@maviay_63
|
Kara, yavaş ve emin adımlarla yürürken ben ise Savaş'ın çabuk gelmesi için dua ediyordum. Umarım sadece konuşmak için gelmiştir. Pek sanmıyorum ama umut etmekten başka çarem yoktu.
" Çilem, sakın kapıyı açma. Geliyorum birazdan." Korkuyla tamam dedim sadece. Birazdan gelir değil mi? Bir dakika da.
Kara arabaya doğru eğilerek pencereyi tıklattığında, yutkunarak gözlerimi kapattım. Çok geçmeden almayacağımı anlayınca adamlarına işaret yaparak bir şey istedi. Korkuyla ne olacağını beklerken, adamın getirdiği levye ile o an korkudan göz bebeklerim büyümeye başlamıştı. Bu adam şuan aklımdan geçeni yapmıyor öyle değil mi?
Birden kolunu kaldırarak cama vururken, çığlıklarla diğer koltuğa geçerek kapıyı açmaya çalıştım. Kara hıncını alırcasına vurmaya devam ederken, hemen kapıyı nihauet açarak dışarı çıktım. Korumalar da harekete geçmeye başlarken, düz araziden geçerek kalabalık olan bir yere giderim umuduyla koşmaya başladım. Umutsuz bir umuttu benimkisi. Zaten buna fırsat bulamadan iki el silahın patlamasıyla korkuyla durmak zorunda kaldım. Son bir umutla koşmaya devam edecektim ki, birinin kolumu tutmasıyla Kara'ya doğru sürüklenmeye başladım. Fakat ben son gücümü kullanarak bu sefer korumalara vurmaya çalıştım. Hemen adamın ayağına basarak bırakmasını umut etsem de aksine daha sıkı tutmaya başlıyordu. Sürükleye sürükleye Kara denen adama doğru sürüklenirken, elindeki kanlı levye ile bana doğru yürümeye başladı. Ben ise son çaresizlikten çırpınmaya devam ettim.
" Bırakın beni!" Diye bağırırken Kara karşımda dikilerek hemen çenemi kavradı. O an daha çok çırpınarak birden yüzüne tükürdüm. Öfkelenmişti. Burnundan soluyarak yüzünü silerek sert bir tokat attı. Birden kulağım zonklar gibi çınlamıştı resmen. O an daha çok öfkelendim. Daha çok sinirlenerek ayağımla karnına vurdum. Bunu beklemiyordu tabii. Kısıkça küfür ederek bir süre iki büklüm kaldıktan sonra doğrulara sonra korumadan gazlı bezi alarak ağzıma bastırdı. O kadar ani olmuştu ki, direnememiştim bile. Keskin kokunun etkisiyle bilincim iyice kapanmaya başlamıştı. Son hatırladığım şey, bir adamın "Efendim, geliyorlar." Deyişiydi.
🦋🦋🦋🦋🦋
Damlayan suyun sesiyle bilincim açılırken, en son gördüğüm şeyi düşündüm. Bir ağacın üstündeki yaprakların teker teker döküldüğünü gördüm. Hepsini avuçlarımda toplayarak düşmemeleri için çırpınıyordum. Sanki her aldığım yaprak tekrar filizlenecek diye düşünüyordum.
Bilincim yavaş yavaş açılmaya başladığında olanları yeni kavramaya başladım. Kendimi farklı bir odada bulduğumda birden yerimden fırlayarak nerede olduğumu kavramaya çalıştım. Sonra en son kaçırılmak üzere olduğumu hatırladım.
Korkuyla ayağa kalkarak kapıya doğru koştum. Kapıyı açar açmaz etrafa göz atarak aşağı inmeye çalıştım. hızla dışarı çıkmaktan başka bir şey düşünemiyordum. Dış kapıyı açtığım anda zifiri karanlık bir ortam ile yüzleştim. Çoktan gece olmuş gibi görünüyordu. Kabul korktum biraz, ama burada kalmaktan daha tehlikeli olamazdı.
Hemen dışarıyı adım atıp kaçacaktım ki bir korumanın önümde belirmesiyle duvara toplamış gibi oldum. Kaçmak için davranacaktım ki kolumdan tutulduğum gibi içeri fırtılmıştım.
Acıyan ellerimle dizlerimi ovalamaya çalışırken karşımda beliren başka biriyle duraksamaya başladım. Sesinden Kara olduğunu anlamıştım. Eli arkasında bağlı bir şekilde, bana doğru yürüyerek sinirli ve ciddi bir ifadeyle dizini büküp beni alaya almaya başladı.
" Ne o? Hayallerin suya mı düşmüş gibi. Ama itiraf etmeliyim çırpınırken seni izlemek nasıl güzeldi anlatamam."
" Benden ne istiyorsun? Beninle derdin ne senin!"
" Ne mi istiyorum? " dedi kıkırtıyla. Sonra adamına bakarak tekrar bana dönüp konuşmaya devam etti.
" Ne istiyorum biliyor musun? Seni süründürmek istiyorum. Babanın bana yaşattıklarını, kendi kızına yaşatmak istiyorum. Babamı yıllar önce öldüren o Hazar denecek adamın kemiklerini sızlatmak istiyorum!"
Burnumda soluyarak öfkeyle ona baktım. Beni küçük gelin olmaya zorlayan adamlardan biriydi belki de. Kendi kardeşiyle evlenmem için beni az kalsın öldürüyordu.
"Babam Ne yaptıysa çok iyi yapmış. Evladı için yapmış ne yapmışsa." Sinirle bana bakarak alaylı bir sırıtışla birden çenemi tuttu. Elini itmek için hiddetlensem de korumalar kolumdan tutarak hareketimi iyice kısıtladı.
Ben ise çaresizce ve öfkeyle adama baktım. "Bırak beni! Rahat bırak beni!"
" Demin ne demiştin, çok iyi yapmış ha!"
Birden tokat atarak yere düşmeme sebep oldu. O anda dolan gözlerimi içime atarak dik durup tekrar ona döndüm. "Gücüm bana mı yetiyor korkak herif! Tabii, senin de kolundan korumalar tutsa benim de gücüm yeter."
" Sen!" Diye bağırırken tekrar bana tokat atacaktı. Ama başka yerden gelen sesler olduğu yerde durmak zorunda kaldım.
"Yeter!.. kızı götürün!"
Kara şaşkınlıkla sesin geldiği yere bakarken ben de dehşetle bakakalmıştım. Çünkü karşımda duran adam Tahir denen adamın ta kendisiydi.
Adamlar peki efendim diyerek bana dokunmaya çalıştıklarında "Kendim kalkarım!" Diyerek uzaklaştım. Tahir denen adam, öfkeyle Kara denen çocuğa bakarken ben ise o adamın varlığının şaşkınlığıyla yürümeye devam ediyordum. Tahir denen adamın karşısına geçerken tiksinerek baktım resmen. "Nasıl biri olduğun belliydi zaten. Hiç şaşırmadım."
Alayla gülümseyerek elini cebine atarken küstahça cevap verdi. "Hâla beni hatırlamadın ama, öyle değil mi?"
Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkmıştı bir anda. Ne demek istemişti bu? Bana dokunmak için elini kaldırırken birden ondan uzaklaşarak kaşlarımı çatmaya başladım. Bu herif haddini aşmaya başlıyordu.
" Kocana kavuştuğun için mutlu olmalısın. Ne de olsa benim karımsın."
Dehşetle ona bakarken taşlar yavaş yavaş yerine oturmaya başlıyordu. Beni zorla o sahte imamın önünde oturtmaya çalışıyorlardı. Yanımda da on beş yaşında bir çocukla hem de. Ben yedi yaşların küçük bir kızdım halbuki.
" Senin karın falan değilim ben! Efeoğluyum! Çilem Efeoğlu! Asla! Ben asla senin karın olmadım!"
Sinirle sırıtarak ellerini arkasına aldı. "Bunu konuşmak için yeterince zamanımız olacak, merak etme."
Adamın pis sırıtışıyla kan beynime sıçramıştı resmen. Öfkeyle "Göğsüne vurarak kaçmak için davranmaya çalıştım ama kolumdan tutup firlaymasıyla tekrar yere kapaklanmıştım. O an karnımda hissettiğim sancıyla acıyla iç çektim. Ayağa kalkamıyorum acıdan. Karnıma sarılarak yüzümü eğerken nefes almaya çalışarak toparlanmaı bekledim. Tahir denen o adam ise bana yaklaşıp eğilerek konuşmasına devam etti. " Ne kadar direnirken o kadar acı çekersin. Kuzu kuzu odana git ve kaçmaya kalkma. Yoksa sonun benim elimden olur."
Öfkeyle ona bakarken o da bu halimde zevk alır gibi gülümseyerek tekrar ayağa kalktı ve beni götürmesini için emir verdi. Korumalar tekrar bana yaklaşırken, acıyla karnıma tutunarak zorluklarla ayağa kalkmaya çalıştım.
Fakat karnımın acısı git gide artıyordu. Bu acı katlanılmaz hâle gelmişti. Tek söyleyebildiğim şey doktor çağırın oldu. Acılarım o kadar artmıştı ki ağlamak üzereydim neredeyse.
Kara sanki bundan zevk alır gibi bakarken, Tahir denen adam ise korumaları göndererek doktor getirin dedi. Benim yerde acılar içinde kıvranmamı bekliyorlardı sanki. Bu kadar vicdansız olur insan. Hiç mi merhamet duyguları da olmaz. Gerçi kime diyorsan. Öz dedem az daha beni öldürecekti. Bunlar mı vicdana gelecek.
Adam beni kaldırmak için kokunu uzatırken hiddetle elimi kaldırarak öfke ve acıya karışık burnumdan soluyarak adama baktım. " Sakın! Bana yaklaşayım deme! Seni buna pişman ederim!"
Tekrar sancı girdiğinde acıyla izleyerek karnıma daha çok sarıldım. Artık nefes alamamaya başlıyordum. Acıdan nefesim kesilmek üzereydi adeta. Rabbimden yardım istemekten başka hiçbir şey yapamıyordum. Sadece beni buradan bir an önce çıkartması için dua ediyordum içimden.
Tahir denen adam daha fazla uzatmadan ayağa kalkarak ellerini arkasına bağladı ve beni bir süre izledikten sonra Kara'ya işaret ederek onunla gelmesini söyleyip oradan uzaklaştı. İkisi de dışarı çıkarken ben ise artan sancımı dinmesi için uzun uzun nefes alıp vermeye çalıştım. Bir yandan da ağlamaya başlıyordum artık. Hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyordum. Bir çıkmaza girmiştim ve endişeliydim. "Savaş nerdesin! Nerdesin. Ne olur çabuk gel, ne olur." Hıçkırıklar içinde ağlamaya başlarken daha artan sancılarımla çığlık atacak raddeye gelirken ağzımı kapatarak hıçkırıklar içinde ağlamaya başladım. "Allah'ım ne olur, ne okur bana yardım et. Çok korkuyorum. Ne olur beni yanlız bırakma ne olur. Korkuyorum, çok korkuyorum."
Dakikalarca acılarla boğuşurken kan kırmızısı bir şey gördüm birden. İşte o an korkum daha çok artmıştı. " Hayır! Hayır! Bebeğim bunu bana yapma! Bunu bana yapma! Gitme! Gitme Hayır!" Hızla karnıma sarılarak dua etmeye başladım. " Allah'ım Hayır ne olur. Benden bu kadar erken alma ne olur! Bana bunu yaşatma ne olur Allah'ım, ne olur!"
Sesimle içeri giren adamlar odanın kan gözetilerek döndüğünü görürken ne yapacaklarını şaşırmış halde birbirlerine baktı. Ben ise acıyla iç çekerek git gide ağırlaşan sancılarımın etkisiyle daha kötü olmaya başladım. O kadar çok acı çekiyordum ki artık gözlerim kararmaya başlamıştı. En son hatırladığım şey başımı sert zemine vurduğumdu.
|
0% |