17. Bölüm

Bölüm 16 | Aşkın Mucizesi

M.
mavibirlotus

 

Hoş geldiniz.

 

Beni takip ediyorsunuz değil mi ?

 

Başlamadan yıldıza da tıkladınız mı ?

 

Satır arası yorumlarda buluşalım.

 

 

Bölüm Şarkıları ;

 

Göksel,Sen Orada Yoksun

 

Oya&Bora,Sevme Zamanı

 

Badem,Sen Ağlama

 

 

 

⚓️

 

İhtimallerin can yaktığı raddede kalbimdeki saklı duyguların ortaya çıktığını hissediyordum. Bir kaç düşüncenin buluştuğu ortak paydanın zerresine inanmazken çocukluğumda kalan ablalığımın varlığını hissediyordum. Benden kaçan kardeşimi kanatlarımın altına almaya çalışırken de böyleydim,şimdi onu bir suçtan korumaya çalışırken de.

 

Kimsenin konuşmamasının ardından tekrar eden reddedişlerimi sürdürüp "Yağmur değil." dedim. Ona beslediğim tüm kötü duyguları bir kenara atmış gibiydim,her ne olursa olsun benim ya da bebeğimin canına kast edecek kadar kötü biri değildi biliyordum.

 

"O da ihtimaller dahilinde olsa da.." dedi Sencer,elimi tutmuş ve sakinleşmem için varlığını hissettiriyordu. "Onun olduğunu bende sanmıyorum. Daha yeni katıldı aileye,öncesinde yoktu ve o kadar haberi Volkan'a iletmesi imkansız."

 

"Aklında kim var kardeşim ?"

 

Sencer omuzlarını kaldırıp indirdi. "Öyle bir dünyanın içindeyiz ki yanımdaki kimseye güvenmiyorum." Kendi kendine gülüp "Sen bile olabilirsin." dedi.

 

Birdenbire az önceki ruh halinden çıkıp kahkaha atarken Nehir'de bana eşlik etti. Kerem alınmış gibi yüzünü buruşturup ona gülen bize bakıyordu ve birazdan çirkeflecekti. "Çok komik." dediğinde hedefi bendim. "Asıl karın bile olabilir,birdenbire geldi hayatımıza böyle sanki iyilik meleği. Belki seni sömürmeye geldi."

 

"Tahmini bizi kıskanmayı ne zaman bırakırsın ?"

 

"Ne kıskanacağım be ?"

 

"Susun tamam." dedi Sencer gülerek. Sonrasında Kerem'e dönüp şirkettekilerle ilgili bir şeyler söylerken ben önümdeki tabağa odaklanmıştım. Aklımda Yağmur vardı,yıllar sonra içimde ona karşı oluşan bu merhametin sebebi son günlerde gördüğüm masum bakışlarıydı. Ona ne olmuştu bilmiyordum ama sahte olduğunu düşünmüyordum.

 

Belki Atakan'ı gerçekten seviyordu ve değişmeye çalışıyordu,belki asıl kötünün kim olduğunu geçte olsa anlamıştı. Bir şeylerin değiştiği kesindi ama ne olduğunu Yağmur anlatmadığı sürece anlamayacaktım. Nehir'in gözlerini üstümde hissettiğimde ona döndüm,beni anlıyormuş gibi baktığında burukça tebessüm ettim.

 

Benden kaçması canımı yaktı.

 

Benden nefret etmesi canımı yaktı.

 

Sözleri ve bakışları hep canımı yaktı.

 

Tüm her şeye rağmen onu kalbimden kovmamışken ihaneti beni de kalbimdeki Yağmur'u da öldürürdü. Basit bir oyunun içinde değildik,kanın hepimize bulaştığı bir dünyadayken böylesine bir kötülüğün sahibi o olamazdı.

 

"Efil'im senin tahmin ettiğin birileri var mı ?" diyen Sencer'in sesiyle kendime geldim,muhabbeti idrak etmem saniyelerimi alırken dalgınca başımı iki yana salladım.Bu kafayla birini hedef göstermeyi geç sağlıklı düşünecek gücüm bile yoktu. "O zaman dediğim gibi Kerem,bizim evdeki herkesin son zamanlarda yaptığı şeylerin raporunu istiyorum. Babaannem dahil herkes diyorum bak."

 

"Anlaşıldı patron."

 

"Siz bunları bulana kadar hiçbiriniz bu evin içinde güvende değilsiniz." diye araya girdi Nehir. "Her an tetikte olmalısınız,herkesin hareketlerine dikkat edin ve en azından şimdilik kimseye güvenmeyin."

 

İçimi bir korku kapladığında kafamı salladım,bu kişi her kimse en yakınlarımızda olduğunu biliyordum. "Peki bu esir olan kişi bize notları nasıl gönderiyor ?" dedim olaya odaklanarak. "Volkan'ın elinde esirken o notları yazmasını geçtim bize ulaştırması sizce de garip değil mi ?" Bakışlar bana döndüğünde sandalyede bağdaş kurdum. "Ya da notları gönderebilecek bir güce sahipse neden kurtulmuyor bu esaretten ? Bize gönderdiği gibi başkalarına da haber verebilir,kurtulabilir oradan."

 

Kerem kafasını salladı. "Güzel noktaya parmak bastın."

 

"Bile bile bu esaretliği kabullenmesinin sebebi ne ?" diye bana katıldı Nehir.

 

"Bunun yanında madem her şeyi bilen biri,neden gönderdiği notlarda açık açık konuşmak yerine üstü kapalı mesajlar veriyor ?" dedi Sencer,başını hafifçe eğip gözlerini kısmıştı. Düşünüyordu ve düşünürken bile oldukça yakışıklıydı.

 

"Kafam bir milyon anasını satayım."

 

"Hep böylesin zaten." diyen Nehir arkasını yaslanıp ona dönmüştü. Kerem de aynı şekilde arkasını yaslanıp ona döndü. Birbirlerine imali gülüşlerle baktıklarında aralarında bir şeylerin geçtiğini bir kez daha anladım.

 

"Şikayetin mi var ?"

 

Nehir tek kaşını kaldırdı. "Bir çok konuda şikayetim var,itirazın mı var ?"

 

"Boynum kıldan ince." dedi Kerem kabullenerek.

 

Onların bu sohbetine gülüp ayaklandım,Sencer'in bakışları bana döndüğünde nereye der gibiydi. "Mutfağa." diye kısaca açıklama yaptığımda kafasını salladı.

 

Odadan çıkarken Kerem'in arkamdan "Biz neyin derdindeyiz,senin karın midesinin derdinde." diye yakınıyordu ama umurumda değildi. Zaten midem için de çıkmamıştım,bunaldığımı o kadar net hissediyordum ki hava almaya ihtiyacım vardı. Bu da bir bahaneydi tabi ki.

 

Koridoru tamamlayıp salonun ağzında durdum,içeride kimse yoktu ve ışıklar kapalıydı. Bu sessizliğe alışık olmadığım gibi kendimi kötü hissettiriyordu. Tüm herkes eve döndükten sonra bile eskiye dönmezsek büyük bir çatırdamanın olacağını seziyordum. Tam geri dönecektim ki mutfaktan gelen gülme sesleriyle oraya doğru adımladım ve kapının eşiğinde durduğumda gördüğüm kişilerle şaşırdım.

 

"Hayatım dursana." diyordu Yağmur gülerek,mutfak tezgahının üstünde bir şeyler doğrarken Atakan arkasından boynuna öpücükler konduruyordu. İkisinin de keyif yerindeyken gülüşleri birbirlerine karışıyordu. "Bak yakalanacağız şimdi." Küçük bir parça salatalığı Atakan'a yedirip yanağına öpücük kondurdu. "Edepsiz gelin olacağım senin yüzünden."

 

"Boşversene." dedi Atakan.

 

Onları bir süre öylece izlerken kalakalmıştım,belki de ilk defa böyle birbirlerine olan sevgilerine tanık oluyordum. Tüm bunların yanında takıldığım tek şey Yağmur'un kahkahalarıydı. Onu en son ne zaman böyle kahkaha atarken gördüğümü hatırlamıyordum,güldüğünde sesindeki o neşenin tadını hiç bilmiyordum.

 

Atakan'ı seviyordu.

 

Yalan söyleyebilirdi,sözleriyle tüm herkesi kandırabilirdi,davranışlarıyla doğruları da örtebilirdi ama sahte bakamazdı. Gözler yalan söylemezdi,tek bir bakıştan tüm doğruları görebilirdik ve ben Yağmur'un kocasına olan bakışlarında sadece aşk görüyordum.

 

Geçmişte güç hırsına bürünüp Sencer'i ya da Atakan'ı elde etmek istiyor olabilirdi,hata yapmış olması şuanki duygularının bir hiç olacağı anlamına gelmiyordu. Ona öfkeliydim,ondan nefret ediyordum,onu asla affetmeyecektim ama onu suçlamıyordum da. İkinci şansı kötülükten arınmış her kalp hak ediyordu ve Yağmur'un ikinci şansı Atakan'dı.

 

Bundan sonra onunla mutlu olmasından başka hiçbir şey istemiyordum. Bana iyiliği de dokunmasın,onu affetmek de istemiyordum ama onun mutlu olduğunu görünce annemin daha rahat uyuduğunu düşünüyordum. Tıpkı şimdi kalbimin ferahladığını hissettiğim gibi. Son kez buruk bir tebessümle onlara baktım,sonrasında geldiğim yolu geri döndüm.

 

Kapının eşiğinde Sencer,Kerem ve Nehir konuşuyordu. Ben yanlarına gidince bir an bana bakmışlardı. "Gidiyor musunuz ?" dedim ikiliye karşı. Kafalarını salladılar,saatin de geç olduğunu ve Nehir eve gitmezse sorun çıkaracaklarını biliyordum.

 

Dış kapıya doğru birlikte yürüdük,Kerem'le Sencer tokalaştıktan sonra benle Nehir sarıldık. Son kez mutlulukla ayaklarına baktım,bunu da atlatmanın verdiği huzurla içimden defalarca kez şükür ettim. "Kendine dikkat et." dedi Nehir evdekileri kastederek. "Yarın öğlenden sonra pastayı hazır eder gelirim, herkes hazır olsun tamam mı ?"

 

"Tamam tamam." dedim heyecanla ve sonra tehtid eder gibi ekledim. "Sakın bakma Nehir,hepimize sürpriz olsun."

 

"Tamam dedim ya." deyip sitemle baktı ve karnıma döndü. "Görüyor musun teyzeciğim bizi kıskanıyorlar."

 

"Ya hadi hadi." dedim gülerek.

 

İkisini yolcu ettikten sonra kapıyı kapatan Sencer oldu,ilk önce etrafa bakıp inceledikten sonra bana döndü. O da evdeki sessizliğin farkındaydı,bu bizi huzursuz etse de Sencer çapkın bir gülüşle yanıma geldi ve daha ne olduğunu anlayamadan beni kucağına aldı.

 

Kahkaha atarak "Napıyorsun ?" dedim.

 

Kollarımı boynuna doladığımda uzanıp dudaklarıma bir öpücük kondurdu ve sonrasında merdivenlere yöneldi. "Karımın kalbini kırdım,almam gereken bir gönül var."

 

"Bu gönlü kucağında taşıyarak mı alacaksın ?" dedim tek kaşımı kaldırarak, basit olmadığını vurguladığımı anlayıp güldü.

 

"Karım ne isterse onu yaparak alacağım."

 

Kapımızın önüne geldiğimizde onun yerine eğilip ben açtım,içeri girdikten sonra ayağıyla kapattı. "Öyle kolay olmayacakmış,karın öyle diyor."

 

"Nasıl ?" dedi sahte bir şaşkınlıkla. Beni yatağa ayakta kalacağım şekilde bıraktığında boyum onu geçmişti ve o da belime sarılıp bana alttan alttan bakmaya başladı. "Benim karım bir başkası mı ?"

 

Omuzuna vurduğum yumruktan sonra küçük bir kahkaha attı. "Hala komik olmayan şakalar yapıyorsun." deyip saçını hafifçe çekerek kendime yaklaştırdım. "Ben diyor muyum başkası benim kocam ?"

 

Kaşlarını çattı,muhtemelen bir kaç saniye böyle bir şey dediğimi düşündü ve pek mutlu olamadığından ani bir hareketle ama yavaşça beni yatağa düşürdü. Bu esnada ben sadece kahkaha atıyordum. Üstüme çıktığında "Sen benden başka kimseye kocam diyemezsin." dedi.

 

"Sende karım diyemesin." dedim,yüzünü avuçlarımın arasına aldığımda ısırmamak için çok zor duruyordum. Oğlumuz olsa tıpkı babası kadar yakışıklı ve tatlı olacağından onu da böyle ısırmak isteyebilirdim.

 

"Demedim zaten."

 

"Bende demedim."

 

Yanağıma sıkı bir öpücük kondurduktan sonra "Tamam o zaman,bana kocam de." deyince yine kahkaha attım. Bazen küçük bir çocuktan farkı olmuyordu.

 

"Demeyeceğim."

 

"Neden ?" dedi hayrete düşercesine. Bir nedeni yoktu,gözüme o kadar tatlı geliyordu ki onunla uğraşmak istiyordum.

 

"Canım istemiyor."

 

"Kocam demeni bekliyorum." diye diretti.

 

"Bende söylemiyorum."

 

Bir süre ben ona gülerek o da gözlerini kısarak baktığında daha fazla dayanamayıp dudaklarına yaklaşmıştım ki geri çekildi. Bu kez kaşlarını çatan bendim,gülen ise oydu. Aynı gülüşle üstümden hafifçe doğrulup gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı.

 

O kadar yavaş ve tatlı bir gülüşle yapıyordu ki beni tahrik etmek için yaptığını biliyordum. Amacına da ulaştığını ona bakan gözlerimden anlıyor olabilirdi, gömleği üstünden sıyırıp kenara attığında bu kez benim kazağımı çıkardı.

 

Dudakları alt dudağımı okşadığında "Kocam diyor musun,demiyor musun ?" dedi kısık bir sesle. Gözlerimi yumdum,kanımın kaynadığını hissettiğimde hafifçe tebessüm ettim.

 

"Çok pisliksin." dedim,çıplak teni çıplak tenimi kavuruyordu. Bir eliyle yataktan destek alıyordu ağırlığını üzerime vermemesi için. Diğer eliyle de çıplak belimde şekiller çiziyordu.

 

"Dinliyorum karıcığım."

 

"Kocam." dedim nefesimin kesildiği noktada. Dudaklarına kapandığımda sanki yıllardır susuzmuş gibi öptüm onu. Geri çekildim,amacına ulaşmış olduğu için keyifle bakıyordu. "Canım kocam,biricik kocam." dedim gülüşüne ortak çıkarak. Devamını getiremeden tekrar dudaklarımız buluştuğunda sessiz bir gülüş savurdum.

 

Yorucu bir günün sonunda uzun zamandır olduğu gibi kollarında sıyrılmıştım tüm sanrılardan. Zihnimizi meşgul eden tüm her şeyi yan yanayken unutuyor ve anın tadını çıkarıyorduk. Acılardan,sorunlardan,bizi birbirimzden alıkoyan her şeyden sıyrılıp sadece varlığımızın tadını çıkarıyorduk. Bunu yaparak bizi yıpratan tüm şeylerden kaçıp yine birbirimize sığınıyorduk. Yarın yapacağımız ufak cinsiyet sürprizi de buna dahildi,tüm olumsuzluklara rağmen kendimize gülebilecek alanlar yaratıyorduk.

 

Biz savaş alanımızı çiçeklerle donatıyorduk,bize baharı getireceğine inanıyorduk ve bu savaşın kazananı biz olacaktık.

 

 

⚓️

 

 

"Neden mavi balon daha fazla ?" diyen Sencer'e ben tip tip bakarken Atakan sabır çekmişti. Onun heyecanlıyla mücadele eden bize ödül verilmeli diye düşünüyordum.

 

"Kardeşim firma öyle göndermiş." dedi Atakan,bir yandan da elindeki son balonu da diğerlerinin yanına yerleştirmişti. "Konuşmak yerine yardımcı olsaydın keşke."

 

"Boşuna mı amcasın yap işte."

 

Yemek masasının arkasında kalan duvar bölümüne mavi ve pembe balonlardan oluşan bir organizasyon yapmıştık kendi çapımızda ve tam ortasına da "Girl/Boy" yazan bir kalografi yerleştirmiştik. Masanın ikramlıklarla süslenme işi Sevda Abla'ya aitti,o da sabah çocuklarla birlikte dönmüştü. Hepimiz birbirimizden heyecanlıyken hiç şüphesiz başı çeken kişi Sencer'di. Mavi olan hiçbir şeye katlanamıyordu sabahtandır ve bu bizi çok güldürüyordu. Onu tanımasam bebeğimiz erkek olursa kapının dışına atacağını felan düşünürdüm de Allah'tan öyle biri değildi ve bu hareketlleri tek bir şeyi gösteriyordu; bebeğimiz erkekse ona kabul ettirmek zor olacaktı.

 

"Bu da tamamdır." dedi Atakan ve Yağmur'un ona uzattığı suyu alıp bir defada içti.

 

"Ellerine sağlık." diyerek son kez baktım masaya ve arkasındaki duvara. Her şey hayalimden daha güzel görünüyordu, Nehir böyle bir şeyden bahsetmeseydi bunu yapmak aklımıza bile gelmeyecekti. "Sencer hadi Nehir'ler gelmek üzeredir,üstümüzü değiştirelim."

 

Asiye babaannenin yanından kalkıp benim peşime takıldı. Odaya girene kadar sessizken odaya girdiğimizde ona dönüp "Neden yardım etmedin Atakan'a? " diye bir soru yönelttim,cevabını bildiğim için imalı bir tebessümle bakıyordum ona.

 

Ellerini arkasına gizledi. "Cevabını bildiğin soruları neden soruyorsun ki?"

 

"Elin titriyor değil mi?" dedim gülerek, gözlerim hariç her yere bakıyordu. "Bu cinsiyet konusu neden seni bu kadar gerdi anlam veremiyorum."

 

"Mevzu cinsiyet değil." dedi,verdiği nefesin ardından bana döndü. "Onun her şeyi beni böyle heyecanlandırıyor ve bugün doğumunun ne kadar yaklaştığını hissediyorum." Güldüm,haklıydı. "Neredeyse dört ayı geride bıraktık ve bu beni hem heyecanlandırıyor hemde geriyor."

 

Arkasına attığı ellerini öne alarak belime sardım. "Neden geriliyorsun?"

 

Eskisi kadar kapalı kutu değildi bana karşı,tek soruşumda döküyordu içini.

"İyi bir baba olamamaktan korkuyorum." dedi,gözlerini kaçırıyordu. "Biz babamdan hep ayrıydık bu yüzden nasıl baba olunur bilmiyorum,bebeğimize karşı istemeden yanlış bir şey yaparsam ?"

 

Bu endişelerin çok benzerleri benim içimde de fazlasıyla vardı,izlediğim videolar ve okuduğum bazı makalelerden sonra biraz olsun rahatlamıştım. Sencer'in yüzünü avucumun içine alırken "Senin yapacağın tek şey onu çok sevmek olacak,onu o kadar seveceksin ki kimsenin sevgisine ihtiyacı olmayacak." dedim. "Altını değiştirmeyi,uyutmayı,yemek yedirmesini her şeyi onun varlığıyla öğreneceğiz zaten. Bizim yapacağımız tek şey onu çok sevip büyümesi için güzel bir ortam yaratmak."

 

"Onun için her şeyin en güzelini yapmaya çalışacağım."

 

Uzanıp yanağına sıkı bir öpücük kondurduktan sonra "Seni çok seviyoruz ve sana güveniyoruz dünyanın en güzel babası." dedim. "Ama şimdi giyinmezsek aşağıdakiler bizi topa tutar."

 

Bugüne özel giyinmek istemiştim,çekeceğimiz fotoğrafların ileride birer anı olarak kalacağını düşündüğümden dolayı herkesin şık olmasını istemiştim. İleride bebeğimiz bu video ve fotoğrafları görüp mutlu olacaktı,hayali bile içimin kıpır kıpır olmasını sağlıyordu.

 

Üstümdekileri çıkardıktan sonra çıplak karnımda dolandı ellerim,Sencer göz ucuyla beni izliyor ve bu halime tebessüm ediyordu. Askıdan elbisemi çıkardım,kırık beyaz tonlarında ve dizimin biraz üstündeydi. "Fermuar bende." dedi Sencer,pantolonunun düğmesini kapatıp yanıma geldi. Arkamdaki fermuarı sonuna kadar çekti,elbise yarım omuz olduğu için açıkta olan omuzuma öpücük kondurdu.

 

Ben aynanın önüne geçip sabah hafif dalgalar verdiğim saçlarımı düzeltip takılarımı taktım. Sencer'de tişörtünü giymiş hazır bir şekilde yanımda duruyordu,aynı renklere bürünmüştük ve tahmin ettiğimden güzel görünüyorduk. "Çok güzel olduk." dedim hayranlıkla.

 

Arkadan belime sarıldı,boynuma bir öpücük bıraktı. "Sen çok güzelsin,ışığın sayesinde yanında duran beni de güzelleştiriyorsun."

 

"Romantik kocam benim." dedim gülerek ve ekledim. "Çok heyecanlıyım."

 

"Bu kadarını tahmin etmiyordum ama bende." dedi,sonrasında aklına bir şey gelmiş gibi beni kollarında çevirip yüz yüze gelmemizi sağladı. "Ben ilk andan beri kızımız olmasını istiyorum diye erkek olursa üzüleceğim anlamına gelmiyor biliyorsun değil mi ?" Bu konuşmayı hep yapıyorduk ama inanmam konusunda korkuyordu belki de. "Cinsiyetinin bir önemi olmaksızın seviyorum ben bebeğimizi,oğlumuz olunca da dünyalar benim olacak çünkü yaşayamadığım o çocukluğu oğlumla yaşayacağım. Benim yapamadığım tüm her şeyi o yapacak belki de,yani demem o ki aklında bir soru işareri kalmasın."

 

Gülümsedim. "Biliyorum hayatım,senin kalbini görüyorum ben."

 

"Hadi inelim o zaman."

 

Belki de ilk defa odamızdan çıkıp merdivenleri inerken bu kadar hızlı ve aceleciydik. Her bir adımda bebeğime daha da yaklaştığımı hissettiğim bir andaydım ve oturup ağlamak isteyecek kadar duygusaldım. Salonun kapısında duraksadığımda Sencer'de benimle birlikte durdu. Herkes bir şeylerle ilgilenirken bizi gören yoktu.

 

Alp ve Yusuf yerde kalan balonlarla oynayıp koşuşturuyordu ve kahkahaları hiç durmuyordu. Mustafa abi elinde tuttuğu telefonla görüntülü konuşurken Sevda abla da ona katılıyordu,muhtemelen karşılarındaki Umay ve Poyraz'dı. Asiye babaanne İlyas babayla sohbet ediyordu ve ikisinin de yüzü gülüyordu. Harun Bey,Çiğdem Hanım,Feride Hanım hep oturdukları yerlerinde oturuyorlardı ve surat asıyorlardı ama çok önemli değildi. Son olarak Nehir ve Kerem masanın başında kutudan çıkardıkları pastanın açısını ayarlıyorlardı.

 

Aile.

 

Bu manzaranın karşısında kalbimi hoplatan,içimi huzurla dolduran kavram aileydi. Bu evi sıcak bir yuvaya çeviren,tehlikenin göbeğinde olsa da mutlu sohbetlerin dönmesini sağlayan şey aileydi. Kurdukları bağlar,sadık kaldıkları sevgileriydi.

 

Elimi karnıma koyarken gözlerimi yumdum,gör anneciğim dedim içten içe. Seni kucaklamak için sabırsızlanan aileni gör. Her anında yanında olacak olan insanlar bunlardı. Ağladığında,sevindiğinde,yardıma ihtiyacın olduğunda kapısını çalacağın ailen bunlardı dedim.

 

"ANNE BABAMIZ GELMİŞ!" diye bağırdı Nehir ve tüm dikkatler bizim üzerimize düşünce bir sessizlik olmuştu.

 

"Artık öğrenelim şu cinsiyeti." dedi Sencer,elimden tutup masaya doğru yürüdüğü esnada Nehir önümüze geçti.

 

"Bir video çekeceğim ilk öncelikle,herkesin tahminlerini alacağız."

 

Sencer duraksadı. "Sebep ? Doğru bilene madalya mı takacağız ?"

 

"Kocana bir şey der misin ?" dedi Nehir topu bana atarak. Benim aklımda böyle bir şey yoktu ama Nehir kendini tamamen kaptırdığından dolayı onu kıramazdım.

 

"Sencer!" dedim uyarı dolu bir tınıyla.

 

"Tamam." dedi anında.

 

Kerem yanımızdan geçip giderken göz ucuyla bakıp yüzünü buruşturdu. "Hanımcı." diye lafını sokmayı da ihmal etmedi.

 

O esnada kamerayı açmış Nehir "Kerem!" diye seslenince Kerem yerinde sıçradı.

 

"Geldim sevgilim." derken yanımızdan tüydü ve bu haline sadece güldüm. Evdekiler de onların sevgili oldupunu sandığından dolayı böyle konuşmaya devam ediyorlardı ama hoşlarına gittiği kesindi. Dün ki imali bakışlardan sonra da şüphe etmiyor değildim,Nehir'e hala bir şey soramamıştım.

 

Herkes oturur pozisyondayken Nehir ilk önce masayı sonra da bizi çekmişti,Alp yanımda duruyor ve elimi tutuyordu. Asiye babaannenin önüne geçip "Ben büyük babaannesiyim böyle böyle hissediyorum diyeceksin Asiye teyze." diye açıkladı.

 

"Ha ben nenesiyum,erkek hissedeyrum."

 

"Ben da bebeğun tek dedesiyum." dedi İlyas baba kameraya karşı,haklılığı karşısında gülmekle yetindim. "Ben kiz hissedeyrum,anasu kadar yaramaz bir kiz gelur demedu demeyun."

 

Nehir kamerayla Harun Bey'i,Çiğdem Hanım'ı ve Feride Hanım'ı es geçince Sencer'e baktım,onun bakışlarıyla es geçtiğini anladığımda sessiz kaldım. Bu kez kamera Mustafa abideydi.

 

"Ben bebeğin amcasıyım,erkek hissediyorum."

 

"Ben bebeğin yengesiyim,Efil pek bir güzelleşti bu yüzden bende erkek hissediyorum."

 

Görüntülü konuşmada olan Poyraz'ın sesi geldi. "Bizde bebeğin amcası ve yengesiyiz,bizde erkek hissediyoruz."

 

Yusuf öne atıldı. "Bende erkek hissediyorum."

 

"Ben bir şey hissetmiyorum." dedi Alp,beni kıskandığı için mutlu değildi.

 

Kamera Atakan'a döndüğünde göğüs kabarttı gururla. "Ben bebeğin tek has amcasıyım,öz amcasıyım yani."

 

Mustafa abi ters bir bakış attı ona. "Biz sahte miyiz ?"

 

Atakan onu umursamadan gülümseyerek "Ben kız hissediyorum." dedi. Ondan sonra kamera onun yanında duran Yağmur'a kaydı. Nehir bana tereddütle baktığında sessiz kaldım,Yağmur'un söyleyeceklerini merak ettiğim için odağım ondaydı.

 

"Ben.." diye söze girdiğinde sesi titredi,benim de kalbim. "Ben bebeğin teyzesiyim." Yenge değil,teyze dediği için neden mutlu olduğumu bilmiyordum ama o bunu söyleyip kardeşim olduğunu kabullenmişti "Ben kız hissediyorum."

 

Kamera sürekli coşkuyla hareket eden Kerem'de. "Ben bebeğin amcasıyım, Atakan'ı boşverin tek has ve gerçek amcası benim ve ben erkek hissediyorum. Gelsin de galatasaray maçlarına felan gidelim."

 

Biz Kerem'e gülerken Nehir kamerayı kendine çevirdi. "Ben senin teyzenim miniğim ve kız olacağını hissediyorum. Yine de sağlıkla gelmen yeterli. Şimdi seni annenle ve babanla tanıştıracağım."

 

Kamera bize döndüğünde Sencer'in elini daha sıkı tuttum,nedense sanki karşımda gerçekten bebeğim varmış gibi heyecanlanmıştım. Sencer benden önce davranıp "Ben senin babanım,umarım sana güzel bir baba olabiliyorumdur." dedi. "Benim hissettiğim bir şey yok,ben en başından beri kız olacağını biliyorum. Sağlıkla gel güzel kızım." Sonra duraksayıp tekrar kameraya döndü. "Bir ihtimal erkeksende bu kısmı keseceğiz,sağlıkla gel oğlum."

 

Hepimiz ona güldük,ben gülerken aynı zamanda çok duygulandığım için akan yaşlarımı bir çırpıda sildim. "Bunlar mutluluk gözyaşları." dedim kameraya doğru. "Ben senin annenim bebeğim,başlarda bende kız hissediyordum ama belirtiler erkek olduğunu gösteriyor. Her neyse bizim için sağlıklı olmandan öte bir şey yok,hepimiz seni çok seviyoruz."

 

Ve kapanış.

 

İleride bir gün bu videoyu açıp izlediğimizde eksilenler ve aramıza katılanlarla zamanın nasıl geçtiğini görecektik. Şimdi bizim için basit bir videodan ibaret gibi dursa da ileride bu videonun kıymetini çok iyi anlayacaktık.

 

Neşeli konuşmalar eşliğinde masaya geçtiğimizde Nehir beni ve Sencer'in fotoğrafını da çekmişti. Pasta tam olarak önümüzde duruyordu,ikimizin de önünde birer bardak duruyordu. Nehir "Hadi!" dediğinde bardakları elimize aldık,ikimizde birbirimizden bağımsız olsakta aynı anda hareket ediyorduk.

 

Bardağı pastaya batırdık,bir kısmını içine alıp bardağı kaldırdık.

 

Beyaz krema mı ?

 

"Bu ne ?" dedi Sencer şaşkınlıkla. O esnada Kerem kahkahalarla gülüyor, Nehir'de ona katılıyordu. "Bana bakın ikinize de öyle bir şey yaparım ki kalakalırsınız! Niye renksiz lan bu pasta ?"

 

"Vallahi Kerem'in fikri enişte."

 

"Aman be şakadan da anlamıyorsunuz." diyen Kerem hemen yanındaki perdenin arkasından kocaman gri bir balon çıkardı. İpinden tutup bizim yanımıza kadar getirdi. "Asıl cinsiyet burada."

 

Sencer ipten tuttuğu gibi Kerem'den aldı. "Çekeceğin var benden Kerem."

 

Balon ortamızda durduğunda Nehir'in bize verdiği iğneleri elimize aldık. "Son 3." diye bağıran Nehir'e tüm ev halkı eşlik etti. "2,1!" Son bir nefes al. "SIFIR!"

 

İğneyi balona batırdık.

 

Pat.

 

Başımızdan aşağı dökülen pullar.

 

Herkesin çığlık atmasını sağlayan renkte.

 

Pembe pullar.

 

Kızımız olacaktı.

 

Sencer'le göz göze geldiğimizde "Pembe yani kız." dedi. Kendine inandırmak istiyor gibi yeniden "Kız." dedi. "Kızımız mı olacak ?"

 

Kafamı salladığımda Sencer girdiği şoktan çıktı ve beni belimden tutup etrafımda döndürmeye başladı. "Kızımız olacak!" diye bağırdığında daha çok ağladım. Ben onun bu hallerine alışıktım ama ailesinin hiçbir üyesi alışık değildi. Onlar Sencer'in kalbini hiç görememişti.

 

Beni yere bıraktığında bu kez karnımın hizasına eğilip defalarca kez öpücük bıraktı. Yanımızda olanları umursamıyordu ve o kadar mutluydu ki kelimelere dökemiyordum. "Kızım,canım kızım.."

 

Coşkulu sesler,tebrik eden cümleler,kucaklaşmalar..Sonrası bir filmin sahnesi kadar hızlıca geçmişti. Pasta faslı,eksilmeyen sohbetlerimizden sonrasında herkes odasına dağılırken Nehir ve Kerem'i de Sencer yolcu ediyordu. Onları orada bırakıp odama giden merdiveni çıkmaya başladım. Geçen saatlerde hep gülmeye ve Sencer'in neşesini izlemeye o kadar odaklanmıştım ki kendi zihnimle baş başa kalamamıştım.

 

Odaya girip kapıyı ardımdan kapatırken içimdeki buruk hissin varlığını yeni fark ediyor ama anlamlandıramıyordum. Bir kızımızın olacağı gerçeğinin bende bıraktığı masalsı etkinin içinden çıkamıyordum,tepkimi bile doya doya verememiştim. Bunların sebebini biliyordum,annemin kızı olmanın tadına varamamışken bir kızım olacaktı ve bu benim tüm duygularımı alt üst ediyordu.

 

Yatağa donuk bir şekilde oturduğumda biriktirdiğim her şeyi bir gözyaşına sığdırdım ve o yaş kirpiğimden yanağıma süzüldü. Ufak bir tebessümle "Kızım." dedim,dudaklarımdan dökülen kelimeyle annemin bana seslendiğini hissetmiş gibiydim. Ellerim karnımın üstünde dolanmaya başladığında aslında içten içe kız olmasını ne kadar çok istemişim şimdi anlıyordum.

 

"Sen bir mucizesin." dedim fısıltıyla,beni duyuyor olmasını umdum. Geldiğinde hayatımı rengarenk bir çiçek bahçesine çevireceğini bilsin istedim. "Sen benim başıma gelen en güzel şeylerden birisin,eksik kalan yanımı senin dolduracağını tahmin etmeliydim." Yanaklarım yaşlarla doldu. "Bu zamana kadar bu boşluğun dolacağını hissetmezdim ama sen.." Gözlerimde annem canlanıyordu, bizim anne-kız tamamlayamadığımız o hikayeyi benim kızım sayesinde bitirecektik. "Sen gerçekten bir mucizesin kızım.."

 

Kapının açılması aralanan dudaklarımın kapanmasına sebep oldu,başımı kaldırdığımda Sencer'le göz göze geldim. Yanaklarımdan süzülen yaşlar onu endişelendirmiş olacak ki iki büyük adımda yanıma gelip "Güzelim." diyerek önüme çökmüştü. Karnımı sarmalamam da onu şüphelendirdi. "Sancın mı var ? Neden ağlıyorsun ?"

 

"Yok,iyiyim." dedim anında,yaşlarımı silerken bir yandan bana bakan gözlere yapacağım açıklamayı düşünüyordum. "Sadece duygulandım." Buruk bir tebessümle karnıma eğdim başımı. "Bir kızımız olacak Sencer ve bu içimde hiç kapanmayan anne eksikliğimi örtüyor gibi hissediyorum." Onun da gözleri benim gibi ışıltılı ve doluydu. "Hiç kimsenin dokunmaya bile cesaret edemediği ve dolduramadığı o boşluğu kızımızın varlığı dolduruyor,bu bir mucize.."

 

Karnımdaki ellerimi avuçlarının içine aldığında "Aşağıda çok tepki vermeyince üzüldüğünü düşünmüştüm." dedi ve kendi düşüncesine güldü. "Öyle güzel şeyler söylüyorsun ki bir an önce doğsun istiyorum. İlk günden itibaren söylüyorum,sen dünyanın en güzel annesi olacaksın ve bende bunu yanı başınızda izliyor olacağım."

 

"Çok garip değil mi ?"

 

"Neymiş garip olan ?"

 

"Biz." dedim,kaşları çatıldığında ellerini daha sıkı tuttum. "Sabah ben senin korkularından kurtulman için çabalayıp yaralarına sarılırken şimdi de sen.." Her şeye ağladığım gibi buna da yaş döktüm. "Şimdi de sen benim yanımdasın, bir kaç kelimenle güldürüp umutla dolduruyorsun yüreğimi."

 

"Zaten." deyip yerinden doğruldu,yanıma oturup gözlerimi perdeleyen saçlarımı geriye itti ve yüzümü avuçladı. "Sevmek bu değil midir ? Birlikte iyi ve kötüyle savaşmak." En başından bu yana bunu yapıyorduk. "Ben seni bu kadar çok seviyorken uğrunda verebileceğim her savaşın zaferi sensin bana."

 

"Bende seni çok seviyorum." dedim,tekrar ağladığım noktada parmak uçları yanaklarımda gezindi. "Bu hamilelik hormonlarımın tavan yaptığı noktadayım gibi hissediyorum ama bunlar daha çok başıymış,öyle diyorlar." Yaşlarıma yenisi eklendi. "Başın belada benimle."

 

"Senden gelen bela değil lütuf olur bana." deyince güldüm,o da bu halime gülüyor olmalıydı ki gamzesi belirginleşti. Uzanıp yanağına bir öpücük kondurup başımı göğsüne yasladım,hiç beklemeden kolları arasına aldı beni.

 

"Kızımız olacak." dedim tekrar,güldüm kendi kendime.

 

"Umarım her şeyiyle sana benzer." dedi,saçlarımı okşamaya başladığında onun yumuşak sesine kapıldım. "Baharı andıran yeşil gözleriyle,uzun ve ipeksi saçlarıyla,merhamet dolu kalbiyle." Onun gözünde ben böyle mükemmel miydim ? "İnadı benzemesin de."

 

Güldük ikimizde. "Üzgünüm ama en çok o huyumu alacakmış gibi hissediyorum."

 

"Desene bu adam yine sözünü yiyecek." Başımı kaldırdım, anlamlamadığımı bakışlarımla belirttiğimde güldü. "Senden sonrası olmaz,aşık olacağım tek kadın olacaksın demiştim ama şimdi kızım geliyor." Güldüğümüzde ikimizin de eli kızımızın üstünde birleşti. "Doğmasına ne kadar kaldı ya ?"

 

Kahkahalarımın arasından "Koskocaman 5 ay var maalesef." dedim. Onun da gülüşleri içinden tekrar gamzesine takıldım. "Senin gibi gamzesi olsa öp öp doyamayız."

 

"Bende var da nolmuş,hiç öpmüyorsun."

 

"Nasıl öpmüyorum ?"

 

"Bildiğin öpmüyorsun."

 

Kaşlarım çatılırken kocam beyin suratında yaramaz bir gülüş belirdi,benden istediği açıktı. Başta diretmeyi düşünsem de gamzesi beni pek cezbettiğinden dayanamazdım. Uzanıp sağ yanağına bir öpücük kondurdum,geri çekilmeden öpücüklerimi tekrarladığımda artık o da seslice gülüyordu. Bu keyifli anımızı bir telefon sesi böldüğünde duraksadım.

 

"Hay sizin zamanlamanızı si-"

 

"Sencer!" dedim uyarıyla. "Kızımız."

 

Kendi kendini susturup cebindeki telefonu çıkardı,ekranda kimin ismiyle karşılaştıysa kaşları çatıldı. Yanıtlayıp kulağına götürdü. "Daha yeni ayrıldık Kerem,sen yine beni niye rahatsız ediyorsun ?" Kerem'i bir süre dinledikten sonra "Karım ve kızımla vakit geçiriyordum,benim için önemli." dedi.

 

Onun konuşmasına gülerek tepki verip ayaklandım,saatlerdir üstümde olan kıyafetlerden kurtulmak için giyinme kısmına geçtim. Tüm bunlara dalıp unuttuğumuz detayların varlığını hatırladıp birdenbire,dün konuştuklarımız tekrar içime bir kurt gibi düştü. İçimizde bir hain vardı ve belki de kızım güvende değildi.

 

Kimdi bu hain ?

 

 

⚓️

 

 

Yağmur Saruhan

 

 

Yargılarla ve görülenle ilerlemek tüm vicdanların kaçış yöntemiydi. Kendimi bildim bileli insanların adaletsiz terazilerinde yuvarlanıp gidiyordum,onların vicdanları rahat ediyorken benim ait olmadığım dünyam daha da karmaşık bir hal alıyordu. Babamın benim için inşa ettiği ve bana tercih hakkı bırakmadığı bir hikayenin başrolü ben olsam ne değişirdi ?

 

Rolü oynayan bendim,senaryoyu yazan babam.

 

Küçük yaşımdan beri beni kendi karanlığıyla örtme çabasına annem karşı gelmeye çalışıyordu ve onun varlığı bir nebze beni koruyordu. O gittikten sonraysa kimsesiz bir çocuktum,dalından koparılmış dikenli bir güldüm. Savruldukça soldum,dikenlerimi batırdım belki hiç hak etmeyen insanlara.

 

Bunlardan biri de Efil'di. Onu çok seviyordum,tüm anlarımı onunla geçirmek istiyordum ama babam ve babaannem onunla vakit geçirmeme hiç izin vermiyorlardı. Ben onu uzaktan izliyordum,başka çocuklarla oynadıkça Efil'i kıskanıyordum. Çünkü o benim ablamdı ama ben onun kardeşi olamıyordum. Sonra annem gitti,annemin gidişiyle ben bambaşka bir insana dönüştüm ve babam benim kalbime Efil'in nefretini yerleştirdi.

 

"Annen onun yüzünden öldü."

 

"Onun doğum günü lanetli,anneni aldı senden."

 

"Seni sevmiyor."

 

"Seni umursamıyor bile."

 

"Senin bu dünyada benden başka kimsen yok."

 

"Annen sadece onu seviyordu,çünkü o hep güçlüydü."

 

"Sende güçlü olmak ister misin ?"

 

"Efil'e iyi davranırsan seni de onun gibi süründürürüm duydun mu ?"

 

Küçük bir çocuğun beynini yıkamak basitti,içindeki sevgi kırıntılarını yok edip tüm insanlara ve özellikle ablasına karşı nefretle doldurmak ise canilikti. Bunu belki çok yeni fark ediyordum ya da farkında olsam da yeni kabulleniyordum ama bazı şeylerin dönüşü olmadığı gibi kişiliğimin insanlarda bıraktığı yargının da dönüşü yoktu.

 

Bundan sonraki tek gayem plan amacıyla hayatına girdiğim ama sonrasında deliler gibi aşık olduğum Atakan'la mutlu olmaktı.

 

Babam izin verseydi.

 

Günlerdir beynimde dolananlardan dolayı artık kafayı yeme raddesine gelmiştim,babamın söylediği tüm her şeyin esiri olmaktan nefret etsem de küçük yaşta başlayan bir esaretliği bitirmek sandığım kadar kolay olmuyordu. Tehditleri ve vaatleriyle bir şekilde beni durdurmayı başarıyordu.

 

"Hayatım." diyen sesle yerimde irkildim. Düşüncelere o kadar dalmıştım ki Atakan'ın geldiğini duyamamıştım. Aynanın karşısındam kalkıp yanına ilerledim. "Senin rengin solmuş,iyi misin sen ?"

 

"İyiyim iyi." dedim,elini yanağıma yerleştirmesine izin verdiğimde başımı omuzuna yasladım.

 

"Sana bir şey söyleyeceğim." dedi,merakla doğrulduğumda yatağa oturttu. "Hami sen video çekerken ben teyzesiyim dedin ya." Zorlukla yutkundum, benim için çok zor bir andı. "Efil'i orada görmen lazımdı,hem çok şaşırdı hemde gerçekten mutlu oldu." Fark edememiştim. "Son zamanlarda aranız düzeliyor gibi hissediyorum."

 

"Bilmem." dedim umursamıyormuş gibi,halbuki bana baktığı her anda kalbim ağzımda atıyordu. Beni hala eskisi gibi seviyor muydu yoksa o da benim gibi nefretle mi doluydu ? Bilmiyordum ve bilmediğim her şeye karşı umutsuzdum.

 

"Her şey çok daha güzel olacak hayatım." diyen adama döndüm, kurumuş kalbimde mucizevi bir şekilde çiçek açtıran o adama hayranlıkla baktım. "Sana da alışıp seni de sevecekler."

 

"Sen beni hep sev de diğerlerinin bir önemi yok benim için." dedim kararlılıkla,Efil'i de eklemek istedim ama yapamadım. "Her ne olursa olsun seni çok sevdiğimi unutma tamam mı? Her şeye ve herkese rağmen seni çok seviyorum."

 

"Biliyorum Yağmur'um."

 

Biliyordu ama gerçekleri ve hikayemizin nasıl başladığını duysa yine böylesine anlayışlı olabilir miydi? Bir plan uğruna ona yaklaştığımı öğrense benimle kalabilir miydi? Beni sevmeye devam edebilir miydi? Hayatımda beni gerçekten seven biri varken onu da kaybedecek miydim?

 

Telefonumun çalması ikimizin arasına girdiğinde ekranı açtım,babam tüm korkularımı duymuş gibiydi muhtemelen kabus misali çökmek için aramıştı. Atakan anlayışla ayaklanıp kapıya doğru ilerlerken "Çalışma odasındayım,bitirince gel." dedi. Ne zaman babam arasa beni yalnız bırakıyordu ve bu bile canımı yakıyordu. Kafamı salladığımda Atakan çıktı ve bende telefonu yanıtladım.

 

"Efendim baba ?" dedim soğuk bir sesle,artık ona baba diyesim bile gelmiyordu.

 

"Söylediklerimi düşünmüşsündür umarım canım kızım." derken sesinde gizli bir tehdit saklıydı. "O evdeki casusuma yardım edecek misin etmeyecek misin ?"

 

Yine titremeye başladığımda sol gözümden bir yaş aktı. "Baba." dedim çaresizce. Beni her şeyimle,Atakan'la sınıyordu. Ona gerçekleri anlatmakla tehdit ediyordu. O giderse benden geriye ne kalırdı ?

 

"Kızları olacakmış." dedi,sesindeki nefretin sebebini anlayamıyordum. Bu evdeki casusu kimse ondan da nefret ediyordum. "O ikisi mutlu olamayacak, o çocuk doğmayacak Yağmur."

 

"Anlamadım ?"

 

"Efil'in içeceğine ilaç atacaksınız, ona bir şey olmayacak ama bebeği ölecek."

 

Kalakaldım,sesi kulağımda yankılandığında başımı istemsizce iki yana salladım. "Yapamam." dedim ve ağlayışım arttı. Öyle bir bataklıktaydım ki çıkmak istedikçe batıyordum. Bir kere öylesine büyük bir hata yapmıştım ki şimdi bunun bedellerini ödüyordum. "Baba bir bebeği öldüremem."

 

"YAĞMUR!" diye haykırdı. Son bir aydır gerçek yüzünü bana gösterdiği için artık tatlı diline ihtiyaç duymuyordu. İlk yardımımı düğün günümde Efil'e o notu vermekle yapmıştım ama bir tetikçi tuttuğunu bilmiyordum, sadece korkutmak istiyor sanmıştım. O günden sonra her şey rengini belli etmişti. "DEDİĞİMİ YAPMAZSAN NELER OLACAĞINI SÖYLEMEME GEREK VAR MI? ATAKAN'A GERÇEKLERİ ANLATMAK YAPACAKLARIMIN ARASINDAN EN HAFİFİ!"

 

"Yapma." dedim gözyaşı dökerken. "Niye böylesine büyük bir kötülük yapıyorsun? Efil sana naptı baba?" Bu soruları yıllardır neden sormamıştım da babama kayıtsız koşulsuz inanmıştım diye kendimden nefret ediyordum. Kendimi affedemiyordum ve bu pişmanlıkla yaşamak berbattı. "Bebeğin bir suçu yok,benden katil olmamı isteyemezsin."

 

"Zehir kadında." dedi söylediğim tüm her şeyi yok sayıp. "Her şeyi o yapacak ama senin yapacağın tek şey zehir şişesini söyleyeceğim kişinin odasına koymak."

 

"Kimin ?" dedim şaşkınlıkla.

 

"Her şeyi detaylıca anlatacağım,sende beni dinleyeceksin ve yapacaksın. Aksi taktirde senin kıyametin olurum güzel kızım,ben seni bana hizmet et diye büyüttüm. Sen Atakan'la evlenme planını kabul ettikten sonra geri dönüşü olmayacak demiştim sana."

 

Senden kurtulmak istemiştim diyemedim.

 

Güçlü olursam benim üstümde hakimiyet kurmayı bırakırdın diyemedim.

 

Ben sustum o anlattı,cani ruhunun ve kararmış kalbinin tüm kötülüklerini anlattı. Aşama aşama kurduğu tüm planlardan bahsetti,beni de kendine ortak kıldı.

 

Pişmandım.

 

Efil haklıydı,bir çiçeği kışın dikersen açmazdı. Zamanı geçen şeyler tekrardan yeşeremezdi.

 

Peki ya o çiçek bir kardelense ? Kışın bile karların arasından inatla açan bir çiçek varken umut yok diyebilir miydik ?

 

 

 

Efil Saruhan

 

"SENCER!" diye haykırdım çalışma odasına girerken. Neşeyle yerimde zıplarken Sencer şaşkınca bana bakıyordu. "KAR YAĞIYOR KAR!"

 

"Korkuttun beni!" dedi sitemle.

 

Elinden tutup çekiştirerek "Lütfen dışarı çıkalım,lütfen!" deyip dudak büzdüm.

 

Güldü. "Tamam çıkalım."

 

Önündeki dosyaları kapatıp ayağa kalktı,sabırsızca odadan çıktığımda o da peşinden geliyordu. "Ben uzun zamandır karla oynamadım biliyor musun?" diye konuşmaya başladım bir yandan. Botlarımı ayakkabılıktan çıkardıktan sonra benden önce davrandı ve eğilip giydirmeye başladı. "Kardan adam yapmayalım ama karın altında kalalım."

 

"Neden kardan adam yapmayalım ?"

 

"Öylesine." diye geçiştirdim. Botlarımı giydirdikten sonra doğruldu,montumu da giydirdikten sonra fermuarımı çekti. "Kızımızla da böyle ilgilenecek misin ?"

 

Kendi montunu giydikten sonra gülümsedi genişçe. "Hem de her zaman."

 

El ele evden çıkarken bahçede bizden önce davranan Yağmur ve Atakan çifti vardı. Yağmur'un suratı bizi görünce asılsa da Atakan çok daha fazla sevinmişti ve hatta "Gelin gelin." diyerek yanlarına gitmemizi teklif etmişti.

 

Lapa lapa yağan kara hayranlıkla bakarken başımı gökyüzüne çevirdim, karanlık olmasına rağmen inanılmaz güzel görünüyordu. Manzarayı izlemeye odaklıyken aynı zamanda Sencer'in elini tuttuğumdan dolayı onun çektiği yere ilerliyordum. Halbuki ben Yağmur'la göz göze dahi gelmek istemiyordum. Ben en son kardan adamı onunla ve annemle yapmışken onları kaybettikten sonra bir daha yapmamıştım. Evet,bence benim kardeşim de annemin öldüğü gün ölmüştü.

 

"Yağmur'da şimdi senden bahsediyordu Efil." diyen Atakan'a şaşkın bakışlarımı diktim,Yağmur neden söyledin der gibi sitemli bakıyordu. "En son birlikte kardan adam yapmışsınız,sonra bir daha hiç birlikte kar oynamamışsınız."

 

"Evet." dedim ilgisiz görünmeye çalışarak. Halbuki demin bende aynı şeyi düşünüyordum. "Uzun zaman oldu yani."

 

"O zaman şimdi dördümüz birlikte yapalım mı?"

 

Ortaya attığı soruyla kalakaldım, Sencer benim söyleyeceğim her şeye okey olduğu için yorum yapmamış ve taşı bana atmıştı. Bunu dillendirene kadar özlediğimi fark etmemiştim, kardan adam yapmayı mı Yağmur'u mu özlediğimi bilmiyordum. "Olur." dedim birden.

 

"Kardan adam değil,kardan kız yapalım." dedi Sencer,böyle bir şeye hevesi olacağını beklemiyordum. "Kızımın şerefine olsun."

 

"Bununda Allah'tan bir kızı olacak!"

 

"Kıskanma abi."

 

İkisinin tatlı hallerine güldükten sonra Yağmur'la göz göze geldik. "Bebek için oynamayı kabul ettim." dedi gözlerini kaçırarak. Kafamı salladım,bunun açıklamasına gerek yoktu ama nasıl oluyorsa o da kızımı sevmişti.

 

Yerde tutmaya başlayan karların dibine eğildim,küçük bir top yapmaya çalıştığımda başarılı olduğumu görünce küçük bir kahkaha attım. Yağmur'da yanıma çöktü,o da küçük bir top oluşturdu. Sonra o topları büyütmeye başladık. "Altı bende." dedim.

 

"Üstte bende o zaman."

 

Çok kısa bir sürede oyuna adapte olurken Sencer ve Atakan'ın bizi kenarda izlediğini sonradan fark etmiştim. Yağmur'la bir kaç kez istemsizce gülüşmüş sonrasında gerçekliğe döndüğümüzde eski halimize dönmüştük. Oluşturduğum yuvarlağı yere düzgünce koyduğumda Yağmur'da kendi yuvarlağını taşıyıp üstüne koydu. "Sendeki bu değişimin sebebi ne?" dedim kendimi tutamayarak. Erkekler biraz ileride oldukları için duymuyorlardı. "Kötü bir amacım yok sorarken,sadece merak ediyorum. Ne değişti ?"

 

"Değişen bir şey yok." dedi,kardan adamın kafasını düzeltiyor ve bana bakmıyordu. "Atakan'a aşık oldum ve artık daha mutlu biriyim,bundan başka değişen bir şey yok."

 

"Var." dedim ısrarla. "Atakan'a iyi olabilirsin ama sen bana da iyisin. Yıllardır nefret ettiğin benden bahsediyorum,ne oldu da bana karşı yumuşadın?"

 

"Sen yıllarca gözlerin kapalı bir perdenin ardında saklandın Efil." dedi ve sonunda gözlerime baktı. "Bu yüzden yıllardan bahsetme bana."

 

"Sende o perdenin arkasından bana yumruklar savurdun."

 

"Ya o yumruklarım sahibi ben değilsem?"

 

"Anlamadım ?"

 

Gülümseyerek kafasını salladığında odağında kardan adamımız vardı. "Gövdesi tamamdır." dedi ve sorumu yanıtsız bırakıp Atakan'a döndü. "Hadi gelin sizde."

 

Onların da gelmesiyle kardan adamımıza burun,göz ve ağız yerleştirdik siyah taşlardan. Sencer küçük dal parçalarıyla gözünün üstüne kirpik şeklinde yerleştirdi ve bu da kız olduğunu vurgulamış gibiydi. Artık kardan kızımız vardı. Kızımız doğmadan her şeye onu da katıyorsa doğduktan sonra nasıl olurdu tahmin edemiyordum.

 

"Saruhan'ların eseri." dedi Atakan kardan kızımızın fotoğrafını çekerken.

 

"Bir şey eksik." deyip kardan kızımızın önüne geçtim,yanak kısmına iki tane minik çukur açtım. "Babası gibi gamzeli bir kızımız olacak inşallah."

 

"İnşallah."

 

"İnşallah."

 

Bu gülüşmelerimizi yine Sencer'in telefonu bölmüştü. Bazen telefonları sessizde kullanmak çok daha mantıklı geliyordu. Ekrana baktıktan sonra bizden bir kaç adım uzaklaştı,bende peşinden ilerledim. Ekrandaki Kerem yazısını görünce daha da meraklandım. "Efendim kardeşim." diyerek telefonu açmıştı Sencer, kulağına götürdüğü telefona bende kendi kulağımı dayadım.

 

"Uzatmıyorum." dedi sert bir sesle. "Tam da tahmin ettiğimiz gibi hain evden biri."

 

"Kim ?"

 

"Sıcak çikolatalarınız da geldi." diyen sesle kapıya yöneldim. Evin çalışanlarından biri elinde tepsiyle bize doğru geliyordu.

 

"Şükür,ellerine sağlık abla." dedi Atakan,kendisinin istediğini belli etmişti. İlk önce Atakan ve Yağmur kendi bardaklarını almıştı,Yağmur nedense tekrardan bembeyaz kesilmişti. Sonrasında kadın bize doğru geldi,Sencer "Bir dakika Kerem." diyerek onu susturdu ve tepsiden kendi bardağını aldı.

 

En sona ben kaldığımdan kalan bardağı almak için uzanmıştım ki Yağmur resmen bağırarak "DUR!" demişti. Bakışlar ona döndüğünde hafif hafif titrediğini fark etmiştim,bir eli diğer elinin orta ve yüzük parmağını avuçlamıştı. Bunu ikinci yapışıydı,zihnimi kurcaladım ve bana çağrıştırdığı şeyi hatırlamaya çalıştım.

 

"Çok korktuğunuzda beni çağırmanız yeterli,anneler kızlarını hep korur."

 

"Ya sen yoksan anne ?" demişti küçük Efil.

 

"O zaman da birbiriniz varsınız kızım,birbirinizden hep yardım isteyebilirsiniz."

 

"Ya konuşamıyorsak anne ?" demişti küçük Yağmur.

 

"İkinizin de bu kadar meraklı olmasına inanamıyorum." demişti annem ama yine de asla kızmamış aksine anlayışla sonuna dek açıklamıştı. "O zaman aramızda bir işaret dili olsun."

 

"Nasıl yani ?"

 

"Kötü bir şey olacağını seziyorsanız ya da birbirinizden bir konuda yardım istiyorsanız-" Sağ elinin dört parmağını sol elinin avucuna sıkıştırdı. "Bu hareketi kimseye belli etmeden yapın."

 

"Ama anne-" dedi küçük Efil. Avucu küçük olduğundan parmakları sığmıyordu. O da orta ve yüzük parmağını avucunun içine almıştı. "Ben bu şekilde yapabiliyorum."

 

"O zaman ablamın dediği gibi olsun."

 

"Tamam,anlaştık o zaman." deyip ikimizi de sıkıca öpmüştü. "Birbirinizden hiç ayrılmayın yavrularım,hep yan yana olun inşallah."

 

Hatırlamıştım.

 

Bu üçümüz arasındaki bir yardım çağrısı veya tehlike uyarısıydı. Elim havada öylece kalakaldığımda çalışan "Sıcak çikolata,zarar vermez bebeğe." dedi ama Yağmur'un çağrısına kulak verip bardağı tepsiden almadım.

 

Bir adım geri gittiğimde "Ben çok şeker tükettim bugün,içmek istemiyorum." dedim sahteden bir tebessümle.

 

Sencer'in kulağındaki telefona kaydı bakışlarım. Kerem'in haini bulduğunu düşünürsek hemen hareket geçmeliydik çünkü şuan güvende değildik. Yağmur'a güveniyordum, önemli olmasa o işaret dilini uygulamazdı. Hele ki beni zerre sevmezken.

 

Bir kaç dakikalığına dünya durmuş gibi hissediyordum,zihnimde bir karmaşa çıkmış gibiydi. Atakan bir yandan her şeyden habersiz bizi izlerken Yağmur titreyen bedeniyle bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Sencer Kerem'i durdurmuş bizim aramızdaki şeyi çözmeye çalışıyordu ve bana o bardağı uzatan kadın şuan gözüme asla masum gelmiyordu.

 

"Kapat Kerem,anlayacağımı anladım." dedi Sencer ve telefonu yere fırlattı. Gözleri birden öylesine öfkeyle dolmuştu ki tüm kasları belli oluyordu. Karşımda duran kadına bardağı işaret edip "İç." dedi sertçe. Belki de ilk defa bir çalışana bu kadar sert davranıyordu.

 

"Efend-"

 

"BAŞLATMA EFENDİNE! İÇ ŞUNU!"

 

Kadın aniden tepsiyi yere fırlatıp ağlamaya ve titremeye başladı. "Tehdit etti,çocuklarımın ailemin canıyla tehdit etti mecburdum. Yemin ederim mecburdum."

 

"BENDE BİR BEBEK TAŞIYORUM!" diye bağırdım kontrolsüzce,gözlerimden yaşlar akmaya başladığında tekrar aynı korkuyla yüzleştim. "NE İSTİYORSUNUZ DAHA DOĞMAMIŞ BİR BEBEKTEN! SENİN ANNESİN DE BEN DEĞİL MİYİM!"

 

Sencer kapıdaki korumalara bir kaç işaret verdiğinde yanımıza kadar gelmiş ve sessizce ağlayan kadını kolundan tutup götürmüşlerdi. Sinirimi ve korkumu atamıyordum,Yağmur uyarmasa ben o şeyi içecektim. "Sencer içecektim." dedim kendi kendime. Ağlamam dursun diye belki de beni kolları arasına alıp saçlarıma öpücükler kondurdu. "Bir kez daha onu kaybetmekle yüzleştim."

 

"Geçti." dedi ama kendisi bile inanmadı.

 

Sencer'in göğsünden geri çekilip Yağmur'a döndüm,bana korkuyla bakıyordu. Beni korumuştu,neyi göze alarak bunu yaptığını bilmiyordum ama artık ona inanıyordum. Benim canımı,bebeğimi korumuştu. Tıpkı Nehir'in düşünmeden önüme atlaması gibi o da beni sessiz çığlığıyla durdurmuştu.

 

"Teşekkür ederim." dedim,minnet dolu sesimle başını eğdi.

 

"Ben bir şey yapmadım."

 

"Annemin altın saçlı kızı kendisiyle öldü sanıyordum." dedim burnumu çekip ve sonrasında ona doğru bir kaç adım attım. "Yanılmışım,belki çok derinlerde kaldı ama hala yaşıyor.."

 

 

⚓️

 

 

Bölüm Sonu.

 

Çok zorlanarak yazdığım bir bölüm oldu.

 

Zorlu bir hafta geçiriyorum ve bu yüzden hiçbir şey

 

tıkırında gitmiyor maalesef. Buna rağmen anlayış gösteren

 

tüm okuyucu ballarıma teşekkür ederim.

 

 

Bebeğimizin cinsiyetini öğrendik,kimler doğru tahmin etti ?

 

 

Bence hain kimsenin beklemediği biriydi,siz kimi düşünüyordunuz ?

 

 

Yağmur'un ağzından okuduğumuz kısmı beğendiniz mi ?

 

Sizce Efil onu affedecek mi ve araları düzelecek mi ?

 

 

Diğer bölüm görüşmek üzere,beni takip etmeyi unutmayın.

 

(Instagram/Wattpad : mavibirlotus)

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 11.03.2025 22:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...