@maviay_63
|
Eğer değer görmediğiniz bir yerde hırpalanıyorsanız ya orayı terk edin, ya da değer göreceğiniz yere varmak için bekleyin. çünkü değer göreceğiniz bir yer olacak. sadece sabırlı olmanız gerek. ama ilk başta kendinizi sevmeyi öğrenin. çünkü buna hepimizin ihtiyacı var.
Emin refleks olarak ellerini kaldırırken diğerleri de başımıza toplanıp ne olduğunu anlamaya çalıştı. Savaş ile birbirimize bakarken, Tuncay bir an da Emin'in elinden kurtularak bir şeyler söylemeye başladı. "O Türkan yok mu o Türkan yine..." diye devam ettirecekti ki Emin birden ağzını kapattı. "Sus oğlum sus. Bizi rezil ettin zaten." " Seviyorum oğlum! Seviyorum! Aşığım!"
" Hay ben senin sevmene de, aşkına da sus lan sus!"
Bu manzarayı izlerken Savaş ise utançtan yüzünü kapattı. Mavi bir adım öne gelerek bana döndü. "Bu ne rezilliktir böyle. Bu sarhoş adam da kim böyle!"
Mavi şaskınca bana dönerken "Dilini mi yuttun kızım. Bir sey söylesene."
Benden ses çıkmayınca bu sefer Savaş'a döndü. "Me oluyor oğlum. Bir sey söylesenize."
Elimi yaramaz çocuklar gibi kaldırarak "Bir aşerme mevzusu olmuştu da." Dedim mahçupça. O an Tuncay Emin'in elinden kurtularak konuşmaya devam etti. "Türkan gözlüm, Şoray seslim. Neredesin sen!"
Emin tekrar ağzını kapatarak sesini keserken Savaş bir adım öne geçerek Mavi'ye açıklama yaptı. "Kusura bakmayın. çilem bir şeyler istediği için bu arkadaşla kalmak zorunda kaldık. şimdi gidiyoruz ama, siz hiç merak etmeyin."
"Türkan gözlüm. neredesin? nerdesin be Türkan. " Emin onu zar zor arabaya almaya çalışırken Tuncay ona yalvarırcasına bakarak bana döndü.
"Çilem, Aslıya söylesene ona çok aşık olduğumu. hadi be! yap böyle bir iyilik hem bak ben de bir kıyak yaparım. ne istersen yaparım vallaha bak."
"Aslı mı? Savaş Tuncay ne diyor." Beren de olanları duyarken benim gibi bakakalmıştı. hırkasıyla önünü kapatarak biraz Tuncaya yaklaştı. "Tuncay..." dedikten sonra gülmemek için dudaklarını ısırırken şaşkınca bana baktı. sonra tekrar ona döndü. "Ona aşık mısın gerçekten?"
Tuncay bir an Emin'e dönerken "Ben bunkarı içimden söylemiş olayım. ne olur Emin! beni gömün burada. Kızlar futbol oynayamaz dememin ahı mı tuttu bana!"
Beren bu manzarayla daha fazla gülüp Tuncayı mahcup etmemek için geri çekilerek Mavinin yanına gitti. bir yandan da kıkır kıkır gülüyordu. bende de durumlar pek farklı değil. o sırada Emin elindeki poşetleri bana vererek hızla tuncayı içeri sokmaya çalıştı. sonra Savaş yanağımdan öperek "Artık gerisini sen açıklarsın." deyip arabaya geçti. o sırada olanlarla beraber Arda ve Yaren de gülerken Mavi çatık kaşlarıyla bıyık altındann gülmemeye çalıştı.
"Geç içeri kızım geç. üşütüp hasta olacaksın. içerde söylersin ne söyleyeceksen."
elimde poşetlerle baş sallayarak onay verdim ve onların ardında ben de yürüdüm. Mavi benim içeri girmemi bekledikten hemen sonra arkamdan gelerek salona geçtik. o sırada ben de Savaşın getirdiği pastayı çıkartarak masaya indirdim. Emin'in Tuncayı tutmasından olsa gerek biraz hırpalanmıştı. ama yine de idare eder bir durumdaydı. bir çatal rica ederek bana vermelerini beklerken Mavi tek kaşı havada sorgular vaziyette bana bakıyordu. "Aşerme gibi bir durum oldu da, kocacığımı aramadım bana getirsin diye."
"Keşke benden isteseydin kızım. adamlarıma söyler getirtirdim."
"Gerek kalmaı zaten. Hem o benim bu hallerime alışık ve..."
"Ve senin ailen." dedi acıyla gülümseyerek. o an kendimi kötü hissettim ama konuşmaya devam ettim. "Hem sizi bu saatte rahatsız etmek istemedim. Herkes uyurken uyandırmak istemedim."
"Anlıyorum kızım. hem eşin sonuçta. onu daha yakın hissetmen normal."
yanıma gelerek karnımı severken usulca sarılarak konuşmaya devam ett. "Ama olur da bir şeye ihtiyacın olursa. her şey olabilir. Benden hiç çekinme olur mu? eğer çekinirsen üzülürüm. rahatsız olurum. senin için..." diğerlerine dönerek devam etti. "Sizin için her şeyi yaparım ben. bu bana yük değil." tekrar bana dönerek yanaklarımı avuçladı. "Sen ve kardeşlerin benim için her şeysiniz. sizin için her şeyi yaparım. yeter ki benden istemekten çekinmeyin." Hüzünle gülümseyerek usulca boynuna sarıldım. "Özür dilerim. Kalbime kalın duvarlar ördüğüm için. inan bana Savaş ile çok zor geçti bağ kurmak. ama zamanla daha iyi olur. sadece zamanla olur her şey." yanaklarımı severek tekrar sarılırken ben de ona sarılarak "İyi ki varsın." dedim hüzünle.
"Sende iyi ki varsın." dedi bana sıkıca sarılarak. ilk defa kendimi evlat gibi hissettim. Savaşın yetimleri aklıma geldi. onların da bu duygusunu yeni fark ettim sanki. onların pek çoğu annesinin kim olduğunu da bilmiyordur. yine onlara uğradığımda daha çok sarılacağım. daha çok seveceğim. Sarılmamıza son verirken çalışanlar fazladan çatal getirdikten sonra yanımıza koyarak gitmek için izin istedi. Mavi de mahcupça tabii diyerek gönderdi. "Vay be, Aslı demek. şu sizin arkadaşınız olan Aslı değil mi?" beren elini şakağına yaslayıp "Sanırım öyle." dedi yüzünü kapatarak. "O değil de Aslı bunu öğrenince ne yapacak onu çok merak ediyorum."
"Beren sakın. tamam biraz sarhoş olmuş ama kötü bir niyeti yoktu yani."
"Zaten söylemeyeceğim Çilem merak etme. eninde sonunda Tuncay kendisi itiraf eder."
"Neyse konuyu kapatalım." bir an Mavilerin olduğunu unutarak konuşmuştuk. "çatal? pastayı yemek için." dedim mahsunca. Mavi gülümseyerek çatalı alırken en sonunda pastanın tadına baktı. "Ağzının tadını biliyor muşsun." dedi karnımı severek. Bu şimdi bana mı dedi torununa mı? neyse sormayacağım.
Ardından Arda ve Beren de yanımıza gelerek pastanın tadına baktı. Yaren bu halimize göz devirerek odasına çekilirken biz ise pastanın tadını çıkardık sadece. Sonra da tekrar odalarımıza geçtik. O sırada Beren Tuncay'ın haline gülüyordu."
"Türkan gözlüm, Şoray seslim. Allah'ım bu nasıl bir kafiye. " kikirdayarak yatağa geçerken ben de onunla beraber gülmeye başladım.
"Zavallı Aslı'm da her şeyden habersiz kım bilir evde uyuyordur da."
Bunu demesiyle yediğim mandalina boğazıma kaçtı. Öksürürken nefes almaya çalışırken omzuma vurarak "Helal helal. Seni de gider ayak bozacağız gece gece."
"Sahi, bu Aslı her şeyden habersiz. Ne olacak şimdi?"
" Valla orasını bilmiyorum ama Tuncay'a şimdiden acıdım. Onun durumlar vahim. Hem de çok vahim."
"Evet, öyle görünüyor. Yarın utançtan yüzüme bile bakmayacak."
Beren kıkırdayarak yatağa uzandı. "Sadece sana mı, kimsenin yüzüne bakamayacak. Biz değil ama Tuncay bu halini bir ömür unutmaz."
"Tabii hatırlarsa." Dedim kıkırdayarak.
"Çılgın günler bizi bekliyor. Hadi bakalım. Gazamız mübarek olsun."
" Hadi bakalım." Diyerek yanına uzandım. Sanırım üçlü kombo çifti olmaya başlayacaktık. Tabii Aslı onu rezil etmezse.
......
Sabah herkes günlük işlerine geri dönerken Savaş da beni aldı. Onunla ilk karşılaştığımda bile "Oo! Türkan Şoray'ın arkadaşı gelmiş." Dedim kıkırdayarak. O ise yüzü asarak "bari sen yapma güzelim. Zaten bütün gece onunla uğraştım." Arabaya binerken son durumlar nasıl dedim kıkırdamaya devam ederek.
"Bir de Zara'nın günahını aldım. Onun cezasını çekiyorum dedi. Sonra yakama yapısti. Hep senin karın yüzünden dedi birden."
" Ben ne alaka!" Dedim şokla. Arabanın motorunu çalıştırarak " Sanırım beni çağırdığın için söylemiş olmalı."
"Ona müstahaktır. Gece yarısı evime gelip içen o!"
"Ne diyeyim. Haklısın." Diyerek evimizin yolundan dönmüştü. Ben neler olduğunu anlamazken Savaş sormama gerek kalmadan cevap verdi. " Yetimhaneye, uzun zamandır gitmedik. Hem çocuklar seni görmek istiyordu."
" Bebeğimizi demiyorsun da!" Alayla konuşurken Savaş ise sırıtarak cevap verdi. " Yani! Savaş Efeoğlunun bebeğini sevmeyen de ne bieyim..." Göz devirerek konuşmaya devam ettim. " Farkındaysan, benim de bebeğim."
" Tabi! Bebeğimin annesi olma onurunu sana bahşettiğim için minnettarsın. Anlıyorum seni." Araba sürdüğü halde koluna yumruk atarak sinirle " Bakıyorum da çok mütevazisin!" Diye kinayeyle kıkırdayarak gülerken konuşmasına devam etti. " Güzelim, nerdeyse 3.5 milyar kadın nüfusuna sahip bu dünyada piyango sana düştüğü için kendi şanslı görmelisin."
Sinirle sırıtarak cevap verdim. " Sen de benim, bu '3.5' milyar erkek nüfusunun içinden seninle evlenmemi bir lütuf olarak görevilirsin."
" O geri kalan erkeğin topunu s!.." Kollarımı bağlayarak arkama yaslandığımda Savaş'ın bu halini keyifle seyrettim. Sonra ise konuşmaya devam ettim." Ha, bir de yıllar önce sana buldukları o güzel kız şimdi nerde? Sen biliyorsundur."
" Yuh be! Yuh be güzelim. Onu nereden öğrendin sen?" Savaş'a yaklaşarak konuşmaya devam ettim. " Savaş, kadınlar bir şeyi kolay kolay unutmaz biliyor musun?"
" Bilmez olaydım. Anasını..."
" Şşt, bak küfür yok dedim sana! Kızımız duyuyor yani. Hani yani hatırladıysan." Bıkkın bir soluk vererek cevap verdi. "korkarım bu gece rahat uyku yok."
Tekrar kollarımı bağlayarak konuştum. "Korkma canım, ben şimdi sana bakanları döverim sadece. Çok korkmana gerek yok."
O kadar da gaddar olmayacaktım ama biraz korkutmaktan zarar gelmezdi. Kendini savunmaya çalışırken ki halleri çok tatlı oluyordu çünkü.
Nihayet yurda geldiğimizde çocuklar neşeyle başımza toplanıp önce Savaş sonra da bana sarıldılar.
Biz içeri geçerken çocuklar benim için hediye hazırladıklarını söylediler. Ben merakla heyecanlanırken çocuklar elimden tutarak bir odaya götürdüler. İçeri girdiğimizde herkes benim hamile halimin resmini çizmişti. Ben, Savaş ve çocuklar vardı bir çoğünda. Bazıların da ise ben ve Savaş vardı sadece.
Hepsine teker teker bakarken tek tek teşekkür edip güzel yanaklarından öperek sarıldım. Resimleri alıp çantama koyduktan sonra biraz oturmuştuk. O sırada ikizler de yanımdaydı. Bana artık eskisi gibi davranmıyorlardı. Onlara ne kadar anlayışlı ve sevgi dolu olsam o kadar çok yumuşuyorlardı. Artık benden nefret etmiyorlardı.
Hatta şimdiden kızımla doğduktan bir kaç yıl sonra hangi oyunu oynamayı düşündüklerini söylemeye başlıyorlardı. En az onlar kadar diğer çocuklar da kızımla tanışmak için sabırsızlanıyorlardı.
Savaş onlarla mubabbet edip şakalaşırken ben de onun gibi sohpet ederek ortama iyice katılıyordum.
Çocukların kahkaha dolu seslerini duydukça içime neşe doluyordu. Savaş onlarla konuştukça gülüşmeler artıyor etraf neşeyle dolmaya devam ediyordu.
Bir an Savaş takılı kaldım. Ne kadar güzel bir insanla evlenmişim ben. O kadar sevgi dolu ki, o kadar cana yakın ki. Ben ona her baktığımda dâha çok aşık oluyordum.
En sonunda ayaklanarak gitmeye doğru hazırlanmaya başladık. Çocuklar her ne kadar gitmemizi istemeseler de Savaş onları ikna ederek bizi dışarı çıkartmayı başarmıştı. Onlara söz vererek yine geleceğini söyledi. Zaten onlar da yine geleceğimizi biliyordu. Her zaman olduğu gibi.
Arabaya binip yola çıktık. Ne kadar yorucu geçse de güzel bir gündü. Sonra eve vararak uzun süre koltuktan kalkamamıştım. Özellikle benim ayaklarıma kara sular inmişti. Ayaklarım şişmişti resmen ve acıdan kıvranıyordum. Hamileyken daha hassas oluyordu bünyem.
Ayaklarımı koltuğa yaslayarak biraz ovalamaya çalıştım ama dâha fazla dayânamadan sırt üstü yaslandım. Savaş da karşı koltukta yaslanırken aklıma parlak bir fikir gelmişti. "Savaş." Dedim tatlı bir sesle." Hım?" Gözleri kapalıydı ve sadece mırıldanarak cevap veriyordu. " Birazcık ayaklarımı ovar mısın?"
Savaş bir gözünü açarak bana bakarken, ben tatlı bir şekilde gözlerimi kırpıştırdım. O da huzurla gülümseyip yanıma gelerek ayaklarıma masaj yapmaya başladı. Ben de sırt üstü uzanarak ayaklarıma yapılan masajın tadını çıkardım.
Bir süre sonra da önceden yardımcılar tarafından hazırlanan yemeği hazırlayarak masaya geçtik. Akşam yemeğinden sonra da hemen odamıza geçtik. Ben makyaj masasına oturup saçımı tararken Savaş ise duşa girdi. Ben ovalamaya dalarken Savaş'ın sesi ile kendime gelmiştim. " Güzelim, başka tişört çıkartır mısın? Yanlış tişört aldım sanırım."
Ben yavaşça ayaklanarak dolabı açtığımda su sesi gelmeye devam ediyordu. Sonra Savaş konuşmaya devam etti. " Kehribar rengi vardı bir tane. Yeni almıştım. Onu ver güzelim." Katlı tişörtleri karıştırırken sırıtmadan edemedim. Çiftlikte kaldığımız ilk günkü konuşmamızı unutmamıştı.
Tışört çıkarırken kapıyı çalıp bir süre sonra açarak yandaki sepetin üstüne indirdim. Savaş havlu ile çıkarken ben de yatağa geçerek uzandım. Sonra Savaş da Kehribar tişörtü ve pijamasıyla yatağa geçerek belime sarılıp burnumdan öptü. "Beni bir daha sakın o manyakları baş başa bırakma." Sırıtarak ona bakarken konuşmaya devam etti. "Bak ciddiyim ben. Anamdan emdiği sütü burnumdan getirdi bu Tuncay. Bir de aşık. Bela oldu bana."
"Yazık ama, aşk acısı çekiyordur şimdi Türkan Şorayımız."
" Bak hâlâ dalga geçiyor. Ayıp ayıp. " Diyerek bana biraz kızmış gibi bakıp bur süre sonra karnımı sevmeye başladı. "Benim meleğim. Bence artık uzadı bu. Artık gelmen lazım. Annenin yerli yersiz tipleri çekilmiyor. Sen nasıl ayarlarıyla oynuyorsun artık, ben basa çıkamıyorum."
Omzuna vururak sinirle burnumda soludum."Kızıma kötü şeyler aşılama."
Cevap vermeden karnıma eğilerek usulca öptü. O sırada karnımda bir tekme hissettim. Hissettiğim tekme ile hafif bir çığlık atarken Savaş yine öperek " Benim güzel kızım. Babanı hissedince heyecanlandın merhaba sen."
Yine tekmelediği şokla bakakaldım ona. " Aa. Cidden tekme attı. Baba kuzusu olacak bu belli."
"Hadi inşallah." Yine omzuna vurarak "Sanki bana beddua okuyorsun. Ben kıskanırım ama."
Savaş gülerek bana dönüp yanağımı avuçlamaya başladı. "Kıskanma bebeğim. Sen olmasan biz nasıl olacaktık. Takıntı hâle getirme aman."
" Neyse, ben uyuyacağım." Diyerek başımı yastığa uzatırken Savaş arkadan belime sarılarak huzurla gözlerini yumdu.
"Bakalım yarın Türkan karşıma çikabilecek mi? Dün Zara Zara deyip duruyordu. Anlaşılan Zaradan öç almaya niyeti var. "
Bir an yutkunarak bende devreler yandı. Savaş bana senin karın yüzünden dediğini de hatırladım. O maç olayından sonra diliñden kaçırmış olmalıydı. Ama benim artık gerçeği söylemem lazımdı. Hem de Yılmaz. En büyük kötülüğü ona yapmıştım belki de. Zara bana sornadan yalvar yakar susmamı istemeseydi belkj de o olmayacağını söyleyecektim. Bir tek onu demeye cesaretim olurdu.
Zara ne kadar bana vicdan sömürüsü yapsa da o da durumundan memnun değildi. Anlaşılıyordu. Savaş'a çok yakın bir zamanda Yılmaz olayını söylemem lazımdı. Ama nasıl? Bu kördüğüm fena çözülecek ama nasıl. Bu durumun içinde sıkışıp kaldım.
Sevgili okurlarım bu bölümden hazırladığım editi instagrmdan bakabilirsiniz. İyi günler.
Bu arada spoiler yememeye dikkat edin. by by
|
0% |