Yeni Üyelik
19.
Bölüm

17. Bölüm- Takip

@mavimelek

 

Hayat bu. İnsanın karşısına farklı şeyler çıkarır. Bazen dost sandıklarımız düşman, düşman sandıklarımız ise dostumuz olabilir. Dışarıdan yorumlamak doğru olmaz bu nedenle. Kızlar da ve erkeklerde de bu aralar bu durum söz konusuydu. Minho Bahar'ı düşmanı sanıyordu mesela. Anka Chan'ı zorba. Ceylin Jung il'i iyi biri. Hatta Felix kız arkadaşını melek sanmıştı da aksi çıkmıştı. Yine de aksi olaylar olsa da kızlar ve erkekler birbirlerinin değerini daha iyi anlıyorlardı. Hatta bu aralar bundan fazlasını anlayacaklardı.

 

 

Minho'yu evden çıkarma operasyonu başarılı geçmişti. Kızlar rahat bir nefes almışlardı Minho'nun evden çıkması ile. Seçil Öğretmen 'e yakalanmadan bu işin bitmesi onları rahatlamıştı. Özellikle de onu eve getiren Bahar için. Eğer yakalansalardı ve kızlar onun yüzünden azar işitselerdi çok büyük vicdan azabı çekerdi. Ama neyse ki korkulan olmadı ve kazasız çıktı evden Minho.

 

 

Kızlar kendilerini salondaki koltuğun üzerine attılar. Üstlerinden büyük bir yük kalkmıştı.

 

 

Ekin:- Ohh nihayet bitti şu telaş!

 

 

Lena:- Çok korktum ama.

 

 

Alya:- Bende. Aksiyon dolu bir hafta sonu geçirdik.

 

 

Anka:- Bahar, sen ıslak kaldın. Hadi üzerini değiştir.

 

 

Bahar:- Hakikaten böyle kalakaldım.

 

 

Mira:- Hepimizin nevri döndü. Ne yapacağımızı şaşırdık.

 

 

Bahar:- Ben üzerimi değiştirip geliyorum. Dedi ve odasına çıktı.

 

 

Ceylin:- Minho 'da öyle gitti. Yazık, ıslak ıslak.

 

 

Hazel:- Kaçtığına baktı çocuk evden. Resmen mahsur kaldı bizim evde dedi gülerek.

 

 

Kızlar, gülmeye başladılar.

 

 

Mira:- O değil de o son halleri, çok komikti.

 

 

Anka:- Ayy sorma yaa. Kafaları tokuştuya birde.

 

 

Ekin:- Nasıl birşey bunlar yaa. Sürekli başlarına bir iş açıyorlar.

 

 

Lena:- Kızlar, sizce bu günden sonra arkadaş olurlar mı?

 

 

Ceylin:- Bahar ve Minho mu? Pimi çekilmiş bomba gibi her an patlamaya hazır gibiler.

 

 

Ekin:- Çok garipler. Bir bakıyorsun birbirine iyi davranıyorlar, koruyorlar, sonra bir bakıyorsun dikleşiyorlar, ağzına geleni söylüyorlar birbirlerine. Bunların arkadaş olması deveye hendek atlatmaktan daha zor.

 

 

Alya:- Ya birbirini severlerse?

 

 

Ekin:- İşte o da mucize olur.

 

 

Bahar, üzerini değiştirmişti. Yatağına baktı, sonra çarşafı değiştirmek için yanaştı. Elini yorgana attı ama durdu, gülümseyiverdi birden. Yatakta yatan Minho gözünün önünde canlandı. İki gün birlikte kalmışlardı. Kavga etmeden geçebilen iki gün. Kendisi de inanamıyordu belki de. Çarşafı ve nevresimi çıkardı. Yastığı eline aldı. Minho'nun kokusu burnuna gelmişti sanki. Yaptığı şeyden utanırcasına, usul usul burnuna götürdü yastığı ve kokladı. Evet, onun kokusu sinmişti. İki gün yaşadıkları gözünün önünden geçmişti sanki.

 

 

Birden kendine geldi ve yastığın kılıfını çıkardı hızla.

 

 

Bahar:- Saçmaladım iyice. Değiştir şunu değiştir. Aptal aptal işler yapma dedi kendi kendine ve yerdeki çarşaf, nevresim ne varsa kucaklayıp banyoya götürdü.

 

 

Binbir telaş ile de olsa hafta sonu bitmişti.

 

 

Yeni bir okul günü daha başlamıştı bu gün. Kızlar ve erkekler için.

 

 

Ekin:- Bu haftasonu hiç test çözemedim. Çok verimsiz geçti benim için.

 

 

Ceylin:- Neden verimsiz olsun ki, doruklarına kadar heyecan hissetmedin mi?

 

 

Ekin:- Heycanı doruklarında yaşadım. On tane sınava aynı anda girmiş gibi heyecanlandım hemde.

 

 

Bahar:- Aman kızlar susun. Biri duyar filan.

 

 

Lena:- Şu an aramızda Türkçe konuşuyoruz kim duyacak?

 

 

Bahar:- Olsun. Anlayan biri filan çıkar. Ayy ihtimal bile vermek istemiyorum.

 

 

Mira:- Sen hem tut Minho'yu eve getir, hem de....

 

 

Bahar:- Az önce ne dedim ben?

 

 

Mira:- İyi tamam sustum.

 

 

Anka, az ötede Bang Chan 'ı gördü. Yine o kız yani Nayeon ile konuşuyordu.

 

 

Anka:- Bunlar da abarttılar iyice. Birbirlerinin ağzına düşecekler.

 

 

Anka'nın kıskançlık damarı kararmıştı yine. Konu Bang Chan olunca daha bi hırçınlaşıyordu. Artık Chan, onunla ilgilenmiyordu ve hatta onunla ilgilenmediği bu günlerde Nayeon ile sık sık bir araya geliyordu. Bu da onun kafasında Nayeon ve Chan ile ilgili bir şeyler yazmasına neden oluyordu.

 

 

Hazel:- Kim o? Haa Bang Chan ve şu kız.

 

 

Lena:- Belki sevgilisidir ne var ki bunda.

 

 

Ekin:- Yani ne bekliyordun ki. Baktı senden bir yüz bulamadı, hemen başkasına gitmiş işte.

 

 

Anka:- Yani bana sevgisi o kadarmış diyorsunuz.

 

 

Ceylin:- Sevgisi mi? Sana sevdiğini söylemedi ki.

 

 

Anka:- Söylemedi evet dedi kırgın bir ses tonuyla.

 

 

Bahar:- Sen neden içerledin ki buna?

 

 

Anka:- Yok içerlemedim. Hatta birini bulması iyi olmuş. Ama yani farklı hissettiriyordu bana. Seviyormuş gibi.

 

 

Ceylin:- Tekrarlıyorum, sana sevdiğini söylemedi ki!

 

 

Bahar:- Çok takıldın sanki bu Chan meselesine. Kimseye yüz vermeyen Anka'ya ne oldu?

 

 

Anka:- Ben bi bilsem ne olduğunu.

 

 

Ekin:- Neyse boşver. Zaten bunları düşünmeniz de saçma. Derslere odaklanın.

 

 

Bahar Ekin'in sırtına vurdu.

 

 

Bahar:- Aferin kız sana!

 

 

Ekin öne savrulup geri geldi.

 

 

Hazel:- Bunun işi gücü de ders. Dedi Ceylin 'e mırıldanarak.

 

 

Ceylin:- Hıı sorma.

 

 

Ekin:- Bir şey mi dediniz?

 

 

Hazel:- Haklısın dedik canım arkadaşım. Hihiii dedi yalandan gülerek.

 

 

Ceylin 'in çok değerli erkek arkadaşı Jung İl iyileşmişti. Okula gelir gelmez de ilk işi Ceylin olmuştu. Zaman kaybetmeden yanına geldi.

 

 

Jung İl:- Prenses günaydın!

 

 

Ceylin:- Günaydın Jung İl. Nasıl oldun iyi misin?

 

 

Jung İl:- Evet iyiyim. Ama seni görmek daha iyi geldi. İlaç gibi geliyorsun bana.

 

 

Mira:- Toparlanmış bu.

 

 

Bahar:- Hıı, Kötüye bir şey olmuyor işte.

 

 

Lena:- Dua et. Senin düşürdüğünü anlamadı.

 

 

Bahar:- Salak da ondan.

 

 

Lena:- Taktın bu çocuğa.

 

 

Mira:- Onun takmadığı erkek mi var?

 

 

Bahar:- Sıra seninkine de gelecek nasılsa dedi gülerek.

 

 

Jung İl:- Haftasonu nasıl zor geçti anlatamam. Seni görmediğim gün, kendime gelemiyorum resmen. Beni ayıltan tek kişi sensin.

 

 

Ceylin:- Yaa çok tatlısın.

 

 

Bahar, gözünü dikmiş onlara bakıyordu. Kaşlarını çatarak hemde.

 

 

Bahar:- Yılışık şey.

 

 

Ekin:- Kızın erkek arkadaşı, sana ne oluyor ki?

 

 

Bahar:- Şu çocuğun sapıklığını bir tek ben mi görüyorum acaba?

 

 

Anka:- Sana göre tüm erkekler sapık arkadaşım.

 

 

Hazel:- Ve sevimsiz.

 

 

Lena:- Ve dövülmeli.

 

 

Mira:- Hatta ölmeli.

 

 

Bahar:- Evet bir tek ben görüyorum. Bana inanmayın siz. Sapık işte sapık!

 

 

Ceylin:- Hadi gidelim buradan. Bazı bakışlardan rahatsız oluyorum. Dedi Bahar'a laf vurarak.

 

 

Lena:- Al duydun işte.

 

 

Bahar:-Türkiye 'de olacaktım ki ah ahhh! Dedi avucuna yumruğunu vurarak.

 

 

Kızlar, Bahar'ı da alıp sınıfa girdiler. Erkekler çoktan gelmişler sınıfa, sıralarında oturuyorlardı.

 

 

Changbin, Ceylin'e baktı ama yoktu. Sonra Bahar'a baktı.

 

 

Bahar, işaret etti bahçeyi gözleriyle. Changbin yerinden kalktı ve bahçeye gitti. Minho, onları farketmişti. Kızlar, yerlerine geçtiler. Hemen arkalarından Bang Chan ve Nayeon girdi içeri.

 

 

Bang Chan:- Güzel bir gün geçireceğiz bence.

 

 

Nayeon:- Bence de. Senin en çokta bu huyunu seviyorum. Nasıl eğleneceğini biliyorsun.

 

 

Anka:- Ne konusuyor bunlar?

 

 

Hazel:- Ne yapacaksın Anka? Konuşuyorlar işte.

 

 

Anka:- Yok taktım ben bunlara bir kere.

 

 

Mira:- Anka, beni şaşırtıyorsun. Ciddiyim.

 

 

Bang Chan:- O zaman ne yapıyoruz, gününe karar verip, gidiyoruz.

 

 

Nayeon:- Tamam. Okuldan sonra görüşürüz. Dedi gülümseyerek ve çıktı.

 

 

Anka:- Nereye gidiyorlarmış duydunuz mu? Deiye sordu telaşla.

 

 

Bahar:- Evlilik dairesine.

 

 

Anka:- Ne? Evleniyorlar mı?

 

 

Alya:- Saçmalama. Sen bi kendine gelir misin? Nereden çıktı bu Chan merakı?

 

 

Mira:- Meraktan fazlası bu bence.

 

 

Anka:- Ne merakı canım, hem nereye istiyorlarsa gidebilirler. Umrumda bile değil.

 

 

Bahar:- İyi ki umrunda değil. Dedi ve yerine geçip oturdu.

 

 

Minho ise eğilmiş Bahar'a bakıyordu.

 

 

Bahar:- Ne oldu neden bakıyorsun?

 

 

Minho:- İnsan bi nasıl olduğumu sorar.

 

 

Bahar:- Minho, bak demeyi unuttum. Okulda bu konudan bahsetmeyelim olur mu? Birinin kulağına giderse fena şeyler olur. Dedi fısıldayarak.

 

 

Minho:- Tamam.

 

 

Bahar:- Söz mü?

 

 

Minho:- Tamam dedimya. Söz!

 

 

Bahar gülümsedi.

 

 

Minho:- Az önce, Changbin 'e ne dedin de koşarak çıktı sınıftan?

 

 

Bahar:- Yoo, yok yani bir şey demedim.

 

 

Minho:- Sen ve Changbin, aranızda...

 

 

Bahar:- Benim bir işim vardı unutmuşum dedi ve hızla kalktı yerinden ve çıktı sınıftan. Minho arkasından bakıyordu.

 

 

Minho:- Aranızda birşey var. Kesinlikle var!

 

 

Bang Chan ve Nayeon konuşa dururlarken, Anka bu duruma oldukça sinirlenmişti. Daha fazla dayanamadı ve ayağa kalkıp hızla sınıftan çıktı. Onu koridorda Yuta karşıladı.

 

 

Yuta:- Anka, bir sorun mu var?

 

 

Anka:- Yok iyiyim.

 

 

Yuta:- Ben de seninle konuşmak için geliyordum. Aramızda ki ilişki hakkında.

 

 

Anka:- Evet. Konuşmanın vakti geldi sanırım. Bu gün okuldan sonra buluşalım mı?

 

 

Yuta sevinmişti. Galiba artık Anka ile aralarında güzel şeyler olmaya başlayacaktı. Sevgililik gibi.

 

 

Chan ve Nayeon, sınıftan çıkıyorlardı. Maalesef Yuta ve Anka'yı gördüler.

 

 

Yuta:- Kulaklarıma inanamıyorum bu gün buluşacağız yani dedi bağırarak.

 

 

Anka:- Evet.

 

 

Yuta:- Bildiğim çok şık bir yer var. Oraya gideriz.

 

 

Anka:- Farketmez dedi ve sınıfa girmek için arkasını dönmüştü ki Bang Chan ile göz göze geldiler.

 

 

Bang Chan:- Demek kabul ettin. Peki öyle olsun. Anka yanından geçip girdi sınıfa.

 

 

Changbin, bahçeye çıktı koşarak. Ceylin 'i arıyordu koşarak. Bir anda Jung İl'i gördü. Hemen üzerine atıldı.

 

 

Changbin:- Ceylin nerede ha, nerede?

 

 

Jung İl:- Bu seni neden alakadar ediyor?

 

 

Changbin:- O kıza dokunmayacaksın. Ona bulaşmayacaksın. Senin gibi bir pislikten onu koruyacağım.

 

 

Jung İl:- Başkalarının ilişkilerine burnunu sokmamanı tavsiye ederim. Yoksa...

 

 

Changbin:- Yoksa ne? Ne yaparsın söylesene?

 

 

Jung İl:- Sen fazla oldun. Yoksa benim sevgilimde gözün mü var?

 

 

Changbin:- Bana bak. O kızın teline zarar gelirse, seni mahvederim. Ne bu okulda, ne de bu dünya da kendine yaşayacak yer bulamazsın.

 

 

Jung İl:- Şimdi seni...

 

 

O anda Ceylin seslendi arkadan.

 

 

Ceylin:- Jung İl!

 

 

Jung İl:- Ah sevgilim geldin mi? Hadi sınıfa gidelim. Ders başlamak üzere. Dedi ve Ceylin ile birlikte gittiler. Ceylin yanlarından geçerken Changbin 'e baktı. Changbin 'de ona.

 

 

Bahar koştur koştur Changbin 'in yanına geldi.

 

 

Bahar:- Ne oldu? Dedi nefes nefese.

 

 

Changbin:- Bu çocuğu dövmek istiyorum. Böyle suratının ortasına iki tane patlatmak.

 

 

Bahar ellerini beline koydu.

 

 

Bahar:- Ben en iyisi Ceylin ile bir kez daha konuşayım.

 

 

Changbin:- Konuşmanın işe yaracağını düşünmüyorum. Özellikle de senin.

 

 

Bahar:- O da doğru. Hadi sınıfa gidelim.

 

 

Herkes sınıfa girmiş, yerine oturmuştu bile. Bir anda kapı açıldı, Changbin ve Bahar girdi içeri. O anda bakışlar ikisine sabitlendi. Özellikle Minho ve Ceylin'in.

 

 

Han:- Bu ikisi bu ara çok yan yana değiller mi?

 

 

Hyunjin:- Yakında çıkar kokusu. Belki de hiç beklemediğimiz şeyler oluyordur ha!

 

 

Bang Chan:- Ne gibi?

 

 

Hyunjin:- Erkeklerden nefret eden Bahar, Changbin ile yan yana. Aşık olmuş olamaz mı?

 

 

Minho:- Olabilir dedi kısık bir sesle.

 

 

Bang Chan, Minho 'ya baktı gizliden.

 

 

Bahar ve Changbin birbirine baktılar. Gözler üstlerindeydi. Hemen yerlerine geçip oturdular.

 

 

Changbin:- Ne bakıyorsunuz?

 

 

Jeongin:- Bahar ve Sen, bu aralar çok mu yakınsınız? Ne oluyor bakalım?

 

 

Bahar:- Biz kapıda denk geldik.

 

 

Changbin:- Dedikoducu büyük anneler gibisiniz.

 

 

Bahar, Minho 'ya baktı. Sesi çıkmıyor, kendisine bakmıyordu.

 

 

Mira:- Kızlar, sizce bu ikisinin arasında ne var?

 

 

Lena:- Bahar ve Changbin. Bize derken kendisi mi aşık oldu yoksa?

 

 

Alya:- Belki çıkıyorlar ve bize yaptıklarından utandığı için birşey söylemiyorlardır.

 

 

Ceylin:- Çıkıyorlarmı yani?

 

 

Alya:- Bilmiyorum ama Bahar'ın bir erkekle işi ne? Zaten Changbin ile de iyi anlaşıyorlar.

 

 

Hazel güldü:- Şuna da bak sen. Belki de kalbini kaptırdı sonunda birine.

 

 

Ceylin:- Yok, Bahar yapmaz öyle şey.

 

 

Anka:- Neden yapmayacakmış ki? Kalbi düştüyse bir kere. Yaa canım arkadaşım aşık olmuş galiba.

 

 

Minho kızları duyabiliyordu. Onlara yakın oturuyordu çünkü. Birden ayaklandı sırasından. Dışarı çıktı ve hızla sınıfın kapısını kapattı.

 

 

Bang Chan:- Kimse bu konu hakkında konuşmasın diye fısıldadı.

 

 

Han:- Neden?

 

 

Bang Chan:- Konuşmasanız daha iyi.

 

 

Teneffüs vaktiydi. Bang Chan ve erkekler bahçede konuşuyorlardı. Herkesin yüzünden düşen bin parçaydı.

 

 

Bang Chan:- Buluşacaklarmış. Yuta ve Anka. İlişkilerine bi ad koyacaklarmış.

 

 

Minho:- Bu ilişkiyi sürdürmek de ısrar ediyor yani.

 

 

Bang Chan:- Son kez konuşacağım.

 

 

Seungmin:- Hâla görüşmeye devam ederse peki?

 

 

Bang Chan:- Ona karışmak bana düşmez ama onu koruyacağım. Anka onun gerçek yüzünü görene kadar.

 

 

Changbin:- O da Ceylin gibi. Kendilerini bekleyen tehlikeyi göremiyorlar.

 

 

Seungmin:- Bu kızlar hep yanlış erkekleri seçmek zorunda mı?

 

 

Han:- Sana ne oluyor?

 

 

Seungmin:- Mira da öyle. O Hyun ile görüşüyor.

 

 

Changbin:- Hyun mu? Hyun ne alaka?

 

 

Jeongin:- Yuta ve Jung İl 'i biliyoruz da Hyun'u tanımıyoruz.

 

 

Seungmin:- Birşey var onda hissettiğim. Kötü bir enerji alıyorum.

 

 

Hyunjin:- Bu Yuta'yı göz önünde tutsak iyi olcak. Niyeti bozduysa elde etmeden durmaz.

 

 

Minho:- Hyunjin haklı. Kızlar, burada yabancılar ve doğruyu yanlışı görmüyorlar. Göstersek iyi olacak.

 

 

Bang Chan:- Ne yapacağız peki? Aklıma birşey de gelmiyor.

 

 

Felix:- Kızlardan yardım istesek?

 

 

Changbin:- Bahar, kesinlikle yardım eder.

 

 

Diğerleri Changbin 'e baktılar. Changbin erkeklere karşı tavrından ve Ceylin konusunda ki iş birliğinden dolayı Bahar'ın adını vermişti ama digerleri hemen yanlış anladılar.

 

 

Changbin:- Yani o bu konuda çok hassas. Eminim yardım eder.

 

 

Minho:- Bakıyorum da Bahar'ı iyi tanıyor gibisin.

 

 

Changbin:- Şey. Hepimiz tanıyoruz onu.

 

 

Bang Chan:- Ben önce Anka ile konuşayım.Onunla görüşmekte ısrar ederse, kızlarla konuşuruz.

 

 

Bang Chan, okulda Anka'yı arıyordu konuşmak için. Onu kafede bulmuştu. Masada tek başına oturuyordu. Yanına geldi.

 

 

Bang Chan:- Oturabilir miyim?

 

 

Anka, başını salladı "evet" dercesine. Bang Chan bir sandalye çekip oturdu karşısına.

 

 

Bang Chan:- Seninle konuşmak istiyorum.

 

 

Anka:- Ne konuda?

 

 

Bang Chan:- Yuta. Bak Anka...

 

 

Anka:- Bu konu hakkında yeteri kadar konuşmadık mı?

 

 

Bang Chan:- Hâla anlamadığına göre, yeteri kadar da konuşmamışız. Bak, o çocuk çok zararlı. Ben sana ....

 

 

Anka:- Ben kendi başımın çaresine bakabilecek biriyim. Benim durumum, ilişkilerim, kısaca her şeyim, seni ilgilendirmiyor. Senin ilgileneceğin biri varken hem de. O kız. Git onunla ilgilen. Düş benim yakamdan.

 

 

Bang Chan:- Nayeon benim...

 

 

Anka:- Adı her ne ise. Sen beni ilgilendirmiyorsun. Senden sadece benden uzak durmanı istiyorum. Lütfen dedi ve masadan kalktı ve bahçeye çıktı.

 

 

Bang Chan öylece kalmıştı. Öylece üzgün ve de kırgın.

 

 

Anka, bahçeye çıktı ve duvara yaslandı. Düşüncelere dalmıştı.

 

 

Anka:- Kendimi anlamıyorum. Bunu neden yaptığımı da. Onu başkası ile görmeye dayanamıyorum. Aklımı mı kaybediyorum neden böyle şeyler geçiyor kafamın içinden? Yok olmaz böyle şey. Onu silmem gerekiyor. Hem çıktığı bir kız var. Kendime gelmeliyim. Yuta ile ilgilenmem gerekiyor. Bang Chan ile değil.

 

 

Jaemin ise Bahar'ı bulmuştu koridorda.

 

 

Jaemin:- Acil konuşmamız gerekiyor.

 

 

Bahar:- Bence de.

 

 

Jaemin:- Bahar, sen ve Changbin arasında ne var?

 

 

Bahar:- Ne?

 

 

Jaemin:- İkinizi gördüm.

 

 

Bahar:- Gördüysen ne olmuş? Bu sevgili olduğumuz anlamına mı geliyor?

 

 

Son olaydan sonra Bahar Jaemin'e karşı öfkeliydi. Ama bunu saklaması gerekiyordu. Bu konuyu açmamalıydı.

 

 

Jaemin:- Yeter artık. Söyle Changbin ile aranızda ne var?

 

 

Bahar:- Bana bak! Sen bana bunu soramazsın anladın mı? Benden uzak dur. Sakinleşti birden. Yumuşak davranmaya karar verdi. Yutkundu.

 

 

Jaemin:- Bana neden böyle davranıyorsun?

 

 

Bahar:- Bak Jaemin. Ben, kimse ile olamam. Yani hakkımda düşündüğün şeyleri unut. Olmaz. Başka birini bul. Onu sev. Bana da kızma. Ben buraya sadece okulumu bitirmeye geldim. Sadece okul.

 

 

Jaemin:- Peki ya birini seversen?

 

 

Bahar:- Onu da o zaman düşünürüm. Dedi ve gitti.

 

 

Jaemin:- Seni seviyorum. Nasıl vazgeceyim senden.

 

 

Bang Chan son konuşmadan memnun kalmamıştı. Yeni bir plan lazımdı. Kafasında da bunu yapmıştı aslında. Hızlı adımlarla sınıfta oturan erkeklerin yanına geldi.

 

 

Bang Chan:- Takip edeceğiz.

 

 

Jeongin:- Kimi?

 

 

Bang Chan:- Anka'yı.

 

 

Felix:- Ayıp olmaz mı? Yani takip filan.

 

 

Bang Chan:- O ikisi yanlız kalmamalı.

 

 

Minho:- Kızlara söyleyecek miyiz?

 

 

Bang Chan:- Söyleyeceğiz. Onlar bizim için, öğrenecekler nereye gideceklerini.

 

 

Changbin:- O zaman haber verelim hemen.

 

 

Bang Chan:- Sen Bahar'ı ara Changbin. Spor salonuna gelsinler hemen. Ama Anka'ya belli etmesinler.

 

 

Minho:- Tabii numarası var sende değil mi? Dedi imâ ile.

 

 

Seungmin:- Ee nasıl olacak şimdi?

 

 

Bang Chan:- Anlatacağım.

 

 

Changbin, Bahar'ı aradı vakit kaybetmeden. Spor salonuna çağırdı kızları. Yeni plan kızlarla birlikte işletilecekti.

 

 

Erkekler gelmişler kızları bekliyorlardı.

 

 

Hyunjin:- Nerede kaldı bu kızlar?

 

 

Felix:- Vaz mı geçtiler acaba?

 

 

Hyunjin:- Kız değil mi işleri güçleri hep bekletmek.

 

 

Changbin:- Bahar, hemen geliyoruz dedi ama.

 

 

Minho:- Sen çağırırsında gelmez mi hiç?

 

 

Changbin:- O ne demek şimdi?

 

 

Minho:- Size sormalı ne olduğunu.

 

 

Kızlar geldiler o an.

 

 

Bang Chan:- Kızlar, nerede kaldınız?

 

 

Bahar:- Hepsini bir araya toplamak kolay olmadı.

 

 

Lena:- Anka'yı ancak atlattık.

 

 

Hazel:- Evet zor oldu.

 

 

Ekin:- Ne oluyor anlatın bakalım.

 

 

Bang Chan kızlara herşeyi anlattı. Kızlar endişeli bakışlarla onu dinliyorlardı. Yuta'yı, yaptıklarını ve yapabileceklerini de. Anka tehlike de olabilirdi. Bang Chan bu konuda çok endişeliydi. Kızları da endişelendirmeyi başarmıştı.

 

 

Bang Chan:- Duydunuz işte.

 

 

Hazel:- Bu çocuk bu kadar kötü biri demek.

 

 

Felix:- Daha neler neler. Nayeon'a yaptıkları da var.

 

 

Bang Chan:- Beni dinlemiyor. Anka'ya anlattım. Ama sürekli lafımı kesti. Beni dinlemedi bile.

 

 

Alya:- Zaten bu ara çok garip davranıyor. Biz de anlam veremiyoruz.

 

 

Bang Chan:- Nasıl yani?

 

 

Alya:- Bilmiyorum, Alya çok erkeklere yüz vermezdi. Yuta' ya evet demesinde bir gariplik var.

 

 

Han:- Peki, yardım edecek misiniz?

 

 

Mira:- Durum bu kadar kötüyken size yardım etmemek olmaz.

 

 

Bang Chan:- Sevindim. Şimdi planı anlatacağım size. Siz nerede, ne zaman buluşacaklarını öğreneceksiniz. Sonra bize haber vereceksiniz.

 

 

Ekin:- Size bırakırsak o işi, siz o çocuğu dövmekten beter edersiniz. O nedenle biz de sizinle geleceğiz.

 

 

Jeongin:- Olmaz.

 

 

Ekin:- Niye olmayacakmış? Biz gelmezsek kim tutacak sizi?

 

 

Bang Chan:- Tamam ama hepimiz birden takip edemeyiz. O nedenle grup olarak dağılacağız.

 

 

Han:- Patron sensin. Sen ne dersen o.

 

 

Bang Chan:- İkişerli grup olacağız. Seungmin ve Mira, Ekin ve Jeongin.

 

 

Seungmin :- Biz tamamız.

 

 

Mira:- Aynen.

 

 

Jeongin:- Biz de öyle dedi Ekin'e bakarak.

 

 

Bang Chan:- Han ve Lena. Hyunjin ve Alya. Changbin ve Ceylin, Minho ve...

 

 

Bahar:- Söyle hadi söyle. Bahar de.

 

 

Bang Chan:- Siz ikinize çok güvenemesem de Minho ve Bahar diyeceğim.

 

 

Minho:- O benim kaderim. Kaçış yok.

 

 

Bahar:- Herşey Anka için. Katlanacağız artık.

 

 

Bang Chan:- Size güveniyorum. Anka'yı o çocuğa yedirmeyeceğim.

 

 

Sınıfa dönmüşlerdi. Anka ise onları arıyordu. Hepsi birden kapıdan girsiler ve birden karşılarında Anka'yı gördüler.

 

 

Anka:- Neredesiniz siz ya? Her yerde sizi arıyorum. Ne yapıyorsunuz, nereden geliyorsunuz böyle topluca?

 

 

Mira:- Şeydeydik. Erkekler kızlara baktılar. Uyduracak bir bahene arıyorlardı hep birlikte. Bang Chan, söylemeyin diye kaşını kaldırdı.

 

 

O an Mira'nın aklına bir şeyler geldi.

 

 

Mira:- Ya bu Bahar ile Minho yine birbirine girmişler onları ayırdık. Değil mi kızlar? Dedi imâ ile.

 

 

Ekin:- Evet. Hiç durmuyorlar ki.

 

 

Anka:- Yine neden çıktı kavga?

 

 

Lena:- Neden çıktı? Neden? Dedi kızlara ve erkeklere bakarak.

 

 

Minho:- Arkadaşınız her şekilde beni sinir etmeyi başarıyor. Varlığı yetiyor kavga etmemiz için.

 

 

Bahar:- Bana mı dedin sen onu? Asıl sen beni deli ediyorsun.

 

 

Minho:- Kedi gibi sataşmadan duramıyor. İyi buldum ben bunu. Kedi!

 

 

Bahar:- O sensin bi kere.

 

 

Minho:- Miyavvvcık bir şey mi dedin?

 

 

Bahar:- Seni bi tırmalarım, görürsün kediyi.

 

 

Alya:- Bunlar gerçekten kavgaya tutuşacaklar.

 

 

Hyunjin:- Bence de. Ayıralım.

 

 

Hyunjin, Minho 'yu tuttu. Yerine oturttu. Alya'da Bahar'ı.

 

 

Alya:- Abartmayın isterseniz. Diye fısıldadı.

 

 

Bahar:- Oyun ayağına bana laf çarpıyor.

 

 

Minho:- Yoo oyun değildi ki.

 

 

Bahar:- Bak!

 

 

Hyunjin:- Şiştt susun. Yeter tamam.

 

 

Anka:- Ay neymiş bunlar böyle, her an kavgaya hazırlar. Neyse sormadım farzedin.

 

 

Resim dersi vaktiydi. Ders için atolyeye geldi tüm sınıf. Hyunjin için bu ders güzel geçiyordu fakat diğerleri için işkence gibiydi. Resim yapmayı sevmeyenler için.

 

 

Seungmin:- Resim yapmak hobi işi değil mi? Neden hepimiz zorunlu tutuluyoruz bu dersten?

 

 

Felix:- Bazen ben de anlamıyorum. Hyunjin 'e bak. Ne kadar mutlu.

 

 

Minho:- Bu dersten nefret ediyorum.

 

 

Bahar duydu onu. Başını eğip Minho 'ya baktı.

 

 

Bahar:- O da seni sevmiyordur merak etme.

 

 

Minho:- Senden daha çok seviyorum bu dersi onu belirteyim de.

 

 

Bahar:- Hahaha! Benimde senin sevgine çok ihtiyacım var.

 

 

Han:- Sen bu ikisinin planı batırmayacağından emin misin?

 

 

Bang Chan:- Artık değilim.

 

 

Öğretmen girdi içeri.

 

 

:- Bakıyorum da Bahar ve Minho, formunuzdasınız.

 

 

Minho:- O başlattı.

 

 

:- Öğretmenler odasının fenomeni siz ikinizsiniz.

 

 

Bahar:- Neden?

 

 

:- Bu kavgalarınıza nasıl bir dur diyeceğiz diye. Sizi üniversitede tez konusu bile yapmayı düşünüyoruz.

 

 

Minho:- O derece ünlü olduk desenize. Dedi gülerek.

 

 

:- Pek ünlü gibi değil de psikolojik bir vaka gibi düşün.

 

 

Bahar:- Ovv bu kötüymüş.

 

 

:- Neyse. Bu gün farklı bir konu çalışacağız. Herkes arkadaşını çizecek çocuklar.

 

 

Kız erkek farketmez. Bak aklıma ne geldi. Minho, Bahar'ı çizsin.

 

 

Minho:- Ne?

 

 

Bahar:- Ya hocam ama.

 

 

:- Şaka yaptım. Siz ikinizi ne kadar uzak tutsak iyidir dedi gülerek. Aklı olan sizi yan yana getirmez.

 

 

Bahar:- Ay korktum.

 

 

Seungmin:- Ama bizim çizimimiz iyi değil ki.

 

 

:- Bahane istemiyorum. Herkes elinden ne geliyorsa onu yapacak.

 

 

Dahyun:- Seungmin, sen beni çizsene?

 

 

Seungmin:- Ama çizimim iyi değil. Nasıl olacak o?

 

 

:- Ben yardım edeceğim hepinize merak etmeyin.

 

 

Seungmin:- Tamam o zaman.

 

 

Sınıftan biri el kaldırdı.

 

 

:- Hocam ben Mira'yı çizebilir miyim?

 

 

Seungmin, hemen o çocuğa baktı.

 

 

Seungmin atıldı hemen. Kimdi Mira'yı çizmek isteyem ressam arkadaş.

 

Seungmin:- Neden Mira?

 

 

Dahyun kıskançlık ile döndü Seungmin 'e.

 

 

Dahyun:- Sana ne Seungmin?

 

 

Seungmin:- Sordum sadece.

 

 

:- Çünkü yüzü çok güzel. Saçları da kıvırcık. Bence çok güzel bir şey ortaya çıkacak.

 

 

Mira gülümsedi.

 

 

:- Tamam sen Mira'yı çiz o zaman.

 

 

Seungmin, kızararak baktı o çocuğa. Dahyun'da Seungmin 'in bu tavırlarına.

 

 

Anka ve Lena, birbirlerini çizmeye başladılar. Kendi kendilerinin modeli ve çizeri olacaklardı.

 

 

Hyunjin:- Hocam, ben Alya'ya modellik yapabilir miyim?

 

 

Alya:- Ben seni mi çizeceğim?

 

 

Hyunjin:- Evet. Ne var bunda?

 

 

Alya:- Ama ben resim yapamam ki.

 

 

:- Önce şu ben yapamam ki ön yargısını bi kaldıralım. Hepimiz yetenekli çocuklarsınız.

 

 

Hyunjin:- Hadi, yaparsın.

 

 

Alya:- Olmazsa kızmak yok ama.

 

 

Hyunjin:- Tamam.

 

 

Öğretmeni eşleştiriyordu kalanları.

 

 

:- Bakalım başka kimler kaldı. Felix, sen Hazel'i çiz. Changbin 'deee, Ceylin, sen de Changbin 'i çiz.

 

 

Ceylin:- Ama hocam!

 

 

:- Haydi başlayalım.

 

 

Minho, Bang Chan 'ı çiziyordu.

 

 

Bang Chan:- Güzel çiz beni.

 

 

Minho:- Kanguru çizeyim mi? Dedi ve birşeyler karalıyordu şövalenin başında. Kaslı bir kanguru resmiydi bu.

 

 

Bang Chan:- Ne çizdin?

 

 

Minho:- Kendin bak dedi ve gösterdi. Bang Chan resmini görünce gülmeye başladı haykıra haykıra.

 

 

Bang Chan gülüyordu:- Bu ne?

 

 

Minho:- Sen! Dedi o da gülerek.

 

 

Anka, usulca döndü Bang Chan 'a ve baktı. Gülüşüne takılmıştı sanki. Onu öyle görünce yüzünde bir gülümseme belirdi.

 

 

Lena:- Niye gülmsüyorsun sen bakayım?

 

 

Anka:- Ne tatlı gülüyor. İlk defa bir erkeğin gülüşü bu kadar hoşuma gitti.

 

 

Lena gülümsedi:- Ne diyorsun sen?

 

 

Anka kendine geldi:- Şey yok. Öylesine dedim. Güzel sadece. Hoşuma filan gitmedi.

 

 

Lena:- Tamam anladım dur. Kıpırdama da çizeyim.

 

 

Resim hocası Minho ve Bang Chan 'ın yanına geldi.

 

 

:- Minho, resim çizme işini biraz ciddiye mi alsak.

 

 

Minho:- Afedersiniz hocam dedi toparlanarak.

 

 

Hocası gülerek geçti yanlarından.

 

 

Minho:- Sanatımı kıskanıyorlar.

 

 

Bang Chan güldü gizliden Minho 'ya bakarak.

 

 

Felix, Hazel'i çiziyordu. Yüzünü nasıl dönmek istersin?

 

 

Hazel:- Bilmem, nasıl kolay çizersen öyle yap.

 

 

Felix:- Tamam. Yüzünü şöyle bana dön, bana bak. Dedi ve Hazel'in yüzüne dokundu. Hazel, utanmıştı. Felix ise onun utanacağını unutmuş, modelini resmi için hazırlıyordu. Hatta şöyle bana bak. Dedi ve gözlerine baktı ve kaldı.

 

 

Felix:- Ne güzel gözleri var! Çok güzel bakıyor. Aklımı başımdan alıyor sanki. Sanki beni çağırıyor.

 

 

Hazel:- Tamamsa çizebilirsin.

 

 

Felix, kendine geldi:- Ttt tamam. Çiziyorum.

 

 

Felix, çizmeye başlamıştı Hazel'i. Başını kaldırıp ona bakıyordu şovalenin arkasından. Sonra, tekrar çizmeye devam ediyordu. Yüzünün her hattını inceliyordu. Çizdikçe zihnine kaydediyor, ona baktıkça o hatlarda kayboluyor gibiydi.

 

 

Felix:- Hislerimin değiştiğini hissedebiliyorum. Onu kalbimde hissedebiliyorum. Neden görmedim ki onu daha önce. Neden görmemezlikten gelmişim ki. Seni fark ettikçe, sana çekiliyorum sanki. İçimde yeşeren duyguları hissedebiliyorum. Diye düşündü.

 

 

Ceylin 'de Changbin 'i çiziyordu.

 

 

Changbin:- Resim çizmeyi biliyor musun?

 

 

Ceylin:- Yok. Karalayacağız işte bir şeyler. Sen kıpırdama da saçma sapan bir şey çıkmasın ortaya.

 

 

Changbin:- Seninle benim ortaklığımdan doğru düzgün bir şey çıkmaz ortaya.

 

 

Ceylin:- Beni sinir etmesen belki iyi işler yapacağız birlikte.

 

 

Changbin:- Sen inat etmesen, belki.

 

 

Ceylin:- Kıpırdama da seni güzel çizeyim.

 

 

Changbin:- Herşey güzellik senin için öyle değil mi?

 

 

Ceylin:- Ne demek o?

 

 

Changbin:- Yakışıklı bir erkek, gösterişli hediyeler en önemlisi de herkesin gözünde her zaman bir numaralı, en güzel kız olmak. Senin için güzellik bunlardan ibaret.

 

 

Ceylin:- İnsanların beni sevmeleri, önemsemeleri hoşuma gidiyor belki de.

 

 

Changbin:- Kalbini sevseler daha güzel olmaz mı? Hatta sevseler değil. Bir kişi sevse seni. O da herşeyin olsa daha güzel olmaz mı?

 

 

Ceylin durdu.

 

 

Changbin:- Hiç birine ihtiyacın yok. Sevilmeye ihtiyacın yok. Beğenilmeye ihtiyacın yok. Hediyelere, erkeklere, bir numara olmaya, hatta şu yüzündeki makyaja hiç ihtiyacın yok. Zaten güzelsin.

 

 

Ceylin:- Neden şimdi bunları söylüyorsun ki bana?

 

 

Changbin:- Bilmem. İçimden geldi. Seninle doğru düzgün ilk defa bir diyalog kurmak istedim belki. Ayrıca resmi güzel çizmek zorunda değilsin. İçinden geldiği gibi çizebilirsin. Ben zaten beğenirim.

 

 

Ceylin, Changbin 'e baktı. Gülümsedi. Belki de bu konuşması ile yüreğine dokunabilmişti Changbin, Ceylin'in.

 

 

Alya ise Hyunjin 'i çiziyordu. Silip silip gerisin geri çiziyordu ama bir türlü olmuyordu.

 

 

Alya:- Olmuyor işte olmuyor.

 

 

Hyunjin:- Ne olmuyor?

 

 

Alya:- Çizemiyorum. Bu kadar mükemmel olmak zorunda mıydın?

 

 

Hyunjin güldü:- Beni yakışıklı buluyorsun yani.

 

 

Alya:- Şey. Yüzün güzel demek istedim.

 

 

Hyunjin:- Herkes öyle olduğunu söyler.

 

 

Alya:- Bak sen, herkes öyle diyor demek. Çoğunlukla da kızlar herhalde.

 

 

Hyunjin:- Sakin ol şaka yapıyorum. Niye çizemedin? Dedi ve yerinden kalkıp Alya'nın yanına geldi.

 

 

Alya:- Neyi çizemedin diye sorman gerek çünkü daha hiç bir şey yok ortada.

 

 

Hyunjin:- Baş çizgisini doğru çizersen devamı gelir.

 

 

Alya:- Nasıl yani?

 

 

Hyunjin, Alya'nın elini tuttu. Çizmeye başladı. Alya, eline baktı. Birde hemen yanındaki Hyunjin 'e. O an hayran kalmıştı ona. Çok yakışıklıydı. Sarı saçları boynuna düşüyor, çekik gözleri gülümserken, kısıldıkça kısılıyordu. Tatlı tatlı konuşması vardı birde. Alya'nın kalbi yavaş yavaş Hyunjin 'e kaymaya başlamıştı. Galiba Hyunjin, amacına ulaşmaya başlamıştı. Alya'yı etkilemeyi başarmıştı.

 

 

Hyunjin, kendisine bakan Alya'ya baktı. Göz göze geldiler.

 

 

Hyunjin:- Ne güzel bakıyorsun!

 

 

Alya:- Ne?

 

 

Hyunjin:- Çok güzelsin! Dedi ve birden ağzını kapattı. İkisi de çekildiler hemen.

 

 

Alya:- Ay, şey. Ben çizeyim seni dedi ve elinden kalemi aldı.

 

 

Hyunjin:- Ben de yerime oturayım.

 

 

Alya:- Bence de.

 

 

Mira'yı çizen çocuk ise modelini ayarlıyordu.

 

 

:- Çok güzel çizeceğim seni.

 

 

Mira:- Olduğu kadar çiz geç . Mükemmel olmasına gerek yok.

 

 

:- Hayır. Sen çok güzelsin ve bu resim senin kadar güzel olmalı dedi gülümseyerek.

 

 

Seungmin onlara bakıyordu.

 

 

Seungmin:- Fotoğrafçı bitti bir de ressam çıktı başımıza.

 

 

Dahyun:- Bana mı dedin?

 

 

Seungmin:- Doğru dur çiziyorum seni. Dedi ve şovalenin arkasına saklanmış çiziyor gibi yapıp, Mira ve o çocuğa baktı.

 

 

:- Mira!

 

 

Mira:- Efendim?

 

 

:- Saçlarını şöyle dağıtalım mı? Dedi ve Mira'nın saçlarına dokundu.

 

 

Seungmin birden yerinden fırladı bir hışımla.

 

 

Seungmin:- Dokunma!

 

 

Herkes Seungmin 'e baktı. Sınıftaki herkes.

 

 

Resim Hocası yanına geldi.

 

 

:- Bir sorun mu var Seungmin?

 

 

Seungmin:- Ben, yok. Sorun yok.

 

 

:- Neden bağırıyorsun o zaman?

 

 

Seungmin:- Bilmem. İçimden geldi.

 

 

:- Çok garipsin.

 

 

Mira, Seungmin 'e işaret etti "ne oluyor?" diye.

 

 

Seungmin gülümsedi.

 

 

Mira:- Ne oldu acaba?

 

 

:- Hadi biz çizime geri dönelim.

 

 

Seungmin önüne döndü. Ama ara ara dönüp Mira'ya ve o çocuğa bakıyordu. Dahyun 'da Seungmin 'e.

 

 

Resim dersi bitmişti nihayet. Atölyeyi toparlıyorlardı.

 

 

Lena:- Resmini beğendin mi Anka?

 

 

Anka:- Güzel olmuş, tabiki beğendim canım arkadaşım. Yalnız tek gözüm burnumun yanında olmasaydı daha güzel olacaktı.

 

 

Lena:- Acaba, şiir yazmayı bırakıp resime mi başlasam?

 

 

Bahar, resime baktı Mira ile birlikte.

 

 

Mira:- Bence ikisini de bırak.

 

 

Lena:- Kendimi sanattan soyutlayamam. Ruhum ve bedenim çok acı çekerler.

 

 

Bahar:- Bence şu an acı çekiyor garipler de dile getiremiyorlar. Acil bırak, emin ol sana teşekkür bile ederler.

 

 

Lena:- Siz dalga geçin. Bu yeni bir akım.

 

 

Bahar:- İnsanların organlarını farklı yerlere çizmek nasıl bir akım acaba?

 

 

O anda Minho, Bahar'a seslendi.

 

 

Minho:- Şiştt kedi!

 

 

Bahar:- Duymamazlıktan geleceğim.

 

 

Minho:- Kedi diyorum. Hey, hey Kedi!

 

 

Bahar:- Ne var neeee?

 

 

Minho:- Cevap verdiğine göre adını benimsemişsin.

 

 

Bahar:- Uzatma da söyle. Yine ne diyeceksin acaba yine?

 

 

Minho:- Seni çizdim bakmak ister misin?

 

 

Bahar:- Beni mi? Kim bilir ne çizdi. Göster, alayını da et, rahatla tamam mı?

 

 

Minho:- Ya baksana aynı sen oldu. Dedi ve Bahar'a çevirdi tablosunu. Cadı benzeri bir şey çizmişti. Karalamaydı direkt.Bahar il şakalaşmak için yapılmış bir çalışmaydı yani.

 

 

Bahar, göz devirdi.

 

 

Minho:- Şunun çirkinliğine bak aynı sen.

 

 

Bahar, bozulmuştu. Kavga da söylenmeyecek şeyi bir kıza söylemişti Minho.

 

 

Bang Chan:- Minho ne diyorsun sen?

 

 

Mira:- Bu sefer saçmaladı.

 

 

Lena:- Bence de.

 

 

Bahar durdu ve Minho 'ya baktı.

 

 

Bahar:- Bunu çizmek için çok uğraştın mı? Alay etmek için yani. Beni güzel bulman veya bulmaman zerre umrumda değil. Dedi ve resmi elinden alıp yere attı. Sonra da çıktı atolyeden.

 

 

Bang Chan:- Keşke konuşmadan önce kalbi kırılır mı diye bir düşünseydin.

 

 

Minho:- Şey, alınacağı aklıma gelmedi.

 

 

Jeongin:- Bu pek hoş olmadı.

 

 

Bahar koridora çıktı ve duvarı yumruklayıp tekme attı.

 

 

Bahar:- Ahhhh! İki tane vursam suratına suratına, rahatlayacağım ama...

 

 

O anda oradan Taekwondo hocası geçiyordu. Bahar'ın yanında durdu.

 

 

Bahar:- Tekme atmak istiyorum. Şöyle yüzünün ortasına.. dedi ve arkasına dönmesi ile hocası ile göz göze gelmesi bir oldu.

 

 

Bahar:- Amanın!

 

 

:- Neye kızdın bakalım bu kadar?

 

 

Bahar:- Yok hocam ben...

 

 

:- Tekme atmayı çok istiyorsun sanırım. Duvarları tekmelediğine göre.

 

 

Bahar:- Afedersiniz. Okulun duvarına tekme atmamalıydım.

 

 

:- O nedenle demedim. Ben Taekwondo kulübü hocasıyım. Seni kulübe aldım.

 

 

Bahar:- Ama benim müzik kulübüm var. Bırakamam ki.

 

 

:- Sana gelir misin demiyorum. Taekwondo kulübündesin artık diyorum. Bir daha ki dersi kaçırma. Dedi ve gitti.

 

 

Bahar:- E ama ben, Taekwondo yapamam ki. Ulen Minho, herşeyin bana zarar. Ahhhh! İki tane patlatsam bütün hırsım geçecekti hâlbuki.

 

 

Akşam olmuştu. Kızlar bu günü konuşuyorlardı.

 

 

Bahar:- Durduk yere Taekwondo öğrencisi oldum.

 

 

Ekin:- Bacağımda sıkıntı var demedin mi?

 

 

Bahar:- Hoca beni dinlemedi ki.

 

 

Lena:- Minho'ya kızacağım derken...

 

 

Bahar:- Bana o gıcıktan bahsetmeyin lütfen.

 

 

Ceylin:- Yaptığı saygısızlık olmuş gerçekten.

 

 

Bahar:- Artık onunla arama mesafe koydum. Varlığını reddediyorum. Öyle biri yok. Karşılık dahi vermeye değmez.

 

 

Lena:- Biz de tam arkadaş olmaya başladınız diye düşünmüştük.

 

 

Bahar:- Boşversene ne arkadaşı.

 

 

Ekin:- Anka, sen şu çocuk ile ne zaman bulusacaksın? Öyle bir planın vardı sanırım.

 

 

Anka:- Evet. Yarın buluşacağız. Bir gibi evden çıkarım.

 

 

Hazel:- Nerede bulusacaksınız peki? Yani, acaba böyle güzel bir yer mi diye sordum. Romantik filan olur ya hani.

 

 

Anka:- Bilmiyorum. O alacak beni. Okulda buluşup gideceğiz.

 

 

Alya, Bahar'a işaret etti. Sessizliği şüphe uyandırabilirdi Anka'da.

 

 

Bahar:- Yani ne desem bilemiyorum sana Anka.

 

 

Anka:- İyi eğlenceler diyebilirsin arkadaşım.

 

 

Bahar:- Saçmalama. Ne eğlencesi? Ya sana bir şey yaparsa? Seni içeceğine ilaç atmak suretiyle bayıltıp evine götürünce asıl eğlenceyi göreceğiz.

 

 

Anka:- Ben de Bahar, neden konuşmuyor diyordum. Meğerse kafanda ki senaryoları yazmakla meşgulmüşsün.

 

 

Bahar:- Senaryo benim işim.

 

 

Mira:- İstersen yanında birimiz gelelim.

 

 

Anka:- Gerek yok kızlar, endişelenmeyin lütfen.

 

 

Bahar:- O zaman gidemezsin canım. Tek başına gidecekmiş hah!

 

 

Anka:- Ben kendi kararlarını kendisi alabilecek birisiyim.

 

 

Bahar:- Yanlış kararlar.

 

 

Anka:- Yanlış ya da doğru. Neyse. Ben yatıyorum kızlar. Dedi ve odasına gitti.

 

 

Ceylin:- İyi performansdı.

 

 

Bahar:- Sağol dedi gülerek.

 

 

Lena:- Changbin 'i ara Bahar. Haber verelim.

 

 

Ceylin:- Numarası var tabi sende. Ara hemen.

 

 

Bahar:- Her seferinde ben arıyorum, vereyim numarasını siz arayın. Ben sizin erkeklere gönderdiğiniz posta güvercininiz miyim?

 

 

Ceylin:- Sen muhabbeti ilerletmişsindir onunla. Sen konuş.

 

 

Bahar:- Taş mı geldi bana?

 

 

Ceylin:- Yok canım ne taşı.

 

 

Bahar, telefonunu çıkardı ve Changbin 'i aradı.

 

 

Changbin:- Çocuklar, Bahar arıyor.

 

 

Bang Chan:- Haber var sanırım.

 

 

Minho:- Dur ben açayım dedi ve telefonu aldı Changbin 'in elinden ve telefonu açtı. Hoparlöre aldı.

 

 

Bahar:- Changbin!

 

 

Minho:- Changbin yok, Minho versek olur mu?

 

 

Bahar:- Lütfen Changbin 'e verir misiniz telefonu? Siz kimsiniz ayrıca?

 

 

Minho:- Ne demek siz kimsiniz? Beni nasıl tanıyamazsın sen?

 

 

Bahar:- Tanımak zorunda mıyım ya? Versene Changbin 'i.

 

 

Minho:- Bana söyle.

 

 

Bang Chan:- Minho versene telefonu!

 

 

Bahar:- Sayın tanımadığım ve hayatımda asla tanımak istemeyeceğim kişi. Anka o çocuk ile okulda buluşacakmış saat bir gibi. Sonra buluşacakları yere gideceklermiş. Tamam mı? Bunu iletirsin artık. Lütfen başkalarının telefonunu da açmayınız. Dedi ve kapattı.

 

 

Bang Chan:- Demek, yarın buluşacaklar.

 

 

Minho:- Demek beni tanımamazlıktan geliyor.

 

 

Bang Chan:- Okulda toplanıyoruz.

 

 

Minho:- Ha bundan sonra böyle oluyoruz.

 

 

Bang Chan:- Ne diyorsun Minho?

 

 

Minho:- Hanımefendi beni tanımamazlıktan geliyor.

 

 

Bang Chan:- Ara tekrar Bahar'ı Changbin. Doğru düzgün planı anlatalım.

 

 

Changbin, kızları aradı. Hoparlöre aldı telefonu ve konuşmaya başladılar.

 

 

Ekin:- Ee plan ne şimdi?

 

 

Bang Chan:- Takip edeceğiz. Siz Anka'nın sizi tanımayacağı şekilde giyinin. Yakın takibe geçeceğiz çünkü. Gidecekleri yerde gerekirse içeride oturacağız.

 

 

Lena:- Tamam o iş bizde.

 

 

Bang Chan:- Gözünüz kulağınız Anka'da olsun.

 

 

Kızlar:- Tamam.

 

 

Ertesi gün olmuştu. Kızlar hazırlanıyorlardı.

 

 

Lena:- Ne giyeceğiz?

 

 

Ekin:- Anka'nın bizi tanımayacağı bir şeyler.

 

 

Alya:- Her şekilde tanır bizi. O gideceği restoranda bile tanınırız.

 

 

Mira:- O zaman tanımayacağı birini yakınına kadar sokabiliriz.

 

 

Kızlar:- Kimi?

 

 

Mira:- Bahar'ı ve Ceylin 'i.

 

 

Bahar:- Beni nasıl tanımayacak? Görünmez mi olacağım?

 

 

Ceylin:- Aynı şekilde beni de.

 

 

Mira:- Sizi, sizden aykırı bir şekilde giydirirsek tanımaz.

 

 

Bahar, kızlara baktı.

 

 

Mira:- Saçlarını açıp, senin tarzının dışında giydirdik mi, bu iş tamamdır. Ceylin'i de daha sade. Cepheye önden sizi süreceğiz.

 

 

Ekin:- İyi fikir. Gözlerine de birer gözlük, oh mis.

 

 

Mira:- Ceylin, hadi bakalım göster maharetini.

 

 

Ceylin:- Doğru yerdesiniz. En sevdiğim şey giyinmek ve de giydirmek biliyorsunuz. Dedi elinde fondöten ve ruj ile.

 

 

Büyük takip günüydü. Kızlar, okulun arka tarafında erkekleri bekliyorlardı. Bi beş dakika sonra erkekler de geldiler.

 

 

Bang Chan:- Kızlar, Anka sizi gelirken gördü mü?

 

 

Ekin:- Onun arkasından çıktık evden.

 

 

Bahar, duvarın arkasından Anka'yı gözetliyordu.

 

 

Hazel:- Siz hazır mısınız?

 

 

Felix:- Operasyona hazırız.

 

 

Seungmin:- Bu kim? Dedi arkası dönük Bahar'ı göstererek.

 

 

Minho:- Bahar nerede?

 

 

Bahar, arkasına döndü ve erkeklere baktı. Minho o an kalakalmıştı. Bahar karşısında idi. Pembe bluzü, pembe çiçekli diz altı eteği ve açtığı saçlarının bir kısmını üstten topladığı tokası ile çok güzel görünüyordu. Resmen donmuş kalmıştı karşısında.

 

 

Minho:- Bahar!

 

 

Bahar, Minho 'ya baktı.

 

 

Han:- Bizimki dondu sanırım. Dedi yüzüne elini sallayarak.

 

 

Minho:- Sen, şey olmuşsun. Şey.

 

 

Seungmin:- Güzel demek istiyor.

 

 

Bahar:- Beyefendi kim, ben tanıyor muyum?

 

 

Minho:- O ne demek öyle?

 

 

Bahar:- Bundan sonra böyle.

 

 

Minho:- Sen niye böyle süslendin bakalım?

 

 

Bahar:- Sana ne?

 

 

Minho:- Ne demek sana ne? Ben seni yanımda böyle mi gezdireceğim?

 

 

Bahar:- Ne varmış bu halimde? Ay evet çirkinim ya değil mi?

 

 

Minho:- Ne çirkini be, güzeldin bir de daha fazla güzel olmuşsun. Biri laf atacak onunla mı uğraşacağım ben.

 

 

Hyunjin:- Ne yani Bahar'ı beğeniyor musun?

 

 

Minho önce Hyunjin 'e sonra da kendilerine bakan arkadaşlarına baktı.

 

 

Minho:- Ben yani. Asılırlar diye dedim.

 

 

Bahar:- Ben kendimi korurum canım sana gerek yok.

 

 

Bang Chan:- Bahar Anka kendisini tanımasın diye böyle giyindi. Ayrıca bana bakın. Siz ikiniz rahat duracaksınız ona göre.

 

 

Minho, Bahar'a bakıyordu.

 

 

Han:- Çok beğendin galiba diye fısıldadı Minho'nun kulağına.

 

 

Minho:- Hem de çok diye mırıldandı.

 

 

Jeongin:- Yuta geldi. Gidiyorlar!

 

 

Bang Chan:- Hadi bakalım çocuklar.

 

 

Yuta gelmişti Anka'nın yanına.

 

 

Yuta:- Anka, bu gün çok güzelsin.

 

 

Anka:- Teşekkür ederim.

 

 

Yuta:- Haydi gidelim.

 

 

Anka:- Aslında, burada da konuşsak olur. İllaki bir yere gitmeye gerek yok.

 

 

Yuta:- Senin için harika bir yer ayarladım. Oraya gidelim.

 

 

Anka:- Yuta ben...

 

 

Yuta:- Hadi ama.

 

 

Anka:- Peki öyle olsun.

 

 

Bang Chan:- Gidiyorlar. Hadi çocuklar.

 

 

Kızlar:- Emredersiniz komutanım. Dediler asker selamı ile.

 

 

Bang Chan gülümsedi.

 

 

Yuta, arabasının kapısını açtı.

 

 

Anka:- Yürümeyi tercih ederim.

 

 

Yuta:- Biraz uzak ama.

 

 

Anka:- Olsun, yürüyelim. Yorulduğumuz yerde taksiye bineriz.

 

 

Anka ve Yuta yürüyorlardı.

 

 

Diğerleri arkadan onu takip ediyorlardı.

 

 

Changbin ve Ceylin gözlerinde gözlük ile yürüyorlardı. Tuhaf olan Ceylin düz ayakkabı ile yürüyemiyordu.

 

 

Changbin:- Neden sağa sola adım atıyorsun, doğru yürüsene.

 

 

Ceylin:- Topuksuz ayakkabı ile yürüyemiyorum. Düz tabana alışkın değilim.

 

 

Changbin:- Çok komiksin. Biliyor musun? Böyle çok şey olmuşsun.

 

 

Ceylin:- Ne olmuşum? Komik mi?

 

 

Changbin:- Güzel. Sadelik sana çok yakışmış.

 

 

Ceylin gülümsedi:- Teşekkür ederim.

 

 

Changbin ve Ceylin arasındaki buzlar eriyordu sanki. Ceylin, ona karşı daha ılımandı. Daha bir yumuşaktı. Onun hakkında ki düşünceleri değişiklik gösteriyor, şekil değiştiriyordu. Bunda Bahar ve Changbin arasında olduğunu düşündüğü şey olabilirdi elbette ama Changbin 'in onu koruyucu tavırları da vardı. Birisi onu düşünüyordu. Ama diğerleri gibi değil. Onun zarar görmesini istemeyen biri.

 

 

Changbin:- Makyaja hiç ihtiyacın yok. Topuklu ayakkabıya da.

 

 

Ceylin:- Bana karşı pek bi kibarsın bu gün. Kafana bir şey mi düştü?

 

 

Changbin:- Galiba dedi Ceylin 'e bakarak. Yampalıyorsun istersen koluma girip yürü. Düşeceksin yoksa.

 

 

Ceylin:- Böyle yürüyebilirim teşekkür ederim.

 

 

Bang Chan hemen arkasındaydı Anka ve Yuta'nın. Şapkası yüzünü kapatıyordu. Deri montunun cebine sokmuştu ellerini. Yakın takipteydi. Konuşmalarını duyabiliyordu.

 

 

Yuta:- Benimle çıkman beni nasıl mutlu etti anlatamam.

 

 

Anka:- Neden ki. Ben de diğer kızlar gibi bir kızım. Özel bir şeyim yok.

 

 

Yuta:- Ne demek diğer kızlar gibi? Sen herkesten farklısın.

 

 

Anka:- Bak Yuta. Aslında burada konuşsak da olur.

 

 

Yuta:- Hayır Anka. Senin için hazırladığım şeyi görmeden gitmene izin veremem.

 

 

Bang Chan:- Kim bilir ne sürprizi hazırladı? Göz boyamak en iyi işin diye mırıldandı.

 

 

Anka:- Herhangi bir hazırlığa gerek yok.

 

 

Yuta:- Bu günü kutlamamız gerek değil mi? Haydi ama.

 

 

Bang Chan:- Seni öyle çok dövmek istiyorum ki!

 

 

Hazel ve Felix de takipteydi Chan'ın arkasından. Changbin ve Ceylin 'in biraz arkasında, sağ kaldırımdan ilerliyorlardı.

 

 

Felix, yanında yürüyen Hazel'e baktı. Hazel ise gözünü Anka ve Yuta'dan ayırmıyordu.

 

 

Felix:- Anka için çok mu endişelisin?

 

 

Hazel:- Arkadaşımın zarar görmesini istemiyorum.

 

 

Felix:- Anka'yı çok seviyor olmalısın.

 

 

Hazel:- Elbette . O benim için çok kıymetli. Kızların hepsi de öyle.

 

 

Felix:- Siz, biz gibisiniz. Birbirinize bağlısınız. Biz de öyle. Belki de o nedenle birbirimize ısındık.

 

 

Hazel gülümsedi.

 

 

Felix:- Bana neden bakmıyorsun?

 

 

Hazel:- Bakmam mı gerekiyor?

 

 

Felix:- Şey. Son konuşmadan sonra...

 

 

Hazel:- Son konuşmadan sonra çok şey değişti. Seninde o konuşmayı unutmanı söylemiştim. Hem bakmamamın onunla ilgisi yok. Arkadaşım tehlike de ve ben onu gözümden ayıramam.

 

 

Felix:- Sanki bana karşı mesafeli gibisinde ondan dedim.

 

 

Hazel durdu:- Ne olmasını istiyorsun anlamıyorum. Dedi ve Felix'e baktı.

 

 

Felix:- Yanımda yürürüyorsun ve bana karşı çok soğuksun.

 

 

Hazel:- Seni gerçekten anlamıyorum. Şu anda bir görevimiz var ve onunla ilgileniyorum. Sen de öyle yap bence dedi ve devam etti yürümeye.

 

 

Felix yanına geldi hızla.

 

 

Felix:- Biz arkadaşız değil mi? Yani benden nefret etmeni istemiyorum.

 

 

Hazel:- Sorun bu ise hayır etmiyorum. Evet arkadaşız. Bak ben o konuşmayı da içimde ki duyguyu da unuttum gitti. Hatta sana bir şey söyleyeyim mi? Şu an hoşlandığım bir çocuk bile var dedi gülümseyerek ve yürümeye devam etti. Felix arkada kalmıştı.

 

 

Felix o kadar üstüne gelmişti ki Hazel 'in, Hazel bu yalanı söylemişti. İşin garibi Felix'in zoruna gitmişti bu. Hazel başkasından hoşlanıyordu.

 

 

Felix:- Ne yani? Beni unutmuş mu? Nasıl ama ya?

 

 

Han, Lena ile birlikte daha ileride, duvarın arkasında Yuta ve Anka'yı bekliyordu. Han gözetliyor, Lena ise arkasında etrafa bakmaya çalışıyordu.

 

 

Lena:- Han, ne var geliyorlar mı?

 

 

Han:- Şuan da görünen kimse yok.

 

 

Lena:- Yanlış yerde mi bekliyoruz acaba? Buradan geçeceklerini nereden biliyoruz ki buraya geldik. Ayy, o çocuk Alya'yı kaçırıp kaybolmuş olabilir mi? Dedi telaşla.

 

 

Han:- Merak etme sen. Bizimkiler peşindeler. Buna izin vermezler.

 

 

Lena gülümsedi:- İyi ki siz bizimlesiniz. Yoksa Anka'nın başına birşeyler gelebilirdi.

 

 

Han:- Chan izin vermez merak etme sen dedi ve gülümseyerek baktı Lena'ya. Lena'da ona gülümsedi.

 

 

Han:- Sana bir şey olursa da ben varım. Korkma olur mu?

 

 

Lena:- Korkmuyorum desem, yalan olur.

 

 

Han:- Yabancı bir ülkede olmak, zor olmalı. Ailenden uzakta. Kız arkadaşlarından başka güvenebileceğin kimse yok. Belki sevebileceğin biri de yok.

 

 

Lena:- Orası öyle.

 

 

Han:- Şey, o günden sonra, pirinç kekleri hani. Taemin ile iletişime geçtiniz mi?

 

 

Lena:- Neden sordun?

 

 

Han:- Öylesine, öylesine sordum.

 

 

Lena:- O da mı kötü niyetli biri?

 

 

Han:- Sadece sordum. Neyse boşver onu. Bu gün çok tatlı olmuşsun. İlk defa formasız gördüm seni.

 

 

Lena gülümsedi:- Ben de seni. Teşekkür ederim bu arada.

 

 

Bahar ve Minho, Anka ve Yuta 'nın hemen arkasında onları takip ediyordu. Bahar, topuklu ayakkabı ile yürümeye çalışıyordu. Sendeleye sendeleye yürümeye çalışıyordu.

 

 

Minho:- Ne diye öyle yürüyorsun? Düşeceksin. Koluma gir istersen.

 

 

Bahar:- İstemez.

 

 

Minho:- Düşeceksin bak!

 

 

Bahar'ın ayakları birbirine dolanıyordu.

 

 

Bahar:- Bu ne biçim ayakkabı ya! Nasıl giyiniyorlar şunu?

 

 

Minho:- Normal bir ayakkabı da giyinebilirdin. İlla süsleneceksinya.

 

 

Bahar:- E doğru. Bu ayakkabı bana yakışmaz değil mi? Çirkinimya! Dedi çemkirerek.

 

 

Minho:- Ne alaka şimdi?

 

 

Bahar:- O alaka dedi ve birden yere kapaklandı.

 

 

Minho güldü.

 

 

Bahar:- Çok komik değil mi? Hahahaa.

 

 

Minho:- Gel buraya gel dedi ve tam kolundan tutup kaldıracaktı ki Bahar, itti elini.

 

 

Bahar:- Gerek yok. Ben kendim de kalkabilirim dedi ve ayağa kalktı. Sendeleye sendeleye yürümeye devam etti.

 

 

Minho:- Şey Bahar. Ben seni kırdıysam...

 

 

Bahar:- Kırmadın. İnsan önemsediği kişiye kırılır. Senin benim için bir önemin yok. O nedenle kırılmam için bir neden de yok.

 

 

Minho, öylece kalmıştı. Önden giden Bahar'a bakakalmıştı.

 

 

Seungmin ve Mira da başka bir yere saklanmışlar, Anka ve Yuta'nın geçmesini bekliyorlardı.

 

 

Seungmin:- Birazdan burada olurlar.

 

 

Mira:- Kazasız arlatırız inşallah şu günü.

 

 

Seungmin:- Merak etme sen. Öyle olacak.

 

 

Mira:- Nereden çıktı bu çocuk şimdi?

 

 

Seungmin:- Yuta gibileri her yerde var. Bence sen de dikkat etmelisin.

 

 

Mira:- Ne demek istedin ki şimdi?

 

 

Seungmin:- Hyun diyorum. İyice tanımadan bir şeylere kalkışma.

 

 

Mira:- Bir şeyler filan? Ne demek istiyorsun? Sen beni ne zannediyorsun?

 

 

Seungmin:- Yanlış anladın.

 

 

Mira:- Yok ben doğru anladım. Yanlış anlayan biri varsa o da sensin. Tanıması gerekende dedi ve duvarın dibinden çıktı. O anda Seungmin 'de çıktı. Ama aksilik bu ya Anka ve Yuta hemen yakınlarındaydı.

 

 

Han:- Hihhhh! Seungmin, yakalanacaklar.

 

 

Lena:- Ne?

 

 

Han birden geri çekildi hızla ve o an arkasında duran Lena'ya çarptı. Dengelerini kaybettiler ve ikisi birden yere düştüler. Lena, Han'ın üzerine düşmüştü.

 

 

Lena, başını kaldırıp Han'a baktı. Han'da Lena'ya.

 

 

Han:- Gözlerin çok güzel.

 

 

Lena:- Ne?

 

 

Han:- Şey, ben şey dedim.

 

 

Lena , haline baktı ve hemen toparlandı.

 

 

Han:- Afedersin. Çok afedersin.

 

 

Lena:- Nasıl oldu anlamadım. Bir yerin acıdı mı? Dedi ve Han'ı doğrulttu.

 

 

Han, gülümsedi. Lena'da. Sonra da gülmeye başladılar.

 

 

Seungmin ise kendilerine doğru gelmekte olan Anka ve Yuta 'yı fark etti ve birden Mira'yı çekip sarıldı.Bir eli yanağındaydı. Kendi başını da Mira'nın alnına yasladı.

 

 

Mira:- Ne yapıyorsun?

 

 

Seungmin:- Sessiz ol.

 

 

Seungmin garip hissediyordu kendini. İşin garibi, Mira'da aynı hislerin etkisindeydi. Seungmin 'in kolları arasındaydı. Bu kadar yakınında olması kalbinin çarpmasına neden oluyordu. Yanağında ki eli fark etti sonra. Sıcacıktı ve kendisini de ısıtıyordu sanki. Seungmin ise bıraksalar akşama kadar böyle kalabilirdi. Mira'yı yanında hissetmek çok güzeldi. Kalbini çözmeye başlamıştı. Kalbinin dilinden anlamaya başlamıştı.

 

 

Seungmin:- Alıp seni kalbime sokasım geliyor. Neden yanlış insanların peşine düştüm ki. Senmişsin benim için doğru olan. Keşke hislerimi daha önce anlasaydım. Aptalın tekiyim. Seni göremeyecek kadar aptal diye düşündü.

 

 

Mira'da düşüncelerdeydi.

 

 

Mira:- Bu ne şimdi ya? Bu hisleri ilk defa yaşıyorum sanki. Ben Hyun'da hiç böyle bir şey yaşamadım. Dur Mira, yapma. Onun sevdiği bir kız var. Arasını sen yaptın hem de o kızla. Sakın Mira. Sakın.

 

 

Anka, onlara doğru baktı ve Yuta ile birlikte yanlarından geçip gitti.

 

 

Seungmin, usulca geri çekildi. Mira, başını kaldırıp Seungmin 'e baktı. Gözlerinin içine. Sanki birbirlerine kilitlenmişlerdi.

 

 

Mira, hemen geri çekildi. Kendine gelmişti. Zorda olsa uzaklaştılar birbirlerinden.

 

 

Mira:- Ne yapıyorsun sen?

 

 

Seungmin irkildi.

 

 

Seungmin:- Asıl sen ne yapıyorsun? Az kalsın yakalanıyorduk.

 

 

Mira:- Yine de bu bana sarılma hakkını vermez sana.

 

 

Seungmin:- Gizlenmek içindi. Art niyetim yoktu.

 

 

Mira:- Tamam. Neyse kapatalım bu konuyu.

 

 

Anka ve Yuta, köşeyi döndüler. Bang Chan 'da peşinden. Arkaya dönüp arkadaşlarına baktı. Gizli gizli takip ediyorlardı onlarda.

 

 

Anka:- Daha var mı?

 

 

Yuta:- Biraz daha. İstersen araba ile devam edebiliriz.

 

 

Anka:- Başkasının arabasına binmekten hoşlanmıyorum.

 

 

Yuta gülümsedi:- Senin için ben başkası mıyım?

 

 

Anka:- Şu an öyle.

 

 

Yuta:- Bir kaç dakika sonra senin sevgilin olacağım için bu dediğine alınmıyorum.

 

 

Anka güldü:- Yaa öyle mi? Çok eminsin.

 

 

Yuta:- Belki herşeyin bile olacağım.

 

 

Bang Chan:- Kesin birşey planlıyor bu. Kesin kıza bir şey yapacak. Acaba çevirip dövsem mi?

 

 

Ekin ve Jeongin de takipteydi. Ekin, siyah gözlüklerini burnunun ucuna indirip Anka'ya baktı.

 

 

Ekin:- Şu günü kazasız atlatabiliriz inşallah.

 

 

Jeongin:- Bang Chan için dileyelim bence bunu.

 

 

Ekin:- Bak şimdi. Siz bize daha doğrusu Anka'ya yardım ediyorsunuz. Bu çocuk zararlı diye.

 

 

Jeongin:- Evet?

 

 

Ekin:- İyi de neden?

 

 

Jeongin:- Kendin de dedin. Zarar görmemeniz için.

 

 

Ekin:- Peki, bizim zarar görmemiz neden sizin umurunuzda?

 

 

Jeongin:- İnsan arkadaşını önemser.

 

 

Ekin:- Jeongin! Sen bi ara bana trip atıyordun hatırlarsan. Nereden çıktı şimdi bu?

 

 

Jeongin:- Trip filan atmıyorum.

 

 

Ekin:- Sinema sözün filan vardı. Sonra u dönüşü.

 

 

Jeongin:- Sinema filan boş iş. Sen derslerine çalış.

 

 

Ekin:- Ne demek istiyorsun?

 

 

Jeongin:- Sen önü açık, geleceği parlak bir kızsın. Ben sena sadece boş işler ile engel olurum. Evet haklıydın. Sinema falan bunlar boş. Dersler daha önemli.

 

 

Ekin:- Beni şaşırtıyorsun. Sen değilmiydin zamanımı kendime de ayırmam gerektiğini söyleyen.

 

 

Jeongin:- O benim gibi, gereksiz ve gelecek için çalışmayanlar için geçerli bir bahane.

 

 

Ekin:- Benim iyi bir öğrenci olmam aramızda engel mi?

 

 

Jeongin:- Aramız?

 

 

Ekin:- Yani arkadaşlık anlamında.

 

 

Jeongin:- Ekin, benim sana yararımdan çok zararım dokunur.

 

 

Ekin:- Bence sen benimle arkadaş olmamak için bahane uyduruyorsun.

 

 

Jeongin:- Ne? Bu konuşmadan bunu mu çıkardın?

 

 

Ekin:- Evet. Tamam. Konuşmayalım dedi ve bir kaç adım uzaklaştı.

 

 

Jeongin hızla yanına geldi.

 

 

Jeongin:- Öyle demek istemedim.

 

 

Ekin:- İstedin.

 

 

Jeongin, kolundan tuttu Ekin'in.

 

 

Jeongin:- İstemedim. İstemedim çünkü sen çok değerlisin. Çalışkansın, akıllısın. Sana zararım dokunsun istemiyorum. Senin aklını çelmek istemiyorum. Arkadaşlığın da varlığında benim için çok kıymetli. O sinemaya da gitmeyi çok istiyorum. Seninle gitmek. Seninle bir şey yapmak, zaman geçirmek istiyorum ama sen ...

 

 

Jeongin 'in düşünceleri bir bir dökülüyordu ağzından. Duygularından bahsetmeye de ramak kalmıştı ki sustu. Ekin'e zararı dokunsun istemiyordu. Onu yolundan döndürmek istemiyordu. Ama ondan da vaz geçemiyordu. Tıpkı okulda onu kaybettiği gün ki gibi, şimdi de kaybetmek istemiyordu.

 

 

Ekin:- Neden sustun?

 

 

Jeongin:- Bilmiyorum Ekin. Yanımda olmanı istiyorum ama senin kafanı karıştırmak da istemiyorum.

 

 

Ekin:- Sen, benim kafamı karıştırmadın. Bana ben olmam gerektiğini gösterdin. Evet geleceğim için çok çalışıyorum ama sen benim bunu yaparken tükenmemem için elinden geleni yapıyordun. Eğer benden desteğini çekersen, ben eski ben olabilirim. Dersleri için deli gibi çalışan ama istediği olmayınca hayattan soğuyan o kız olabilirim. Sen ise hem çalışmamı hem de hayattan zevk almamı öğretiyordun bana.

 

 

Jeongin gülümsedi:- Özür dilerim. Seni yalnız bıraktığım için.

 

 

Ekin:- Ben hâla kendi ayaklarım üzerinde duramıyorum. Galiba sana bu konuda daha çok ihtiyacım var.

 

 

Jeongin:- Galiba benim de sana.

 

 

Ekin ve Jeongin arasında ki buzlar erimiş gibi görünüyordu. Tam tersi Minho ve Bahar, Felix ve Hazel arasında da yeni yeni buz dağları oluşuyor gibiydi. Alya ve Hyunjin ise en arkada takipteydi. Hyunjin, dönüp dönüp Alya'ya bakıyordu. Hafif bir gülümseme vardı yüzünde. Alya'nın yanında olmasından oldukça mutluydu çünkü.

 

 

Alya, Hyunjin 'e baktı.

 

 

Alya:- Neden gülümsüyorsun?

 

 

Hyunjin:- Bu bizim ilk birlikte dışarı çıkmamız.

 

 

Alya:- Bir görev için buradayız unutma.

 

 

Hyunjin:- Olsun, ben halimden memnunum.

 

 

Alya:- Çok garipsin.

 

 

Hyunjin:- Gariplik değil bu. En ufak şeylerden mutlu olmak diyelim. Mesela insan yanında iyi hissettiği biri olunca mutlu olabilir. Sen olmaz mısın?

 

 

Alya:- Henüz öyle biri olmadı.

 

 

Hyunjin:- Hiç aşık olmadın mı?

 

 

Alya:- Oldum tabii.

 

 

Hyunjin:- Peki, yanında kendini mutlu hissettin mi?

 

 

Alya:- Hissetmişimdir herhalde.

 

 

Hyunjin:- Bu cevap değil ki.

 

 

Alya:- Aslında oldu öyle biri. Yani aşık olduğum. İnsan aşık olunca da mutlu hissediyor tabii.

 

 

Hyunjin:- Yani onu çok sevdin öyle mi? Yoksa bu geçen bahsettiğin çocuk mu? Çıktığın çocuk hani.

 

 

Hafif bir kıskançlık belirmişti Hyunjin 'de. Alya'nın bir zamanlar bazı duygular beslediği çocuğu kıskanmıştı evet. Bu da Alya'ya karşı hissettiği derin duygulardan ileri geliyordu.

 

 

Alya:- Nereden çıktı şimdi bu?

 

 

Hyunjin:- Böyle kaçamak cevap verdiğine göre sevmişsin.

 

 

Alya:- Evet aşıktım. Çokta yakışıklı bir çocuktu. Bildiğim kadarıyla beni de çok seviyordu.

 

 

Hyunjin:- Peki neden ayrıldınız?

 

 

Alya:- Ayrılmak zorunda bırakıldık.

 

 

Hyunjin:- Hala onu seviyorsun anladım seni.

 

 

Alya gülümsedi:- Tatlı bir hatıra olarak kaldı geçmişte.

 

 

Hyunjin:- Özel olmazsa, neden ayrıldığınızı sorabilir miyim?

 

 

Alya:- Neden ayrıldık biliyor musun? Onun beni çok sevdiğine emindim. Ama yanıldım. Kendi duygularımdan da emin değildim. İlerledikçe onun benim için doğru kişi olmadığını anladım. Zaten bir tek o oldu. Başka biri de olmadı.

 

 

Hyunjin:- O seni çok etkiledi sanırım.

 

 

Alya:- Yok etkilediği için değil. Onu kandırmamak adına. Hissedecek bir şey yoksa yoktur. Kandırmanın anlamı da yok. Hem Bahar'dan çok çekti garibim. Daha fazla işkence yapmaya gerek yoktu dedi gülerek.

 

 

Hyunjin:- Peki şimdi, tekrar karşına çıksa ne yaparsın?

 

 

Alya:- Bilmem. Ama inandığım şey gerçek aşkı bulana kadar beklemem gerektiği. Peki sen, sen hiç birini sevdin mi?

 

 

Hyunjin:- Çıktığım birileri oldu. Ama hiçbiri gerçek aşk değildi. Aklım şimdilerde başıma geldi. Kimsenin duyguları oyuncak değil bunu öğrendim.

 

 

Alya:- Çapkın biri olduğun doğru yani.

 

 

Hyunjin:- Çapkın değilim. Bir kaç kere aşkı aradım diyelim. Ama kızlar benim yüzüme, boyuma posuma baktılar hep. Kimse kalbimle ilgilenmedi.

 

 

Alya:- Maalesef günümüz aşk problemleri bunlar.

 

 

Hyunjin:- Alya, sence ben yakışıklı mıyım?

 

 

Alya, Hyunjin 'e baktı.

 

 

Alya:- Eli yüzü düzgün çocuksun.İyisin yani. Hoşsun.

 

 

Hyunjin:- Bu ne demek anlamadım. Beni yakışıklı bulmuyor musun?

 

 

Alya:- Zevkler tartışılmaz. Koreli kızlar için yakışıklısın ama Türk kızlarının zevki biraz daha farklı.

 

 

Hyunjin:- Yani o ilk çıktığın çocuk benden yakışıklı. Öyle mi? Tamam anladık. Sen hâla o çocuğu unutamamışsın dedi ve önden yürümeye başladı.

 

 

Alya:- Hyunjin bi dakika. Ay dur bi dinler misin dedi ve önüne geçti.

 

 

Hyunjin:- Git eski sevgilinle takıl. O benden daha yakışıklı.

 

 

Alya:- Ya ne alakası var şimdi niye küsüyorsun?

 

 

Hyunjin:- Siz kızlar hep aynısınız.

 

 

Alya:- Ne? O ne demek öyle?

 

 

Hyunjin:- Seninle o kadar konuştuk ettik ama sen benim farkıma hiç varamadın demek.

 

 

Alya, öylece kalmıştı. Hyunjin 'i anlamaya çalışıyordu.

 

 

Alya:- Şey, anlamıyorum seni.

 

 

Hyunjin:- Ben diyorum. Ben varım diyorum.

 

 

Alya:- Hyunjin?

 

 

Hyunjin, kendine geldi o an. Kıskançlığı yüzünden kendisini kaybetmek üzereydi. Sağa sola baktı.

 

 

Hyunjin:- Neler diyorum ben böyle? Çevir lafı yoksa anlayacak. Ah şapşal kafam.

 

 

Alya ona bakıyordu bir cevap beklercesine.

 

 

Hyunjin:- Afedersin. Fazla tepki verdim. Bir arkadaş olarak iyi kalplisin filan demeni bekledim.

 

 

Alya gülümsedi:- E bunu demeye gerek yok ki. Zaten sen iyi kalpli birisin. Bak şimdi. O çocuğa mı daha çok güvenirdin bana mı diye sorsan, sana derim. Çünkü sen bana çok güven veriyorsun. Çünkü sen dürüst bir insansın ve ben senin yanında kendimi çok rahat hissediyorum.

 

 

Hyunjin konuyu açtığına da soru sorduğuna da bin pişman olmuştu. Vicdan azabı kendini tekrar ediyordu. Alya'ya oynadığı oyunun böyle sonuç vereceğini bilmeden derin bir vicdan azabına mahkum olmuş gibiydi.

 

 

Alya :- Oldu mu? Mutlu musun?

 

 

Hyunjin Gülümsedi Alya'ya. Başını salladı.

 

 

Bang Chan, Anka ve Yuta'nın peşindeydi hâla. Bir an durdular. Chan ise bir direğin arkasında durdu. Onları dinlemeye başladı.

 

 

Yuta:- Anka, biliyor musun sen benim gördüğüm en güzel kızsın.

 

 

Alya:- Günün sözü bu galiba.

 

 

Yuta:- Bundan sonra bunu benden her gün duyacaksın. Hazır olsan iyi olacak.

 

 

Alya:- Çok romantik birisin.

 

 

Yuta:- Senin sayende. Aşık insanların hâli böyle olur. Ben de sana çok aşığım.

 

 

Bang Chan neredeyse elektrik direğini kemirecekti hırsından. O kadar sinirlendi ki olduğu yerden çıktı ve Yuta'nın üzerine doğru gitti. O anda tam arkasından Minho tuttu onu.

 

 

Minho:- Chan, ne yapıyorsun?

 

 

Bang Chan:- Bırak beni de şu çocuğun ağzını burnunu kırayım.

 

 

Bahar:- Sakin ol. Böyle yaparak Anka'yı bizden uzaklaştırmış olursun.

 

 

Minho:- Bahar haklı. Bırak o çocuğun gerçek yüzünü görsün Anka.

 

 

Bahar:- Bahar haklı mı dedin? Yolda kafanı bir yere vurdun herhalde.

 

 

Minho:- Ağzımdan kaçtı. İsteyerek söylemedim.

 

 

Bahar:- İsteyerek söylediklerini de biliyoruz. Hıh!

 

 

Bang Chan:- Tamam tamam. Tutacağım kendimi siz yeter ki susun.

 

 

Bahar, Bang Chan'ın omuzuna kolunu attı.

 

 

Bahar:- Şimdi sabret, o gittikleri yerde bir hata yaparsa beraber döveriz. Ben karnına çalışırım, sen de yüzüne dedi sırıtarak.

 

 

Bang Chan:- Evet ya, güzel döveriz biz bunu.

 

 

Minho, Bahar'ın kolunu çekti Chan'ın omuzundan. Ortalarına geçti.

 

 

Minho:- Bana bak! Sen doğru duracaksın. Bir de seninle uğraşamayız.

 

 

Bahar:- Sana ne?

 

 

Minho:- Bahar! Dedi uyararak.

 

 

Bahar:- İyi be. Tamam.

 

 

Minho:- Chan, sakin olacaksın. Haklıyken haksız olmamalıyız. Sen de doğru duracaksın.

 

 

Bang Chan:- Tamam, hadi gidelim. Kaybedeceğiz.

 

 

Yemek yiyecekleri yere gelmişlerdi nihayet. İçeri geçti Yuta ve Anka. Bizimkiler de peşinden girdiler.

 

 

Minho:- Chan bak sakin!

 

 

Bang Chan:- Çalışacağım dedi ve bir masaya geçip oturdu.

 

 

Minho ve Bahar bir kolonun arkasında onları izliyorlardı.

 

 

Yuta ve Anka'da cam kenarında bir masaya geçtiler. Seungmin ve Mira hemen arkasında ki masaya geçtiler. Hyunjin ve Alya'da başka bir masaya.

 

 

Alya:- Bak sen şuna.

 

 

Hyunjin:- Kızları nasıl etkilediği belli oldu.

 

 

Alya:- Anka, böyle şeylerden pek etkilenmez.

 

 

Hyunjin:- Yuta'dan etkilenmese buraya gelir miydi?

 

 

Alya:- Ben de anlamadım. Aşık mı oldu acaba ya?

 

 

Hyunjin:- Belki de.

 

 

Mira:- Biz böyle gelip oturduk ama birinin ayırttığı masa olmasın?

 

 

Seungmin:- Sanmıyorum. Öyle bir yer değil burası.

 

 

Mira:- Daha önce geldin galiba. Kiminle geldin? Diye sordu kıskançlık ile.

 

 

Seungmin:- Annemle.

 

 

Mira utanmıştı.

 

 

Mira:- Ha öyle dedi çekinerek. Bana ne oluyorsa kiminle gelirse gelir.

 

 

Seungmin:- Şimdi de seninle geldik işte.

 

 

Mira:- Görev icabı.

 

 

Han ve Lena, bir çiçeğin arkasına geçip saklandılar.

 

 

Lena:- Buradan bizi görürler mi?

 

 

Han:- Sanmam. Şu an onlar kendi derdindeler.

 

 

Lena:- Şuradan bir an önce çıkmak istiyorum.

 

 

Anka birden o tarafa doğru baktı. Han, Lena 'nın elinden tuttuğu gibi çiçeğin arkasına iyice çekti. Daha da sindi.

 

 

Lena:- Ay ne yapıyorsun?

 

 

Han:- Bu tarafa bakıyorlar.

 

 

Lena:- Gördüler mi bizi?

 

 

Han:- Hayır.

 

 

Lena, eline baktı. Han hâla tutuyordu elini.

 

 

Han:- Chan'a iyi bakmamız lazım. Şuna bak. Yuta'nın üzerine atlamamak için kendini zor tutuyor. Kurt gibi pusuda bekliyor resmen.

 

 

Lena:- Şey Han.

 

 

Han:- Bak bak şuna bak. O değil de Seungmin ile Mira'ya bak. Keyifleri yerinde.

 

 

Lena:- Han, ben.

 

 

Han:- Jeongin ve Ekin neredeler? A bak kapının orada duruyorlar.

 

 

Lena:- Han, elim.

 

 

Han:- Ne oldu eline? Bir yere mi vurdun diye sordu ve eline baktı.

 

 

Lena:- Elim dedi ve gösterdi.

 

 

Han, birden çekti elini geri. Lena ise utanarak dizlerine koydu elini.

 

 

Han:- Afedersin.

 

 

Lena:- Sorun değil dedi utanarak.

 

 

Anka, dışarı baktı. Rahat değildi. Bang Chan'ın kendisine Yuta hakkında dediklerini düşünüyordu.

 

 

Anka:- Chan haklı mıydı acaba? Belki de buraya hiç gelmemeliydim. Chan, neden aklıma geliyorsun ki sürekli? Şimdi burada olsan, yanımda. Hiç kızmazdım sana. Beni korumak istiyordu madem, peki şimdi neden burada değil? O kızladır kesin. Nayeon ile. Kesin aralarında bir şey var. Aman bana ne. Sanki ona aşığım da böyle şeyler düşünüyorum. Ne diyorum ben ya? Yok artık.

 

 

Yuta:- Anka, ne düşünüyorsun?

 

 

Anka:- Şey ben. Burası güzel yermiş.

 

 

Yuta:- Beğenmene sevindim. Aslında Bang Chan 'a inanıp, benden korkup, benimle gelmeyeceksin diye korktum.

 

 

Anka:- Korkacak birşeyin mi var?

 

 

Yuta:- Yok tabii yok da, o senin aklına girmeye çalışıyor sürekli. Benim hakkımda seni dolduruyor.

 

 

Anka:- Chan, iyi biri.

 

 

Yuta:- İyi mi? Dedi ve güldü. Sen Chan'ı tanıdığına emin misin?

 

 

Anka:- Aslında ben Chan'ı tanıyorum. Seni tanımıyorum.

 

 

Yuta:- Bana karşı hislerini bilmesem, Chan'a karşı hislerin var diye düşüneceğim. Neyse garsonu çağırıp bir şeyler söyleyeyim.

 

 

Changbin ve Ceylin girdiler. Anka ve Yuta'yı arıyorlardı. Yuta garson çağıracaktı. Changbin ve Ceylin'in olduğu tarafa baktı. Changbin, Ceylin 'i tuttuğu gibi, masanın altına çekti.

 

 

Ceylin:- Ne yapıyorsun?

 

 

Changbin:- Başını sakın kaldırma. Bu tarafa bakıyor Yuta.

 

 

Ceylin:- Ne yapacağız, yanlarına doğru gidemeyiz ya.

 

 

Changbin:- Bir süre burada duralım.

 

 

Ceylin:- Tamam sen öyle diyorsan.

 

 

Changbin:- Aferin sana. Hep böyle dinle beni.

 

 

Ceylin:- Arkadaşım için.

 

 

Changbin:- Biliyorum. Ben de bana aşık olduğun için demedim.

 

 

Ceylin:- Ne diyorsun sen?

 

 

Changbin:- Şaka yapıyorum.

 

 

Ekin ve Jeongin kapının arkasında gözetliyordu onları.

 

 

Ekin:- Bu çocuk, zarar verir mi Anka'ya?

 

 

Jeongin:- Hiç belli olmaz. Herşey beklenir bundan.

 

 

Ekin:- Nereden buldu bu çocuk benim arkadaşımı.

 

 

Jeongin:- O bulur. Herşeyin altından çıkabilir.

 

 

Ekin:- O derece ha?

 

 

Jeongin:- Evet. Okulda zarar verirken engellemeye çalıştığımız bir kaç kız var. Nayeon da bunlardan biri.

 

 

Ekin:- Okulda müdür var neden siz peki?

 

 

Jeongin:- Müdürün çoğu şeyden haberi olmuyor. Bu nedenle biz onunla ortak hareket ediyoruz diyelim.

 

 

Ekin:- Yani birlikte çalışıyorsunuz öyle mi?

 

 

Jeongin:- Aynen öyle. Bizim okul Kore'nin en sakin okulu sayılır. Sence bu nasıl oluyor? Disiplini biz sağlıyoruz. Zorbalık yapanlara, kızlara göz dikenlere, haksızlık yapanlara karşı biz hareket ediyoruz. Yani okul müdürü ile anlaşmalı hareket ediyoruz. Bu nedenle düşmanımız oldu ya da dostumuz. Biri Yuta diğeri de Jaemin.

 

 

Ekin:- Bahar'a yanaşmasının sebebi de size düşman kazandırması.

 

 

Jeongin:- Jaemin Bahar'a aşık.

 

 

Ekin:- Farkındayız. Bahar anlamak istemese de. Peki Anka?

 

 

Jeongin:- Chan onu korumaya çalıştıkça Yuta üzerine düştü Anka'nın. Aşık mı bilmem ama zarar verebilir.

 

 

Ekin:- İnşallah olumlu bir cevap vermez Anka.

 

 

Felix ve Hazel başka bir masaya geçtiler. Yüzlerine menüleri kapattılar.

 

 

Hazel:- Anka, akıllı kızdır. Umarım bizim burada olduğumuzu anlamaz.

 

 

Felix:- Yol boyunca takip ettik. Anlamamıştır herhalde.

 

 

Hazel:- Umarım.

 

 

Felix:- Ben, benim aklıma bir şey takıldı.

 

 

Hazel, Felix 'e baktı. Menünün ucundan.

 

 

Felix:- Anka, Yuta'nın nasıl biri olduğunu bilmiyor mu?

 

 

Hazel:- Bilse buraya gelmezdi. Doğrusu biz de bilmiyorduk. Chan anlatmadan önce. Ne çıkıyorsa eli yüzü düzgün dediğiniz insanlardan çıkıyor.

 

 

Felix:- Yine de ön yargılı olma. Sence ben, eli yüzü düzgün biri miyim?

 

 

Hazel:- Öylesin de siz erkekler hep aynısınız bu da bir gerçek.

 

 

Felix:- Beni Yuta ile bir mi tutuyorsun?

 

 

Hazel:- Düşünce tarzınız. Aynı işte.

 

 

Felix:- Siz kızlarda aynısınız. Hep nerede yanlış erkek var ona aşık olursunuz.

 

 

Hazel:- Bana diyene bak. Sevgilini ve yaptıklarını nasıl unuttun acaba?

 

 

Felix:- O bir hataydı.

 

 

Hazel:- Aslında haklısın biliyor musun? Ben de zamanında yanlış birine aşık olmuştum. Ama geçti dedi ve menüyü tekrar yüzüne kapatıp dinlemeye devam etti.

 

 

Bahar ve Minho 'da kolonun arkasında Anka'yı dinlemeye çalışıyorlardı. Bahar alttan, Minho üstten kafalarını uzatmışlar dinliyorlardı.

 

 

Minho:- Ne konuşuyorlar bunlar?

 

 

Bahar:- Duyamıyorum ki.

 

 

Minho:- Şu arkada ki masa boş olsaydı oraya geçer dinlerdik. Sen dikkatli bak. Anka'ya dokunmaya filan kalkmasın.

 

 

Bahar:- Yapar mı?

 

 

Minho:- Herşey beklenir bu çocuktan.

 

 

Bahar:- Bıraksanız şöyle iki vursam bir daha yaklaşmaya cesaret edemez ama.

 

 

Minho:- Sen önce git Jaemin'i döv.

 

 

Bahar:- Jaemin ile aramızda ki şeye karışmazsan sevinirim. Ben Yuna ve sana yorum yapıyor muyum? Hem, en azından Jaemin beni güzel buluyor.

 

 

Minho birden ciddileşti.

 

 

Minho:- Ne dediğinin farkında mısın sen?

 

 

Bahar, yavaşça ayağa kalktı. Minho 'nun ciddileşmiş ses tonunu duyduktan sonra.

 

 

Bahar:- Şey. Yani.

 

 

Minho:- Olan o kadar şeyden sonra hâla Jaemin mi diyorsun sen?

 

 

Bahar:- Ben...

 

 

Minho:- Ona karşı bir şey hissetmediğini söylemiştin ama belliki var sende de bir şeyler. Seviyorsan durma. Koş Jaemin'ciğine. Ama seni yanımda görmesin. Aranız bozulabilir dedi ve hızla çıkıp gitti.

 

 

Bahar:- Niye alındı ki şimdi? Boşversene hem suçlu hem güçlü. Üste çıkacak ya işte. Dedi ve Anka'yı dinlemeye devam etti.

 

 

Jeongin, Minho'yu durdurdu.

 

 

Jeongin:- Nereye gidiyorsun?

 

 

Minho:- Bu kız beni deli ediyor.

 

 

Ekin:- Sakin ol. Şu iş bitene kadar birbirinize sabredin.

 

 

Jeongin:- Neden kavga ettiniz şimdi?

 

 

Ekin:- Kavga etmeleri için herhangi bir sebebe gerek yok ki.

 

 

Jeongin:- O da doğru.

 

 

Minho:- Neymiş, Jaemin bunu güzel buluyormuş.

 

 

Ekin ve Jeongin birbirine baktılar. İkisi de gizliden güldüler.

 

 

Minho:- Ne gülüyorsunuz siz?

 

 

Ekin:- Boşver. Hadi git Bahar'ın yanına.

 

 

Minho:- Gitmem. Kendi kendine dursun orada. Ben burada duracağım.

 

 

Yuta, garsonu çağırmıştı.

 

 

:- Buyrun efendim.

 

 

Yuta:- İçkilerden ne alırsın?

 

 

Anka:- İçki içmiyorum ben. Müslümanların içmediğini bilmiyorsun sanırım?

 

 

Yuta:- Afedersin. Senin müslüman olduğunu bilmiyordum. Biz karar verip sizi tekrar çağıralım dedi garsona.

 

 

:- Peki efendim.

 

 

Anka:- Chan biliyor ama. Belki de senin niyetin, beni gerçekten tanımak değildir.

 

 

Yuta:- Anka, ne demek istiyorsun?

 

 

Bang Chan:- Ne konuşuyorlar? Ah delireceğim. Anka, kabul etti mi acaba? Ne olur ona evet deme Anka ne olur!

 

 

Mira:- Hiçbir şey anlamıyorum.

 

 

Seungmin:- Gürültüden bir şey duyulmuyor.

 

 

Anka:- Bak Yuta. Senin hakkında çoğu şeyi biliyorum. Okulda yaptığın şeyleri. Buraya da bunun için geldim. Ben sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum. Sen benim hislerimden o kadar emindin ki, görmezden geldin beni. Ya da olmayan hislerimi.

 

 

Yuta:- Anka ama ben sana aşık oldum ve hislerim gerçek.

 

 

Anka:- Üzgünüm Yuta. Olmaz. Lütfen bu iş burada bitsin. Gereksiz uzadı zaten dedi ve ayağa kalktı. Aynı anda Yuta'da ayaklandı ve Anka'nın kolundan tuttu.

 

 

Yuta:- Sen beni böyle reddemezsin anladın mı?

 

 

Lena:- Han, birşeyler oluyor!

 

 

Han:- Galiba dayak zamanı geldi.

 

 

Changbin:- Chan'a sahip çıkmalı.

 

 

Ceylin:- Eyvah!

 

 

Mira:- Aaa ne yapıyor bu?

 

 

Seungmin:- Hazır olsak iyi olacak.

 

 

Jeongin:- Yine yanıltmadı bizi.

 

 

Ekin:- Anka'ya zarar verecek!

 

 

Jeongin:- Korkma!

 

 

Minho:- Belliydi Yuta'nın böyle yapacağı.

 

 

Anka:- Hyunjin, ayaklansak iyi olacak.

 

 

Hyunjin:- Zamanı geldi sanırım.

 

 

Anka:- Bırak beni.

 

 

Hazel:- Bu çocuk niyeti bozmuş.

 

 

Felix ayaklandı:- Ne zaman niyeti düzgün oldu ki.

 

 

Yuta:- Sana gidemezsin dedim. Chan bunun sebebi. O değil mi?

 

 

Anka:- Sana ne? Sen zorbanın tekisin. Buraya da sana asla ve asla olmayacağını söylemeye geldim.

 

 

Yuta daha bi çekti Anka'nın kolunu.

 

 

Yuta:- Buna sen karar veremezsin.

 

 

O anda bir kol geldi ve Yuta'yı ensesinden tutup çekti.

 

 

Bang Chan:- Ama ben karar veririm. Dedi ve Yuta'ya bir yumruk attı. Yuta sandalye ile birlikte yere düştü.

 

 

Anka:- Bang Chan!

 

 

Bahar birden fırladı yerinden. O anda diğerleri de koştular.

 

 

Bahar:- Ben şimdi sana sormaz mıyım ha!

 

 

Minho:- Ekin, siz Bahar'ı tutun.

 

 

Kızlar, Bahar'ı tuttular.

 

 

Bahar:- Bırakın beni!

 

 

Mira:- Bahar dur!

 

 

Bang Chan yakasından tutup sarstı Yuta'yı.

 

 

Bang Chan:- Anka'nın peşinde dolaşacak mısın sen ha!

 

 

Yuta:- Bırak beni.

 

Bang Chan bir kez daha vurdu

 

Yuta'ya.

 

 

Yuta:- Tamam, tamam bırakacağım.

 

 

Bang Chan:- Eğer seni Anka'nın bir metre yakınında görürsem, bu sefer hiç kurtuluşun olmaz. Hadi gidelim buradan dedi ve Alya'nın elinden tutup çıkardı oradan. Diğerleri de peşinden.

 

 

Anka, Bang Chan ile çıktı dışarı. Chan elinden tutmuş götürüyordu onu. Eline baktı Anka. Bir anda gülümsedi. Yine yetişmişti.

 

 

Anka:- Durabilir miyiz artık?

 

 

Bang Chan durdu ve Anka'ya baktı. Yavaşça elini bıraktı Anka'nın.

 

 

Anka:- Ne oluyor Chan? Ne işin vardı orada?

 

 

Bang Chan:- Ben, ben ...

 

 

Anka:- Benim için mi geldin?

 

 

Bang Chan:- Eee evet.

 

 

Anka:- İyi de neden?

 

 

Bang Chan:- Anka ben, seni önemsiyorum. Senin zarar görmeni istemiyorum. Biliyorum, yine hayatına karıştım. Hatta kesin şu an bana kızgınsın. Burnumu sokmadan duramadım çünkü. Özür dilerim.

 

 

İkisi de bir süre durdular. Konuşmadılar.

 

 

Anka:- İyi ki geldin.

 

 

Bang Chan:- Ne?

 

 

Anka:- Seni dinlemeliydim. Asıl ben özür dilerim. Sana haksızlık yaptım. Dinlemem gerekiyordu. Yuta hakkında haklıydın. Ona hayır dediğimde anlayacağını düşünmüştüm. Sen orada olmasaydın ve diğerleri, belki başka şeyler olacaktı.

 

 

Bang Chan:- Ben hep senin yanındayım. Ne olursa olsun, bana ne dersen de senin yanındayım.

 

 

Anka gülümsedi:- Biliyorum. O nedenle içim rahat. Sen varsın diye içim rahat.

 

 

Bang Chan gülümsedi.İçine serin sular dökülmüştü.

 

 

Bang Chan:- Ben, seni eve bırakayım.

 

 

Anka:- Oluuur!

 

 

Diğerleri arkalarından bakıyorlardı.

 

 

Alya:- Ne oldu şimdi?

 

 

Jeongin:- Güzel şeyler oldu sanırım.

 

 

Hazel:- Bu gün bitti sonunda.

 

 

Ekin:- Biz de eve gidelim o zaman.

 

 

Mira:- Burada böylece kalakaldık.

 

 

Han:- Sizi evinize bırakalım mı?

 

 

Lena:- Biz yolu buluruz galiba.

 

 

Bahar:- Ceylin, ayakkabıları değişelim mi?

 

 

Ceylin:- Yoo, ben bunları sevmeye başladım dedi Changbin 'e bakarak. Changbin gülümsedi Ceylin 'e.

 

 

Minho:- Neden çıkarıyorsun? Jaemin seni böyle daha çok begenir.

 

 

Diğerleri:- Oooooo.

 

 

Alya:- Taş geldi.

 

 

Bahar:- O zaman yarın okula topuklu ayakkabı ile geleyim. Jaemin'in hoşuna gider madem.

 

 

Minho, Bahar'ın üzerine yürüdü ve ayağını tuttu.

 

 

Bahar:- Ne yapıyorsun ya! Bırak ayağımı.

 

 

Hazel:- Ahahah noluyo? Dedi gülerek.

 

 

Hyunjin:- Yine kavga var.

 

 

Minho, tuttu ayağından ayakkabısını çıkardı ve götürüp çöp konteynerine attı.

 

 

Lena:- Yok artık!

 

 

Bahar:- Ya ben seni ne yapayım şimdi? Söyle ne yapayım ha!

 

 

Minho:- Yarın okula gelmeyi bırak, eve gidebilecek misin acaba?

 

 

Bahar:- Minho! Dedi ve diğer ayağından çıkardığı ayakkabıyı da ona fırlattı. Minho'nun yan tarafından geçti ayakkabı.

 

 

Minho:- Patilerinin üstünde yürü kedi!

 

 

Bahar:- Ben bunun hesabını sana sormaz mıyım ha!

 

 

Minho:- Eylemlerimiz devam edecek.

 

 

Mira:- Nasıl gideceksin eve şimdi?

 

 

Ekin:- Taksi çağıralım bari.

 

 

Bahar:- Bıktım senden bıktım! Diye bağırdı.

 

 

Bang Chan ve Anka, eve doğru yürüyorlardı.

 

 

Bang Chan:- Yuta'ya hayır demene sevindim.

 

 

Anka:- Hiçbir zaman evet demedim. O kendi kendine ümitlenmiş. Onun hakkında sen haklıydın.

 

 

Bang Chan:- Bunu sonunda kabul ettin ha! Dedi gülerek.

 

 

Anka:- Bazen kendimi dinlemiyorum biliyor musun?

 

 

Bang Chan:- Nasıl yani?

 

 

Anka:- İç sesim. Kalbim. O haklıydı. Ama bu gün ilk defa kendimi dinledim. Kendi iç sesimi. Dedi gülümseyerek.

 

 

Bang Chan:- Kendini dinlemek iyidir. Ben iç sesimi dinlemeseydim, şu an da yanında olamazdım. O bana seni yalnız bırakmamamı, bana inanmasanda seninle olmamı söyledi.

 

 

Anka:- İyi ki dinlemişsin iç sesini. İyi ki bu gün yanımdaydın.

 

 

Anka, emindi artık hislerinden ve emin adımlarla duygu dünyasında ilerliyordu. Bang Chan ise birkez daha onun yanında olduğu için mutluydu. Üçüncü kişiler, aralarında ki bağın kuvvetlenmesine, hislerini anlamasına yardımcı oluyordu.

 

 

Bu takip işi her ne kadar onları yakınlaştırmış olsa da, arkadaşları için de güzel şeyler olmasına neden olmuştu. Ve duygular, ilerledikçe daha da ilerleyecekti. Kalplerde tamamen yerini alana kadar.

  

  

Loading...
0%