@mavii_bulutt345
|
"Gerekirse en sevdiğim kişinin gözünde eşsiz olayım gizli, yine de kendimi sevmeyeceğim çünkü kendini sevmeyen kimse, başkalarınında onu sevdiğine inanamaz."
Aydakiçiçek: Gerekirse en sevdiğim kişinin gözünde eşsiz olayım gizli, yine de kendimi sevmeyeceğim çünkü kendini sevmeyen kimse, başkalarınında onu sevdiğine inanamaz.
Aydakiçiçek: Ve bu konu tartışmaya kapalı, ben Leyla ile konuşup onun gönlünü yapmaya gidiyorum. Sonra konuşuruz ve ben onunla konuşup onun gönlünü almadan da senin mesajlarına bakmayacağım, her ne yazarsan yaz.
Onun yazıyor olmasını dahi umursamadan telefonumu sessize aldım ve ayaklandım.
Leyla, içerde gitmek için hazırlanırken giyinme odasına yöneldim. Onun yanına gidecek olsam da ne diyeceğim ya da ne demem gerektiğini hiç bilmiyordum.
Kapının önüne kadar geldiğimde, parmaklarım kapının kolunu sıkıca kavradı. Kendime, onunla konuşmak için bir-iki dakika tanıdım. Hazır değildim ve hiçbir zaman da hazır olmayacağımı bilerek kapının kolunu aşağı doğru çekerek kapıyı geçebileceğim kadar araladım.
Leyla, mor kol çantasına bir, iki eşyasını koyuyordu. Acılan kapıyla birlikte kısa bir an bana baktı ve ardından yapmış olduğu işe devam etti.
"Leyla, " diye mırıldandım.
Düz bir sesle, "Efendim Çağla? Benden bir şey mi isteyecektin, " dedi başını dahi kaldırıp bana bakmadan. Leyla'yı çok fazla ve çok iyi tanımıyordum ama şu an bana tavır aldığını ve bunun benim ona olan tavırlarımdan olmuş olduğunu anlamam içinde onu iyice tanımama gerek kalmıyordu.
"Ben, özür dilerim," dedim bir yandan dudağımın kenarını dişlerimle kemirirken diğer yandan onun hâl ve hareketlerini izliyordum.
Yüzünden, dediklerimden ötürü şaşkın olduğu çok bariz bir şekilde belli oluyordu. Aslında, ben de onun gibi bendeki bu hâle şaşırıyordum. Ben bile bu derecede şaşırırken onun şaşırması çok olağandı.
Ağzını açıp konuşacağı anda ben konuşmaya devam ettim. "Bu olayın tekrarlanıp tekrarlanmayacağı konusunda sana söz veremem Leyla ama elimden geldiğince tekrarlanmamasını sağlarım ve böyle bir olayı yaşattığım için çok üzgünüm, tekrardan çok özür dilerim. "
Konuşmak, insanların en doğal ihtiyacıydı ve ben bu ihtiyacımı karşıladığım için kendimi rahatlamış, âdeta bir pamuk gibi hafif ve yumuşak hissediyordum.
"Özür dilemene gerek yok. Aramızda olan konuşmalarda çok önemli değildi ve lütfen kendini bu konu hakkında kötü hisettme. Oldu ve bitti."
Başımı sallayıp onu sessizce onaylarken gözlerim o hariç odada bulunan en ince detayda dahi uzun uzun dolandı. Leyla, çantasının fermuarını çekip, "Ben evime gidiyorum, kızlar beni beklerler. Sonra görüşürüz Çağla."
Leyla tam kapıdan çıkacakken alelacele,"Görüşürüz," dedim. Son kez göz göze geldik ve Leyla açtığı kapıdan çıkıp gitti.
Ben de odada bulunan koltuğa geçip oturdum.
Gizliçocuk: Çağla.
Gizliçocuk: Bak yapmak istediğin çok güzel bir şey ama ya o kabul etmezse?
Gizliçocuk: Bak ben senin üzülmeni istemiyorum.
Gizliçocuk: Gel bak bir konuşalım, senin ona diyeceklerini.
Gizliçocuk: Leyla'nın kabul edebileceği bir şeyse git konuş.
Gizliçocuk: Çağla?
Son mesajı bir dakika önce yazılıp atılmıştı.
Gizliçocuk: Okuman bittiyse ne konuştunuz onu söyle bari?
Aydakiçiçek: Özür diledim, O da kabul etti.
Aydakiçiçek: O kadar yabani bir insan mıyım ya :D
Gizliçocuk: Üzülmeni istemiyorum sillage. Konu başkasını kırmış olsan bile.
Aydakiçiçek: Tamam tamam, sakin ol konuştuk bitti.
Gizliçocuk: Tamam sillage, eve mi gideceksin şimdi?
Aydakiçiçek: Hazırlanıp çıkarım birazdan.
Koltuğun kenarındaki püsküllerle oynarken ona yazdım.
Aydakiçiçek: Gizli?
Gizliçocuk: Efendim sillage?
Aydakiçiçek: Seninle soru-cevap yapalım mı?
Gizliçocuk: Nasıl yani?
Gözlerimi devirdim.
Aydakiçiçek: Sen benim ne demek istediğimi gayet iyi anladın gizli, anlamamazlıktan gelme sakın.
Gizliçocuk: Anlamamazlıktan gelmem için senin ne demen gerektiğini bilmem gerek sillage.
Gizliçocuk: Ama ben senin ne demek istediğini anlamıyorum :D
Sinirden dudaklarımı birbirine bastırırken, sinirli sinirli ona mesaj yazıp attım.
Aydakiçiçek: Sen benim ne demek istediğimi çok iyi anladın gizli!
Gizliçocuk: Ocakta yemeğim var tutma beni.
Aydakiçiçek: Yemek mi?
Aydakiçiçek: Ben burda, "Beni mi merak ediyorsun, " adı altında delirmeni felan bekliyorum.
Aydakiçiçek: Sen gelmiş bana yemek diyorsun.
Çevrim dışı yazısıyla beynimden vurulmuşa dönerken, gözlerim adeta yuvarlarından fırlayıp önüme düşecekti.
Aydakiçiçek: Gizli?
Yaklaşık beş dakika beklesemde. Ne ondan bir cevap alabilmiştim ne de mesajımı görmüştü. Sinirden delirmeme ramak kala onu aradım ama açmadı. En az üç defa daha arabamda açmayınca ayaklanıp üzerimi değiştirerek eşyalarımı aldım. O cevap vermedikten sonra onu sıkıştırmanın bir yararı olmayacaktı.
Kafeden ayrıldığımda, otobüs durağına iki sokak kala çalan telefonumla birlikte umutla cebimden telefonumu çıkardım lakin halam arıyordu.
"Efendim hala?"
"Çağla," duraksadı. "Sen iyi misin? Sesin kötü geliyor da."
Kötü olduğum sesime bile yansımıştı yani.
"İyiyim hala, hem sen beni neden aramıştın, önemli bir şey mi var?"
"Senin adına bir zarf geldi eve, ben de sen olmadan açmak istemedim. Hem ben eve alınacak iki üç parça şeyi almayı unutmuşum, iş çıkışı. Sana mesaj atarsam görmezsin belki diye aramak istedim. Eve gelmeye yakınsan almak için uğraşma ama."
"Otobüs durağının hemen altında, bir market bulunuyordu, ordan halamın isteklerini alıp eve gidebilirdim.
"Yok hala, ben alırım zaten marketede yaklaştım. Bir saate evde olurum, görüşürüz."
"Görüşürüz canım, kendine dikkat et bak."
"Tamam hala," dedikten sonra telefonu kapattım.
Kimden bana mektup gelmiş olabilirdi? Ya da o mektupta ne yazıyordu? Ben böyle bir mektup beklemiyordum, acaba bir isim benzerliği mi olmuştu?
Kafamadaki bu sorularla birlikte markete ilerledim, kafamdaki bir yığın soru işaretini eve gidince patlatabilirdim ancak.
|
0% |