Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21. Tarifsiz

@mavibirhayal22

Berk'in anlatımı.

Hayat kimilerine kolay kimilerine zor. Herkesin hayatı kendisine zor aslında. Bize kolay gelen bir hadise bir başkasını hayata küstürebilir, ya da tam tersi olabilir. İnsan sadece kendi yaşadığını bilir. Kendi duygularından emin. Kendi hisleri üzerine konuşabilir.

Bazen de susmayı seçer insan. İçinin avaz avaz haykırışlarına rağmen susmayı seçer. Yüzüne kondurduğu naif bir tebessüm içinde kopan fırtınaları anlatır gibi. Yüzüne gerçekten bakmayı bilen her insan farkına varır. Neden mi? Çünkü herkes yüzüne taktığı maskenin altına gizler her şeyi. Bu yüzden bir başkasının gözlerinin içine dikkatli bakamaz. o gözlerde kendisini görür. Bir ayna misali her şey yüzüne çarpar.

Acı bir yaşam biçimidir aslında. İnsanın acı eşiği ne kadar yüksekse o kadar direnir hayata. O kadar sağlam basar adımlarını yere. Düşerse kendisinen başka tutunacak bir dalı yoktur çünkü. Ya düştüğü yerden kendisi kalkacak, ya da boş bir hayale kendisini kaptırıp oradan asla kalkamayacak. İnsan düştüğü yerden kendisi kalkamazsa, bir başkası onu asla kaldıramaz. Kendi doğrusunu, yanlışını görmeden de bir adım atamaz. Atacağı her adım yarım yamalak olur. Daha da tökezler, daha da düşer. Bir başkasının doğrusu senin yanlışın, senin doğrun ise başkasının yanlışı olabilir. Bu yüzden acılarının elinden tutarak kendin yürümeyi öğrenmelisin.

Ben.. Kolay bir hayatım olmadı hiç. Annem bile diyemeyeceğim bir kadın yüzünden tüm hayatım üzüntü ile geçti. Gözümü ne zaman kapatsam o anı yaşadım hep. Babamın yanında bile içten gülemedim. Mutluluğu yasakladım hep kendime. Babam gülmüyorsa, ben de gülemem dedim. Hep bir maske taşıdım. Ta ki onunla tanışıncaya kadar. Hiç beklemediğim bir anda yüzümdeki maskeyi çıkarmışta haberim olmamış.

Yüzündeki o içten gülümseme insanı başka bir aleme sürüklüyor. Tarifsiz bir güzelliğe sahip. Tüm kelimeler ona gelince intihar ediyor. Ama o tebessüm bir tek bana gelince soluyor.. Çok kırdım kalbini. Bir başkasının suçunu ona yükledim. Onun farklı olduğunu anlamadım. Anladığım zaman çok geçti. Şimdi bir uçurumun kenarındayım. Ya onu tamamen kaybettim, ya da küçük bir şansım var bilemem.

Koskoca iki gün geçti. Kalbini kırdığım iki gün. Aramaya cesaret edemedim. Hoş arasam ne diyecektim ki? Ne denirdi ki? Sabırla bekleyecektim onun bana içten tebessümünü. Bekledim sabırla. Bir çiçek kışın zemheri soğuğundan sonra baharı beklediği gibi bekledim.

"Sanem Eda hanım geldi mi?"

"Hayır Berk bey henüz gelmediler" Neden bu kadar geç kaldı ki? Hiç gecikmezdi oysa. Başına bir şey mi geldi acaba?

"Tamam Sanem çıkabilirsin. Eda hanım gelince haber ver."

"Peki efendim".

Saatin nasıl geçtiğini anlamamıştım ta ki Sanem çıkacağını söyleyinceye kadar. Bu saate kadar Eda gelmemiş arasam da telefonu kapalıydı. Arabama atlayarak Eda'nın evine sürmeye başladım. Biliyorum belki kapıyı açmayacak, Yüzüme bile bakmayacak, olsun. Hakkı da var çünkü. Yine de şansımı denemek istedim. Beklediğim gibi açmadı. Ben de açıncaya kadar zili çalmaya devam ettim. Ta ki üst komşusunun dünden beri eve gelmediğini söyleyinceye kadar.

Eve gitmemiş. Eve gitmemiş. Nerede? Nereye gider? Kime gider? Kim... Mert..

Bir kaç çalıştan sonra "Mert ben Berk Eda senin mi yanında?" Bodoslama daldım ama hoş beş edecek durumda değilim kimse kusura bakmasın.

"Hayır Berk bey en son dün sabah gördüm kendisini. Kolumdan dolayı şirkete taksiyle gidip geliyor. Bir sorun mu var?" Nasıl ya peki bu kız nerede burada kimsesi yok ki...

"Bilmiyorum Mert. Bilmiyorum. Eda şirkete gelmedi. Evine geldim ama dünden beri eve gelmemiş. Nereye gider biliyor musun?" Lütfen biliyorum de.

"Eda nereye gider ben bilemem, ama Şefika bilir. Ona sorun isterseniz. Bana da haber verirseniz sevinirim."

"Sağol Mert bir şey öğrenirsem söylerim. Sen de bana söylersin." Deyip telefonu kapadım. Düşün Berk düşün. Ya da düşünme sor. Son aramalardan Şefika'yı bulup aradım. Aksi gibi açmadı. Tekrar arayınca bir kaç çalıştan sonra açtı.

"Berk bir sorun mu var?" Hah ne diyeceksin Berk? Kendin edişelendin yetmedi, şimdi de kızı bir çıkmaza sokuyorsun. Eşek kafalı herif o kadar kırıcı olacak ne vardı sanki?

"Şefika Eda'yla tartıştık. Bir arama geldi en son Vedat diye birisi aradı. Sonra işten çıktı. Dün sabah geldi ama şirkete girmedi. Kapıda karşılaştık. Bugün de şirkete gelmedi. Evine geldim kapı duvar. Eve gelmemiş komşusu söyledi." En iyisi bodoslama dalmak.

"Neee? Vedat mı aradı? Sen bunu şimdi mi söylüyorsun? Bir dakika Eda Konya'da ama..." Kısa bir sessizlikten sonra "Berk havaalanını kontrol ettirebilir misin Eda İstanbul'a gitmiş mi diye?" Ne İstanbul'u? Neden gitsin ki?

"Şefika kötü bir şey mi var?"

"Berk yapabilir misin?" Sesinde değişen ton aklımı iyice karıştırmaya yetmişti.

"Yaparım." Hiçbir şey demeden telefonu kapatmıştı. Mesut'u aramış Eda'nın kimlik bilgilerini kontrol ettirmiştim. Komiser arkadaş olması işe yarıyor. Şefika haklı çıkmıştı.

Tekrar Şefika'yı arayınca ilk çalışta açtı "İstanbul'da mı?" diyerek direk sordu.

Sessizce "Evet" diye mırıldandım. "Yapmadım de Eda nolur yapmadım de. Gitmedim de.." diyerek ağlamaya başladı. Ne vardı İstanbul'da? Neden gitmedin diyor? İstanbul'dan yeni gelmemişti mi? Sorun her ne ise İstanbul değil, arayan adam.

"Berk bana bilet alabilir misin İstanbul'a?" Şefika'nın sesiyle kendime gelmiştim.

"Tamam ben bakıyorum şimdi." diyerek telefonu kapatmış biletlere bakmaya başlamıştım. İlk Şefika için bilet bakmaya başladım. Neyse ki 45 dakika sonra kalkan uçak için yer vardı. Bileti ayarlayarak Şefika'yı aradım.

"Şefika 45 dakika sonra uçak kalkıyor bilet aldım." derin nefes vererek

"Sağol Berk ben yola çıktım zaten yarım saate havaalanında olurum. " diyerek kapadı gerisini dinlemedi. Şefika'ya bilet buldum ama kendime bulamadım. 5 saat bekleyemezdim. En iyisi arabayla gitmek. Neden yaptın Eda? Neden gittin?

Şefika'nın anlatımı.

Neden hep tam bitti, her şey geride kaldı dediğimiz zaman tepetaklak olur hayatımız? Tam mutlu olacak dediğim an yeniden en başa döndü. 6 yıldır gitmediği yere yeniden gitti eminim. Bildiğim bir şey daha var. Eda Vedat aradığı için gitmedi. Kendisini toparlamak için gitti. Berk'le ettiği kavga her neyse o yüzden gitmedi. Aradığı bahane kavga oldu. Hocamla ne konuştu da yüzleşme kararı aldı bir anlasam?

Evden apar topar çıkmış, bizimkilere sadece Eda'nın rahatsızlandığını, yanında olmam gerektiğini söyleyip ayrıldım. Amcam anlayışla karşılayıp üstelemedi. Biliyor kalamayacağımı. Kendimi yer bitiririm burada bir şey olmadan kalmaya devam etsem.

Uçaktan inip hızlı hareketlerle çıkışa doğru ilerlerledim. Neyse ki taksi vardı. Taksiye binerek ilk önce Eda'nın adresini verdim. Belki bir umut orada olur diye. İki saatin sonunda eve vardım ama kapı duvar açılmadı. Edanın anlattığı kadarıyla yedek anahtarı bulup kapıyı açtım ama hiçkimse yoktu. Boş bir ev karşıladı beni.

Evden aceleyle çıkıyordum ta ki kapı önünde Eda'nın kolyesini görünceye kadar. Ben almıştım ona. Doğumgünü hediyemdi. Hiçbir zaman boynunda çıkarmazdı. 'Sen yanımda olmasan bile varlığın benimle' derdi. Buradaydı.. Evine gelmiş..Nereye gidersin be kuzum nereye? Düşün Şefika düşün... Bar....

Bekleyen taksiye binip barın adresini verdim. Gece olmadığı için barda pek kimse yoktu. Barmene yakınlaşıp Eda'nın fotoğrafını gösterdim ama görmediğini söyledi. Buraya gelmediysen nereye gidersin be kuzum? Çökmüş omuzlarımla bar taburesine oturdum. Ama aklıma bir yer gelmiyor...

Tam ayağa kalkacakken sığınak aklıma geldi. Tabi ya sığınak diye mırıldanarak ayağa kalktım. Çıkışta taksi aradım ama yoktu. Ana caddeye kadar deyim yerindeyse koşmaya başladım. Neyse ki yoldan geçen bir taksi durdu. Bu şehrin en sevmediğim şeyi araç bulamamak. İhtiyacın olduğu an asla bulamazsın.

Sığınağın adresini vererek arkama yaslandım. İçimden bir ses orada diyor. Bir kaç dakika sonra "Abla arkadaki aracı tanıyor musun? Bindiğinden beri takip ediyor" deyince arkama bakmış ve Berkin olduğunu görmüştüm.

Rahatlayarak "Sorun yok. Bırakın takip etsin" belki bir işe yarar diyerek mırıldandım. Yaklaşık yarım saatin sonunda lunaparkın önünde dayanmıştım. Nedense içeri girmeye cesaret edemiyordum. Göreceğim şey sadece Eda'nın yıkımı değil. Yıkılmak için gelmedi ki o. Neyle karşılaşacağımı bilmiyorum. beni en çok korkutan da bu.

Daha fazla vakit kaybedemezdim. Eski demir kapıyı iterek içeri girdim. Berk'in arabada olduğunu biliyordum ama inmediğine sevindim. Yalnız kalmak için geldi buraya. O yalnızlığı bozarak ben içeri giriyorum şimdi. Yıllardır onu tanıdığım için biliyorum yaşadıklarını ama Berk ilk defa karşılaşacak. Eda izin vermeden bu halini görmesini istemem.

Hızlı adımlarla Eda'yı aradım ama yok. Tam pes edip geri döneceğim zaman bir hıçkırık duydum. Biraz durup sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştım. Mekanı bulmuştum ama sığınağın tam olarak nerede olduğunu bilmiyordum. Eda'nın sesi yardımcı olmuştu.

Eda'nın o hali görmek istemeyeceğim bir haldi. Ben böyle tanımadım ki seni be kuzum. Yere çökmüş, başını dizlerine gömerek ağlıyordu. Dayanamayıp arkadan sarıldım. Sanki bunu bekliyormuş gibi daha da sesli ağladı. Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama bir süre sonra konuşmaya başladı.

"Vedat.." Nefesi tıkanırmışcasına derin soluk aldı "Babam aradı. Ne için aradı biliyor musun?" Cevap beklemeden devam etti "Oğlu için para istemeye aradı." Dönüp yüzüme bakarak konuşmaya başladı "Ben kimim Şefika? Ben onun kızı değil miyim? Beni onlar büyütmedi mi? Neden bu kadar çabuk vazgeçtiler?" Ah be kuzum cevabını bilsem susar mıyım?

"Biz ne kadardır tanışıyoruz? Altı yıl, sadece altı yıl. Ama bak buradasın. Neden buradasın? Ben söyleyeyim Mert eve gelmediğimi söyledi, sen de nereye gider diyerek geldin. Peki ya onlar 20 yıllık ailem hiç mi merak etmedi beni? Hiç mi endişelenmediler? Bu kız tek başına ne yapar demediler mi? Ya ben o yaz kanseri yendim be. Ya yeniden nüks eder diye hiç mi endişelenmediler? Bu kadar çabuk nasıl vazgeçtiler? Sen söyle ya ben o kadar kötü biri miyim?" Diyerek sesli ağlamaya başladı yeniden. Ah be kuzum bu sorularının cevabı ben de değil ki.

"Sen kötü biri değilsin. Seni sevmedilerse kendi kayıpları. Nasıl bırakıp gittiler bilemem ama bir şeyi sakın unutma sen yalnız değilsin, senin bir kardeşin var ve yanında olacak. Her ne kadar mesafe olsa da aramızda hiç umrumda değil. Tek bir telefona bakar yanına gelmem ve aynı şekilde senin orada bir evin var. Kabul edersen bir ailen var. Tamam kabul yengem sert görünür ama inan bana seni benden ayırmaz. Evden çıkarken ne dedi biliyor musun?" Susmuş beni dinliyordu. Sorumla başını hayır dercesine sallayarak konuşmamı bekledi. "Eda'yı bulmadan sakın beni arayayım deme. Kim üzdü bilmem, sormam da ama benim kızım güçlüdür. Ona de silkelenip kendisine gelsin, ha gelemem derse beni ara ben gelir kendisine getiririm." Yüzünde hafif tebessümle baktı. Bu bile bana yeter be kuzum.

"Senin kaybolduğunu söylemedim bile. Sadece hasta dedim. Şimdi kalkıyorsun ayağa ve kendine geliyorsun. Onlar seni unuttu mu bırak unutsun ama sen kalbinde taşıyarak onları unutma. O güzel anları unutma. Hatırlamak istersen mutlu anlarını hatırla ki daha dik durabilesin. Şimdi kalkıyorsun bir otele gidiyoruz duş alıp kendine geliyorsun." Eda dediklerimle başını sallayarak bana sarılmış birlikde ayağa kalkmıştık.

Eda ayağa kalkıp arkasını dönünce durdu. Neden durdu diye baktığım anda unuttuğum aklıma geldi. Berk kızarık gözlerle Eda'ya bakıyordu. O an nasıl oldu bilmiyorum ama Berk Eda'ya sarılarak "İyi ki seni bırakmışlar, yoksa hayatımı değiştiren kadınla tanışamazdım. Özür dilerim seni kırdığım için, özür dilerim sana geç kaldığım için..."

---------------

Merhaba arkadaşlar nasılsınız? Bu defa iki kişiden dinlediniz olayları. Biliyorum bu durum rahatsız edici ama tek kişi yeteri kadar anlatamayacaktı.

Ne düşünüyorsunuz? Berk Eda ve Şefika'yı dinledi. Bazı şeyleri öğrendi. Bundan sonra onlar için ne olacak?

Berk tuttuğu eli bırakacak mı, yoksa bir ömür tutacak mı?

Peki Eda ne yapacak bundan sonra?

Berk ve Eda bir düzlüğe çıkıyor gibi ne dersiniz? Peki Şefika ve altın sarısı ney'li prensi ne yapacak?

 

 

Loading...
0%