15. Bölüm

Bölüm 14 | Gerçeklerin Acıtan Tarafı

M.
mavibirlotus

 

Hoş geldiniz,keyifli okumalar dilerim.

 

Sevgili Kitappad okuyucularım,bu platformu kullanmakta çok zorluk
çektiğim için fazla aktif değilim. Sorularınızı ve yorumlarınızı ınstagram
hesabımdan yaparsanız hepinize dönüş sağlıyorum zaten (@mavibirlotus)

 

Sınır : 85 Oy / 50 Yorum

 

Bölüm Şarkıları :
Maya Perest,Yok Bana Bu Cihanda Yer
Nilüfer,İnkar Etme

 

 

⚓️

Bundan aylar öncesinde hayat beni bilmediğim bir hikayenin içine sürüklerken tek bir amaç uğruna boyun eğmiştim. Evleneceğim adam umurumda değildi, kendi hissettiklerim umurumda değildi ve kendimden öylesine vazgeçmiştim ki tanımadığım bir adamın bana dokunmasına izin vermiştim ve bu bile umurumda olmamıştı.

O günlerden sonra geldiğimiz nokta tahmin edemeyeceğim kadar güzeldi,her anım kötü olanları silecek kadar büyüleyiciydi. Kalbim tarifsiz bir aşkın sarhoşluğunu yaşarken ne ara böylesine tutulmuştum bilmiyordum. Sencer, tüm acılarıma bir ödül olarak gelmiş gibiydi.

Sözlerinin kalbindeki yerini gözlerinden yansıyan samimiliğinden anlayabiliyordum,ona dair içimde en ufak şüphe bulundurmazken sevgisine tutunuyordum. Bu tesadüf değildi,kaderimizin bir parçasıydı. Bulduklarımız ve bulacaklarımızla yeniden dağıtılacak olan kartlar hayatımızın dönüm noktasıydı.

Sencer araba sürerken gözlerimi ondan bir anlığına bile ayırmıyordum,bunun farkında olduğu için de sürekli sırıtıyordu. Güzel bir akşamı,hasret dolu bir geceyle kulübede bitirmiştik. Nehir'in yanında kalmadığım için büyük bir suçluluk hissederken Kerem'in attığı fotoğraflarla içim rahatlamıştı. Gece boyu uyumamışlardı,Batu başlarında dikilse de fotoğrafta Nehir'in gülüyor olması tüm her şeye bedeldi.

Şimdi her ne kadar onu görmek istesem de evdekilerin beni çok merak etmesinden dolayı evimize gidiyorduk. Sencer'in dediğine göre Kerem Nehir'i alıp buraya getirecekti,Batu o evde olduğu için ben değil onlar geliyordu. Sencer bunu dile getirmese de takıntısının bu olduğunu anlayabiliyordum, artık kızamıyordum da.

Evin bahçesine girerken "Benim direkt çalışma odasına gitmem gerekiyor güzelim." diye söze girdi kocam. "Sen bir şeyler yiyip evdekilerle otururken bende işlerimi halledeyim,sonra Kerem ve Nehir gelince otururuz birlikte."

Kemerimi çözdüm. "Bu işin tetikçiyle ilgili olabilir mi ?"

"O konuyu hep birlikte konuşacağız,benim işim şirketle ilgili."

Kafamı salladım,arabadan iner inmez evin kapısı açılmıştı. Hepsinin içeriden çıktığını gördüğümde hafifçe tebessüm ettim,Alp koşarak bacaklarıma sarıldı. Hastaneye gelemediği için en çok o özlemişti.

"Seni çok özledim yenge."

"Hoş gelmişsun kizum."

"Çok geçmiş olsun yenge hanım."

"Allah beterinden saklasın yenge."

"İyisinizdir inşallah Efil."

"Alp rahat bırak yengeni,eltim nasılsın ?"

"Sıkmayun gelinumi,hava soğiktur içeru geçelum."

Aile nedir deseler,bu anı tarif ederdim soranlara. Koşulsuz sevilmenin yuvasıdır derdim. Bir cümleye sığdırılan endişe,ilgiye boğulacak kadar geniş olan sevgi denizi derdim. Benden mahrum bırakılan o duyguyu bugün hissedebiliyordum. Hissettirdiği güven duygusunun rahatlığını sezebiliyordum.

O kadar çok duygulanmıştım ki gözlerimden bir kaç damla yaş aktı,buna tezat olarakta gülümsüyordum elbette. Hepsi öylece kalakalırken İlyas amcanın beni anladığını biliyordum,Asiye babaannenin hiç geçmeyecek pişmanlığını görüyordum. Bana değil ama o küçük kız çocuğuna çok şey borçlu olduklarını biliyorlardı.

Sencer elimden tutarak "Hadi içeride devam edelim." dedi,herkes onu dinleyerek içeri yöneldi. Bir elimi Alp tutarken Sencer'de diğer elimi tutuyordu. Salona kadar da bu pozisyonumuzu bozmamıştık. Ben koltuğa oturur oturmaz ise Sencer müsade isteyip yanımızdan ayrılmıştı.

Alp bir yanımda,Yusuf diğer yanımdaydı. Yusuf arada karnımla bakışıp dokunuyordu ama Alp hala kıskançlığını sürdürüyordu. Onları imcelerken bir yandan da bana sorulan sorulara yanıt veriyordum,her ne kadar onları özlemiş olsam da aklım Nehir'deydi. Gelmesini iple çekiyordum.

"Kizum sen odana çıkasun,dinlen azicuk." dedi Asiye babaanne,hiç geri çevirmeden başımı salladım. Çocukların arasından sıyrılıp ayağa kalktım, benim hazırlanmış olan ve benim bitirdiğim tabağı da alıp salondan çıktım. Mutfaktakilere de kısa bir selam verip tabağı bıraktım.

Temkinli adımlarla merdivenlerden çıktım,odaya geçiyordum ki Atakan'ın odasından çıkan Yağmur'la karşılaştım. O da beni görünce duraksadı,garip bakıyordu. Ona hediye ettiğim kolye boynundaydı,dilinin söylediğinin aksine annemi hala seviyordu. Babam onu baştan aşağı değiştirse de,bana düşman etse de ve Yağmur babasının kızı olmayı seçmiş olsa da o hala annemin altın saçlı kızıydı.

Ona olan öfkem ve son zamanlarda olan korkumdan dolayı "Planların uğruna insanlara zarar vermeyi aklından geçirme Yağmur." dedim,hep olduğu gibi dudaklarında küçümser bir tebessüm oluştu. "Bu evliliğe engel olamadım ama yaptığın en ufak hatada seni pişman edebilirim."

"Ne planlarım ne de evliliğim seni ilgilendirmiyor." dedi,bir adım yaklaştım ona doğru. Çatılı kaşlarına aynı terslikle baktığımda o da bir adım attı. "Sen kendinle ilgilen,kendi amacının uğrunda ilerle."

"Neymiş benim amacım ?"

Babamın her şeyden haberdar olduğu gibi Yağmur'a anlatmış olma ihtimali de yüksekti. Her zaman onu yanına çekmesinin nedeni belki de bir kukla olarak kullanmasıydı. Babam kadar Yağmur'da tehlikeliydi,bu evlilik belki de ikisinin korkunç planlarının parçasıydı.

Yağmur'un suskunluğu şüphelerimi arttırırken yanımdan geçip gitti. Odaya girerken aklıma beni hedef alan adam aklıma geldi,karın hizama doğrultuğu silahı düşündükçe daha da korkuyordum. Duş alırken,üstümü giyinirken bile aynı sahneler aklımda canlanıp duruyordu ve ben o anı bir türlü zihnimden silemiyordum.

Saçlarımın kuruduğuna ikna olduktan sonra omuzlarımdan salıp son kez aynaya baktım. Şiş olan karnımı sarmaladığımda onu kaybetme korkusuyla yaşadığım acı,kabusumdaki anlarım aklıma geldi. Bana bir umut olmuşken gidişine katlanabileceğimi sanmıyordum,düşüncesi bile zarar veriyordu kalbime.

Nehir önüme atlamasaydı ve o kurşun karnımı delip geçseydi,bebeğime değseydi nasıl kendime gelirdim ? Nehir benim ruhumu,bebeğimin canını kurtarmıştı. Biz ona o kadar çok şey borçluyduk ki ne yapsak bedelini ödeyemezdik. Öyle ki yaşadığı durum kalıcı olsaydı eğer kendimi asla affetmezdim.

Odadan çıktım,alt kata inip Sencer'in çalışma odasına doğru ilerlerken Nehir'e 'Nerede kaldınız ?' diye mesaj attım. Kapıyı açtım ama kilitli olduğundan açılmadı,kaşlarım çatılırken "Sencer!" diye seslendim. Normalde asla kilitlemezdi.

Kilit sesini duydum ve kapı açıldı. "Sen miydin ?" dedi saçma bir telaşla,ona anlamsızca baktığımı fark edince geri çekilip girmeme izin verdi. İç güdüsel olarak odayı inceledikten sonra hep yaptığım gibi baş koltuğa oturdum. Sencer'de kapıyı kapatıp geldi,az önce kilitleyip şimdi kilitlememesini garip bulsam da sorgulamadım.

Masanın üstündeki notlar bize gelenlerdi,muhtemelen hepsini çıkarmış ve incelemeye çalışıyordu. Kapıyı kilitleme sebebi de bu olmalıydı. Sencer karşıma oturduğunda gözlerim ona döndü. "Tetikçi elinde mi Sencer ?" İtiraz etmeye kalkacaktı ki uyarıyla "Benden bir şey saklamaya kalkma!" dedim.

Bakışlarını gözlerimden çekip önümdeki notlara döndü. Kafasını sallarken bunu söylemekten nefret ediyor gibi bir hali vardı. "Henüz bir şeyler anlatmamak için direniyor ama pes etmesi çok yakındır." dedi,karanlık dünyaya ait neyden bahsetsek hep böyle sert bir tavıra bürünüyordu.

"Amacı ben değildim,bebeğimizdi."

"Biliyorum." diye fısıldadı.

Notlar arasından en son geleni elime aldım,kuaförde bile beni bulan bu not aslında bir şeyleri açıklar gibiydi. "Bu not." dedim ve onun bakışlarını üzerime çektim. "Aslında bana düğünde olacakları açıklamış,ölümü izlemek mi tatmak mı derken bundan bahsediyordu. Beni vuracaktı amacı ben olmasam da ölebilirdim,bir kumar oynadı ve soruyu da bana sordu." Diğer notlara bakarken kaşlarım çatıldı. "İlk gelen notların hepsinde dost canlısı gibi görünmüştü,şimdiyse beni öldürmek isteyen bir düşman gibi."

Sencer ayaklandı,anlattıklarım onu memnun etmiş gibi bakıyordu. "Hepsinin sonunda olan Kelepçe sembollerine bak." Yanıma kadar gelip benimle birlikte masaya eğildi ve tüm notları benim yerime açarak önüme dizdi. "Her şey tıpkı dediğin gibi oldu ama son gelen nottaki kelepçe sembolü taklit edilmiş."

Dediği gibi tüm notların sonundaki sembole dikkatlice baktım,hepsi büyük bir ustalıkla çizilmişken son gelen nottaki sembol daha eğri ve farklı çizgilerden çizilmişti. Dikkatlice bakınca belli olan bu fark aslında son notu gönderen kişinin bir başkası olduğunu gösteriyordu,peki bu gizli iletişimi bizden başka kim biliyordu ki taklit edecekti ?

"Depodaki kişi." dedim şaşkınlıkla,bakışlarım Sencer'e döndüğünde gururlu bir gülüşle bana bakıyordu. O gizemi çoktan çözmüştü,şimdiyse benim çözümümü izliyordu. "Okan'ın sevgilisinin ikinci patron dediği de bize bu notları gönderen de babamın depoda sakladığı kişi." Zihnimde bir karmaşa çıktı. "Muhtemelen bize tekrar not göndereceği esnada yakalandı ve.."

Yarım kalan cümlemi o tamamladı. "Yakalandı ve baban onu taklit ederek bize son notu gönderdi."

"O notu gönderen babamsa-" Kalakaldım ve boğazıma bir yumru oturdu. "Beni gözden çıkarıp kumar oynayan ve bebeğimizin canını almak isteyen kişi de babamdır."

Kalbimin kasıldığı bir anda hissizce omuzlarım çöktü,sevgisizliğin yakıcı acısıyla karşılaşmıştım da bu başkaydı. Bir baba kızının ölümüne göz yumacak kadar kirlenmişti,bir baba kızının hayatını sonlandırmasını umursamayacak kadar kibirlenmişti. Bu nefretin de ötesinde bir şeydi,nefretin kuvveti bile ölümümü istemesine sebep olamazdı.

O kadar boşlukta hissettim ki kendimi sadece güldüm,öylesine gözlerimden bir kaç yaş akarken sadece güldüm. Sencer önüme çöküp ellerimi avuçlarının içine aldı,bir yanı pişman bir yanı üzgün bakarken elime kondurduğu öpücüklerle bana iyi gelmeye çalışıyordu. Babaların kırdıkları kalpler iyileşmezdi,bilmiyor muydu ?

"Ölmemi istemiş."

Anlar mıydı diye tereddüt etmedim,annesi tarafından ölümden beter bir hayata terk edilmiş o çocuk beni anlardı. Öyle büyüktü ki bunun acısı paylaştık bakışlarımızla,sevilmemek bile bu kadar can yakmazken bu her şeyden beterdi.

"Artık o yok." dedi,biliyordu ki artık kendi varlığı tüm çevremi sarmış ve güzelleştirmişti. "Sen ağladıkça nefesim dar geliyor göğsüme,tek bir damla göz yaşında boğmak istiyorum onu. Bu yüzden ağlama güzel gözlüm."

Parmaklarımın tersiyle gözyaşlarımı sildim,koltuktan kalkıp onu oturttum ve hiç beklemeden bir bebek gibi kucağına yerleştim. Yadırgamadan kollarını belime sardı. "Seni seviyorum." dedim göğsüne sokularak,acımı silemiyordu belki ama acıyan yerlerde çiçek açabiliyordu.

"Bende seni." dedi,saçlarımın kokusunu içine çekti. "Her saniye artan bir aşkla, bitmek bilmeyen bir hayranlıkla.. Seni çok seviyorum sevgilim."

Kulağım kalbinin üstündeyken gözlerimi yumdum,ikimizin de eli bebeğimizin üstünde buluştu. Bir yanımda her şeyden çok sevdiğim adamın kalp atış sesi bir yandan bana umut olan bebeğimin varlığı,şuanda saatlerce kalmak isteyebilirdim. Babamın benden esirgediği sevginin çok daha fazlasını kalbinde taşıyan kocam hayatımın en güzel iyikisiydi.

"Depodaki kişi." dedim düşünceyle,kalp atışlarının hızlandığını hissettiğimde doğrulup yüzüne baktım. Gülüşü solmuş,devam etmemi bekliyordu. "Onu bulmalıyız,o notları gönderebildiğine göre geçmiş hakkında bir çok şey biliyor." Kafasını salladı. "Birde notları nasıl göndermeyi başarıyor o kadar zor durumdaysa ya da gönderebilecek kadar eli güçlüyse neden babamın elinden kurtulmuyor ?"

Kafamdan tutup göğsüne çekti. "Çok soru işareti var,eksik noktaları birleştirdikçe adım adım gerçeğe ulaşacağız." derken saçlarımı okşamaya başlamıştı yeniden. Kafasını eğip imalı gülüşüyle dudaklarımın üstünde küçük bir öpücük kondurdu. "Sen şimdi biraz uyu,malum gece uyuyamadık."

Güldüm. "Sayende."

Dediğini yaptım,gözlerimi yumdum uyumak için. Odama çıkıp yatakta uyuyabilirdim ama onun sıcak ve güvenli kolları tercihim olmuştu. Elimde olsa bir an yanından ayrılmayacak kadar çok seviyordum,sanki bir anlığına uzaklaşsam benden gidecekmiş gibi korku doluydum. Sevdiklerimi kaybetmek kaderimin bir parçası olmuşken korkmamak elimde değildi.

Bazen çok konuştuğumu kabullendim ve gözlerimi açmadan "Bir sonraki kontrolde bebeğimizin cinsiyetini öğreneceğiz." dedim içimdeki heyecanla.

"Ben çok eminim zaten." dedi,bir yandan karnımı okşuyordu.

"Erkek olursa,oğlumuz büyüdüğünde seni şikayet edeceğim."

Güldü keyifle. "Kız olursa,kızıma oğlum dediğin için bende seni şikayet ederim."

"Ben örnek verdim bir kere!"

Gülüşü küçük bir kahkahaya döndü,onun gülmesi beni de güldürdü. "Tamam kızma hemen,sonra ne yapacağız ?"

"Sonra kıyafet alacağız."

"Odası için mobilya da alırız."

Huzurlu bir esneyişle daha da sıkı sarıldım kocama. "Bebek arabası alırız, arada ailecek yürüyüş yaparız."

"Sen iyi ol,kızım da sağlıkla gelsin de.." dedi titrek bir nefesle. "Ne isterseniz yolunuza sererim zaten."

"Sen.." dedim,tekrar esnediğimde gözlerimi açamayacak hale gelmiştim. "Sen dünya üzerindeki en güzel baba olacaksın. Seni hep çok sevecek çünkü.."

"Çünkü.."

Uykuya çekilirken artık kelimeler dilimde dönmüyor,dudaklarımı aralayamıyordum. Hızlı atan bir kalbin üstünde,içinde sadece ben olduğumu bilerek uyuyakaldığım esnada son bir cümle duydum. "Zamanında o kadar yalnız hissetmişsin ki her uyumadan önce benimle sohbet ediyor ve varlığımı kendine kanıtlamaya çalışıyorsun,alış sevgilim.. Ben hep buradayım,seninle ve bebeğimizle.."

 

 

⚓️

Geldiğinden beri dalgın bakışlarını izlediğim Nehir,Sencer ve Kerem'i dinliyor gibi görnüyordu. Saklamaya çalıştığı duyguları bilecek kadar iyi tanıyordum onu ve ilk defa buna pişman olmuştum çünkü acısını yüreğimde hissediyor, onunla kavruluyordum. Benim yüzümden böyle bir acıya boğulmasına katlanamıyordum ama yapmsayadı da bebeğimi kaybedecek olmam dilimi lal ediyordu.

"Nehir'le birlikte Volkan'ı takip ettiğimizde gittiği civarda olan tüm ev,depo benzeri şeyleri araştırmakta fayda var." dedi Kerem,Sencer'in onlara anlattığı şüphelere hak vermiş ve bize notları gönderen kişiyi yani babamın sakladığı kişiyi bulmanın yollarını arıyorlardı.

"Nehir." dedim daha fazla dayanamayarak. Yanımda tekerlekli sandalyeyle duruyordu ve sohbete çok dahil olmuyordu,normalde olsa hepimizden çok konuşabilirdi. "Sen ne düşünüyorsun ?"

"Sizin düşündüklerinizin aynısını."

Onun yüzündeki donuk ve keyifsiz ifade bize de bulaşmıştı,özellikle Kerem'de derin bir üzüntü hissediyordum. "Hep böyle mi davranacaksın ?" dedi Nehir'e doğru.

"Nasıl davranıyormuşum ?"

"Hayatı bitmiş biri gibi."

Nehir alayla gülüp "Bitmedi mi zaten ?" dediğinde sol gözümden bir yaş aktı, bunun suçlusu bendim. Benim lanetim yüzünden yine zarar görmüştü,bu sefer ki çok daha ağırken onun ruhunda da yaralar açmıştı. Onunla göz göze geldiğimizde ne düşündüğümü anlamış olacak ki kaşlarını çattı. "Saçmalama Efil,öyle bir şeyi aklından bile geçirmen çok saçma."

"Haksız değilim." deyip burnumu çektim. "Sırf kendimi suçlamamam için acını belli etmiyorsun,yanlış düşünmemem için çok iyiymiş gibi davranıyorsun ama ben görüyorum. Sakladığın tüm korkularını da acını da görüyorum."

Kaçırdığı gözleri Kerem'e değdiğinde ondan da kaçtı,Kerem'in onu bu halde görmesini istemiyordu belki de. Rol dedikleri her şey ikisinin de içine oturmuşken şimdi bir savaş verdiklerini biliyordum. "Sen yanlış anlıyorsun beni." dedi reddederken. "Tamam üzgünüm ama sandığın kadar değil, umursamıyorum yani."

"Umursa Nehir." dedim sitemle,uzanıp ellerini tuttum. "İstersen beni suçla, istersen ağla ya da bağır ama umursa. Umursa ki bu durumun geçiçi olduğunu ve zamanla eski haline döneceğini anla. Kendini bırakma,hayatının bittiği felan yok çünkü en kısa sürede yürüyeceksin."

Gözlerinin dolduğu noktada gülümsedim,çünkü olması gereken buydu. Artık ağlamalıydı,konuşmalı ve hissettiklerini anlatmalıydı. Geçmişte olduğu gibi susmayacaktı,buna izin vermeyecektim. Sencer ve Kerem seslerini çıkarmadan odadan çıktığında Nehir içli bir nefesi bıraktı.

"Korkuyorum.." dedi titreyen sesiyle,başını eğip akmak isteyen yaşlarına izin verdi. "Geçiçi olduğunu söyleseler de aksi olursa diye çok korkuyorum." Başını iki yana salladı,zihninde bir karmaşa var gibi konuşmakta da zorlanıyordu. "Bu yaşıma kadar her şeyi kendim halletmişken şimdi bir damla su içmek için birilerine muhtaç olmayı kendime yediremiyorum. Yemin ederim seni zerre suçlamıyorum,bunu yaptığım ve sizi koruduğum için de pişman değilim. Ben sadece kendimle girdiğim bu savaştan sağ çıkamam diye korkuyorum."

"Yanında ben varken korkmayacağını öğrenemedin mi hala ?" derken ufak bir tebessüm peyda oldu dudaklarımda. "Ne yapar ne ederim seni o savaştan sağ çıkarırım,hem.." Duraksadığımda gözlerimiz buluştu. "Artık Kerem var ve seni kucağında taşımaktan pek memnun gibi duruyor."

"Öyle değil." dedi,gözyaşlarına rağmen güldü. "Biz sadece iki rol arkadaşı olduğumuz için birbirimize yardımcı oluyoruz,onun ötesinde bir şey yok aramızda."

"Ona nasıl baktığını görüyorum."

"Normal bakıyorum."

"Benim Sencer'e baktığım gibi bakıyorsun."

"Efil!" dedi uyarı dolu bir tonda,gözlerini kaçırması bile tüm her şeyi doğruluyordu. "Kerem'den bahsediyoruz,her gecesini başka bir kadınla geçiren o adamdan bahsediyoruz."

"Bu yalanı söylediğiniz günden itibaren böyle bir şey yapmıyor ama." dedim tek kaşımı kaldırırken,hafifçe de imalı bir gülüş takındım. "Düğün günü bahsettiğin kadın ise bize yardım eden Zeynel Bey'in eşi,yani sandığın gibi bir durum yok ortada."

Şaşırdı,belki en başından beri koyduğu sınır tam da bu yüzdendi. Haklıydı,ben de en başında çok karşıydım ama şimdi tüm şartlar değişmiş ve sıfırlanmıştı. Kerem ne hissediyor bilmiyordum ama bir şeylerin olduğu kesindi. Gülecek gibi oldu ama sonra hemen kendini toparladı.

"Amcama yakalanmamak içindir."

"Yapmak isteyen." dedim fısıltıyla,gözlerinde şaşkınlık ve içinde saklamaya çalıştığı neşeyle bakıyordu. "Her türlü yapar,bir yolunu bulur yine de yapar ama yapmamış. Gözlerini aç ve umutsuzluğa kapılacağına yanında olanlarla güzel bir geleceğe sahip olma ihtimalini kaybetme."

Konuşmasına fırsat vermedim,onu bir zihin oyununa iterken ayağa kalktım ve tekerlekli sandalyesini dışarı doğru sürmeye başladım. "Biraz hava alalım." dedim ama amacım onu Kerem'in yanına götürmekti. Odadan çıkıp koridoru da geçtiğimizde bizimkileri dış kapının önünde gördüm ve hemen yanlarına ilerledik.

"Beyler." dedim varlığımızı belli ederken. Nehir'in düşünceli bakışları Kerem'i bulurken Kerem'de ona döndü. Aralarındaki sessiz bakışmayı bir tek onlar anlayabilirdi,ben görevimi yapmış ve Nehir'i düşünmeye itmiştim. İleride geri durmanın pişmanlığını yaşayacağına bugün anın akışına kapılmalıydı,bir şey olmasa bile pişman olmazdı. Tıpkı Sencer'e şans verdiğim için pişman olmamam gibiydi,şans vermeseydim şuan yaşadığım güzel hayattan mahrum kalacaktım.

"Dediğim gibi Kerem." dedi Sencer,Kerem'in bakışları arkadaşına döndü. "Sen harici kimse nelerin döndüğünü anlamasın,kimseye güvenemeyiz."

Kerem kafasını sallayıp Nehir'e döndü. "Seni eve bırakmamı ister misin ?"

Nehir'in reddedeceğini hissettiğimde "Eve bırakma." diyerek araya girdim,her ne kadar Nehir'in öldürücü bakışları bende olsa da gülümsedim. "Evde çok sıkılır o,sen en iyisi kendinle götür onu. Hem sana yardımcı da olur bazı konularda."

Kerem gülümseyip "Tama-" diyecek olmuştu ki Nehir'in "Hayır!" diye çıkışması onu durdurdu. Kaşlarını çatıp bir bana bir de Kerem'e baktıktan sonra "Yük olurum bu halimle sana,sen beni eve bırak sonra da işlerini rahatça hallet."

Kerem kaşlarını çattı ve "Sen bana niye yük oluyormuşsun ki ?" dedi hayretle. Beklediğim tepkiyi verdiği için daha da gülümsedim. "Çok zeki bir kadın olsan da bazen saçmaladığını kabul etmelisin bence."

"Kerem-"

Kerem onu dinlemeden eğilip tek hamleyle kucağına aldı,Sencer onlara kapıyı açtığında bende boş olan sandalyeyi sürükleyerek peşlerinden götürüyordum.

"Beni tahmini ne zaman dinlersin ?"

"Saçmalamadığın tüm anlarda."

Nehir'in ona karşı kurduğu duvarlar bir bir yıkılacaktı. Kerem onu ön koltuğa yerleştirirken kemerini bile takmıştı. Sencer'de benim getirdiğim sandalyeyi bagaja koymuştu. Kerem bize baş selamı verip yerine geçecekken "Kerem!" diye seslendim,bana döndü beklentiyle. "Sana emanet." Gülümsedi ve başını sallayıp arabaya bindi,sonrasındaysa yavaş yavaş gözden uzaklaştılar.

Bir süre arkalarında öylece kaldık,hava yavaştan kararmaya başladığından rüzgar daha sert esiyordu artık. "Üşüyeceksin." dedi Sencer,kollunu omuzuma dolayıp kendiyle birlikte yürüttü beni de.

"Nehir Kerem'i seviyor." dedim içli bir nefes verirken. "İlk andan beri etkileniyordu ama rol yaptıkları o bir ayda daha da bağlanmış o kadar belli ki."

Kapıyı açtı ve ikimizde içeri girdik. "Bu seni neden üzüyor ?"

"Nehir'in üzülmesinden korkuyorum çünkü." dedim,odamıza çıkarken merdivenleri oldukça yavaş çıkıyorduk. "Kerem'in iyi biri olduğunu biliyorum ama Nehir o kadar kıymetli ki benim için,kimseye güvenemiyorum onun için. Alışkanlıklarını bırakabilir mi,Nehir'i gerçekten sevebilir mi bilmiyorum."

Odaya girdiğimizde direkt yatağa oturdum,Sencer'de yanıma oturup arkaya yaslanmamı sağladı ve üstüme eğildi. "Kerem korkuyor Efil'im,geçmişinin tekrar etmesinden o kadar korkuyor ki kendine kaçış noktaları arıyor."

"Geçmişinde ne var ?"

Saçlarımın bir tutamını arkaya itti. "Zamanı geldiğinde kendisinin anlatmak isteyeceğine eminim,eğer hisleri galip gelirse de değişeceğini biliyorum."

"Ya hisleri değil de korkuları ağır basarsa ?"

"Hep yaptığını yapar." dedi,derin bir nefes verdi. "Yine kaçar."

"Kimden ?"

"Herkesten,her şeyden ama özellikle korkularını tetikleyen bu şehirden kaçar.."

Onlar için en iyisini dilemekten ve hislerinin ağır basmasını ummaktan başka yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Şimdi Nehir'e Kerem'den başka kimse iyi gelemezdi,onunla vakit geçirmek kalbini daha çok tatmin edecek ve diğer her şeyi bir kenara savuracaktı. Bu yüzden onunla gitmesini istemiştim,vakit geçirdikçe kafalarındaki soru işaretleri yok olacak ve birbirlerini daha fazla üzmeden sonuca bağlanacaktı.

"Ev neden çok sessiz ?"

"Poyraz ve Umay senin bahsettiğin tahlilleri yapmak için İstanbul'a gittiler, olumlu sonuç alırlarsa oradan Amerika'ya geçecekler." Gülümseyip kafamı salladım. "Sevda yengem az önce çocukları alıp ailesini ziyarete gitti hazır okullar tatilken,bir kaç gün kalacaklar diye biliyorum."

Bir ay öncesinde Poyraz'dan istediğim tahlilleri Amerika'daki doktora gönderip incelemesini istemiştim. Bir kaç güne bana dönüş yaptığında az da olsa umut olduğunu söylemişti. Başta Umay'a bunu söylediğimizde çok sert çıkışsada o umuda tekrar tutunup kabul etmişti ve doktorun söylediği aşamaları tek tek izliyorlardı. Onlar adına çok mutlu olmuştum,Amerika'dan olumlu sonuçlarla dönmelerini çok istiyordum.

"Hayat çok garip." dedim Sencer'in parmak uçları yanağımda dolaşırken. "Tüm insanlığın fıtratı aynı ama gayesi hep farklı. Hepimizin bir kalbi var ama içine sığdırdığımız önceliklerimiz farklı. Herkesin babası var ama hissettirdikleri farklı.."

Gülümsedi. "Herkesin karısı var ama benimki bir başka.."

Konuyu tatlıya bağlamayı başardığı için dolan gözlerime rağmen gülümsedim ve cilveyle "Nasıl başka ?" dedim. Söylediği her şeye tutulacak kadar çok seviyordum onu.

"Gülüşüyle kalpte açtırdığı çiçekler bir başka,bakışlarındaki baharın esintisi bir başka. Kalbindeki iyiliğin boyutu bir başka." Dudaklarımızı birleştirdi,kısa ama baş döndürücü bir öpücükten sonra geri çekildi. Çapkınca "Tadı bir başka." dedi ve göz kırptı.

Gülümsüyordum ki kafama düşen fikirle kaşlarımı çattım,çok ani bir hareketle üstümden itip doğrulduğumda bana şaşkınca bakıyordu. Arkamdaki yastığı tutup ona doğru fırlatırken "PİSLİK HERİF! BAŞKA KİMİN TADINI BİLİYORSUN DA BENİM Kİ BAŞKA GELİYOR!" diye bağırdım.

Yastığı havada yakalayıp gülmeye başladı,o kadar çok güldü ki ilk defa bu kadar kahkaha attığına şahit olmuş olabilirdim. Güldüğünde gülen ben bu kez çok kızgın olduğumdan hala kaşlarım çatılı bakıyordum ona. "Sevgilim." dedi gülüşlerinin arasından.

"Cevap ver!"

"Karıcığım benim gözüm senden başkasını görür mü ?"

"Ben yokken görüyormuş demek ki!"

Yanıma yanaşıp beni kollarının arasına alıp uzanmamı sağladı ve sıktığından geri çekilmeme izin vermedi. "Sen yokken de görmüyordu." Hala dudağımı büzüp tribimi sürdürdüğüm için tekrar güldü. Yüzümün her yanını öpücüklerle donatırken kollarını asla çözmüyordu ve bir bacağıyla da bacaklarıma sarılmıştı.

Tüm bunlara rağmen hormonlarımdan gerek olsa gözlerim dolmuştu,şuan neden ağlamak istediğimi de bilmiyordum. "O sevdiğin kişi,aşka olan inancını öldüren kişi kimdi ?" Boynumdaki kafasını kaldırıp gözlerime baktı, böyle bir soruyu sorduğum için ve gözlerimdeki yaşlardan dolayı anlık olarak şaşırdı.

"Bir önemi var mı ?" dedi hayretle.

Konusunu açmak istemiyordum,bahsetmek bile içimdeki kıskançlık damarlarımı patlatıyordu ama merakıma engel olamıyordum. Sencer'in aşka olan inancını kaybettirebilecek kadar güçlü bir ilişkisi olduğunu bilmek canımı çok sıkıyordu,geçmişte kalmış olsa bile yaşanmış olması benim için önemliydi.

"Önemli demedim,soruyorum sadece."

"Konuyu değiştirmek en mantıklısı." dedi,yüzünü yüzüme yaklaştırıyordu ki geri çekildim. Gevşettiği kollarının arasından kolaylıkla çıkarken şaşırdığını biliyordum ama bu konuda benim canımı sıkmıştı,yapacağım bir şey yoktu. Ben yataktan kalkarken "Bu konuyu uzatacak mıyız Efil ?" dedi şaşkınlıkla. "Konuşmaya değecek bir şey olmadığı için böyle söylüyorum."

"Konuyu değiştirelim diyen sensin,susadım ve su içmeye gidiyorum."

Onu arkamda bırakıp elim karnımda odadan çıktım,kırılmış gibi mi yoksa kızmış gibi mi hissediyordum bilmiyordum. Sevgisinden şüphe etmiyordum, geçmişini de her detayıyla anlatmasını kaldıramazdım zaten ama en azından kalbimi rahatlatacak bir kaç şey söyleyebilirdi. Beni bu konuda zamanında çok yaralamışken susması normal değildi,canım inanılmaz sıkılmıştı.

Mutfağa girerken "Kolay gelsin." dedim çalışanlara,dolaba yaklaşırken ocak başındaki Yağmur'u fark ettim. Onu bu evde görmeye hala alışamamıştım,bu biraz zaman alacaktı. Kahve yapıyordu ve dalgındı,beni fark etmemişti bile. Sürahiden su alırken bir yandan onu izliyordum. Bir süre sonra başını kaldırdığında beni gördü,bir kaç saniyeliğine bakıp tekrar önüne döndü.

Babam bebeğimi öldürmeye çalışmış,benim hayatımla da kumar oynamıştı da bundan Yağmur'un haberi var mıydı ? O da masum bir bebeğe kıyacak kadar kötüleşmiş miydi ? Her ne kadar babamın huylarını taşısa da onun kadar kötü olduğuna inanmıyordum,bu işte olamazdı. Ne olursa olsun,bu kadarını yapamazdı. Yapamazdı değil mi,bir bebeğe kıyamazdı değil mi ?

"Kahve kime ?" dedim yanında durup kalçamı tezgaha yaslayıp.

"Atakan'a."

Alayla gülümsedim ve kısık bir sesle "Göz boyamaya kaldığın yerden devam yani." dedim. Cevap vermedi,bu beni daha çok şaşırtırken yüzüne baktım merakla. Yüzü o kadar sararmıştı ki çok iyi görünmüyordu. Sebebini sormaya çekindim,öz kardeşime nasılsın diyemeyecek kadar duvarlarımız vardı. Onu geride bırakıp gidecektim ki kolundaki morluk dikkatimi çekti,giydiği kazak tam örtememişti.

"O ne ?" dediğimde baktığım yöne döndü ve alelacele kazağını avucuna kadar çekip morluğu kapattı. Şaşkınlığıma engel olamayarak ona döndüm. "O neydi Yağmur ?"

"Sanane Efil." diye çıkıştı,elleri titremeye başladığında kaynayan kahveyi iki ayrı fincana döküp tepsiyi eline aldı. "Vitaminsizlikten." dedi gitmeden önce.

Bu lanet olası hayatımda nelerin olduğu hakkında milyon tane ihtimal varken şimdi bu gördüğüm çok anlamsız gelmişti. Söylediği bahaneye inanmamıştım, normal bir morluktan ziyade parmak izlerinin olduğu bir morluktu. Yağmur'un bu dengesiz ve gizemli halleri babamla birlikte ilerledikleri düşüncemi güçlendiriyordu.

Mutfaktan çıktıktan sonra odada Sencer'in olduğunu düşünüp salona ilerledim, şimdilik onunla konuşmak istemiyordum. Salon yine boş olduğundan koltuğa rahatça oturup cebimden telefonumu çıkardım. Düğünde paylaştığım fotoğraf binclerce beğeni alırken bildirim sesleri susmadığından sessize almıştım. Onları es geçip bir mağaza uygulamasına girdim,bebek kıyafetleri kısmına girdikten sonra önüme çıkanlara gözlerim dolu dolu bakmaya başladım.

Boştaki elimle karnımı okşarken "Bazen hemencecik seni kucağıma almak istiyorum bazen de hep karnımda,güvende kal istiyorum." dedim içli bir nefes verip. Gördüğüm patiklerle dudaklarım büzüldü. "Minicik ellerin olacak,ben tutmaya kıyamam ki seni." Tarifsiz bir heyecan,duygu yüklü bir his kalbimi ele geçiriyordu onunla temas ettiğim her anda. "Gel anneciğim,kollarım senin varlığını hissetmek için çok hazır. Sağlıkla gel ve kavuşalım artık."

"Zamanında gel babacığım." diyen sesle başımı kaldırdım,Sencer kapının eşiğinden doğrulup bana doğru yürüdü. Yanıma otururken karnıma doğru eğilip başını yasladı. "Anneni dinleyip erkenden gelme,daha senin için yapmamız gereken şeyler var. Sen zamanında gel ki her şey tamam olsun."

"Erken gelmesini söylemedim zaten." deyip başını karnımdan ittim,sinirimi niye bozuyordu ki zaten ona inanılmaz kızgındım. Ayağa kalkmaya yeltenmiştim ki kolumdan tutup durdurdu. Bakışlarımız kesişti,ben kızgındım o sitemli.

"Şule!" dedi yüksek bir sesle,sonrasında pişman olmuş gibi gözlerini yumup derin bir nefes verdi. "Üç ya da dört yıl önce bitti. Başta çok iyi arkadaştık, sonrasında ilişkimiz başladı. O zamanlar masada oturmuyordum,sadece eğitiliyordum. Sonra masada oturunca ona vakit ayıramadım,sürekli gergin oluyordum ve üzüyordum çevremdeki herkesi. O da beni anlamak yerine üzerime geliyordu. Belki de haklıydı,başta öyle bir adam değildim. Masaya oturmamla çok değiştim ve bunu kaldıramadı, sürekli kavga ediyorduk sonra da ayrıldık."

"Yani değişmeseydin,ilk andaki gibi biri olsaydın-"

"Evlenecektik." dedi lafımı tamamlayarak,kolumdaki elini geri çekip başını ovaladı. "Bunları anlatmamın hiçbir faydası olmadı gördüğün gibi,susuyorsam seni üzmemek içindir. Bunların üzerinden yıllar geçmişken ve kalbimde sadece sen varken önemsiz şeyleri konuşmak anlamsız."

Benimle sert konuşmasına alışkın değildim. "Masaya oturmasaydın bende olmayacaktım." Sebepsizce çatallaşan sesimle yüzümü buruşturdum, yutkunamadım bile. "Hem böyle konuşmak zorunda değilsin,düzgünce anlatabilirsin."

"Aptalın biri yüzünden benden uzaklaşırsan kızarım tabi." dedi,bakışları ve sesi ufaktan yumuşamıştı. Yaklaşıp burnuma bir öpücük kondurup alınlarımızı birbirine yasladı. "Masaya oturmak bir sebep değil. Sen ve ben,dünyanın iki farklı yerinde olsaydık bile yine birbirimizi bulurduk. Kaderimin en güzel yazgısısın sen,bu kalbim seni bulmadan huzura erer miydi sanıyorsun ? Her şeye rağmen biz yine buluşurduk çünkü birbirimize aidiz." Salonda olmamızı umursamadan dudaklarıma sıkı bir öpücük kondurdu. "Bir daha böyle şeylerle canını sıkayım deme sakın."

Kollarımı boynuna dolayıp sıkıca sarıldım ona,içime su serptiği içinde defalarca kez öpmüştüm. Çalan telefonu aramıza girerken geri çekildim, cebinden çıkarıp hızlıca cevapladı ve kulağına yerleştirdi. "Dinliyorum." dedi birden bürüdüğü sert bir ifadeyle. Karşı tarafı uzun bir süre dinledi ve sonra ekledi. "Anlaşıldı."

Telefonu kapattığında meraklı gözlerle baktım ona,keyifsizce "Akşam toplantı var,muhtemelen yeni sevkiyatlar hakkında." dedi. Bu işlerin içinde olmaktan nefret ediyordu,elinden gelse beni de alıp buralardan çok uzağa gitmek isteyecekti ama çaresizdi.

"Az kaldı hayatım." dedim omuzuna yatarak,onu rahatlatmak adına koluna sarıldım. "Çok yakın bir zamanda kurtulacaksın tüm mecburiyetlerinden."

"İnşallah güzelim." dedi saçlarımdan öpüp.

"Gel seni giydirelim de millet yakışıklı görsün." Küçük bir kahkaha atıp peşimden ayağa kalktı. "Alyansını herkesin gözüne sok ama tamam mı,malum sonra herkes seni damadı yapmak istiyor."

"O şerefi senin şerefsiz baban kaptı maalesef."

"Maalesef mi ?"

"O anlamda demedim." dedi gülerek. "Baban kısmı maalesef."

"Sus ve yürü,hamile kadınım şurada seni çekiştiriyorum yürümen için."

 

 

⚓️

 

 

Nehir Arman'dan

Kerem kapımı açtığında emniyet kemerimi çıkardım,hissiz bacaklarımı kıpırdatamamak ayrı bir zulümdü. Kerem beni kucağına aldığında kalbim yine hızlanmıştı,onunla temas halinde bulunmak bile beni heyecanlandırıyordu. Bu histen kaçmak için önünde durduğumuz evi incelemeye başladım.

Küçük bir müstakil evin önündeydik,dışı griydi ve anladığım kadarıyla iki katlıydı. "Burası neresi ?" dedim merakla. Bahçe kapısını ayağıyla itip içeri girdi,bana cevap vermemesine içten içe kızarken kapının önüne kadar geldik.

"Sağ ön cebimden anahtarı al canım benim." dedi,gözlerimi devirip dediğini yaptım ve anahtarı deliğe sokup açtım. Beni taşırken zerre zorlanmadığından hareketlerim daha da kolay oluyordu.

"Kerem neredeyiz ?"

"Evimde." dedi içeri girerken.

"Çıkar beni buradan!" diye çıkıştığımda şaşkınca bana baktı.

"Sebep ?"

"Her gece başka bir kızla girdiğin bu eve girmek istemiyorum Kerem!" dedim düşüncelerime engel olamadan. Canımı yaka yaka gerçekleri dile getirdiğimde Kerem derin bir nefez verdi. "Midemi daha fazla bulandırmadan çıkar beni buradan."

"Bu eve giren ilk kadınsın Nehir." dedi ve kısa koridoru geçti. Küçük bir salon ve salonda tek bir kapı vardı,mutfak olduğunu düşünüyordum. Hemen yanındaysa yukarı çıkan bir merdiven.

Beni koltuğun üzerine bıraktığında "Buna inanacağımı mı sanıyorsun ?" dedim tüm tersliğimle.

"Senin inanmaman gerçeği değiştirmiyor." dedi ve ceketini soyup koltuğa fırlattı. Bir aydır sevgili rolü yapıyorduk,saçma sapan yerlerde bir araya gelmek zorunda kalıyorduk ama ilk defa evine gelmiştim. "Bu eve giren ilk kadınsın ve tek kadın olacaksın."

Söylediği şeye sevinsem mi yoksa umursamasam mı bilemedim. O kadar karmaşık bir kişiliği vardı ki çözmem imkansız gibiydi. Bazen çok eğlenceli bir kişiliği olurken bazen de çok durgun bir kişiliği olabiliyordu. Genelde kalabalık ortamlarda eğlenceli davranıyordu ama Sencer,Efil ve ben olduğumda daha rahattı hislerini yansıtmakta.

"Açsan bir şeyler hazırlayabilirim." dedi sessizliği bozarken.

Kafamı iki yana sallayıp reddettim,bana doğru yaklaşıp arkama yastık koydu ve koltuktan sarkan bacaklarımdan tutup koltuğun üzerine koydu. Artık daha rahat bir konuma geldiğimde şaşkınlıkla onu izliyordum,televizyonun altındaki çekmeceden bir battaniye çıkarıp bacaklarımın üzerini de örttü. Bunu neden yapıyordu anlayamıyordum.

"Geliyorum hemen." dedi,merdivenlerden yukarı çıkarken arkasından bakakaldım. Çok kısa bir süre sonra geri döndüğünde üstüne daha rahat şeyler giymiş olduğunu gördüm,kucağında da bir bilgisayar vardı. Ortadaki büyük sehpayı yanıma kadar çekip yere oturdu,sırtını oturduğum koltuğa yasladığında elimi uzatsam saçlarına dokunacak bir mesafemiz vardı.

"Evin çok sessiz."

"Sadece biz varız çünkü." dedi hafifçe gülerek,sonra da bilgisayarını açıp bana döndü. "Seni tanımasam utandığını düşüneceğim,ne bu hallerin ?"

"Ne utanması ?" diye göz devirdim,o da güldü ama utanıyordum. Ona olan hislerim ve merakım arttıkça utangaçlığım da artıyordu. Çekiminden o kadar kaçmış ve korkmuştum ki sonunda kapılmıştım. Özellikle dolu dolu geçirdiğimiz bir ayda daha da bağkanmıştım ona ama artık gerçekleri amcama söyleyip onu da özgür bırakmalıydım.

O bilgisayara dönerken bende telefonumu elime aldım,annemden ve abimden gelen mesajları yanıtladım. Efil'in söyledikleri zihnime hucüm ederken telefonu bırakıp Kerem'i izlemeye başladım. Gerçekten de o günden beri hiçbir vukuatı olmamış mıydı ? Hem neden bana bu kadar iyi davranıyordu ? Başlarda sadece kavga ederken şimdi bunun yanına arada insan gibi sohbet etmekte eklenmişti.

Açık kumral saçlarının ufak dalgalarına güldüm,geniş omuzları ve yapılı vücuduna rağmen karakteri daha naif duruyordu. Benim gibi esmer erkek aşığı birinin böylesine sarışın birine tutulması ayrı garipken artık benim için tek yakışıklı o gibiydi.

"Kerem." dedim,odağı bana döndüğünde şefkatli gözleriyle devam etmemi ve ondan bir şeyler istememi bekliyordu. Bu halde olmasaydım da oyunumuzu uzatacak mıydı yoksa amcama her şeyi anlatacak mıydı ? "Sana bir soru soracağım."

"Sor bakalım Arman kızı."

"Dürüstçe cevap vereceğine söz ver."

Gülüp "Sana ne zaman yalan söyledik Nehir Hanım ?" deyince onayımı alıp kafamı salladım.

Boğazım acıdı,sesim çatallaştı. "Bana acıdığın için mi hala yanımdasın ?"

Ani bir şekilde kaşları çatıldığında "O ne demek şimdi ?" dedi.

"Amcama gerçeği söyleyip benden kurtulabilirsin." dedim,gülüyordum ama içimin nasıl yandığını anlatamazdım. Onunla olan bu yakınlığımız bir yalanın ortaya çıkmasıyla kaybolacaktı. "Bu yardıma muhtaç halime katlanmak zorunda değilsin,ama sen ısrarla kalıyorsun. Bana acıyor musun Kerem ?"

"Bir süreliğine yardıma ihtiyacının olması seni acınılacak bir durumda yapmaz Nehir." dedi,sesi de ifadesi de oldukça ciddiydi. "Sen benim gözümde zeki,güçlü ve her potansiyele sahip bir kadınken sorduğun sorunun saçmalğını bir düşün istersen." Kaldım öylece,böyle bir cevabı beklemediğimden olsa gerek dudaklarımı aralayamadım. "Güzelliğini de eklemek lazım." deyip göz kırpması da son noktayı koydu,kalbim haddinden fazla coştu.

Kafam daha da karıştı,Efil'in sesleri zihnimde yankılandı. "O zaman neden hala benimlesin ?" dedim sitemle. "Neden gerçeği saklamakta ısrarcısın ?"

Duraksadı,zorlukla gülüp "Sadece bir soru demiştik." dedi. Onun da bu soruya cevabı olmadığını aptal değilsem anlayabilirdim ama Efil'in düşündüğü ihtimali düşünmek bile istemediğimden kaçıyordum tüm her şeyden. "Bende bir soru soracağım."

"Sor bakalım Kerem Bey." dedim.

"Şartlar başka olsaydı.." dedi,duraksadı ve ne söyleyecekse zorlandığı için bir kaç saniye bekledi. "Ben böylesine iğrenç bir adam olmasaydım ve seninle başka hayatlarda karşılaşmış olsaydık." Gözlerim kısıldı,açık yeşillerinde bir umut vardı. "Seninle bir şansımız olur muydu Nehir ?"

Tüm kötü düşüncelerimi silen bu soru kalbimi hızlandırırken Efil'i haklı çıkarmıştı. Ben sustukça gözlerindeki ışıltı azaldığından dudaklarımı aralayıp "Sen benden bir şans mı istiyorsun yani ?" dedim.

Durmadı,kafasını salladı o da dudaklarını aralamıştı ki kapı zilinin sesi aramıza girdi. Üst üste ısrarla çalıyordu,hatta kapı yumruklanıyordu. Kerem hızlıca ayağa kalkarken çekmecelerden birinden silahını aldı. "Dikkatli ol!" dedim arkasından.

"Nehir nerede!" diye bağıran ses,abime aitti. İster istemez gerilmiştim,Kerem'e bir şey yapma korkusuyla kafamı kapıya doğru uzatıyordum ama görüş alanımda değillerdi. Bir kaç saniye içinde abim içeri girdiğinde Kerem'de arkasından gelmiş silahını da yerine bırakmıştı. "Senin ne işin var burada Nehir,bu adamın evinde ne yapıyorsun sen ?"

Siniri bana da bulaştığında "Ne yapıyora benziyorum abi ?" diye çıkıştım. Kerem ya da bir başkası,artık büyüdüğümü kabullenmeli ve hayatımda birinin olacağını kabullenmeliydi. Aslında onun yarası Kerem'in Sencer'le yakın olmasıydı da belli etmiyordu.

Bana doğru gelmeye başladı. "Eve gidelim de bakalım amcama da aynı şeyi söyleyebilecek misin ?" Kerem önünü kesince "Çekil lan önümden!" diye çıkıştı ama Kerem kıpırdamadı.

"Nehir'in benim sevgilim olduğunu ne zaman kabulleneceksin bilmiyorum ama bu tavırlarına son vermezsen şimdi ki kadar sakin kalmam."

"Lan sen kimsin ki!" diye bağırdı abim. "Daha düne kadar sokaktan geçen her kadını koynuna alan benmişim gibi şimdi geçip karşıma delikanlılık mı yapıyorsun ?"

Kelimelerini düşünmeden söylüyordu,bende ne denli bir yara açtığının farkında olmadan haykırıyordu. Kerem'in canını yakacağını sanıyordu ama asıl canı yanan bendim. Tüm bunlara rağmen şansımız olabilir miydi Kerem ?

"Evli olan kuzenine göz koyan sen mi söylüyorsun bunu ?" dedi Kerem,öyle sinirlenmişti ki gözleri kızarmıştı bile. "Benim ne hatam varsa Nehir'den öncesinde kaldı ama belli ki senin şerefsizliğin kalıcı!"

Cümlesinin bitmesiyle abimin suratına yumruk atması ve benim "KEREM!" diye bağırmam bir olmuştu. Hafifçe sarsılan Kerem burnunu tuttuğunda abimin yakasına tutunmuştu ki benim ağlayan gözlerimle karşılaştı ve duraksadı. Tuttuğu yakasındam abimi iterken yanıma geldi,abimse onun söylediklerinin etkisinde kalmış olacak ki dalgındı.

"İyi misin ?" dedim burnuna bakarken,hafifçe kan gördüğümde "Peçete getir de temizleyelim şu kanı." diye ekledim telaşla.

"Korkulacak bir şey yok,merak etme." dedi,o benim yüzümün her zerresini incelerken ben sadece akan kanına bakıyordum. "Ağlama." Kafamı salladım ama ağlamaya devam ediyordum.

Abim kendine gelmiş olacak ki bize doğru gelip "Gidiyoruz." dedi. Kerem hemen yanında duran ceketini alıp abimin ters bakışlarını umursamadan omuzlarıma örttü.

Kerem kaşlarını olabildiğince çattı. "İlaç saati yaklaştığı için götürmene izin veriyorum,sakın bu konu hakkında üzerine gidipte üzme. Adam ol,abi gibi davran da şikayet etmek yerine kol kanat ger."

"İzin alan mı var senden lan,abiliğimi sana ne-"

"Gidelim artık!" diyerek araya girdim. Abim beni kucağına aldığında hızlı adımlarla dış kapıya doğru ilerlemeye başladı. Gözlerim bir anlığına bile Kerem'in gözlerinden ayrılmadı. Sorduğu sorunun ağırlığıyla kalakalmıştık ikimizde.

O cevabımdan korkuyordu,bense cevabımın getireceği sorunlardan. Bir soru sormuş ve ikimizi de sonu olmayan bir düşünceye sürüklemişti. Çıkmazların bol olduğu bu düşüncenin bizi yiyip bitireceğini bile bile risk almıştı. Başka şartlarda bir şansımızın olduğunu söylesem şartları değiştirebilecek gibi bakıyordu.

Bana öyle bir şey demişti ki bacaklarıma duyduğum hüznü,yürüyememenin verdiği gerginliğı unutturmuştu. Bana uğraması konusunda tereddüt ettiğim aşkın kapımı çalacağını ve böylesine ızdıraplı bir yolu yürüyeceğimi bilmiyordum. Tüm olumsuzluklara,düşmanlıklara ve onun geçmişine rağmen Kerem'le bir şansımız olabilir miydi ?

 

 

⚓️

 

 

Sencer Saruhan

İstemediği bir hayatın her saniyesi zehir olurmuş insana,saatleri sayabilecek kadar boğuyordu bu masa beni. Parçası olmak istemediğim planların saçmalığı canımı sıkıyordu,tüm doğrularımı yıkıyor ve kendimden nefret ettiriyordu.

"Son olarak." dedi Başkan,bakışlarının bana dönmesi ilgimi ona vermemi sağladı. Yine ne saçmalayacak diye beklerken bakışlarını bu sefer de Volkan'a çevirerek gülümsedi. "Herhangi birinizin geçmişinin kiri bu masaya bulaşırsa o kirle birlikte sizi de yok ederim,bunu yapacağım konusundaki ciddiyetimden bahsetmek istemiyorum. Beni anladıysanız,toplantı bitmiştir."

Kendisi için özel olarak ayarlanan kapıdan dışarı çıkarken diğerleri mırıltılar eşliğinde ayaklandı ve çıkışa doğru ilerledi. Başkan'ın neyden bahsettiğini bildiğim için onlar gibi mırıldanmıyordum,olan bitenlerden az çok haberdar olabilecek kadar şerefsiz biriydi. Volkan'a da bana da laf atarken babam sessiz kalmıştı çünkü onun da bir şeyden haberi yoktu.

"Damat." dedi Volkan kapıdan çıkarken.

"Ne var ?"

"Seninle biraz konuşalım mı ?"

Nefretimin boyutunu yansıtan gözlerimi ona diktiğimde bu konudaki ısrarcı bakışlarıyla karşılaştım. Söyleyeceklerinin önemini bildiğimden kafamı salladım hafifçe ve babama dönüp "Senle abim eve dönün baba,Kerem beni beklesin ben onunla dönerim." dedim. Başta kabul etmeyecek gibi dursa da en sonunda pes edip kafasını salladı.

Arabaların durduğu yerde herkes tek tek dağılırken onun da yönlendirmesiyle ilerideki bahçeye doğru yürümeye başladım. Ellerini arkasında birleştirmiş yüzündeki iğrenç tebessümle bakıyordu,onun Efil'e yaşattıkları ve bebeğime kıymmaya kalkması aklıma geldikçe bir kaşık suda boğasım geliyordu ama durmak zorundaydım. Yumruğumu sıka sıka tırnaklarım yüzünden avuç içimi kanatmıştım.

"Tetikçinin elinde olduğunu biliyorum." dedi,bu rahatlığının o başkan piçine ve masasına olan güveninden geliyordu biliyordum.

"Seni öldürmek için can attığımı da biliyorsundur."

Güldü. "İçinde bulunduğun hayata bir bebek getirmek mantıksız,ben size yardımcı olmaya çalışıyordum."

Sinirden yakasına yapıştığımda daha çok güldü,dişlerini kırasım yüzünü dağıtasım,sabaha kadar öldüresiye dövesim geliyordu ama yapamazdım. Beni durduran tüm şeylerden nefret ede ede "Senin ölümün ellerimden olacak piçin evladı,ecelin olacağım güne kadar rahatça gül çünkü o gün gülmene izin vermeyeceğim." diye bağırdım. Tuttuğum gibi değil daha sert bıraktım yere doğru.

"Bu tehditlerini bir kenara bırak damat." dedi yerden kalkarken,üstünü çırptıktan sonra aynı gülüşle tekrar bana döndü. "Düğün günü Efil neden yanına gelip seni çağırmıştı hiç merak etmiyor musun ?"

Zihnimi kurcaladığımda o ana gittim,abimlerle konuşurken Efil beni çağırmıştı ve onu bekletmiştim. Yanına gitmediğim için derin bir pişmanlık hissederken Volkan'ın ima ettiği şeyi hala anlamadığım için kaşlarımı çattım ve devam etmesini bekledim.

"Sana bir soru soracaktı benim zeki kızım." Kızım demesine bile ayrı ayar oluyorken yeterince uzaklaştığımızda ikimizde durduk. "Efil gerçekten çok zeki bir kız olsa da sevdi mi çok hızlı güveniyor maalesef."

"Bana bak,uzatma da konuş artık!"

Gülüşü soldu,artık şakayı bırakıp istediğim kıvama geldiğinde ikimiz de birbirimizden sert bakıyorduk. "Batum'a gitme sebebiniz,depoda olan kişinin ve nöbeti yapan kişilerin kimliklerini araştırmanız,Nehir ve Kerem'i peşime yollayıp onu sakladığım yere ulaşacağını sanmanız.." Güldü. "Benim bile şaşırdığım kadar güzel ilerliyorsunuz." Kısa boyuna rağmen bana yaklaşıp "Ama Volkan Arman'ın hep sizden bir adım önde olduğunu unutuyorsunuz!" dedi fısıltıyla.

"Bilmen çok umurumuzda gibi mi duruyor ?" dedim,ellerimi cebime yerleştirip küçümseyici bakışlarımı üzerinde dolaştırdım. "Sen kırk takla atsan da ben gerçeği ortaya çıkaracağım Volkan."

"Elinden geleni ardına koyma da,bunu Efil kızıma yalan söyleyerek mi yapıyorsun ?"

"Ne saçmalıyorsun ?"

"Efil sana o gün ondan sakladığın bir şey olup olmadığını soracaktı." Kafasını salladı gururla ve bilmişlikle. "Bunu aklına ben soktum tabi ki,ama haksız da sayılmazmışım."

Gerildiğimi ondan gizlemeye çalışsam da onun bir şeyler bildiğini belli eden gözleri bana yardımcı olmuyordu,şuracıkta öldürüp gömme şansım olsaydı bir dakika durmazdım. "Yeterince saçmaladıysan ben gidiyorum."

"Sakladığım kişinin kim olduğunu bulabildin mi Sencer ?"

"Kes sesini."

"Bir tahminin olduğunu neden Efil'e söylemiyorsun ?"

"Eğer ona bir şey söylersen.." Kahkaha atması lafımı yarım bırakırken sinirden yerimde duramayacak kadar öfkeliydim,güldüğü esnada suratına bir yumruk geçirdim. Buna rağmen kendine gelip gülmeye devam etti.

"Onu kaybetmekten mi korkuyorsun ?"

Korkuyordum. Yalandan ve ondan bir şeyler gizlememden ne kadar nefret ettiğini bugün görmüşken bu kadar büyük bir tahmini ondan sakladığım için neşer yapardı kestiremiyordum. Onu kaybetmekten deli gibi korkuyordum ama iyiliği içinde bunu saklamalıydım. "Doğru mu tahminim ?" dedim dişlerimin arasından.

"Tik tak." dedi psikopat. "Acaba Efil'in annesi Leyla yaşıyor mu ?"

"Yaşıyor mu Volkan,söyle!" Yakasından tutup arkasındaki ağaca yasladığımda daha çok güldü,bu sefer ki gülüşü keyifsizdi. "Leyla Hanım yaşıyor mu ?"

"Efil'e sorsana." dedi,damarıma basmaya devam ediyordu. "Karıcığım annen yaşıyor olabilir ama ben senden bunu saklıyorum desene Sencer."

Bunu ona söylersem şimdiye kadar yaşadığı her şeye üzülecek,kalbi umutla dolacaktı ve eğer bu tahminim yanlışsa ikinci kere ölümün acısıyla karşılaşacaktı. Bu yüzden saklıyordum,emin olmadan anlatırsam onu daha büyük bir acıya itebilirdim. Bunu yapamazdım,emin olmadan anlatamazdım.

"Leyla Hanım yaşıyor mu ?"

"Her şeyin ortaya çıkacağı günü bekle damat." dedi fısıltıyla. "İşte o gün tüm dengelerin değişeceği,tüm gerçeklerin alt üst olduğu ve tüm herkesin yıkılacağı bir gün olacak. O gün geldiğinde sadece ben ayakta kalacağım." Kibirli bir gülüşle gevşeyen ellerimin arasından çıktı. "Leyla'nın yaşayıp yaşamadığını ise benim güzel kızım bulacak,merak etme."

"Volkan,sakın ona bir şey söyleme."

Arkasını dönüp gitmeden önce son kez araladı dudaklarını."Gerçeklerin ortaya çıkma gibi bir huyu var damat,bazı acılar hak edilmiştir ve yaşanmalıdır.."

 

 

 

⚓️

 

 

Bölüm Sonu.
Genel olarak bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler ?

 

 

En sevdiğiniz sahne hangisi ?

 

 

Sizce Leyla yaşıyor mu ?

 

 

Intagram: mavibirlotus

 

 

Hoşça kalın.

 

 

Bölüm : 17.02.2025 13:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...