladım ki aşık olmuştum ben ona. Bunu da Baran denen o adamla çarşıda konuşurken anlamıştım. İlk defa nefesim daralmıştı. İçime bir sıkıntı girmişti sanki. O adamın bir zamanlar onun arkadaşı olması ayriyetten etkilemişti beni. Ben de olabilirdim. Ben de onunla böyle bir çocukluk yaşayabilirdim. Fakat yaşayamadım. Gerçek adımı bile söyleyemedim ona. O gün Alev'in Polat'ı neyle tehdit ettiğini öğrendiğimde, Çilem'i hemen odasına göndermeye çalıştım. Bunu öğrenmesini istemiyordum. Çünkü onu kaybediyordum. Gün geçtikçe daha çok kaybetmeye başlıyordum.

 

Geçmişimi bilmesini istemedim. Karımın bana acımasını istemedim. Çünkü çocukluğumdan beri hep acınan bir çocuk olmuştum ve o günleri artık geride bırakmak istiyordum. Güçsüzlüğümü görmemeliydi. Bu kan davası yüzünden yine zarar görmemeliydi. Bu yüzden biraz sert çıkışmıştım o gün. Benden nefret etmesinden korktum, onu kaybetmekten korktum.

 

" Kendini, seninle bulmuş bu adamı terk etmeyeceksin değil mi? Bunu bu adama yapma."

 

Az önce bana dönerek yan yatmasını fırsat bulup anlından uzunca öptüm. Yakınımda olması bile nefes almama yetiyordu.

 

" Ah Peri kızı, halbuki yeni başlamıştık seninle."

 

O gün, doğum gününü kutladığım o gün kalbin ne kadar temizse artık bende bir değişim olduğunu hissettin. Aslında, sana gerçekten aşık olduğumu fark ettiğimi fark ettin. Fakat bilmiyordun. O gün yepyeni yeni bir adamlaydın. Fakat bunu bilmiyordun.

 

"Hayatımız çok başka olabilirdi. Belki de bu kulübe de beraber büyüyebilirdik. Sen burada, ben karşıda iki çocuk büyürdük. Birlikte oynar, birlikte büyürdük. Sonra ben sana aşık olur, duygularımı söylerdim. Sen de etkilerdin belki. On sekiz yaşına girer girmez de evlenirdik. Babanın bu konuda zorluk çikarabileceğinden şüphem yok. Fakat kabullenirdi. Seven anlar çünkü. Seven, sevenlerin ayrı kalmasını Niye istesin ki?"

 

Kısıkça söylediğim cümleler gülümsetmişti beni.

 

"Kim bilebilirdi ki yıllar sonra tekrar burada bulaşacağımızı."

 

Başında usulca öperek gözlerimi tekrar yumdum. Onunla bu uykuyu bile özlemiştim. Son kez başından öperek sarıldım. "Senden asla vazgeçemem. Benim sizden başka hiç kimsem yok çünkü. Olamaz da."

 

Derin bir nefes alarak yanına yaklaşıp usulca yanağından öptüm. " Ben nefes aldıkça bu adam sizi terk etmeyecek Çilem Soyman. Bunu öğreneceksin. Kızsan da, öfkelensen de öğreneceksin."

 

Loading...
0%