Yeni Üyelik
76.
Bölüm

76. Bölüm

@maviay_63

Sevgili okurlarım yeni insatgram editim yayındadır ama spoiler yemek istemeyen bakmasın şimdiden söyleyeyim.

 

Gözlerimi yavaş yavaş açarken boğazımda dehşet kuruluk ve üstümde yorgunlukla doğrulmaya çalıştım. Etrafıma göz gezdirmeye başladığımda Savaş kolunu bağlamış bir şekilde uykulu gözlerle pencere olan tarafa bakıyordu. İlk başta ne olduğunu anlayamamıştım. Olanları hatırlamaya çalıştım. En son hastaneye yetişmeye çalışıyorduk, sonra doğumhaneye geçtik. O dehşet sancılarla çığlık atıyordum adeta. Ölmek üzereydim neredeyse. Uzun süren ıkınmaların ardından bir bebek sesi geldi. O an göz yaşlarımı tutamadım. Bir yandan ağlıyor bir yandan da kollarımı doktor hanımın kucağındaki bebeğime uzatıyordum. Doktor hanım tatlı bir gülümsemeyle yanıma gelerek kucağıma bıraktı. O an da bebeğimin başında uzunca öperek o cennet kokusunu içime çektim.

 

Hoşgeldin bebeğim dedim huzurla. Sonra Savaş da geldi. Kucağımda bebeğimizle uzandığımı görünce dizlerinin bağı çözülmüş gibi duruyordu. Yavaş adımlarla bize yaklaşırken bir yandan da yutkunmuştu. Sonra başımızın ucuna gelirken tekrar yutkunarak bebeği kucağına almaya çalıştı. "Bizim kızımız mı?" Dedi hayretle. O kadar inanılmaz bir şeydi ki onun için. Bu günleri gördüğüne hâlâ inanamıyordu.

 

"Çok küçük." Dedi bu sefer sesi titrerken. "Meleğim, babasının meleği."

 

İyice duygusallaşmaya başlamıştı. Dolan gözleriyle bana dönerken bebeği kucağıma bırakarak başımdan usulca öptü bu sefer. "Bu hayatımın en güzel günü. Kızımla beraber ben de bugün doğdum."

 

Bebeğine hayranlıkla bakarak tekrar bana dönüp. "İyi ki varsınız. İyi ki hayatımdasınız." Dedi huzurla. Sonra ne oldu hatırlamıyorum. Sanırım yorgunluktan bayılmıştım. En son Savaş'ın endişeyle bana seslendiği hatırlıyordum. Gerisi tamamen silik hafızamda.

 

"Kızım, kızım nerede?" Dedim bir anlık korkuyla kendime gelirken.

 

Açlıktan ölmüş olmasın. Ne zamandandır bayıldığımı da bilmiyordum. Gerçi Savaş da bu kadar sakin olmazdı değil mi?

 

"Sakin ol yok bir şey. Bebek odasında."

 

"Kaç saattir uyuyorum ben?" Dedim ardından. "Bir saat oluyor neredeyse."Bebek, açtır şimdi. Onu doyurmam lazım." Diyerek aceleyle kalkarken Savaş da beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Sakin ol Güzelim. Gayet iyi. Önce sen bir kendine gel beraber gideceğiz."

 

"Nıç olmaz. Ben böyle duramam. Hadi gidelim." Diye ısrar ettiğimde en sonunda tamam diyerek beni kaldırmaya çalıştı. Yavaş yavaş yürüyerek dışarı çıktık. Sonra bebek odasına götürerek hemşirenin de eşliğiyle içeri girdik. O sırada diğer bebeklere bakarken dolan gözlerimle duygusallaşmaya başladım. O sırada Savaş da sırtımı sıvazlayarak beni oraya yaklaştırmaya çalıştı.

 

Bir süre erafıma bakarken, en sonunda benim bebeğim olduğunu zannettiğim bir bebeğin yanına giderek kucağıma almaya çalıştım. O anda Savaş beni durdurmaya çalışarak "O değil benim şaşkın karım. Hemen yanındaki." Deri kıkırdayarak. O anki mahcubiyetimle "He, biraz heyecanlanmış olabilirim." Dedim tatlı şaşkınlıkla. Sonra da diğer tarafa geçerek güzel kızımı kucağıma aldım. O sırada kapıdan başka biri belirdi. Benim gibi hastane kiyafetiyleydi. O da yeni doğum yapmış gibi görünüyordu. Benim az önce baktığım bebeğin yanına giderek yavaşça sarıldı. Ben de kendi bebeğimle ilgilenerek huzurla başından öptüm. Savaş da omzumdan sarılarak benim gibi bebeğimize baktı. Sonra başımdan usulca öptü. O sırada bizim gibi bebeğini kucağına alan kadın bana dönerek huzurla gülümsedi ve "Size de geçmiş olsun." Dedi yorgun sesiyle.

 

Ben de gülümseyerek teşekkür ettim. "Adım Asiye, sizinle karşılaşmıştık. Sedye ile taşınırken. Sanırım benden önce siz doğum yapmışsınız. Korkunuz geçmiştir umarım."

 

O an kafamı kurcalamaya çalıştım. Bu kadın kimdi ve beni nereden tanıyordu diye. Ama bir an duraksayarak o sancılarla bir kadının benimle konuştuğunu hatırladım. O kadın da hamileydi ama benim gibi değildi. Hâlâ doğumu başlamamıştı.

 

"Ha hatırladım şimdi." Dedim hayretle. "Siz de her halde beni gördükten sonra doğum yaptınız. Öyle değil mi?"

 

Kadın gülümseyerek "Sanırım bizimkiler anlaşmalı doğmaya karar vermiş." Dedi alaylı bir sesle. Sonra da bebeğine dönerek sallamaya devam etti. Bebeği husursuzlaşmıştı sanki. Biz de onunla beraber dışarı çıkarak kapıdan sonra ayrıldık. Sonra ben küçük bedeniyle odaya geçtim. O sırada Savaş da beş dakikalığına geleceğini söyleyerek az önce gelen Babaanne ve Esralar ile baş başa bıraktı. O sırada sadece kadınlar gelmişti. Diğerleri Savaş'ın yanında dışarıdaydı. O anı fırsat bilip emzirmeye çalıştım. Bir yandan da avucunu kapatıp, çalmış olduğu kaşlarına baktım. Yeni doğalı bir saat oldu ama karakterini hemen belli etmeye başlamıştı. Anlaşılan babası gibi atarli giderli bir tip olacaktı.

 

O kadar küçüktü ki bedeni, tutmaya korkuyordum. O sırada babaanne dolan gözlerini silerek maşallah maşallah. Rabbkm nazardan esirgesin sizi. Dedi heyecanla. Sonra dua okumaya başlayarak üstümüzde hafifçe üfledi. Bebeği besledikten sonra bebek yatağına usulca indirerek biraz uzandım. Yorgun ve güçsüz hissediyordum çünkü. Sonra Osman baba ve diğerleri de gelerek geçmiş olsun dedi. O sırada Esra usulca bebeğin yanına yaklaşarak kalbi erimiş gibi bakmaya başladı. "Ne kadar çirkin böyle. Buruş buruş."

 

"Şşt. Yavaş ol Esra hanım. Kimse kızıma çirkin demesin külahları değişiriz yoksa." Savaş'ın bu ikazıtya Esra susarken Emin de bakarak " Çirkin ama." Dedi dalgınca. Tabii o anda Savaştan bir ense şaplağı yemişti.

 

O an sırıtarak gülmemeye çalışırken Osman baba bu kadar yeter diyerek bizimkileri dışarı çıkartmaya çalıştı. Benim dinlenmem gerektiğini ve bebeğin de sakin kafayla uyuması gerektiğini söyleyerek çıkartmaya çalıştı. Anlayışlı bir kayınbabaydı. Halden anlayanı hali başkaymış. Gerçekten şuan anlamıştım.

 

Çok geçmeden herkes dışarı çıkarken Savaş, ben ve bebek baş başa kalmıştık. Savaş etrafın sessiz kaldığını anlayınca usulca yanıma yaklaşarak başımdan öpüp biraz daha iyi olup olmadığımı sordu. Bayılmadan beri hâlâ biraz endişeli görünüyordu.

 

"Gayet iyiyim " Diyerek kollarımı uzattım sarılmak için. O da yanıma gelerek başımdaki öperek sıkıca sarıldı. "O kadar inanılmaz bir şey ki. Hâlâ bunun olduğuma inanamıyorum. Bir bebeğimiz var."

 

Gülümseyerek bana dönerken yanaklarımı avuçladı bu sefer. "İnan bana ben de hâlâ alışmaya çalışıyorum. Daha dün hamile olduğunu öğrenmiş gibi hissediyorum. Zaman o kadar çabuk geçti ki."

 

"Sen mi diyorsun? Zamanın geçmemesinden dolayı şikayetçiydin sanki."

 

"O an öyle. Zaman geçmiyordu. Ama olunca da çabuk geçti gibi."

 

O sırada bebeğin ağlama sesi geldi. O anda Savaş hemen onunla ilgilenmeye başladı. Yavaşça kucağına alarak elinde pışpışlamaya çalıştı. Sonra sakinleşmiş gibi sessizleşmeye başladı. Hayretle baktım. "Hemen durdu." Dedim şaşkınca.

 

Kucağında etrafta gezdirmeye başlarken o an kalbim bir erimedi değil. Hayatımda gördüğüm en güzel manzararaydı adeta. Bir süre sonra tekrar bebek yatağına indirirken kapı tıklanmıştı. Girin diyerek beklerken içeri kucağında dört aylık oğluyla Gülsüm girmişti. "Kusura bakmayın biraz geç geldim. Bizimkisi biraz huysuzlandı da."

 

O an ona bakarak gülümsedim. Benden tam dört ay önce o doğum yapmıştı. Artık ben de anne olmuştum. Tıpkı Gülsüm gibi.

 

"Hoş geldin." Dedim sevinçle. Kucağındaki bebeğe huzurla bakarken Gülsüm iç çekerek bebeği yavaşça Savaş'a verip yeni doğan kızımıza göz attı. "Allah'ım bu ne güzellik böyle. Tebrik ederim ikinize de. Allah mutlu mesut büyütmeyi nasip etsin inşallah."

 

" Teşekkür ederiz." Diyerek gülümsekren Savaş da kucağında yeğeni Efe ile oynayarak o da teşekkür ederiz dedi. Sonra da Efe'yi bebeğimizin yanına yaklaştırarak bak Efe, bu da kuzenin. Artık beraber büyür oynarsınız dedi severek. O sırada babaanne dayanamamış bir şekilde içeri girerek "Madem Gülsüm de geldi. Bir biz de sevelim biraz. Doyamadık kızımıza." Dedi.

 

Ben bu söylenmesine kıkırdarken diğerleri de yavaş yavaş gelerek iki bebeği de seçmeye başladı. Ben ise sadece bu büyük ailemi izledim. Favorilerim ise Reyyan ana, Osman baba ve Emin idi. Emin de Ahmet gibiydi benim için. Ahmet gibi kardeşimdi. Gerçi Ahmet kuzenim ama süt kardeşimdi. Neyse anladınız.

 

Bir süre etrafta biraz sessiz bir şekilde dolanırken ben de bu kalabalığın içinde uykuya dalmıştım. Sanırım hâlâ yorgunluğumu alamamış gibiydim. Bir süre uyumaya çalıştım sadece...

 

🦋🦋🦋🦋

 

Etrafta yeşillikler dolu bir yerde oturuyordum. Hastanenin üstünden bir kaç gün geçmiş gibiydi. Sonra bir bebek ağlama sesi geldi. Sesin nereden geldiğini bir türlü çözememiştim. Ses daha çok gelmeye başlıyordu. Endişeyle etrafıma bakarken bir anda o kadın belirdi karşımda. Bebek odasında bebeğini karıştırdığı kadın. Kucağında bebeğiyle bana doğru yürüyordu. O anda benim kucağıma vererek yalvarıcasına gözlerime baktı. O an süt vermemi istediğini anlamıştı nedense. "Lütfen." Dedi acıklı bir sesle. "Lütfen onu doyur, benim sütüm gelmiyor. Çok aç. Bir tek senden süt içebilir." Huzursuzca bebeğe baktım. Ağlamaktan boğazı yırtılacaktı neredeyse. Derin bir nefes alarak kucağıma aldım. Sonra da hafifçe sallayarak süt vermeye çalıştım. Fakat o anda ayılmıştım. Gözlerimi açarken bebeğimin ağladığını duydum. Hemen ayağa kalkmaya çalışarak kucağıma aldım. O sırada bizimkilerin çoktan gittiğini anlamıştım. Savaş vardı sadece.

 

Hemen bebeğimize süt vererek sakinleşmesini bekledim. Bir süre sonra emzirmeye başlayarak eliyle saçımı tutmaya başladı. Bu haline gülümseyerek başından hafifçe öptüm. "Anneyi çok yoracaksın şimdiden anlaşıldı."

 

Bir süre sonra tekrar uyumaya başladığında bir süre daha kucağımda tuttum. Fakat bir ağlama sesi daha geldi. Ama dışarıdan geliyordu. Ses kalbimi cız etti resmen. Yavaşça bebeğimi bebek yatağına indirirken birazcık daha pışpışlayarak üstünü örttüm. Sonra da yavaş ve sessiz bir şekilde dışarı çıktım. Duramıyordum çünkü. Her halde annelik duygusundan dolayı olsa gerek tetikleniyordum sanki.

 

Sesin geldiği yerin kapısının önünde durduğumda derin bir nefes alarak kapıyı tıklattım. Kendime hakim olamıyordum. Kadın girin diyerek pışpışlamaya çalışırken ben de usulca girerek iyi misiniz dedim. Kadın beni gördüğü için biraz şaşırmıştı ama çok geçmeden tekrar bebeğiyle ilgilenmeye başladı. "Maalesef hiç iyi değilim. Sütüm yok ve bebeğim de çok aç. Özel mamalardan vermeye çalıştılar ama kabul etmiyor. Ne yapacağım bilmiyorum."

 

"Bir süt anne bulun." Dedim yutkunarak. "Doğum hane bölümünde birileri kabul edecektir."

 

Kadın bana baktıktan sonra düşünceli bir şekilde bebeğine bakarak "Siz emzirseniz, olmaz mı?" Dedi bir anda.

 

O sırada gördüğüm rüya aklıma geldi. Tıpkı rüyamdaki gibi yine benden emzirmemi istemişti. Bu bir kader mi diye sorgulamaya başladım. Sesi duymam ve ilk benim gelmem.

 

O an kendimin bir süt anne olabileceğim bile aklıma gelmemişti. Üstelik Savaş'a söylemeden bunu yapmam belki de biraz sıkıntılı olabilirdi. İzin vermeyeceğinden ziyade haber etmeden bunu yapmamdan rahatsız olabilirdi.

 

"Ben mi?" Dedim hayretle. "Lütfen, babası yeni, bir kaç ay önce vefat etti. Bir de onu kaybedemem. Ne olur."

 

O an bunu söylediğinde dolan gözlerime hakim olamamıştım. Babam aklıma gelmişti. Sonra da süt annem olan yengem aklıma geldi. Bu küçük kız benim yaşadıklarımı yaşıyordu. Annesi ona süt veremiyordu. "Lütfen. Bir anne olarak size yalvarıyorum. Lütfen yardım edin."

 

O an ciddiyetle kaşlarımı çatarak kapıyı ardımdan kapatıp bebeği usulca kucağıma aldım. O an korkudan bedenim zangır zangır titriyordu. Yaptığım ne kadar doğru bilmiyordum, ama yapmalıydım. Yapmam gerektiğini hissediyordum.

 

Bir yere yavaşça oturarak emzirmeye başladım. O an da hiçbir pişmanlık hissetmedim artık. Sanki kendi öz kızımı emziriyordum. O sakinleşirken ben de rahat bir nefes almıştım. Elini saçlarıma dolayarak benim bebeğim gibi tutmaya başlamıştı. Bir an da kanım dondu sanki. Dejavu gibiydi ama değildi de. Sanırım bütün bebeklerin huyu böyleydi.

 

Bir süre sonra doymuş olacak ki çenesini benden uzaklaştırarak sesler çıkartıyordu. O an gülümseyerek başından öptüm. "Doydun mu sen? Ha güzel kızım."

 

Kadın mahcupça bana bakarken ne diyeceğini bilemez halde bana bakmıştı. "Çok teşekkür ederim. Nasıl minnettarım anlatamam size."

 

"Rica ederim. Yoksa açlıktan ya ölecekti, ya da ağlamaktan boğazı patlayacaktı." Dedim o an bebeğe dönerek. O sırada dışardan Çilem diye seslenen Savaş'ı duydum. Hemen bebeği yavaşça annesine vermeye çalışarak çıkmaya çalıştım fakat bebeğin hâlâ saçımı tuttuğunu fark etmemiştim. Yavaşça elini tutarak ayırmaya çalıştım. Sonra da dışarı çıkarak Savaş'a baktım. Savaş şaşkın bir şekilde bana bakarken "Neredeydin sen?" Dedi bir anlık sinirle. "Bir kadının bebeği çok ağlıyordu. Merak ettim bu odaya girdim."

 

Tek kaşı havada bana bakarken yanına giderek elini tuttum. "Annenin sütü kesilmişti. O an bebek çok ağlıyordu ve..."

 

"Ve?" Diye soru işareti yönlendirdi. Bu sinirli tepkisine yutkunurken başımı eğerek cevap verdim. "Ve en sonunda ben emzirmeye çalıştım. Özür dilerim."

 

Bu dediklerimle sinirle gözlerini yumarken ben de dudaklarımı ısırdım. Biliyorum kafama göre hareket etmemeliydim ama dayanamadım. O bebeğin ağlaması beni çok üzüyordu. Eğer aç kalsaydı aklım orada kalırdı ve üzüntüden daha çok hırpalanırdı kalbim. Bu vicdan azabından kurtulamazdım.

 

"Benden habersiz bunu yapmamalıydın Çilem." Odayı göstererek ağlayan bebeğimizi gösterdi. "Bak, asıl bebeğin burada açken buradan çıkman ne kadar mantıklı?"

 

Bunu demesiyle hemen içeri geçerken bir yandan da şaşkınlıkla cevap verdim. "Aslında onu doyurmuştum. Sanırım tam doymadı."

 

Hemen kucağıma alarak emzirmeye çalışırken Savaş kapıyı ardından kapatarak yanımıza geldi. Bebeğimi sakinleştirerek emzirirken hemen yatağa oturup doymasını bekledim. O sırada Savaş da çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. "Yeni doğum yaptın. Önce kendi bebeğimizle ilgilenmeliyiz. Bana haber vermeliydin."

 

"Biliyorum, ama bir an da oldu. Bebeğin ağlamaktan boğazı patlayacaktı neredeyse. Bu yüzden dayanamadım."

 

En sonunda bıkkin bir nefes vererek yanıma oturup vazgeçmiş bir bıkkınlık nefes aldı. "Ben seninle ne yapacağım."

 

"Sevebilirsin mesela." Dedim tatlı bir edayla. Bu cevabımla gülümseyerek başımdan usulca öptü. Sonra da sarılarak yanağımdan da öptü. O sırada kızımız hıçkırarak geri çekilmişti. O sırada üstümü düzelterek bu haline güldüm. Savaş da benimle beraber gülümserken kucağına alarak sevmeye başladı. "Benim güzel kızım doydu mu? Afiyet olsun meleğim. Benim güzel çiçeğim."

 

Kucağında sallayarak yavaşça yatağına yatırırken ben ise bu mutlu aile tablosunu huzurla izledim. "Bu arada bizimkiler nereye gitti?" Dedim aklıma yeni gelmişken.

 

"Biraz dinlenmen için çok kalmadılar."Kaç saat geçti doğumdan beri?"

 

"Dört saat geçti. Ama yarın hazırlıklı ol çünkü misafirlerin gelmeye başlayacaktır."

 

"Peki Berenler, Mavi? Onlar hiç mi uğramadı." Dedim bir anlık hayal kırıklığıyla. Annem ve kardeşlerimdi sonuçta.

 

"Geldiler, ama sen uyuduğun için aşağı indiler. Birazdan yine gelirler."

 

"Neden indiler ki?"

 

"Bilmem, bir şey demediler." Diyerek kızımızı sevmeye başladı. Sonra da bana bakarak "Bayıldığını söyleyince senin için çok endişelendiler."diye devam etti.

 

Tekrar kızıyla ilgilenmeye başlarken kapı tıklandı. Gelen Beren idi. Hemen kollarını açarak "Annemiz uyanmış bakıyorum" Dedi elindeki poşetle gelirken. O an onun gibi ben de kollarımı açarak karşılık verip ona sarıldım. "Tebrik ederim canım kardeşim benim. Çok güzel görünüyorsun."

 

"Teşekkür ederim bir tanem." Diye karşılık verirken sevinçle sırtımı sıvazlayarak uzaklaştı. Sonra yanıma oturarak elindeki poşeti açmaya başladı. O sırada Savaş da merakla ne olduğunu beklerken bir kebap çıkarmıştı. "Bu ne?" Dedim hayretle. O an Savaş da gülmüştü.

 

Hayretle yine Beren'e bakarken Beren de lavaç ekmeğe kebaba sararak bana verdi. "Süt yapar ye bakalım. Hastane yemeği sana göre değil, seni malum kebap keser."

 

O an Savaş kahkahaya atmaya başladı. Ama bebeğin rahatsız olduğunu hissedince sessiz olmaya çalışarak kıkırdadı sadece. "Malum aşermelerinden sonra kelle paça olsun, kebap olsun. Bunları çok sevdiğini anladık zaten."

 

"Çok iyi bir tespit yapmışsın baldız. Helal olsun. Benim bile aklıma gelmedi o telaşla."

 

"Ama bak, baldızın akıl etti. Al bakalım taze anne. Afiyet şeker bal bir de süt olsun benim çitlembiğim için"

 

O sırada Savaş kıkırdamaya devam ederken kalkarak "Neyse, ben aşağı iniyorum. Karım bir süre sana emanet baldız. Tamam mı?" Dedi ensesini kaşıyarak. Beren de "Git git, ben ilgilenirim. Birazdan annem de gelecek zaten. Dinlen biraz." Dedi el sallayarak.

 

Ben de dürümü yerken bir yandan da Beren'in gibi el sallıyordum Savaş'a. O an çok tatlı gözükmüş olacağım ki gülümseyerek yanağımdan makas alıp gitmeye çalıştı. Bir an yanağımdan da öpecek gibi hissettim ama öyle bir şey olmadı. Belki de Berenden çekindiği içindi.

 

Savaş kapıyı ardımızdan kapatarak çıkarken ben de dürümümü yemeye devam ettim. Bir yandan da Beren'e minnettarlığımı dile getiriyordum. "Sen bunu getirene kadar acıktığımı bile fark etmemişim. Teşekkür ederim."

 

Gülümseyerek afiyet olsun dedikten sonra yeğeninin yanına gitti ve Savaş gibi onunla ilgilenmeye, sevmeye başladı. Bir süre sonra Mavi de geldi. Heyecanla bana bakarak dolan gözleriyle bana doğru yürüyüp sonra da bana sarılarak başımdan usulca öptü. "İyisin değil mi kızım? Savaş bayıldığını söyleyince o kadar korktum ki, ömrümden ömür gitti."

 

O sırada Arda ve Yaren de tebrik ederken hepsine teşekkür ederek yarım kalmış kebabı poşete indirdim. Bunu fark eden Mavi müdahale ederek "Sen ye yemeğini kızım. Kim bilir kaç saattir bir şey yemedin."

 

Bunu demesiyle dürümü tekrar elime alırken Arda da bebekle ilgilenerek sevmeye başladı. Yaren de kolları bağlı bir şekilde uzaktan onları ve bebeği izliyordu. Sanki ilgili gibiydi bebekle ama belli etmemeye çalışıyordu. Ya da bana öyle geliyordu bilemiyorum.

 

Yemeği ve üstüne ayranı da yedikten sonra izin isteyerek biraz uzandım. O sırada çocuklar hâlâ bebeğin başında sevmeye devam ediyordu. Bir an Arda dayanamayarak kucağıma alabilir miyim dediğinde dikkatli olması şartıyla biraz alabileceğini söyledim. O sırada ürkekçe tutarak gülümsedi. Tıpkı Savaş gibi çok küçük dedi hayretle. Bu manzarayı izlerken bir an dalgınca düşünmeye başladım. Karşımda kardeşlerim kızımla oyun oynuyordu. Mavi de araya dahil olurken anneannesinin bir tanesi diyerek kucağına alıp başını öpüp koklamaya başladı o da. Bu o kadar tuhaf bir o kadar da güzel bir şeydi ki. Hem anneydim hem bir ailenin kızı, hem de üç kardeşin ablası. En büyüğü bendim. Beren benden on dakika sonra doğmuştu.

 

Bu manzarayı izlemeye devam ederken gülümsedim. Mutlu bir son vardı artık. Mutlu bir hayat. Artık her şey yerli yerine oturuyordu. Hem de hızlı bir şekilde.

 

 

Loading...
0%