Yeni Üyelik
98.
Bölüm

98. Bölüm

@maviay_63

Çilem'i annesinin evine bıraktıktan sonra onu götürdüğüm yaylaya gitmeyi düşündüm. Çünkü evde beni bir tuzağın beklediğinin farkındaydım.

 

Bir hafta önce bana her şeyi haberdar etmesi için bir çalışan tutmuştum. Bana ilaç yedireceklerini öğrendim. Sanırım Çilem'in yokluğunu fırsat bilip ellerini hızlı tutmaya çalışıyorlardı. Utanmadan bir de yeğenini getirmiş. Bu durumları görünce, artık Çilem'in bu evlilik kararıyla oyuna girmesine hak vermeye başladım. Yoksa bunların elinde şimdiye biriyle evlenmiş bir çocuk bekliyordum. Bu halde kendimin ne kadar savunmasız olduğumu daha iyi öğrenmiş oldum.

 

Ona her söz verdiğimde daha çok acı verici şeyler yaşatıyordum. Elimde olmasa da kader buna mani oluyordu. Onun da benim de yaşamamız gereken şeyler vardı belki de. Belki de bu aileye gelmemin bir sebebi vardı. Yıllar önce onları reddetmiştim ama kader yine de beni doğduğum yere geri getirmişti. Hatırlıyordum. Salih dedemin, kumaların simalarını hatırlıyordum... çok ayrıntılı olmasa da hatırlıyordum. Ama bir ikiz kardeşim olduğunu hatırlamıyordum. Üç yaşlarındayken buralardan gitmiştik. Daha bir bebek olduğum için çok ayrıntılı hatırlayamıyordum ama Adanalı olduğumu ve de o evi tek tük hatırlamıştım. Bazen rüyalarıma giren evlerden biriydi. Demek ki benim evimmiş.

 

Yaylaya vardığımda akşama kadar oradaydım. Hem kızımı hem karımı düşünerek çayımı demleyip dışarı çıktımda indirdiğim sandalyeye oturdum. Kızımızı da bulup buralardan gitmek için günler sayiyordum adeta. Artık yaşamaktan yorulmuştum ama ayakta durmak zorundaydım. Ailem için.

 

Bir süre gökyüzüne bakmaya başladığımda bir telefon geldi. Çilem dayanamamış aramıştır diye düşünmüştüm. Fakat evdendi. Telefonu açtığımda neredesinler, niye gelmiyorsunlar havada uçuştu. O an bir şeyden çok daha emin oldum. Bunlar beni sadece kullanıyorlardı. Kim bilir anneme neler çektirmişlerdi. Annemin Mavi'ye anlattığına göre boşanma süreci çok zor olmuş. Benim yanımda pek konuşmazlardı ama birbirleriyle çok konuşur dertleşirlerdi.

 

Mavi o yüzden bana yabancı gelmiyordu. Küçüklüğünden beri tanışıyorduk ne de olsa. Fakat şuan damat olarak pek iyi görmüyor. Tek niyeti kızını benden alıp buradan uzaklaştırmak. Fakat bunun imkansız olduğunu zamanla anlayacaktılar.

 

Bir süre sonra tekrar telefon çaldı. Bu sefer Çilemdi. Rahat bir nefes alarak sırtımı sandalyeye yasladım ve gökyüzüne bakarak "Efendim Güzelim." Dedim keyifle. "Yaa! Güzellim miyim gerçekten? Yerim seni."

 

Gözlerim hayretle büyürken "Çilem?" Dedim şaskıncı. "Sen niye böyle sarhoş sarhoş konuşuyorsun?"

 

Telefonda bir boğuşma olurken başka birinin sesi çıktı. "Ver bir dakika, ver Allah aşkına ya! Alo ağabey, senin kız çok fena sarhoş olmuş. Yerinde durmuyor. Ha oraya ha buraya dolanıp duruyor."

 

"Ne! Nasıl oldu bu! Neredesiniz siz lan!" Dedim dehşetle. Benden habersiz gazinoya mı gittiler?

 

Hah komikti Savaş, Çilem ve gazino.

 

"Aşkımı kızdırmayın." Diyerek güldüğünü duyduğumda burnumdan soluyarak Emin'e daha çok kızmaya başladım. "Lan Emin! Cevap versene lan!"

 

O sırada "Evdeyiz evde ağabey. Annesinin evindeyiz. Yanlışlıkla dolu bir viski içmiş senin akıllı karın." Dedi sinirle.

 

O an gülmemek için dudaklarımı kenetleyerek "Tamam bekleyin, geliyorum ben." Diyerek içeri yürümeye başladım. "Ben gelene kadar karım sana emanet Emin. Eğer ona bir şey olursa senin kafanı kırarım anladın mı?"

 

"Kabak bana patladı iyi mi. Kızın ağabeyi yüzünden olmuş beni suçluyor."

 

"Nasıl yani?" Dedim anahtarları ve ceketimi alırken. "Ağabeyi kendine doldurmuş içmek için bu da meyve suyu zannetmiş içmiş."

 

"Lan kaç kadeh içti bu kız." Dedim kapının önünde kalakalırken. "Anlaşılan sadece bir kadeh içmiş Seninkisi." Dedi alayla gülerek. O sırada arkadan Arda "Dur kızım be, yeter!" Dedi sinirle bağırarak. Ben tabii burada kafayı yemek üzereydim. "Lan ne oluyor orada?"

 

"Arda'nın şişesinden birini daha içmeye çalışıyor. Yanlız Sa...yani Ömer ağabey seninkisi pek dayanıksız. Bir bardakla alemlere aktı resmen."

 

"Tamam, tutun onu geliyorum ben." Diyerek kapıyı kilitleyip hızla arabaya geçtim. O sırada bir şeylerin kırılma sesi geldi. O an dudaklarımı ısırarak gözlerimi yumdum. "Ah Peri kızı ah. Viski ile meyve suyunu nasıl ayıramadın?"

 

İçmişliği mi var Savaş!

 

Arabayı hızla çalıştırıp yola koyulmaya başladım. Anlaşılan bugün ki ziyareti bu kadardı. Tabii annesi bir sıkıntı çıkarmazsa. Zaten Savaşken de pek sevmedi şimdi iyice sevmedi. Halbuki küçük bir çocukken benimle ilgilenmeyi seviyordu. Fakat boşanma olayı olduğu için bana karşı pek güveni kalmamıştı.

 

Yarım saatin ardında kapının önünde durarak içeri girdim. İçeri kapısını açan çalışan salonu göstererek beni yönlendirdikten sonra gördüğüm manzara karşısında gülmemek için dudaklarımı ısırdım resmen. Etrafında çocuk gibi dönerek eşyaları etrafa savuruyordu benimkisi. Sonra telefonundan hareketli bir şarkı açıp zıplayarak oynamaya başladı.

 

O sırada Emin "Bu şişeyi ne ara içti oğlum!" Dedi sinirle. Arda bilmiyorum diye hayıflanırken Beren ve Aslı da dengesini kaybetmek üzere olan biricik karımı tutuyorlardı. Tuncay da kenarda onları kıkırdayarak izlerken beni görmesiyle bir an donuklaştı. Şok içinde bana bakakalmıştı. Ben ise onu tanıdığımı belli etmemeye çalışarak sadece karıma yöneldim. "Neler oluyor burada?" Diyerek sert görünmeye çalıştım. Bir süre sessizlik oluşurken salona doğu yürüdükten sonra Çilem'i tuttup kendime çevirdim. "Sen gelmeden bir tane daha içmiş." Dedi Arda hayretle. Çilem ise kafasını yukarı kaldırarak hayretle güldü ve "Aa merhaba." Dedi şaşkınca. Yabancı bakıyordu.

 

Bu haline gülümserken elini çenesine yaslarak düşünmüş gibi yaptı. Az daha düşecekken son anda tuttarak sinirle çocuklara bakmaya başladım. "Bunu nasıl becerdiniz?" Dedim bıkkınca. "Seni tanıyor muyum ben?" Yüzümdeki yarama dokunarak dudak büzüp "Benim kocamda da böyle bir yara izi vardı biliyor musun?" Dedi bir şey keşfetmiş gibi. Ben ise sadece hayretle izlemeye devam ettim. Onu ilk defa böyle sarhoş görüyordum. "Yakışıklı çocuksun ama ha. Sana birini ayarlayabilirim, ama kocama göz dikme ona göre." Bir an sessizlik olurken gülme sesleri gelmeye başladı. Ben de ister istemez güldüm. Şu an ne dediğini algılamadığı kesin.

 

"Ben senin bildiğin o erkeklerden değilim yanlız." Dedim yüzüne yaklaşarak. Herkesin aklını alan sevgili karım yanağımı çocuk sever gibi hafifçe vurarak Emin'e döndü. "Emin sen benimkini hâla çağırmadın mı!"

 

Emin göz devirerek sinirle anlına vururken Beren ve Aslı gülmemek için kendini zor tutuyordu.

 

"Hadi biz eve gidelim." Diyerek yürütmeye çalıştım. Bir kaç kez düşer gibi takılırken yine son anda tutarak yürütmeye çalıştım. Bir yandan da arkama bakarak sonra hesap soracağımı söyledim Emin ve Arda'ya sinirle bakarken. Ben onlara sinirle bakarken Çilem benden ayrılmaya çalışarak "Bırakır mısınız beyefendi! Dedi sinirle bağırarak. "Lan yardım etsenize! Kardeşinizi kaçırıyorlar."

 

"Güzelim bir dur ya, bir dur!"

 

"Kocam seni yakalarsa var ya!"

 

"Ee ne yapar kocan?" Dedim yüzüne yaklaşarak. Aşırı tatlıydı ve öpmemek için zor tutuyordum kendimi. O an gözlerini hayretle açarak bir süre donup kaldı. Sonra kaşlarını çatarak o da bana yaklaştı. "O zaman seni...döver."

 

"Hım, döver demek." Aslı ve Tuncay hâla şaşkın bakışlarla beni izlerken durumun anlatıldığını tahmin ediyorum.

 

Beren daha fazla dayanamayarak "Gerizekalı kocan ya o!" Dedi sinirle. O zaman yine hayretle bana bakarak hemen kucağıma atlayarak "Kocam!" Diye bağırdı. Boynuma sarılırken kıkırdayarak dengede durmaya çalıştım. O sırada çocuklar hâla hayretle bize bakıyordu. Ben ise hemen onu indirerek kendimi düzeltmeye çalıştım. Çilem bunları hatırladığın utancından tırnaklarını yiyeceğinden eminim. "Hadi kocan olduğuma ikna olduysan gidelim."

 

Elini tutarak herkesle vedalaşıp dışarı çıkmaya çalıştım. O sırada Berenler de dışarı çıkarak peşimizden geldi. Çilem'i nihayet ön koltuğa oturtup kemerini bağlarken, hâla sayıklamaya devam ediyordu. "Deli bile deli bile veriyor senden daha iyi kararlar. Deli bile deli bile ara sıra laf anlar."

 

Çaresizce yüzüne bakarken "Güzelim ne saçmalıyorsun?" Dedim gülerek. "Seviyorsun, sen de hala saklama gözlerin ele veriyor, sen seviyorsun."

 

Kıkırdayarak boynunu tutarak yanağından öpüp kapıyı ardından kapatıp şoför koltuğuna geçtim. Arda arabaya eğilerek "Kusura bakma ya. Kendime çıkarttım ama ablam yanlışlıkla içmiş anlaşılan." Dedi pişmanlıkla ona bakarak.

 

"Yarın ayıldığında o şişeleri kafanda kıracak sen merak etme." Dedim sinirli bir bakışla. O sırada uzaktan bize bakan Mavi de bir şey diyememişti. Suçlu oğluydu. Kızcağız resmen melhem olmuştu burada. Tek söyleyebildiği kızıma dikkat et idi.

 

Herkes benimle olan konuşmasını öyle böyle nihayet bitirdikten sonra arabayı çalıştırmaya başladım. O sırada Çilem sıkıldım diyerek arabadan çıkmaya çalıştı. O an son an da tutarak geri çektim. O da omuz silkerek dudak büzdü. "Bak! Açarsan çok fena olur. Rahat dur." Diye çocuk azarlar gibi azarlarken omuz silkerek dil uzatıp koltuğa yaslandı. Ben ise bu haline gülerek arabayı çalıştırdım. Bir süre asık suratlı olmaya devam ederken "hadi bir bardağı anladım, bir şişe içmek nedir söylesene bana." Dedim azarlayarak. "Bana ne! İstediğimi yaparım."

 

"Yaparsın, yaparsın. Bunun için bir zamanlar benim yakama yapışan karım söylüyor bunu hey Allahım! Çok güzel. Ayıldığında ne yapacağını çok merak ediyorum."

 

Arabayı sürmeye devam ederken yayla ile konak arasında kararsız kalmıştım. "Sola dön." Dedi ben dalarken. "Eve gidelim. Uykum var."

 

Bunu demesiyle kararımı el mecbur konaktan yana verdim. Hem belki orada erken ayıltırım onu. "Gidiyoruz bebeğim gidiyoruz. Konağa gidiyoruz." Diyerek en sonda sola kırdım. Onlar beni kolay kolay tuzağa düşüremez. Sonuçta karım yanımda. Onun gölgesi bile onların korkmasına yeter. Gerçi bu halini görünce fikirleri değişir mi onu bilmiyorum ama.

 

Arabayı sürmeye devam ederken Çilem çenesini omzuma yaslayarak "Hadi çocuk yapalım." Dedi sebepsiz yere. Alayla sırıtarak "Yaparız, sen ayıl yaparız." Dedim normal karşılamaya çalışarak. Kafa gitmişti resmen.

 

Bir süre sonra nihayet eve geldiğimizde arabadan inerek kapısını açıp dışarı çıkarmaya çalıştım. Hâla sarhoş haliyle sendeleyerek şarkı söylemeye devam etti. O an ağzını kapatarak susturmaya çalıştım. Yoksa gecenin ikisinde tüm milleti üstümüze toplayacaktı.

 

Belinden tutarak hafifçe kaldırıp yürümeye başladım. Odaya yetiştirsem rahat edecektim. Fakat salona geçerken babaannem ve o Sevil denen kız ayakta resmen yolumu gözlüyorlardı. Biraz bozulmuş gibi gözüküyordu. Ben ise rahatlamıştım açıkçası. Çilem nasıl ben varken kendini güvende hissediyorsa, ben de onun varlığından kendimi güvende hissediyordum. Sarhoş olsa da.

 

Babaannem iç çekerek "Ömer bu ne hal!" Derken hayretle Çilem'e bakıyordu. "Bu kız pavyona mı düştü ne bu hal!"

 

"Babaanne! Lafına dikkat et!" Dedim sinirle. O sırada Çilem de sinirlenerek "Bana bak ex kaynana, cadısın diye her lafı bana söyleyeceksin diye bir kural yok!" Dediğinde herkes iç çekerek hahretle ona baktılar. Çilem sonra bir kaç adım atarak ona yaklaşmaya çalışırken sendeleyerek neredeyse yere düşecekti. Yine kolundan tutarak ayakta durmasını sağladım. O ise bırak diyerek benden uzaklaşıp onların yanına doğru yürüdü. Sonra da Sevilin elindeki bardağı hızla alarak lıkır lıkır içmeye başladı. Babaannem "Dur o senin değil!" Dese de çok geçti. Çoktan bitirmişti. Babaannem ve Sevil birbirine bakarken Selma hanım da uzaktan ağzı açık olanları izledi.

 

"O senin değildi!" Diye tekrar bağırırlarken Çilem omuz silkerek uykulu gözlerle bardağı kıza vererek yanıma gelip elimi tuttu ve "Hadi uyumaya gidelim." Dedi gözleri yarı kapalı halde. "Bu kız nasıl bu hale gelmiş." Diyen Selma hanım sinirle yanımıza gelirken "Bu kız nereden gelir Ömer!" Diyerek daha çok sinirlenmeye başlamıştı. "Benim yanımdan!" Dedim sinirle. "İçkiyi de ben içirdim. Anladınız mı!"

 

Benim bu ani tepkime şaşkınca bakakaldıklarından Çilem'i hızla kucağıma alarak odaya götürmeye çalıştım. O sırada kadınlar ise ağzı açık bana baktılar. Çilem ise kıkırdayarak oyun oynuyormuşum gibi halinden zevk almış gibi gülüyordu. En azından birimiz mutlu. Bu da bir şey.

 

İki dakika sonra odaya vardığımda hemen kapıyı ardımdan kilitleyerek anahtarı çekmeceye attım. Sonra bıkkınca soluk vererek masadaki suyu içtim. Fakat meyve suyuydu ama yine de içtim. Çünkü çok susamıştım. O sırada ilacın etkisini görmeye başlayan karıma baktım. Çekici bir yürüyüşle, ne kadar sendelese de yürümeye çalışarak yanıma gelip boynuma sarıldı. O an bir şeyin farkına varırken gözlerim kocaman açılmıştı. Yutkunarak ister istemez bardağa baktım. "Lan buna da mı ilaç kattınız yoksa!" Dedim Çilem'e bakarak. Yemin ederim ben bugün tek olsaydım kurtulma şansım sıfırdı bunu o buradayken daha iyi anladım.

 

Çilem çenemi kavrayıp enseme doğru kıvrılarak yüzüme yaklaştığında dudağımdan öpmeye başladı. O an bende yelkenler suya inmişti artık. Ona karşılık vererek belinden tutup kavradım ve usulca kendime çektim.

 

 

Loading...
0%