@mavii_bulutt345
|
"Meğer, kelimelerinde silahı varmış."
Yanağımdan akan gözyaşlarıma, boğazımdan kopup ağzımdan firar edecek hıçkırıklarda eşlik etmek istiyordu ama ben elimle ağzımı kapattığım için buna müsaade etmiyordum.
Bana dediği tek şey, "Meğer kelimelerinde silahı varmış, " olmuştu.
Bense başımı üçlü koltuğa koyup yere oturmuştum ve ağlamamak için kendimi sıkıyordum.
Hâlâ daha aklım almıyordu. Beni sevdiğini ve önemsediğini söylerken benim yanımda dahi değildi! Bu nasıl sevmekti?
Derin bir nefes çekip sakinleşmeye çalıştım. Ben, onun için neden ağlayacaktım ki? Hayatında istemediğim biri için bu kadar kendimi yıpratmamın sebebi ne olabilirdi?
Dişlerimi sıkıp, başımı bacaklarıma gömdüm ve kendime çektiğim bacaklarımın etrafını kollarımla sarmaladım.
O benim için bir hiçti ama onun bu davranışı âdeta benim kalbime bir hançer saplamıştı. Bunun sebebi de neydi? O benim için hiçbir şey değildi, oysaki insan, onun için değerli birinden etkilenip üzülmez miydi?
Derin bir nefes aldım, düşüncelerim benim beynimi kemiriyor, beni tüketiyordu.
Ayağa kalktım, üzerimdeki bu ölü toprağı atarak çalışmam, her ne kadar çalışarak düşüncelerimden kurtulamayacağımı bilsem de, gerekiyordu.
Dolabıma yönelip üzerimi değiştirdim. Odadan çıktığımda, Leyla bardakları silip yerlerine dizerken diğerleri müşterilerle ilgileniyor, bir yandan da siparişlerini onlara teslim ediyordular.
Çaprazımda kalan sepetten kendi adımın ve soy adımın yazılı olduğu önlüğü üzerime geçirdim, ardından işlerimi halletmek için ilerledim.
☘☘
Bardakları da sildiğimde, onları yerlerine yerleştirdim. "Hadi sen bir duş al," dedi halam, bir yandan da elindeki küçük ve sarı renkli olan el havlusuna elini siliyordu. "Yoruldun bugün biraz dinlenmiş olursun."
"Tamam hala," dedim mırıldanırcasına. Bugün karakola gidip ifade vermiş, ardından yine kafeye gidip işimin başına dönmüştüm. Bugün yaşanan olaylar ve kafede çalışmam beni bir hayli yormuştu, halam haklıydı, duş almalı ve kendime gelmeliydim.
Odama geçtiğimde, banyodan sonra giyeceğim pijamalarımı ve diğer gereksinimlerimi yatağımın üzerine bıraktım. Gözlerim, komodinin üzerindeki telefona gitti. Kimseden mesaj ya da çağrı almayacağımı bile bile telefonu sessize almıştım hatta telefonu kilitli bir kutuya koyup evin en ücra köşesine bırakmayı bile istemiştim. Peki ya neden bunu istemiştim? Beni bunu yapmaya iten neydi? Kalbimin korkudan deli gibi atmasına sebep olan neydi?
Ben kimden deli gibi kaçıyordum? Kendimden mi yoksa gizliden mi?
Elime usulca telefonu aldım ve bildirimlerime baktım. Bana beş tane mesaj atmıştı.
Gizliçocuk: Çağla ben gerçekten çok özür dilerim, böyle olmasını istemezdim.
Gizliçocuk: Allah kahretsin ki söyleyemeyeceğim ve daha kendimin bile istemediği şeyler var!
Gizliçocuk: Bak ne desen haklısın, bunlara hiçbir şey diyemem ama benim kendimce haklı sebeplerim var ve bunları sana açıklayamam.
Gizliçocuk: Bak tamam olaylar çok karıştı. Böyle telefonun ucundan olmamalıydı ama bunun bir sebebi var Çağla.
Gizliçocuk: İnanki bu cihaz olmadan her nerde olursam olayım karşına çıkardım ama yapamam. Benden adımı iste, oturduğum sokağı hatta fotoğrafımı iste ama karşına çıkmamı isteme, ben bunu yapamam sillage, benim buna gücüm yok. Kahretsin ki yok!
Attığı son mesaj yarım saat önceydi ve şu an aktif değildi lakin her an tetikte benim mesajımı beklediğinde biliyordum.
Aydakiçiçek: Sana güveniyorum gizli, bir açıklama yapmana gerek yok.
Neye dayanarak böyle yazdığımı bilmesem de telefonumu aldığım yere koydum ve odamdan çıkıp banyoya ilerledim.
|
0% |