Yeni Üyelik
34.
Bölüm

♡34. Bölüm♡

@mavii_bulutt345

"Nereden nereye gelmiştik böyle? Daha düne kadar onunla kumdan kale yakarken şimdi ise kilometrelerce uzağımdaydı."

 

"Pizzalarımız geldi," diyerek elindeki kutularla salona girdi halam. Bütün eşyalarımızı toplamıştık, buna tencere ve tabaklarda dahildi. Bu yüzden de bir değişiklik olarak kendimize pizza söylemiştik.

 

"Sen bunları aç Çağla, ben bize birer bardak kola doldurup geleceğim. " kutuları önümdeki sehpaya bıraktı.

 

"Olur hala," dedikten sonra o benim yanımdan ayrıldı, ben de kutuları açmaya başladım. Kısa bir süre içinde halam gelip yanımdaki yerini aldı, elinde getirdiği kola dolu olan bardakları sehpaya bıraktı ve kutudan bir dilim alıp arkasına yaslandı. "Benim bugün günüm çok yoğun geçti, bir araba dolusu dayak yemiş gibiydim." seside, resmen "Ben yorgunum," diye bağırıyordu.

 

Ben de onun gibi kutudan bir dilim pizza aldım. "Bunları yiyeyim yatacağım Çağla haberin olsun, bu arada senin günün nasıl geçti?"

 

"Aynı," dedim. "Sıkıcı ve monoton diyorsun yani," dedi. Başımı salladım. Hâlâ daha gizlinin yazdığı son mesajın etkisinden çıkamamıştım ve bununla beraber hangi fularamı giyeceğimi de bilmiyordum. Hangisini bana daha çok yakıştırırdı acaba? Mavi, üzerinde siyah puantiyeler olan mı? Yoksa mor ve üzerinde sarı sarı çiçekleri olanı mı? Belki de başka birini daha çok yakıştırırdı.

 

Ben, bunlara dalmışken halam büyük bir gürültü ile elindeki bardağı sehpaya bıraktı, çıkan sesten ötürü bir an için bardağın kırıldığını düşündüm. Hemen kumandayı eline alıp televizyonun sesini açtığında, bakışlarım televizyonu buldu.

 

"Başkomiser Haluk Ulusoy, bugün çıkan çatışmada şehit olmuştur... " duyduğum isimden sonra, beynim bir sis bulutuna gömüldü. Spiker konuşmasına devam ederken, ben alt yazıda, spikerin dediği ve başımın içinde dönüp dolaşan, "Başkomiser Haluk Ulusoy, bugün çıkan çatışmada şehit olmuştur... " cümlesinde takılı kalmıştı.

 

Halam dolan gözlerini kırpıştırdı. Emindim ki, benim boğazımda olan yumru onun boğazında da varlığını gösteriyordu. "Tuğkan'ın babası," dedi usulca, "Hatırladın mı?" nasıl unutabilirdim ki? Haluk Ağabey'i, Handan Abla'yı ve en önemlisi Tuğkan'ı...

 

Başka bir habere geçselerde biz halam ile o haberde takılı kalmıştık.

 

Halam, burnunu çekip yanaklarındaki yaşları kuruladı. "Ben Handan'ı arayıp baş sağlığı dileyeyim, kaç yıllık komşumuzlar çok emekleri var üzerimizde." bunları dedikten sonra ayaklandı, büyük ihtimalle mutfağa gitmişti.

 

Ben de ayaklanıp odama geçtim. Yatağıma otururken, Tuğkan'ı düşündüm. Ben yaklaşık sekiz yaşlarında felan iken buradan taşınmıştılar. Babası Haluk Ağabey polis olduğu için taşınmak zorunda kalmıştılar. Beni bırakıp gittiği için ona kırgın olsam da bu onun elinde değildi.

 

Hem, onunla konuşamadım. Çocukluk aklı ile o gidiyor ve beni bırakıyor diye ağzıma gelen her şeyi söylemiş, kalbimi teslim ettiğim çocuğun kalbini kırmıştım. Onunla konuşmaya çalıştıkça bir bataklığa düşmüş gibi batıp durmuştum.

 

Aradan yaklaşık on yıl geçmişti, acaba beni unutmuş muydu? Ya da belki de şu an sevgilisi vardır. Onu sevmeyen bir kıza bağlı kalacak değildi ya ömür boyu. Belki de şimdi nişanlıdır, sevdiği ile çok mutludur.

 

Nefesim daraldı, yorganımı sıktım. Nereden nereye gelmiştik böyle? Daha düne kadar onunla kumdan kale yaparken şimdi ise kilometrelerce uzağımdaydı.

 

Yatağımın kenarındaki fularlar dikkatimi çekerken kalbim sızladı. Gizli ile konuştuğumda, Tuğkan'a ihanet ediyor gibi hissediyordum. Onunla konuşup ona bağlanırken bu seferde Tuğkan'dan uzaklaşıyordum.

 

Yanaklarımdaki yaşları kurulayıp akan burnumu gürültü ile çektim. Tuğkan, bu zamana kadar benimle konuşmamıştı. Bunu, benim ona sarf ettiğim sözlere bağlasam da ben onunla konuşmaya çalıştıkça benden uzaklaşmıştı.

 

O, benim kalbimi çalan ilk ve tek kişiydi. Şimdi ise kalbim avuçlarında ve benden uzakta idi. Bir desteğe ihtiyacı vardı, yanında olmalıydım ama ona çok uzaktım, mesafe olarak değil ruhen uzaktım.

 

Gelen mesaj sesiyle irkildim. Yanağımdaki yaşları avucumun dışı ile silip gizlinin mesaj attığını düşündüm. Derin derin nefesler alıp verirken, bir kez daha gizli sayesinde rahatladığımı fark ettim.

 

Belki de, Tuğkan'ı unutmam ve gizliye bir şans vermem gerekiyodu. Kendi duvarlarımı yıkıp ona tamamen teslim olmalı, ona karşı az da olsa duygu beslediğimi ama Tuğkan'ı sevdiğim için ona hâlâ daha bağlı olduğumdan dolayı ona hiç şans vermediğimi açık açık anlatmalıydım. O, Tuğkan'a nazaran dinlerdi beni, bundan emindim.

 

Yatakta rahat bir pozisyon alıp bağdaş kurdum ve elime telefonumu aldım.

 

 

Loading...
0%