Yeni Üyelik
13.
Bölüm

♡13. Bölüm♡

@mavii_bulutt345

"Kaçmak istediğim şeyler, benim kuyruğumdu ve ben onlardan kaçmaya çalıştıkça da ayağıma dolanıp beni yerle bir ediyordu. "

 

Son yazdıklarından sonra çevrimdışı olmuştu. Bir cesaret ile parmaklarım telefonun ekranında gezindi.

 

Aydakiçiçek: İyi geceler.

 

Uyusam iyi olacaktı. Yapmam gereken bütün her şeyi yaparak yatağıma geçip oturdum. Ondan bir mesaj gelip gelmediğini merak etsemde başımı yastığıma koydum ve üzerimi örterek uykuya daldım.

 

???

 

Sabah, dünkü hareketlerim yüzünden bana kırılan ve umursamayan halamın gönlünü aldım ve onun hazırladığı kahvaltıyla güzelce karnımı doyurdum.

 

Kafeye varmadan, telefonumu elime almıştım. Yazdığım mesajtan sonra gizli delirmiş olmalıydı.

 

Gizliçocuk: WFT??

 

Gizliçocuk: BANA İYİ GECELER Mİ DEDİN SEEEEN

 

Gizliçocuk:

 

 

Gizliçocuk: Tamam tamam sakinim.

 

Gizliçocuk: Ya da dur yo yo iyi değilim. Kalbimi kaybettim galiba.

 

Gizliçocuk: Sana da iyi geceler sillagem.

 

Aydakiçicek: Hâlâ daha sillagenin ne olduğunu söylemedin, bilmem farkında mısın.

 

Gizliçocuk: S harfini aratır aratmaz önüne çıkar zaten, sen neden bunu araştırmıyorsun?

 

Bana günaydın bile dememişti. Öte yandan bana tepki vermişti bu konu hakkında.

 

Aydakiçiçek: Senin için özel ve bu yüzden de bana böyle hitap ediyorsun. Ben de bunu araştırmak yerine senden duymak istiyorum.

 

Gizliçocuk: Önceden bu kadar inatçı değildin sen...

 

Gizliçocuk: Sillage, "Kokunun izi demek." Senden bana kalan tek şey fularından yayılan kokun...

 

Aydakiçiçek: Anlamı güzelmiş.

 

Gizliçocuk: Tıpkı senin gibi...

 

Aydakiçiçek: Bu kadar romantiklik bana fazla...

 

Gizliçocuk: Alışsan iyi edersin sillage :")

 

Görüldü attım. Bu yazdığına sinir olacağımı kendi de çok iyi biliyordu. Bakışlarım, kolumdaki sarı renkli olan dijital saate kaydı. Geç kalacaktım. Adımlarım sıklaştı.

 

Kafenin bulunduğu sokağın başına geldiğimde, kopan bir yakarış ile duraksadım. Gördüğüm manzara ile âdeta başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

 

"Nerde ulan o! Bana onu getirin çabuk." Leyla, yardım dilenir gibi etrafta gezinirdi gözlerini. Bir cevap alamayan adam, "Çağla nerde be?! Hemen bana getirin onu." alkol aldığı çok belliydi, savsak adımlarla Leyla'ya yöneldi. Leyla, bir iki adım uzaklaştı ondan.

 

Sonuna kadar açtığı gözleri ile, "Ben bilmiyorum," dedi bir yandan da durmadan başını sağa sola sallıyordu. "Gerçekten hiçbir şey bilmiyorum."

 

Adımlarım hızlandı. "Baba?!" diye âdeta kükredim. Damarlarımda kan yerine ateş geziniyordu sanki. Boynumdaki şah damardan akan tek bir damlayı bile hissedebiliyordum. Yüzüm, sinirden kızarmıştı, bana saldırsa hiçbir şey yapamayacağımı bilsem de yürek yemiş gibi onun karşısına dikildim.

 

"Oo, hanımefendi gelmek için altın yaldızlı bir davetiye mi beklediniz yoksa?" bazı kelimeleri yutuyordu ve savsak adımlarla bana yaklaşmaya başladı. Leyla fırsattan istifade içeriye koştu.

 

"Ne saçmalıyorsun sen ya?! Ne işin var senin burda?"

 

Gözlerini kırpıştırdı bir-iki kez ardından pis pis sırıttı. "Bana para ver," dedi. "Bir şeyler alacağım. "

 

Yüzümü buruşturdum. "Ordan bakınca salak gibi mi gözüküyorum? Zıkkım içmek içmek için benim paramı mı istiyorsun?!"

 

"Ben senin babanım ulan! Ver dediysem ver şu parayı!"

 

Üstüme üstüme gelirken ben onun bana bir şey yapacağı düşüncesi ile geri geri adımlıyordum.

 

Evet o benim babamdı. Her ne kadar onunla aynı genleri paylaşmak istemesemde bu böyle bir gerçekti.

 

Kaçmak istediğim şeyler, benim kuyruğumdu ve ben onlardan kaçmaya çalıştıkça da ayağıma dolanıp beni yerle bir ediyordu.

 

 

Loading...
0%