@mavii_nehir
|
"evet abi kendime dikkat ediyorum" oğuz abimin hafif endişeli sesi bir yandan içimi yumuş yumuş yapsa da bir yandan da yerlere yatıp kahkahalarla gülme isteğine neden oluyordu. üniversite sınavını kazandıktan sonra türkiyenin en iyi üniversitelerinden birine girmiştim ve burslu olarak Paris'te okuma fırsatı yakalamıştım abilerim ilk başta bu konuda emin olamasalarda en sonunda beni buraya yollamışlardı. Dünyadan korkmamayı öğrenmiştim buradayken, paris o kadar güzeldi ki okulum yokken sürekli yeni yerler keşfediyordum. yine de aylardır ailemden ayrı kaldığım için bir tarafım hep buruktu ama bu hasret bugün bitecekti, bir yandan oğuz abimle konuşurken bir yandan da alaz abimin geçen sene doğum günümde hediye ettiği arabayı sürerek ailemin yanına gidiyordum. gelişimi kimseye söylememiştim onlara sürpriz yapacaktım. "çok özledim seni mirayım" dudaklarım acı bir tebessümle kenara kıvrıldı bende onları çok özlemiştim. "keşke tatil iptal olmasaydı" aslında iptal olmadı abi demeyi öyle çok istedim ki son anda tuttum kendimi, bu kadar sabretmiştim. "keşke abi" evlerine geldiğimde arabayı bahçeyi park edip arabadan indim. "eve mi geldin güzel kızım" görmeyeceğini bilsemde başımı salladım. eve gelmiştim, evime dönmüştüm. kapıya ilerlediğimde tam kapının önünde durdum. telefonunun ucunda benden cevap bekleyen abimi yanıtsız bırakarak kapıyı çaldım. "bir dakika güzelim, bize de birisi geldi" abimin alayla hafif güldüğünü duyduğumda içimde ki heyecan büyüdü adım seslerini duydum, ardında kapı açıldı ve bir elinde telefonu ile bana şaşkınca bakan babama kocaman gülümsedim "eve geldim abi" abim gözlerini kocaman açmıştı, dudakları aralanmıştı ama bir şey diyemiyordu. istemsizce gözlerim dolduğunda abim telefonu elinden düşürdü. "miray" resmen sesi tüm evde duyulduğunda hızla beni kolları arasına aldı. kollarım benden bağımsız bir şekilde boynuna dolandığında dudaklarımdan küçük bir kahkaha firar etti. "küçüğüm geldin" babama daha sıkı sarıldım. "geldim baba" yavaşça benden ayrılarak yüzümü avuçları arasına aldığında gülümseyerek defalarca yanağımdan öpmeye başladı. küçük kahkahalarım evi dolduruyordu. biraz sonra ayrıldığımızda abim sahte bir kızgınlıkla kaşlarını çattı. "demek bana oyun oynadın küçük" yaramazlık yapmış küçük bir çocuk gibi güldüğümde abim saçlarımı karıştırdı. "ceza olarak bu gece benimle uyuyacaksın" gülerek başımı salladığımda beni yeniden kendine çekip sarıldı. "herkes dışarıda gel onlara sürpriz yapalım" neşeyle başımı salladığımda birlikte eve girdik. koltuğa oturduğumuzda abim beni kendine çekti. güvenli kollarının arasında neşeyle otururken televizyonu açtım. en sevdiğim çizgi filmlerden birini açtığımda abimin dudaklarından küçük bir kıkırtı çıktı. yine de bir şey söylemeden benimle birlikte televizyon izledi. çizgi film bittiğinde esneyerek kollarımı abimin boynuna sarıldım, "abii acıktımm" küçük bir çocuk gibi dudaklarımı büzerek abime baktığımda dudaklarından hafif bir kahkaha çıktı büyük elleri yanağıma ulaştığında neşeyle yanağımı sıktı. "acıkmış mı benim meleğim" alnıma öpücük kondurduğunda her hareketi beni daha da şımartıyordu "abilerin en yakışıklısı" dedim tatlı tatlı, ne dersem diyeyim abimin dudaklarımın arasından çıkan en ufak şeyi bile kabul edeceğini zaten biliyordum yine de ona nazlanmayı çok seviyordum. Abim gözlerini hafif kısarak yüzüme gelen saçlarımı nazikçe geriye çekti "yağcılık yapma güzelim söyle bakalım ne yiyelim" heyecanla bağdaş kurarak oturdum "pariste patatesli hamburger yemekten bıktım bence adam gibi bir hamburger yiyelim" abim kahkaha atarak başını salladığında küçük bir çocuk gibi sevinmiştim. telefonundan yemek uygulamasını açtığında ona yaslanarak yemek siparişimi seçmeye çalıştım. biz abimin telefonunda yemek seçmeye çalışırken dış kapının açılma sesini duyduğumda heyecanla başımı kaldırdım, antreden alaz abimin ve miraç'ın tartışır gibi son derece bağırarak konuşmasıyla daha da heyeanlandım. Tartıştıkları konu yine maçtı, miraç futbol oynamaya başladığından beri neredeyse her hafta sonu alaz abimle halı sahaya gidiyorlardı ikisi de içeri girdiğinde dudaklarım büyük bir mutlulukla kenara kıvrıldı ikisi de beni gördüğü an elindeki eşyaları yere düşürmüşlerdi, şok olmuş şekilde bana bakıyorlardı. oğuz abim arkamda gülüyordu. "şoka girdiler" gülerek kalktığımda yanlarına gittim. resmen ikisi de hiç hareket etmiyordu bir alaz abime bir de miraça baktıktan sonra gülerek elimi önlerinde salladım. "canım ailemm" ikisi de şoktan çıkıp bana sarıldıklarında gülerek ikisine de sarıldım "numaracı" alaz abim saçlarımdan öptü "tamam tamam boğdunuz kızı" babam dünyanın en büyük kıskançlığı ile beni kollarının arasına çektiğinde gülümsedim. "ne zaman geldin sen" tam miraç'a cevap vermek için ağzımı açmıştım ki beni yine soru yağmuruna tuttu "niye bize haber vermediniz? okulun hani tatil değildi? uçak-" sözünü kesmek için alaz abim gülerek elini miraçın ağzına bastırıp susturdu."miraç tamam yavaş" gülerek saçlarından öptüğünde alaz abimin elini itip kollarını belime doladı ve beni etrafında döndürdü "çok özledim seni" küçük bir çocuk gibi gülerek kollarımı boynuna doladım. "bende seni çok özledim" alaz abim ve oğuz abim sahte bir şekilde öksürdüğünde gülerek onlara baktım. "yani hepinizi çok özledim" ikisi de gururlu anne gibi başlarını salladığında miraç beni sırtına aldı "şimdi canım abilerim, ikiz olmak büyük bir ayrıcalık olduğu için ben canım ikizimle odaya çıkıyorum dedikodu yapacağız lütfen bizi rahatsız etmeyin" abilerimin itiraz etmesine bile izin vermeden sırtında yukarı çıkmaya başladık, "yemekler gelince aşağı inin" oğuz abim arkamızdan bağırdığında ikimizde onu onaylayan sesler çıkardık. Miraç'ın odasına girdiğimizde çuval gibi beni yatağa bıraktı, "burada kal küçük hanım duş alıp geliyorum" başımı salladığımda odasında ki banyoya gitti. o içeri gittikten birkaç dakika sonra cebimdeki telefon titredi. kimin mesaj attığını aşağı yukarı bildiğim için gülerek telefonu cebimden çıkardım. tamda tahmin ettiğim kişi mesaj atmıştı. 💖: vardın mı? mesajına hafif tebessüm ettim, eve geri dönmek her ne kadar aileme kavuşmak olsa da tatil boyunca ondan uzak kalmak üzülmeme neden olmuştu ben: evet sevgilim, birkaç saat oldu ben: üzgünüm sana yazmayı unuttum 💖: kalbimi kırdın güzel gözlüm 💖: nasıl karşıladılar sevindiler mi? ben: dönünce gönlünü alacağıma söz veriyorum ben: hemde çok ben: gerçi daha denizi ve tuna abimi göremedim 💖: gelirler akşama, bana yazmayı unutma zaten çok özledim seni dudaklarım kenara kıvrıldığında kalpli emojilerle dolu uzun bir mesaj attım. ben: oğluşum ne yapıyor bir süre mesaj atmadı, birkaç saniye yazıyor ifadesi çıktığında beklemeye başladım. kesin küçük tatlı oğluşuma bakamamıştı. oflayarak mesaj atmasını beklediğimde kapı açıldı. miraç ıslak saçları ve nane aromalı kokusuyla yanıma gelmişti. kendini yanıma attığında benim gibi bacaklarını duvara yasladı. telefonumu gösterdiğinde gülerek telefonu kapattım "vardın mı diye yazmış" gülerek telefonumu alıp şifreyi girdi. mesajları okumaya başladığında neşeyle ayaklarımı salladım. "ooo eniştemize bak, merak etmeler vardın mı demeler" bir süre daha mesajları okuduktan sonra birden kahkahalara boğulmuştu "mirayım oğluşun şeyy" hızla telefonu alıp mesaj baktım. Alp oğluşumun resmini atmıştı. Oğluşum battaniyenin altında üzgün bir ifadeyle yatıyordu, resmen oğluşum depresyona girmişti 💖: (resim) 💖: aşkım valla açıklayabilirim 💖: ben hiçbir şey yapmadım miraç yanımda kahkahalar atmaya devam ediyordu. "yalnız enişte yusuf yusuf oldu" gülerek tepindiğinde başına yastık fırlattım. 💖: aşkım? 💖: bu sessizliğinden korksam mı? titreyen telefonuma baktım. oflayarak derin bir nefes aldım ben: resmen oğluşumu depresyona soktun 💖: benim suçum yok ofladım, miraç telefonu alıp bir şeyler yazdıktan sonra kenara koydu. "evett gelelim okul dedikodularına" gülerek yastığın birini kucağıma aldım. miraçla bazı geceler görüntülü konuşur saatlerce sohbet ederdik. yine de ne zaman buluşsak dedikodu yapmaya bayılırdım okulda ve pariste olanları anlatırken kapı tıklatıldı. oğuz abim kafasını içeri uzattığında ona baktık "hadi bakalım ikizler yemek vakti, tuna ve denizde geldi" heyeanla kalktım. koşarak aşağı indiğimde miraçta peşimden koşuyordu merdiven başında bekleyen tuna abimin üstüne atladığımda gülerek kollarını belime doladı "minik kuş" yanağımdan sıkıca öptüğünde daha sıkı sarıldım. deniz abim beni kapışonlumdan tutup geriye çektiğinde ona baktım. "alayım ben onu abicimm" sıkıca bana sarıldığında gülerek bende ona sarıldım. "sonunda geldin kız, bu delilerin arasında bıraktın beni ya" hafif kahkaha attığımda oğuz abim bağırdı "hadii yemekler soğudu" deniz abim söylenerek içeri gittiğinde hepimiz masaya oturduk. "hamburgeri çok özledimm" iştahla yemeye başldığımda hepsinin gülerek bana baktığını fark ettim gülerek karşımda oturan deniz abime patates fırlattım. "ya gülmeyin" hepsi suçlu gibi ellerini kaldırdı. birlikte sohbet ederek yemeğimizi yemiştik. konu ne zaman alp'le olan ilişkime gelse hepsinin gözlerinden ateş çıkıyordu yine de sormaktan vazgecmiyorlardı yemekten sonra miraç, deniz abim ve benim ısrarlarım sonucu bir klasik olan Harry Potter serisini izlemeye başladık. neredeyse güneş doğana kadar 4 filmi izlemiştik, ben ne kadar biraz daha izlemek için ısrar etsemde kabul etmemişlerdi. bunun bir diğer sebebide gözümden akan uyku olabilirdi. oğuz abim beni kucağına aldığında uyku sersemi başımı omzuna yasladım. "sizde çok durmayın yatın, yarın pikniğe gidiyoruz" heyecanla gülümsediğmde herkes iyi geceler dedi ve yukarı çıktık. oğuz abimin rahat yatağına uzandığımızda oğuz abimde kendini yanıma atıp sıkıca bana sarılmıştı. "kardeşlerin en güzeli" yanağımdan öptükten sonra beni göğsüne çekti. "abi yazın alp bizde kalabilir mi?" oğuz abimin bedeni sinirle kaskatı kesilmişti. ofladı tam ağzını açmıştı ki sustu ardından sahte bir şekilde gülümseyerek başını salladı. "gelsin tabi ya" onun bu kıskançlık kokan sesi kahkaha atma isteğine neden oldu. "hadi uyu düşünme sen şimdi onu" hafif kıkırdayarak başımı boynuna gömdüm. gözlerim saniyeler içinde uykuya dayanamayıp uyuyakaldım. ... Gözlerim kendiliğinden aralandığında saat sabaha karşı 4'tü, yanımda huzurla uyuyan oğuz abim belime sıkıca sarılmıştı Yavaşça kollarının arasından çıktığımda biraz huysuzlansa da uyumaya devam etti. Yavaş adımlarla odadan çıktım. Aşağı inip koltuğa uzandım. Uyuyamayacağımı biliyordum, arada böyle olurdu ve ben en sevdiğim diziyi uykum gelene kadar izlerdim Kendi netflix hesabıma girip 'house' dizisini açtım. Kaldığım bölümden devam ederken koridorun ışığı yandı. Diziyi durdurup oraya baktığımda tuna abim birkaç hafta önce kestirdiği saçlarını karıştırarak geliyordu "Minik kuş ne yapıyorsun bu saate" yanıma gelip aynı benim gibi koltuğa uzandı "vayy abimle aynı diziyi izlerim diyorsun" gülerek başımı göğsüne yasladım "Abime benziyorumm" saçlarıma küçük öpücükler bıraktı "demek bu gece abi kardeş dizi izliyoruz" kenarda ki battaniyeyi üstümüze örttü "aç bakalim" heyecanla diziyi açtım birlikte izlemeye başladı
-SON- |
0% |