Yeni Üyelik
47.
Bölüm

♡47. Bölüm♡

@mavii_bulutt345

"Yüzlerce kez, o toplantı odasına gitmiştim ve hiç böyle kendime dikkat etmemiştim. Her şey aynıydı ama değişen şey o odada artık Tuğkan'nın bulunduğuydu."

 

"Alo?" der demez Aylin Hanım'ın bir kuşun sesi kadar cıvıl cıvıl ve güreşe hazır bir pelivan gibi enerjik sesi kulaklarıma doldu. "Çağla müsait misin?" onun bu sorusu üzerine gözlerim masamdaki kağıtlara takıldı.

 

"Yarım saatlik bir işim var Aylin Hanım, yurt dışındaki şirket ile yapacağımız anlaşmayı çevirip üzerinden geçerek kontrol edeceğim."

 

"Anladım canım, şimdi Tuğkan Bey sizi toplantı odasında toplamamı istedi. Sonra yapabilir misin? Yapamazsan ben seni idare etmeye çalışırım." Aylin Hanım'ın bu mahcup çıkan sesi, işim olsa dahi olduğunu söylemek istemeyeceğim bir tondaydı. Kadını benim yüzümden yormaya ve olası bir durumda kendim yerine onu ortaya atmayı istemiyordum.

 

"Ben gelirim Aylin Hanım, sorun değil. Sonra da rahatlıkla bitirip teslim edebilirim." dedikten sonra onu daha fazla meşgul etmek istemeyerek kapatacağımı ve toplantı odasında geçeceğimi söyledim.

 

Sebebini bilmediğim, anlayamadığım tatlı bir heyecan duygusu bedenimi kavradı. Kendimi birden aynadan bakıp saçlarımı düzeltirken ve makyajımı tazelerken buluverdim.

 

Yüzlerce kez, o toplantı odasına gitmiştim ve hiç böyle kendime dikkat etmemiştim. Her şey aynıydı ama değişen şey o odada artık Tuğkan'nın bulunduğuydu.

 

Daha fazla vakit kaybedip Aylin Hanım'a mahcup olmamak için telefonumu elime alarak çıktım.

 

İçim içime sığmıyordu, bu yüzden asansörü bekleyecek kadar sabredemedim, merdivenleri kullanıp üç katı çıktım tek tek.

 

Yaklaşık iki dakika içinde toplantı odasında girip kendi yerime geçtim ama o heyecan duygusuyla ne yaptığımı algılayacak kadar kendimde değildim. Tuğkan, bana hayatımdaki birçok duyguyu ilk defa tatmama yardım etmişti, bunlardan biri de onun gelmesi ve onunla tekrar karşılamanın vermiş olduğu heyecan duygusuydu.

 

"Herkese öncelikle hoş geldin diyorum," Aylin Hanım, bizi kordine ederken kibarca konuşuyordu. "Tuğkan Bey sizi buraya toplamamı istedi. Yurt dışındaki şirket ile ilgili konuşacağını ve son dakika çıkan işi sebebiyle bir, iki dakika sizleri bekleteceğini üzülerek belirtti. Kendisi birazdan burada olur. Anlamadığımnız herhangi bir şeyi bana sormaktan çekinmeyin arkadaşlar, kolay gelsin herkese."

 

Aylin Hanım, bu uzun ve her zamanki gibi konuşmasının ardından önündeki sandalyeyi çekip yerine geçti. Elimdeki kalemi habire çevirip duruyor, bir an önce Tuğkan'ın gelmesini bekliyordum.

 

Beş dakika sonra, Tuğkan odaya girip ona ayrılan sandalyeye oturdu. İş ile ilgili konuşmadan hemen önce geç kaldığı ve bizi burada beklettiği için özür diledi. Bense üçüncü bir gözmüşüm gibi izliyor, dinliyor ve gıkımı dahi çıkarmıyordum.

 

"Yurt dışına çıkacağım için yanımda bir çevirmen olmalı," dedikten sonra mavi gözlerini bana dikti. Nefesim kesilirken düz bir sesle, "Çağla Hanım bu yüzden benimle gelecek," dediğinde kalkıp boynuna sarılasım gelmişti. Bu demek oluyordu ki, onunla baş başa kalma şansımız vardı ve ben de bu şansı sonuna kadar kullanacaktım.

 

Bunu dedikten sonra, iş ile ilgili konuşsa da ben dalıp giderek gözlerimi onun çehresine yönlendirmiş, onu görmediğim yılların özlemini bu şekilde gidermeye çalışıyordum.

Konuştukça sol tarafındaki gamzesi hafifçe belli oluyordu. Siyah ile sarı karışımı olan saçlarını düzleştirmiş, saçlarının dağınıklığını gidermişti.

 

"Çağla Hanım, yurt dışına gitmek için gerekli bütün her şeyi halletmiş olun. Yarın akşam saat onda gideceğiz." Onu izlemeye o kadar dalmıştım ki, mavi gözlerini benim kahverengi gözlerime dikip bunları söylediğini dahi fark edememiştim, bu haldeyken de ona cevap vermedim ama o bunu sorun etmeyerek herkese kolay gelsin diyerek ilk önce odadan çıkan kişi oldu.

 

En son, herkes toplantı odasından çıkınca ben kaldım odada. Telefonumu elime alıp halama mesaj attım.

 

Çağla: Hala ben yarın iş için yurt dışına çıkacağım.

 

İş için, tercüman olduğum için çokça yurt dışına çıkıyordum, gitmeden önce ona haber vermek en iyisi olacaktı ve arasaydım eğer, Ece ile uğraşırken aramama cevap veremeyecekti ama mesaj atarsam boş bir anında dönebilirdi. Bunun vermiş olduğu rahatlıkla mutlu olurken telefonuma gelen mesaj sesiyle birlikte mesaj atan kişinin halam olduğunu düşündüm ama Atlas'tı.

 

Atlas: Bu onun en sevdiği kıyafetin Çağla ve bu da en sevdiği parfümün.

 

Attığı iki resme gözlerimi belerterek baktım.

 

Çağla: Atlas bunlar benim sekiz yaşında giydiğim ve kullandığım şeyler, ben bunları nasıl bulayım?

 

Atlas: Çağla orası beni ilgilendirmez ama Tuğkan ile bir gelecek istiyorsan ne yap et, bunları bul.

 

Gözlerimi devirdim, onun için demesi çok kolay olsa da benim için bunları bulmak zordu.

 

Çağla: İyi tamam, terziden elbiseyi diktiririm. Hem yarın onunla birlikte iş için yurt dışına çıkacağız. Belki de baş başa kalabileceğiniz tek yer orası olacak, bu elbiseyi orada kullanabilirim.

 

Atlas: İş için yurt dışına mı çıkacaksınız? Nereye gideceksiniz?

 

Tuğkan'ı izlemeye o kadar çok dalmıştım ki, nereye gideceğimizi dahi bilmiyordum. Önümdeki dosyayı kurcaladım ve nereye gideceğimizi öğrendim.

 

Çağla: İtalya, Milanoya gideceğiz.

 

Atlas: Tuğkan neden seni yanında götürsün ki?

 

Bu sorusu tuhaf gelmişti, hâlâ daha yazıyordu ama onun yazmasını beklemeden ben yazdım.

 

Çağla: Ben çevirmenim Atlas. Onunla iş için yurt dışına çıkcak olmam çok normal ama sen niye yadırgadın.

 

Atlas: Çağla, Tuğkan belki sana söylemiştir bilemiyorum ama o İtalyanca biliyor ve yurt dışına çıkması için sen ya da herhangi bir çevirmene ihtiyacı yok. Bu yüzden de bunu yadırgadım.

 

Çok iyi hatırlıyorum. Bir keresinde Tuğkan, birden fazla dio bildiğini söyleyerek bununla övünüyordu ama bana hangi dilleri bildiğini söylememişti. Kafam allak bullak olmuştu, bütün düşünceler ardı ardına sıralanıyordu beynimde.

 

Çağla: Neden böyle bir şey yaptı ki?

 

Anlamıyordum, bizden olmayacağını söylerken beni severiz yere neden dibine sokuyordu? Üstelik baş başa kalabileceğimiz bir ortama neden bizi sokuyordu?

 

Atlas: Sen anlamıyor olabilirsin Çağla ama dil kalbin yalancısıdır. Tuğkan seni seviyor ve ister istemez seni yanında görmek istiyor.

 

Atlas doğru mu söylüyordu? Tuğkan beni yanında görmeyi istiyor muydu? Derin bir nefes aldım, kafamdaki sorulara cevap bulamadığım gibi onlara engelde olamıyordum.

 

Çağla: Bilmiyorum Atlas, sonra konuşalım mı? Benim işim var.

 

Atlas: Olur Çağla.

 

Atlas'ın cevabından sonra, Tuğkan'a yazdım hemen.. Bekleyecek bir salisem bile yoktu.

 

Çağla: Madem İtalyanca biliyorsun, neden beni de yanında götürüyorsun Tuğkan?

 

Çağla: Bizden olmaz diyorsun ama beni dibinden ayırmıyorsun?

 

Çağla: Kendinle özellikle de kalbinle çelişiyorsun Tuğkan.

 

Son yazdığım şeyleri hangi cesaretle yazdığımı bilmiyordum ama pişman değildim, aksine içimdekileri bir nebze olsun söylediğim için rahatlamıştım. Bunlara bir cevabı olmalıydı aksi takdirde bunlar, ona evlenme teklifi etmeme yetip artacaktı.

 

 

Loading...
0%