@mavimelek
|
Mutluluk güzel şey. Sevmek, sevilmek çok güzel. Hele ki birini kalbinde taşımak, onu özlemek, yanında istemek güzel şey. Masumca, tertemiz sevmek. Onunla bir ömür hayal etmek çok ama çok daha güzel. Evet aşk güzel bir duygu. Bunu anladığında ise göklerde süzülür sanki kalbin. Yüzün bunu sana ıspatlarcasına gülümser.
Bu gece Bang Chan gülümsüyordu. Mutluydu. Anka hakkında artık daha da net hissediyordu kendisini. Daha da aşık.
Minho yanına geldi. Elinde ki havluyu yatağının üzerine koydu
Minho:- Ne bu halin söyle bakalım?
Bang Chan:- Mutluyum.
Han geldi sonra ve diğerleri arkasından.
Han:- Sebebi Anka mı?
Bang Chan:- Çocuklar, ben Anka 'yı çok seviyorum!
Hyunjin:- E biz bunu zaten biliyoruz ki.
Bang Chan:- Siz bunu nasıl biliyorsunuz acaba?
Hyunjin:- İnsan arkadaşını tanımaz mı?
Felix:- Peşinden koşmandan belliydi.
Bang Chan:- Bu gün bana teşekkür etti. İyi ki oradaydın dedi. Ahhhhyytt. Dedi ayağa zıplayarak.
Diğerleri ona bakıyorlardı şaşkınlıkla.
Bang Chan:- Aşk çok güzel şey. Onu hiçbir zaman bırakmayacağım.
Felix:- Peki, ona duygularından bahsettin mi?
Bang Chan:- Onun zamanı da gelecek. Ondan asla vaz geçmeyeceğim. Asla.
Seungmin:- Sevmek güzel şey gerçekten.
Felix:- Sevdiğine kavuştunya böyle dersin tabii. Dahyun'u az sevmedin uzaktan uzaktan.
Seungmin:- Keşke hâla uzakta olarak kalsaymış.
Changbin:- O ne demek öyle?
Seungmin:- Ben, ben Dahyun'u sevmiyorum.
Diğerleri:- Ne?
Minho:- İyi de ona aşık aşık bakan sen değil miydin?
Seungmin:- İçimdeki şey aşk değilmiş. Aptal olduğum için ona aşık olduğumu sandım. Onu tanıdıktan sonra anladım. Onunla aramızda mesafeler var sanki. Ayrı dünyaların insanları gibiyiz.
Hyunjin:- Eee ne olacak şimdi?
Seungmin:- Bilmiyorum. Ne garip değil mi? Bu zamana kadar onu bekleyeyim, o benimle olunca ondan soğuyayım.
Bang Chan:- Belki de beklemenin sebebi kendi duygularından emin olamamandı.
Seungmin:- Öyleydi. Ben acele etmeseydim şimdi her şey böyle sarpa sarmayacaktı.
Changbin:- Bunun çözümü sadece sende.
Evet bunun çözümü sadece Seungmin 'de idi ama nasıl çözmesi gerektiğini hiç bir şekilde bilmiyordu.
Kızlarda da durum aynıydı. Anka'nın ağzı kulaklarına doğru gidiyordu bu gün. Mutluydu. Aşk mutluluğu vardı üzerinde.
Bahar:- Pek bi mutlusunuz hanımefendi hayırdır?
Lena:- Hakikaten bu ne sevinç?
Anka:- Bilmem. Sadece mutluyum işte.
Hazel:- Bunun Bang Chan ile ilgisi var mı?
Anka:- Yok canım.
Hazel:- Var canım.
Alya:- Bang Chan orada diye sevindin değil mi?
Anka:- Ne yalan söyleyeyim sevindim. Böyle güvende hissettim kendimi. Ama güvenden ötesi bir histi bu. Başkası tarafından düşünülmenin vermiş olduğu bir mutluluk.
Bahar:- Başkası değil. Bang Chan tarafından o bir kere.
Mira:- Anka, Bang Chan 'a karşı bir şeyler hissediyor olabilir misin?
Anka:- Aa hayır. Hissetmiyorum. Arkadaşlık filan işte.
Mira:- Sen öyle diyorsan, öyledir. Ama yine de dikkat et derim. Bu gülümsemeler, bu hareketlilik bu hisler başka bir şeye işaret ediyor ona göre.
Anka:- Yine de düşünülmek, önemsenmek güzel şey.
Ceylin:- Kimin tarafından olduğu da önemli tabii.
Kızlar Ceylin 'e baktılar.
Lena:- Ceylin? Ne oluyor?
Ceylin:- Yok öylesine dedim. Güzel anlamında yani. Bir insanın seni kalbinle değerlendirmesi çok güzel değil mi?
Bahar:- Bunu sen mi söylüyorsun? Kıyafete, makyaja önem veren sen.
Ceylin:- Bazen biri çıkıp sana inandığın şeylerin yalan olduğunu söylemesi gerekiyor sanırım.
Bahar:- Size bir aydınlanma gelmiş galiba. Ama ben size söyleyeyim erkeklerden uzak durun. Kafanızı karıştırmalarına izin vermeyin.
Alya:- Söyleyene bak. Jaemin diye ortalıkta gezen sen mi söylüyorsun bunu?
Bahar:- Ne Jaemin ne başka biri hiçbir erkek ile yan yana bile gelmem.
Lena:- Minho ile geldin ama.
Bahar:- Anka olmasaydı gelmezdim. Hem o beni çirkin buluyor aklınıza Minho 'yu seçenek olarak bile getirmeyin bence.
Alya:- Ya sen ne bakıyorsun Minho 'ya. O seninle uğraşmak için öyle dedi. Bunu anlaman gerekirdi.
Anka:- Jaemin sana aşık ama. Sen kabul etmesende. Hem, hoşta çocuk. Kalbin kaymadı mı hiç? Bi düşünsene.
Bahar durdu. Jaemin'in kendisine söylediklerini düşündü. Sonra birden Minho geçti aklından. Gülümsedi ama toparlandı.
Bahar:- Hayır ona karşı hiçbir duygu yok içimde.
Mira:- Peki o son gülüş?
Bahar:- Gereksiz biri araya kaynadı. Neyse ben bi mutfağa gidiyorum. Dedi ve çıktı.
Ceylin:- Sizce Minho mu?
Alya güldü:- O gereksiz biri kesin Minho'ydu.
Ertesi gün olmuştu. Bizimkilerin okulda yeni günü. Kızlar sınıfa gelmişlerdi. Sınıfa girdiler. Sıralarına oturdular.
Alya:- Şu bizim ortak ödev çalışmaları ne zamandı?
Anka:- Ay o vardı değil mi?
Lena:- Yaa unuttuk biz onu.
Bahar:- Size ne oluyor? Ben iki deli ile birlikte yapacağım ödevi.
Hazel:- Sanki kendin çok akıllısın dedi gülerek.
Bahar:- Haaa çok komik.
Ceylin:- Zamanı gelince düşünürüz nasılsa.
Erkeklerde sınıfa girdiler. Minho çantasını koydu sırasına. Sonra oturdu.
Bang Chan:- Günaydın Anka, günaydın kızlar dedi gülümseyerek. Pek bir mutlu pek bir neşeliydi bu gün.
Kızlar:- Günaydın.
Seungmin'in arkasından Dahyun girdi ve Seungmin 'in yanağından öptü.
Dahyun:- Günaydın tatlım.
Mira hemen diğer tarafta çevirdi başını.
Seungmin:- Günaydın.
Dahyun:- Hadi yerimize geçelim dedi ve Seungmin 'in koluna girip sırasına oturdu.
Seungmin, Mira'ya baktı. Kendisini ve bu durumu görmesini istemiyordu.
Ortalık ufaktan ufaktan kaynamaya başlıyordu. Bu gün olacak şeyler, sinyal veriyordu sanki ufaktan. Fena şeyler hem de.
Ders arasıydı. Hyunjin, bahçede tek başına dolaşıyordu. Düşünceliydi. Konu ise Alya'dan sakladıkları ve ona karşı olan hisleri. Sürekli önüne çıkacaktı bu durum. Sürekli aklına gelecekti.
Hyunjin:- Bu oyuna bir son vermem gerekiyor. Alya'yı üzememem. Bu durumdan ona nasıl bahsedeceğim ben? Ah kafam neden girersin ki şu işlere. Nereden bilebilirdim ki ona kalbimi kaptıracağımı? Ne yapacağım şimdi?
Her zaman takıldığı kızlardan biri yanına geldi.
:- Ne o yalnızsın?
Hyunjin:- Yalnız kalmayı seviyorum.
:- Sen mi? Sen etrafında kızlar olmadan dolaşabiliyor muydun?
Hyunjin:- O gereksiz kalabalıktan bahsetme bana. :- Ne oldu sana böyle?
Hyunjin:- Bir şey yok.
:- Ha anladım. O kızı tavlayamadın diye üzülüyorsun.
Kızlar bahçeye çıkmışlardı. Alya Hyunjin ve o kızı görmüştü. Onlara doğru baktı.
Hyunjin:- Saçma bir iddiaydı.
:- Kabul et, kız çetin ceviz çıktı dedi gülerek.
Hyunjin:- Ben bıraktım bu işi. Onun kalbini kıracak bir şey yapmayacağım.
:- Yenilgiyi kabul ediyorsun yani.
Hyunjin:- Evet kabul ediyorum oldu mu? Dedi ve uzaklaştı oradan.
Alya, konuşmayı merak etmişti. Hyunjin 'in kızgın tavırları özellike. Dikkat çekiciydi.
Hazel:- Ne oldu Alya?
Alya:- Hyunjin 'i gördün mü?
Hazel:- Evet ama ne var bunda?
Alya:- Bi gariplik var sanki.
Hazel:- Belki asılmıştır. O da rahatsız olmuştur.
Alya:- Öyle mi dersin?
Hazel:- Öyledir öyle. Yoksa sen kıskandın mı ha?
Alya:- Ay ne bileyim tuhafıma gitti işte. Ama kıza yüz vermemesi hoşuma gitti.
Hazel güldü.
Alya:- Şey için dedim. Hani çapkın filan diyorlarya çocuğa ondan dedim. Dedi lafı çevirerek.
Hazel:- Tamam tamam anladım ben dedi gülerek.
Ceylin ve Jung il koridorda konuşuyorlardı.
Jung il:- Okulun en güzel kızı bu gün nasıl?
Ceylin:- Artık bana böyle demesen?
Jung il:- Gerçekler bunlar sevgilim.
Ceylin:- Yine de söyleme.
Jung il:- Bir gariplik var sende.
Ceylin, Changbin ile geçen konuşmadan sonra kendini daha farklı hissediyordu. Kalbinin bir yerine yer etmişti konuştuğu şeyler. Bir nevi aydınlanma yaşıyordu Ceylin bu aralar.
Ceylin:- Yoo aynı ben ama artık bu güzellik konularına o kadar da takılmıyorum.
Jung il:- Güzel olduğun için takılacak bir durumda yok tabii. Her zerren farklı yaratılmış. Sana benden başka kimsenin bakmasını istemiyorum.
Ceylin gülümsedi ama tedirgin bir gülümsemeydi bu. Changbin onlara doğru geliyordu. Ceylin'in elini tuttu Jung il. Ceylin, o an kendilerine doğru gelen Changbin 'e baktı ve elini çekti hemen.
Changbin, yüzünü döndü ve yanından geçip gitti.
Changbin:- Söylediğim hiçbir şey sana etki etmemiş anlaşılan. Öyle olsun bakalım.
Hepsinin farkında olmadığı biri onları izliyordu. Bahar. Duvarın arkasına geçmiş dinliyordu.
Bahar:- Sapık işte sapık diyorum inanmıyorlar. Ben de sanki anormallik.
Ceylin üzülmüştü. Changbin 'in kendisini bu şekilde görmesini istemiyordu.
Jung il:- Seninle buluşmak istiyorum. Bir şeyler filan yaparız olur mu?
Ceylin:- Şey, belki, olabilir.
Jung il:- Seni çok seviyorum prenses.
Ceylin :- Ders başlamak üzere. Ben gitsem iyi olacak.
Jung il:- İyi dersler prenses.
Bahar, usulca sıyrıldı duvarın dibinden. Changbin 'in peşinden koştu sınıfa doğru. Ceylin, Changbin 'in sınıfa girdiğini gördü. Arkasından koşan Bahar'ı da. Bir şeylerden işkillenmişti. Hızlandı o an.
Bahar:- Changbin! Changbin! Diyerek sınıfa girdi.
Changbin, kendisine seslenen Bahar'a doğru döndü fakat ayağı sıraya takıldı ve bir anda Bahar hızlı geldiği için çarpıştılar. Changbin Bahar'a doğru düştü. Bahar ise kaçamadı ve Changbin onun üzerine doğru geldi. Sarılır gibi bir görüntü ortaya çıkmıştı.
Bir anda arkadan Ceylin göründü kapıda. Onun arkasında da Minho ve diğerleri.
Ceylin:- Siz! Dedi şaşkınlıkla. Hatta derin bir hayal kırıklığı ile.
Changbin:- Biz, biz şey!
Bahar, arkasına döndü o an. Bakakalmıştı.
Bahar:- Göründüğü gibi...
Hyunjin:- Sevgili misiniz?
Bahar:- Hhaa hayır.
Minho ve Ceylin onlara bakıyorlardı ve evet hayal kırıklığı ile. Minho öyle bir sıkıyordu ki avucunu, neredeyse tırnaklarının izi çıkmıştı avuç içine.
Ceylin:- Açıklanacak bir şey yok. Durum ortada.
Changbin:- Ama durun!
Hazel:- Bahar ve Changbin ha!
Anka:- Bir de bize diyor erkeklerden uzak durun diye.
Changbin:- Yanlış anladınız. Sadece...
Minho:- Sadece sarılıyordunuz.
Sınıfın boş olmasını bekliyordunuz değil mi?
Bahar:- Ne diyorsun sen? Yok öyle bir şey.
Minho:- Neden inkâr ediyorsunuz ki? Devam edin. Biz çıkalım. Dedi ve gitti.
Ceylin :- Afedersiniz. Rahatsızlık verdik.
Bahar:- Ya yok öyle bir şey.
Changbin:- Neden bize inanmıyorsunuz?
Ceylin, Changbin 'e baktı ve o da gitti.
Mira:- Tebrik ederim arkadaşım. Dedi ve Bahar'ın elini sıktı.
Bahar:- İnanmıyorlar bize! Dedi şaşkınlıkla.
Changbin:- Saçmalıyorlar.
Bahar:- Görüyorum.
Ders vaktiydi. Bahar, tek başına oturuyordu sırasında. Minho gelmemişti sınıfa. Okulun arkasında duvara yaslanmış duruyordu. Birden duvarı yumruklamaya başladı. Öyle ki eli kanamıştı.
Minho:- Aaaaııhhh! Aaaıh! Diye bağırdı ve elini alnına götürdü. Ne düşüneceği, ne hissedeceği hakkında hiçbir fikri yoktu.
Minho:- Ne bekledim sanki ne umdum ki. Beni sevmesini mi? Gözleri bana uzaktı zaten. Beni isteyeceğini mi sandım? Bitti. Başlamadan bitti. O en yakın arkadaşımı seviyor. O Changbin 'i seviyor.
Bahar ise kızlara bakıyordu. Kızlar ona trip atıyorlardı.
Lena:- Aşık olmuş işte ne yapsın.
Anka:- Yine de sevgili olduğunu bizden saklamamalıydı.
Lena:- Belki ona güleriz filan sanmıştır.
Mira:- Belliydi bunların böyle olacağı. İyi anlaşıyorlardı zaten.
Hazel:- İkisi de komik, düşünceleri de uyuşuyor neden olmasın?
Ceylin ayaklandı birden.
Ceylin:- Hocam, lavaboya gidebilir miyim?
Ceylin, sınıftan çıkmıştı. Kızlar arkasından bakıyorlardı.
Alya:- Valla bir şeyler oluyor kızlar.
Mira:- Kızlar, aklıma kötü kötü şeyler geliyor.
Lena:- Korkuyorum!
Hazel:- İnan ben de.
Ders arasıydı. Bahar, kızların yanına geldi fakat kızlar ona bakmadan yanından geçip gittiler. Dışarı çıktı usulca. Changbin 'de peşinden.
Hyunjin:- Minho nereye gitti? Dersi de kaçırdı.
Bang Chan:- O kolay kolay gelmez artık.
Han:- İyi de neden?
Bang Chan:- Hâla anlamadınız mı?
Han:- Neyi?
Seungmin:- Olabilir mi?
Felix:- Bahar'a mı? Ama onlar kedi ile köpek gibiler.
Jeongin:- Aslında şüpheleniyordum da ne bileyim hep kavga ettikleri için.
Bang Chan:- Galiba kendisi de tam olarak farkında değildi.
Han:- Ama Bahar Changbin ile sevgili? Ne olacak şimdi?
Bang Chan:- Bilmiyorum.
Jeongin:- Aramızda hiç kız meselesi olmamıştı. Umarım kötü bir yere gitmez bu iş.
Felix:- Durun bir dakika. Belki de yoktur bir şey. Minho'nun Bahar'a hisleri olmayabilir.
Seungmin:- Doğru. Belki de bize öyle geldi.
Jeongin:- Umarım öyledir. Yoksa işler sarpa sarar.
Bahar, bahçeye çıktı. Changbin de peşinden.
Changbin:- Bahar!
Bahar arkasına döndü.
Bahar:- Changbin ben, inan öyle bir şey yok.
Changbin:- Biliyorum dur. Yanlış anladılar bizi. Ben özür dilerim. Bi sakarlık oldu işte.
Bahar:- Ya Ceylin ve o çocuk buluşacaklarmış. Sana haber vermeye gelmiştim. Ondandı telaşım.
Changbin:- Tamam sıkma canını dedi ve omuzuna dokundu. Minho okulun arkasından geliyordu. Changbin ve Bahar'ı konuşurlarken görmüştü. O anda Jaemin geldi yanlarına. Haber çabuk uçmuştu anlaşılan.
Jaemin:- Tebrik ederim. Çok güzel sakladınız.
Bahar:- Jaemin, hiç sırası değil.
Jaemin:- Sevgili olduğunuzu neden sakladınız?
Changbin:- Bas git şuradan.
Jaemin:- Bana olmaz demiştin. Hiçbir erkek ile olmaz demiştin hemde. Ama isteyince oluyormuş ha? Benim veremediğim ne verdi Changbin sana?
Changbin itti Jaemin'i. Kızlar koşarak oraya geldiler.
Mira:- Hihh ortalık karışmış.
Changbin:- Sana git buradan dedim. Sana ne ha! Sevgiliysek sana ne? Bana bak. Yüzünü gözünü dağıtmadan defol buradan.
Jaemin, Bahar'a baktı. Sonra da Changbin 'e.
Jaemin:- Arkadaşının aşık olduğu kıza bakmak ha!
Bahar:- Ne saçmalıyorsun sen?
Jaemin:- Yalan mı? Minho Bahar'ı sevmiyor mu? Sen de onun sevdiği kıza...
O anda Minho daldı araya. Jaemin 'e bir yumruk attı. Susururmak istiyordu onu.
Minho:- Sen ne saçmalıyorsun! Yeter sus.
Bahar:- Durun lütfen. Jaemin git buradan. Lütfen git yoksa ben de kendimi tutamayacağım artık.
Jaemin:- Öyle olsun Bahar. Öyle olsun dedi ve gitti.
Bahar, Minho 'ya baktı. Bir cevap beklercesine baktı.
Minho:- Bakma öyle. Saçmalıyor işte. Siz keyfinize bakın dedi ve gitti.
Ceylin:- Duydunuz değil mi? Sevgililermiş.
Ekin:- Duyduk. Bahar bize hiçbir şey söylemedi ama.
Bahar ve Changbin birbirine baktılar. Changbin döndü ve Ceylin 'e baktı.
Ceylin ise Changbin 'e. Bu günün gözde duygusu olan hayal kırıklığını yoğun yaşıyordu.
Kızlar, önden önden gittiler sınıfa.
Changbin:- Haydi sınıfa gidelim.
Bahar:- Ne biçim bir şey yaşıyorum bu gün böyle ya.
Changbin:- Biliyorum. Telefon görüşmelerimizden şüpheleniyorlardı zaten. Üstüne de benim sakarlığım bu işin tuzu oldu.
Bahar:- Ama biz Ceylin için konuşuyorduk. Başta bana inansalardı, bu seviyeye gelmeyecektik. Suçlu ben miyim şimdi?
Changbin:- Kabul eder misin bilmiyorum ama Ceylin 'i Jung il 'den kurtarana kadar bu role devam etsek iyi olacak. Sevgili sanarlarsa haberleşmemiz de şüphe çekmez.
Bahar, Changbin 'e baktı.
Changbin:- Sen benim kardeşim gibisin. Aksi hiçbir zaman olmayacak emin olabilirsin.
Bahar gülümsedi:- Normalde hiç bir erkeğe güvenmem ama tamam. Yapalım. Arkadaşım için herşeyi yaparım. Nasıl Anka için topuklu ayakkabı giydiysem, Ceylin için de bu oyunu oynayacağım.
Changbin gülümsedi.
Anka ve Bang Chan koridorda konuşuyorlardı.
Anka:- İnanamıyorum. Changbin ve Bahar.
Bang Chan:- Hepimiz şaşkınız.
Anka:- Vallahi öyle.
Bang Chan:- Yine de inanasım gelmiyor çıktıklarına.
Anka:- Bir şey mi çeviriyorlar dersin?
Bang Chan:- İkisi ne çevirebilirlerki? Neden yani.
Anka:- Belki de gerçekten aşıklar birbirine.
Bang Chan:- Olabilir tabii. Yine de içimde bir şey var. Belki de Bahar'ı...
Anka:- Bahar'ı?
Bang Chan:- Ben Bahar'ı hep Minho ile yakıştırırdım.
Anka:- Ama onlar...
Bang Chan:- Onlar hiçbir zaman anlaşamadılar değil mi? Belki de bu sadece duygulara geçirilmiş bir kılıftı. Kimse anlamasın diye.
Anka, Bang Chan' a baktı. Haklıydı. Olabilirdi. Bahar bunu yapabilirdi.
Herkes sınıftaydı fakat derin bir sessizlik vardı. Bahar, Minho 'ya doğru baktı. Elinin üstü yaraydı. Üzülmüştü. Çantasından, peçeteyi çıkardı. Elini silmek için dokundu. Minho birden çekti elini.
Bahar:- Şey, kanamış galiba.
Minho:- Sorun yok. Durur.
Bahar:- Ben yine de sileyim.
Minho:- Dokunma! Lütfen hareketlerine dikkat et. Sevgilin kızabilir.
Bahar:- Sevgilim mi?
Minho:- Changbin.
Bahar, üzülmüştü. Önüne döndü. İşlerin buraya kadar gelmesi hele de Minho'nun kendisini yanlış anlaması nedenini bilmediği bir şekilde canını yakıyordu.
Yoğun ve şaşırtıcı sürprizli bir günden sonra akşam olmuştu. Erkekler yurda gelmişlerdi.
Jeongin:- Bahar ile çıktığınızı neden bize söylemedin?
Changbin:- Şey istedi. Bahar. O öyle istedi.
Felix:- Utandı galiba.
Hyunjin:- Utanacak ne var ki bunda? Seungmin:- Ne ara birbirinize aşık oldunuz?
Changbin:- Olduk işte. Aşk bu zamanı mı var?
Bang Chan, Min Ho 'ya baktı. Han, yanında oturuyordu. Sesizdi.
Han:- Sen iyi misin? Diye sordu kısık bir sesle.
Minho:- İyiyim. Sorun yok. Dedi aynı şekilde.
Han:- Sessizsin.
Minho gülümsedi:- Sizi dinliyorum.
Changbin:- Çocuklar benim Bahar'ı aramam gerekiyor. Her akşam bir kere olsun aramam gerekiyorda.
Changbin sorulardan kaçmak için bahane uydurmuştunama bu hiç iyi bir fikir değildi.
Minho:- Ara tabii. Kız arkadaşını küstürme.
Changbin gülümsedi ve odadan çıkıyordu ki Bang Chan seslendi.
Bang Chan:- Neden dışarıda konuşuyorsun burada arasana.
Bahar ise kızların yanına gelmişti. Oranın kapısını açtı ve başını içeri uzattı.
Bahar:- Kızlaaaar!
Anka:- Kızlar bir ses duydunuz mu?
Lena:- Evet. Kuş girmiş odaya kuş.
Bahar:- Ya kızlar ya! Affetmediniz mi beni hâla?
Mira:- Sen en yakın arkadaşlarından gizli saklı iş çevir sonra da "kızlır bını ıffıttınız mı?" Oluyo mu öyle ya?
Bahar odaya girdi, kızların arasına oturdu. Kollarını omuzlarına attı.
Bahar:- Tamam, haklısınız. Aramızda geçen ne varsa anlatacağım size oldu mu?
Alya:- Affedelim mi kızlar?
Bahar:- Evet deyin hadi evet evet evet.
Hazel:- Düşünmemiz lazım.
Bahar:- Hadi ama ya!
Ekim gülümsedi:- Tamam affettik hadi.
Bahar:- Canım kankitolarım benim. Yerim sizi kızlar yerim! Dedi ve üzerine zıpladı kızların.
Ekin:- Tamam cıvıma.
Hazel:- Ee anlat bakalım, nasıl oldu bu iş?
Ceylin:- Changbin 'in sana sarılmasından başlayabilirsin dedi kısık bir ses tonu ile.
Bahar:- Şimdi şöyle oldu. Biz Ceylin için plan ... Dedi ve sustu. Şey yani Ceylin'in erkek arkadaşı meselesinde aynı düşününce, baktık fikirlerimiz uyuşuyor...
Ceylin:- Siz de uyuştunuz. Yani birbirinize çok uymuşsunuz.
Bahar:- Biz de öyle düşündük. Baktım, yakışıklı, esprili hem de kaslı çocuk, kafalarda bir, işte bir baktım aşık olmuşum. Sonra ben, biraz gizli kalsın dedim.
Anka:- Özet mi geçtin sen?
Bahar:- E bu işte daha ne anlatayım.
Hazel:- Mesela Changbin sana nasıl açıldı?
Lena:- Asıl Changbin sana açılınca, tokat manyağı yaptın mı?
Ceylin:- İnsan sevdiğini tokatlar mı?
Bahar:- E yani. Aşık olduğum insanı dövmem ben.
Ceylin:- Ya aşk işte.Dedi içerlemiş bir şekilde.
Alya:- Hiçbiri şey anlamadım.
Bahar:- Neyi anlamadın aşık oldum işte aaa.
Changbin ise telefonu elinde odanın ortasında kalmıştı.
Changbin:- Ne yani sizin yanınızda mı arayacağım?
Bang Chan:- Ne olacak ki? Hatta hoparlöre al. Merak ediyorum Bahar ile nasıl bir sevgilisiniz.
Changbin, garip garip baktı arkadaşlarına.
Seungmin:- E ara hadi?
Changbin:- Ama özel.
Bang Chan:- Sen aramazsan biz arayacağız.
Changbin, Bahar'ı aradı. Bahar'ın telefonu çaldı. Cebinden çıkarıp baktı.
Bahar:- Changbin arıyor dedi sakince. Changbin! Dedi birden telaşlanarak.
Hazel:- Aç hadi aç.
Bahar:- Dışarıda açayım. Dedi ve ayağa kalkıp kapıya yöneldi.
Mira:- Burada aç. Hoparlöre de al. Nasıl konuştuğunuzu merak ediyorum.
Lena:- Ayy ben de.
Bahar:- Lütfen özel hayata saygı.
Anka:- Ya hadi ama. Senin ilk defa bir erkek arkadaşın oluyor. Kaçırır mıyız biz bunu?
Bahar, çaresizce açtı telefonu. Hoparlöre aldı.
Changbin:- Aaa aşş aşkım!
Bahar:- Ne diyorsun sen Changbin?
Changbin:- Şşeyyy.
Kızlar, Bahar'a bakıyorlardı.
Bahar:- Şey sana kaç kere dedim, aşkım değil sevgilim diyeceksin!
Erkekler:- Ooooo!
Minho, yastığı sıkmaktan neredeyse kılıfını yırtacaktı.
Changbin:- Unutmuşum. Sssevgilim.
Lena:- Bunlar, sevgilim moduna geçmişler bile.
Bahar:- Ee niye aradın? Şey aradığına göre beni özledin herhalde.
Ceylin, elinde tarağını tutuyordu. Sıktıkça sıkıyordu.
Changbin:- Özledim. Çok. Sesini duymayınca, gecem güzel geçmiyor. Dedi erkeklere tedirginlikle bakarak.
Bahar:- Öyle. Benim de öyle. Şeyim. Sevgilim.
Changbin:- Yarın şey yapalım mı? Okuldan sonra.
Bahar:- Ne yapalım mı?
Changbin:- Buluşalım. Ben burada meraklı bakışlar ve anten gibi açılmış kulaklar yüzünden rahat konuşamıyorum da.
Bahar:- Yapalım. Buluşalım. Bende de durumlar aynı.
Changbin:- Tamam sss sevgilim görüşürüz bay. Dedi hızla.
Bahar:- Hadi sana da bay dedi ve kapattı.
Changbin:- Oldu mu?
Jeongin:- Sevgilim aşkım! İlerletmişsiniz bayağı. Ee evlilik ne zaman.
Birden cart diye bir ses geldi. Minho 'nun elinde ki yastığın kılıfı yırtılmıştı.
Changbin:- O ses nereden geldi?
Bang Chan:- Minho 'dan gelmediyse, elinde ki yastıktan geldi.
Minho:- Ben şunu değiştireyim dedi ve yastığı bırakıp odadan çıktı.
Diğerleri yastığın haline bakıyorlardı.
Han arkasından baktı Minho'nun. Sonra da Bang Chan'a.
Gece olmuştu. Ceylin, pencere kenarına oturmuş düşünüyordu. Ekin yanıma geldi.
Ekin:- Uyumamışsın.
Ceylin:- Uyku tutmadı.
Ekin:- Ceylin, bu gün çok sessizdin. Bir şey mi oldu?
Ceylin:- Olanlar işte. Sizin gibi ben de şaşırdım.
Ekin:- Cidden çok garip oldu. Bahar bir erkek ile. Düşünüyorum da Changbin 'i gerçekten sevmiş olmalı.
Ceylin:- İkisi de iyi kalpliler. Uyumlular. Bahar adına çok seviniyorum. Sonunda kalbini birine açtı.
Ekin:- Uyumlu olmaları, aşık olacakları anlamına gelmiyor. Biliyor musun ben onu Minho ile düşünürdüm.
Ceylin güldü:- Tom ve Jerry mi?
Ekin:- İmkansız dedi gülerek.Yine de sen de bir tuhaflık var.
Ceylin:- Düşünüyorum da Jung il benim için ne ifade ediyor? Sürekli bana ilanı aşk yapan biri.
Ekin:- Sen sürekli övülmeyi seversin. Doğruyu söylemek gerekirse.
Ceylin:- Ama, bana karşı gerçekten bir şey hissetmiyor. Güzel olduğumu düşündüğü için yanımda. Belki de onun hakkında haklıydı Changbin. Niyeti farklı.
Ekin:- Erkekler hissediyor mu acaba? Bilmiyorum tabii. Ama haklı olabilir.
Ceylin:- Zaten onunla aramızda aşk diyebileceğimiz hiçbir şey yok.
Ekin:- Sıkıldın da ayrılmak için bahane mi arıyorsun yoksa? Değişiklik zamanı geldi sanırım.
Ceylin:- Öyle biriyim değil mi? Benim egom yüzünden. Kendimi özel hissetmek adına yaptığım saçma hareketler.
Ekin:- Öyle demek istemedim.
Ceylin:- Öyle öyle. İnsanlar beğensin beni. Özellikle erkekler. Hep güzel olayım, hep dikkat çekeyim. Gözde ben olayım falan filan. Sırf kendimi yüksekte görmek istediğim için.
Ekin:- Ceylin, gerçekten sen de bir şey var.
Ceylin:- Aklım başıma geliyor sanırım. Jung il ile bitirmem lazım. Zaten fazla uzadı.
Ekin:- Bunun doğru olduğunu düşünüyorsan böyle yap. Akıl yanılsa da kalp yanılmaz. Hadi bakalım. Sana iyi geceler. Sen de çok oturma yat. Yarın okul var.
Ceylin:- İyi geceler dedi gülümseyerek.
Yeniden okul vaktiydi. Changbin, bahçede Bahar'ı bekliyordu. Kızlar, okul bahçesine girdiler.
Hazel:- Kızlar ben Kuki'ye bakmaya gidiyorum. Bu ara pek ilgilenemedim.
Ekin:- Geç kalma derse.
Hazel:- Tamamdır.
Mira Changbin 'in olduğu tarafa baktı.
Mira:- Bahar, Changbin seni bekliyor sanırım.
Bahar, Changbin 'e baktı. Kendisine el sallıyordu.
Bahar:- Kızlar ben geliyorum birazdan.
Lena:- Git hadi git sevdiceğini bekletme.
Bahar:- Ne sevdiceği ya! Dedi mırıldanarak gitti.
Changbin:- Günaydın.
Bahar:- Günaydın.
Erkekler biraz uzakta onlara bakıyorlardı.
Hyunjin:- Changbin 'i Türkiye 'ye damat mı göndereceğiz acaba? Dedi gülerek.
Felix:- Ya da Bahar'ı gelin olarak alacağız Kore'ye.
Han, Minho 'ya baktı gizliden. Tepkisiz duruyordu. Ama içinde kopan fırtınaların haddi hesabı yoktu.
Seungmin:- Ben seviniyorum Changbin adına. Belki de Bahar onu mutlu edecek kızdır.
Bahar:- Changbin akşam...
Changbin:- Ben de onu söyleyecektim. Ya bizimkiler yüzünden saçmaladım. Tutturdular yanımızda konuş diye.
Bahar:- Tahmin ettim çünkü bizim kızlar da aynısını yaptılar. Onlarda haklı. İlk defa sevgili yapmışım.
Changbin:- Şu an bize bakıyorlar farkında mısın?
Bahar:- Hııı. Nasıl konuşacağız biz?
Changbin:- Okuldan sonra buluşalım. Benim bu Jung il hakkında planlarım var.
Bahar:- Tamam. Burada rahat konuşamayacağımız belli oldu.
Changbin:- Bu sefer Jung il'den tamamen kurtulacağız.
Bahar:- Şu sevgili olayına da son veririz artık. Hadi gidelim.
Hazel, minik Kuki'nin yanına gitti. Elinde mama ile girdi arka bahçeye. İlerlerken bir anda durdu. Kuki'nin yanında yabancı biri vardı. Bi erkek öğrenci. Onunla oynuyordu.
Hazel:- Sen de kimsin?
Çocuk ayağa kalktı ve Hazel'e döndü.
:- Merhaba dedi gülümseyerek. Hazel:- Aa sen bizim sınıfta ki şey değil misin?
:- Ben Taemin. Adım yani.
Hazel:- Afedersin. İsmini hatırlayamadım.
Taemin:- Pek konuşmadıkta o yüzdendir.
Hazel:- Şey. Biraz adaptasyon problemimiz var da.
Taemin:- Tanışmak bu güne kısmetmiş. Bu köpeğin sahibi sen misin diye sordu Hazel'in elinde ki mamaya bakarak.
Hazel:- Sayılır. Ona burada bakıyoruz. Taemin, kimseye Kuki'den bahsetme olur mu?
Taemin:- Adı Kuki mi? Çok tatlıymış. Bu arada sana söz kimseye bahsetmem.
Hazel gülümsedi:- Teşekkür ederim çok iyisin.
Taemin gülümsedi Hazel'e bakarak. İkisi eğilip Kuki'yi sevmeye başladılar.
O sırada oraya Felix geldi ve elinde mama ile. Hazel ve Taemin'i görmüştü.
Felix:- Ne oluyor orada öyle? Seo Min değil mi bu ve Hazel. Hoşlanıyorum dediği kişi Taemin mi yoksa?
Hazel:- Burayı nasıl buldun? Yani çoğu öğrenci buraya gelmiyorda. Hatta bilmiyor.
Taemin:- Kuki'nin peşine düşüp geldim.
Hazel:- Sen yine mi kaçtın ha? Yaramaz seni! Dedi dönüp Kuki'ye bakarak.
Taemin:- Demek sürekli kaçıyor. Sıkılmıştır belki. Yada seni özlemiştir.
Hazel:- Birine yakalanırsa bahçeden atarlar ama. Gidecek yeri yok.
Taemin:- İstersen ben ona evimde bakabilirim.
Hazel:- Gerçekten mi? Bu çok iyi olur.
Taemin:- Evet. Evimin bahçesinde bakarım ona.
O anda Felix geldi.
Felix:- Buna kim karar veriyor?
Hazel:- Felix!
Taemin:- Ben onun için...
Felix:- Ben bakıyorum ona burada. Yani benim köpeğim.
Taemin:- Afedersin, ben bilmiyordum.
Felix, Kuki'nin su kabına su doldurmaya başladı.
Felix:- Öğrenmiş oldun.
Hazel:- Felix, Taemin, Kuki'nin bakımında bize yardımcı olabilir.
Felix:- Buna gerek var mı? Biz bakıyorduk zaten.
Hazel, Felix 'in davranışlarına anlam.veremiyordu.
Taemin:- Ben gitsem iyi olacak sanırım. Zaten ders vakti de gelmek üzere.
Taemin, ilerledi. Felix, ayağa kalktı ve Hazel'e baktı.
Felix:- Bu hoşlandığın çocuk mu?
Hazel:- Ne diyorsun anlamıyorum ama biraz daha iyi davranabilirsin. O buraya Kuki'ye bakmaya gelmiş.
Felix:- Sen ve ben bakıyoruz. O değil. Yabancılar giremez diye tabela mı asmak lazım?
Hazel:- Ne var ki bizimle beraber baska biri de baksa?
Felix:- Gerek yok. Ben Kuki'ye yeterim. Benim olmadığım yerde de sen varsın zaten.
Hazel, Felix'e baktı garip garip. Sonra Taemin 'in peşinden gitti.
Felix:- Nereye gidiyorsun?
Hazel:- Kaybetmek üzere olduğum birini kazanmaya.
Felix arkasından bakakalmıştı.
Hazel koşup Taemin 'e yetişti.
Hazel:- Taemin bekle!
Taemin durdu.
Hazel:- Sen Felix'in kusuruna bakma. O Kuki'nin gerçek sahibinin ve onu biraz fazla sahipleniyor.
Taemin:- Felix 'i tanıyorum. Sorun değil. Sen kafana takma.
Hazel gülümsedi.
Felix onlara bakıyordu uzaktan.
Felix:- Peşinden gitmesen olmaz sanki.
Minho, sessizdi. Sınıfa gelip oturdu. Arkasından Yuna geldi ve yanına oturdu.
Yuna:- Bu ara sessiz görüyorum seni.
Minho:- Seninle konuşacak bir seyim olmadığı için.
Yuna:- Yapma Minho, seni tanımıyorum. Ne o, Bahar seni alt mı etti? Yenildin mi?
Minho:- Benim senin kışkırtmalarına gelmeyeceğimi bilmeni isterim. Ayrıca o kızdan da uzak dur. Jaemin'i kaybettin diye kıza yüklenme. Çünkü onun Jaemin ile işi yok.
Yuna:- Ya sen?
Minho:- Bahar'ın benimle de işi yok. Erkek arkadaşı var. Ondan uzak dur yani. Ne beni ne Jaemin'i onun yüzünden kaybetmedin. Kendinde ara kusuru.
Yuna:- Savunmaya geçmişsin.
Minho:- Ne istiyorsun?
Yuna:- Seni. Belki sen beni değiştirebilirsin.
Minho:- Seni ne ben ne başka biri, kimse değiştiremez. Bence yerine geç artık.
Yuna:- Bir sans vermek istersen bize...
Minho:- Aramızda bir şey olamaz. Bunu kabul et
Bahar girdi sınıfa. Kendi yerinde Yuna oturuyordu. Minho ile bu kadar yakından ilgilenmesi onu rahatsız etmişti sanki. Changbin girdi arkasından.
Changbin:- Neden durdun?
Bahar:- Şey, oturmuş.
Minho:- Yuna burada oturacak sakıncası yoksa. Sen de erkek arkadaşının yanında oturursun diye düşündüm.
Bahar:- İyi düşünmüşsün.
Changbin:- Gel sen böyle dedi ve yanına oturttu. Han yanına geldi.
Changbin:- Bahar, burada otursa olur mu?
Bahar:- Benim için düzeninizi bozmayın.
Han:- Gel sen böyle otur dedi ve arka tarafa geçti.
Bahar, Minho'nun arkasına oturdu Changbin 'in yanına.
Minho, kendince Bahar'ı uzak tutarak onu aklından hatta kalbinden çıkarmaya çalışıyordu. Yuna ise halinden gayet memnundu. Fırsatı değerlendiriyordu kendince.
Kızlar sınıfa girdiklerinde gördükleri manzara karşısında çok şaşırmışlardı. Bahar ve Changbin, Minho ve Yuna.
Anka, Bang Chan'a baktı.
Bang Chan, başını sağa sola salladı. Herşey karışık mesajı veriyordu.
Ceylin, onlara baktı. Sonra yerine geçip oturdu. Seungmin, Dahyun ile birlikte sınıfa girdi.
Seungmin:- Ne olmuş burada?
Dahyun:- Yerleri değiştirmişler. Changbin ve Bahar yan yana neden oturmuşlar?
Seungmin:- Çünkü şeyler. Neyse boşver.
Dahyun:- Minho ve Yuna çıkmaya mı başlamışlar? Onlarda yanyana.
Seungmin:- Ne dönüyor ortalıkta anlamıyorum.
Dahyun:- Neyse boşver. Bak bu gün yeni toka aldım nasıl? Güzel olmuş mu?
Seungmin:- Çok yakışmış.
Dahyun:- Bir sürü alısveriş yaptım. Bi etek aldım. Seninle buluşmamızda onu giyeceğim. Sana da yeni birşeyler alalım. Bazen giyim zevkin olmadığını düşünüyorum.
Seungmin:- Benim mi?
Dahyun:- Bundan sonra benim istediğim gibi giyinmeni istiyorum.
Seungmin:- Seni duyanda donla geziyorum zanneder dedi ve sırasına oturdu.
Dahyun:- Kabul et zevksizsin.
Seungmin:- Biraz daha derine göm istersen.
Dahyun:- Alınganlık yapma lütfen.
Seungmin:- Tamam Dahyun. Tamam.
Dahyun yanına oturdu.
Dahyun:- Bir şey daha var.
Seungmin:- Başka neremi beğenmiyorsun? Mesela kaşım ile gözümün yerini değiştirmemi ister misin?
Dahyun güldü:- Şakanın sırası değil. Ben, Stray Kids ile çok görüşmeni istemiyorum.
Seungmin ayaklandı birden.
Seungmin:- Ne?
Dahyun:- Ya şöyle. Seni kötü etkilediklerini düşünüyorum. Tabii bu durumda ilişkimiz de zedelenecek.
Seungmin:- Dahyun bence sen çok fazla oldun! Bu kadarına da yok artık.
Dahyun:- Ama Seungmin!
Seungmin:- Onlar benim herşeyim. Kıyafetime karış, yediğime içtiğime karış ama arkadaşlarıma değil. Yeter artık dedi ve çantasını alıp tek başına oturan Han'ın yanına geçti.
Han:- Ne oldu? Kavga mı ettiniz?
Seungmin:- Delirmiş. Boşver. Bu iş çok uzadı zaten.
Han:- Ayrılacak mısınız?
Seungmin:- Galiba en iyisi. Her gün boğazlanmaktan iyidir.
Ders vaktiydi. Herkes öğretmeni dinliyordu. Hyunjin, Alya'ya bakıyordu. Pişmanlık hissi tüm vücudunu sarıyordu artık.
Bang Chan:- Ne düşünüyorsun?
Hyunjin:- Alya'ya yaptığım kötülüğü.
Bang Chan:- Onu seviyorsun değil mi?
Hyunjin:- Çok, çok seviyorum.
Bang Chan:- O zaman açıl ona. Hislerinden bahset.
Hyunjin:- Peki ya gerçeği duyunca ne olacak? Benden nefret edecek.
Bang Chan:- Sevgi herşeyin ilacıdır. Ona sevgini ver. Gerisi zaten gelir.
Hyunjin gülümsedi:- İyi ki varsın. Bana öyle iyi geliyorsun ki.
Bang Chan:- Ben hep buradayım.
Bahar, önünde oturan Minho 'ya baktı. Yerine oturttuğu Yuna'ya sonra. Sürekli Minho'ya bir şeyler anlatıyordu.
Bahar:- Belki de artık birlikte olmaya karar vermişlerdir. Benden uzak durur rahat ederim bende.
Changbin, çaktırmadan Ceylin'e bakıyordu.
Changbin:- Sen iyi ol diye. Ne yaparsam yapayım, sen iyi ol diye.
Ceylin, birden Changbin 'e döndü. Göz göze gelmişlerdi. İkisi de önüne döndü. Aynı anda.
Ders arası olmuştu. Kızlar bahçede yürüyorlardı.
Mira:- Hazel, sabah yanında ki o çocuk bizim sınıfta ki Taemin değil mi?
Hazel:- Evet o. Kuki'yi beraber besledik.
Lena:- Felix bozulmasın?
Hazel:- Neden bozulacak ki?
Hazel:- Kuki'ye o bakıyorya. Belki başkasını orada görmek hoşuna gitmeyebilir.
Hazel:- Bilmem hiç düşünmedim.
Alya:- Hoş çocuk ama.
Hazel:- Öyle.
Alya:- Yoksa ondan hoşlandın mı?Şey için sordum.
Hazel:- Rahat ol. Cümlenin devamını getirebilirsin.
Alya:- Felix.
Hazel:- Hiç birinin gelip kalbinizde her yeri kapladığını hissettiğiniz oldu mu?
Ceylin:- Oldu!
Kızlar, Ceylin 'e baktılar.
Bahar:- Şu sapık deme.
Ceylin güldü:- Tamam demem.
Hazel:- İşte, Felix, kalbimin her yerinde. Kıyıdan köşeden birini sokmaya çalışsam da o kimseye yer vermeyecek galiba.
Anka:- Bu çocuğa bir şans vermek var mı peki aklında bir yerde?
Hazel:- Onu tamamen unutmadan kimsenin duygularına karşılık verecek durumum yok.
Hyun, Mira'nın yanına geldi.
Hyun:- Dünya güzeli? Nerelerdesin sen?
Mira:- Ben buradayım da sen nerelerdesin.
Hyun:- Geçen hafta sonu Seul'den acilen ayrıldım. Sana mesaj atmıştım görmedin mi? Aradım da.
Mira:- Öyle mi? Hiç fark etmedim. Dersler biraz ağırda.
Anka fısıldadı:- Neden bakmadın?
Mira:- Minho ile uğraşıyorduk ne bileyim bakamadım ki dedi aynı şekilde.
Hyun:- Biraz yalnız konuşalım mı?
Mira:- Olur. Dedi ve kızların yanından ayrılıp uzaklaştılar.
Bahar:- Bunun ne ayak olduğunu çözemedim ama çıkar kokusu yakında.
Anka:- Senin artık kendi sevgilin var git onunla uğraş.
Bahar:- Siz benim dediklerimi dinlemeyin oldu mu? Sonra bütün ceremesini ben çekiyorum.
Hazel:- O ne demek?
Bahar:- Sizin için hayatımda hiç yapmadığım şeyleri yapıyorum demek. Ama bana teşekkür edeceksiniz. Özellikle de sen hanımefendi dedi Ceylin'e. Ben sınıfa gidiyorum.
Ekin:- Siz anladınız mı?
Ceylin, arkasından bakıyordu Bahar'ın.
Hyun ve Mira bahçede konuşuyorlardı.
Mira:- Kusura bakma olur mu? Gerçekten hiç fark edemedim.
Hyun gülümsedi:- Sorun değil. Ama beni ekmeyeceğini istediğim bir proje var.
Mira:- Neymiş o?
Hyun:- Seni bir projemde kullanmak istiyorum. Doğal güzellik ile ilgili bir proje. Ve sen bunun için en uygun kişisin.
Mira:- Ben, pek böyle fotoğraf işlerine girmek istemiyorum. Sonuçta ne olduğu belli değil.
Hyun:- Bana güvenmiyor musun?
Mira:- Hayır. Birden ağzından kaçmıştı. Hyun kendisine baktı.
Mira:- Şey yani, hayır güveniyorum da ben pek beceremem.
Hyun:- Hem Seungmin 'de orada olacak. Fotoğrafları o çekecek.
Mira:- Bilemedim ki. Dersler filan da var. Ben bi düşünsem?
Hyun gülümsedi:- Tamam. Ama iyi bir iş. Önün açık.
Bahar ise koridorda sınıfa doğru geliyordu. Birden Jaemin çıktı karşısına.
Jaemin:- Nasıl, mutlu musun?
Bahar:- Jaemin çekil.
Jaemin:- Söylesene Bahar. Ben de ne eksikti? Beni neden sevmedin?
Bahar:- Kimse kimseyi zorla sevemez değil mi? Kalp bu Jaemin. Kimi seveceğine o karar verir.
Jaemin:- Neden söyleyeyim sana. Ben seni çok sevdiğim için. Siz kızlar nankörsünüz. Hiçbir zaman çok seveni sevmezsiniz. Sende onlardanmışsın. Ben seni farklı sanmıştım. Hem sizin için para çok daha değerli. Daha önemli. Changbin çok zengin ne de olsa.
Bahar:- Sen ne diyorsun ha? Dikkat et laflarına.
Jaemin:- Yalan mı? Onun ne verdiği belli.
Bahar fena sinirlenmişti. Kimseyle dövüşmeyecekti ama bu sözler fazlası ile ağırdı. Duramadı, tutamadı kendini, elini havaya kaldırdı ve Jaemin 'e okkalı bir tokat attı.
Bahar:- Bir daha çıkma karşıma. Sen kimsin biliyor musun? Minho 'ya tuzaklar kuran, tek başına üzerine onbeş kişiyle saldıran korkak birisin. Seni sevmiyorum. Bu yüzden sevmiyorum. Sevmeyeceğim de. Tamam mı anladın mı?
Bahar, hızla ayrıldı Jaemin 'in yanından. Sınıfa girmişti. Oturdu sıraya. Neden titriyordu kendisi de bilmiyordu. Sinirinden, duyduklarındandı aslında. Arkadaşları için herşeyi yapıyordu. Sonunda bunları da duymuştu. Gözünün önüne geldi o an. Hırsını yenememişti hala. Mira, sınıfa girdi. Bahar'ı o halde gördü.
Mira:- Bahar, Bahar ne oldu?
Bahar:- Mira, tut beni yoksa... Mira, Bahar'a sarıldı.
Mira:- Biri bir şey yaptı yoksa?
Bahar:- Yok. Yok kimse bir şey yapmadı.
Mira:- Neyin var söyle bak korkutuyorsun beni. Derin nefes al ver.
Bahar:- İnan bilmiyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum.
Mira, saçlarını düzeltti Bahar'ın.
Mira:- Tamam. Biraz sakin olmaya çalış.
Ceylin girdi o an sınıfa. Bahar'ın halini o da görmüştü. Hemen koştu yanlarına.
Ceylin:- Bahar, ne bu halin?
Mira:- Kendisi de bilmiyor. Daha doğrusu anlatamıyor.
Ceylin:- Changbin ile mi kavga ettiniz?
Bahar:- Yok kızlar. O da değil. Tamam, Sorun yok gerçekten dedi hızla nefes alıp vererek. O anda Minho girdi sınıfa. Arkasından da Changbin. Ceylin ayaklandı bir anda.
Ceylin:- Kız arkadaşın burada ne halde sen nerede geziyorsun ha?
Changbin:- Neden bağırıyorsun? Ne oldu Bahar'a?
Ceylin:- Onunla senin ilgilenmen gerekmiyor mu acaba?
Changbin, Ceylin 'e baktı.
Bahar:- Ceylin, tamam bir şey yok.
Ceylin:- Neden titriyorsun o zaman? Yanında olması gerekiyordu.
Bahar:- Ya onluk birşey yok. Tamam sakin olun.
Changbin:- Bahar, söyle.
Bahar, Minho 'ya baktı. Minho 'da ona bakıyordu. Söylemese daha iyiydi belki de.
Bahar:- Lütfen konuyu kapatalım. Birazdan geçer.
Ceylin:- Changbin, kavga mı ettiniz?
Kızlar girdi arkasından.
Ekin:- Ne oldu niye bağrışıyorsunuz? Sesiniz koridorun başından geliyor.
Ceylin:- Kavga mı ettiniz yoksa? Üzdün mü Bahar'ı?
Bahar:- Ceylin yok dedim ya.
Ceylin, Bahar'ı düşünüyordu. O mutlu olsun istiyordu. Changbin 'e karşı hissettiği duyguların vicdan azabından dolayı onunla daha da çok ilgileniyordu. Kendi duygularını bastırmak için, Bahar'ı kullanıyordu bir nevi. Arada da Changbin 'e bağırıyordu ki içinde ki hüznü bastırıyordu. Bu şekilde içinde hiçbir his kalmayacaktı. Ona göre öyleydi.
Changbin:- Yeter artık. Bana bağırıp duruyorsun. Olayı bilmiyorum bile.
Minho:- Biri birşey mi yaptı yoksa?
Bahar:- Kimse birşey yapamaz bana.
Changbin:- Bahar, hadi söyle. Ne bu halin?
Ceylin:- Söyle haydi arkadaşım.
Bahar, durdu o ismi söylerse neler olabileceğini biliyordu ama aklına uyduracak bir şey de gelmiyordu.
Bahar:- Jaemin. Yolumu kesti.
Minho, celallenmişti. Bahar'ın yanına geldi.
Minho:- Dokundu mu sana? Bir şey yaptı mı? Öldüreceğim onu bu kez! Dedi ve sınıftan koşarak çıktı.
Changbin 'de peşinden gidiyordu ki Minho onu durdurdu
Minho:- Sen kal. Bu benim meselem dedi ve gitti. Ama Bahar durmadı ve ayaklandı sırasından, peşinden gitti o da.
Koştu ve önüne geçti. Kollarından tuttu.
Bahar:- Minho, dur.
Minho:- Duramam. Çok oldu o artık.
Bahar:- Bana dokunmadı. Bir şeyler söyledi. Ben zaten, dersini verdim. Tokat attım ona.
Minho:- Tokattan anlamaz o. Seni ne hale sokmuş.
Bahar:- Minho, lütfen dur. Yapma ne olur. Sinirlendim. Ondan oldu.
Minho durdu ve Bahar'a ve kendisini tutan ellerine baktı.
Minho:- Tamam. Tamam.
Bahar:- Hadi sınıfa gidelim. Ben takmıyorum onu.
Minho:- Senin için tamam. Ama bunu ona ödeteceğim.
Bahar:- Hadi gidelim. Hadi.
Sınıfa geldiler. Ceylin Changbin 'e baktı.
Ceylin:- Kız arkadaşını bırakma. Sana ihtiyacı var. Bizden daha çok ihtiyacı var dedi ve yerine geçti.
Bahar, yerine geçti. Changbin 'de yanına oturdu.
Changbin:- Yanında olamadığım için özür dilerim.
Bahar:- Senin suçun yok. Her zaman ki Jaemin işte.
Minho, lavaboya gitmişti. Yüzünü yıkadı. Aynadan kendisine bakıyordu. Han geldi arkasından.
Han:- Neler olmuş yine.
Minho:- Jaemin. Kızın önünü kesmiş.
Han:- Minho, çok belli ediyorsun.
Minho:- Neyi belli ediyor muşum? Ne diyorsun sen?
Han:- Bahar'a olan duygularını.
Minho:- Yok öyle bir şey. Birde bunu çıkarmayın. Ben o kıza aşık olacağım. Komik olma. Elimden gelse bir kaşık suda boğacağım onu.
Han:- Kendini kandır sen. Çok aşıksın hem de.
Minho:- Yok dedim Han yok dedim.
Han:- Emin misin? En başından beri biliyorum. Bahar'a aşıksın.
Minho:- Bunu sakın Changbin 'e söyleme. Arkadaşım ile aramıza birşey girmesini istemiyorum. Hem yok öyle birşey. Sana öyle gelmiş. Yanılmışsın. Kapat bu konuyu da.
Minho duygularından kaçsa da duyguları her seferinde kemdisini meydana çıkarıyordu. Changbin onun için çok değerliydi. Ve galiba Bahar'da. Arada kalmaktansa aradan çekilmek daha doğruydu şu an. O da öyle yapıyordu.
Minho tek başına oturuyordu bahçede ki bankta. Bahar dışarı çıktı ve onu gördü. Yanına gelip oturdu.
Bahar:- Neden yalnızsın?
Minho:- Biraz kafamı dinlemek istedim. Sen?
Bahar:- Ben de. Jaemin'e dokunma. Benim yüzümden başın belaya girsin istemiyorum.
Minho:- Girmez. Hem sen erkek arkadaşının yanına gitsene, birazdan Yuna gelecek zaten.
Bahar:- Öyle mi? Çıkmaya başladınız sanırım.
Minho:- İyi vakit geçiriyoruz diyelim.
Bahar:- Sevindim. Güzel kız. Çirkin değil yani. Sen de mutluysan, sorun yok. Neyse ben gideyim dedi ve kalktı.
Minho:- Bahar!
Bahar arkasına döndü.
Minho ayağa kalktı:- Sen, dünyadaki bütün kızlardan güzelsin.
Bahar:- Kafanı bir yere vurdun galiba.
Minho:- Bunu söylemem için kafamı vurmama gerek yok. Senden tek isteğim var. Changbin 'i mutlu et. Onun tertemiz bir kalbi var dedi ve geri oturdu.
Bahar derin bir nefes aldı ve arkasına dönüp ilerledi.
Minho, ellerini cebine koydu ve yürümeye koyuldu. Bahar ile aralarında geçenleri düşünüyordu. Jaemin ile kavgalarından sonra kendisine sahip çıkışı. Kavga da arkasında duruşu tatlı kavgaları, atışmaları, Bahar'ın gülüşü, bakışı, onun saçlarının ilk salınışı bir de o ilk, taburenin üzerinde ki ilk sarılışları geçti aklından bir bir.
Ekin ve Jeongin kitap kulübündeydiler. Kütüphane toplanmışlardı. Kitap okuyorlardı.
Jeongin:- Ekin, pişştt!
Ekin:- Efendim diye fısıldadı.
Jeongin:- Ekin, ben bu okuduğum kitaptan hiçbir şey anlamadım.
Ekin gülümsedi:- Kitap okumak yerine böyle konuşursan, anlamazsın tabii.
Jeongin:- Felsefe kitabı almışım yanlışlıkla.
Ekin:- Felsefe sevmez misin?
Jeongin:- Belki, birazcık.
Ekin:- Kore edebiyatı okumayı dene birde dedi ve elinde ki kitabı Jeongin 'e verdi.
Jeongin:- Bazen senin yanında kendimi aptal gibi hissediyorum.
Ekin:- Biz bu konuyu hâla aşmadık mı?
Jeongin:- Şey.
Ekin:- Eğer bu şekilde hissediyorsan bence bir daha konuşmayalım.
Jeongin:- Ama Ekin, ben bunu istemiyorum ki? Dedi birden sesli bir şekilde. Sonra geri yerine oturdu. Herkes ona baktığı için utanmıştı.
Ekin:- Bence sen bahane uyduruyorsun benimle konuşmamak için.
Jeongin:- Tabiiki hayır. Sen benim için çok önemlisin.
Ekin:- Yani?
Jeongin:- Yani, sinemaya ne zaman gidiyoruz?
Ekin gülümsedi.
Ekin:- Hadi kitabını oku.
Lena ise Han ile birlikte şiir kulübündeydi.
Han, Lena'ya el sallayarak odaya girdi. Lena'da Han'a.
Han:- Okulun yoğun geçen gününden sonra burada olmak rahatlatıcı oluyor.
Lena:- Haklısın. Sürekli bir kaos içindeyiz. Siz ve biz bir araya gelince, gürültü kaçınılmaz oluyor.
Han güldü:- Sorun siz de değil. Siz olmadan da gürültücüyüz biz.
:- Evet çocuklar, bu gün aramıza yeni biri katıldı. Taeyong gel tatlım.
Taeyong içeri girdi.
Han:- Ne, bu çocuk buraya da mı gelmiş?
Taeyong:- Merhaba! Yanına oturabilir miyim? Dedi ve Lena'nın yanına oturacaktı ki Han oturduğu yerden zıplayıp, Lena'nın yanına oturdu. Bacak bacak üstüne attı.
Han:- Burası benim yerim.
Lena:- Öyle miydi?
Han:- Evet!
Taeyong:- Tamam, ben de arkaya otururum.
Han, Taeyong oturmadan çantasını, arka sıraya koydu.
Han:- Oraya'da çantam oturuyor.
Taeyong:- Çantanı yanına alabilirsin öyle değil mi?
Han:- Alamam. Çantamın rahat etmesi benim umurumda çünkü.
Taeyong:- Çok garipsin. Aa bu arada, Lena, bak sana ne aldım dedi ve aldığı paketi çantasından çıkarıp Lena'ya uzattı. O anda Han elinden çekti hızla.
Taeyong:- Ben onu Lena'ya aldım.
Han:- Ben açarım, beğenirsem, Lena'da kabul eder. Paketi kötü olmuş bunun. Kabul etmiyoruz.
Lena:- Han ne diyorsun? Daha doğrusu ne yapıyorsun?
Taeyong:- Buna daha çok sen kabul ediyor gibisin.
Han:- Evet.
Lena aldı kutuyu Han'ın elinden.
Lena:- Han, yeter ama.
Lena paketi açtı. İçinden pirinç keki çıkmıştı.
Taeyong:- Okuldan sonra acıkırsın diye düşündüm.
Lena gülümsedi:- Teşekkür ederim çok kibarsın.
Han, bir tane aldı içlerinden ve yedi.
Han:- Boşuna teşekkür etme. Bayatlamış bunlar. Yeme sakın. Ucuzcu musun sen? Kaç gün önceden kalmış pirinç keklerini almışsın.
Lena, Han'a baktı ters ters.
Han:- Ne bakıyorsun? Sen zehirlenme diye diyorum.
Lena:- Çok sağol Taeyong. Düşünceli davranışın içinde ayrıca teşekkür ederim Dedi Han'a bakarak.
Taeyong:- Afiyet olsun dedi ve başka bir sıraya geçip oturdu.
Han:- İşgüzar. Sanki senden pirinç keki isteyen var.
Lena, Han'a bakıyordu.
Han:- Yeme onları. Güzel değil. Bayatlamış.
Okul bitmişti bugünlük. Hyunjin ve Alya dans provası yapıyorlardı.
Hyunjin:- Bak şimdi. Dediğimi yaparsan, verimli bir dans dersi yapmış oluruz.
Alya:- Tamam.
Hyunjin:- Elini, omuzuma koy.
Alya:- Ben mi?
Hyunjin güldü:- Burada bizden başka kimse olmadığına göre.
Alya, sakına sakına omuzuna attı kolunu Hyunjin 'in.
Alya:- Boyun çok uzun. Nokta ile virgül gibi oluyoruz
Hyunjin güldü:- Ben senin için eğilirim oldu mu?
Alya:- Fıtık olursun eğilmekten.
Hyunjin:- Sen dersi kaynatmaya mı çalışıyorsun bakalım?
Anka:- Ya Hyunjin galiba ben yapamayacağım bu dans hareketlerini.
Hyunjin:- Çok çekingensin de ondan. Benden itanmana gerek yok. Hadi yeniden yapalım. Ama sen gözlerini kapat.
Alya:- Gözlerim kapalı nasıl yapacağım?
Hyunjin:- Kendini bana bırakarak.
Alya, omuzuna koydu Hyunjin 'in elini. Hyunjin birden elini tuttu ve Alya'yı döndürüp, belinden tuttu ve yatırdı. Sonra tekrar kaldırdı. Alya'nın saçları uçuşmuştu resmen.
Hyunjin:- Bak işte böyle. Kendini bana bırak. Çok düşünme. Sadece dansa odaklan.
Alya:- Savruldum.
Hyunjin güldü:- Neden zevk almaya bakmıyorsun?
Alya:- Şey tamam. Bir dahakine daha düzgün yapacağım.
Hyunjin:- Benimle danstan keyif almaya var mısın? Dedi ve elini uzattı.
Alya gülümsedi ve elini tuttu.
Hyunjin:- Haydi yeniden başlayalım.
Çalışmalara başlamışlardı. Alya Hyunjin 'in yanında daha iyi hissediyordu kendini. Dans konusunda Hyunjin ona oldukça faydalı oluyordu. Bazı hareketler onu yakınlaştırsa da Alya, kıpkırmızı yanakları ile dans etmeye devam ediyordu. Hyunjin onun bu ani renk değişimlerinden anlıyordu utandığını. Çokta hoşuna gidiyordu.
Hyunjin:- Bir adım ileri, iki adım geri.
Alya, aynısı yapıyordu.
Hyunjin:- Çok iyi gidiyorsun. Kesinlikle dans eşim sensin. Başka kızla dans edemezdim herhalde.
Alya:- Neden?
Hyunjin yere oturdu. Alya'da yanına.
Hyunjin:- Çünkü sen ve ben. Sanki çok önceden birbirimiz için yaratılmış gibiyiz.
Alya:- Nereden çıktı bu şimdi?
Hyunjin, terini sildi Alya'nın. Sonra ona doğru yaklaştı. Gözlerine baktı.
Hyunjin:- Sen benim için çok değerlisin. Alya, ben senin yanında kendimi farklı hissediyorum. Ait olduğum yer senin yanın. Senin gözlerin. Dedi ve daha da yaklaştı. Sonra Alya'yı yanağından öptü. Alya elini koydu yanağına. Çok garipti. Rüya gibiydi. Ama o öpücük, gerçekti. Alya hemen ayaklandı. Eli yanağında kalmıştı.
Hyunjin ayağa kalktı.
Hyunjin:- Alya, ben kızdırdıysam seni özür dilerim.
Alya:- Ben, benim gitmem gerek. Dedi ve koşarak çıktı.
Hyunjin:- Alya!
Hyunjin:- Bunu yapmamalıydım. Alya!
Kızlar eve gelmişlerdi. Bahar, üzerini değiştirmişti çıkmak için. Daha doğrusu Changbin ile buluşmaya gitmek için.
Bahar:- Kızlar, ben çıkıyorum.
Hazel:- Nereye?
Lena:- Changbin ile buluşacaklarya.
Ceylin, Bahar'a baktı. Üzerinde kargocu pantolon ve üzerinde kapüşonlu sweatshirt vardı.
Anka:- Böyle mi gideceksin?
Bahar:- Nasıl gidecektim ki?
Ceylin:- Saçmalama. İnsan erkek arkadaşı ile buluşmaya böyle mi gider?
Bahar:- Hangi erkek arkadaş?
Anka:- Fabrika ayarlarına dönüyor arada.
Mira:- Changbin'den bahsediyoruz.
Bahar:- Ha o.
Ceylin:- Şu üzerine düzgün bir şeyler giydirelim hadi gel.
Bahar:- Ya ne gerek var Allah aşkına! İyi böyle. Hem ben bunları çok seviyorum.
Ceylin:- Yürü haydi. Sana makyaj yapacağız. Desi ve Bahar'ı çekiştirerek götürdü.
Mira:- Bunu kaçıramam.
Hazel:- Ben de.
Ekin güldü:- Ah kızlar!
Anka:- Hadi bizde gidelim dedi ve elinden tutup Ekin'in odaya gittiler peşlerinden.
Ceylin, Bahar'ı giydiriyordu. Bu işi gerçekten iyi biliyordu. Saçlarını da yapmıştı. Hafiften de makyaj. Elbisesi de çok yakışmıştı.
Lena:- Ayyy çok güzel oldun.
Mira:- Ceylin sen bir ustasın.
Bahar:- Ne abarttınız.
Anka:- Changbin sana yeniden aşık olacak.
Ceylin bi duraksadı. Sonra devam etti Bahar'ın saçlarını taramaya.
Bahar:- Ne? O zaman hemen değiştireyim şunları.
Ekin:- Ne saf kızsın o senin erkek arkadaşın. Aşık olması iyi bir şey.
Mira:- Bu konularda acemi henüz ondan saçmalıyor.
Bahar:- Ya ben bu elbise ile donarım. Zaten dışarısı soğuk.
Lena:- Ay çok tatlı oldun!
Bahar:- Bu sefer o topuklu ayakkabıyı giymem ona göre.
Ceylin:- Ne mızmızlandın ama. Hadi kalk.
Bahar:- Deminkilerin neyi vardı? İlla süsleyeceksiniz. Hediye paketi gibi oldum.
Ceylin:- Hayır çok güzel oldun. Changbin ile sevgilisiniz. Ve o seni çok seviyor. Ona hoş gözükmek güzel bir jest olur dedi hafifçe çıkan ses tonu ile.
Bahar:- Ceylin, sen şu Jung İl ile ne zaman buluşacaksın?
Ceylin:- O nereden çıktı şimdi?
Bahar:- Sordum sadece.
Ceylin:- Bilmem. Buluşuruz nasılsa. Aynı okulda olunca buluşmakta kolay oluyor işte.
Bahar:- Ceylin, bak ben o çocuğu hiç sevmiyorum.
Ceylin gülümsedi:- Biliyorum. Sen beni bırak, sevgilinle eğlenmene bak.
Hazel:- Hangi erkeği sevdin ki sen zaten dedi gülerek.
Mira:- Ona göre hepsi potansiyel sapık.
Anka:- Ayrıca erkekler dövülmek için yaratılmış varlıklardır. Değil mi arkadaşım
Bahar:- Geçin dalganızı siz. Bana dua edeceksiniz.
Ceylin:- Tamam bırakın arkadaşımı. Haydi Bahar'cığım. Bekletme erkek arkadaşını.
Bahar, elbisesine uygun bir ceket giyip daha doğrusu giydirilip çıktı evden.
Bahar'ın arkasına hemen Alya girdi eve. Hızlı açtı kapıyı ve odasına doğru koştu.
Hazel:- Alya, hoşgeldin!
Ekin:- Dans provaları çabuk bitmiş!
Alya, cevap veremeden koştu odasına.
Anka:- Birşey mi olmuş?
Lena:- Yanına gidelim mi?
Ekin:- Bi baksak iyi olacak.
Ceylin'in aklı başka yerdeydi. Kızlar, siz Alya ile ilgilenin ben hemen geliyorum dedi ve montunu üzerine aldı.
Hazel:- Sen nereye gidiyorsun?
Ceylin:- Dışarıda bir işim var. Hemen geliyorum dedi ve çıktı.
Lena:- Haydi Alya'ya bakalım.
Changbin 'de yurttan çıkmak üzereydi. Okul formasını değiştirmiş dışarı çıkmak için hazırlanıyordu.
Bang Chan:- Buluşmaya mı?
Changbin:- Evet. Bahar ile konuşacaklarımız var. Şey yani buluşacağız işte.
Seungmin:- Ne konuşacaksınız?
Changbin:- Şey işte. İlişkimizden filan. Herhalde.
Jeongin:- Biraz erkeken çıkta kızı bekletme.
Changbin:- Cidden geç kalacağım. Ben çıkıyorum.
Han, sessizce oturan Minho 'nun yanına geldi.
Han:- Bu sessizliğin beni endişelendiriyor.
Minho:- Başka ne yapabilirim ki.
Han:- Kendini kötü hissetmeni istemiyorum.
Minho:- Çok mu belli oluyor?
Han:- Bizim için evet.
Minho ayağa kalktı.
Minho:- Ben çıkıp biraz hava alacağım dedi ve montunu alıp o da çıktı.
Bahar ve Changbin buluşma yerine geldiler. Changbin biraz daha önce gelmişti.
Bahar:- Merhaba!
Changbin:- Merhaba. Çok beklettim mi?
Bahar:- Ben de yeni geldim. Kızlar çıkmama fırsat vermediler ki. Neymiş efendim, erkek arkadaşın ile buluşuyorsun güzel olmalısın.
Changbin:- Onların suçu yok aslında.
Bahar:- Orası öyle.
Bahar ve Changbin konuşuyorlardı ama onları izleyen Ceylin ve Minho 'dan haberleri yoktu.
Ceylin:- Burada ne işim var ya? Neden takip ettim ki şimdi? Gelmemeliydim. Saçmaladım.
Minho:- Kendime neden engel olamadım ki? Yan yana görmeye dayanamıyorum. Burada olmamalıydım.
Bahar:- Changbin, okulda neden konuşmadık ki sanki? Şimdi bizi iyice şey sanacaklar.
Changbin:- Okulda rahat rahat konuşamıyoruz ki. Sürekli gözleri üzerimizde. Ceylin Jung İl hakkında yapacağım planı anlayıp su koyuverecek diye aklım çıkıyor.
Bahar:- Haklısın aslında. Biliyor musun? Hâla benimle erkek düşmanı diye alay ediyorlar. İnanmazlar ki bana.
Changbin:- Hadi bana inanmıyorlar sana neden inanmıyorlar?
Bahar:- Ben Türkiye 'de iken bunların erkek arkadaşlarını dövdüm de ondan.
Changbin:- Sen de fena bi kızmışsın.
Changbin güldü. Aynı şekilde Bahar' da.
Onların birbirine bakarak güldüklerini gören Ceylin ve Minho kıskançlık krizlerinden birine girip, grip çıkıyorlardı.
Minho:- Delireceğim ya!
Yanlarından araba geçti birden. Changbin, Bahar'ı tu ttu ve kenara çekti.
Minho:- Dokunma ya dokunma! Ne diyorum ben ya. Saçmalamasam iyi olacak, o onun erkek arkadaşı.
Ceylin:- Niye yakınlaşıyor bunlar ya! Ceylin kendine gel onlar sevgili.
Changbin:- Şöyle gel, üzerine çamur sıçramasın.
Bahar arkasına yani Changbin 'e doğru döndü ve Changbin 'e baktı.. Changbin 'de Bahar'a. Birşeyler oluyordu. Farklı şeyler.
Ceylin:- Ne yapıyor bunlar?
Minho:- Ne oluyo orada? Neden yakınlaştılar?
Bahar, elini yüzüne doğru götürdü ama Changbin indirdi geri. Bahar'a tamamen yaklaşmaya başladı. Elini yanağına doğru götürdü ve gözlerine odaklandı. Minho ve Ceylin onlara odaklanmışlardı. Kalpleri ağızlarında atıyordu. Biraz daha yaklaştı Changbin ve o an olan oldu. Changbin Bahar'ı dudağından öptü. Ceylin ve Minho böyle görmüşlerdi onları.
Minho, olduğu yerde kalmıştı. Donmuştu ve hatta buz kesmişti. Aynı şekilde Ceylin 'de. Artık herşey tamamen değişmişti. Artık Bahar ve Changbin, birbirine aittiler.
|
0% |