Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Sürpriz

@mavibirhayal22

Eda'nın anlatımı.

Gitmek istersin bazen. Tüm kalışlarına inat uzaklaşmak her şeyden, seni var eden ama aslında aldığın her nefeste seni yavaş yavaş tüketen her şeyden gitmek. O kadar kolay gelir ki, 6 harften ibaret bir kelime. Ah oysa ne kadar ağırdır. Gidemeyeceğini bile bile yine de bir adım atarsın. Derin bir nefes alacağını bilerek umutla bakarsın yarına. Aklında güzel bir sonun başlangıcı vardır. Gitmek vardır.

En acsısı ise bir gece ansızın aldığın kararı bir sabah uygulayamamak olur. Sabah gözlerini açtığın zaman gideceğini hatırlarsın önce. Başlar toparlanmalar. Sessiz sessiz akan gözyaşlarına karışan bir hıçkırık sesi doldurur kimsesiz kalmış odayı. İnce bir tebessüm şekillenir dudağında. Gerçek bir gülümsemeden çok uzak, kırık dökük bir tebessüm. Seni senden iyi tanıyan dudakların bile kırık dökük bir tebessüm sunar sadece sana. Sen farkında olmasan bile ben farkındayım dercesine.

Yine de kendine inat başlarsın toparlanmaya. Önce bir bavul, bir bakarsın iki, üç olmuş ama tüm eşyaların hala yerli yerinde duruyor. Hangi eşyana elini uzatsan acılar toplanır. Mesela giyindiğin bir elbiseye elini uzatırsın, gözlerinin önüne onu giyindiğin zaman yaşadıkların, çektiğin acılar gelir. Hepsi birer birer sessizce toplanır. Ve bir bakarsın topladığın sadece yaşanmışlıklar ve yaşayamadıklarındır. Öylece baka kalırsın.

Bütün her şeyi orada bırakıp çıkarsın. Onları alırsan yanına gidemeyeceğinin farkındasın çünkü. Kendin için büyük bir adım atma zamanıdır. Nereye gideceğini bilemeden öylece yürürsün adım adım kendine doğru. Ve başarırsın gitmeyi. Kendini orada bırakarak. Yeni bir sayfa açmışsındır. Yeni bir şehir, yeni bir ev tam istediğin gibi. Yeni evine ilk adım attığın zaman seni ellerinde hediyelerle karşılar şimdiye kadar kaçmak istediklerin. O an farkına varırsın gitmek diye bir şey olmadığının. Gittiğini sanırken vardığının farkına varırsın.

Yavaş yavaş Şefika'dan ayrıldım. İyice meraklandım sürprizi neymiş? "Hayırdır kuzum Dergahtan hangi sürprizle geldin acaba?" gözlerimi kısmış merakla bekliyordum cevabı. Ondan normal bir cevap gelmeyeceğini bilsem de, sordum yine de.

"Aşk olsun kuzum ya ben sana güzel bir haber vermek için buralara geleyim senin yaptığına bak. Hıh." Bu şimdi bana trip atmış oldu.

"Aaa kim? Ben? Oy oy benim aşkım bana küsermiymiş. Kıyamam ben sana." Şaka yaptığını ikimiz de iyi biliyoruz ama yine de şakadan bir şey olmaz diye sataşmayı da bırakmıyoruz.

"Hıh bana ne söylemeyeceğim." Hah omzunu da silktiyse tamamdır. Trip atmalar başlamıştır.

"Tamam kuşum demedim bir şey. Söyle sürprizini" Sokak ortasında daha fazla şakayı uzatmak istemedim. Nedense izleniliyormuş gibi hissediyordum.

"Tamam ya bir tripte attırmıyorsun. Neysem gelelim güzel habere. Ben buraya bir haftalığına gelmiştim ya," Bakalım altından ne çıkacak.

"Evet bir haftalığına geldin de bunun sürprizle ne alakası?" Beni nasıl meraklandıracağını iyi biliyor. Hoş pek merkalı birisi değilim ama konu Şefika olunca meraklanmadan olmuyor.

"Şu alakası canım, bir hafta değil şimdilik bir aylık burdayım." Hıh bir ay mı dedi o? Bildiğimiz 30 gün olanından.

"Neeeeeee. Sen ciddi misin?"

"Kulağımın dibinde ne bağırıyorsun be sağır oldum. Bir de bana der. Ve evet ciddiyim. Az önce ne demiştin?"

"Ne demiştin?" Cidden ne demiştim ben ya?

"Dergahtan hangi sürprizle geldin dedin ya sürprizim buydu canım. Dergahtaki bir el yazma benim burada kalmamı sağladı." Hııı bak bunu beklemiyordum.

İki kız konuşmaya o kadar dalmıştı ki arkalarındaki adamı unutmuşlardı. Genç adam kendisi de fark etmeden yüzünde hafif tebessümle iki kızı izliyordu. Yanında çalışırken olgun, ağırbaşlı kızın bu çocuksu hallerine ikinci kez şahit oluyordu. Ve bu durum şu ana kadar hiçbir kadında görmediği bir durumdu. Hala neden orada durup kızları izlediğini de bilmiyordu. Ona doğru çekildiğinin farkındaydı ama yine de kendisine bahaneler sunuyordu.

Şakalaşan kızları çalan telefon böldü.

"Eyvah ben unuttum. Yandım Eda güzel bir fırça geliyor." Ne fırçası? Kim arıyor ya?

"Bibilərin ən gözəli nəcəsən? Əmim necədi?" (Yengelerin en güzeli nasılsın? Amcam nasıl?)

"-----"

"Heç elə şey olar? Mən sizi unudaram? " ( Hiç öyle bir şey olur mu? Ben sizi unutur muyum? )

"----"

"Bibim mən də çox darıxmışam. Bax şənbə gəlirəm narahat olma." ( Yengem ben de çok özledim. Hem bak cumartesi geliyorum, merak etme. )

"----"

"Yaxşı. Eda da yaxşıdır. Salamı var. Nə hədiyəsi?" ( Tamam. Eda da iyi. Selamı var. Ne hediyesi? )

"----"

"Tamam yadımdan çıxıb bibi axşam verərəm" ( Tamamen aklımdan çıkmış yenge akşam veririm.)

"----"

"Baş üstünə. Əmimə salam de." ( Başüstüne. Amcama selam söyle. )

"Oh iyi yırttım. Bu gün aramayı unutmuşum yengem endişelenmiş. Biliyorsun çok düşkün, hele olanlardan sonra kaybetme korkusu daha ağır." Kazadan sonra tanışmıştık. Olanları anlattığı zaman yeni tanıdığım halde gözyaşlarımı tutamamıştım. Bu yüzden iyi anlıyorum onları, kaybetme korkularını. Bir zamanlar ben de çok korkardım onları kaybetmekten. Ama unutmuşum, insan neden korkarsa, korktuğu şey mutlaka başına gelirmiş. Yaşamadan bilemezdim.

"Biliyorum kuzum hatta ilk zamanlar benimle konuşmalarını unutamam." Nasıl unuturum iyi sınav yapmış ayar çekmişti. Şefika bilmez ama ben onu da kaybetmemek için her şeyi anlatmıştım Solmaz teyzeye. Şimdi iyi ki anlatmışım, bir ailem oldu desem de, o zaman çok canım yanmıştı. Bir nevi yeniden yaşamıştım her şeyi. Dolan gözlerimi saklamak için başımı eğdim, yoksa yüzüne bakarsam kendimi tutamayıp ağlayacağım.

"Ya hatırlatma. Ben geri dönüp bir ay burada kalacağımı nasıl söyleyeceğim?"

"Tamam bir şey demedim. Sen bir yolunu bulursun da benim aklıma takılan bir şey var."

"Ne takıldı kuzu?"

"Hani dedin ya vermeyi unuttum diye, kime ne veriyorsun?"

"Ha o. Yengem sana hediye gönderdi hatta ben hocama da getirdim ama vermeyi unuttum."

"Neyyy sen bir şeyi unuttun? Hayatta inanmam." İlk defa. Bu kız buraya geldiğinden beri durgunlaştı. Kendinden kaçarcasına saklamaya çalışıyor. Saklayamadığını bildiği için de benden kaçıyor. Hadi bakalım ne çıkacak.

"İnan kuzu ya buraya gelince her şeyi unutmuş olabilirim." Aslında her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlıyorum olacaktı o cümle ama yine kaç bakalım. Elbet kaçmaktan yorulup dinleneceksin.

"Kız rüyamda görsem inanmam ha. " Cidden benim arkadaşım ilk defa bir şeyi unutmuş. Hatta geldiğinden beri bir durgunluk var. Ama daha ne olduğunu çözemedim. Bir şey de anlatmıyor ki kapalı kutu. Boşuna buzdağı demiyorum.

"Üstüme gelme kuzum. Biliyorsun bazı şeyleri anlatamıyorum. Elimde değil." Bilmez miyim. Azıcık toparlandı yeniden yıkılmasını istemediğimden sadece başımı salladım. Burası onun dağılma yeri bir nevi. Ördüğü duvarlar birer birer yıkıldı. Bir enkazın altında attığı sessiz çığlıklarda boğulsa da, kimeye tek kelime etmiyor. Bakü'de olsa sığınmıştı yine uçurumuna. Burada da sığınacak bir yer bulmuştur o kesin.

"Tamam kuzu hadi eve gidelim yorulduk azıcık sohbet edelim ya geldiğinden beri doğru düzgün dertleşemedik." En iyisi konuyu uzatmadan değiştirmek.

"Haklısın, ben azıcık dalmış olabilirim hadi gidelim." Gidelim bakalım şu hediyem neymiş iyice merak ettim. O değil de yengesi göndermiş unutmamış beni. Bu da yavaş yavaş bana güvendiğini, beni kabullendiğini gösteriyor. Ne yapsam hakkını ödeyemem bana kardeşimi verdiler. Şefika benim olmayan kardeşim. En zor zamanımda tanıdım. İyi ki tanıdım diyorum şimdi.

İyi ki o sayfaya girdim. İyi ki attığı resmin altına yorum yaptım ve iyi ki bana cevabımı özelden verdi. O günü ne yapsam unutamam. Bana uzattığı eli nasıl geri çevirirdim ki. Hayatımda ilk defa hiç düşünmeden bir adım attım. Düşünseydim eğer asla yapmayacağıma da adım kadar eminim ama o zaman aldığım en doğru karar düşünmemek oldu. Kendimden kaçarken bir başkasında kendimi buldum.

-----------------

Berk'in anlatımı.

Bir boşluk var kalbimde yeri dolmayan. Dolması için hiç çaba harcamadım da. Attığım her adımda daha da büyüdüğünü bildiğim halde yine de kendi karanlığımda yaşamayı seçtim ben. İstemiyorum hayatıma birisinin girmesini. Korkuyor muyum? Evet. Babamın gözümün önünde solması gibi acı çekmekten, güvenmekten korkuyorum. Şimdiye kadar güvenmedim de. Belki de güvenecek birisi çıkmadı. Bana elini uzatan herkes kolumu alma derdindeydi. Farkında değillerdi ama bunu bana çok iyi gösteriyorlardı.

Ama ne olduysa her şey tepe taklak oldu. Bir haftadır tanıdığım kadın sanki tüm tabularımı yıkmak için varolmuş gibi. Güvendim. İlk defa bir kadına güvendim. Nasıl başardı bilmiyorum ama geçmişin üzerine kalın bir örtü çekti. Ortağım diye bilirim. Gözüm arkada kalmadan tüm işi ona bırakıp gittim. Dedem güvendiği için yaptım belki ama pişman da olmadım. Hiçbir şey yarım kalmamış gibi buldum. Dedemin neden bu kadar güvendiğini de anladım.

İlk karşılaştığım da savunmasız bir kız çocuğu gibi yarım kalmıştı önümde. Ürkek ve korkularını çekinmeden yansıtan ama dimdik duran bir kız çocuğu. Ertesi gün ne kadar güçlü olduğunu gördüm. Nasıl toparladı diye hayret ettim. Ben toparlayamadım hala. Belki yaralı, canı yanıyor. Bilemem. Ama gözlerindeki kırgınlığı gördüm ben. Gözlerine baktığım zaman sanki aynada kendimi izledim. O hastane odasında gözlerime bakıp 'iyiyim' dediği zaman aslında iyi olmadığını gördüm. Ne gördüm bilmiyorum. Ama o acı var ya işte o sarstı beni. Gözüme taktığım at gözlüklerini çıkarıp paramparça etti.

Daha bir ılımlı yaklaştım. Kendisi gibi olmaktan çekinmedi. Dürüst davrandı hep. İki defa çocuksu yanıyla karşılaştım. Etrafımda olan hiçbir kız onun gibi değil. Hepsi sanki birlikte olmak için yanımdalar. Olgun, şımarık ama hiç biri kendisi gibi değil. Karşılarına koydukları bir maksat var ve onun için kendilerini başka birisi gibi göstermekten çekinmeyen, para avcısı.

Sunum zamanı adamın bakışlarından rahatsız olduğu halde sustu. Proje için, şirket için sustu. Bir başkası olsa susmazdı biliyorum. Tüm bunlar ona saygıyla yaklaşmamı sağladı. Enes haklı sanırım. "Her kadın aynı değil. Bir zaman karşına biri çıkacak ve tüm tabularını kıracak" demişti. Evet tüm tabularım yıkılmadı ama güven konusundaki tabumu yıktığını görebiliyorum. Kimi kandırıyorum ki, yıkacak bir tabu bırakmadı geriye kalbimden başka. Umarım tüm tabularımı yıkmazsın küçük hanım. Yoksa ayakta duramam. Ben bir daha ben olamam.

Uzakta olsa bile kadının varlığıyla sarmalanmış adam kalbinden geçenlere engel olmaya çalışırcasına savaş halindeydi kendisiyle. Bir adım atsa yok olacağını, bir daha asla kendisi olamayacağını kendine kanıtlamak istercesine yeni duvarlar örmeye başlamıştı en kalın tuğlalardan. Oysa aşkın önünde o tuğlaların bir işe yaramayacağının farkında bile değildi.

-------------------

Şefika'yla konuşmaya nasıl dalmışızsa, arkamızdaki adamdan haberimiz olmamış. Arabaya binmek için arkamı döndüğüm de yüzünde hafif tebessümle bizi izlediğini gördüm. Başımla hafif selam verince Şefika arkasını döndü.

"Kız patronun buradaymış insan bir haber verir o kadar yüksek sesle konuşmazdım." Cidden biz yüksek sesle mi konuşuyorduk?

"Ben de şimdi gördüm canım. Haberim olsa söylerdim".

"Anladım canım. Neyse ayıp olmasın bir selam verip ayrılalım". Başımla onayladım. Haklıydı ayıp olurdu. Adamın her gün yüzüne bakıyorum.

"Merhaba. Nasılsınız?" Bu kızın kibarlığına hayranım ya. Kiminle nasıl konuşacağını iyi biliyor.

"Merhaba. Teşekkürler siz nasılsınız?" Vay bu kadar kibarlığı beklemiyordum.

"Teşekkür ederim. Tekrar görüşmek üzere." Bu adam gülebiliyormuş. Yüzünde tebessümle bakıyor. Kafasına bir şey mi düştü acaba? Hoş şişlik falan da görünmüyor ama neysem.

"Görüşmek üzere." Tam uzaklaşmıştık ki, "Pardon." Şaşırdım acaba ne diyecek?

"Misafirimizsiniz size bir yemek ısmarlasam ne dersiniz?" O yemek mi dedi? Yok yanlış duymadım. Yanlış duysam kardeşim böyle bakmaz değil mi?

"Ne dersin Eda?" Canım ya onun da kararsız kaldığını gördüm. Gözlerimi kapatıp açınca onayladığımı anladı.

"Olur. Neden olmasın."

"O zaman buyurun hanımlar sizi ben götüreyim." Bu adam hala gülüyor. Şirketteki adam gitti yerine başkası geldi sanki. Çift kişilik taşıyor anlaşıldı. Boşuna kafasına bir şey düştü diye günahını aldım.

"Peki Berk bey." Kaşları çatıldı. Heh geldi Berk efendi. Ben de nerede kaldı diyordum.

"Ne beyi? Aşk olsun. Bir daha duymayayım. Berk deyin" Yok abi buna bir şey olmuş. Acaba hangi tahtası eksik?

"Peki öyle olsun" Şefika benden önce toparladı neyseki. Ben hala aval aval bakıyorum.

Biz ne ara arabaya bindik, nereye geldik bilmiyorum. Kafamda bir sürü soru dönüyor. Bu adama ne oldu? Ne ara bu kadar değişti? Beni hastanede bırakıp giden bu degil mi? Ben nasıl bir oyunun içine düştüm? Acaba aklından ne geçiyor? Kesin ikizi falan var. Yoksa karşımda duran Berk bey gülüyor olamaz. Kaslarını değil ruhunu aldırmış bu adam.

Araba durunca Şefika'nın da dürtmesiyle kendime geldim. Hep birlikte arabadan inip lokantaya girdik. Mis gibi balık kokuyordu. Cam kenarı bir masaya oturduk hep birlikte. Garson siparişimizi almak için geldiğin de Şefika hala menüye bakıyordu. Biz siparişimizi vermiş onu bekliyorduk. Sonunda "aben salata alayım" dedi. Nasıl ya balık hiç mi yemiyor? Ben bunu düşünürken

"Balık yemiyor musun?" diye Berk bey sordu.

 

Loading...
0%