@mavii_bulutt345
|
"Birini evlenecek kadar sever miyim bilmiyorum. Evlenir miyim hiç bilmiyorum gizli ama eğer olurda hayatıma birini alırsam, emin ol en az senin kadar ruhumdaki yaraları kanatmadan saran ve beni benden iyi tanıyan biri olur bu kişi."
Günüm, her zamanki gibi monoton bir şekilde, yani kafede çalışmayla geçmişti. Şimdi ise benim için çok monoton bir diğer şey ile, yani akşam için yemek yapmakla uğraşıyordum.
Çorbanın tuzuna bakıp böyle iyi olduğunu anladım ve karıştırmaya devam ettim. Halam yanımda, tezgahın üzerine koymuş olduğu kesme tahtasıyla domatesleri kesip bizim için salata yapıyordu ama dalgındı. Bunu, benimle çok fazla konuşmayarak ve işine pür dikkat bir şekilde odaklanmasından anlayabiliyordum.
Üzgün değildi, bu yüzden de onun bu dalgınlığının sebebi babaannemin ölümü olamazdı. Bundan başka bir sebepte aklıma gelmezken, en iyisinin ona sorarak öğrenebileceğimi fark ettim.
"Hala," dedim, ona seslenmek için ve mırıldanır bir tonda konuştum. İrkilip, büyüttüğü kahverengi olam gözlerini bana diktiğinde, kaşlarım ben istemeden çatıldı. "Ne oldu?" diye sorsa da onun sorusunu es geçip,"Sen iyi misin?" dedim bir çırpıda.
Derin bir nefes alıp elindeki bıçağı tahtanın üzerine bıraktı. Elini, açtığı musluğun altına tutup yıkarken, "Gel otur masaya, " dedi. Ne olduğunu anlamazken, ona karşı gelmeyecek istediğini yaptım.
Önümdeki sandalyeyi çekip oturduğumda, o da elini havlu ile kurulayıp karşıma oturdu. Boğazını temizleyip, "Seninle konuşmam gereken şeyler var," dedi ciddiyetle. Halam, beni uyarırken ya da çok önemli bir konuyu izah ederken her zaman ciddi olmuştu. Beni uyaracağı bir şey yapmadığım için, hemen ikinci seçeneğe gitti aklım.
"Konuşalım hala," dedim, onun zorlandığını ve bu yüzden de konuşmadığını fark etmiştim.
"Baban benim yanıma geldi bugün, " dedi zira ona "Ağabeyim" demek istemiyor, adeta tiksiniyordu.
"Ne dedi sana?" dedim sert olmasına engel olamadığım sesim ile birlikte.
"Bizim elimizde, annemin parasının olduğunu biliyor Çağla, bana o parayı ona vermemi söyledi ama ben vermek istemeyince," duraksadı.
"İstemeyince ne hala? Sana bir şey mi yaptı?"
"Beni tehdit etti sadece, zaten tam da güvenliğin önünde yanıma geldi. Korkudan bir şey yapamadı. Ben sadece sana bir şeyi soracaktım. "
"Tabii sor hala."
"Ben diyorum ki, elimizdeki paranın üzerine bu evi satıp onun parasını ekleyelim ve başka bir şehire taşınalım Çağla. Ne dersin?" usulca, kanadı kırık bir kuşu avucunun içinde tutarcasına sordu halam bana.
Bakışlarımı kaçırdım. Tek sorun, bunu babam yüzünden yapıyor oluşumuzdaydı. Bunu kendimiz isteyerek ve karar vererek yapmamız gerekirken birimiz babamızdan değerimiz öz be öz ağabeyinden kaçıyordu.
Öte yandan, onunla artık bu şehirde daha fazla zaman geçiremezdi. bize elbet bir şey yapamazdı ama o zıkkımı içtikten sonra gözü dönüyor, ceza alıp hapise gireceğini dahi umursamıyordu. Bu yüzden gitmeliydik.
"Olur," dedik usulca. Ayağa kalkınca, "Ben odama çıkıyorum, " dedim. Halam nedenini sormadı ya da ne yapacağımı. Ben de açıklama gereği duymadan odama çıktım.
Kapıyı kapatıp arkamı kapıya yasladım yavaşça kayıp yere oturdum. Telefonumu çıkardım. Bunu söyleyebileceğim gizliydi.
Aydakiçiçek: Gizli biz taşınıyoruz burdan.
Burdan ayrılmak istememin bir diğer sebebi oydu. Onunla hiç karşılaşmadan buradan gidecektim ama bir kez olsun onunla konuşmayı ve veda etmeyi istiyordum.
Gizliçocuk: Ne?
Gizliçocuk: Birdenbire mi?
Gizliçocuk: Kahretsin Çağla!
Gizliçocuk: Bu bir şaka de lütfen.
Yalvarırcasına yazıkları canımı yakarken onu bekletmeyi istemeyerek hızlı hızlı ve tek tek sorularına cevap verdim.
Aydakiçiçek: Bu birdenbire alınan bir karar değil, biz bunu zaten yıllardır istiyorduk çünkü babamla aynı şehirde yaşamak ölüm gibi.
Aydakiçiçek: Ve şaka değil gizli. Ben belki benimle bir kez olsun karşılaşmayı ve seninle vedalaşmamı istersin diye düşündüm.
Bir müddet yazıp yazıp sildi, ben de ona bu durum hakkında bir şey demedim.
Gizliçocuk: Ne zaman gideceksiniz?
Aydakiçiçek: Bilmiyorum ama bir ay içinde gideriz.
Gizliçocuk: Nereye gideceksiniz?
Aydakiçiçek: Bilmiyorum. Bunu halamla konuşmadık. Bizim için bu önemli değil zaten, babam bize uzak olsun yeter.
Gizliçocuk: Her ne olursa olsun, beni unutmazsın değil mi?
Aydakiçiçek: Biz burdan gideceğiz diye seninle konuşmayacak değilim gizli, duygusala bağlama hemen.
Gizliçocuk: Araya mesafeler girecek ama.
Gizliçocuk: Ya beni hiç sevemeden başkasına aşık olursan sillage?
Gizliçocuk: Ben o zaman ne yaparım?
Gizliçocuk: Bana, "Mono no aware" nin ne olduğunu sormuştun. Bu Japoncada "hislerin geçiciliği" olarak bilinir.
Gizliçocuk: Ya bana olan az da olsun duygular değişirse Çağla, o zaman ne olacak?
Aydakiçiçek: Birini evlenecek kadar sever miyim bilmiyorum. Evlenir miyim hiç bilmiyorum gizli ama eğer olurda hayatıma birini alırsam, emin ol en az senin kadar ruhumdaki yaraları kanatmadan saran ve beni benden iyi tanıyan biri olur bu kişi.
Aydakiçiçek: İyi geceler, benim yatmam gerek.
Aslında yatmam gerekmiyordu ama ona bir nevi itirafta bulunmuştum. Mesajı geri çekemezdim, çok geçti çünkü o, okumaya başlamıştı bile.
Ellerim titreyip buz keserken arkamdaki kapıdan güç alıp ayaklandım. Telefonuma gelen mesajı umursamayarak kendimi yatağın üzerine attım.
|
0% |