Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Gidiş

@mavibirhayal22

 

Gecenin kefenini yırtarcasına doğar güneş. Şafağın ilk ışıkları ile bir çok insana umudu aşılar. Karanlığa düşen insanlar güneşin doğuşu ile birlikte bir umudun olduğuna inanır. Belki de inanmak tek çaresidir. Tutunacak bir dala ihtiyacı vardır. En parlak işığa tutunur insan. tıpkı umuda tutunduğu gibi. Ben yıllar önce bıraktım tutunmayı. Ağrılar içinde ölümü bekleyen bir hasta için doğan güneş nasıl acı veriyorsa, bana da öyle artık.

Gördüğüm rüya bana eskileri unutmama izin vermiyor yine. Tam bu defa yeni bir başlangıç yaptım dediğim an yeniden bir şekilde karşıma çıkıyor. Eskilerden kaçamayacağımı öğrenmiş olmam gerekirdi oysaki. Bunca yıl öğrenmem gerekirdi. Yine yenik düştüm kendime istemeyerek.

İstemeyerekte olsa yataktan kalkıp duş aldım. Kendime gelemezdim yoksa. Hızlı bir şekilde hazırlanıp evden çıktım. Sabah kahvaltı edemezdim. Eskiden annem hazırlardı. O günden sonra bir daha kahvaltı yapmadım. Yediğim her lokma boğazımda bir yumru oluşturdu. Belki de kendimden kaçmak için attığım ilk adım oldu bilemem.

Şirkete geldiğim zaman arabayı otaparka park ettim. Arabadan eşyalarımı alıp asansöre bindim. Mimar olmanın dezavantajı eve de iş götürmek. Bir aydır üzerinde çalıştığımız bir proje vardı. bu hafta yapılan ihalede karşı tarafa sunulacaktı. Bir haftadır aralıksız üzerinde çalıştığım için yoruldum. Odaya girdiğim zaman Enver beyin asistanı Gizem ve yanında ilk defa gördüğüm bir kız vardı. İşten atıldım da benim mi haberim yok hayırdır?

"Günaydın Gizem"

"Günaydın Eda"

"Ne oluyor burada Gizem?" Ne yalan söyleyeyim kovuldun kelimesini duymayı bekliyorum. Şuracıkta oturup bir haftadır uykusuz kaldığım gecelere ağlarım.

"Eda bu günden sonra Begüm senin yerinde çalışacak, seni de Enver bey çağırdı odasına haberin olsun." Kovuldum dedim değil mi? İnsan önceden haber verir hiç değilse, sabah sabah uyanmazdım.

"Tamam Gizem buradaki eşyalarımı toparlayıp sonra giderim. Arkadaşta yerleşsin rahat rahat."

"Tamam Eda. "

Eşyaları toparlamaya başladım. Niye böyle bir şey oldu? Yalnış bir şey mi yaptım acaba? Ben ne yaptım ki? Kafam da bir sürü soru işareti. Ne yazık ki, hiçbirinin de cevabı bende yok. Eşyalar bitince Enver beyin odasına yürümeye başladım, kapıyı çalıp içeri girdim.

"Beni çağırmışsınız Enver bey."

"Evet Eda kızım sana bir şey söylemek istiyorum. Eğer kabul edersen senin diğer şirketimize gitmeni istiyorum. Orada büyük bir şirketle anlaşma yapıldı ve bunların bütün projeleri ile sen ilgileneceksin yani hem müdür olacaksın hem de mimarlık yapacaksın kızım eğer kabul edersen? Bu süreçte torunum da sana yardımcı olacak. Bir nevi birlikte orayla ilgileneceksin." Bunu beklemiyordum. Kendimi kötü sonuca o kadar odaklamıştım ki, aklımın ucundan bile geçmemişti.

"Olur benim için fark etmez. Önemli olan mesleğimi yapmam. Proje için de sizin yüzünüzü asla kara çıkarmayacağım Enver bey." Belki de buradan uzaklaşmak iyi gelecektir. Anıları, acıları bırakıp yeni bir sayfa açmak. Hep kaçmak isteyip, yapamadım. Görünmez bir el beni buraya mıhladı. Şimdi gitmek zamanı.

"O zaman bu gün izinlisin. Yarın akşam da Konya'ya uçacaksın haberin olsun, eşyalarını toparlamaya başla." Aşkın şehrine yıkık dökük bir kalple gidiyorum.

"Tamam o zaman ben arkadaşlarımla vedalaşayım. Başka bir şey yoksa çıkabilir miyim?"

"Tamam kızım. Görüşürüz gözüm arkada kalmayacak."Birisinin size koşulsuz şartsız duyduğu güven en pahalı mücevherden daha değerlidir.

"Teşekkür ederim. Güveninizi boşa çıkartmamaya çalışacağım."

Enver beyin odasından çıkıp bütün arkadaşlarımla ayak üstü vedalaşıp eşyalarımı alıp arkma bakmadan şirketten çıktım. Aslında pek arkadaşım da yoktu. Kimseyi kendime yakın bırakmadım. Hayatıma aldığım her insan beni yarım bıraktı. Bir kaç kişi olsun ama sizi yarım bırakmayacak insan olsun. İnanın bu kalabalık gölgelerden daha iyi. Kalabalık içinde yalnızlığı yaşamazsınız böylece.

Eve doğru giderken yoları izliyordum. Son günümdü İstanbul'da onun için arabanın yolunu değiştirdim. Önceden yapmak istediklerimi yapmak için arabayı Taksim'e sürmeye başladım. Bu gün benim. Kendim için adım atma zamanı. Güzel yemek yedikten sonra kahve de içip sonra alışveriş merkezine doğru ilerledim. Güzel elbiseler vardı. Bir iki tane aldıktan sonra eksik eşyalarımı alıp, bütün poşetleri arabanın bagajına koyduktan sonra arabaya bindim. Sözde iki parça bir şey alacaktım ama resmen arabayı doldurdum.

Şimdi sahile gitme zamanı. Burada nefes alabildiğim tek yer sahil. Kendi içimdekileri döküyorum denize birer birer. Sorgulmadan alıp götürüyor anlattıklarımı benden uzaklaştırmak istercesine. Biraz kafamı dinlemek bana çok iyi gelecek. Hava serin olmasına rağmen bankta oturup manzarayı izlerken önceki hayatımı düşündüm. Anılar benden izinsiz akın etti birer birer.

Anne diye boynuna sarıldığım kişi annem değilmiş. Babam, ilk kahramanım bana en büyük yarayı açan adam oldu. Hayatımı yalan üzerine kurdu. Canım en çokta neye yandı biliyor musun deniz? Bana yalan söylemelerine. Bana kendileri değil de kardeşim sandığım kişi söyledi. Kullandığı cümleleri asla unutamam. En çokta zoruma giden buydu. Bir değerimin hiç olmaması hançer misali bağrımı deldi geçti. Belki de kendileri anlatsalar bunların hiçbiri yaşanmayacaktı. Gözümün önüne gelen sahnelerle yaşlar benden izinsiz akmaya başladı.

Gözlerimdeki yaşları sildikten sonra arabaya binip eve gittim. Bana ev olmayan dört duvarın arasına. Bir evi ev yapan içindeki sıcaklığı, insanların samimiyeti. Benim evimde ise sadece ben varım. Varla yok gibiyim aslında. Geçmişin tozlu sayfalarında kaybolup, her defa yeniden can buluyorum. Hey gidi günler önceden neydim şimdi ne oldum.

Yarına çok işim vardı daha elbiselerimi toparlayacaktım. Kimbilir kaç gün kalacaktım? Belki de hiç dönmeyecektim beni yıpratan bu şehre. Eve gelince elimdeki poşetleri odama bıraktıktan sonra duşa girdim. Sıcak su vücuduma çok iyi gelmişti. Üzerimdeki tüm yorgunluğu burada bırakmak istiyorum. yeni bir ben ve yeni bir sayfa açıyorum yeni bir şehirde. Her şeyi olduğu gibi bırakıp kendimi uykunun kollarına teslim ettim.

Bütün eşyalarımı toparladım sözde lazım olanları alacaktım, ama ben resmen beş bavul eşya doldurdum ve hala eksikler vardı resmen. Butün eksik eşyalarımı toparladım, evin bütün her yerini kilitledikten sonra taksi çağırdım. Uçağın kalkmasına iki saat vardı onu için acele etsem iyi olacak. Havaalanına gitmem ancak iki saat sürer.

İşte gidiyorum İstanbul! Kaç gez gitmek istesem de bir türlü yapamadığım şeyi bir günde iş için bile olsa yapıyorum. Kaçıyorum senden, bana yaşatılandan, geçmişimden, en önemlisi de bana acı veren anılarımdan. Belki de seni tamamen arkamda bırakıyorum. Gölgene sığınan onları da burada bırakıyorum. Ne çok şey bırakıyorum sende saklı kalan. Belki en hayırlısı buydu, belki benim için daha iyi olacak bilemem. Görüşürüz İstanbul. Hoş geldim Konya.

Uçak inişe geçti. Uçaktan inince bavulumu alıp beni bekleyen arabaya bindim. Ben yolları bilmediğim için bir süre şoförüm olacakmış. Benim için çok iyi oldu bu. Arabanın durmasıyla dalgınlığımı unutup evi suzmeye başladım. 5 katlı şirin bir apartmanla karşılaşmayı beklemiyordum. Dışarıdan o kadar güzel ki, içi nasıl bilmiyorum? Arabadan inip bavullarımı bagajdan çıkaran şoföre yardım edip eve taşıyorduk.

Evin kapısını açınca ilk biraz gözlerim kararsa da, sonra o karanlığa alıştım. Yavaşça yeni başlangıç yapacağım eve girmeye başladım . Ev o kadar güzeldi ki, eşyalar evi daha da güzelleştirmiş. Krem ve kahve tonlarının hakim olduğu evi beğenmemek olmaz. Şirin ve sıcacık bir yapısı yıllarca burada yaşamış hissi aşılıyor insana. Bavulları kenara bıraktıktan sonra daldığım düşüncelerden sıyrılıp adamın dediğine odaklandim.

"Eda hanım Pazartesi sizi sabah 08:00 evden alıp işe bırakacağım. Akşam da iş çıkışı sizi alacağım."

"Tamam. Kusura bakmayın adınızı unuttum. Aklımdayken bana Eda diyebilirsin, hanım kulanmasan daha iyi olur. Uzun süre seninle çalışacağım. Rahat etmiyorum bana hanım denildiği zaman."

"Tamam Eda. Benim adım Mert, bu arada numaranı ver seni arayayım eğer istersen?"

"Tamam Mert vereyim numaramı yaz. 0535*******"

"Tamam kaydettim Eda bu da benim numaram, bir şey olursa ararsın yardım ederim."

"Tamam Mert çok teşekkür ederim".

Mert gidince evde tek kaldım. İlk önce eşyalarımı alıp yatak odamı bulmaya başladım . İlk odanın kapısını açınca tahmin ettiğim odaymış. Kendimi yatağa bıraktım. Yol yorgunluğu da eklenince yatak kuş tüyü gibi rahat gelmişti. Her ne kadar yataktan kalkmak istemesem de, mecbur kalkıp bir duş alıp sonra karnımı doyurmam lazım. Malum aç ayı oynamıyor.

Duştan sonra mutfağa geçip boş boş dolaba bakmaya başladım. Düşünüp dolabı doldurmuşlardı. Ben olsam aklıma gelmezdi. Bu kadar düşünceli olmalarını beklemiyordum. Dolap kapağına yakında olan mekanların, bakkalın telefon numarasını da yapıştırmışlardı. Pek yemek yapmayı sevmeyen ben sanırım bu numaraları çok arayacağım. Beni dalgınlığımdan kurtaran çalan telefon oldu. Bu kadar geç araması bile mucize başımın belasının.

"Alo kuzu nasılsın? Uçaktan indin mi? Eve vardın mı? Cevap versene be!"

"Az bir nefes alda sorduğun soruları cevaplayayım canım."

"Pardon bir an hızımı tutamadım." Telefon da gülme sesi geliyordu. Anlaşılan keyfi yerinde. Neden yerinde olmasın ki, aşık olduğu şehre geldim.

"Sen şimdi bana mı gülüyorsun?"

"Pardon kendimi tutamadım. Eee napıyorsun? Yolculuk nasıldı? Anlat bakalım. "

"Uçak yolculuğu güzel geçti kuzu. Uçaktan inince beni bir şoför karşıladı bir süreliğine şoförlük yapacakmış bana. Ev ise ben bayıldım her şey çok güzel şimdi yemek yapıp yiyecektim."

"Sen iyiysen ben de iyiyim burada. İnşaAllah ben de oraya gelirim."

"Gelirsin kuzu gelirsin, ben varsam geleceksin anlaşıldı mı?"

"Anlaşıldı anne. Hadi seni fazla tutmayayım, yemeğini ye sonra yatmaya kızım."

"Tamam annnnee." İkimizde kahkaha patlattık bizim bu hallerimizi çok seviyorum nedense.

"İyi geceler kuzum kendine iyi bak."

"Sende canım iyi geceler, iyi uykular."

Telefonu kapatınca raf dolaplarının ağzını açtım tabak filan vardı, diğerini açtığımda içi dolu aburcubur. Tabi ki ben bunu görünce yemeği unutup aburcuburlara bakmaya başladım. Kendime aburcubur sofrası hazırladıktan sonra az bir şey ekmek arası yapıp salona geçtim. Evde bilgisayar varmış kendi leptopumu getirsem de, şimdi eşyaların arasında olduğu için üşenip almaya gitmedim. Hazır burada varken onu niye çıkarayım. Beleş şeyleri nedense çok seviyorum.

Sinema filmi açıp hem izleyip, hem de aburcuburlara gömülmüştüm. Tam filimin en heycanlı yerine gelmiştim ki, kapı çaldı.

 

------------

 

Herkese merhaba. Yeni haliyle karşınızdayım. Nasıl buldunuz? Umarım sevdiğiniz bir bölüm olmuştur. Gitmeden şuraya bir Eda Yılmaz bırakayım.

 

 

Loading...
0%