Yeni Üyelik
16.
Bölüm

15. Bölüm- Aşkadaşım

@mavimelek

 

İnsan bilmez kimi seveceğini. Ne zaman ve neden seveceğini de bilmez. Yanlış ya da doğru kişiyi de. Bazen gözü kör olur kalbinin, uzun zamandır sevdiğini de bilemez. Farkına varmaz kendisinin. Sonra aydınlanır kalbi. Sonra, kendine gelir. Tam anlamı ile gelir. Hatta sevince, her şey çok güzel gelir.

 

 

Hyunjin, kaptırmıştı kendisini Alya'ya. Çok önceden adım adım planına giderken, aslında adım adım kendisine gidiyordu. Kendi içine. Özüne. Bang Chan, ilk gördüğü günden beri Alya'ya kaptırmıştı kalbini ama adını hala koyamamıştı. Belki de adını koymaya henüz cesareti yoktu. Evet seviyordu ama Anka' nın tavırları nedeniyle haykıramıyordu. Haykıracak kadar çok seviyordu. Seungmin kendisinin farkına varamamıştı hala. Ama kalbi farkındaydı. Kalbi nereye gitmesi gerektiğini ona gösteriyordu. Belki uzun bir yol olacaktı bu ama doğru yoldu onun içi. Changbin'in niyeti şımarık bir kızı terbiye etmekte olsa, kendi kalbini terbiye edemiyordu henüz. Sevginin yerini bilen elbette yok. Ama Changbin, yerini bulmuş gibiydi. Sadece sevilen farklı bir yerdeydi. Felix'in kalbinde bebek hisler vardı daha. Büyümesi için biraz daha zaman gerekiyordu. Biraz daha Hazel belki de. Jeongin, hayata döndürmeye çalışıyordu bir kalbi kendince. Ama o kalbin yörüngesine girmişti bile. Dolanıp duruyordu etrafında minik adımlarla. Oysa kendisi de birilerinin yörüngesi olmaktaydı. Han, ise hoşlanmaktan ileri geçmiş durumdaydı. Çok da ilerisi, çok daha ötesi. Sevgi. Sevgi yolu değerliyi. Güzeldi. Mutluluk vericiydi. Herkes bir yoldaydı ama aralarından biri sadece biri henüz yolun başındaydı.

 

 

Minho. Aslında yolu ortalamış sayılırdı. Ama kabul edene kadar yolun başında sayılırdı. Duyguları, kalbi, beyni ve vücudu aynı anda hareket edene kadar o yolun hâla başındaydı. Ama saklamaya çalıştığı duyguları artık kendini göstermeye başlayacaktı. Artık kalbini dinleme zamanı gelmişti onun için.

 

 

Okçuluk çalışmaları ara vermeden devam ediyordu okulda. Seçil Öğretmen kızlarla her zamankinden daha çok ilgileniyordu çünkü elemeler başlamak üzereydi.

 

 

Seçil Öğretmen:- Aferin kızlar. Böyle devam. Atışlarınız çok iyi.

 

 

Mira:- Şu elemeleri bi geçsekte yolumuza baksak artık. Heyecanından kurtuluruz en azından.

 

 

Ekin:- Bence de.

 

 

Ceylin, Bahar'a fısıldıyordu.

 

 

Ceylin:- Söyleyeyim mi Jung İl ve Yuta'ya ne yaptığını? Seçil Öğretmen bilsin mi?

 

 

Bahar:- Söylersen daha kötüsünü yaparım.

 

 

Ceylin:- Sen hiç akıllanmayacaksın değil mi?

 

 

Bahar:- Düşünmüyorum. Hem bilsen neden yaptığımı, bana teşekkür bile edersin.

 

 

Anka:- Nedenmis o?

 

 

Bahar:- Sapık onlar. Hem de rütbeli sapık.

 

 

Anka:- O senin erkekler üzerinde ki genel görüşün olmasın hanımefendi?

 

 

Mira:- Çocukları dövmek için, kendi kendine bahane uyduruyor işte.

 

 

Bahar:- Biliyordum zaten bana inanmayacağınızı.

 

 

Anka:- İnanmıyoruz tabii.

 

 

Bahar:- İyi, nerede sapık var gidin onları bulun o zaman.

 

 

Ceylin, birden ortaya atıldı.

 

 

Ceylin:- Seçil Hocam Bahar okulda ki erkekleri dövüyor!

 

 

Bahar:- İspiyoncu seni! Dedi ve ağzını kapattı hemen Ceylin 'in.

 

 

Seçil Hoca:- Doğrumu bu Bahar?

 

 

Bahar:- Yok hocam. Bir kaç kişiye şaka yaptım sadece.

 

 

Ceylin elinden kurtuldu.

 

 

Ceylin:- Yaa şaka. Merdivenden yuvarladığını da, şaka olsun diye mi yuvarladın yani?

 

 

Seçil Öğretmen:- Kızlar, lütfen okulda ki davranışlarınıza dikkat edin. Federasyondan ve bakanlıktan uyarı almanızı istemiyorum.

 

 

Bahar:- Tamam hocam. Dedi Ceylin 'e kötü kötü bakarak.

 

 

Anka:- Oh iyi oldu sana.

 

 

Bahar:- Mutlu oldun dimi. Şipici. Şipiciler!

 

 

Okula gelmişlerdi. Konuşarak sınıfa girdi kızlar. Erkekler çoktan sınıftalardı Han sınıftaki kızlarla Sohbet ediyordu. Etrafını sarmışlardı. Lena ona baktı.

 

 

Lena:- Maşallah kızlar da hiç rahat bırakmıyorlar Han Bey'i. O da halinden memnun gerçi. Sinir oldum.

 

 

Alya:- Yoksa Han'a karşı haaa?

 

 

Lena:- Tabiiki hayır. Daha doğrusu artık tabiiki hayır.

 

 

Ceylin:- Hani böyle kalbin filan çarpıyordu? Yani öyle şeyler söylüyordun.

 

 

Lena:- Artık yok. Hissetmiyorum.

 

 

Hazel:- Bence aranız düzelecek.

 

 

Han, Lena'yı gördü. Birazcık kırgındı ona ama kızlarla konuşurken toparlandı onu görünce.

 

 

Lena ise saçını savurup yerine geçti ve oturdu. Arkasından da diğer kızlar.

 

 

Lena, yerine geçerken sırasının altında eline bir şey değdi. Eğilip baktı. Bir kutu vardı.

 

 

Ekin:- O nedir?

 

 

Hazel:- Bi kutu var burada. Dedi ve çıkarıp masasının üzerine koydu.

 

 

Anka:- Bu sefer ki kim acaba?

 

 

Lena, kutuyu açtı ve baktı. Sonra yizünde tatlı bir gülümseme belirdi.

 

 

Lena:- Haaaannn!

 

 

Mira:- Ayyyy. Bak şu çocuğa.

 

 

Bahar:- Şu pirinç kekinden gına geldi artık bana.

 

 

Hazel:- Küstü diye düşünüyordun bak hala romantiklik peşindeymiş meğer. Senin için hem de.

 

 

Lena, pirinç keki kutusunu alıp Han'ın yanına geldi.

 

 

Lena:- Biraz konuşabilir miyiz?

 

 

Han, sırasından kalktı ve Lena ile beraber koridora çıktılar.

 

 

Han:- Arkadaşça konuşmak istedin sanırım.

 

 

Lena:- Yaaa hâla küs numarası mı yapıyorsun? Şapşal seni! Dedi ve omuzuna vurdu.

 

 

Han Lena'ya baktı. Şaşkındı.

 

 

Lena:- Yaa bak hâla. Bu kekleri sırama bırakarak küsmediğimizi imâ etmek istedin değil mi? Ben de zaten küsmemiştim ki sana.

 

 

Han:- Prinç keki mi?

 

 

Lena:- Evet. Sıramın altına bırakmışsın. Ama neden bu kez içine şiir koymadın ki. Yani hep yazıyorsun ya bekledim bir şiir.

 

 

Han'ın yüzü değişti o an. Lena'ya baktı.

 

 

Han:- Ama ama Lena, o kekleri ben...

 

 

Lena:- Şimdi de ben bırakmadım mı diyeceksin? Ya hadi artık Han!

 

 

Han:- O kekleri ben bırakmadım Lena.

 

 

Lena ciddileşti:- Ne?

 

 

Han:- Kim bıraktı bunu?

 

 

Lena:- Bilsem sen bıraktın diye sana mı gelirim?

 

 

O anda arkadan bir ses geldi.

 

 

:- Lena, demek kutuyu buldun!

 

 

Lena ve Han sesin geldiği yöne baktılar.

 

 

Taeyong:- Ben döndüm!

 

 

Han ve Lena birbirine baktılar. Evet Taeyong dönmüştü. Ve Lena'nın kalbini kazanmak için elinden geleni yapacaktı. Han'ın işi zordu bu saatten sonra ama güveesi gereken tek şey Lena'nın kalbiydi. Her ne kadar Lena'nın hisleri hakkında hiç bir fikri olmasada.

 

 

Han, Taeyong 'a bakıyordu kıskançlık ile.

 

 

Taeyong:- Sana sözüm vardı hatırladın mı? Dedi gülümseyerek.

 

 

Lena:- Hatırladım.

 

 

Han:- Kendini hatırlatmak zorunda mıydın?

 

 

Taeyong:- Anlamadım?

 

 

Han:- Anlamanı beklemiyorum zaten.

 

 

Lena:- Şeyy ben çok teşekkür ederim. Pirinç kekleri için.

 

 

Lena gülümsüyordu ama biraz da olsa bozulmuştu. Han'dan bekleniyordu o kekler. Han ise Taeyong 'a fena bakıyordu. Kıskançlık yükleniyordu.

 

 

Han:- Senden pirinç keki isteyen mi oldu?

 

 

Taeyong:- Bu Lena ile aramızda olan bir durum. Bundan sonra hep buradayım Lena. Bol bol görüşeceğiz. Dedi ve sınıfına gitti.

 

 

Lena, Han'a baktı.

 

 

Lena:- Sen aldın sanmıştım.

 

 

Han:- Lena ben...

 

 

Lena:- Boşver. Her zaman bana pirinç keki alacak değilsin ya. Aptallık ben de ki senden bir şey bekledim.

 

 

Han:- Beni herhangi bir arkadaş olarak gören sensin ve bu benim canımı sıkıyor. Suçlu olan ben miyim şimdi?

 

 

Lena:- Hayır sen değilsin. Suçlu olan benim. Suçumda bu kadar aptal olmak. Dedi ve elinde ki pirinç keki kutusunu Han'ın eline tutuşturup sınıfa girdi.

 

 

Han:- Taeyong. Önce adı vardı şimdi de kendisi.

 

 

Ders vaktiydi. Herkes derse odaklanmıştı.

 

 

:- Çocuklar, ders projeleri için sınıflarla karma gruplar oluşturacağız. Diğer sınıflardan arkadaşlarınız birazdan gelecekler. Bu sınıftan öğrenciler ile grup olmak isteyen bazı öğrenciler var.

 

 

Chan:- Kim bunlar hocam?

 

 

:- Örneğin Hyunjin ile grup olmak isteyen yüz tane kız öğrenci var.

 

 

Felix güldü:- Her zaman ki gibi.

 

 

Hyunjin Alya'ya baktı.

 

 

:- Boşuna gülme. Aynı şekilde sana, Chan'a, Minho 'ya, Seungmin, Jeongin, Changbin, Han'a da ilgi büyük.

 

 

Bahar:- Ooo yine iyisin. Kızlar peşinde. Dedi Minho 'ya.

 

Minho:- Onlar benim umurumda mı sanıyorsun? Hocam ben tek başıma grup olmak istiyorum.

 

 

:- Neden?

 

 

Minho:- O kadar kızla uğraşamam. Kendi arkadaşlarımla grup olmak istiyorum.

 

 

:- O zaman diğer sınıflarla karma yapmanın ne anlamı kalıyor ki. Bu arada Ceylin ile grup olmak isteyen çok öğrenci var. Neredeyse okulda ki bütün erkekler. Dedi Ceylin 'e bakarak şaşkınlıkla.

 

 

Changbin:- Okulda ki bütün erkeklerin zeka seviyesi belli oldu hocam.

 

 

Ceylin:- Başladı yine. Sana ne ya?

 

 

:- Nedenmiş o Changbin?

 

 

Changbin:- Çünkü zeka seviyesi yüksek olan hiç bir erkek sırf kız güzel diye onunla grup olmak istemez.

 

 

:- Sen Ceylin 'i güzel mi buluyorsun yani?

 

 

Changbin afalladı birden. Ne dediğini kendisi de bilmiyordu o an. Ceylin ona baktı. Ufaktan gülümsedi.

 

 

Arkadaşları ise Changbin'e gülüyorlardı.

 

 

Changbin:- Şeyy ben yani. Ne gülüyorsunuz siz?

 

 

Birden sınıfta "oooooo" sesleri duyulmaya başladı.

 

 

:- Tamam, tamam sessiz olun! Bu arada Bahar seninle grup olmak isteyen de biri var.

 

 

Bahar:- Ben mi? Kimmiş o?

 

 

Minho, Bahar 'a baktı.

 

 

:- Bakalım kimmiş Kim Jaemin.

 

 

Bahar:- Ne? Ben ama...

 

 

:- Grup arkadaşın belli oldu.

 

 

Minho birden el kaldırdı. Beklenmeyecek bir hareket gelmek üzereydi.

 

 

Minho:- Hocam ben de onlarla grup olmak istiyorum.

 

 

Bahar:- Sen mi?

 

 

Minho:- Ben.

 

 

:- Az önce kendi başına çalışmak istiyordun ya ne oldu birden?

 

 

Minho:- Vaz geçtim. Hem en iyi arkadaşlarım o grupta.

 

 

Bahar şaşkınlık ile Minho'ya baktı.

 

 

Bahar:- En iyi arkadaşların. Ben ve Jaemin.

 

 

:- Olsun bakalım. Ama Bahar ile ortalığı karıştırmayacaksınız ona göre. Tamam mı Bahar?

 

 

Bahar:- Tamam hocam.

 

 

Minho:- Tamam.

 

 

Yuna dayanamadı ve ayağa kalktı.

 

 

Yuna:- Ben de onlarla olabilir miyim hocam?

 

 

:- Ama o zaman karma olamayız değil mi? Bu sınıfın öğrencileri fazla olur.

 

 

Yuna yerine oturdu. İstediği olmamıştı.

 

 

Bahar, kızlara baktı.

 

 

Hyunjin:- Kıyamet kopacak desenize.

 

 

:- Bu arada, Yuta da Anka ile olmak istemiş.

 

 

Bang Chan:- Kim kim?.

 

Anka, Chan'ın bu ani çıkışına şaşırmıştı.

 

 

:- Ne oldu Chan?

 

 

Bang Chan:- Şey öylesine sordum da. Kim diye.

 

 

:- Ekin, seni de okulun en zeki öğrencisi Seungmin ile ekip yapacaktım ama hep bizim sınıf olmaz. O nedenle Youngsaeng ile grup olmanıza karar verdim. O da senin ve Seungmin kadar iyi bir öğrencidir.

 

 

Ekin:- Tamam hocam.

 

 

Jeongin:- Biz geri zekalıyız sanki. Diye mırıldandı.

 

 

Seungmin:- Sen iyi misin?

 

 

Jeongin:- Değilim. İyi değilim.

 

 

:- Ben isimleri okulun duyuru köşesine yazacağım. Siz oradan öğrenirsiniz çocuklar.

 

 

Teneffüs vaktiydi. Kızlar bahçede toplanmışlardı yine.

 

 

Ekim:- Kızlar, ben kütüphaneye gidiyorum. Almam gereken bir kitap var. Konu yine derindi.

 

 

Mira:- Tamam canım biz bahçedeyiz.

 

 

Anka:- Demek, onu Han vermemiş ha! Ayy çok kötü olmuş.

 

 

Lena:- Yaa sorma. Taeyong arkamda belirince Han'da ben de ne biçim bozulduk.

 

 

Hazel:- Peki, neden Taeyong 'a karşı bu kadar tavırlı davrandı ki? Seni kıskandı mı yani?

 

 

Lena:- Anlamıyorum ki. Han çok değişik biri. Arkadaş diyorum bozuluyor.

 

 

Bahar:- Aman boş verin. En güzeli uzak durmak işte.

 

 

Hazel:- Senin durumun daha fena. Yanında patlamaya hazır iki bomba.

 

 

Ceylin:- Kendisi de bomba bakalım ne olacak durumları.

 

 

Anka:- O değil de Minho nasıl da atıldı Jaemin 'i duyunca.

 

 

Bahar:- Bu ikisinin yarışında yanan ben olmasam bari.

 

 

Alya:- Jaemin'in duyguları ne olacak peki?

 

 

Bahar:- Olmayacak. Unutacak. Unutmak zorunda.

 

 

Alya:- Bu durumda biraz zor olacak desene.

 

 

Yuta bahçeye, Anka'nın yanına geldi.

 

 

Yuta:- Merhaba grup arkadaşım.

 

 

Anka:- Grup arkadaşı mı?

 

 

Yuta:- Evet. İsmimiz asılmış duyuru köşesine.

 

 

Chan, bahçeye çıkmıştı. Yuta ve Anka'yı konuşurlarken gördü. Onlara bakıyordu.

 

 

Anka:- Daha katılacaklar vardır gruba. Yalnız ikimiz değiliz ya.

 

 

Yuta:- Olsun. Seninle harika bir grup olacağız.

 

 

Anka:- Tabii. Oluruz dedi istemeyerek.

 

 

Yuta:- Ne zaman istersen proje hakkında beni arayabilirsin. Konuşuruz. Durum değerlendirmesi yaparız.

 

 

Bang Chan, yanlarına gitmek üzereydi ama Felix geldi yanına. Durdurdu onu.

 

 

Felix:- Anka'yı korumanın yolu bu değil.

 

 

Bang Chan:- Var mı bir yolu peki?

 

 

Felix gülümsedi:- Ben biliyorum. Gel benimle.

 

 

Jaemin ise listedeki adını ve hatta yanında ki Minho'nun adını görmüştü. O kadar sinirlenmişti ki Hemen Minho'nun yanına gitti. Bahçede gördü onu. Hırsla ve öfkeyle geldi ve Minho 'yu omuzundan yakaladı. Ekin kitabını almış kızların yanına geliyordu. Birden Minho ve Jaemin 'i gördü.

 

 

Ekin:- Yine birbirine girecekler belli ki.

 

 

Jaemin:- Ne yapıyorsun sen ha?

 

 

Minho, omuzunda ki eli itti hızla.

 

 

Minho:- Asıl sen ne yaptığını zannediyorsun? Dayak mı istiyorsun?

 

 

Jaemin:- Bahar ve benimle aynı grupta olmak da ne demek?

 

 

Minho:- Bu sadece ders için. Seninle bir arada olmaya bayılmıyorum.

 

 

Jaemin:- Bunu bilerek yaptın. Bahar'ı benden uzak tutmak istiyorsun.

 

 

Minho:- O kızı kullanmana izin vermeyeceğim.

 

 

Jaemin:- Onu kullanmıyorum ben.

 

 

Minho:- Bana karşı onu kullanmak istediğini biliyorum. Bana bir düşman daha kazandırmak istiyorsun ama Bahar'ın senin oyununa gelmesine izin vermeyeceğim.

 

 

Jaemin birden Minho 'nun yakasından tuttu.

 

 

Jaemin:- Ben onunla oynamıyorum. Ben onu seviyorum anlıyor musun? Ben Bahar 'ı seviyorum.

 

 

Minho, itti Jaemin 'i. Ekin her şeyi duyuyor ve görüyordu.

 

 

Ekim:- Aman Allah'ı neler diyor bu çocuk!

 

 

Minho:- Sevemezsin onu anladın mı sevemezsin. Sevmeyeceksin. Dedi ve itti Jaemin 'i.

 

 

Jaemin:- Sana ne bundan? Sana ne Bahar'dan? Sen onun düşmanı değil miydin şimdi neden onu koruyorsun?

 

 

Minho:- Senin yüzünden ona kötülük yaptım. Senin yüzünden. Ama şimdi her şeyin farkındayım. Eğer o kızın saçının teline zarar gelirse, bunu fena ödersin.

 

 

Ekin oradan uzaklaştı hemen. Kızlara yetiştirmesi gereken haberler vardı ne de olsa.

 

 

Minho:- Beni anladın değil mi?

 

 

Jaemin:- Senden kurtulmanın zamanı geldi. Dedi ve gitti.

 

 

Minho:- Görüşürüz. Diye bağırdı arkasından.

 

 

Ekin, bahçeye kızların yanına koştu.

 

 

Ekin:- Kızlar!

 

 

Kızlar hemen ona döndüler. Telaşlı hâli bayağı dikkat çekiyordu çünkü.

 

 

Hazel:- Ne oldu Ekin? Ne bu telaş?

 

 

Ekin:- Haberler ben de. Dinleyin şimdi beni.

 

 

Ekin, kızlara anlattı duyduklarını. Kızlar, Ekin'in anlattıklarını şaşkınlıkla dinliyorlardı. Özellikle de Bahar.

 

 

Alya:- Sen ciddi misin?

 

 

Ekin:- Yemin ederim. Minho, Bahar'a öyle bir sahip çıkıyordu ki, hatta o kızın saçının teline zarar gelirse bunu sana fena ödetirim dedi.

 

 

Bahar:- Minho mu? O benimle kavga etmeden rahat etmeyen Minho?

 

 

Ekin:- Öyle. En önemlisi de Jaemin, sana aşık Bahar. Yani, sen bilirsin de bu ders grubunun içinde yer almak ne kadar doğru bilemedim.

 

 

Bahar:- En iyisi dersin hocası ile konuşup çıkmak istediğimi söylemek.

 

 

Mira:- Jaemin'e mi şaşıralım, Minho 'ya mı bilemedim.

 

 

Hazel:- Peki, Minho seni neden savunuyor ki şimdi? Yani o da mı?

 

 

Bahar:- Yok canım daha neler. O kadar kavga dövüş. Üstelik birbirimizden nefret ediyoruz. En azından o benden. Her seferinde de belirtiyor bunu. Bana sahip çıkması da Jaemin'in düşmanlık planı gerçekleşmesin diyedir. İyilik olsun diye iste beni kullandırmak istemiyor kendince.

 

 

Ceylin:- Ne tuhaf şeyler oluyor bu gün. Bu negatif enerjiyi hemen atmamız lazım. Kızlar, beraber alışverişe çıkalım mı okuldan sonra?

 

 

Hazel:- Negatif enerjiyi alışveriş yaparak mı atacağız?

 

 

Ceylin:- Evet.

 

 

Bahar:- Ben paramı harcarken, bitince negatif enerji yüklüyorum kendime.

 

 

Alya:- Biz Hyunjin ile dans provası yapacağız. Okulda kalacağım.

 

 

Bahar:- Hiç gidesim yok. Yarın gitsek?

 

 

Ekin:- Yarın hafta sonu. Temizlik yapacağız.

 

 

Lena:- Ya Ekin ya!

 

 

Ekin:- Hafta sonu temizliği biliyorsunuz.

 

 

Bahar:- Tamam siz gidin. Ben de şu proje midir nedir onu bi düşüneyim. Kafam allak bullak.

 

 

Hazel:- Peki. Biz de biraz dolaşır geliriz eve.

 

 

Bahar:- Tamam.

 

 

Ders vaktiydi. Ama ders boştu. Her biri farklı bir alemde gibiydi gençlerimizin. Bang Chan, Anka'ya bakıyordu. Onun saçlarını savurup kızlarla gülerek konuşmasına. Seungmin, Mira ' nın kıvırcık saçlarına takılmıştı sanki. Yanında ki Dahyun'a bakmıyordu bile. Hatta ondan sıkılıyordu şu an. Bir şeyler anlatıyorsu ama konular Seungmin 'i hiç açmıyordu. Hazel, dönüp Felix 'e baktı. Unutmak için kendisine telkinler verdi. Defalarca aynı şeyi geçirdi aklından. O kadar güzel gülüyordu ki. Gün ışığı gibi. Evet o Hazel'in gün ışığı idi. Önüne döndügerisin geri. Ve sonra Felix baktı ona. Gülümsedi. Neden gülümsediğini bilmeden hemde. Kalbinde bir şeyler filizleniyordu. Hissediyordu. Hyunjin elini çenesine dayamış Alya'yı izliyordu. Alya ise önündeki kitaba o kadar kaptırmıştı ki kendisini Hyunjin 'i fark etmemişti. Changbin, elinde kalemini çeviriyordu. Ceylin 'e baktı. Kendinden emin şımarık kıza. Bu tavırlarına sinir oluyordu ama onda kendisini çeken bir şeyler vardı. O da bilmiyordu ne olduğunu. Han, önünde duran defteri karalıyordu. Rastgele bir şeyler yazıyordu. Döndü ve Lena'ya baktı. Lena öylece oturuyordu. Sonra döndü ve Han'a baktı. Göz göze geldiler. Sonra başını eğdi ve arkasına döndü. Jeongin test çözmekle uğraşan Ekin'e baktı. Kendisini yanında faydasız gibi hissettiren Ekin'e. Uzak durmak en iyisiydi belki de. Minho, elini çenesine dayamış yanında oturan Bahar'a bakıyordu. Bahar ise kızlarla gülüşüyordu. Gülümsedi Minho. Bang Chan, Minho 'ya baktı. Göz kırptı. Sonra ayağa kalktı usulca ve Bahar'ın saçında ki tokayı çekti hızla ve çaktırmadan. Bahar'ın dalgalı saçları açılmıştı.

 

 

Bahar, başında duran Chan'a baktı.

 

 

Bang Chan:- Özür dilerim. Elim takıldı birden. Toka nereye gitti? Dedi avucunda tokayı gizleyerek.

 

 

Bahar:- Sıranın altına mı gitti?

 

 

Bang Chan:- Kayboldu galiba. Özür dilerim.

 

 

Bahar:- Sorun yok. Olur öyle şeyler. Dedi gülümseyerek.

 

 

Bang Chan, Minho 'nun yanına geldi ve kulağına eğildi.

 

 

Bang Chan:- Sen böyle seviyordun değil mi? Dedi ve dolanıp sırasına oturdu.

 

 

Minho:- Gerek yoktu ama...

 

 

Chan:- Hadi hadi.

 

 

Minho gülümsedi Chan'a teşekkür edercesine. Bahar o an Minho 'ya döndü. Onun gülümsemesine baktı. Gülümseyen yüzüyle Minho 'da Bahar'a döndü. Göz göze geldiler o an. Sonra ikisi de döndüler hemen.

 

 

Kızlar, alışverişe çıkmışlardı. Bahar ise eve gelmişti. Üzerine pembe takımını giyinip oturdu. Ayaklarını uzattı.

 

 

Bahar:- Ohh miss! Ne işim var alışverişte şöyle oturmak varken. Karnım da acıktı zaten. Kızlar gelmeden bir şeyler hazırlayıp sürpriz yapmalı. Dedi ve mutfağa gitti. Dolabı açtı.

 

 

Bahar:-Sebze bitmiş. Markete gidip alayım. Dedi ve biraz para alıp ayakkabılarını giyindi ve çıktı evden. Markete gitmek için yolda ilerliyordu sağa sola bakınarak. Birden ileride bir grup genç gördü. Topluluk gibi bi şey. Ama hayır. On, on beş kişi toplanmış birini tekmeliyorlardı.

 

 

Bahar:- Ne oluyor orada? Diye baktı. Sonra daha da dikkatli baktı. Evet on beş kadar genç toplanmıs bir çocuğu dövüyorlardı ve bu Minho idi.

 

 

Bahar'ın gözleri açıldı. Minho 'yu o hâlde görmek. Onu çok ama çok kötü hissettirmişti. Eli ayağı titredi birden. Korkmuştu. Endişe ve korku bir aradadaydı.

 

 

Bahar:- Minho!

 

 

Bir an ne yapacağını bilememişti. Ayakları otomatik olarak adı attı. Sonra oraya doğru koşmaya başladı.

 

 

Bahar:- Heeeey bırakın onu! Diye bağırdı.

 

 

Minho:- Bahar! Diye mırıldandı yarı açık gözleri ile.

 

 

Bahar:- Bırakın çabuk polisi arıyorum yoksa!

 

 

Minho 'yu oraya bırakıp hepsi kaçmaya başladılar.

 

 

Bahar, Minho 'nun yanına diz çöktü ve başını dizlerinin üzerine koydu.

 

 

Bahar:- Minho, Minho bana bak. İyi misin? Ah benimki de soru. Kim bunlar? Neden yaptılar sana bunu?

 

 

Mingo:- Ne çok soru soruyorsun sen. Dedi güçlükle.

 

 

Bahar:- Hemen polisi arayacağım. Pislikler burası dağ başı mı?

 

 

Minho:- Hayır arama. Olmaz.

 

 

Bahar:- Ama Minho!

 

 

Minho:- Aileme haber verirler telaşlanırlar.

 

 

Bahar:- Hastane. O zaman, hastaneye gidiyoruz. Ambulans çağırmalıyım.

 

 

Minho:- Hastane de olmaz.

 

 

Bahar:- İyi de ne yapacağoz o zaman?

 

 

Minho:- Bırak beni senlik bir şey yok. Yurda giderim ben. Dedi ve güçlükle ayağa kalktı. Ama dermanı yoktu ve gerisin geri düştü. Düşerken de Bahar tuttu onu.

 

 

Bahar:- Bu halde hiç bir yere gidemezsin. Gel hastaneye gidelim.

 

 

Minho:- Olmaz dedim ya!

 

 

Bahar:- Bu böyle olmayacak gel benimle.

 

 

Minho:- Nereye?

 

 

Bahar, kolunu omuzuna attı Minho 'nun. Belinden tutu.

 

 

Bahar:- Bizim eve gidiyoruz. Ev şurası.

 

 

Minho:- Bacağım çok acıyor. Yürüyemeyeceğim.

 

 

Bahar:-Birazcık daha dayan olur mu? Bak şurası.

 

 

Bahar, zor da olsa eve kadar getirdi Minho 'yu. Kanepeye yatırdı.

 

 

Minho:- Ahh!

 

 

Bahar:- Tamam şuraya uzan. Bir de pansuman yapalım sana.

 

 

Başının altına kırlenti koydu. Bacaklarını uzattı.

 

 

Minho:- Beni neden getirdin buraya?

 

 

Bahar:- Sence? Yol kenarında seni bırakıp gidecek değildim herhalde.

 

 

O anda bahçeye araba girmişti.

 

 

Bahar:- Hih! Seçil Hoca geldi!

 

 

Minho:- O da kim?

 

 

Bahar:- Minho, seni buradan kaldırmam gerekiyor.

 

 

Minho:- Okus pokus yaparsan yok olurum belki.

 

 

Bahar:- Saçmalama. Oda, odaya çıkalım. Kalk haydi. Dedi ve Minho 'yu yüklendi resmen.

 

 

Minho acılar içinde tutundu Bahar'a ve merdivenlerden çıkmaya başladılar. Bir an yüzünü cevirip Bahar 'a baktı. Saçları açıktı. Yanağı neredeyse yanağına dokunacaktı. Eli omuzunda ve kendisine yardım ediyordu. Şu an ki haline bakmadan onu düşünüyordu.

 

 

Bahar:- Az daha dayan ne olur.

 

 

Minho:- Tt tamam. Dedi güçlükle.

 

 

O an kapı çaldı.

 

 

Bahar:- Geldi, Seçil Hoca geldi! Dedi telaşla.

 

 

Kapı çalmaya devam ediyordu. Bahar, Minho 'yu kendi yatağına yatırdı.

 

 

Bahar:- Ben geliyorum sesini çıkarma tamam mı?

 

 

Minho:- Tamam.

 

 

Bahar merdivenlerden aşağı uçtu resmen. Minho, odaya baktı. Başının altında ki yastık Bahar'ın yastığı idi. Başını döndü ve kokladı. Saçının kokusuydu bu. Tanımıştı. Bir kaç kere ona sarıldığında almıştı bu kokuyu oradan biliyordu. Gülümsedi. Derdini unutup gülümsedi. Kolunu kaldırabilse yastığa sarılacaktı.

 

 

Hemen kapıyı açtı. Seçil Öğretmen elinde poşetlerle kapıda bekliyordu.

 

 

Seçil Öğretmen:- Bahar, neden açmıyorsun kapıyı?

 

 

Bahar:- Kusura bakmayın hocam lavobodaydım.

 

 

Seçil Öğretmen:- Ne kusuru yavrucuğum başına bir iş geldi sandım.

 

 

Bahar:- İyiyim sorun yok. Dedi gülerek ve poşetleri aldı.

 

 

Seçil Öğretmen:- Sebze kalmamış evde onları aldım. Bunları bırakayım dedim. Hemen derse gidiyorum canım.

 

 

Bahar:- Ben aldıklarınızı düzenlerim hocam.

 

 

Seçil Öğretmen:- Sağol canım. Akşam yemeğine yetişirim. Yemeği de ben yaparım tamam mı?

 

 

Bahar:- Tamam hocam.

 

 

Seçil Öğretmen, evden çıktı. Bahar hemen pansuman malzemeleri alıp Minho 'nun yanına geldi.

 

 

Bahar:- Minho! Diye seslendi içeri girerken.

 

 

Minho:- Buradayım hâla merak etme. Zaten bu halde bir yere gitmeye halim yok.

 

 

Bahar, yanına geçip oturdu. Minho 'nun başının altına elini koydu ve hafifçe kaldırdı onu.

 

 

Bahar:- Birazcık doğrul bakalım.

 

 

Kendine doğru çekti. Minho oturağına geldi. Bahar onu tutuyordu. Minho ise Bahar'a yaklaşmış olmanın heyecanını hissediyordu kalbinde.

 

 

Bahar, Minho 'nun başının altına bir yastık daha koydu. Sonra geri yatırdı onu. Minho ondan bakışlarını alamıyordu.

 

 

Bahar:- Şu yaralarını temizleyelim olur mu? Dedi ve pamuk ile temizlemeye başladı Minho 'nun yüzünü.

 

 

Bahar:- Elleri kırılsın. Nasıl vurmuşlar.

 

 

Minho dayak yediği için utanmıştı. Bunu Bahar'ın görmüş olmasından da. Yüzünü yana çevirdi. Bahar anlamıştı.

 

 

Bahar:- Senin utanacak bir şeyin yok. Alçaklar bir kişinin üzerine o kadar kişi saldırılır mı? Erkeklik bu mu yani?

 

 

Minho:- Sana denk gelmek...

 

 

Bahar gülümsedi:- İyi ki bana denk geldin. Hadi bak bana da pansumanı bitirelim. Dedi ve Minho 'nun yüzünü kendisine çevirdi. Alnında ki saçları çekti. Pansuman yapmaya başladı.

 

 

Minho kendisini o kadar rahat hissediyordu ki acıyan yaralarına rağmen. Bahar'ın kendisine şefkatli davranışı onu başka şeyler düşünmeye itiyordu resmen.

 

 

Bahar, Minho 'nun dudağının kenarında ki kan izini temizlemeye başladı.

 

Minho:- Garip şeyler hissediyorum. Sanki nefessiz kalıyorum. Kalbime de mi vurdular ki böyle dengesiz çarpıyor. Bu kız yanımdayken hep böyle oluyorum. Ne yapıyorsun be Bahar? Ne yapıyorsun bana? Diye geçirdi içinden.

 

 

Bahar:- Oksijen biraz yakar ama sürmem gerek. Mikrop kapma diye. Dedi ve oksijenli pamuğu Minho'nun alnına dokundurdu. Evet biraz yakmıştı.

 

 

Minho:- Aıhh!

 

 

Bahar:- Acıttı mı? Dedi ve eğilip üfledi alnına.

 

 

Bir an Minho ile göz göze geldiler. Bahar hemen çekildi.

 

 

Bahar:- Afedersin. Ben acıdı diye.

 

 

Minho:- Bana neden yardım ediyorsun?

 

 

Bahar:- Yardım etmese miydim?

 

 

Minho:- Sana yaptığım onca şeyden sonra.

 

 

Bahar gülümsedi.

 

 

Bahar:- Beni bahçede sıkıştırdıklarında yardım ettiklerin gibi mi? Ben sadece bunları hatırlıyorum. Hem senin kalbinin ne kadar güzel olduğunu biliyorum.

 

 

Minho gülümsedi:- Teşekkür ederim.

 

 

Bahar:- Sen üzerindekileri çıkar ben onları yıkayayım. Kan olmuş. Dedi ve ayağa kalktı. Kendi dolabını açtı. Bir şeyler aradı ve getirip Minho 'nun yanına bıraktı. Üzerinde ki deri montu çıkardı yavaşca. Çünkü Minho 'nun kolu da iyi görünmüyordu.

 

 

Bahar:- Yavaşca çıkar kolunu.

 

 

Montu çıkardı Bahar. Minho 'nun kolunda ki morlukları gördü.

 

 

Bahar:- Kimdi o çocuklar?

 

 

Min Ho:- Söylesem ne yapacaksın?

 

 

Bahar:- Jaemin değil mi?

 

 

Minho:- Evet. Bahar, Minho 'nun montunu aldı ve ayağa kalktı.

 

 

Bahar:- Sen üzerini değiştir olur mu? Buraya bir kaç kıyafet koydum. Benim ama idare et. Dikkatli ol canını yakma.

 

 

Minho:- Tamam.

 

 

Bahar, odadan çıktı. Kapının önünde durdu. Minho 'nun seslenmesini bekliyordu. Elinde de Minho 'nun deri montu. Birden eline baktı. Kucağına basmış, nasıl da sıkı tutuyordu.

 

 

Bahar:- Benim yüzümden bu hâlde. Beni koruduğu için. Jaemin senin kafanı gözünü kırsam yeridir. Ben nasıl çıkacağım bu ikisinin arasından? Minho'nun bu hâle gelmesinin nedeni benim. Onu iyileştirmeden gönderemem. Vicdan azabı çekiyorum galiba. Ama sanki değil gibi de. Allah'ım yarabbim.

 

 

Minho:- Gelebilirsin! Diye seslendi zar zor çıkan sesi ile. Bahar içeri girdi. Minho'ya baktı. Pembe sweatshirt icinde ne tatlı duruyordu. Gülmemeye çalışıyordu.

 

 

Bahar:- Şu halini okulda görseydim ne alay ederdim. Tüh be fırsatı kaçırdım.

 

 

Minho:- Alay edilecek durumdayımda ondan.

 

 

Bahar:- Tabiiki de hayır. Bırak bunları da yatıp dinlen. Dedi ve yorganı kaldırıp, Minho 'yu yatırdı yavaşça. Saçları bir anlık yüzüne dokunmuştu Minho 'nun. Başını yastığa yerleştirdi. Kolunu da incitmeden yanına koydu ve üzerini örttü.

 

 

Bahar:- Ben sana yemek de yaparım şimdi. Sen güzelce uyu. Dedi gülümseyerek ve Minho 'nun kıyafetlerini alıp tam çıkıyordu ki Minho arkasından seslendi.

 

 

Minho:- Bahar!

 

 

Bahar, ona döndü.

 

 

Minho:- İyi ki varsın.

 

 

Bahar gülümsedi:- Hadi kapat gözlerini. Dedi ve çıktı.

 

 

Bahar, çamaşırları makinaya atıp mutfağa geçti. Yemek yapmaya başladı. Çok usta olmasa da mutfak konusunda, yine de iyi yapıyordu. Kızlarda eve dönünce yerler diye düşündü.

 

 

Makinedan çıkan çamaşırları alıp kurutma makinesine koydu. Normalde hiç bir erkeğin kıyafeti değil, kendisine bile dokunmuşluğu yoktu ama Minho 'nun kot pantolonunu bile katlayıp kurutma makinesine atabilmişti. Haline bakıp, kendi kendine güldü.

 

 

Kızlar eve gelmişlerdi.

 

 

Mira:- Bahaaaar! Gel bak sana ne aldık.

 

 

Ceylin:- Mağazaların altını üstüne getirdik.

 

 

Lena:- Nerede bu kız?

 

 

Bahar, üzerinde mutfak önlüğü ile çıktı.

 

 

Bahar:- Şiştt bağırmayın.

 

 

Hazel:- O mağaza senin bu mağaza benim koşturup durduk.

 

 

Anka:- Ceylin 'in peşinde desen daha doğru olur.

 

 

Ekin:- Koşuşturken ter oldu içim dışım. Ben şu üzerimdekileri çamaşır makinesine atayım.

 

 

Hazel:- Oyy mis gibi kokular geliyor. Bize yemek mi yaptın?

 

 

Bahar:- Hem size hem de yukarıdakine.

 

 

Alya:- Yukarıda ki mi? O kim?

 

 

Anka:- Seçil Hoca mı geldi?

 

 

Ekin elinde kot pantolon ile geldi.

 

 

Ekin:- Bahar bu ne?

 

 

Kızlar:- Hihhh!

 

 

Hazel:- Ama erkek pantalonu bu? Bahar? Eve erkek mi girdi?

 

 

Mira:- Yukarıda erkek mi var?

 

 

Hazel:- Hihhh yoksa birini mi öldürdün?

 

 

Bahar:- Abart istersen.

 

 

Hazel:- Konu sen olunca insanın aklına her şey geliyor.

 

 

Bahar:- Bi durun. Sakince dinleyin. Şoka girmek yok. Bu pantolon Minho 'nun dedi ve Ekin'in elinden çekti.

 

 

Mira:- Ne demek Minho'nun?

 

 

Anka:- Dalga geçiyorsun galiba.Dedi gülerek.

 

 

Mira:- Yoksa çocuğu öldürüp odaya mı sakladın?

 

 

Lena:- Yaaaa ben korkarım ama!

 

 

Ekin:- Bahar ne demek oluyor bu?

 

 

Bahar:- Kızlar, Minho burada. Ve şu an odada yatıyor.

 

 

Alya:- Ne diyorsun sen iyi misin?

 

 

Bahar:- Kızlar Minho burda ve evet doğru duydunuz yukarıda yatıyor.

 

 

Anka:- Rüyada mıyım ben?

 

 

Bahar:- Dinleyin şimdi beni.

 

 

Bahar her şeyi anlattı kızlara. Odaya çıktılar. Kızlar odanın kapısını aralayıp baktılar. Evet gerçekten de Minho oradaydı ve hatta Bahar'ın yatağında uyuyordu.

 

 

Mira:- Eee ne olacak şimdi?

 

 

Bahar:- İyileşene kadar burada kalacak.

 

 

Ekin:- Seçil Hoca peki? Öğrenirse ne olur biliyor musun?

 

 

Lena:- Federasyon da var tabii.

 

 

Ekin:- Ay evet!

 

 

Alya:- Onun bu konuda ne kadar net olduğunu biliyorsun. Sırrımız açığa çıkmasın diye Minho 'yu bu evde kabul etmeyecektir. Hemen polisi arar. Dedi fısıldayarak.

 

 

Bahar:- Biliyorum ama ne yapsaydım hastaneye gitmedi. Sokakta bırakacak halim yoktu ya. Yürüyecek hâli yoktu geri göndersem. Durumu pek iyi değil.

 

 

Anka:- Seçil Hoca duyarsa bittik!

 

 

Hazel:- Bu çocuğun bakıma da ihtiyacı var.

 

 

Bahar:- Tamam ben bakarım.

 

 

Ceylin:- Yok artık sen?

 

 

Bahar:- Ben getirdim ben bakarım.

 

 

Mira:- Sakin olun. Sırrımızı da Minho 'yu da saklayacağız.

 

 

Hazel:- Yarın okulda yok. Hepimiz evdeyiz. Biz sana yardım ederiz. Dedi gülümseyerek.

 

 

Lena:- Artık el birliği ile saklayacağız onu.

 

 

Ekin:- Erkeklere haber vermek gerekir. Nasıl yapsak?

 

 

Alya:- Minho 'nun telefonu yok mu ondan arayalım.

 

 

Bahar:- Kıyafetlerinden telefon çıkmadı.

 

 

Ceylin:- Birimiz gidip haber verelim o zaman.

 

 

Lena:- Seçil Hoca gelmeden gidip haber verelim.

 

 

Ekin:- Hazel ve Lena, siz gidip onlara haber verin. Biz de vu durum için bir şeyler düşünelim.

 

 

Hazel ve Lena evden çıkmışlardı.

 

 

Erkekler Minho için çoktan başlamışlardı endişelenmeye.

 

 

Hyunjin:- Telefonunu açmıyor. Tekvondo kulübüne de gitmemiş nerede bu çocuk?

 

 

Bang Chan:- Saat kaç oldu. Başına bir iş mi geldi acaba?

 

 

Seungmin:- Aklıma kötü şeyler geliyor. Bir yere gideceğim filan dedi mi size?

 

 

Bang Chan:- Hayır.

 

 

Han:- Okula gidip baksak mı?

 

 

Jeongin:- Okul kapanmıştır. Açık kalmaz ki bu saate.

 

 

Changbin:- Yok kesin bir şey oldu.

 

 

Felix:- Aramaya mı çıksak acaba?

 

 

O anda görevli geldi odalarına.

 

 

:- Çocuklar, iki tane kız sizi görmek istiyorlar.

 

 

Jeongin:- Kız mı?

 

 

:- Sınıf arkadaşınızmış. Ne dediler isimlerine, yabancı Hazel ve Lena dediler evet.

 

 

Han:- Lena!

 

 

Jeongin:- Kızların ne işi var ki burada?

 

 

Felix:- Haydi hemen gidip bakalım. Belki Minho ile ilgilidir.

 

 

Changbin:- Durun bizde geliyoruz.

 

 

Kızlar da evde oturuyorlardı.

 

 

Mira:- Vay be!

 

 

Bahar:- Ne oldu?

 

 

Mira:- Sen Minho 'yu bu eve getirecektin. Kaderde bunu görmekte varmış.

 

 

Bahar:- İhtiyacı olmasa bu evin eşiğinden ayağını sokamazdı.

 

 

Ekin:- Yalnız çok fena dövmüşler. Yüzü gözü ne hâle gelmiş.

 

 

Bahar:- En az on beş kişi vardı başında. İkisi tutmuş diğerleri yumrukluyordu. Minho ise kendince karşılık vermeye çalışıyordu.

 

 

Ceylin:- Yazık çocuğa.

 

 

Bahar:- Jaemin yaptı.

 

 

Kızlar Bahar'a baktılar.

 

 

Bahar:- Bunun sebebi ben isem eğer onu fena yaparım.

 

 

Ceylin:- Olabilir aslında. Ekin'in gördüklerini hatırlıyorsunuz değil mi?

 

 

Bahar:- Bu derece düşeceğini tahmin ettim aslında. Ama benim için bunu yapabileceği aklıma gelmedi.

 

 

Felix ve Han ve diğerleri, kızların yanına geldiler.

 

 

Han:- Kızlar, bir şey mi oldu?

 

 

Lena:- Evet. Minho!

 

 

Felix:- Ne oldu ona? Daha doğrusu sizinle ne alakası var?

 

 

Hazel:- Minho bizim evde.

 

 

Erkekler:- Ne?

 

 

Bang Chan:- Nasıl ya?

 

 

Lena:- Şeyy. Telaşlanmayın ama Minho iyi değil.

 

 

Changbin:- Ne demek iyi değil? Hemen yanına gidelim.

 

 

Lena:- Olmaz!

 

 

Han:- Ne oldu söyleyin açık açık.

 

 

Hazel:- Minho 'yu yolda sıkıştırıp dövmüşler. Bahar onu bulup eve getirmiş. Hastaneye gitmek istememiş. Polisi de aratmamış. Durumu da pek iyi değil. Yani yaraları vardı. Ama Bahar pansuman yapmış. Dinleniyor.

 

 

Jeongin:- Tamam gidip getirelim!

 

 

Lena:- Getiremezsiniz çünkü, bizde olduğu anlaşılırsa ceza alırız. Öğretmenimiz tarafından. Kuralları çiğnediğimiz için.

 

 

Seungmin:- Ne olacak şimdi peki?

 

 

Hazel:- Evden çıkaramıyoruz. Zaten Minho 'da yürümekte güçlük çekiyormuş. Öhretmenimiz evde değil ama ne zaman geleceği belli olmuyor. Belki şu an gelmiştir bile. Anlayacağınız, Minho 'ya biz bakacağız. Sizin haberiniz olsun diye geldik.

 

 

Bang Chan:- İyi yapmışsınız. Sağolun kızlar.

 

 

Felix:- Şeyy bize numaralarınızı verseniz? Biz Minho 'yu görüntülü arasak olur mu?

 

 

Hazel telefonunu çıkardı ve Felix ile birbirlerinin numaralarını aldılar.

 

 

Han:- Şeyy ben de senin numaranı alabilir miyim? Dedi Lena'ya. Hani birimize ulaşamazsak diye.

 

 

Lena:- Tamam.

 

 

Hazel:- Biz artık gidelim. Bu kez de eve geç kalıp ceza yemeyelim.

 

 

Lena ve Hazel tam gidiyorlardı ki Han seslendi.

 

 

Han:- Lena, Hazel!

 

 

Kızlar döndüler.

 

 

Han:- Teşekkür ederiz.

 

 

Lena:- Minho bize emanet.

 

 

Hyunjin:- İyi ki varsınız.

 

 

Kızlar yemek yemek için masayı hazırlıyorlardı.

 

 

Ceylin:- Bu yemekler bize mi yoksa Minho 'ya mı?

 

 

Bahar, peceteyi Ceylin 'e fırlattı.

 

 

Bahar:- Eline koz geçti ya geç dalganı bakalım.

 

 

Mira, Ceylin 'in omuzuna yasladı kolunu.

 

 

Mira:- Yalan mı şimdi? Sen hem Minho 'nun kıyafetlerini yıkayıp kurut, hem kendi yatağında yatır bir de yemek yap insan da bir şüphe oluşuyor ister istemez.

 

 

Bahar:- Şüphe derken?

 

 

Alya:- Biz yokken neler oldu bakalım?

 

 

Bahar:- Ne saçmalıyorsunuz siz?

 

 

Alya:- Öpücük filan işte.

 

 

Bahar, koltuğun kırlentlerini kızlara fırlattı.

 

 

Alya:- Ahh kafam!

 

 

Bahar:- Sapıttınız iyice ha!

 

 

Anka gülüyordu:- Eee Bahar hanım. Bunu sen istedin. Bunca zaman sevgili katliamı yaparsan böyle intikam alırlar senden.

 

 

Alya:- Kesin öpmüş. Yoksa neden kızsın ki!

 

 

Bahar:- Tutmayın beni! Dedi ve kızların üzerine saldırdı. Evde koşuşuyorlardı.

 

 

O anda kapı çaldı. Seçil Öğretmen gelmişti.

 

 

Ekin:- Kızlar! Seçil Hoca geldi galiba!

 

 

Mira:- Aayyy!

 

 

Anka:- Hazel ve Lena gelmedi daha.

 

 

Kapı yine çaldı. Ekin, kapıyı açmaya gitti çaresiz kızlara bakarak. Kızlar telaşlanmışlardı.

 

 

Seçil Hoca:- İyi akşamlar kızlar!

 

 

Kızlar:- İyi akşamlar hocam.

 

 

Seçil Öğretmen hazır masaya baktı.

 

 

Seçil Öğretmen:- Aaa yemeği de hazırlamışsınız. Ben hazırlardım.

 

 

Anka:- Bu akşam Misafirimiz var da.

 

 

Ceylin, dürttü birden Anka'yı.

 

 

Seçil Öğretmen:- Misafir mi? Kim?

 

 

Bahar:- Ahahaa misafir yok canım. Misafir olur mu hiç. Dedi Anka'ya gözlerini açarak. Hepimiz, misafir değil miyiz bu dünya da? Anka onu demek istedi galiba.

 

 

Anka:- Ya evet.

 

 

Ekin:- Siz elinizi yüzünüzü yıkayın biz de yemekleri getirelim.

 

 

Seçil Öğretmen:- İyi hadi bakalım. Dedi ve banyoya gitti.

 

 

Mira:- Anka!

 

 

Anka:- Ne bileyim işte yalan söyleyemiyorum.

 

 

Alya:- O değil de kızlar bir an önce gelseler bari.

 

 

Bahar:- Sakin kızlar. Sakin!

 

 

Ekin:- Haydi yemekleri getirelim.

 

 

Seçil Öğretmen geldi içeri.

 

 

Seçil Öğretmen:- Kızlar, banyo da ki bu erkek tişörtü kimin? Dedi eline almış göstererek.

 

 

Alya:- Oyyy, anam!

 

 

Ceylin:- Hadi uydurun şimdi bi şeyler!

 

 

Ekin:- Sen onu almadın mı oradan? Diye fısıldadı Bahar'a.

 

 

Bahar:- Unutmuşum ne bileyim.

 

 

Mira:- Şeyin o hocam. Bahar'ın.

 

 

Bahar:- Hı? Şeyy yani evet benim.

 

 

Seçil Öğretmen:- Erkek t-shirtümü giyiniyorsun?

 

 

Bahar:- Garip bir durum tabii. Ama daha rahat oluyor. Bir tane almıştım giyerim diye. Siyah güzel de renk. Dedi gülümseyerek yalancıktan.

 

 

Seçil Öğretmen:- Senin tercihin tabii.

 

 

Bahar:- Ben onu alayım. Dedi ve alıp odaya koştu. Yavaşça kapıyı açıp içeri girdi.

 

 

Minho irkildi ve uyandı.

 

 

Minho:- Bahar, bir şey mi oldu?

 

 

Bahar:- Sorun yok. Kıyafetlerini getirdim. Dedi ve kot pantolonunu koyduğu yere bıraktı t-shirtü de.

 

 

Bahar:- Biraz daha iyi misin?

 

 

Minho:- Vücudum ağrıyor. Şeyy. Bir de çok acıktım.

 

 

Bahar:- Ben sana yemek getirecektim ama uyuyordun. Yemeğini ve ağrı kesicini getireyim hemen.

 

 

Minho:- Teşekkür ederim.

 

 

Bahar, odadan çıktı. Merdivenlerden aşağı indi. Birden karşısında Hazel Lena ve Seçil Öğretmen'i gördü. Kızlar dışarıdan gelmişler ve öğretmenleri ile karşılaşmışlardı.

 

 

Bahar:- Yakalandılar mı?

 

 

Ekin:- Hiç sorma.

 

 

Seçil Öğretmen:- Kızlar, nereden geliyorsunuz?

 

 

Lena:- Şeye gittik biz. Şeye. Şeye gidip geldik.

 

 

Seçil Öğretmen:- Anlamadım?

 

 

Hazel:- Amaaan dur be Lena ben söyleyeyim. Biz çöp atmaya gittik.

 

 

Ekin, elini alnına koydu.

 

 

Anka:- Batıyoruz.

 

 

Mira:- Birazdan hep beraber boğuluruz.

 

 

Seçil Öğretmen:- İkiniz mi?

 

 

Lena:- Eveeet. Ben tek başıma atamam. Çöpten kedi çıkıyor korkuyorum.

 

 

Seçil Öğretmen:- İyi de ben gelirken sizi görmedim?

 

 

Hazel:- Biz zaten buraya atmadık ki çöpü. İki mahalle ötedeydi.

 

 

Kızlar:- Ne?

 

 

Seçil Öğretmen:- Bizim kapının önünde ki çöp kutusu iki mahalle öteye gezmeye mi gitmiş?

 

 

Hazel güldü:- Ahaha hocam çok komiksiniz. Bizim çöpü görevliler kaldırmışta. Biz de atmadan eve gelmeyelim dedik.

 

 

Lena:- Yaaa öyle.

 

 

Seçil Öğretmen:- Ahh kafam ağrıdı. Neyse gelin yemeğimizi yiyelim artık.

 

 

Hazel ve Lena:- Ohh!

 

 

Ekin:- Ne saçmalıyorsunuz siz?

 

 

Lena:- Görmedin mi ayak üstü sorguya çekti.

 

 

Ekin:- Neyse hadi yemeğe.

 

 

Bahar:- Kızlar kusura bakmayın ne olur!

 

 

Hazel gülümsedi:- Sorun yok. Hallettik nasılsa. Saçmaladık filan ama.

 

 

Lena güldü.

 

 

Kızlar ve Seçil Öğretmen masaya oturdular.

 

 

Bahar:- Hocam özür dilerim ben odamda yesem olur mu acaba? Hazırlamam gereken bir proje varda. Hem onu yapıp hem de yemeğimi yerim.

 

 

Seçil Öğretmen:- Hep birlikte yemeye dikkat ettiğimi biliyorsun değil mi? Ama ödevine de önem gösterdiğini görüyorum. Hadi bu seferlik böyle olsun.

 

 

Bahar gülümsedi:- Teşekkür ederim hocam.

 

 

Mira:- Nereye diye işaret etti Bahar'a.

 

 

Bahar odasını işaret etti kaş göz işareti ile.

 

 

Bahar bir tepsiye yemeklerden hazırladı. Su ve ağrı kesiciyi de unutmadı. Odaya geldi. Kapıya vurdu ve içeri girdi.

 

 

Minho oturuyordu yatağın içinde.

 

 

Bahar:- Yemeğin geldi. Dedi ve önüne bıraktı. Kore yemeklerini bilmediğim için Türk yemeği yaptım. Bak bu çorbadan bi iç sabaha ayaklanırsın.

 

 

Minho:- Sorun değil. Sen mi yaptın?

 

 

Bahar:- Evet. Umarım beğenirsin.

 

 

Minho kolunu kaldırmak istedi ama acıdığı için geri indirdi. Aynı acı diğer kolu içinde geçerliydi. Hatta tüm vücudu için.

 

 

Minho:- Ellerim tutmuyor.

 

 

Bahar:- Nasıl yiyeceksin o zaman?

 

 

Minho:- Sen yedirsen?

 

 

Bahar:- Ben mi? Dedi ve Minho 'ya baktı. Sonra kaşığı eline aldı ve Minho 'ya çorbadan içirmeye başladı.

 

 

Bahar:- Ekmek ister misin?

 

 

Minho:- Olur!

 

 

Bahar ekmeğin ucundan böldü ve Minho 'ya yedirdi. Utangaç bir haldeydi şu an. Minho'nun da Bahar'dan kalır bir yanı yoktu.

 

 

Minho:- Çok güzel olmuş.

 

 

Bahar:- Ne?

 

 

Minho:- Yemek. Çok güzel. Eline sağlık.

 

 

Bahar:- Afiyet olsun.

 

 

Minho:- Bang Chan ve diğerleri merak etmişlerdir.

 

 

Bahar:- Kızlar, onlara haber verdiler.

 

 

Minho:- Nasıl?

 

 

Bahar:- Sizin yurda gittiler.

 

 

Kızlar da aşağıda yemekteydiler.

 

 

Anka:- Yukarıda ne oluyor sence? Diye fısıldadı Mira'ya.

 

 

Mira:- Minho 'ya yemek götürdü işte. Bahar'ı Minho 'ya yemek yedirirken hayal etsene bi. Ekmekleri boğazına elleriyle diziyordur herhalde. Dedi kıkırdayarak.

 

 

Anka:- Sonra da bardakta ki suda boğma işlemine geçmiştir. Kafasını bardağa sokarak.

 

 

İkisi birden güldüler.

 

 

Seçil Öğretmen:- Kızlar ne oldu?

 

 

Anka:- Şey bizim aklımıza bi şey geldi de ona güldük.

 

 

Seçil Öğretmen gülümsedi:- Haydi bize de söyleyin. Zaten bu akşam çok sessizsiniz.

 

 

Anka:- Bahar ve Minho 'ya gülüyoruz.

 

 

Alya, masanın altından tekme attı Anka'nın bacağına.

 

 

Anka:- Ah, bacağım.

 

 

Seçil Öğretmen:- Ne oldu?

 

 

Diğerleri ona baktılar uyarırcasına.

 

 

Anka:- Bacağıma kıramp girdi bir an. Ama geçti.

 

 

Seçil Öğretmen:- Az önce ne dedin?

 

 

Mira atıldı:- Şey bizim okulda bi kız varda bi de erkek. İkisi pek anlasamıyorlar. Çok komikler bi görseniz.

 

 

Ceylin:- Bi görse mi?

 

 

Hazel:- Allah korusun!

 

 

Seçil Öğretmen:- Demek çok komikler.

 

 

Anka:- Komik bir çift diyelim. Ama çok uyumlular.

 

 

Seçil Öğretmen:- Okulu sevmeniz çok güzel. Sizin adınıza mutlu oldum. Siz yine de kimliğinizi gizlemeyi unutmayın kızlar. Vakaları biliyorsunuz.

 

 

Ekin:- Dikkat ediyoruz hocam.

 

 

Aşağıdakilerin yemeği bitmişti. Yukarıdakilerin de. Bahar tepsiyi alıp odadan çıktı. O anda kızlar kapıda belirdi.

 

 

Lena:- Bahar, Minho nasıl?

 

 

Bahar:- Sorun yok. Yemeğini yedi. İlacını içti. Siz diğerlerine haber verdiniz değil mi?

 

 

Hazel:- Minho merak etmesin. Haber verdik.

 

 

Minho odadan onları duyabiliyordu.

 

 

Bahar:- Kızlar, ben sizi yerinizden ettim. Odanızı...

 

 

Ceylin:- Saçmalama. Senin yerinde ben de olsam aynısını yapardım.

 

 

Mira:- O kişi Changbin olsa da mı?

 

 

Ceylin:- Tabii o zaman biraz düşünürdüm yardım edip etmemek konusunda.

 

 

Kızlar güldüler.

 

 

Anka:- Biz kızlarla aynı odada kalırız. Sen doğru olanı yaptın düşünme bunu.

 

 

Bahar:- İyi ki benim arkadaşımsınız.

 

 

Anka:- Sen yemek yemedin? Seçil Hoca da yedin diye biliyor. Sabaha kadar aç mı kalacaksın?

 

 

Lena:- Yemeğini Minho 'ya verdin. İstersen sana bir şeyler getirelim.

 

 

Bahar:- Sağolun. Aç değilim zaten.

 

 

Minho, başını çevirdi. Bahar'ın kendisi için bir de aç kalması eksikti. Onun bu yanını belki de yeni yeni fark ediyordu.

 

 

Minho:- Ne güzel bir kalbin var!

 

 

Birden başında duran fotoğrafa baktı. Kızların hep birlikte fotoğrafları. Bahar da vardı tabii.

 

 

Minho:- Gülümsememe neden oluyorsun. Kalbimin çarpmasına, bir an sebepsizce delirmeme de. Ne yapıyorsun bana? Sadece gözlerime baktığında ne yapıyorsun bana? Kalbime ne yapıyorsun, sana ait olduğumu hissettirecek, bana ait olmanı dileyecek ne yapıyorsun bana da senin etkin altına giriveriyorum. Seni hissediyorum kendimde. Seni...

 

 

Kızlar odaya girdiler. Minho 'ya bakmak için.

 

 

Kızlar:- Merhaba!

 

 

Minho:- Merhaba.

 

 

Ekin:- Nasıl oldun Minho?

 

 

Lena:- Daha iyi misin?

 

 

Minho:- Teşekkür ederim. Sayenizde daha iyiyim. Sizi de zor duruma soktum.

 

 

Hazel:- Biz zor durumda değiliz için rahat olsun.

 

 

Anka:- Bu arada Bahar'ın iyi bakıp iyileştirmeye çalıştığı erkek ırkından ilk canlı sensin değerini bil.

 

 

Minho gülümsedi ve Bahar'a baktı.

 

 

Bahar:- Espri yapıyolar bakma sen onlara.

 

 

Ceylin:- Yalan mı? İlk defa birini yaşatma çalışıyor öldürmek yerine.

 

 

Mira:- Hayatta kaldığın için dua et bence. Buradan çıkınca kurban filan kes.

 

 

Kızlar gülüyorlardı. Minho ' da aynı şekilde.

 

 

Bahar:- Haha haaaa çok komik. Bu akşam hepiniz stand up filan mı yapamaya başladınız?

 

 

Minho:- Kızma. Haksız sayılmazlar değil mi?

 

 

Bahar:- Beni potansiyel katil olarak görmekte haklılar mı sence?

 

 

Kızlar:- Evet!

 

 

Bir anda Seçil Öğretmen 'in ayak sesleri duyuldu merdivenlerden.

 

 

Alya:- Kızlar, Seçil Hoca geliyor.

 

 

Kızlar:- Ne?

 

 

Alya:- Minho, Minho 'yu saklayalım.

 

 

Bahar:- Olmaz, kalkamıyor geç kalırız.

 

 

Ekim:- Çabuk bir şey yapın.

 

 

Lena:- Eyvah yakalanacağız!

 

 

Minho birden yanı başında duran Bahar'ı yanına çekti ve yorganı üzerlerine örtü. Kendisi de yorganın altına sokuldu.

 

 

Bahar:- Ne yapıyorsun? Diye fısıldadı.

 

 

Minho:- Burada yatan sensin.

 

 

Bahar:- Ne?

 

 

Min Ho:- Başını çıkarsana dışarı! Hasta ol işte.

 

 

Bahar geçte olsa anlamıştı Minho'nun demek istediğini.

 

 

Bahar:- Ha tamam. Dedi ve başını dışarı çıkardı, yorganı üzerine örttü.

 

 

Alya:- Ne yapıyorsun sen orada?

 

 

Bahar:- Hastayım ben. Dedi ve göz kırptı.

 

 

Seçil Öğretmen odaya girdi o an.

 

 

Seçil Hoca:- Kızlar, nereye kayboldunuz?

 

 

Ekin:- Buradayız hocam.

 

 

Seçil Öğretmen:- Bahar, sen neden yataktasın bu saatte?

 

 

Bahar:- Şeyy. Ben biraz üşüttüm galiba. Bi kırgınlık var üzerimde. Dedi ses tonunu hasta moduna ayarlayarak.

 

 

Hazel:- Yaa evet. Biz de ona bakmaya gelmiştik.

 

 

Seçil Öğretmen:- Ah canım ağrın filan var mı? Dedi ve yorganın içinden elini alıp baktı.Ama tuttuğu el Bahar'ın değil, Minho 'nun eliydi.

 

Minho:- Ahh kolum! Diye fısıldadı. Bahar diğer eliyle Min Ho 'nun ağzını kapattı.

 

 

Seçil Öğretmen:- Ellerine ne oldu böyle?

 

 

Kızlar, endişeyle bakıyorlardı.

 

 

Lena:- Yakalanacağız. Korkuyorum!

 

 

Alya:- Sakin ol!

 

 

Lena:- Ama korkuyorum.

 

 

Bahar:- Ne olmuş ki? Elime.

 

 

Seçil Öğretmen:- Erkek eli gibi olmuş. Şişmiş sanki. Tansiyonun filan mı çıktı senin yoksa?

 

 

Bahar:- Aaa yok. Sadece kırgınlık.

 

 

Seçil Öğretmen, Bahar'ın elini, daha doğrusu Minho 'nun elini yorganın içine koydu.

 

 

Seçil Öğretmen:- Böyle yorgana bürünmek iyi değil. Aç bakalım şu yorganı bi bakayım sana.

 

 

Bahar:- Ama üşüyorum. Dedi ve yorgana sarıldı.

 

 

Mira:- Ama üşüyormuş!

 

 

Seçil Öğretmen:- Ateşin olabilir bi açalım. Böyle havale geçirirsin mazallah.

 

 

Bahar:- Ama olmaz. Dedi ve tedirgin bakışlarla kızlara baktı.

 

 

Ekin:- Kızlar bir şey yapmalıyız.

 

 

Alya:- Ama ne?

 

 

Ceylin:- Zeki olan sensin bul bir şeyler.

 

 

Ekin:- Beynim durdu!

 

 

Seçil Öğretmen:- Sadece ateşini kontrol edeceğim.

 

 

Bahar:- Ateşim yok. İnsan kendini bilmez mi? Sadece kırgınlık var.

 

 

Seçil Öğretmen:- Aç yavrum aaaa! Dedi ve yorganı kaldırdı. Bir an Minho göründü görünecek derken, o anda Ekin bağırdı.

 

 

Ekin:- Hocam!

 

 

Seçil Öğretmen, Ekin'e baktı. Bahar ise birden yorganı üzerine geri çekti. Kapattı hemen.

 

 

Seçil Öğretmen:- Neden bağırıyorsun Ekin?

 

 

Ekin:- Hocam, telefonunuz çalıyor.

 

 

Seçil Öğretmen:- Telefon bekleyebilir.

 

 

Alya, aşağıdan telefonu getirdi.

 

 

Alya:- Hocam sanırım federasyon arıyor.

 

 

Seçil Öğretmen:- O zaman hemen bakayım. Dedi ve telefonu alıp merdivenlerden indi.

 

 

Kızlar, rahat bir nefes almışlardı.

 

 

Ceylin:- Tehlike uzaklaştı.

 

 

Lena:- Ay bayılacaktım neredeyse.

 

 

Hazel ve Mira koşup yorganı açtı.

 

 

Bahar ve Minho birbirine baktılar o an. Bahar birden zıplayıp yataktan kalktı.

 

 

Bahar:- Yakalanmamak için. Yoksa, olmaz. Olmaz yani. Dedi ve kızarmış yanağını tutarak odadan çıktı.

 

 

Gece olmuştu. Kızlar, diğer odada toplanmış oturuyorlardı.

 

 

Alya:- Minho 'nun burada olduğuna hâla inanamıyorum.

 

 

Ekin:- Ben de. Rüya gibi.

 

 

Mira:- Ben de Bahar'ın hâla onu nasıl boğazlamadığına inanamıyorum.

 

 

Lena:- Eee iyileşene kadar burada mı kalacak?

 

 

Bahar:- Kolu ve bacakları tutmuyor. Bu hâlde onu gönderemeyiz.

 

 

Ceylin:- Seni yanına çekerken, kollarında hiç bir şey yoktu ama . Dedi gülerek.

 

 

Bahar, yastığı Ceylin 'e fırlattı.

 

 

Bahar:- Bu gün biriniz dayak yemek istemiyorsanız, bu konuda espri yapmayın. Neyse ben gidip bir isteği var mı bakayım.

 

 

Alya:- Hadi git de bak sen Minho 'cuğuna.

 

 

Bahar:- Bak şimdi...

 

 

Hazel tuttu Bahar'ı.

 

 

Hazel:- Tamam hadi git bak sen. Belki su filan istiyordur.

 

 

Bahar, çıktı odadan.

 

 

Ceylin:- Çocuklar çok merak etmişlerdir.

 

 

Lena:- Hem de nasıl. Birbirlerine çok bağlılar. Tıpkı bizim gibi.

 

 

Mira:- Belki de bizi onlara çeken bu özellikleri. Belki de birbirimize bu yüzden ısındık.

 

 

Bahar, Minho 'nun yanına geldi. Minho uyuyordu. Yaralarına krem sürülecekti. Yanına yaklaştı ve yatağın kenarına oturdu usulca. Eğildi ve yüzüne baktı. Alnında ki saçlarını eliyle çekti. Krem kapağını açtı ve parmağına biraz krem aldı. Minho 'nun alnına sürdü. Sonra, da yanağına ve dudağının kenarına. Elini geri çekti ve Minho 'ya baktı. Uyurken ne kadar da tatlı görünüyordu. Saçının bir ucu alnına geri dağıldı. Elini saçına götürdü. Minho 'ya baktı. Onu izliyordu. Düşüncelere daldı.

 

 

Bahar:- Ne kadar da tatlı uyuyor. Masum çok masum. Beni korumak istediğin için mi geldi bu başına? Sebebi ben miyim? Seni bu halde görmek, canımı nasıl yaktı anlatamam. Ondan senin için çabalamalarım. Seni iyileştirmeden buradan göndermeyeceğim. Canın çok acıyor mu? Başın ağrıyor mu alnında ki yara yüzünden? Özür dilerim. Yüzün yara içinde iken bile nasıl bu kadar tatlı oluyorsun ki? Saçların, çekik gözlerin, neden bana bu kadar tatlı görünüyorsun? Şu an yanımda olman beni nasıl da utandırıyor. Diye geçirdi içinden.

 

 

Bahar, kalbini tuttu. Bir şeyler yolunda gitmiyordu sanki kan akışında filan bi sorun vardı galiba yoksa bu kadar çarpması normal değildi. Hele de Minho 'yu görünce oluyordu bu. Kalbi her seferinde eller havaya yapıyordu nedensizce. Ama nedeni belliydi. Bahar'da biliyordu bunu. Ama olmamalıydı. Yapamazdı.

 

 

Bahar:- Hayır. Hayır olmaz. Dedi ve ayağa kalktı. Arkasına dönüp ilerledi.

 

 

O anda Minho gözlerini araladı.

 

 

Minho:- Bahar, canım çok acıyor!

 

 

Bahar kalakaldı yerinde. Hemen döndü Minho 'ya.

 

 

Bahar:- Ben buradayım. Neresi acıyor? Dedi ve geri oturdu.

 

 

Minho:- Tüm vücudum sızlıyor. Ama en çokta kalbim.

 

 

Bahar:- Ne?

 

 

Minho:- Elimi tutar mısın?

 

 

Bahar:- Ttt taa tamam.

 

 

Bahar, Minho 'nun elini tutup tutmamakta tereddüt ediyordu. Ama fazla beklemedi ve tuttu elini. Sımsıkı tuttu. Sanki kalplerinde ki sevginin akışı birbirinin elini tutmasına bağlıydı. Garip bir bağlantı vardı aralarında. Tutuştukları an ellerini, kalpleri çarpmaya başlıyordu.

 

 

Minho:- Yanımdan ayrılma olur mu?

 

 

Bahar:- Tamam. Yanındayım sen uyu haydi.

 

 

Minho gülümsedi sinsice. Galiba başından beri uyanıktı ve uyuyor numarası yapıyordu.

 

 

Kızlar, kapıdan başlarını uzatmış onlara bakıyorlardı.

 

 

Ekin:- Kızlar, ne oluyor?

 

 

Mira:- Bahar'a mı Minho 'ya mı?

 

 

Ekin:- İkisine de.

 

 

Hazel:- Gördüklerimiz hayal değil ise aşk oluyor.

 

 

Erkeklerde yurtta Minho 'yu merak ediyorlardı. Zaman geçtikçe endişeleri artıyordu. Onu görmemiş olmanın verdiği bir gerginlik hüküm sürüyordu ortamda.

 

 

Han:- Minho nasıl acaba? Keşke görmeye gidebilsek.

 

 

Bang Chan:- Kızlar, zor durumda kalırlar gidersek.

 

 

Hyunjin:- Eve arkadaşını aldılarsa bu kötü bir sey mi ki? Yardım etmek amacıyla yapmış Bahar bunu hem.

 

 

Seungmin:- Bu konuda hassaslar demek ki. Öğretmeni istemiyormuş işte. Galiba biraz feminist biri.

 

 

Changbin:- Kocaman Minho. Nasıl saklayacaklar onu evde?

 

 

Han:- Vardır bir bildikleri. Bahar dediler değil mi? O mu bakıyormuş Minho 'ya? Hayatta inanmam. Dedi gülerek.

 

 

Jeongin:- Bahar'ın Minho 'yu boğazlamak için eline uygun bir vakit geçti. Savunmasızken yakalamış. Sizce sabaha çıkar mı Minho?

 

 

Felix:- Kızla inatlaşmadığı sürece sorun yok.

 

 

Changbin:- Bunu sizce de Jaemin mi yaptı?

 

 

Seungmin:- Jaemin zeki biri. Bunu planlı yaptığı belli. Eğer Minho 'yu Bahar'ın gözünde küçük düşürmek istemiyorsa ben de bir şey bilmiyorum.

 

 

Bang Chan:- Bir süredir sessizdi. Belliydi böyle bir şey yapacağı.

 

 

Han:- Acaba nasıl oldu?

 

 

Felix:- Kızları arasak mı?

 

 

Jeongin:- Ben de görmek isterim doğrusu. Merak ediyorum onu.

 

 

Hyunjin:- Hadi arayalım.

 

 

Saat on iki civarıydı. Hazel'in telefonu çaldı. Yatağın üzerinde ki telefona uzandı ve alıp baktı.

 

 

Hazel:- Felix arıyor! Görüntülü.

 

 

Ekin:- Minho 'yu merak etmişlerdir. Aç haydi.

 

 

Hazel telefonunu açtı.

 

 

Felix:- İyi geceler Hazel. Rahatsız ettim.

 

 

Hazel:- Önemli değil.

 

 

Felix:- Zor durumda kalmamanız için bu saatte aradım. Şeyy Minho, nasıl acaba?

 

 

Hazel:- Merak etmeyin, durumu iyi. Bahar ile odadalar.

 

 

Erkekler:- Ne?

 

 

Hazel:- Yani, Bahar onunla ilgileniyor demek istedim.

 

 

Changbin:- Arada bir Bahar'a bakın da arkadaşımızı boğazlamaya kalkmasın.

 

 

Ceylin:- Biz de siz gibi saşkınız ama Bahar gayet iyi bakıyor.

 

 

Bang Chan:- Teşekkür ederiz iyi ki sizinle karşılaşmış Minho.

 

 

Anka:- Bize yapacak pek bir şey kalmadı. Bahar gayet iyi ilgileniyor Minho ile. Ve bu bizi hayli şaşırtıyor.

 

 

Alya:- Biliyor musunuz? Minho, "Bahar elimi tut canım acıyor yanımda kal" diye Bahar'ı yanında bile istedi.

 

 

Erkekler:- Yok artık.

 

 

Hyunjin:- Eee, Bahar ne yaptı? Minho 'nun kolunu koparmıştır herhalde.

 

 

Alya:- Yoo, elini tuttu o da.

 

 

Erkekler birbirine baktılar.

 

 

Han:- Orada ne oluyor?

 

 

Lena:- Galiba barışıyorlar.

 

 

Ekin:- Bence bunun nedeni, yani Jaemin 'in Minho 'yu darp etmesinin nedeni, Minho 'nun Bahar'ı korumak istemesi. Ve Bahar bunun yüzünden kendini suçlu hissediyor. Min ho ile ilgilenmesinin nedeni de bu.

 

 

Jeongin:- Nasıl yani?

 

 

Ekin:- Haberiniz yok mu?

 

 

Jeongin:- Neden?

 

 

Ekin:- Bu gün Minho ve Jaemin kavga ettiler. Minho, Bahar'dan uzak durmasını söyledi.

 

 

Seungmin:- Biliyorduk biz zaten bunu o çocuğun yaptığını.

 

 

Mira:- Ne yapacaksınız peki?

 

 

Seungmin:- Jaemin 'e uzak durmayı öğreteceğiz.

 

 

Anka:- Lütfen başınızı belaya sokmayın.

 

 

Bang Chan:- Benim grubumdan birine zarar gelmesi demek, hepsine zarar gelmesi, bana zarar gelmesi demektir.

 

 

Anka:- Yani illaki başını belaya sokacaksın.

 

 

Bang Chan:- Boşver sen beni.

 

 

Anka:- Nasıl boşvereyim söylesene. Zarar görmeni istemiyorum.

 

 

Bang Chan:- Ne?

 

 

Ceylin:- Anka, ne diyorsun?

 

 

Anka, toparlamaya çalıştı.

 

 

Anka:- Şeyy. Bir şey olamasın sana diye. Neyse.

 

 

Hazel:- Sizi Minho 'ya götürelim biz en iyisi. Dedi ve Minho 'nun odasına girdiler kızlar. Birden Bahar ve Minho 'yu el ele gördüler. Hatta telefonda ki erkekler de.

 

 

Bahar elini çekti ve ayağa kalktı hemen.

 

 

Han:- Yanlış mı gördüm?

 

 

Lena:- Yok bizde gördük aynı şeyi. Dedi şaşırarak.

 

 

Hyunjin:- Ne oluyor orada?

 

 

Changbin:- Bir şeyler oluyor evet.

 

 

Bahar:- Şeyy. Canı acıyordu da ondan tuttum elini. Başka sebebi yok.

 

 

Jeongin:- Hıı yok!

 

 

Bahar:- Yok dedim! Hem sizin ne işiniz var orada?

 

 

Hazel:- Minho 'yu merak edip aramışlar.

 

 

Minho usulca araladı gözlerini.

 

 

Minho:- Kızlar?

 

 

Hazel:- Arkadaşların seni merak etmişler. Konuşabilecek misin?

 

 

Minho:- Konuşmak istiyorum.

 

 

Ekin:- Biz telefonu Minho 'ya bırakıp çıkalım.

 

 

Bahar:- Bence de.

 

 

Bang Chan:- Sağolun kızlar!

 

 

Kızlar dışarı çıktılar.

 

 

Bang Chan:- Minho, sen iyi misin?

 

 

Minho:- Oradan nasıl görünüyorum?

 

 

Felix:- Bunu sana yapan Jaemin mi?

 

 

Minho:- Evet.

 

 

Seungmin:- Bunu ona ödeteceğiz. Pişman olacak.

 

 

Han:- Sana bunu yapmasının nedeni Bahar mı?

 

 

Minho:- Bahar'dan önce de yapmıyor muydu? Kaşındı bu ara galiba.

 

 

Hyunjin:- Kaşınmak için yanlış yeri tercih etti.

 

 

Minho:- Hakkından geleceğim onun. Şu an iyileşip ayağa kalkmayı bekliyorum.

 

 

Jeongin:- Görüyorum ki Bahar o konu da sana gayet yardımcı oluyor. Hem de Bahar!

 

 

Minho:- Sağolsun. Her şeyimle ilgilendi.

 

 

Changbin:- Görüyoruz canım, gayet ilgili. Dedi gülerek.

 

 

Seungmin:- Ellerini filan da tutuyor.

 

 

Minho:- Sadece tuttu art niyet aramayın hemen. Hem ben istedim tutmasını.

 

 

Diğerleri:- Ooooooo!

 

 

Han:- Başka bir şey de istedin mi? Minik bir öpücük gibi?

 

 

Minho:- İki dakika ciddi olamaz mısınız siz?

 

 

Jeongin:- Öpücük diyorduk.

 

 

Minho:- Siz beni merak ettiğiniz için değil alay etmek için aramışsınız. Kapatın telefonu.

 

 

Felix:- Tamam tamam kızma hemen. Oradan nasıl çıkacaksın?

 

 

Minho:- Kollarım ve bacaklarım hâla tutmuyor. Ayağa kalkamıyorum. Galiba bir gün daha kalacağım.

 

 

Seungmin:- Orda iyiyim desene. Dedi gülerek.

 

 

Minho:- Bakım iyi. Sıkıntı yok.

 

 

Bang Chan:- Fazla alışma istersen.

 

 

Minho gülümsedi:- Galiba alıştım bile.

 

 

Felix:- Yattığın yatak kimin yatağı?

 

 

Minho:- Bahar'ın. Kendi yatağını verdi bana.

 

 

Diğerleri:- Ooooooooo!

 

 

Minho:- Her beş saniye de bir oooolayacak mısınız? Başlamayın yine. Kızlar odalarını paylaştılar. Hepsi de çok iyi kalpliler.

 

 

Felix:- Biliyorum! Dedi ve birden diğerlerine baktı. Yani, iyi kalpli insanlar.

 

 

Minho:- Neyse kapatalım artık. Öğretmenleri duymasın. Ondan çok çekiniyorlar. Galiba erkekleri pek sevmiyor.

 

 

Han:- Tamam

 

 

Jeongin:- Kendine iyi bak olur mu?

 

 

Hyunjin:- Bahar ile uğraşıp kendini öldürtme.

 

 

Minho güldü:- Tamam denerim.

 

 

Changbin:- Bu arada üstündekiler çok yakışmış. Dedi gülerek.

 

 

Minho:- Kapatın artık. Dedi ve telefonu kapattı.

 

 

Gece olmuştu. Kızlar diğer odada uyuyorlardı. Çok rahat bir uyku değildi aslında. Seçil ögretmen gelirse diye tedirginlerdi. Minho ise Bahar'ın yatağında uykudan biraz daha uzaktı. Yanı başında ki fotoğrafa bakıyordu gülümseyerek. Bahar'ın kızlarla olan fotoğrafına. Kendisinin ona hediye ettiği oyuncak da hala oradaydı. Fotoğrafın hemen arkasındaydı. Peluş tavşan. Hediye ettiği günü anımsadı. Ama hâla onu saklıyor olmasına şaşırmıştı.

 

 

Minho:- Bu ne demek? Beni önemsiyor mu? Hem bu kadar yardım etmesi, hem de aldığım oyuncağı hala saklaması. Üstelik elimi de tuttu. İstediğim için tuttu. Zorla değil. Şimdi beni önemsiyor mu bu kız? Önemsemesini, beni düşünmesini öyle çok istiyorum ki. Peki ya vicdan azabı yapıyorsa kendine. Jaemin 'in kendisi için benimle kavga ettiğini düşündüğü için bana şefkatli davranıyorsa. Ne olur diğeri olsun. Ne olur.

 

 

Gece Minho için ağrılar ve bu ağrıları birazcık da olsun dindirecek düşünceler ile geçmişti.

 

 

Sabah olmuştu. Bahar, elinde kahvaltı tepsisi ile girdi odaya. Tepsiyi kenara bırakıp Minho 'ya baktı. Hafifçe dokundu omuzuna.

 

 

Bahar:- Minho! Haydi kalk sabah oldu. Kahvaltını getirdim.

 

 

Minho, gözünü araladı. Bahar oturması için yardım etti ona. Arkasına yastık yerleştirdi.

 

 

Minho:- Günaydın! Dedi güçlükle.

 

 

Bahar:- Bu sabah nasılsın?

 

 

Minho:- Daha iyiyim. Düne göre.

 

 

Bahar:- O Jaemin 'e bunun hesabını soracağım.

 

 

Minho:- Sen karışma.

 

 

Bahar:- Ne demek karışma. Kavganın sebebi bensem eğer, karışırım.

 

 

Minho:- Sen değilsin? Nereden çıkarıyorsun bunu?

 

 

Bahar:- Bu konu beni de ilgilendirmez mi?

 

 

Minho:- Dayak yiyen benim sana ne oluyor?

 

 

Bahar:- Ama benim yüzümden.

 

 

Minho, Bahar'ın olaya dahil olmasını istemiyordu. Bu olay yüzünden zarar görmesini de. Bahar'ı uzak tutmalıydı.

 

 

Minho:- Kendini bi niğmetten sanıp başını belaya sokma. Seninle bir ilgisi yok dedim.

 

 

Bahar:- Jaemin'in bana karşı hissettiklerini biliyorum.

 

 

Minho, duraksadı o an. Bahar 'a baktı.

 

 

Bahar:- Benim için sen, kendi başını belaya sokma.

 

 

Minho:- Ne demek bu?

 

 

Bahar:- Bu benim Jaemin ile aramda.

 

 

Minho:- Yani sen de Jaemin 'den mi hoşlanıyorsun?

 

 

Bahar, gülümsedi.

 

 

Bahar:- Bence kapatalım bu konuyu. Sen de yemeğini ye. Dedi ve ekmekten bölüp Minho 'ya uzattı.

 

 

Minho kızmıştı. Üzülmüştü de. Bahar sustuğuna göre, sorduğu sorunun cevabı evetti. Oysa bilmiyordu ki Bahar sırf bu konu uzamasın diye konuşmak istemiyordu. Çünkü konu uzarsa kendi duyguları ile yüzleşmek zorunda kalacaktı.

 

 

Minho:- Sağol ben kendim yerim. Dedi ve birden ekmeğe atıldı ama kolu çok acımıştı.

 

 

Minho:- Ahhh kolum!

 

 

Bahar:- Neden düşüncesizce hareket ediyorsun? Bak kolun acıdı!

 

 

Minho:- Acıması umurunda mı sanki? Git sen Jaemin ile ilgilen tamam mı. Yemek yemek istemiyorum.

 

 

Bahar, Minho 'ya baktı. Şaşkındı. Bu tavırları oldukça garipti çünkü.

 

 

Bahar:- Saçmalama da aç ağzını.Dedi ve çatala bağırdığı peyniri Minho 'nun ağzına götürdü.

 

 

Min Ho:- İstemiyorum.

 

 

Bahar:- Minho, çocukluk yapmaz mısın acaba!

 

 

Minho:- Götür Jaemin yesin.

 

 

Bahar:- Sen çok oldun. Aç ağzını dedim! Dedi ve birden Minho 'nun üzerine çullanarak burnunu sıktı.

 

 

Minho çırpınsa da Bahar lokmayı ağzına sokmayı başarmıştı.

 

 

Bahar:- Ha şöyle.

 

 

Minho:- Yemeyeceğim diyorum neden zorluyorsun?

 

 

Bahar kızmıştı:- Yiyeceksin. Ben bu yemeği sana getirmek için kahvaltı yapmadım biliyor musun? Üstelik aşağıda yakalanmak üzere olduğum bir öğretmenim var ve ceza alabilirim. Sen ise bebek gibi naz yapıyorsun.

 

 

Bahar durdu birden. Baş kakıcı gibi olmuştu bu biraz. Ağzından kaçmıştı isteyerek söylememişti yani.

 

 

Minho:- Özür dilerim zahmet verdim. Dedi ve güçlükle tepsiyi alıp kenara bıraktı. Sonra yorganı açıp, kalktı canı yanarak yataktan.

 

 

Bahar:- Ne yapıyorsun?

 

 

Minho:- Üzerimi giyinip gideceğim. Korkma yakalanmadan giderim.

 

 

Bahar:- Saçmalama nereye bu halde? Daha iyileşmedin ki!

 

 

Minho:- Sana zahmet verdim yeter bu kadar kaldığım. Dedi ve ayağa kalkıp ilerlemek istedi fakat bacakları tutmadı bir an ve düşüyordu ki Bahar tuttu onu. Koluna tutunuverdi.

 

 

Bahar:- Özür dilerim öyle demek istemedim.

 

 

Minho:- Endişelenme giderim ben. Jaemin burada kaldığımı duyarsa yanlış anlayabilir. Sen de üzülürsün. Gitsem iyi olacak.

 

 

Bahar:- Şuraya oturur musun? Taşıyamıyorum seni. Dedi ve tam oturtacaktı ki ikisi birden düştüler. Minho yere, Bahar'da onun göğsüne. Bahar, başını kaldırıp baktı Minho 'ya. Gözlerine. Gözlerinin içine. Minho ise yanağına değen başı ile bir kere daha kokusunu çekti içine. Farklı bir boyutta idi şu an.

 

 

Bahar, hemen kalktı. Üzerini düzeltti. Gidecek gibi oldu. Sonra döndü ve yerdeki Minho 'yu kaldırdı. İyiden iyiye şaşırmıştı ne yapacağını. Utanmıştı da.

 

 

Bahar:- Lütfen bir kez olsun beni dinle ve yerine yat. Henüz kendini toplamadın. Dedi ve yerine yatırdı Minho 'yu.

 

 

Minho:- Sana yük...

 

 

Bahar:- Bana yük olduğun filan yok. Az sonra de kendimi yanlış ifade ettim. Sadece yemeğini yemeni istedim.

 

 

Minho:- Jaemin 'e aşık mısın?

 

 

Bahar:- Yine mi aynı konu? Neden ısrarla bunu soruyorsun?

 

 

Minho:- Bahar, Jaemin 'e aşık mısın?

 

 

Bahar, Minho 'nun üzerini örttü. Yanına oturdu.

 

 

Bahar:- Çok merak ediyorsan söyleyeyim. Jaemin'e karşı içimde hiç bir şey yok. Hoşlanmak, etkilenmek, aşk, sevgi. Hiç biri yok. İleride bir şey olur mu? Allah bilir. Ama şu an yok. Yaptığı şeyden sonra da olaması biraz zor. Beni düşündüğün ve korumak için böyle davrandığını biliyorum. Korkma. Ben kendimi koruyabilirim. Benim için endişelenme olur mu? Jaemin 'in beni sana düşman etmek istediğini biliyorum. Bana karşı olan hislerini de. Onun yüzünden bana düşmanca davrandığını da biliyorum.

 

 

Minho:- Peki, neden hala bana yardım ediyorsun?

 

 

Bahar gülümsedi:- Çünkü ben böyleyim. Aksi olamam. Ama biliyor musun? Birbirimizle uğraşmamız çok eğlenceliydi. Bu evden ayrıldığında kaldığımız yerden devam edelim. Dedi ve ayağa kalktı. Kapıyı açıp çıkıyordu ki Minho arkasından seslendi.

 

 

Minho:- Bahar!

 

 

Bahar, ona döndü.

 

 

Min Ho:- Kahvaltımı yaptırır mısın? Birden acıktımda.

 

 

Bahar gülümsedi ve yanına geldi.

 

 

Kızlar, ders yapıyorlardı diğer odada. Seçil Öğretmen 'in gelmesine önlem olarak kapıyı açık bırakmışlardı. Karşı ki odaya girmemesi için.

 

 

Hazel:- Minho nasıl?

 

 

Bahar:- Sorun yok. Biraz daha iyi ama hâla halsiz.

 

 

Lena:- Dün Seçil Öğretmen'e yakalanacağız diye çok korktum. Allah'tan fark etmedi.

 

 

Alya:- Son dakika federasyon aramasaydı ayvayı yemiştik.

 

 

Bahar:- Sizin bir suçunuz yok kızlar. Minho'yu eve ben getirdim. Yakalanırsak da ceza alacak kişi benim.

 

 

Ekin:- Saçmalama. O bizim de arkadaşımız. Yakalanma gibi bir durum olmayacak.

 

 

Anka:- Kızlar sessiz olun. Olur ya Seçil Hoca buraya çıkar, bizi duymasın.

 

 

Ceylin:- Haklısın. Kendi ağzımızla yakalanmayalım.

 

 

Seçil Öğretmen 'de kendi odasında çalışma yapıyordu. Ortalık şimdilik gayet sessizdi.

 

 

Minho gözlerini araladı ve etrafa baktı.

 

 

Minho:- Kızlar neredeler acaba?

 

 

Yavaşca doğrularak oturağına geldi. Ellerini ufaktan kımıldattı. Hafifte olsa ağrısı vardı hâla. Çok susamıştı. Neredeyse susuzluktan ölecek gibi hemde. Kızlara seslense sesi çıkmazdı. Hatta sesini çıkarmaması gerekiyordu. Yataktan kalktı fakat yürüyemeyecek kadar da yorgun hissediyordu kendisini. Geri oturdu ve etrafına baktı.

 

 

Minho:- Şu işe bak. Bir zamanlar düşmanlık yaptığım kızın evindeyim. Buna ne denir bilmiyorum. İlahi adalet.

 

 

Bu arada Seçil Öğretmen de evde ki bu sessizlikten hayli rahatsız olmuştu. Kızlara bakmak için masasından kalktı ve merdivenlerden çıkmaya başladı.

 

 

Kızların açık olan kapısına doğru yöneldi.

 

 

Seçil Öğretmen:- Önce Bahar'a baksam iyi olacak. Kızcağız nasıl oldu acaba?

 

 

Seçil Öğretmen, diğer odaya yöneldi. Üstelik kızlar kendi konuşmalarının gürültüsünden onun geldiğini farketmemişlerdi bile.

 

 

Seçil Öğretmen, diğer odaya doğru yöneldi ve kapının kolunu çevirip içeri girdi. O an yatağın üzerinde oturmakta olan Min Ho ile göz göze geldiler.

 

 

Ev hiç duyulmadığı kadar büyük bir ses ile ayağa kalkıp oturdu.

 

 

Seçil Öğretmen:- Aaaaaaaa!

 

 

Kızlar birbirine baktılar.

 

 

Kızlar:- Eyvaaahhhh!

  

Loading...
0%