@maviay_63
|
Bu Mavi'nin burada ne işi var böyle?"
" Belli değil mi?" Dedi yanındaki adam. "Kızı için gelmiş. Yıllar önce terk ettiği kızı için." Tutulmuş nefesimle kadına döndüğümde, gözlerinin içine bakakalmıştım. İçimdeki duyguları artık tarif edemiyordum. Şimdi, karşımda duran bu kadın benim annem mi? Yoksa ben rüya mı görüyordum?
Bir süre herkes derin bir sessizliğe boğulurken, kadın tekrar konuştu. (Yani annem olduğunu öğrendiğim kadın.)
" Kızımla beraber bu kızların da berdelini bozuyorum. Bunu tüm ahali duysun. Onları himayem altına aldım."
"Bir şey demedikçe hepiniz kafanıza göre iş yapar oldunuz! Bu ne kepanzeliktir böyle. Bir töre..."
" Siz kafanıza göre kızlarınızi kurbanlık koyun gibi herkese vermeyi biliyorsunuz ama."
Kızların yanına giderek öfkeyle konuşmaya devam etti. "Bu kız! O manyak kocası yüzünden dayak yiyor. Her gün, her saat!"
Sonra diğer kadını göstererek konuşmaya devam etti. " Bu kız! Bu kız hamileydi! Kocası onu komalık hâle getirene kadar! Bebeğini öldürdü kocası! Üstelik altı aylık bebeğiydi. Karnında can verdi!"
Hüzünle onlara bakarken çaresizliklerini gözlerinde okumuştum resmen. Ne kadar zor bir şeydi böyle. " Bu kadın, hepinizin gözü önünde üstüne kuma getirildi sesiniz çıkmadı. Kızcağız kahrından mahvoldu. Hiç mi Allah'tan korkmazsınız! Kuma getirmesi yetmiyor gibi bir de kadını dövmeye başlamış."
Herkes kendi aralarında konuşmaya başlarken, o da konuşmasına devam etti. " Bu kız evliliğe rızası olmadığı halde zorla evlendirildi. Üstelik imamın önünde de resmi nikahta da kabul etmedi. Yine de babasının rızası var diye evliliği kabul ettiler. Söylerim size! Allah katında hükmü var mı sizce? Yok! Bu kadınlara yapılanların hiç bir haklı tarafı yok!"
Bür kaç adam öne çıkarak kadının dediğine hak verir gibi oldu. Dini nikahta kabul ettim dememiş. Yani bunun bir evlilik olduğu söylenemez.
Berdel ile evlenen insanların bazıları hayatlarını olağan bir şekilde zor da olsa huzurla devam ederken, bazıları ise o kadar şanslı olmuyordu.
Mavi, bir kaç adım öne gelerek bu sefer sakince ve kendinden emin bir şekilde konuşmaya devam etti. " Eğer buna itiraz eden olursa, işte o zaman ben de tüm gücümü kullanır, Urla'daki tut, Mardin ve Adana'daki kadar tüm ağaları bir araya getirir bu konu hakkında yine konuşurum."
Herkes bu söylediğini öfkelenmiş gibi itira eder gibi olsa da ufak uğultulardan başka bir şey çıkmadı. " Biliyorsunuz, bir hanım ağa olarak buna yetkim pek âla var. Hatırı sayılır çevrem de var. Bunu dilerseniz uzatabilirim."
Agaların en yaşlısı olan Fırat ağa öne geçerek omzunu dikleştirdi ve kolunu arkaya bağlayarak cevap verdi.
"Bugün bunları bilmemiz iyi oldu. Bu konuda bir şey diyemem. Onların da canı var. Ne kadar töreden vazgeçemesek de, bu kadınların zulme uğramaları da gönlümüzün razı olmayacağı bir şeydi. Bizim de analarımız var, bacılarımız kapılarımız. Zalimin eline de veremeyiz."
Düşünceli halde bir süre durduktan sonra bir kaç adım yürüyerek Mavi'nin karşısına geçti. Ben ise yaşadığım şokla Savaş'ın koluna tutunmuştum. Meğer gerçek annemin karşıma çıkacağı günler de görecekmişim.
" Elindeki gücü çok iyi bilirim Mavi hanım. Neler yaşadığını da..."
Bunu derken bana baktığında içlerinden sert tavırlı olan ağalardan biri öne çıkarak tekrar söylenmeye başladı.
" Bu kadınlara sahip çıkacağın kadar kızına da sahip çıksaydın da samimiyetine inanabilseydik."
Acaba Sefer dedem mi tuttu bu adamları. Ne bu böyle bizi nakavt etmek için ellerinden geleni aralarına koymuyorlar!
Mavi, oldukça sert ve ciddi ifadesiyle karşısına çıkarak yavaşça vana döndü. " Onu ben terk etmedim. Benim kızımı, kızlarımı zorla elimden alan büyük dedeleriydi."
Herkes okları Ekrem yaman'a çevirdiğinde o da bizim gibi şoka uğramış gibi bakıyordu.
Mavi bu sefer Ekrem yaman'nın yanına giderek tam karşısında durdu." Tüm ağalar bilsin! Ben kızlarımi terk etmedim. Sefer Yaman beni tehdit ederek onlardan zorla koparmıştı. Beni Hazardan boşamaya zorlanmıştı. "
Herkes iç çekerek şokla kadını dinlemeye devam ederken, ben de titreyen bacaklarımla Savaş'ın koluna daha sıkı tutundum. Bir an gözlerim kararmıştı.
Çaresiz bakışlarla bana bakarak konuşmasına devam etmeye çalıştı. "Sonra da bana kızlarımın öldüğünü söyledi."
Uğultular tekrar başlarken babam da en az benim kadar yıkılmış gibi görünüyordu. Öğrendiği gerçekler karşısında en az benim kadar beyninden vurulmuşa dönmüş gibiydi.
" Bu yüzden de bugün burada olmamın en büyük sebebi kızımdır."
Yanıma gelerek hüzünle ellerini uzattı. " Seni bu esaretten kurtarabiliriz kızım. Yeter ki benimle gelen."
İnsanlar, tutulmuş dilleriyle bize bakakalmışlardı sadece. Herkes nefesini tutmuş bizi izliyordu. Ben ise Ekrem Yamana döndüm. Yani yıllardır babam zannettiğim adama. Herkes merakla bizi izlerken Fırat ağa araya girerek bu toplantıyı burada bitirmeye çalıştı. " Bundan sonrası aile meselesine girer. Biz kalkalım."
Kimse bir şey demeden yavaş yavaş ayaklanarak dışarı çıktı. Herkes arabalarıyla uzaklaşırken Ekrem Yaman da burnundan solarak öfkeyle söylenmeye başladı. " Bunun hesabını vereceksin baba!"
Tam kapının girişine gidip çıkacaktım ki, kararan gözlerimle nerede olduğumu anlayamamıştım. Sanki rüyalar aleminde derin bir boşlukta süzülüyor gibiydim. Fakat gözlerimi tekrar açmam ile karşımda Savaş'ı fark ettim. Hafifçe yanağımı tokatlayıp kolonya koklatmaya çalışıyordu. Ben ise yeni yeni açılan bilincimle nerede olduğumu kavramaya çalışıyordum.
"Nerdeyim ben? Ne oldu?"
"Bayıldın birden bire. Kalabilecek misin şimdi?"
"Bilmiyorum." Dedim halsizce. Elim ayağım boşalmış gibiydi. Sanki ayağa kalksam kemiklerim kırılacakmış gibi hissettmiştim.
Çok geçmeden yine göerim karardığında tekrar bayılmışım. Bunu uyanıd uyanmay kendimi bir hastanede bulurken fark ettim.
Koca hastanede tek başıma kalmıştım sanki diye düşünmeye başlarken dışardan sesler gelmeye başlamıştı.
Neler olduğunu anlamak için ayaklanmaya çalışırken kolumdaki serumu yavaşça çıkartarak kapıya doğru yürümeye çalıştım.
Bir süre sonra kapıyı açarak ortada dönen arbedeyi anlamaya çalıştım.
"Bak hâla burada! Sen hangi haklı kızımın karşısına çıkarsın! Hangi hakla!"
"Tekrar söylüyorum, amacım buraya sizinle tartışmak değil. Kızım için geldim ben. Yoksa yüzünüzü görmeye bile tenezzül etmem!"
Annem birden Mavi'nin boğazına yapışarak tehdit vari konuşmaya başladı. " Bana bak, buradan def olup gideceksin!" Bunu görünce birden sinirle " Menekşe hanım!" Diye öfkeyle bağırmaya başladım. Sonra da sakince yürümeye çalışarak karşısına geçtim. O sıra düşerim korkusuyla kolumdan tutan Savaş, "Serumu nasıl çıkardın sen? Ayakta durmaman gerekiyor."Derken ben ise "Burada kıyamet koparken rahat olmamı nasıl bekleyebilirsin Savaş." Diyerek Menekşe hanıma döndüm.
"Sen Menekşe hanım? Ne oluyor sana?" Dili tutulmuş gibi bana baksa da yine de cevap vermeye çalıştı. "Kızım. Ben sadece..."
"Asıl senin burada olmanı isteyen kim? Her ne kadar o suçluysa da en az sen de onun kadar suçlusun. İkiniz de suçlusunuz."
" Mehir, benim senin varlığından hiç bir zaman haberim olmadı kızım. Beni senin de kardeşinin de yıllarca öldü diye kandırdılar. Ben burada isem..."
Anneme sinirle dönerken cümlesine devam etti. "Ben burada isem bana ait olanı almak için buradayım."
Yavaşça ona doğru yürüyerek omzuna tutundum. " Sana ait olan çoktan uçtu gitti Mavi hanım. Sana ait olan artık burada değil. Ne ben o bebek Mehir'im, ne de sen Mehir'in annesisin. Benim adım Çilem. Mehir yıllar önce öldü. Artık o yok. Ben varım. Çilem Efeoğlu var."
Omzuna yasladığım elimi çekmek üzereyken elimi tutarak konuştu. "Benim Ela gözlü Mehir'im hâla yaşıyor. Her ne kadar bana kızgın olsa da hâla karşımda, yanı başımda. Senin yasadığımi ögrendim mi artık bırakamam."
Menekşe annem öfkeyle araya girerek Mavi hanıma tekrar dönüp öfkeyle konuşmaya devam ettirdi. "Çek o elini! Sen artık onun annesi değilsin! Duydun onu."
Öfkeyle Menekşe anneme bakarken sinirle cevap verdi. "Sakın! Sakın hep haklıymışsın gibi üste çıkmaya kalkma. Sen de benim annem değilsin. Hiç bir zaman da olmadın. Bunu sen de gayet iyi biliyorsun. "
Bir an onu boydan süzerken acıyla gülümsedim. "Artık senden nefret bile etmiyorum. O kadar ki gözümde yok olmuşsun."
Alayla sırıtıp başımı iki yana sallarken, Savaş'ın elini tutarak ayakta durmaya çalıştım." Odama gitmek istiyorum Savaş, sanırım biraz dinlenmem lazım."
Herkes bizim gidişimiz izlerken arkamı dönerek Mavi'ye son kez cevap verdim."Menekşe ve Mavi, ikiniz de burada gidin. Burada kızınız yok. Ben de aradığınız bulamayacaksınız. Beni rahat bırakın artık. "
Bu sefer müstakbel babama dönerek devam ettim. " Yaman ailesinden hiçkimseyi burada istemiyorum."
Yavaşça odaya girdikten sonra kapıyı artalarından kapatarak yatağa geçip yavaşça uzandım. Sonra yan uzanarak sessizce gözlerimden süzülen yaşların akmasına izin verdim. Bunu fark eden kocam ise ayakkabılarını çıkartarak usulca yanıma yaklaştı. " Her an gelebilirler, biliyorsun değil mi?"
"Kapı çalma adetleri yoksa benim sorunum değil." Bu cevabıyla sırıtıp göz devirirken yastığa uzanarak usulca velime sarıldı. Ben ise bıkkınca nefes alarak konuşmaya devam ettim. "Dışarda iki kadın var. Biri beni sevgisiz büyüten, biri beni bu dünyaya getiren kadın. İkisine de çok öfkeliyim. İkisine de çok kızgınım. "
"Farkındayım. Arafta kaldığının da farkındayım, acı çektiğin de..."
" Sen ne yapardın?" Dedim acıyla. Savaş bir an 'ne?' der gibi bakarken soruyu tekrarladım. " Benim yerimde sen olsaydın ne yapardın?"
Dudaklarını kenetleyerek biraz boynunu büküp düşüncelere dalarak bıkkınca soluk aldı. " Ben anneme giderdim. Öz anneme. Çünkü beni ölü olarak bilen birinden neden nefret edeyim ki?"
" Ben nefret etmiyorum, sadece inanamıyorum. Bütün bu yaşananlara, bu gerçeklere hâla alışamadım. Artık bir anne de istemiyorum. Sadece kurduğumuz ailede yeniden hayat kurmak istiyorum."
Birden dolan gözlerimle boynuma sarılarak usulca başımdan öptü. " Tabii ki de! Seninle yepyeni bir hayat kurduk. Dışarıdakiler ne kadar birbirleriyle kavga etseler de boşuna."
Saçlarımı severek konuşmaya devam etti." Dediğin gibi, Mehirden geriye hiç bir şey kalmadı. Artık Çilem Efeoğlu var. Hatta."
Yüzünü bana çevirerek devam etti. "Çilem Soyman var. Öyle değil mi?"
"Evet." Dedim gülümseyerek. O da buna gülümserken tekrar sarıldı. " Ya da yok yok, Efeoğlu daha güzel. O adamın soy ismini taşımanın istemiyorum. Ben de öyle"
Babasını hatırlamış olmalıydı. Annesinin ölümüne sebep olan babasına. O an düşünürken 'ne kadar da zor şeyler yaşamıştı böyle.' demiştim kendi kendime.
Hayat herkesi farklı sınıyordu. Fakat canımızı da iyi yakıyordu.
" Sadece Çilem ve Savaş olsa?" Dedim tatlı bakışlarla. O da bu halime gülümseyerek yanağımdan öperek cevap verdi.
" Sen nasıl istersen Peri kızı."
Yine boynuna sıkıca sarılarak nefes alırken alayla gülerek kapıya baktım. "Hayret, bu kadar çabuk gitmelerini beklemiyordum. Ben aksine buraya gelmelerine korkmuştum."
" Artık laftan anlıyorlar anlaşılan. "
" Öyle." Dedim. Sonra tekrar ona sarıldım. "Kardeşimi de bulabilsem dünyanın en mutlu insanı olurum."
" Merak etme. Onu da bulacağız. Çok yakında."
Bir süre öylece uzanırken kapının calınmasıyla Savaş ayaklanarak kendine çeki düzen vererek bende uzaklaşmaya çalıştı.
Kıyamam nasıl da utandı.
Savaş boğazını temizleyerek "Girin." Dediğinde ben de toparlanarak doğrulmaya çalıştım. O sıra doktor çıkardığım seruma gördüğünde biraz kızmış halde bana baktı. " Hanım efendi. Serumun bitmesi gerekiyordu."
Savaş ensesini kaşırken kısıkça küfür etti. Sonra doktora döndü. " Doktor bey size haber vermeyi unutmuşum. Karım bir an çıkarmıştı."
Doktor Savaş'ın bu haline gülümseyerek " Sorun değil tekrar takarım." Diyerek serumu yenilemeye çalışarak tekrar iğne vurdu. O sırada gözlerimi sıkıca kapatırken Savaş daelimi tuttu.
Serumu taktıktan sonra muayene ederek odadan çıktı. O sırada Savaş rahat bir nefes alır gibi koltuğa geçerek oturdu. Sonra da bana dönerek gülümsedi. Ben de bu haline sırıtarak tekrar uzandım. Bir anlığına kolum acısa da pek bozuntuya vermedim. Çünkü Savaş'ın halini düşünmeden edemiyordum. Çok komik durmuştu.
" Bu serum bitsin eve gidelim."
" Hıhım. İyi fikir." Dedim alayla gülerek. O da bu halime göz devirerek kafasını geri atarken kapının tekrar çalınmasıyla tekrar doğrulamak zorunda kaldı. Ben bu haline bıyık altından gülerken, bıkkınca soluk alarak "gir." Komutu vererek kapıyı çalan kişiyi bekledim.
Kapı usulca açılırken kapının ardından Mavi çıkmıştı. Mavi ile yine göz göze gelirken bir an suskunlaştım.
O sıra Mavi Savaş'a bakarak beninle yanlız konuşabilmek için izin istedi. O sırada Savaş bir an bana bakarken elini cebine atarak " Tabii, olur tabii."
Savaş'a sinirle bakarken yanıma eğilerek başımdan öpüp " Kapının önündeyim." Diyerek dışarı çıktı. O sırada Savaş'ın ardında bakakalmıştım.
Savaş'a arkamdan içten içe söverken, Mavi denen kadının yavaşça yanıma gelmesiyle suskunlaştım.
Birden niye süt dökmüş kedi gibi oldum ki ben?
|
0% |