Yeni Üyelik
61.
Bölüm

61. Bölüm

@maviay_63

Keyifle okumanız dileğiyle. 🤗🤗🙋‍♀️🦋☘️✍️💕

 

Herkes ağzı açık hayretle bakmaya devam ederken, ben ise Reha abiye dönerek Sefer ağanın uyanıp uyanmadığını sordum. Ne kadar erken uyanırsa Savaş'ın çıkması o kadar çabuk olurdu çünkü.

 

Hâla yeni çıktığını, bilincinin kapalı olduğunu söyledi. Bunu duyduktan sonra da daha fazla kalmadan oradan uzaklaştık. Asansöre bindiğimizde, Beren de tıpkı onlar gibi şaşkınca bakmaya başlamıştı. Yarı hüzünle, yarı şaşkınlıkla bana yaklaşırken " Çilem?" Diyebilmişti sadece. Usulca sarıldıktan sonra da başka bir şey diyememişti. Olayı hazmetmeye çalışarak benim toparlanmam için zaman verdi. Ben de ona sarılarak susmakla yetindim. Bir süre sonra asansör açıldığında birbirimizden ayrılarak dışarı çıktık ve bir banka oturarak biraz konuştuk. Durumu anlattıktan sonra ne diyeceğini bilemez halde bana baktı. Öfkelenip dedeme saydırdıktan sonra sakinleşmeye çalışarak bana destek olmaya çalıştı.

 

Bir süre sonra da ayrılmak için arabalara doğru geçtik. Arabaya binmeden önce son kez vedalaşmak için birbirimize sarılırken, Beren düşünceli bir şekilde omzuma dokundu. "Yanlız kalmak istediğinden emin misin? Bak istersen ben de gelebilirim seninle."

 

Derin bir nefes alıp başımı iki yana sallayarak cevap verdim. " Hayır, teşekkür ederim ama sanırım yanlız kalsam benim için daha iyi olurum."

 

Çok fazla üstelemeden hüzünle gülümsedi sadece. Sonra boynundaki kolyeyi çıkartarak avucuma verdi. Ben, "Bu ne?" Der gibi bakarken, gülümseyerek yanağıma tatlı bir makas attı. "Kendimi çok yanlız hissettiğimde iyi geliyor bana. Şans getirir."

 

Dolunay şeklindeki gri ile beyaza çalan ay kolyesini avucumun içinde sıkarak düşünceli bir şekilde ona baktım. O da devam etti. " Bana zor zamanlarımda şans getirdiği olmuştu. Sana da şans getirir belki."

 

Yüzümü asarak hüzünle ağlamaya başladım. O sırada Beren tekrar boynuma sarılarak hüzünle iç çekti. "Bunlar geçecek bir tanem. Hiç bir imtihan, hiç bir acı kalıcı değildir. Bir gün bunlarda geçecek. "

 

" Canım çok yanıyor Beren. Artık canıma tak etti. Nedir bu üst üste başımıza gelen böyle."

 

" Bilmiyorum canım. Bizim üstümüzdeki bu kara bulut nedir hiç bilmiyorum."

 

" Sana ne oldu." Dedim birden ondan ayrılırken. " Boşver." Diyerek geçiştirmeye çalıştı.

 

" Beren." Dedim bu sefer sinirli bakışlarla. Bir süre sessiz bir ortam olsa da bıkkın bir nefes alarak anlatmaya başladı. Ben ise merakla ne olduğunu öğrenmeye çalıştım.

 

" Demir ile sanırım... bir evliliğimiz olmayacak."

 

" Ne! Nasıl yani?" Hüzünle bana bakarken devam etti. "Annesi yetim bir kız istemiyormuş." acıyla gülümseyerek ekledi. " Kimin kızı olduğu belli olmayan bir gelin istemiyormuş."

 

"Neden bunu anlatmadın bana." Hüzünle kolunu sıvazlarken cevap vermesini bekledim. O ise başını eğerek devam etti. "Kime neyi anlatayım. Yetim büyüdüğüm için istenilmediğimi mi anlatayım?" Tekrar bana dönerek devam etti. " Neyi anlatayım sana ben."

 

Bu sefer ben ona sarılarak hüzünle dudaklarımı büzdüm. " Ah Beren. Bize Ne oluyor böyle."

 

Sarılmama karşılık vererek anca cevap verebildi. "Ben de bilmiyorum."

Bir süre yine sarılı halde kaldıktan sonra ayrılarak birbirimize baktık. Beren ise kızaran gözlerinin yaşlarını silerek güldü. " Hadi, sen git artık. Yeterince yoruldun. "

 

" Sen ne yapacaksın?"

 

" Eve gidicem, sonra da Aslı ile konuşacağım. Belki buradan giderim."

 

" Demir? O ne yaptı. Durdurmadı mı seni?"

 

"Konuşmak istemedim. Bir süre yanlız kalmak istediğimi söyledim."

 

"O ne dedi sana?" Diye sordum merakla." Yarın yine konuşmak istedi."

 

Yine başını eğerken dudaklarımı büzerek yanaklarını avuçladım. "Konuş. Toparlanmanız için konuşmanız lazım. Eğer birbirinizi gerçekten seviyorsanız eninde sonunda bir araya geleceksiniz. Emin ol."

 

" Ya o benim kaderim değilse." Gülümseyerek omzunu tuttum. "Bunu bilmek için yaşayıp görmen gerekiyor."

 

Mahsun bakışlarla bana bakarken, son kez sarılarak yanımdan yavaşça uzaklaştı. Sonra da arabasına bindi.

Ben de hemen ardından arabaya binerken beraber sırayla çıkış yaparak ayrıldık. O sırada Beren'in bana verdiği kolyeyi cebimden çıkartarak bir süre baktım. İki takma çıkıntısı var gibi gözükse de süs diye anladım. Ailesinden ona kalan bir kolyeydi. Bunca zaman onları bulma ümidiyle yaşarken şimdi ise onları tanımak bile istemiyordu. Fakat bu kolyeyi de hiç boynundan çıkarmamıştı. O yanındayken içindeki yanlızlık duygusunu bir nebze de olsa dindireceğine inanıyordu.

 

Sırtımı koltuğa yaslayarak derin bir nefes aldım. Olaylar hiç sakinleşmedi. Hatta iyice sarpa sarıyordu. Umarım bu, her şeyin yavaş yavaş toparlanacağı anlamına geliyordur.

 

Uzun bir süre cam kenarına bakarken sadece bu günü düşündüm. İki kardeşimin daha olduğunu ve bunların birinin benden nefret ettiğini, birinin de hep beni merak ettiğini öğrendim.

Halbuki benim ikisinden de haberim yoktu.

 

Pandoranın kutusu açılıyor Çilem. Dedim kendi kendime. Kördüğümün çözüldüğünü zannederken başka bir düğümle karşı karşıya geliyorum.

 

Bir süre sonra eve geldiğimde içeri girerek odama gitmeye çalıştım. Fakat Reyyan ananın yakalanmasına akşam yemeği için zar zor oturtuldum. Ne kadar iştahım olmasa da ailenin baskıyla bir şeyler yemeye çalıştım. Sonra odama çekildiğimde çok geçmeden kapı çalınmıştı. Bir süre bekledikten sonra kapıdan üç kafa belirdi. İlk başta şoke olsam da, bunların Gülsümler olduğunu öğrenir öğrenmez gülümseyerek başımı geri yasladım.

 

Kızlar beni yerde oturduğumuz görür görmez iç çekerek heyecanla yanıma gelmeye başladı. "Sen ne yapıyorsun burada. Buz gibi taş da oturmuş bir de. Soğuk alacaksın."

 

Kolumdan tutarak beni kaldırımaya çalıştıklarında bir şey diyemeden yatakta buldum kendimi. Kızlar etrafımda oturmaya başlarken ben ise onların izlemekle yetindim bir süre.

 

" Buraya neden geldiniz?"

 

"Geceyi hep beraber geçirelim dedik. Kendini yanlız hissetmeni istemiyoruz."

 

" Kızlar. Ben yanlız kalmak istiyorum. Lütfen."

 

Esra," Ama..." Dediğinde tekrar "Lütfen." Dedim. Sonra da devam ettim. " Kafamı toparlamaya lazım. Birazdan uyuyacağım muhtemelen. Çok ısrar etmeyin ne olur."

 

Kızlar terddütle birbirlerine bakarken en sonunda ısrar etmekten vazgeçip ayağa kalktılar. Zara tam çıkmak için hazırlanacaktı ki tekrar bana dönerek omzuma dokundu. " Bana belki hâla kızgınsın. Ama inan bana sana sevgim hiç bir zaman sahte değildi."

 

Tepki vermedim. Sadece ona baktım. O da suskunluğumu kabullenir gibi iç çekerek odadan çıktı. Kapı kapandıktan bir süre sonra ben de iç çekerek yere bu sefer örtü ve yorganı sererek çömeldim. Sırtımdaki peteğe yaslandıktan sonra da bir süre karşıya baktı. İçimde ki boşlukla başbaşa kalmıştım. Sonra titreyen elllerini avuç yaparak gözlerimi kapattım. " Allah'ım, ne olur Savaş yine yanımda olsun. Yine eskisi gibi olalım. Ne olur mutlu son ver bize. Ne olur. Canım çok yanıyor Allah'ım. Ne olur."

 

Gözümden süzülen yaşlarla yüzümü kapatırken sessiz hıçkırıklara ağlamaya başladım. " Elim kolum bağlı kaldı Allah'ım. Ne olur bana yardım et. Sana çok ihtiyacım var. "

 

Yüzüm kapalı halde konuşmamı bitirirken, titreyen yüreğimin dinmesini bekleyerek kolumu kendime çektiğim dizlerimin üstüne yasladım. Ve sonra yüzümü karanlığa gömerek sessizce oturdum. Sabah umutla uyanmaya mecburdum.

 

Bir süre öylece kalırken boynumdaki kolyeyi hatırlayarak doğruldum. Kolyeyi elime alarak hafifçe çıkardım.

Sonra avucumu açarak Savaş'ın bana aldığı sonsuz kolyeye baktım. Tüm altınlarımı çıkarsam da, bu kolyeyi çıkartmadım.

 

Kalbime yakın tutarak tekrar sırtımı peteğe yasladım. Bebeğim için üşütmemem gerekiyordu. Bu yüzden peteğin yanında oturmuştum.

 

Bir süre oturmaya devam ederken karnıma dokunarak bebeğimle konuşmaya başladım. Bana tek iyi gelebilecek olan o idi çünkü.

 

" Bu anne babayla ne yapacaksın sen bebeğim."

 

Başımı tekrar peteğe yaslayarak karnımı sevmeye devam ettim. Fakat bir süre öylece oturmaya devam ederken telefon çaldı birden bire. Çalan telefonla hemen kolumu yatağa uzattım. Ekranda Beren'i görünce biraz hayal kırıklığına uğrasam da çok bekletmeden cevap verdim. Bir umut Savaş'ın belki arayabileceğini düşünmüştüm.

 

" Alo. Canım nasılsın?" Gülümseyerek kalorifere yaslandım. "İyiyim. merak etme. Sadece yarını beklemek zor."

 

Bir süre telefondan fısıldıyor gelirken konuşmaya devam etti. " Bak Aslı da merak etmesin diyor. Onun avukatı olmuş bugün. Nefsi mudafadan yarına de çıkar. Hiçbir şey olmaz ona."

 

" Biliyorum Beren. Korkma, ben endişelenmiyorum. Çıkacağını biliyorum zaten. Sadece beklemem gerekiyor. Bu da geçecek. Dedigin gibi."

 

" Geçecek tabii ya. Neler neler geçmedi, bu mu geçmeyecek."

 

" Evet. Öyle." Dedim dalgınca. Sonra bir süre de Aslı ile konuşarak en sonunda vedalaşıp telefonları kapattık.

 

Bir süre daha yine sessizlik çökerken, tekrar telefon çaldı. Beren arıyor diye düşündüğümden, ekrana bakmadan telefonu açıp derin bir nefes alarak "Alo." Diye cevap verdim. Belki bir şey demeyi unutmuştur.

 

" Güzelim. Nasılsın?"

Birden yaslandığım yerden doğruldum. Savaş'ın sesi olduğuna emin olmak için bir süre kendime gelmeye çalıştım. Sonra "Alo?" Dedim hayretle.

 

Telefonda gülümseme sesinin ardından tekrar bir cevap geldi. " Benim Peri kızı, Savaş."

 

" Hangi Savaş?"

 

" Kızım kaç tane Savaş! Benim işte."

 

" Savaş, bu gerçekten sen misin? İnamıyorum bu senin sesin."

Yine kıkırtıyla güldükten sonra sessizleşti. "Aradan sadece bir kaç saat geçti ama sesini çok özlemişim Peri kızı."

 

" Bende." Dedim hüzünle. "Senin sesini duyunca sanki yeniden nefes almaya başladım."

 

" Bende Peri kızı ben de."

 

" Korkuyor musun?" Dedim endişeyle.

" Peri kızı, ben asla korkmam. Benim için endişelenme artık. Aklım sen de kalıyor sonra."

 

"Tamam." Dedim durgunca. O da konuşmasına devam etti. " Ee, ufaklık ne durumda? Seni çok üzmüyordur umarım."

 

Gülümseyerek göz devirdim.

"Ne olsun işte babası, o da yeni koşuşturuyordu etrafta. Şimdi yatıyor ama."

 

" Hım. Çok yorulmamıştır umarım."

 

" Yok canım! Daha bu sabah doğdu, akşama da koşusturdu ne olacak."

 

Dediklerimle gülerken ben de gülerek yine göz devirdim. "Bir de gülüyor ya."

 

" Ne yapalım. Dedim tatlı karım bir espri yapıyor, ben de devam edeyim."

 

Yüzümü kapatarak biraz utandım. Gerçekten de konuya çok saçma girdim. Espri yapayım derken yüzüme gözüme bulaştırmıştım.

 

" Utanma karıcığım utanma. Ben alışığım bu hallerine. Boşver."

 

Utandığımı nerden anladı bu?

 

" Bak ya." Diyerek bir an duraksarken, birden bir şey dank eder gibi sustum. Sonra konuşmaya devam ettim. "Sâhi, Telefonu nereden buldun sen?"

 

" Bir arkadaşın borcu vardı diyelim. Karımı arayacağımı söyleyince tereddüt etmedi."

 

" Hım. Yani orada gücün pek yok, öyle mi?"

 

" Yok canım, pek zorlanmadım. Buradakiler anlayışlı insanlar çıktı."

 

" Hım. Peki sen nasıl hissediyorsun? Nasılsın?"

 

"Sesini duydum daha iyi oldum Peri kızı. "

 

" Belli oluyor. Konuştukça can geliyor sesine. Eee, bir Çilem Efeoğluyla konuşuyorsun ne de olsa?"

 

Moralimizi bozmamalıydık. Ne kadar çok gülmeye çalışırsak o kadar çok güzelleşir dünyamız.

 

" Ne kadar da mütevazi bir Efeoğlusun sen öyle. Kime çektin bu kadar?"

 

" Valla kime çektim bilmiyorum ama bir kocam var bilir misin? Onun sayesinde bu kadar mütevaziyim işte."

 

" Nazını az çekmemiş belli ama."

 

"Aa, ben ve naz yapmak. Aşk olsun."

 

" Aşk olsun derken bile naz yapıyor ya. Ben ne diyeyim daha."

 

Bu söylediklerine gülümserken bir an hüzünlendim. Onca şeye rağmen yine de gülmeye çalışıyorduk. Birlikte büyüyorduk. Birlikte öğreniyorduk her şeyi rağmen gülmemiz gerektiğini.

 

" Seni çok seviyorum. İyi ki varsın."

 

" Sen de iyi ki varsın Peri kızı, sen de..."

Bir an sessizlik hakim olurken, yine konuşmaya devam ettim. "Haftaya cinsiyetini öğrenebilirmişiz."

 

" O zamana kadar çıkacağım merak etme."

 

" Merak etmiyorum. Çıkacağını biliyorum çünkü." Yine aramızda bir sessizlik olurken konuşmaya devam ettim. " Sence kız mı erkek mi?"

 

" Ne fark eder güzelim."

 

" Ne hissediyorsun. Onu diyorum sana?"

 

"Bir şey hissetmiyorum." Yutkunduğumu işitirken devam etti.

"Sadece ruhumu kucağıma alırken ki halini hayal ediyordum. Başka da bir şey düşünemiyorum zaten."

 

Hüzünle başımı arkaya yaslarken başka bir şey diyemedim. Bu kalbimi eritirken, bir yandan da hüzünlendirmişti. Ben büyüdükçe hayallerimde bile kuramaycağım şeyler yaşıyordum.

 

" Bir Peri kız var. Onu en karanlık zamanımda buldum. Sonra aylar, yıllar geçti. Yanında bir değneğiyle, asla mutlu olmam diyen bir adama mutluluk getirdi. Sonra o mutluluğun, o aşkın meyvesini verdi bana. Ona yıllar önce hasret kaldığı bir şeyi verdi. Bir aile verdi."

 

Dolan gözlerimi silmeye çalışırken ağlamamaya çalışsam da dayanamamıştım. " Şuan sana sarılmayı o kadar çok istiyorum ki. Keşke yanımda olsaydın." Dedim hüzünle.

 

" Olacağım Peri kızı. Ben hep senin yanında olacağım ve bir daha asla ayrılmayacağız."

 

Dolan gözlerimi silerek bir kolumla kendimi sarmaya çalıştım.

 

" Şimdi uyu Peri kızı. Uyu ki acılar çabuk geçsin. İnan bana geçecek."

 

" Bunu diyen ikinci kişisin."

 

"Uyu Peri kızı. Ben çok iyiyim. Senin sesini duydum içim rahat artık. Şimdi ben de uyuyacağım."

 

"İyi geceler sevgilim."

 

"İyi geceler Peri kızı. Tatlı rüyalar."

 

Yarı hüzünle gülümsedikten sonra telefonun kapanma sesiyle telefonu dizlerime bırakarak kalorifereyaslandım. " Buna da şükür." Derin bir nefes alırken devam ettim. "Buna da şükür."

 

Bir süre sonra yatağa geçerek yorganı üstüme çektim. Fakat yine de uyuyamadım. Saatlerce onun çıkacağı günü ve bebeğimizin cinsiyetini öğreneceğimiz zamanı düşündüm. Sonra onu kucağımıza alacağımız günü, sonra da bebeğimizle birlikte büyüdüğümüz anları.

 

Böyle böyle anca uykuya daldım. Çünkü yarın ayakta durmak için güçlenmeye ihtiyacım vardı.

 

 

 

Loading...
0%