Yeni Üyelik
72.
Bölüm

72. Bölüm

@maviay_63

"Bir de ne! Daha ne yaptı bu adam!" Diye hiddetlenen Ekrem yaman'a sinirle bakarak cevap verdim."Beni kandırarak o gün dışarı çıkartan da Sefer Yamandı. Babamın beni çağırdığını söyleyerek zorla çıkardı. Binanın hemen dönüşünde seni bekliyor diyerek beni ateşe atmıştı. Küçük gelin olmam için onların eline vermişti beni."

 

Sefer Yaman bunu hatırlamamın dehşetiyle bakarken, bu sefer kaybettiğini anlamış gibi gözüküyordu.

 

Ekrem Yaman dehşetle babasına bakarken Sefer Yaman ise hemen açıklama yapmaya çalıştı. " Hazar'ın peşinden gideceğini tahmin edemedim oğlum. Sadece barışı sağlamak istedim."

 

Ekrem Yaman artık hiçbir şey duymuyordu adeta. Yakasına yapışarak babasını boğmaya çalıştı. O an Reha ağabey ve Ahmet, Ekrem Yaman'ı hemen ondan ayırmaya çalıştı. Ben ise duygusuz bir ifadeyle onlara bakıyordum sadece. Her şey bitmişti. Beni yakıp yıkan bu ailenin yıkılışını izliyordum.

 

"Ekrem dur oğlum. Ben..." nefes nefese boğazını ovarken Reha ağabeyler de Ekrem Yaman'ı tutuyordu. "Ben...ben sadece kan davası bitsin istedim."

 

"Senin yüzünden yıllarca bu kızı suçladım. Onca korumaya rağmen, onca insana rağmen yine de dışarı çıkmasını art niyet olarak gördüm. Babasını umursamadığını düşundürttün bana hep! Sen aklıma öyle zehirledin ki, bu kızcağıza hak ettiği sevgiyi hiçbir zaman veremedim. Sen...sen torunuma sahip çıkmama izin vermedin!"

 

Ben gözlerimden usulca süzülen yaşlarımı umursamadan onlara dik dik bakmaya devam ettim. Her bir görüntü hafızama kazınacaktı. Bana yaşattıklarını bedelini bütünüyle izleyecektim.

 

Ekrem ve Selim amca yavaş yavaş onun üstüne giderken Ekrem Yaman birden belinden silah çıkartarak ona doğrulttu. Herkes o korkuyla iç çekerken Savaş hemen benim önüme gelerek barikat yaptı. O sırada hiçbir şey yapmadım. Sadece belli bir bölümde bu ikiliyi izledim. O sırada

Polisler de geldi. Baba oğula silah doğrultarak eller havaya diye bağırdı. Savaş beni yavaşça oradan çıkartırken camın ardından ne olacağını izledik. Sonra bir silah patladı. O silahın patlamasıyla Savaş beni sıkıca sararken gözlerimi sımsıkı kapattım. Her şey olacağına varıyor diyorlar ya, işte tam o noktadaydık. Herkes hak ettiği bedeli er ya da geç alıyordu.

 

Silah patlama sesinden sonra Sefer ağa ve Ekrem Yaman'ı dışarı çıkartarak karakola göturdüler. Bir an için gerçekten vurdu zannetmiştik.

İfade almak için bizi de karakola götürmek istediler. Fakat benim gelmemi istemediler. Hamile olduğumdan bugünlük daha fazla yorulmamamı istediler. Polis de Savaş'ın ricasını kabul edip beni almadı. Ama Savaş'ın bugün gelmesi gerektiğini söyleyerek gitti. Beren ve Aslı karakola giderken, Savaş beni de eve bırakarak karakola gitti. O sırada Reyyan ana ve diğerleri durumu bildiğinden çok soru sormadılar. Ben de odama çekilerek biraz uzandım. Fakat dolan gözlerime hakim olamadım. Yüzümü kapatarak bir süre öylece kaldım.

 

Eskiler aklıma gelmeye başladı. Bana yaşattıkları şeyler gözümün önüne geldi. Bana çektirdikleri her şey kalbime bir ok gibi saplanmıştı. Geride kabuk bile bağlanamayan bir yara bıraktılar bana. Bu yüzden onlara karşı hiçbir sevgi kırıntısı besleyemiyordum.

Artık bitmişti. Derin bir hüzün ve kalp kırıklığı bırakmışlardı sadece. Ama en acısı da bunu bir kağıt parçası için yapmasıydı. O adam hem kendi oğluna düşman etmişti kendini, hem torunun katiliydi. Onun kanını taşımaktan bile utanıyorum.

 

Bir süre sonra artık daha fazla düşünmemeye çalıştım. Derin bir iç çekerek hüzünle karnıma sarıldım. "Benim güzel prensesim, şimdiden bir teyzen daha oluyor. Annenin ikiz kardeşinin olması nasıl bir duygu öğrenmiş olacaksın." Dedim acıyla gülümseyerek.

 

Hediye her ne kadar benim halam kategorisine girse de, benim gözümde kardeşimdi. Hep de öyle olacaktı.

 

Mutlu gelecegin hayalini kurmak çok geçmeden derin bir uykuya dalmıştım. Uykuya daldığımı anlımda hissettiğim bir sıcaklıkla anlamıştım. İlk başta ne olduğunu şaşırsam da Savaş olduğu anladım. Savaş yanı başımda uzanmış saçlarımı seviyordu. Bir gözüm açık ona döndüğümde huzurla gülümseyerek beni kendine yaklaştırdı. "Beni beklerken uyudun galiba." Bir gözümü ovarak "Galiba." Dedim uyku sersemiyle. "Ee durumlar nedir?" Dedim bıkkınca devam ederek.

"Hapse girdi mi Sefer denen o adam." Biraz sinirle söylemiştim.

 

"Şimdi nezarethanedeler. Yarın senin de ifadeni aldıktan sonra mahkemeye çıkacak." Acıyla kırışık gülümsedim. "Demek kuru tahta üstünde yatacak bugün ağamız. Öyle mi?"

 

Saçlarımı kulağımın arkasına alırken "Öyle görünüyor." Dedi ciddi bir ifadeyle. Sonra da devam etti. "Yemek yedin mi sen? Sofraya gelmediğini söylediler."

 

" O zaman iştahım yoktu. O yüzden yemedim." Bir süre düşünceli bir şekilde baktıktan sonra yavaşça yataktan kalkarak kolumdan tutup kaldırmaya çalıştı. "O zaman yemeğe iniyoruz." Doğrularak kalkıyordum ki, Savaş ayağa kalkarak gardroba doğru yürüdü. "Üstünü mü değiştireceksin?"

 

" Hayır, kıyafetlerimi toplayacağım." Tek kaşım havada bir baktım. "Hayırdır? Bir seyahate falan mı gidiyorsun?" Dedim şüpheyle.

" Hayır, beraber bir yere gidiyoruz."

 

" Nereye gidiyoruz?" Dedim yorgun argın. Güya yarın ifade verecektim.

Bu halime sırıtıp yanıma gelerek yanağımdan makas aldı. " Gidince görürsün. Şimdi bir gün boyunca neye ihtiyacın var ise topla büyük çantaya koy." Dedi ve kendi kıyafetlerini, diş fırçasını ve bir kaç parfümünü de alarak çantaya koydu. Sonra da kollarını bağlayarak " Hadi, sıra sende." dedi sabırsızca.

 

" Şimdi sırası mı?" Diye söylenirken bir yandan da gardroba bakmaya başlıyordum.

 

"Arabada bekliyorum seni." Diyerek en sonunda dışarı çıktı. Bense bir şey demeden pijamalarımı ve diğer gereçlerimi çıkartarak çantaya koydum. Fakat tam elime alıp kapıdan çıkıyordum ki, Savaş tekrar gelip biraz durdu. "Sanırım çantayı almayı unutmuşum." Dedi ve çantayı alarak ensesini kaşıdı. Sonra kolunu uzatarak "Hadi, gidelim." Dedi heyecanla. Bu heyecanı ister istemez beni gülümsetiyordu. O mutlu oldukça ben daha çok mutlu oluyordum. " Bakalım bugün nasıl bir sürpriz hazırladın bize."

 

"Gitmeden bilemezsin. Öyle değil mi?"

Bu dediklerinden sonra koluna girerek dışarı çıkıp Savaş ile beraber yavaşça merdivenlerden indim. Sonra arabaya binerek yola çıktık. O sırada yola sessizce baktım. Sonra da Savaş'a baktım. "Nereye gidiyoruz?" Dedim merakımı belli etmemeye çalışarak. Olaylardan dolayı içimde hâlâ hafif bir burukluk var ama yine de merak etmeden duramıyor insan.

 

" Sürpriz güzelim. İkiniz için de harika bir hediyem var." En sonunda üstelemeden derin bir nefes alarak koltuğa yaslanıp karnımı sevmeye başladım. Gidene kadar ögrenemeyecektim anlaşılan. Acaba çiftliğe mi gidiyoruz, ya da yeni bir ev?

Yeni bir ev olabilir mi gerçekten. Yok canım, onca şeyin içinde bir de.

 

Bir süre zaman geçtikten sonra torpidodan bir kuşak çıkartarak bana uzattı. " Gözlerini kapat, kavşağı geçiyoruz." Bir an öyle bakakalsam da çabuk toparlanarak kuşağı alıp gözlerimi bağladım. Çok geçmeden araba durduğunda beni almasını beklemeye başladım. İlk başta test yapmayı ihmal etmedi tabii. " Bu kaç?" Diye sorunca elini bulmaya çalışarak gülmeden konuşmaya çalıştım. "Oyalama beni, zaten merak ediyorum."

 

" Peki peki, güveniyorum sana."

 

Bu haline sırıtarak göz devirirken kolumdan tuttuğunu hissettim. Sonra beni arabadan yavaşça çıkartarak yürütmeye başladı. Biraz korkarak yürüsem de Savaş'ın beni tutuyor olması içimi rahatlatıyodu. Belimden de tutarak yürümeye devam ederken ben daha rahat yürümeye başladım. Bir süre sonra beni durdurarak gözümdeki kuşağı hafifçe çözdü.

 

Ama hâla gözlerim bağlıyken kulağıma eğilerek fısıltıyla konuştu. "Seni dünyanın en mutlu kadını yapacağım Peri kızı. Ben nefes aldıkça gözlerinde sadece mutluluk göz yaşları olacak." Bu cümlesiyle gülümsedikten sonra kuşağı tamamen çıkardı. " Gözlerini açabilirsin."

 

Heyecanla gözlerimi açar açmaz bahçeli bir ev ile karşı karşıya kaldım. O an da şaşkınca arkama döndüm ve "Bu..." Dedim hayretle. O ise gülümseyerek belimden usulca sarıldı. Sonra benim gibi yüzü eve dönük bir şekilde cevap verdi. "Yuvamıza hoş geldin Peri kızı."

 

O an karnımda hissettiğim tekme ile hafif bir çığlık atarken, Savaş " Ne oldu?" Diye endişeyle bana döndü. "Sancın mı var?"

 

" Sanırım kızın benden daha çok heyecanlandı." Endişeli bakışları huzurla gülümsemesiyle değişti. Sonra karnıma usulca dokundu. "Güzel kızımın da mutlu olmasına çok sevindim."

 

Arkamı dönüp kollarımı boynuna yaslayarak gülümsedim. "Sen yanımızda olduğun her gün mutlu bir gün bizim için." Dedim mutlulukla. Sonra yanağımda hafifçe öperek sıkıca sarıldı ve elimden tutarak yavaşca eve doğru yürüdü."Hadi bakalım küçük bir keşfe çıkalım."

 

"Hadi bakalım." Dedim karnımı severek. Bu halimden hoşlanmış gibi beni biraz kendine çekerek belime sarıldı. Demir kapıyı usulca açtıktan sonra içeri girdik. Etraf bahar tazeliğindeydi. Hafif florasan ışıklarla geceyi aydınlatıyordu.

 

Bir süre sonra açmam için anahtarı bana verdiğinde heyecanla elime aldım. Kapının önüne baktığımda son kez Savaş'a dönerek kapıyı açtım. evin salonu ferah ve genişti. Kırmızı gri uyumlu koltuk takımıyla ve beyaz duvarla oda ferahlatıcıydı. Hafif griye çalan vestiyer ve dolap takımları inanılmaz güzel gözüküyordu.

 

Sonra mutfağa geçerek vestiyerle aynı tonda griye çalan beyaz dolaplarla etraf soft ve şık durmuştu. Ama en çok da mutfaktaki neon ışıklar harika görünüyordu. "Çok güzel." Dedim hayretle.

 

"Değiştirmek istediğin bir şey varsa söyle yaparız. " karnımı tutarak yavaşça masanın yanındaki sandalyeye oturdum. "Değiştirecek bir şey yok ki, hepsi harika."

 

" Bahçeyi görmek ister misin?" Dedi kollarını bağlayarak. Ben de gülımseyerek elimi uzattım. "Kalkmama yardım et gidelim."

 

" Peki." Diye gülümseyerek yanıma gelip elimi tuttu. Sonra mutfaktan çıkarak arka bahçenin manzarasına baktık. Arkası bahçenin kapı girişi camla kaplıydı. Hayallerimden bile güzel bir evdi. Heyecanla kapıyı sağa çektirip bahçeye girdim.

 

Bahçeye girerken yeni ekilmiş çiçeklerle daha da mutlu olmuştum. Artık burada sürekli kalacaktık. Belki bir ömür. Belki yeni çiçekler ekerdik.

 

Bahçenin içinde hazırlanan banklar çember oluşturmuştu. Ortasında da masası ile çok şık duruyordu. Koca bir çınar ağacının üstüne de salıncak bağlanmıştı. Bu karnımda kelebekler uçuşturur gibi heyecanlandırırken ufak ufak yürüyerek salıncağa oturup sallanmaya başladım. O kadar zevkli bir şeydi ki, değil yirmi, kırk yaşıma gelsem bile bıkmam. Yine sallanırım.

 

Bir süre heyecanla sallanırken, daha sonra Savaş'ın beni izlediğini fark ettim. Savaş'ın beni izlediğini fark ettiğinde biraz yavaşlamaya durdum.

 

Bu adam beni izlemeyi ne zaman kesecekti?

 

Alayla gülerek ben de onu izlemeye başladım. Sonra tekrar umursamaz bir şekilde sallanmaya devam ederken o da sırıtarak yaslandığı yerden kollarını çözüp yanıma geldi. Ben sallanmaya devam ederken, Savaş önümde durarak ipleri tutup yanıma eğildi. Sonra dizlerini büküp bu halime sırıtırken "Neye gülüyorsun?" Dedim sinirle. "Burada sen ve kızımızla otururken nasıl olur hayal ettim bir an. O zaman ister istemez gülmek geldi içimden. O kadar güzel bir şey ki bu. Anlatsam dillere yetmez."

 

Huzurla gülümserken bir elimle yanağını avuçladım. Sonra yanağından usulca öperek bir süre durdum. Sonra da aklıma gelen müthiş bir fikirle tekrar yanaklarını avuçladım. "Savaş, ne diyorum biliyor musun? Bence biz yorganlarımızı ve yastıklarımızı alalım burda yatalım. Ne dersin?" Bir süre şaşkınca bana bakarken savunma yaparak konuşmaya devam ettim. "Bugün güzel bir gün. Özel olsun istiyorum." Düşünceli bir şekilde bana bakarken gülümseyerek cevap verdi. " Sen nasıl istersen Güzelim. Bugün senin günün."

 

Hüzünle sırıtırken usulca başımı eğdim. "Evet, bugün benim günüm."

 

"Artık mutlu olmak senin de hakkın Peri kızı. Artık daha fazla üzülmeyeceksin." Yanaklarını avuçlayıp fısıldayarak cevap verdim. "Sen olduktan sonra ben hiçbir şeye üzülmem."

 

Dudağımı usulca öperek yanaklarımı avuçladım. "Benim karım, benim sevdiğim olman benim için dünyanın en güzel duygusu. Ben bu dünyadan alacağımı aldım."

 

"Ben de Peri oğlan ben de."

Bu tavrıma göz belirterek çatık kaslarıyla biraz somurtmaya başladı.

 

" Çilem, Peri oğlan ne Allah'ın aşkına. Başka bir şey bulamadın mı sen?"

 

"Nıç, bulamadım. Bulana kadar bununla idare edeceğiz."

 

" Neyse, ben sana bir takma isim bulacağım merak etme."

 

" Peki Peri oğlan." Dedim gülmemeye çalışarak. O da benimle uğraşmaktan vazgeçip ayağa kalkmaya çalıştı. "Her neyse hadi, içeri geçelim artık." Diyer tam ayaklanıp beni de kaldırmaya çalışıyordu ki, kolundan tutup çekerek tekrar yanıma yaklaştırdım. O an şaşkınca bana baktığında bende haylazca sırıtarak ona baktım. O da bir gözünü kapatıp hayırdır der gibi bakınca sitemle konuştum. " Burda yatalım diyorum sana! Burası güzel."

 

" Burada olmak istiyorsun demek." Ben başımla onay verirken o da buna sırıtarak biraz dâha düşündü. " Demin bana özel bir gün olduğunu söyledin. Ne çabuk vazgeçtin kararından."

 

"Senin Peri oğlanından sonra bir düşünmedim değil."

 

"Bana ne, ilk başta söylemeyecektin. Ben yatıyorum, sen içeride yat istersen. A tabii önce biraz yemek yesem iyi olur." Birbsure bana bakarken en sonunda vaz geçerek. "Yorganları getirsem iyi olur." Dedi bıkkınlık. Ben de heyecanla" Harikasın!" Diyerek sevinç çığlığımı atıp yanağından usulca öptüm. Uzun süren bekleyişimin ardından Savaş, beyaz yorgan ve yastıklarla bahçeye girdi. Ben de çocuksu hevesim ve heyecanımla salıncaktan kalkarak yanına gittim. Savaş çimenlerin üstüne büyük bir örtü sererek yorganları üstüne indirdikten sonra yorganları ve yastıkları sererek beni kucaklayarak yavasca yere indirdi.

 

" Yer yatağına alışık değilsin belki. Rahat edebilecek misin?" Gülerek cevap verdim. " Ooo! Tabii ki! Ben anneannemin köylerine giderken böyle yer yatakları vardı. O kadar güzel ki bu Savaş! Bir odada bütün kuzenler doluşur aynı yerde yatardık. Anneannem de bizimle beraber uyurdu. Bu harika bir duyguydu."

 

Sırıtarak o da konuşmaya başladı. "Babaannemin köyünde de öyleydi. Yer yatakları muhakkak vardı. Güzel zamanlardı."

 

" Değil mi? O eski heyecanı, sevinci yaşıyorsun sanki."

 

"Evet, eskiler güzeldi ama..." sözüne devam etmeden önce elimden tutup kendine çekerek konuşmaya devam etti. " Şimdiki anıma değiştirmek istediğimi zannetmiyorum."

 

O an kalbim erimiş halde gülümsedim birden. Beni dâha çok kendine çekerek dudaklarımdan öpmeye başladı. Elimle göğsüne usulca yaslanarak ona karşılık verdikten bir süre sonra hızla benden ayrılarak sırt üstü uzandı. Ben ise bu haline sırıtmadan edememiştim.

Fakat o bana dönüp sırıtmış halimi kızarak izledi. " Gül sen gül, yemin ederim bu beş ay, beş yıl gibi geçti."

 

" E bir beş ay dâha dişini sıkacaksın Savaş'cığım. Yapacak bir şey yok"

 

" Allah Allah!" Diyerek tekrar beni çekerken boynumdan öpmeye başladı. Ben huylanarak onu durdurmaya çalışırken, Savaş bir an duraksayıp benden az biraz uzaklaşarak anlını anlıma yasladı. Sonra da belime sarılarak yavaşça kendine yaklaştırdı. Ben de kolunu tutarak durdum.

 

Bir süre böyle sessiz kalmıştık, sonra da çok geçmeden içeri girip yemeğimizi yiyerek tekrar dışarıya yorganlarımıza sarıldık. Yıldızların altında ve uzaktan gelen cırcır böceğinin sesi ile anın tadının sonuna kadar çıkardık.

 

Gecenin semasında duran yıldızlar bir zamanlar göz yaşlarıma şahitken, şimdi de en mutlu anıma şahitlerdi.

 

Bir süre öylece kalirke. Savaş'ın kolunu hamur gibi yoğurmaya başladı. Savaş ise bu durumdan hiç şikayetçi değildi. Ben kolunu yoğurmaya devam ederken, Savaş'ın sesi ile anca ayılmıştım. "Güzelim."

 

" Hım?... efendim?" Şaşkın halime sırıtarak konuştu. " Yeni alışkanlığın mı bu?" Bir an ne dediğini anlamaya çalışırken, kolunu göstererek anlamamı sağladı. " Bilmiyorum, iyi geliyor sanki. Stresimi atıyor gibi hissediyorum."

 

Savaş bu söylediklerimle huzurla gülümseyerek belimden usulca tutup kendine çekerek bir nefes kadar yakınlaştı. " Stres topun da olduk yani iyi mi!"

 

Bu sözlerine kıkırdarken Savaş da yorganı biraz dâha üstümüze alarak omzumuza kadar örttü. " Savaş, sanırım bu hayatımda geçirdiğim en güzel gündü."

 

"Bu bir nevi doğum günü hediyen. Ama sen dur, kendi doğum günümü bekliyorum ben. Aa şansa bak sen! Şimdi hatırladım da. Doğum günüm kasımın yirmisi." Bir nefes kadar yaklaşarak konuşmaya devam etti. " O zaman da kızımız çoktan doğmuş olacak değil mi? Yani, kaçarın yok o zaman." Kollarımla boynuna dolanarak haylazca gülümsedim. " Kaçmak isteyen kim?" Bu sözümle daha bir sevinirken" İstediğim cevap buydu işte." Dedi heyecanla. Sonra da belime dâha çok sarılarak beni kollarının arasına aldı. Yıldızların altında neşeyle kıkırdarken bir süre sonra derin bir uykuya daldık.

 

Sonraki bölüme kadar görüşmek üzere sevgili okurlarım.🤗🤗

 

Loading...
0%