@maviay_63
|
Kimse seni tam anlamıyla onaylamayacak, seni olduğun karakterde kabul etmeyecek. Etmesi önemli de değil zaten. Önemli olan sen kendini nasıl biri olarak görüyorsun. Bunu dış etkenlerden etkilenmeden söylemelisin. Çünkü toplum bir tek kendini hatasız görür.
Neyin doğru olduğundan eminsen onu yap. Merak etme, doğru yoldaysan ve kendinden eminsen asla düşmezsin. Düşsen de kirlerinden arınmışsındır.
Fakat önemli olan, doğru yolda mısın? Önemli olan kendine değer verebiliyor musun?
Bir süre öylece yolun ortasında durmuştum. Savaş gitmişti ve ben ne yapacağımı bilmiyordum. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü sanki. Savaş'ı nasıl temize çıkaracağım şimdi?
Uzun süre ortada öylece dururken, Reyyan ana ve Esma hanım yanıma gelerek nihayet beni kaldırmaya çalışmasıyla kendime gelebilmiştim. Polisler de o sırada ifade almak için sonra gelmemizi söylemişti. Sanırım bu aileye güvendikleri için bunu demiş olmalılardı.
Bir süre evde sessizce öylece oturduk. Herkes çok şaşkındı. Bir an da ne oldu ne bitti anlayamamış haldeydik. Bundan sonra ne olurdu onu da hiç bilmiyorduk.Uzun süre öylece oturduktan sonra Esma hanım bu sessizliği bozarak bize moral vermeye çalıştı.
" Korkmayın o kadar canım! Yeğenime hiçbir şey de olmaz. Avukatlar dikeriz kapılarını yine kurtulur. Şimdi gidip ifade verelim yoksa kızmaya başlar bizim deli."
Bizim deli derken Savaş'tan bahsediyor diye anladık ama ben gitmek istemiyordum. Onun aleyhine tanık olamazdım. Hele de benim suçumken böyle bir yalanı nasıl dile dökebilirim.
" Ben gelemem. Hayır yapamam." Esma hanım, bu sözümün ardındsn yanıma gelerek ciddi bir yüz ifadesiyle bana baktı. " Bana bak. Eğer ki gitmezsek kocandan çekeceğin var ona göre. Hem kocan seni de görmek isteyecektir. Gidelim de içi rahat etsin. Seni iyi görsün."
Esma hanımın sözlerine mi üzüleyim, yoksa bu anı değişimine mi şaşırayım bilememiştim. Şaşırmış kalmıştım. Bir zamanlar benden nefret eden bu kadın bana yardım etmeye çalışıyordu.
"Hadi hadi! daha fazla bekleyerek onu orada yanlız bırakamayız. Bizim erkekler gitti bir biz kaldık. Burada durmamızın bir anlamı yok hayde."
Reyyan ana da yeni kendine gelmiş gibi ayaklanarak herkesi arabaya gitmesi için kaldırmaya çalıştı. Esma hanım da kolumdan tutarak yavaşça kaldırmaya çalıştı. " Hadi kızım, stres etme gideceğiz ifade vereceğiz o kadar."
Esma hanıma olan şaşkınlığım uzun bir süre sonra geçerken, en sonunda arabaya binerek gitmeyi bekledim. Herkes tamamen yerleştikten sonra arabayı nihayet sürerek karakola doğru yol amaya başlamışlardı. Ben ise dalgınca yolu izledim. Ne yapmam gerektiğini düşünmekten başka bir şey gelmiyordu aklıma. Onun orada kalması benim nefesimi daraltıyordu resmen. Nefes alamıyordum artık.
Acıyla karnıma sarılarak derin bir nefes aldım. İçimden korkma deyip duruyordum. Anca böyle sakinleşeceğimi sanıyordum. Fakat olmuyordu, içimde bir fırtına kopuyordu.
Omzuma dokunulmasıyla kendime gelebilmiştim. Reyyan ana " Geldik kızım." Dediğinde başımı sallayarak sakince arabadan indim. Herkes başı dik bir şekilde korkularını içine gömerek içeri girdiğinde ben de başımı dik bir şekilde tutarak tekrar derin bir nefes aldım. Sonra da onlarla beraber ben de yürüyerek içeri girdim. Bir süre bekledikten sona, bizi çok geçmeden sırayla sorgu odasına almaya başladılar. Durum nasıl oldu ne bitti diye herkese teker teker sorduktan sonra maalsef en sonunda sıra bana gelmişti.
Korkuyla sorgu odasına geçip olayı aynen anlatmam istendiğinde ilk başta bir şey söyleyemedim. Sadece sessiz kalmıştım. Polis bana aynı soruyu tekrar sorduğunda titreyen ellerimi masaya indirerek bir süre durmaya çalıştım.
" Ben...şey ben..."
" Dilini mi yuttun kızım, anlat şunu doğru düzgün!"
" Nn...e olduğunu ben de anlamadım. Birden evimize baskına geldi... Annemi öldüreceğini imâ edip duruyodum. Ben o anın şokuyla neye uğradığımı şaşırmıştım." Yutkunarak gözlerimi yumdum. Sonra da devam etmeye çalıştım. " Sonra birden anneme silahla vurdu...Tam bir daha sıkcaktı ki başka bir yerden silah sesi geldi."
Yüzümü kapatarak iç çektim. " O andan sonrası malum zaten." Dedim sessizce gözyaşı dökerken.
Polis halimi görünce daha fazla üstüme gitmek istemeden sorguyu sona erdirdi. Beni Yaman ailesine geri getirirken, Reyyan ana artık Savaş'ı görmek için ricada bulundu. Komiser bey de polis memurunu çağırarak getirmesini istedi.
Bir süre sonra çok geçmeden polis memuru Savaş ile gelirken, birden kalkarak yanına gidip sıkıca sarılmaya başladım. Maalesef o kadar ki insanları gözüm görmüyordu. Sadece Savaş'ı görüyordum.
"Tamam, sakin ol. Korkulacak bir şey yok."
Ondan usulca ayrılırken, Reyyan ana da yanımıza gelerek hüzünle torununa sarıldı. Bir süre onlara hüzünle bakarken, kendimden nefret ettim. Hepsi benim yüzümdendi. Ama bir yandan değildi de.
Reyyan ana Savaş'tan ayrılırken, Savaş da bana dönerek elimi tutup yavaşça kulağıma eğildi.
" Annene git Peri kızı. Benim şansım olmadı ama senin var. Senin annenle hâla bir şansın var."
Hüzünle bakakaldım sadece. Hayatımız birbirine ne kadar benziyordu böyle. İkimiz de anne sevgisinden mahrum kalmıştık. İkimiz de hep eksik büyümüştük.
" Hstaneye git, ben iyiyim. Annenin yanına git."
Hüzünle ona baktığımda usulca başımdan öperek bize güç vermeye çalıştı. "Hadi, gördünüz beni. Ben gayet iyiyim. Siz gidin, ifadenizi de verdiniz."
Reyyan ana ne demek gideriz der gibi kızgınca ona bakarken, Savaş, Reyyan ananın elini tutup öperek bıkkınca soluk verdim " Babaanne, karımı buradan çıkar. Kadınlar hepsi gitsin, burada beklemekten başka bir şey yapamazsınız."
" Babanne, merak etme. Ben burada kalırım. " Emin'in öne atılmasıyla Savaş biraz itiraz etse de Emin son noktayı koymayı başardı. " Beni buradan kovarsan ben de geceyi sokakta geçiririm, ama yine de gitmem."
Polat abi, Emin'in omzunu tutarak onun yerine devam etti. " Vardiyalı geliriz. Sen çıkana kadar."
Savaş başını olumsuzca sallarken kızarak " Benim için bekleyeceğinize avukatları devreye soksanız hiç fena olmaz hani."
Polat abi, hafifçe başına vurarak " Tabii ki ayarladık oğlum." Diyerek ayar vermeye çalıştı. Savaş biraz sinirlenmiş gibi görünse de, pek bir tepki vermeden polise gitmek istediğini söyledi. Elini bu sefer kelepçelemeden yürüdü. Komiser, Savaş'ı tanıdığından olsa gerek güvendiği için gerek bulmamıştı.
Herkes ardından bakarken, ben daha fazla beklemeden ardından giderek parmaklıklardan içri girmeden önce durdurdum.
Savaş beni fark ettiginde, polise dönerek biraz konuşabilir miyiz diye ricada bulundu. Polis önce bir tereddüte kapılsa da, yine de kıyamadı bize. Başınıonylar gibi sallayarakoradan uzaklaştı. Ben ise rahat bir nefes alarak kapıyı ardımızdan kapatmasıyla nihayet boynuna sarılarak derin bir nefes aldım.
"Buradan gitmek istemiyorum. Seni bırakmak istemiyorum. " boynuma bir buse kondurarak daha sıkı sarıldı. "Beni yanlız bırakmıyorsun Peri kızı. Ben yanlız degilim. Emin de Polat da devamlı burada olacak."
"Ben vurdum. Burada ben olmalıydım, sen değil."
" Sakın! Sakın bu konuyu bir daha açma. Burada kalırsan bu binayı!"
Bir an sakinleşmeye çalışarakq konuşmasına devam etti. "Sen bu gece kalsaydın, ben yine burada olurdum. Bu gün ben, eninde sonunda burada kalacaktım. Ya dışarda, ya içerde...Ki içerde kalmam ikimiz için de daha iyi."
" Şimdi ne olacak peki?"
Derin bir nefes alıp yanaklarımı avuçlayarak cevap verdi. " Ne olacak biliyor musun? Buradan eve gideceksin, ılık bir duş alacaksın..."
Tam sözünü kesmek için konuşacaktım ki ısrarla devam etti. " Ki bebeğimizin rahatlamaya ihtiyacı var."
Karnıma dokunarak yine devam etti. "Onun sağlığı için her şeyi yapmak zorundayız. Peri kızı, biz artık anne babayız. Sorumluluğunu kabul ettiğimiz bir bebeğimiz gelmek üzere. Onun için üzülmeyeceksin, onun için ayakta duracaksın. Durmak zorundasın Güzelim"
Başımı istemsizce onaylar gibi sallayarak yine boynuna sarıldım. " Bir süre böyle kalalım olur mu? Tâki gitmem gerekene kadar." Bu söylediklerime huzurla gülümseyerek belime sarılıp başımdan öptü. "Korkma, bu da bitecek. Güzel günler yakın. İnan bana."
Belki biraz ümitsiz gibi çıkmıştı ama bir şey demedim. Sadece ona inandım. Çünkü onun kalbindeki ümisizliktten bile bir ümit doğuyordu. Bunu görebiliyordum.
" Sen dersen inanırım." Dedim büyük bir umutla. Sonra yine gülümseyerek daha sıkı sarıldım. "Seni yine özleyeceğim anlaşılan."
" Ben de seni çok özleyeceğim. Ama söz veriyorum geçecek Peri kızı. Bu da bitecek."
" Daha fazla müsamma gösteremem, lütfen Savaş bey." Savaş'ı tanıdığını anladığım polis memuru Savaş'ı parmaklıkların ardına kilitleyerek benim çıkmam için kapıyı gösterdi. O sırada Savaş, memura önden gitmesini istedi. Konuşacak son bir şeyi olduğunu söyledi. Polis onay vererek çok sürmemisini rica ederek önden yürüdü.
Ben de merakla Savaş'a dönerken, o da yanaklarımı avuçlayarak son cümlelerini sarf etti. " Güzelim, annene git. Aklın onda bunun farkındayım. Onun yanına git yanında ol. "
Başımdan öperek gitmem için hafifçe itti. " Şimdi git. Hadi."
Bir süre dalgınca ona baktıktan sonra onu dinlemeye karar vererek ordan yavaşça uzaklaştım. Sonra çok geçmeden hastaneye giderek Mavi'nin durumunu öğrenmeye çalıştım. Sekreterden kaçıncı katta olduğunu sorduğumda ameliyathane de olduğunu söyledi. Korkuyla iç çekerken bir an dengelerimi kaybetmiş gibi oldum. Fakat yutkunarak hemen toparlanmaya çalışarak yerini öğrenmeye çalıştım. Öğrenir öğrenmez de asansöre binerek o kata çıktım. O sırada ameliyathanenin önünde bekleyen üç kişi fark ettim.
Bunlar Reyyan ananın dediği çocukları mıydı yoksa?
Hızlı adımlarla kapının önüne gelirken, çocukların terddütle ve şaşkınlıkla birbirlerine bakmalarına sebep olmuştum.
Bir süre bakakalırken nihayet kız öne atılarak benimle konuşmaya çalıştı. "Sen Mehir olmalısın? Öyle değil mi?"
Adımı nereden biliyorlardı? Yoksa Mavi çocuklarına benden bahsetmiş miydi?
" Senin yüzünden mi vuruldu annem?" Bana kızmasıyla şoka uğramış vaziyette bakakaldım. " Sen vurulma diye kendini öne atmış. Korumalar öyle diyor!"
Abisi kardeşini geri çekerek sakinleştirmeye çalıştı. "Yaren! Sakin ol!" Diye bağırırken ben ise ne diyeceğimi bilememiştim.
" O şimdi ameliyathane de, sırtındaki kurşunu çıkarmaya çalışıyorlar."
" Yaren kızın hiç bir suçu yok. Onun da annesi!"
" Annesi ha! Yüzünü bile görmek istemediği annesi mi? Ondan nefret ettin. Ama buna rağmen senin için ölümü göze aldı! Belki bizi annesiz kalacağımızı bile bile!"
Kız abisinin elinden kurtularak bana saldırmaya çalışırken içimdeki öfkeye hakim olamadan bana el kaldırmaya çalışan elini tutarak bileğinden kıvırdım. O sırada çocuklar endişeyle bizi ayırmaya çalışırken kızın kulağına fısıldadım. " Bana olan öfkem umurumda bile değil. Ben buraya Mavi'yi görmeye geldim. Benim kardeşim olman veya olmaman sana müsemma göstereceğim anlamına gelmiyor. Unutma ki ben de sen de aynı annenin karnında büyüdük. Sen istesen de istemesen de ben de onun evladıyım. Anladın mı beni?"
Yutkunarak dişlerini sıkarken sinirle "Kolumu bırak." Demekten başka bir şey yapamıyordu. Ben de çok uzatmadan onu iterek kenardaki sandalyeye oturup kollarımı bağlayarak beklemeye başladım. Şuan kocam hapiste annem ameliyat gçirirken kimseden özür dileyemem. Veya kendimi acındırıp ağlayamam.
Ben düşmanımı sevindirmem gerektiğini çoktan öğrendim.
Uzun bir süre çaresizce beklerken saatler sonra ameliyathaneden çıkmıştı. Hemşireler sedyeyi odaya doğru sürüklerken Yaren denen kız annesinin elini tutarak göz yaşlarına boğulmaya başladı. Annesine seslenip iyi olacaksın diyerek kendini teselli etmeye çalışıyordu. Bu manzara karşısında sadece izlemekle yetindim. İçimde öldüğünü zannettiğim duygular yeniden dirilişi sanki. Kalbim acıyordu. Yine o duyguyu tatmıştım sanki. Annemin Hediye'yi görür görmez ellerinden öpmesi, sevinçten ağladığı o gün gibi. Ben hiç bir aileye ait olamamıştım. Sanırım bu benim kaderimde vardı.
Göz yaşlarıyla annesini odasına götürürken bir süre misafir kabul etmeyeceklerini ve dinlenmesi gerektiğini söylediler. Kızı ne kadar yanında olmak istese de abisi de araya girerek buna izin vermedi.
Bir süre sessizlik hakim olmuştu. Herkes sessizce oturmuştu. Ben ise en uzak köşeye geçerek onlarla beraber beklemeye başladım. Bir yanım hapishanede olmak isterken, bir yanım da hastanede olmak istiyordu. Aklım Savaş da idi. Aklım annemde idi. Aklım hep ikisi arasında mekik kurup duruyordu.
Daralan nefesimle derin bir nefes almaya çalıştım. Gözlerim dolduğu halde ağlamamak için direniyordum. O kız göz yaşlarına boğulurken ben ağlamamak için çırpınıyordum. Ne kadar şanslı olduğunu bir bilebilseydi. Rahatça anlayabiliyordu, kendini yanlız hissetmeyecek bir abisi vardı. Belki iki abisi.
Başımı acıyla duvara yaslarken önümde uzatılan bir bardakla saşkınca doğruldum." Biraz su iç. Güçlü durmak zorundasın."
Alayla sırıtarak elinden aldım. " Sen neden benden nefret etmiyorsun?"
" Abiler kardeşlerinden hiç nefret eder mi?"
" Sen benim abim değilsin." Dedim alaylı bir sesle. " Erkek kardeş, abi ne fark eder. Sonunda kardeşiz."
" Biz kardeş değiliz. Beraber büyümedik, beraber yaşamadık. Birbirimizi tanımıyoruz bile."
Gülümseyerek elini uzattı. "Benim adım Arda. Sen de Mehir'sin. Gözleri ela olan, gülümseyince sol yanağında tatlı bir gamzesi olan Mehir."
Şaşkınca bakakaldım resmen. Sol yanağımdan gamzem olduğunu nereden biliyor bu peki?
Uzattığı ele karşılık vermediğinde tekrar gülümseyerek indirdi. "Annem hep senden bahsederdi. Senden ve Hira'dan. Onları ne kadar özlediğini söylerdi. Sonra bize çocukken, bir gün onlarla tanıştıracağını söylerdi ve hep beraber yaşayacağımızı...söylerdi." Boynunu bükerek devam etti. " Tâki ölüm haberinizi duyana kadar."
Elini cebine atarak gözleri kısık halde konuşmaya devam etti. "Sanırım bir şeyi kırk kere istersen gerçekleştirebiliyor muşsun. " Ayağa kalkarak ona bakakalırken arkadan duyduğum bir sesle yüzümü çevirdim.
Beren Bedenimi sıkıca sararak sarılırken ben ise ne tepki vereceğimi bilememiştim. Çocuğun anlattıklarının şaşkınlığını yaşarken Beren'e sarılmasına karşılık vererek ben de sıkıca sarıldım. İşte tam da o anda gözlerimde dolan yaşlar akmaya başlamıştım. Kendimi yanlız hissederken artık yanlız değildim. Artık benim de bir kardeşim vardı. Kardeşim gibi olan biri vardı.
Bir süre sarılı kaldıktan sonra bana dönerek yanaklarımı avuçkayıp durumu anlamaya çalıştı. "Sen iyi misin? Savaş hapise girmiş, annen Mavi de..."
"Annesinin de vurulmasına sebep oldu. Az daha onun yüzünden ölecekti!" Hâlâ öfkesi taze olan Yaren'e göz devirerek Beren'e iyi olduğumu söyledim. O sıra Beren tek kaşı havada burnundan soluyarak bana döndü. "Kim bu münasebetsiz."
"Mavi'nin kızı. Yaren."
Hayretle göz bebekleri büyürken kız arkadan konuşmaya devam etti. "Söyle arkadaşına burada daha fazla durmasın. Evlatları burada zaten. Ona gerek yok."
Beren sinirle ellerini yumruk yaparken birden kızın üstüne yürümeye başladı. Beren'i kolundan tutup durdurmaya çalışsam da ısrarla yürümeye devam ediyordu.
" Bana bak. O dili bir kopartırım, bir daha konuşamazsın. "
" Sen kimsin de dilimi koparacaksın."
"Kim olduğumu biradan göstereceğim." Diyerek saçından tutmak üzereyken. Beyle neyseki araya girerek kardeşlerini geri alarak bizi de sakinleştirmeye çalıştı. " Hanımlar! Sakın olun! Burası bir hastahane. Biraz hepimizi koyacaklar. Gerginlik çıkmasın. Lütfen."
Beren burnundan soluyarak kıza bakarken, ben ise onu durdurmaya çalışarak yanıma almaya çalıştım.
" Hadi biz gidelim artık. Yarın yine geliriz."
Beren zar zor da olsa kabullenerek benimle beraber yürümeye çalışırken Arda dönen çocuk bizi durdurarak bizi evimize kadar götürmeyi teklif etti. Fakat ben teşekkür ederek ihtiyacım olmadığımı söyledim. Şoför ve korumalarla gelmiştim.
Beren ile beraber yürümeye başlayarak koridoru geçerken Yaman ailesinin de orada olduğunu fark ettim. Bir an olduğum yerde kilitlenirken ne dediklerini de istemsizce duydum.
"O Savaş itini öldürmezsem! Bana da Ekrem Yaman demesinler. Tamam babam suçlu olabilir. Ama bu onu vuracağı anlamına gelmiyor!"
Sinirle yürüyerek intikam planları yapmaya çalışan Ekrem Yaman'ın karşısına dikildim. O sırada beni fark ederken olduğu yerde durarak bana kilitli kalmıştı.
" Görüyor musun? Uğruna bizi reddettiğini kocanı gör. Babam yoğun bakımda!"
Annem ve diğerleri de endişeyle bana bakarken ellerimi sıkarak cevap verdim. " Sefer Yaman'ı ben vurdum. Boşuna ondan intikam almaya çalışma."
Ekrem Yaman şaşkınca " Ne?" Derken ben ise boynumu dikleştirerek tekrar cevap verdim. "Duydun, ben vurdum onu. O beni öldürmeye kalkarken Mavi engel oldu."
Sinirle sırıtarak devam ettim. " Sonra tekrar bana sıkmaya çalışırken ben ona vurdum. Bir intikam alacaksan benden al! Onun kılına zarar verme! Eğer ki zarar verirsen karşında beni bulursun. Sefer Yaman'a yaptıklarımı gördün. Sevdiklerime zarar vermeye kalkarsanız inanın bana bunu karşılıksız bırakmam. Bu da böyle biline!"
Menekşe annem göz yaşlarına boğulurken benim için endişelenir gibi dizlerini vurdu. Reha abi ise bir duvara yaslanarak elini başının arasına aldı. Amcam desen, bana bakarak oturmakla yetindi.
Aslında bu hikayenin bu raddeye gideceği çoktan belliydi. Tek hatamız, dedemin yaptığı bu kötülüklere sessiz kalmamızdı.
|
0% |