Yeni Üyelik
52.
Bölüm

♡52. Bölüm♡

@mavii_bulutt345

"Benden kaçtın Tuğkan, mesafelerce uzağa gittin. Seninle aramda her zaman mesafeler oldu ama mesafelere rağmen iki kalbin aynı ritimde çalabileceğini öğrettin bana."

 

Dünya dönmeyi bırakmıştı, nefes alamıyordum sanki. İçine sığamayacağım kadar küçük bir odanın içinde hapistim, kaçacak yerim yoktu.

 

Titreyen ellerimi birbirine bastırdım. Şu an ağlamanın sırası değildi. Levent Bey'in sözleri onaylanmıştı ve artık sona yaklaşmıştık. Biraz dişimi sıkmam beni dönüşü olmayan bir yoldan kurtarmaya yetecekti.

 

"Biz kalkalım artık," diyen Levent Bey'in sözlerini çevirince ayaklandık. Her iki tarafta tokalaşarak masadan uzaklaştı. Şimdi hep birlikte asansöre doğru ilerliyorduk.

 

Önden Levent Bey ve Tuğkan asansöre girince biz Hande Hanım ile arka tarafa geçtik. Hande Hanım'ın bakışlarını başını bana doğru çevirerek bakmasından; Tuğkan'ın ise asansörde bulunan aynadan arada sırada bana bakmasını hissedebiliyordum ama hiçbir tepki vermedim. İstediğim tek şey buradan, bu ortamdan ve en önemlisi de Tuğkan'dan olabildiğince uzağa gitmekti.

 

"Yorgun gibisin?" diye fısıltı ile soran Hande Hanım ile birlikte eğdiğim başımı kaldırdım. Ona cevap verecek iken tam da karşımda olan aynadan bana bakan Tuğkan ile göz göze gelince bakışlarımı kaçırdım.

 

"Sadece uçak beni biraz yormuş," Bu onu başımdan savmak için uydurup kurduğum bir cümleydi.

 

"Yorgun değil de üzgün olduğun çok belli Çağla, istersen..."

 

"İstemiyorum," diyerek hızla lafını kestim. Kestiğim cümlesinin devamını getirmek benim için zor değildi. Öte yandan ona, "Nişanlanacağınız adamla bir geçmişim var. Bu geçmiş beni öyle yıprattı ki yorgunluğum bu yüzden," diyemezdim. Belki tavrım sert ve yakışıksızdı ama ruhen bu konuşmaları kaldıracak vaziyette değildim.

 

"Peki, sen bilirsin," diye mırıldandı. Daha deminki enerjik sesi şimdi kısık ve solgundu. Onu üzdüğümü anladım ama kendi dertlerimden ona üzülebilecek halim yoktu.

 

Asansör, odalarımızın bulunduğu katta durunca müsaade isteyip hemen odama kaçtım. Kapıyı kapatarak sırtımı kapıya yasladım. Onun için olan mücadelem, burada noktalanmıştı, daha fazla devam edip mücadele etmemin bir anlamı yoktu.

 

Yere çökünce kollarımı dizlerime sardım. Baştan başlayarak neyin yanlış gittiğini düşünmeye başladım. Hayatımın neredeyse tamamı gözümün önünden geçerken tek tek her anımı analiz ettim. Bir sorun bulmaya çalıştım ama yoktu. İkimiz de haklıydık ve bir köprüdeki iki keçi gibi birbirimize müsaade etmiyorduk.

 

Telefonuma mesaj gelince açtım. Tuğkan'dan geleceğini beklemiyordum ama yine de okuyup cevap verdim.

 

Gizli Çocuk: Masada kötüydün, iyi misin?

 

Çağla: Beni neden dibinde tutuyorsun Tuğkan? Bana daha fazla acı çektirmek için mi?

 

Çağla: Hande Hanım ile nişanlanman beni kıskandırmak için mi?

 

Gizli Çocuk: Bunun hesabını sana verecek değilim, değil mi?

 

Bunun hesabını elbette bana verecek değildi, benimle birlikte olmadığı için istediği ile istediğini yapabilirdi. Tek sorun, bunu benim önümde yapıyor olmasıydı çünkü bizim mazimiz vardı. Buna rağmen yapıyor olması canımı yakıyordu.

 

Gizli Çocuk: Seni dibimde tutmaya çalışmıyorum Çağla, öyle olsaydı aramızda odalar kadar mesafe olmazdı. buna izin vermezdim.

 

Çağla: Buna izin verdin ama. Benden kaçtın Tuğkan, mesafelerce uzağa gittin. Seninle aramda her zaman mesafeler oldu ama mesafelere rağmen iki kalbin aynı ritimde çalabileceğini öğrettin bana.

 

Gizli Çocuk: Demekki öğrenememişsin Çağla, öğrenmiş olsaydın şu an bu halde olmazdık.

 

Çağla: Beni suçlamayı bırak artık. Her zaman senin yüzünden engeller oldu ikimizin önünde, gittin kaçtın benden. Beni seviyorsun ama hâlâ daha benden kaçıyorsun. İkimizi de yıprattığının farkında değil misin sen?

 

Gizli Çocuk: Bizi yıpratan sendin Çağla, ben senden kaçtıysam bunun sebebi sensin.

 

Çağla: Kalbimi kırıyorsun Tuğkan. Ben hiçbir şey yapmadım anla artık şunu!

 

Gözlerim dolu doluydu. Bünyemin dengesini bozuyordu tavırları ve sözleri ama yine de devam edip pes etmemeliydim.

 

Çağla: Hâlâ daha senin yüzünden yıpranıyoruz.

 

Gizli Çocuk: Korkuyorum anlasana. Kolay zamanlar geçirmedim ben!

 

Gizli Çocuk: Her neyse, sana açıklama yapmak zorunda değilim.

 

Her neyse, sana açıklama yapmak zorunda değilim.

 

Gözlerim bu cümlede uzun uzun dolandı. Yanağıma doğru bir gözyaşı yuvarlandı yavaşça ama içimdeki bu ateşi onun söndürmeye gücü yetmeyecekti.

 

Çağla: Ben, ruhumu kendi içimde öldürdüm ve bunun sebebi sensin.

 

Şu an bunu yazıyor olmam belki de saçmaydı ama sağlıklı düşünecek kadar da kendimde değildim.

 

Gizli Çocuk: Hepimizin sonu ölüm değil midir zaten?

 

Çağla: Öyle ve benim ölümüm çok yakında olacak.

 

Gizli Çocuk: Çağla, ne demek bu?

 

Mesajını sadece okuyup geçtim. Ayağa kalktım. Artık bitmişti her şey, biz bitmiştik. Benim için bundan sonra yaşamanın bir anlamı olmayacaktı ve kendime söz verdiğim gibi ondan vazgeçtiğim an her şeyden ve herkesten vazgeçecektim.

 

Yavaş adımlarla ilerleyip yatağıma oturdum. Yeterince acı çektiğim için bu sefer acı çekmek istemedim. Bu sefer bu acıyı da kaldıramazdı. Elimde bulunan bütün ilaçları avucuma doldurup bir yudum su eşliğinde mideme indirdim. Ardından yatağa uzanıp gözlerimi kapattım. Şimdi tek yapmam gereken şey, kendimi ölümün kollarına bırakmak olacaktı.

 

Artık benden bu kadardı ve artık annemi bunca yılın ardından ilk defa görebilecektim...

 

Loading...
0%