@maviay_63
|
Sevgili okurlarım. Yeni editim instagramda yayındadır. İzlemek isteyen maviayber hesabümdan bakabilir.
Eve gidip olayı anlattığımda herkes çılgına dönmüştü. Yer yerinden oynamıştı diyebilirim. Bu bir hafta zor geçecekti. Aileme gerçeği söylemeden nasıl dayanacağım bak onu hiç hesap etmedim. Burnumun dikine giderken sonuçların ne olacağını hiç tahmin etmemiştim.
"Ağzından çıkanın kulağın duyuyor mu Çilem!" Annem öfkeyle kollarımı tutarken Beren annemi yavaşça uzaklaştırarak bu sefer sakin bir şekilde konuşmaya çalıştı. "Çilem. Bak o Savaş değil. Bunu...bunu idrak etmen lazım."
"Biliyorum. Ben Ömer Asaf ile evlenmeyi kabul ettim. Onu seviyorum." Beren sinirle gülerek başını iki yana salladı. "Sen ona aşık falan değilsin. Sen onda Savaş'ı arıyorsun ve bir gün..." duraksayarak bana bakarken devam etti. "Bir gün bunu anladığında çok geç olacak. Kendinden nefret edeceksin."
Haklıydı. Bu dedikleri gerçek olsaydı sonuna kadar haklı olmuş olurdu. Fakat hiçbir şey bilmediği için itiraz da edemiyordum.
"Bırak yeniden yaşamayı öğreneyim." Dolan gözlerime rağmen yutkunarak devam ettim. "Hiçbir şey yapmasam bir şey değişmeyecek. Yine acı beni hapsedecek. Belki kızıma yeni bir baba veririm." İçimden bu dediklerim için binlerce kez küfretmek istedim. Kendimden tiksindim resmen.
"Onu hiç görmemiştim bile. Bu Savaş'ı aldattığım anlamına gelmiyor. Öyle değil mi?"
Annem elindeki telefonu kulağına alırken bizden uzaklaşarak birileriyle konuşmaya başladı. O an içimde bir şüpheyle Berenden uzaklaşıp onu takip etmeye başladım. Beren ise endişeli bakışlarla beni izliyordu.
"Eser bey, Çilem hiç iyi görünmüyor. Sanırım onu bir görmeniz lazım." Annemin konuştuğu kişinin kim olduğunu öğrenince dehşete kapıldım. Psikiyatrim Eser Miray idi.
Telefonu kapatıp arkasına dönerken sinirle ona baktım. "Sen...sen bunu nasıl yaparsın? Doktoru neden aradın? Yine beni o hastaneye mi tıkacaksınız!"
Annem endişeyle kolumdan tutmaya çalışıyordu. "Sakin ol. Bak sen iyi değilsin. Doktorla görüşelim biraz konuşsun seninle."
Beren de yanımıza gelirken birden öfkelenmeye başladım. "Siz el birliğiyle kuyumumu kazıyorsunuz ne yapıyorsunuz?"
"Hayır. Yok öyle bir şey kızım. Saçma sapan konuşma." Annem bu sözümün şaşkınlığıyla elini hayır anlamıyla sallarken Beren hiçbir şeyden habersiz "Ne oldu birden bire." Dedi hayretle. "Ne saçmalıyorsun, ne oldu?"
Beren'in olanlardan haberi olmadığını anladığımda sinirle anneme döndüm. "Mavi bak..." Beren hayretle "Mavi mi?" Diye soru eklerken Mavi de bu tepkime şaşırmıştı. En son kaçırılmamdan sonra bir daha anneme Mavi dememiştim. Sadece anne olarak seslenmiştm.
"Mavi, eğer bunu yaparsan. Eğer ki yine beni hastaneye koymaya kalkarsanız sizi silerim. Bir daha yüzümü bile göremezsiniz. Anladınız mı beni? Sakın nefretimi kazanmayın!"
İşaret parmağımı sallayarak ikisine tehdit vari bir şekilde bakarken "Bu uyarıyı bir kere yapacağım. Sakın bana yaklaşmayın. Eğer bana bunu yapmaya kalkarsanız sizi silerim. Yüzüme, sesime hasret kalırsınız." Diyerek oradan uzaklaştım ve içeri girdim. İçeri geçip odaya kapandıktan sonra etrafımda turlamaya başladım. "Kahretsin bunu hiç düşünmedim. Benim delirdiğimi düşünüyorlar." Gerçi iki yıl önceki halimi hatırlayınca hak vermeden edemiyor insan. Kaç defa kendimi öldürmeye çalıştığımı hatırlıyorum. Burada bu yüzden Savaş devreye girmek zorunda.
Hemen telefonu cebimden çıkartarak Emin'i aradım. Aceleden Savaş'ın telefonunu almayı unutmuştum.
"Alo, Emin"
"Yenge siz ne yaptığınızın farkında mısınız? Babaannemler duyarsa ne olacak biliyor musun?"
"Onlara söylememeyi düşünüyorum." Bıkkınca soluk vererek alayla güldü. "Yani sizin hayatınız tahmini ne zaman normale döner?"
"Vallahi ben de bilmiyorum." Dedim gülerek. "Ama Savaş'ın yaşadığını öğrendim ya, her şeyin üstesinden geleceğime inancım arttı. Kötü günler sona ermek üzere."
"Yine duygusala bağladık. Bana duygusallıkla gelmeyin abi. Ben artık hayatı eğlenmek için yaşamak istiyorum."
"Emin, hadi sana bir kıyak yapayım. Bu düğün olduktan sonra Beren ile senin aranı yapacağım söz."
"Aman ha! Sen bugün fazla coştun. Kalsın. Hiç acele etme. Sen kocanla ilgilen."
"Yok yok. Artık sizi de bir baş göz etme zamanı geldi de geçiyor. Az sabır."
"Sakın bak. Ona hiçbir şey söyleme."
"Neyse, bunu sonra konuşuruz. Bana Savaş'ın numarasını ver."
"Olmaz. Bana Beren ile konuşmayacağına sız ver öyle numarayı vereyim." Sinirle soluk alarak elimi belime yasladım. "Bak Emin, telefonu kapatıyorum ve numarayı bana atıyorsun. Eğer ki atmazsan Hesabını biricik ağabeyine verirsin. Oldu mu?" Diyerek suratına kapattım. Bir kaç saniye sonra bildirim sesi geldi. O an alayla gülümseyerek telefonu açtım. "Böyle yola gel işte."
Emin muhtemelen Savaş'ın hışmına uğramayı göze alamadı. "Alo, güzelim orada durumlar nasıl?"
"Biraz karışık. Beni akıl hastanesine tıkmasalar iyi." Alaylı bir dille söylesem de gerçek olmasına çok az kalmış gibi gözüküyor. "Ne! Buna izin vermem. Asla olmayacak."
"Olmayacak elbette fakat ailem bunun için bayağı endişeli." Dediğumde alayla gülerek "Haklılar hani." Dedi onay vererek. "Onlara gerçeği söylesem. Bir şey olmaz bence?"
"Sakın. Hiçbir şeyi riske atamayız. Onlar duygusal yaklaşır buna. Dayanamaz yanlışlıkla ağzından bile kaçırırlar. Bu kadar riski göze alamayız."
"Haklısın galiba. Ama bu süreçte çok uğraşacağım."
"Bunu sen istedin Peri kızı. Kaşındın çek bakalım."
"Neyse, sen neredesin? Konağa mı döndün?"
"Hayır. Dışardayım. Kapının önünde."
"Ne! Nasıl burada mısın?"
"Evet." Bir anda yüzümde güller açtı sanki. Heyecanla pencereye bakarak etrafa baktım. Bahçenin ilerisindeki kapının ardından bir araba park halindeydi. Ya da Arda'nın arabasıydı.
"Geliyorum. Kapat." Diyerek telefonu kapatıp dışarı çıktım. Sonra hızla bahçeye inip dışarı çıktım. O an heyecanla yanına gidip sıkıca sarıldım. O da belimi kavrayarak karşılık verirken hâlâ gerçek hayatın içinde olduğum için içimden defalarca kez şükrettim. "Seni bu oyuna soktuğum için üzgünüm."
Bir şey demeden daha sıkı sarıldım. Fakat o sırada Mavi ve diğerleri çoktan tekrar dışarı çıkmış bizi izliyordu. "Seninle biraz konuşmak istiyorum" dedi Mavi ciddi bir ifadeyle. O sirada itiraz edecektim ki Savaş kolumdan tutarak "Bırak annenle konuşalım. Bir açıklamayı hak ediyor."
"Bunu anlamana sevindim." Dedi sadece. Maviyi ilk defa böyle sinirli gördüm. Olau gerilecek gibiydi
"Anne."
"Aa! Şimdi anne diyorsun demek." Bir an yine Savaş'a bakarken "Konuşalım." Dedi Savaş. Sonra da Mavi'nin ardından içeri girdi.
Biraz endişeliydim. Ama bir o kadar da heyecanlı. Buradan sonrasında güzel şeyler olur diye umut ediyorum artık.
1 hafta sonra .....
Beyaz gelinlik içinde bir oyunun içine giriyordum. Bu bir hafta çok gergin geçti. Bunu yapmasamıydım acaba diye sorguladım ister istemez. Fakat artık olan oldu ve iş başa düşecekti. Bunu yaşamam gerekiyorsa yaşayalım bakalım.
Konakta geleneksel bir düğün kutlaması oldu. Bize bir salon tutmak istemişlerdi ama ben istemedim. Zaten bir oyundu. Bir an istemsizce gülumsedim. Yine dedim kendi kendime. Yine bir oyunla evleniyoruz. Ama bu sefer karşılıklı bir aşkla evlendik. Beni rahatsız eden tek şey Savaş'ın ikiz kardeşiyke evlendiğimi zannetmeleriydi. Benim ailem artık beni emanet etmiş durumdalardı.
Düğün ortamını bir görseniz Beren ve Mavi aile tarafı değil gelini istemeyen kaynana tarafı gibi oturmuş adeta.
Gelini, yani beni kaldırıp avluya çıkartarak halay ve diğer geleneksel oyunları oynadılar. Ben ve Savaş ise gelin masasında oturduk.
Oyunda bıçak gösterisi de yapmaya başladılar. Professionel oldukları için herkes rahat gözüküyorlardı. Bir süre bu devam ettikten sonra kuzeni Savaş'ı çağırdı. Bir dakika bir dakika, kuzeni Savaş'ı mı çağırmıştı? Hem de bıçak oyununa. Savaş keyifle ayağa kalkmaya çalıştığında kolundan tutarak hızla kafamı iki yana salladım. Savaş ise başımdan usulca öperek "Korkma bu konuda tecrübeliyim." Dedi gülümseyerek. "Olsun. Kaza kazadır Savaş." Bunu neyseki kısık sesle söylemiştim. Yoksa Savaş dediğimi duymuşlar mıydı?
"Bir şey olmayacak. Bunu onlarca kez yaptım."
"Ama bir kere kolunu kesmişlerdi. Değil mi amca?" Elif'e dehşetle bakarken Savaş da ona biraz kızmış gibi baktı. Sonra tekrar bana döndü. "Bir şey olmayacak."
Diyerek bizden uzaklaşarak oyuna katıldı. Bıçak oyunu oynuyorlardı bildiğin ve oynadığı her oyunda kalbim ağzımda izliyordum. Savaş ise gayet profesyonel, gayet rahattı. oyunda elim kalbimde biterken akşamı bulduk. bir süre sonra beni odaya götürmek için kadınlar içeri aldılar. gelin duvağı başımda kuzu kuzu içeri girdim. Mardinde iken otelde kalmıştık. şimdi düşününce öyle daha iyiydi ya. kanlı bez istemezler zaten.
odaya girdiğimde Savaşa ait ıvır zıvırlar ve yatağı vardı. bir de gri tonlarında açık beyaz gardırobu. bir an düşünüyorum da acaba savaş ile burada evlenseydik. hem de ikizi sağ iken nasıl olurdu. muhtemelen ikiziyle onu karıştırıırdım . bir an güldüm. ama bir süre sonra onun Savaş olup olmadığını anlardım ve daha güzel bir hayat yaşardık belki de. belki de burada daha huzurlu olurduk.
gerçi annesi ve babası ayrılmasaydı hala adana da olurlardı ve belki de hiç karşılaşmayacaktık. belki de Savaş ve Çilem hiç olmayacaktı ve beni Yılmaz ile evlendirirlerdi. bir an tüylerim diken diken oldu. düşüncesi bile iğrenç. bir de ben o gün ölümü göze almıştım. nıç evlenmezdim. muhtemelen ya kendi kafama ya da onların kafasına dayayıp sıkardımm. Hele ki onun Savaşa olan bencilce tavrından sonra ondan ölesiye nefret ederdim. Savaş hala bu konuda konuşmadı . belki de konuşmak istemiyordu. ben de konuşmak istemiyorum doğrusu.
düşünceli halde yatakta otururken silah sesleri patladı. yine silah sıkıyorlardı. böyle yapınca ne anlıyorlardı bilmiyorum ki. üstelik etrafta çocuk da vardı. sahte silah alın sıkın. ses olarak çıkar siz de istediğinizi alırsınız.
bir süre sonra silah sesi kesilirken bir grup adamın sesi geliyordu. tartışma mı oldu diye hemen pencereye baktığımda adamlar Savaşın sırtına vura vura içeri alıyordu. ister istemez güldüm. sonra tekrar yatağa geçerek oturdum. adım seslerinden sonra kapı yavaşça açıldı. bu anda karnıma sancı girdi ister istemez. keşke her şeye yeni baştan başlayabilseydik. keşke kızım bir yıl sonra dünyaya gelseydi.
huzurla gülümseyip bana doğru yaklaşıp karşımda durarak kollarımdan tutup hafifçe ayağa kaldırdı. fakat kızım bulunana kadar bunu yapmak istemiyordum. o yanı başımızda olduğu an gerçekten mutlu olabiliriz. başka türlüsü ne ona olurdu ne de bana.
duvağımı hafifçe kaldırarak yanaklarımı avuçlayarak anlımdan uzunca öptü. sonra hafifçe kulağıma yaklaşarak "kızımızı bulduğumuz gün yeniden karı koca olarak yaşayacağız. kızımızı güvenle yanımıza aldığımızda o zaman sana dokunacağım. o zaman yine eskisi gibi olacağız. yine tam olacağız.
dolan gözlerime hakim olamadım. başımı eğerek usulca ona sarıldım. o da saçımdan uzunca öperek beni kucağına alıp yatağa yatırdı. sonra kendisi yanıma yatarak bana sıkıca sarıldım. "Her şeye yeni baştan başlayacağız. birbirimize karşı hiç dürüst olmadık. birbirimiz için birbirimizden çok şey sakladık. ama artık sır yok. tamam mı ? hiçbir şey saklamayacağız ne sen ne ben."
"söz veriyorum. anlatmak zor bile olsa söyleyeceğim. ama sen de tamam mı*?" huzurla gülümseyerek burnumdan öptü. "söz. artık ikimiz de tamamen dürüst ve daha umutla yaşayacağız. en çok da kızımız için."
başımı onay vererek sallayıp "kızımız için." dedim acıyla yutkunarak. "ve bizim için." dedi ekleyerek. "bizim için." diye devam ettim. yanağımı avuçlayıp dudağımdan öperek anlını anlıma yasladı. "bizi çok seviyorum. ama en çok seni seviyorum peri kızı."
|
0% |