@mavii_bulutt345
|
Ceylin, elini güzelce yıkadı ardından da havlu ile kuruladı ve annesinin onu beklediği odaya doğru adımladı. Küçük kız okuldan gelmiş, Melek Abla'sı ile hasret gidermiş ve ardından da annesi Derin üzerini çıkarmasına yardım etsin diye onun yanına doğru gidiyordu. Genç kadın kızının at kuyruğu yapmış olduğu saçını açtı ve yanağını öptü, ardından da kokusunu içine çekti. Kızı, ona bu dünyadaki cenneti var ediyordu ve o da bundan mahrum kalmayarak kızını öpüp koklamaya doyamıyordu.
"Hadi gel, üzerini çıkartalım kızım," dedi ve onun üzerindeki kazağı eteklerinden tuttu. Küçük kız sadece başını salladı ve annesine uydu. Kollarını yukarı kaldırdı ve bedeninden ayrılan kumaşı izledi. Derin, kızının en sevdiği kazaklardan birini seçmişti onun için. Eline aldığı kazağı kızının başından geçirdi ve düzeltti. "Benim kızım ne güzel oldu böyle?" dediğinde onun karnını gıdıkladı ve kızının dudaklarından dökülen kıkırtılar mutluluğuna mutluluk kattı.
"Ya anne," diyen küçük kız gülmeden de duramıyordu. Derin onun burnunu iki parmağının arasına alıp kıstırdı. "Hadi mızmızlanma, daha üzerini çıkartacağız sonra da yemeğe geçeceğiz," dedi, azarlamıyordu kızını. Bunu gerekmedikçe yapmazdı, sadece hızlı olması için onu uyarıyordu. Melek Hanımlar yemeğe başlamak için onları bekliyordu, daha fazla onları bekletmeyi istemiyordu genç kadın.
Sabah kızına giydirdiği kırmızı renkli olan eşofmanı çıkardı ve gördükleri karşısında ne olduğunu anlayamadı. Demin yaşadığı mutluluk duygusu yavaş yavaş bedenini terk ederek ondan uzaklaşıp gidiyordu sanki.
Genç kadın gergince yüzünü sıvazladı. Kızının bedeninde görmüş olduğu morluk ile karışık kızarıklıklar hem korkmasını sağlıyor hem de elinin ayağına dolaşmasına vesile oluyordu. Sakin kalmaya çalışarak, "Bunlar nasıl oldu bir tanem?" diye sordu ve onu korkutmamaya çalışarak sesini oldukça alçak ve sakin tutmaya çalıştı.
Küçük kız annesinin sorusu üzerine bedenindeki kızarıklıklara baktı. Omzunu silkeledi ve annesiyle göz göze gelerek onun sorusunu cevapladı. "Bilmiyorum ki, oyun oynarken düştüğümde oldu galiba," diyerek cevap verdi. Bunun nasıl olduğunu hatırlamıyordu ve cevap olarak aklına bu geliyordu.
Genç kadın da onun bu sözleri üzerine başını salladı sadece. Kızının bacağını elleri arasına aldı ve çevirerek iyice kontrol etti. Bacağındaki yer yer kızarıklıkların sebebinin bu olabileceğine kanaat getirince ayaklandı. "Ben sana krem getireyim anneciğim, sen de beni bekle burada," dedikten sonra odasına yöneldi. Yatağının yanında bulunan dolabın çekmecesini açarak eline merhemi aldı ve kızının odasına geçti. "Bak bu senin yaralarına iyi gelecek kızım," dedi ve kapağını açtı.
İşaret parmağına sürdüğü kremi kızının bacağına değdirince küçük kız acı ile bacağını çekmeye çalıştı. Canı acıyor, kremin yaydığı soğukluk içini ürpertiyordu. "Canın mı acıdı?" genç anne sorusunu sorar sormaz parmağını çekti. "Evet," cevabını da alınca dudaklarını birbirlerine bastırdı. Kızıyla göz göze geldi. "Ama anneciğim bu senin için gerekli, yaralarının iyileşmesi lazım," dedi ve onu ikna etmeye çalıştı. Canını bile isteye yakmadığını söyleyerek onun güvende olduğunu hissetmesini istiyordu.
Küçük kız annesine güvenle baktı. Her zaman canını bile isteye yakmadığını ve bundan sonra da yakmayacağını bildiği için canı acımasına rağmen annesine engel olmamak için sesini bile çıkartmadan bekledi. Genç kadın kremi sürdü ve iyice yaydı. Yavaş hareketlerle ve okşayarak kremi yaydı, yaptığı iş bitince de kremi kapattı.
"Bak yarın görürsün. Bu yaraların izi bile kalmayacak," dedi ve gülümsedi. Kızına kıyamıyordu. Onun saçının tek bir teline gelecek zarar karşısında elinden gelenin en fazlasını yaparak kızını her şeye rağmen korurdu.
"Hadi artık," dedi ve ayaklandı. Ona elini uzatıp tutmasını bekledi. Ceylin avcunu annesinin elinin içine hapsedince ikili mutfağa geçti. "Hoş geldiniz," diyen Melek Hanım, Eylül ve eşi Mustafa Bey için servis yapıyordu.
"Hoş bulduk," dedikten sonra masadaki yerlerine geçtiler. Melek Hanım ve Mustafa Bey masanın uçlarına, karşılıklı olacak şekilde, otururlardı. Derin'de Ceylin'e yemeğinde yardım edebilmek için onun sol tarafına geçerdi. Eylül'de Derin'in yanındaki yerini alınca yıllardır devam ettikleri düzen bozulmamış olurdu.
"Bugün size tavuklu çorba yaptım," diyen Melek Hanım Ceylin'e gülümsedi. Onun isteği üzerine yapmış olduğu çorbayı ilk önce ona uzatınca küçük kız kocaman gülümsedi. Bu çorbayı seviyordu küçük kız, okulda da bir arkadaşı konuşmanın arasında geçirince büyük bir istekle istemişti Melek Abla'sından.
"Heyo," diyerek son harfi uzatan Ceylin hemen kaşığını eline aldı. Sıcak olan çorbayı, Melek Hanım onun içebileceği sıcaklığa getirmişti. Bu yüzden küçük kız kaşığını daldırarak hızla yudumlamaya başladı. "Yavaş ol, boğulacaksın," diye gülen Derin onun önüne gelen saçlarını arkaya doğru savurdu.
"Teşekkürler Melek Abla," diyerek ona uzatılan kâseyi alan Eylül bir yandan da Ceylin'in durumuna gülüyordu. "Önünden kimse almayacak," diyerek ona sataşsa da küçük kız omzunu silkeleyerek cevabını vermiş oldu. Ağzı dolu olduğu için konuşmaya hali yoktu.
Neşe ve sohbet içinde geçen akşam yemeğinin ardından Melek Hanım ve Eşi Mustafa Bey evlerine, yani Derin'lerin evinin hemen yanında bulunan, geçmişti. Kalan üç kişi de salona geçip oyun oynayarak zaman geçiriyordu. Melek Hanım gitmeden önce etrafı toparladığı için zamanları onlara kalmıştı.
"Ya hayır hile yaptın," diyerek söylenen Eylül dudaklarını büzdü. Ortaya koydukları sehpaya elindeki kartları bırakarak Derin'in elindekilere uzanınca genç kadın kendini geriye doğru çekti. "Hayır yapmadım," diyen Derin gülmemek için kendini tutuyordu, arkadaşı onu yakalamıştı ama itiraf etme niyetinde değildi. Son eli oynuyorlardı çünkü Ceylin'in yatma vakti gelmişti. Sadece Eylül'ü geçebilmek için bunu yapmıştı zira şu an berabere kalmışlardı, son zamanlarda yenilen genç kadın bir kere olsun kazanmayı istiyordu.
Eylül yerinde dikleşti. Kaşları farkında olmadan çatılmıştı. "Neden kartlarını göstermiyorsun?" diye soran genç kadına cevabı yoktu. "Göstermiyorum işte," diyerek konuyu değiştirme girişimi Eylül yüzünden sonuçsuz kaldı. "Hile yapmamış olsaydın gösterirdin Derin, çok hilecisin," dedikten sonra ona dilini çıkardı ve kollarını kazandığı zaferin vermiş olduğu coşku ile göğsünün hemen altında bağladı.
Derin de onun gibi kartlarını ortaya bıraktı. "Ya tamam hile yaptım," diyerek itiraf etti. "Ne yapayım son zamanlarda hep sen kazanıyorsun. Ben de hile yapmadan kazanamıyorum ki," dediğinde onu dinleyen Ceylin ve Eylül kahkahalarını tutamadılar. "Savunman kabahatinden büyük," diyerek ona takılan Eylül, Ceylin'in elinden kartları alarak kutusuna yerleştiriyordu.
Derin umursamazca omzunu silkelerken genç kadın kahkahasını bastırmak için dudaklarını birbirlerine bastırdı. Ceylin'in yorgunca dolaşan mavi gözlerini ve kapandı kapanacak olan göz kapaklarını görerek konuştu, "Hadi sen git dişlerini fırçala kuzum," diyerek ona seslenince küçük kız başını salladı. Derin'de onunla birlikte kalkınca kızının elinden tuttu. Ceylin her ne kadar merdivenlerden tek başına iniyor olsa da onu yalnız bırakmayı istemiyordu.
"Sen yatmayacak mısın?" diyerek arkadaşına soran Derin yukarıdan ona bakıyordu. "Yok ben buraları düzelteyim, hem bakmam gereken birkaç dosya var. Biliyorsun elim biraz kalabalık," dedikten sonra kutunun kapağını kapattı ve bardağın dibinde kalan meyve suyunu kafasına dikti.
"Tamam o zaman sana kolay gelsin," dedikten sonra Ceylin Eylül Abla'sına yönelip yanaklarından öptü. "İyi geceler," diyen Derin ile birlikte yukarı çıkan kızın arkasından bakan Eylül ayaklandı ve işlerini halletmeden önce ortalığı düzeltip topladı.
....
Hava soğuk ve rüzgarlıydı. Soğuk hava etrafı ele geçirmiş, insanları üşütmeye yemin etmiş gibiydi. İnsanların sıcacık bedenlerini rahatsız ederken onların da elinden sadece kabanlarına sıkı sıkı sarılmak geliyordu.
Rüzgâr yüzünden sallanan ağaçlar, havada çınlanan uğultuyla birlikte bir ritim tutturmuşçasına hareket ediyor, ortaya çıkan hoş manzara ise bakan bir insana sallanan bir beşiği anımsatıyordu. Dün akşam yağmur yağdığından her taraf ıpıslakken şubat ayı kendini insana hissettiriyordu.
Derin, arabasından inmeden önce yan koltuktaki çantasını aldı eline. Sonra da çantasını omzuna taktığında sağ eliyle arabasının anahtarını, arabasını çalıştırmak için taktığı delikten çıkarttı.
Kapısını açtığında dışarı çıktı ve arabasını elindeki anahtarla kilitledi, ardından cebine koyup yavaş adımlarla şirkete doğru yürümeye başladı.
Kış aylarında olmalarından ötürü giydiği botu, bordo renkli ve kalın topukluydu. Derin'in botu, ayağıyla her defasında yere bastığında tok bir ses çıkartıyor, bu ses ise Derin'in kulağına doluyordu. Genç kadın, ritmik bir şekilde gelen tok sesle birlikte tebessüm etti.
Elleri, soğuk havadan korunmak için kabanının ceplerindeyken Derin, gece yağan yağmur yüzünden yerlerde oluşan su birikintilerine basmamaya gayret ediyordu.
Üzerindeki mor kabanının düğmeleri ilikli değildi ve etrafın derecesi yüzünden bir titreme almıştı incecik bedenini. Bu durum yüzünden adımları hızlanırken kapıdaki güvenlik görevlisi onu görerek saygısından ötürü ayağa kalktı ve önündeki açık olan iki düğmesini iliklerken, "Günaydın Derin Hanım," diyerek ona selam verdi ardından da gülümsedi.
Derin hafifçe ona gülümsedi. "Günaydın, kolay gelsin," diyerek şirketin içine girdiğinde içerinin sıcağı sayesinde ısınmaya başladı, dışarının soğuğu yüzünden üşüyen vücudu. Mavi gözleri etrafta dolaştı. Herkes ya bir masadan diğer masaya koşuşturuyor ya da masalarında, dosyalardan oluşan koca bir yığının arkasında kaybolup harıl harıl çalışıyorlardı.
Genç kadın, seri adımlarla ilerleyip asansöre bindi. Odasının bulunduğu katın düğmesine bastı. Beklerken istemsizce alışkanlık haline getirdiği için asansörün sayılarına takılı kalan mavi gözleri, açılan kapıyla birlikte kırmızı ışıklı sayılardan ayrıldı. Daldığı için asansörün dururken çıkardığı ses, onu kısa bir an için korkuturken odasına geçti seri adımlarla birlikte.
Üzerindeki kabanı ve çantasını askıya astığında, açık kahverengi olan saçlarını ördü ve sol kolundaki lastik tokayla saçlarını sıkıca bağladı. Masasının başına geçmeden önce odasının sağ tarafında kalan beyaz cam kapaklı dolaba ilerledi. Mavi ve ona lazım olan dosyayı eline aldığında masasına oturdu. Elindeki mavi dosyayı açtı ve odaklanarak işlerini ilk günkü gibi hevesle yapmaya başladı.
Bölüm ithafı: Minaleyn ve Ssssssssssssuu
Merhabalar efendim :)
Aslında bu bölüm kitapta yoktu fakat gelen bir eleştiri ile yazdım. Eleştiri şuydu; Derin'in dikkatli birisi olup bulguları görememesi ve olayların çok çabuk gelişmesiydi. Bunu oturup düşündüm ve hak vererek bu bölümü kaleme aldım.
Giriş kısmı olduğu için kısa oldu, diğer bölümlerimiz daha uzun :)
Kendinize çokça iyi bakınız^^
26.12.2022
|
0% |