@mavimelek
|
Minho'da Ceylin 'de gördükleri karşısında şok geçiriyorlardı resmen. İkisi de elektrik çarpmışa dönmüşlerdi. Oldukları yerde kıpırdayamıyorlardı. Saplanıp kalmışlardı bir nevi. Ama gitmeleri gerekiyordu. Ya da kaçmaları. Göreceklerini görmüşlerdi. Bu takipten alacakları dersi almışlardı. Anlamışlardı ama aynı zamanda ikisi de içlerinde ne kadar his varsa hepsini bu gün yakmaya karar vermişlerdi.
Minho:- Bahar! Diyebildi sadece. Canı o kadar acıdı ki sadece adını söyleyebildi sevdiğinin. Kaçmak tek çareydi şu an. Olduğu yerden çıkıp hızla uzaklaştı. Aynı şekilde Ceylin'de. Farklı yönlere giderken birden birbirlerini gördüler.
Ceylin:- Minho!
Minho:- Ceylin!
Ceylin:- İyi misin? Yüzün bembeyaz olmuş.
Minho:- Soğuktan. Seninde öyle.
Ceylin:- Şey. Esiyor, rüzgar. Soğuk, soğuk vurdu.
Minho:- Anladım. Nereden böyle?
Ceylin:- Şey. Alışverişe çıkmıstımda.
Minho eline baktı.
Ceylin:- Şey, yeni çıktım. Sen?
Minho:- Ben de hava almaya çıkmıştım. Aldım havamı, dönüyorum. Dönebilirsem.
Ceylin:- Bu tarafa gidiyorsan, beraber gidelim.
Minho:- Olur da alışveriş?
Ceylin:- Vazgeçtim boşver. Alacağımı aldım.
Minho ve Ceylin eve doğru yürüyorlardı. İkisi de sessizdiler.
Ceylin:- Sustuk kaldık öyle.
Minho gülümsedi:- Konu bulamadık galiba.
Bir süre daha sustular.
Ceylin:- Gördün değil mi?
Minho, Ceylin 'e baktı.
Minho:- Sende mi gördün?
Ceylin:- Evet. Öyle denk geliverdim işte.
Minho:- Ben de. Ben de öyle. Umarım mutlu olurlar. Hep mutlu olsunlar.
Ceylin:- Arkadaşlarımızın mutlu olması en önemli şey değil mi?
Minho:- Öyle.
Ceylin:- Bahar, bu duruma kolay kolay gelmez. Demek ki çok seviyor.
Minho:- Changbin de öyle. Onlar, birbirini gerçekten seviyorlardı. Bizim haberimiz olmasa da seviyorlarmış işte. Anlamamışız.
Kızlar ise evde Alya ile konuşmaya çalışıyorlardı. Alya, yatağının üzerine oturmuş hâla yanağını tutuyordu.
Ekin:- Alya, ne oldu arkadaşım?
Alya:- Kızlar, konuşmasam olur mu?
Mira:- Olurda, bizi endişelendiriyorsun.
Ekin:- Yanağını neden tutuyorsun? Biri tokat filan mı attı?
Hazel:- Bahar'ı salalım üzerine dedi gülerek.
Alya:- Yok kızlar. Çok utanıyorum.
Anka:- Neden utanıyorsun? Hem senin Hyunjin ile dans provası mı neyin vardı işte. Erken geldin?
Kızlar durdular birden.
Lena heyecanla kalkıp yerinden geri oturdu.
Lena:- Hyunjin bir şey mi yaptı?
Hazel:- Alya, dokundu mu sana?
Alya başını salladı.
Anka:- Hihhhhh!
Ekin:- Nasıl dokundu?
Alya:- Öptü beni. Yanağımdan.
Lena:- Ohhh!
Anka:- Yemin ederim başka bir şey zannettim.
Ekin:- Neden öptü ki seni?
Mira:- Bayramlaşmak için. Neden öpecek Ekin? Aşık olmuş işte.
Ekin:- Bu nasıl oldu ki?
Lena:- Ah aşk. Ne zaman nerede geleceği hiç belli olmuyor.
Alya:- Tek bildiğim şey çok utandığım. Kimse ile bu derecede bir şey olmadı.
Hazel:- Sağolsun Bahar kimseye bu dereceyi yaşatmamıştı.
Mira:- Ee ne olacak şimdi? Yani, çıkıyor musunuz?
Alya:- Yok canım ne çıkması.
Anka:- Seni sevdiğini söylemiş gibi bir şey olmuş işte.
Alya:- Ama söylemedi.
Lena:- Ama öpmüş.
Hazel:- O zaman?
Alya:- Orta da bir şey yok henüz. Hem çıkmak filan yani bilmiyorum ah kafam çok karışık.
Ekin:- Sen, Hyunjin 'e karşı bir şeyler hissediyor musun peki?
Alya:- Şey. Ben. Evet hissediyorum evet! Dedi ve yastığa yüzünü gömdü.
Evin kapısı açıldı ve Ceylin içeri girdi. Merdivenlerden çıkıp odaya girdi. Kızları karşısında gördü o an.
Ekin:- Ceylin, nereye gittin sen?
Ceylin:- Şey. Alışverişe gitmiştim.
Ekin:- Ee hani alışveriş poşetleri?
Ceylin:- Yapmadım. İstediğimi bulamadım. Siz ne yapıyorsunuz burada toplanmış?
Hazel:- Hyunjin, Alya'yı öpmüş. Dedi hemencecik.
Alya, elinde ki yastığı Hazel'e vurdu.
Ceylin:- Ne? Nasıl?
Mira:- Biz de sorguya çekiyorduk şimdi.
Anka:- Sen nereye gittin asıl onu söylesene bi?
Ceylin:- Dedimya alışveriş diye.
Anka:- Yüzün neden bi tuhaf?
Ceylin:- Ben, soğuktan. Ama gelirken şey gördüm . Çok şaşırdım. Bahar ve Changbin 'i gördüm.
Mira:- Ee anlatsana ne yapıyorlardı?
Alya:- Kesin Changbin 'i dövüyordu dedi gülerek.
Anka:- Kendine gelmeye başladın.
Ceylin:- Yok. Changbin, Bahar'ı öptü.
Kızlar:- Ne? Dediler birden ayaklandılar.
Hazel:- Nasıl öptü?
Ceylin:- Dudağından.
Kızlar:- Ne?
Alya:- Yok artık.
Anka:- Bahar buna izin mi verdi?
Mira:- Şaka gibi. Doğru gördüğüne emin misin?
Ceylin:- Eminiz. Yani tam olarak görünmüyordu ama dudağıydı galiba. Öptü işte yaklaştı ve öptü.
Ekin:- Neler duyuyorum ben?
Ceylin:- Kıza bir şey söylemeyin. Utanmasın.
Lena:- Yok söylemeyiz.
Alya:- Resmen şok geçiriyorum. Nasıl olur böyle bir şey. Bahar yapmazdı.
Hazel:- Şaşırdım cidden.
Ceylin:- Biz de.
Ekin:- Siz mi?
Ceylin:- Minho ile karşılaştım dönerken. O da görmüş onları.
Mira:- Minho'nun orada ne işi varmış?
Ceylin:- Hava almaya çıkmış.
Anka:- Kızlar, bu işte bir şey var.
O anda Bahar girdi içeri.
Bahar:- Evin gülü geldi!
Ekin:- Ooo kimler gelmiş.
Bahar:- Ne yapıyorsunuz burada?
Lena:- Toplandık oturuyoruz işte.
Anka:- Yüzün gülüyor. Nasıl geçti buluşman?
Bahar:- Nasıl geçsin işte. Biraz konuştuk geldim.
Hazel:- Nasıl konuştunuz?
Mira:- Ne konuştunuz?
Alya:- Ne hakkında konuştunuz?
Bahar:- Normal konuştuk işte.
Hazel:- Konuşmak var, konuşmak var. Mesela gözlerin konuşması var, dudakların konuşması var. Ellerin konuşması var dimi.
Bahar:- Konuşmak için başka bir organ mı kullanmak gerekiyor? Kulaklarımızı kullandık biz. Dudaklarımız ile konuştuk herhalde.
Mira:- Hmm dudak demek ki.
Bahar:- Hiç bir şey anlamadım konuştuklarınızdan. Neyse boşverin beni. Siz ne konuşuyorsunuz asıl?
Lena:- Hyunjin Alya'yı öpmüş! Dedi birden. Alya Lena'ya da yastık ile vurdu.
Bahar:- Neeee?
Alya:- Neden söylüyorsun Lena?
Bahar:- Hazırlanın yarın Hyunjin 'i dövmeye gidiyoruz. Desi kollarını sıvayarak.
Alya:- Hayır Bahar.
Bahar:- Nerede benim Haydar!
Ekin:- Al işte Haydar da çıkacak şimdi!
Alya:- Saçmalama.
Bahar:- Saçmalayacağım. Hatta saçmalamaya Hyunjin'den başlayacağım. Biraz yüzüne saçmalarım, biraz karın sonra da bacaklara. Sana yürüyemez.
Alya:- Ya Ekin şuna bir şey söyle!
Ekin:- Bahar, doğru duracaksın ona göre.
Hazel:- Sence durur mu?
Bahar:- Durmam.
Alya ayaklandı:- Bahar sakın bak. Yanlışlıkla oldu hem. Değil mi kızlar? Dedi kızlara kaş göz işaret ederek.
Bahar:- Nasıl yanlışlıkla?
Alya:- Dans çalışırken yanağıma değdi dudağı. Oldu mu?
Bahar:- Yanlışlıkla ise tamam. Affedilebilir. Söyle bir daha olmasın. Ben gidip üzerimi değiştireyim dedi ve odadan çıktı.
Alya:- Deli ya Deliiii!
Bahar seslendi dışarıdan:- Duyuyorum.
Lena fısıldadı:- Aman kimse ağzından kaçırmasın Hyunjin'in öpücüğünü.
Mira:- Changbin'de onu öpmüş biz bir şey dedik mi?
Lena:- Hiç.
Ceylin:- Kızlar, siz yine de bir şey demeyin. Ben de hemen gelip size yetiştirmiş gibi oldum.
Hazel:- Tamam tamam aramızda.
Ekin:- Peki Alya sen ne yapacaksın bu günden sonra?
Alya:- Bilmiyorum. Ama çok utanıyorum.
Erkekler tarafında da konu aynı konuydu. Hyunjin, pencerenin önünde oturuyordu.
Seungmin:- Hyunjin, iyi misin?
Jeongin:- Bu aralar pek bi garipsin. Bir şey mi oldu? Yoksa aşık mı oldun?
Han:- Hyunjin aşık olur mu hiç? Sen de yok artık dedi gülerek.
Hyunjin:- Evet. Aşık oldum.
Diğerleri:- Ne?
Hepsi birden Hyunjin'in yanına geldiler.
Han:- Ne dedin sen? Ateşin mi var? Dedi ve alnına dokundu. Karnın filan ağrıyor mu?
Hyunjin:- İyiyim. Çok iyiyim hem de.
Han:- Ateşi yok.
Felix:- Hyunjin? Sen ciddi misin?
Hyunjin:- Benden beklemiyordunuz değil mi? Ben de kendimden beklemiyordum.
Seungmin:- Peki kim bu şanssız?
Jeongin:- Şanslı mı diyecektin?
Seungmin:- Yok doğru söyledim. Şanssız.
Hyunjin:- Alya.
Bang Chan:- Peki, Alya'ya o iddiadan bahsettin mi?
Felix:- Hangi iddia?
Han:- Hyunjin, aklıma bi şeyler geliyor. Kötü şeyler.
Hyunjin:- Kızlarla iddiaya girdim. Alya'yı tavlamak için.
Jeongin:- Yok artık sen ne yaptın Hyunjin?
Hyunjin:- Seviyorum arkadaşlar çok seviyorum.
Felix:- Alya bunu başkasından duymadan önce sen söylemelisin.
Hyunjin:- İyi de nasıl?
Bang Chan:- Önce Alya'nın sana karşı olan hislerini öğrenmen gerekiyor. O da seni seviyorsa affedilme olasılığın daha yüksek olabilir.
Seungmin:- Ya da tam tersi. Seni seviyorsa sana daha çok kırılabilir.
Hyunjin:- İyi de ne yapacağım şimdi?
Bang Chan:- Bir şekilde ona bu durumdan bahset.
Hyunjin:- Hiç kolay olmayacak. Olmayacak.
Minho, kapıyı açıp odaya girdi. Kapıyı çarparak kapattı. Hepsi de ona baktılar.
Bang Chan:- Minho! Neredesin sen?
Minho:- Biraz hava alıp geldim.
Bang Chan:- Emin misin? Çok sinirli görünüyorsun.
Minho:- Değilim. Sorun yok.
Jeongin:- Gel bak olaylar bizde. Hyunjin aşık olmuş.
Han, ona baktı. Fısıldadı Bang Chan 'a.
Han:- Changbin 'in peşinden gitmiş galiba.
Bang Chan:- Galibası fazla. Gitmiş.
Changbin içeri girdi.
Changbin:- Naber gençlik!
Jeongin:- Ooo ne bu neşe?
Changbin:- Günüm güzel geçti sadece. Planladığım şeyler harika olacak, geleceğe güvenle bakıyorum daha ne olsun.
Felix:- Nasıl bir gelecek bu? Bahar'a evlenme teklifi mi edeceksin?
Minho:- Neden olmasın? İki tane de çocuk yaparsınız. Fikirleriniz kalbiniz birbirine uymuş görünüyor.
Changbin:- Bahar ile fikirlerimiz kesinlikle uyuşuyor.
Minho:- Tamam işte. İleri de evlenebilirsiniz de. Belli olmaz. Bir öpücük ile başlayabilir bu işler.
Han, Minho 'ya baktı.
Changbin:- Ne diyorsunuz anlamıyorum.
Minho :- Bahar öyle kendini öptürecek bir kız değil. Sana güvenmesi, seni sevmesi gerekir.
Changbin:- Yani?
Minho:- Olur da seni öperse diye dedim.
Changbin:- Çok garipsiniz. Ben bi elimi yüzümü yıkayıp geliyorum.
Han:- Bang Chan, Changbin ve Bahar...
Bang Chan:- Çok fena Han. Çok fena.
Gece olmuştu. Ceylin, kalktı yatağından. Salona indi ve pencerenin önünde durdu. Kafasının içi de kalbinin içi de karma karışıktı. Uzun uzun, derin derin baktı dışarı.
Ekin:- Ceylin! Diye seslendi usulca.
Ceylin:- Uyandırdım mı seni?
Ekin:- Yok senden kaynaklı değil. Uykum kaçtı. Ceylin, sen de bir şey var.
Ceylin:- Yok kuşum. İyiyim.
Ekin:- Ben seni tanıyorum. Ve bu durumun Bahar ve Changbin ile ilgili olduğunu düşünüyorum.
Ceylin:- Ekin aman sus. Bahar duyarsa yanlış anlar.
Ekin:- Yani yanlış anlaşılacak bir şey var ortada.
Ceylin:- O anlamda demedim.
Ekin:- Ceylin, anlamamazlıktan gelme. Bana anlatabilirsin.
Ceylin:- Ekin, ben, ben Changbin 'e karşı bir şeyler hissediyorum.
Ekin:- Anlamıştım zaten.
Ceylin:- Benim buna hakkım yok biliyorum ama duygularıma engel olamıyorum.
Ekin:- Peki Jung il?
Ceylin:- O benim egomu tatmin etmek için kullandığım erkeklerden biriydi. Allah cezamı böyle verdi işte.
Ekin:- Deme öyle.
Ceylin:- Sevgili olduğum kişilerden hiç birine gönülden bir şey hissetmedim. Sadece yakışıklı diye, beni seviyor diye. Ahh ben ne yapacağım Ekin?
Ekin:- İlk iş, Jung il 'den ayrılmak.
Ceylin:- O kolay da sonrası?
Ekin:- Bak onu ben bile bilmiyorum. Sonuçta Changbin, Bahar'ın erkek arkadaşı.
Ceylin:- Kalbine göm diyorsun yani.
Ekin, Ceylin 'e sarıldı.
Ekin:- Galiba öyle yapman gerekecek.
Bu gece uyuyamayanlar arasında Changbin 'de vardı. Pencerinin önüne sandalyesini çekti ve oturdu.
Changbin:- Ceylin! Güzel ama güzel olduğu kadar da aşktan anlamayan kız. Erkekleri kendine oyuncak yapmış bir kızın peşinde dönüp duruyorum. Peki neden? Neden o şımarık kıza saplanıp kaldım? Merdivenlerde karşılaştığımız o günden beri bu şımarık kız aklımda. Seni seviyorum Ceylin. Seni, kendimi sorgulamadan seviyorum.
Minho mırıldandı birden. Sayıklıyordu sanki.
Minho:- Bahar, Bahar! Sen benimsin. Benim sevdiğim sensin. Ama yapamam. Can dostumu seviyorsun. O da seni. Yapamam.
Changbin, yanına geldi.
Changbin:- Bak sen Minho 'ya. Bahar ha!
Minho birden kıpırdandı. Changbin koştu ve yatağına zıplayıp, yorganı üzerine çekti.
Sabah olmuştu. Okul vaktiydi. Kızlar, okula gelmişler, bahçeden giriş yapıyorlardı.
Alya:- Ayy kızlar ben bu gün okula gelmese miydim?
Ekin:- Nedenmiş o?
Alya:- Hyunjin 'i görürsem ne yapacağım bilmiyorum. Çok utanıyorum.
Bahar:- Döveyim mi?
Alya:- Ay sağol kalsın.
Hazel, Ceylin 'e baktı. Sessizdi.
Hazel:- Bugün okula gelmek istemeyen sadece sen değilsin galiba. Ceylin neyin var?
Ceylin:- Biraz başım ağrıyor. Geçer birazdan.
Bahar:- Ceylin, bir şey mi var? Canın sıkkın gibi.
Ceylin:- Sorun yok kızlar dedi ve ileride Jung il 'i gördü. Kendisini bekliyordu.
Ekin:- Ceylin, Jung il orada.
Bahar:- Niye söylüyorsun? Bırak beklesin. Allah Allah!
Ceylin:- Kızlar siz gidin ben geliyorum.
Bahar:- Hayırlı bir şey yapıyorsun sanki.
Ekin:- Bahar, uzatma.
Ceylin, Jung İl 'in yanına gelmişti. Erkekler arkalarından girdiler okulun bahçesine.
Bahar döndü ve birden Changbin'i gördü. Changbin ise önce Ceylin 'e sonra Bahar'a baktı. Hızla erkeklerin yanından ayrılıp, Bahar'ın yanına geldi. Bahar'da aynı şekilde.
Hazel:- Aaa şuna bak. İnsan bi gidiyorum der.
Mira:- Aşk bu canım. Aşk.
Minho onlara baktı. Sonra hızla sınıfa gitti. Bu manzaraya katlanamıyordu. Zordu onun için. Hem de çok zor.
Changbin:- Bu çocuğu dövmemek için kendimi zor tutuyorum.
Bahar:- Sakin ol. Ben de dövmek istiyorum da duruyorum işte bir şekilde. Hem planı unutma.
Changbin:- Tamam. Sakin olacağım.
Bahar:- Bu çocuğun işini sonra göreceğiz.
Erkekler kızların yanına geldiler.
Bang Chan:- Günaydın!
Kızlar:- Günaydın!
Alya, Hyunjin 'i görmüştü. Utanıp hemen sınıfa doğru yürüdü hızlı adımlarla.
Anka:- Chan, biraz konuşalım mı?
Bang Chan:- Sadece benimle mi konuşmak istiyorsun?
Anka:- İstersen Güney Kore meclisini toplayıp öyle konuşalım. Ülkenin gidişatını filan değerlendiririz. Herhalde seninle konuşmak istiyorum Chan!
Bang Chan güldü:- Olur, konuşalım.
Anka:- Gel hadi gel!
Bang Chan ve Anka konuşmaya gitmişlerdi.
Hazel:- Bunların arası da düzeldi ha!
Felix:- Böyle güzel oldu. Bizim de aramız düzelir umarım.
Hazel, Felix 'in imâlı sözleri karşısında şaşırmıştı.
Hazel:- Ne diyor bu çocuk? Diye mırıldandı ve arkasına döndü.
Hyunjin:- Benim sınıfta işim var dedi ve hızla ayrıldı yanlarından. Evet sınıftaki işi Alya idi.
Seungmin:- Kıvırcık nasılsın bu sabah?
Mira gülümsedi:- İyiyim. Sen?
Seungmin:- Ben de. Hiç olmadığım kadar dedi Mira'nın gözlerine bakarak.
Jeongin:- Seungmin, Dahyun'dan ayrıldığından beri böyle. Garip bir mutluluk var üzerinde.
Mira:- Dahyun'dan ayrıldın mı?
Seungmin:- Evet.
Mira:- Ama o kadar uğraş?
Seungmin:- Boşaymış. Ona karşı hislerim olmadığını anladım.
Mira şaşırmıştı:- Duygularını en iyi sen bilirsin tabii.
Ekin:- Anka ve Bang Chan nereye gittiler? Ders başlamak üzere.
Jeongin:- Araları düzelmeye başladı sanki.
Ekin:- Neyse ki.
Jeongin:- Artık aramızda ki buzları eritmeye başladığımıza göre bir akşam üstü birlikte bir şeyler yemeye gitsek nasıl olur?
Lena:- Yaa çok güzel olur.
Han:- Senin bu kadar sevineceğini bilseydim daha önceden çıkarırdım dışarı.
Lena:- Hep birlikte gezmek güzel olur.
Felix:- Hep birlikte mi? Bir gurup deli. Bahar ve Minho kavga edip restoranı yerle bir ederken, Hyunjin ve Alya küserler, Anka, Bang Chan'a trip atar. Ve daha bir sürü olay.
Jeongin:- Neden kötü olsun ki. Eğleniriz. Hadi kızlar gidelim. Size Kore yemekleri yediririz.
Hazel:- Aslında Kore'ye geldiğimizden beri hiç gezip, yemek yemedik.
Lena:- Diğerleri ile bi konuşalım. Karar verip size haber veririz. Aramızın iyi olmasını kutlarız.
Han gülümsedi.
Ceylin ve Jung il ise başka bir yerde konuşuyorlardı.
Jung il:- Benim prensesim bu gün nasıl?
Ceylin:- Lütfen bana artık böyle seslenme.
Jung il:- Ama sen bir prensessin.
Ceylin:- Aslında benim sana söylemek istediğim bir şey var.
Jung il:- Seni dinliyorum.
Ceylin:- Bu iş çok uzadı. Gerçekten. Artık bir son... Dedi ve Bahar ve Changbin 'i konuşurken gördü.
Jung il:- Evet?
Ceylin düşüncelere dalmıştı.
Ceylin:- Jung İl 'den ayrılırsam, Changbin hakkında ki duygularım daha da cesaretlenecek. Yapmamalıyım. Hislerimin dirilmesine izin vermemeliyim. Changbin en yakın arkadaşımı seviyor. Benim onu sevmeye hakkım yok.
Jung İl:- Ceylin, burada mısın?
Ceylin:- Yok. Yok bir şey. Hadi biraz yürüyelim.
Anka ve Bang Chan konuşarak bahçede yürüyorlardı.
Bang Chan:- Bana ne söyleyecektin?
Anka:- Chan, bizimkilerin bu halleri. Bir şeyler var sanki.
Bang Chan:- Bunu mu konuşacaktın benimle?
Anka:- Evet. Başka ne konuşacaktık ki?
Bang Chan:- Ne bileyim işte.
Anka, Bang Chan'a bakıyordu.
Bang Chan:- Neyse boşver.
Anka:- Gariplik var, bak bu durum normal değil. Bahar ve Changbin'in bir anda sevgili olmaları, Ceylin 'in somurtkanlığı...
Bang Chan:- Minho 'nun halleri.
Anka:- Changbin 'in Bahar'ı öptüğünü biliyor musun?
Bang Chan birden öksürmeye başladı.
Bang Chan:- Ne? Bahar mı? Nasıl bir öpücük?
Anka:- Ceylin görmüş. Şeyden. Dudaktan öpücük. Changbin Bahar'ı öpecek ve Bahar onu yoğun bakıma göndermeyecek. Şaşılacak şey doğrusu.
Bang Chan:- Minho! Diye mırıldandı.
Anka:- Haberiniz yok muydu?
Bang Chan:- Erkekler öyle her şeyi birbirine söylemezler. Bazılarımız tesadüfen görür.
Anka:- O ne demek?
Bang Chan:- Galiba Minho da onları görmüş. Hiç iyi olmadı bu.
Anka:- Minho ne alaka? Chan yoksa?
Bang Chan:- Bilmiyorum Anka. Belki de. Emin olmadan bir şey diyemem.
Anka:- Eğer dediğin gibi bir şey varsa her şey çok fena olur. En azından Changbin ve Minho için.
Hyunjin, Alya'nın peşinden koştu. Alya sınıfa girdi. Peşinden de Hyunjin.
Hyunjin:- Alya! Alya bekle.
Alya yerine oturuyordu ki Hyunjin kolundan tuttu ve kendine çevirdi.
Hyunjin:- Alya, sesleniyorum neden bakmıyorsun?
Alya:- Yalnız kalmak istiyorum.
Hyunjin:- Tamam kal ama önce beni bir dinle.
Alya:- Dinleyecek bir şey yok.
Hyunjin:- Seni utandırdığım için özür dilerim.
Alya:- Evet utandırdın. Bunu yapmak zorunda mıydın?
Hyunjin:- Birden oldu. Yani nasıl yaptım bilmiyorum. Bir anda.
Alya:- Sen benim arkadaşımdın. Şimdi arkadaş olabilecek miyiz sence?
Hyunjin:- Beni sadece arkadaş olarak mı görüyorsun?
Alya:- Ne olmasını istiyorsun?
Hyunjin:- Belki, belki. Neyse boşver. Hem ben de seni arkadaşça öptüm belki?
Alya:- Nasıl arkadaşça? Sen Minho 'yu öpüyor musun? Ya da Jeongin'i?
Minho:- Şahsen ben Hyunjin 'in öpücüğünden nefret ediyorum diye seslendi oturduğu sırasından.
Alya ve Hyunjin:- Minho!
Hyunjin:- Sen nereden çıktın?
Minho:- Sınıfa girdiğinizden beri burada oturuyorum. Öyle hararetli konuşuyordunuz ki Beni fark etmediniz bile.
Alya:- Ama ama şimdi!
Minho:- Merak etme kimseye söylemem. Özellikle de o psikopat arkadaşına.
Alya:- Bahar! Hyunjin sakın Bahar'ın yanında bundan bahsetme.
Hyunjin:- İyi de neden?
Alya:- Ölmek için henüz çok gençsin.
Minho, parmağı ile boynunu işaret etti.
Alya geçip sırasına oturdu.
Arkasından Yuna geldi ve Minho 'nun yanına oturdu.
Ceylin ve Jung İl sınıfa gelmişti. Zorunlu bir bulunmaydı artık bu Ceylin için. Duygularını tamamen gömmek için Jung İl 'e ihtiyacı vardı.
Jung İl:- İyi dersler tatlım.
Ceylin:- Sana da.
Jung İl tam gidiyordu ki Changbin tuttu omuzundan ve kenara çekti.
Changbin:- Gel bakalım sen şöyle.
Jung İl:- Ne yaptığını sanıyorsun sen ha!
Changbin:- Seni dövdüğümü sanıyorum.
Jung İl:- Ceylin'den istediğini alamadın değil mi? Seni takmadı.
Changbin:- Ben sen miyim?
Jung İl:- Kız seni etrafında istemiyor. Neden hâla buralardasın? Yoksa aşık mı oldun ona? Bak. O benim. Ve yakında tamamen benim olacak.
Changbin, Jung il 'i tuttu yakasından ve duvara çarptı.
Changbin:- Onu senden korumak için etrafında dolanıyorum. Onu sıkıyorsam, rahatsız ediyorsam senin gibi bir adam yüzünden. Çünkü sen pislik herifin tekisin. Aşktan, sevgiden anlamazsın. O kızın kalbini de kıracaksın.
Jung İl:- Bu seni neden ilgilendiriyor?
Changbin:- Ona zarar vermeni istemiyorum. Bunun için seni dövmem gerekirse döverim.
Jung İl:- Ceylin seni istemiyor. O beni seçti. Ve ben istediğimi alacağım.
Changbin:- Sen, iğrenç birisin.
Jung İl:- Onun gibi güzel bir kızın etrafında neden dolaşayım sence? Aşk mı? Sevgi mi? Geç onları. Onlar çoook eskide kaldı.
Changbin:- Ona dokunmayacaksın.
Jung İl:- Okulun en güzel kızı benimle. Bunu kabul et. Onu öptüğüm fotoğrafları sana atarım merak etme dedi ve tam gidiyordu ki Changbin tuttu onu ve tam yumruk atacaktı ki, Bahar, saklandığı yerden çıktı ve Jung İl 'e bir tekme attı.
Bahar:- Seni mahvederim anlıyor musun? Arkadaşımdan uzak duracaksın.
Jung İl:- Sen nereden çıktın? Aaa tamam. Arkadaşını kıskanma bi ara seninle de çıkarız.
Bahar:- Pislik senin kafanı iyice bi kırmak lazım.
Changbin dayanamayıp bir yumruk attı. Jung İl yere düşmüştü.
Herkes sınıftaydı. Biri koşarak girdi sınıfa.
:- Heeeyy! Changbin, Jung İl ile kavga ediyor.
Bang Chan:- Ne? Koşun çabuk.
Changbin'i tutuyorlardı. Aynı şekilde Bahar'ı da.
Changbin:- Bırakın beni şunun haddini bildireyim.
Bahar:- Hadsiz sen kimsin ha? Senin ağzını burnunu yüzünden ayırırım ben. Bırakın beni.
Diğerleri yanlarına koştular. Ceylin, Jung İl 'i yerden kaldırdı.
Ceylin:- Siz ikiniz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?
Changbin:- Bırak şunu Ceylin.
Bahar:- Pis sapık. Onun hakkı sadece dayak.
Ekin:- Bahar!
Ceylin:- Siz ikiniz fazla oldunuz. Utanmıyor musunuz ikiniz birden üzerine saldırmaya?
Changbin:- Bahar haklı. O bir sapık.
Jung İl:- İftiralarınız ile beni sevgilimden ayırabileceğinizi mi düşünüyorsunuz?
Bahar:- Sana iftirayı gösteririm ben.
Changbin:- Ne biçim birisin sen ha! Erkek olsana biraz! Bu kızı da emellerine alet edeceksin.
Ceylin:- Changbin yeter!
Bahar:- O tuttuğun çocuk az önce bana bile laf attı biliyor musun?
Minho:- Ne yaptı, ne yaptı? Dedi ve durdu. Han bakışları ile durdurdu. Sonuçta erkek arkadaşı yanındaydı.O koruyabilirdi.
Jeongin:- Ceylin, bence bi dinlesen bizimkileri iyi olacak.
Ceylin:- Lütfen siz karışmayın. Bahar, erkek arkadaşını götür buradan.
Bahar:- Ceylin bak...
Ceylin:- Bahar, seninle kötü olmak istemiyorum.
Bahar:- Bu pis sapık yüzünden aramız bozulacaksa bozulsun. Bana inanmıyorsun. Changbin 'e de inanmıyorsun. Bana söylediği şey için de inanmıyorsun. Nerede kaldı arkadaşlığımız?
Mira:- Ne yapıyor bunlar?
Hazel:- Kızlar saçmalamayın.
Ceylin:- Senin neyine güveneyim?
Lena:- Kızlar durun artık. Saçmalamayın.
Anka:- Yapmayın yeter.
Bahar:- Bırakın döksün içindekileri.
Ceylin:- Sana güvenmiyorum çünkü sen erkek düşmanı birisin. Changbin' de senin gibi. Aynı kafasınız.
Bahar:- Evet ben erkek düşmanıyım. Hep duyuyorum ya sizden bunu!
Ceylin:- Kendi erkek arkadaşın ile ilgilensene neden hâla bizimle uğraşıyorsun? Sen her türlü şeyi yaparken Changbin ile bizden ne istiyorsun? Anladım ben. Sadece kendi mutluluğunu düşünüyorsun sen.
Bahar:- Kendi mutluluğum öyle mi? Bunca zaman beni ne kadar iyi tanımışsın. Bravo gerçekten.
Ceylin:- Bahar yeter. Konuşmayalım tamam mı.
Bahar:- Tamam Ceylin. Sana sapık sevgilinle mutluluklar. Dedi ve gitti. Changbin, Ceylin'e baktı.
Changbin:- Nasıl bir arkadaş kaybettiğini anladığında, pişman olmazsın umarım dedi ve o da Bahar 'ın peşinden gitti.
Alya:- Ne yani küstüler mi şimdi?
Ekin:- Olacağı buydu.
Kızlar sınıfa girdiler.
Ceylin:- İyi misin Jung İl?
Jung İl:- İyiyim sorun yok. Arkadaşının eli çok ağırmış. Daha doğrusu ayağı. Bana fena bir tekme attı.
Ceylin:- Bahar işte. Hadi sen sınıfına git. Ders başlamak üzere.
Jung İl:- Teneffüste görüşürüz.
Ceylin:- Görüşürüz.
Bahar, sırasına geçti. Changbin 'de yanına. Kızlar ve Ceylin de kendi sıralarına geçmişlerdi. Bahar, telefonunu çıkarıp Changbin 'e verdi. Videoyu çektim. İstersen gidip göster. Tıpkı yaptığımız plan gibi.
Changbin:- Belki de daha sonra göstersem iyi olacak. Belki de saçma bir şey yapıyorum.
Bahar:- Sen bana bakma. Ceylin beni dinlemez. Kızların hiç biri beni dinlemez. Senden isteğim, yine de onu koruman.
Changbin :- Tamam ama sen iyi misin peki?
Bahar:- Sorun yok. Gerçekten dedi gülümseyerek yalancıktan.
Minho, sırasına, Yuna'nın yanına gelip oturdu. Bahar, ona baktı. Tam önündeydi.
Bahar:- Herkes hayatından memnun. Bana ne oluyor ki? Diye mırıldandı.
Ders arasıydı. Bir sonraki ders resimdi. Bahar, resim atölyesine geldi. Bir tabureye oturdu. Tek başınaydı. Elleri cebinde sınıfa Minho girdi. Birden kendi başına oturan Bahar'ı gördü. O da geçip bir tabureye oturdu. Şövalenin başına geçti ve bir şeyler karalamaya başladı.
Minho:- Kimsenin hayatına burnunu sokmadan kendi ilişkini yaşa dedi Bahar'a bakmadan.
Bahar döndü ve Minho 'ya baktı.
Bahar:- Sen de inanmıyorsun değil mi bana?
Minho:- Tek hobisi erkek pataklamak olan bir kızın, erkekler hakkında söyleyeceklerine kimse inanmaz. Ceylin'e suç bulma bence.
Bahar:- Evet. İnanmıyorsun. Zaten senden bana destek vermeni beklemek çok saçma. Sürekli beni ezikleyen birinin benim yanımda olması mucize olurdu.
Minho:- Sen olsan sana inanır mıydın?
Bahar:- İnanmazdım. Ama durup bi sorgulardım. Bu kız bunu dediğine göre bir şey var derdim. Bunu diyen tek kişi Changbin.
Minho ayağa kalktı birden.
Minho:- O zaman git bunu Changbin'e söyle çünkü sen ve Changbin'den başka kimse sana inanmıyor.
Bahar:- Peki öyle olsun. Bu arada konuşurken yüzüme bak. Ay ama dur. Çirkin görmek istemiyorsun değil mi?
Minho yanına geldi ve Bahar'ın kolunu tuttu ve ona baktı.
Minho:- Git bu triplerini sevgiline at. Ben senin hiç bir şeyin değilim.
Bahar, Minho'nun gözlerine baktı.
Bahar:- Neden bilmiyorum. Belki beni anlarsın diye beklemiştim. Sadece bana hak vermeni bekledim. Ama kendi arkadaşlarım bile yanımda değilken senden bunu beklemek aptallıktı dedi ve kolunu hızla çekti ve dışarı çıktı.
Minho:- Kafayı sıyırmak üzereyim. Neden böyle davranıyorum. Ahh delireceğim!
Bahar koridorda yürüyordu ki durdu.
Bahar:- Ne bekliyorum ki? Ne bekliyorum salak kafam. Aptalım aptal. Dedi ve duvara yumruk atmaya başladı. Eli acımıştı birden. Tuttu kendi bileğini. Acıyla tuttu. Çok acımıştı. O anda Minho çıktı sınıftan. Bahar'ı görmüştü.
Minho Koşarak gitti ve tuttu onu.
Minho:- Ne yapıyorsun sen? Elini kırmak mı istiyorsun?
Bahar:- Bırak beni!
Minho çekiştirdi Bahar'ı.
Minho:- Neden bu kadar yabanisin?
Bahar:- Senin yüzünden anladın mı senin yüzünden. Çünkü senden nefret ediyorum. Sen gıcık birisin. Bir kere ya, bir kere beni anlarsın dedim. Ama şu durum da bile, kime anlatıyorsam dedi ve elini tutarak gitti.
Ceylin ve kızlar okulun kefesindelerdi.
Lena:- Bahar neden gelmedi?
Alya:- Sence?
Ceylin:- Onun yanına gitmek isteyenler gidebilir. Bunda küsecek bir şey yok.
Anka:- Siz şimdi küstünüz mü cidden?
Ceylin:- Birinin ona yaptığının zorbalık olduğunu söylemeliydi. Kendisi erkek arkadaşı ile rahat rahat her şeyi yaparken bizi kısıtlıyor kendince.
Mira:- Ya haklıysa?
Ceylin:- Ne?
Mira:- Bahar diyorum. Ya haklıysa?
Ceylin:- Değildir. Bilmiyorum değil gibi.
Hazel:- Jung İl yüzünden onunla arkadaşlığını bitirmen hoş değil. Biz Bahar 'ı böyle kabul ettik. Bunları Türkiye 'de de yapıyordu zaten. O zaman neden bu kadar tepki vermedin?
Ceylin başını masaya koydu.
Ceylin:- Changbin yüzünden.
Ekin:- Ceylin...
Ceylin:- İtiraf etme zamanı Ekin. Kızlar ben, ben, ben Changbin 'e aşığım.
Kızlar:- Neeee?
Alya:- Ceylin sen ne diyorsun? Ama o Changbin ile...
Ceylin:- Doğru duydunuz. Bu gün ki kızgınlığımın sebebi de kendimim aslında. Arkadaşımın aşkına, aşık oldum.
Anka:- İyi de ne olacak şimdi?
Ceylin:- Ben bu durumda Bahar'ın yanına bile yaklaşamam. Hele de dün gördüğümden sonra.
Mira:- Peki, bunu Bahar ve Changbin çıkmaya başlayınca mı anladın?
Ceylin:- Yok, daha öncesi var. Bir şeyler hissetmeye başlayalı çok oldu.
Lena:- Acaba şey olabilir mi? Diğer erkekleri kendine köle yapma hissin? Changbin 'i de onlara dahil etmek istiyor olabilirsin.
Ceylin:- Kendimi de hislerimi de iyi biliyorum. Changbin, diğerleri gibi değil. O farklı. Gerçekten farklı. Benim ona karşı olan hislerimde farklı. İlk defa, kalbimde bir şeyler hissediyorum. Bütün vücudum sanki havalanıp uçacakmış gibi oluyor.
Ekin:- Bunu Bahar'a söyleyecek misin?
Mira:- Küstüler bu bir. İkincisi de ben senin erkek arkadaşına aşığım diye nasıl söyleyecek?
Alya:- Ceylin korkutmak gibi olmasın da cidden çok zor bir durum.
Ceylin:- arkadaşımın kalbini kırdım. Salak kafam. Bahar'ı kaybetmek istemiyorum. Changbin 'e yaklaşmam elbette ama Bahar'ın acilen gönlünü almam lazım.
Hazel:- Ne yapalım biliyor musun? Akşam sevdiği yemekleri hazırlayalım. Sen de güzel bir konuşma ile özür dile.
Ekin:- Yapacağın işler birikiyor Ceylin. Önce git şu çocuğa söyle ayrılmak istediğini.
Ceylin:- Doğruya o da var.
Alya:- Şimdi hangi ders var kızlar?
Ekin:- Resim.
Alya:- Atölyeye gidelim o zaman haydi kalkın.
Ders başlamıştı. Bahar ve Changbin bir köşede diğerleri ayrı bir köşede resim çiziyorlardı.
Anka ve Bang Chan ortada onlara bakıyorlardı.
Bang Chan:- Sizinkiler küs mü şimdi?
Anka:- Barışırlar merak etme sen.
Mira, Bahar'ın yanına geldi öğretmene çaktırmadan.
Mira:- Bahar, tenefüste neden gelmedin yanımıza?
Bahar:- Ben bu ara biraz uzak dursam iyi olacak.
Mira:- Saçmalama. Ceylin çok pişman seni kırdığı için. Hem o ne öyle ayrı gayrı.
Bahar:- Ceylin haklı Mira. Hepinizin hayatına burnumu soktum.
Mira:- Yok öyle bir şey. Biz seni böyle seviyoruz. Eğer istersen biraz yalnız kal ama çok uzun sürmesin olur mu? Dedi gülümseyerek. Ceylin, Bahar'a bakıyordu. Minho 'da.
Changbin:- Karışmak gibi olmasın ama küslük size hiç yakışmıyor. Sekiziniz bir arada çok güzelsiniz siz.
Bahar gülümsedi:- Sağol. Destek olduğun için. Özellikle de şu durumda.
Minho, kıskanmıştı. Tuvale öyle hızlı bir çizgi çekmişti ki yere düşmüştü.
Changbin, Minho 'ya baktı. Eğildi ve önüne düşen tuvali Minho ya uzattı.
Minho:- Sağol.
Mira:- Ben kaçıyorum. Hoca görmesin.
Bahar:- Tamam dedi gülümseyerek.
Ders arasıydı yeniden ve yine ortalık karışmak üzereydi. Hem de çok fena bu sefer.
Ceylin, Jung İl ile konuşmak için sınıftan çıktı. Bahar, arkasından baktı. Bir şey vardı rahatsız eden kendisini. İçi içini kemiriyordu. Ne olursa olsun, ne denirse densin yine de onu Jung İl denen o çocuk ile yalnız bırakmak istemiyordu. Kızlara döndü.
Bahar:- Kızlar, Ceylin nereye gidiyor?
Lena:- Jung İl 'in yanına. Şeyi konuşacaklarmış.
Bahar hemen ayaklandı.
Hazel:- Sen nereye?
Bahar:- Geliyorum şimdi dedi ve çıktı sınıftan.
Lena:- Ayrılmak istediğini söyleyecek diyecektim. Belki sevinirdi.
Ekin:- Yine dövmesin çocuğu?
Anka:- Yapar mı ki?
Ekin:- Yapar mı yapar.
Ceylin bahçede ki Jung İl 'in yanına geldi.
Ceylin:- Acil konuşmamız gerekiyor.
Jung İl:- Prenses! Tabii konuşalım. Konu neydi?
Ceylin:- Jung İl ben ayrılmak istiyorum.
Jung İl:- Ne dedin sen?
Ceylin:- Doğru duydun. Bitirelim. Sana karşı hissettiğim hiç bir şey yok dedi ve tam gidiyordu ki Jung İl önüne geçti.
Jung İl:- Peki ayrılalım ama sana bir şey göstermek istiyorum. Ondan sonra ne istiyorsan yapabilirsin.
Ceylin:- Buna gerek yok.
Jung İl:- Lütfen.
Ceylin:- Peki.
Ceylin ve Jung İl spor salonunda ki yüzme havuzuna doğru gidiyorlardı.
Bahar bahçeye çıktı koşarak. Onları göremiyordu. Orada ki bir öğrenciye sordu.
Bahar:- Bakar mısın? Jung İl'i gördün mü?
:- Arkadaşınla birlikte spor salonuna doğru gidiyordu.
Bahar:- Teşekkür ederim dedi ve koşmaya başladı.
Bahar:- Ne olur korktuğum şey olmasın. Ne olur Allah'ım!
O anda önüne bir çocuk çıktı.
:- Sen Bahar'dın değil mi?
Bahar:- Evet benim ne oldu?
:- Tekwondo hocası seni görmek istiyormuş.
Bahar:- Biraz sonra gelirim işim var.
:- Zaten seni arayacağım diye zaman kaybettim hemen gelsin demişti.
Bahar:- Ama işim...
:- Hoca seni bekliyor.
Bahar:- İyi tamam geliyorum dedi ve çocuğun peşine düştü. Yürürken de telefonunu çıkarıp Changbin 'i aradı.
Changbin ve diğerleri basketbol sahasındalardı.
Bahar:- Aç telefonu Changbin!
Jeongin:- Basketbol mu futbol mu?
Bang Chan:- Tabii ki futbol.
Changbin:- Bence de futbol. Zaten bu boy ile basketbol oynamam pek mümkün değil dedi gülerek. O anda çaldı telefonu.
Felix:- NBA' den mi arıyolar, boya takılma gel bizimle oyna diye.
Changbin:- Galiba dedi ve telefonuna baktı. Bahar arıyor.
Seungmin:- Oooo bu daha önemli aç hadi aç.
Changbin gülümsedi. Aynı şekilde Minho 'ya baktı göz ucuyla. Başını eğmişti Minho.
Telefonu açtı.
Changbin:- Bahar!
Han:- Aşkıma ne oldu?
Bahar:- Changbin, Ceylin ve Jung İl spor salonuna gitmişler.
Changbin:-Ne?
Bahar:- Ben peşlerindeydim Tekwondo hocası çağırmış acil demiş oraya gidiyorum. Lütfen gidip bi bak. İçim hiç rahat değil.
Changbin:- Tamam tamam sakin ol. Ben gidiyorum.
Han:- Bir şey mi var?
Changbin:- Şey olmuş. Rahatsızlanmış.
Minho:- Çok mu kötüymüş? Diye sordu bir den ağzından kaçmıştı.
Changbin:- Gidip bakacağım. Dedi ve telefonunu Han'ın eline tutuşturup koşarak çıktı spor salonudan.
Han, Minho 'ya baktı.
Han:- Endiselenme dedi kısık bir ses ile.
Minho:- Yok, endişelenmiyorum.
Ceylin ve Jung İl yüzme havuzunun olduğu yere geldiler.
Ceylin:- Bana göstermek istediğin şey nedir?
Jung İl:- Muhteşem ötesi öpücüğüm.
Ceylin:- Ne diyorsun sen?
Jung İl:- Benden öyle hemen ayrılabileceğini mi sandın?
Ceylin:- Saçmalıyorsun dedi ve gidiyordu ki Jung İl kolundan tutup kendine çekti.
Jung İl:- Bunca zaman seninle neden çıktım sanıyorsun? Seni elde etmeyi bekledim. Hem madem ayrılıyoruz bir öpücük de olsun vermeyecek misin?
Ceylin:- Ahlaksız, terbiyesiz! Dedi ve bir tokat attı Jung İl 'e. Jung İl kendine çekti Ceylin'i ve başını kendisine doğru tuttu.
Jung İl:- Hadi ama naz yapma. Sadece bir öpücük. Sen de seveceksin. Belki ayrılmaktan vaz geçersin.
Ceylin, çabalıyordu. İtiyordu Jung İl 'i fakat gücü yetmiyordu.
Ceylin:- Bırak beni Bırak!
Jung İl:- Seni bulmuşum bırakır mıyım hiç? Hadi bir kerecik.
Birden arkadan bir el uzandı ve Jung İl 'i tutup yere fırlattı.
Ceylin:- Changbin!
Changbin, Jung İl 'in başına çöktü resmen ve onu yumruklamaya başladı.
Changbin:- Pislik herif. Pisliksin sen. Pisliksin. Nasıl dokunursun ona ha nasıl?
Ceylin Changbin 'i çekmeye çalışıyordu.
Ceylin:- Changbin yapma. Ne olur bırak.
Changbin:- Sana dokundu. Seni öpmeye çalıştı. Uzak dur dedim ben ona. Hak etti bunu.
Changbin hâla vuruyordu ve Ceylin onu uzaklaştırmaya çalışıyordu.
Ceylin:- Yapma ne olur. Başın belaya girecek benim yüzümden dedi ağlayarak.
Changbin ,Ceylin 'e baktı. Bıraktı ama sonra bir yumruk attı ve bıraktı Jung İl 'i yerde.
Changbin:- Hadi gidelim buradan.
Changbin, Ceylin 'in elini tuttu ve çıkardı oradan. Ceylin, yürüdü ama bir an da durdu. Yaşadığı şey hiç kolay değildi. Ağlaması daha da kuvvetlenmişti.
Changbin, ona baktı. Seviyordu. Çok seviyordu ve onun için oradaydı. O ağlamasın diye yanındaydı. Ceylin 'e yaklaştı ve çenesine elini koyul başını kaldırdı usulca. Göz yaşlarını sildi Ceylin 'in. Sonra kolları arasına aldı. Changbin 'in göğsündeydi Ceylin 'in başı. Changbin ise saçlarını okşayarak onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
Changbin:- Tamam canım geçti. Her şey geçti tamam mı?
Ceylin ise farklı bir dünyaya ışınlanmıştı sanki. Changbin 'in sıcaklığı, şefkati ve ona karşı olan aşkı. Tüm zerresinde hayat buluyordu. Ceylin şimdi daha da seviyordu Changbin 'i. Güven de hissediyordu ama sadece güven değildi. Aşktı bu ve Ceylin bunu biliyordu. Hiç bir erkekte bulamadığı belki de her birinde aradığı şeyi, o şu an Changbin'de hissediyordu.
Changbin:- Bunu o çocuğun yanına bırakmayacağım.
Ceylin:- Ne olur uzak dur ondan dedi ve geri çekildi. Ders, ders başlamak üzere.
Changbin:- Kafeye gidelim.
Ceylin:- Ama...
Changbin gülümsedi.
Changbin:- Kafeye gidelim hadi. Kendini iyi hissetmeni istiyorum.
Kafeye geçti Changbin ve Ceylin. Ceylin'in göz yaşları bir nebze olsun durmuştu. Birer sütlü kahve getirdi Changbin ve Ceylin'e uzattı.
Changbin:- Daha iyi misin?
Ceylin:- İyi gibiyim.
Changbin:- O çocuktan yana için rahat olsun. Bir daha sana bulaşmaz. Bulaşırsa başına gelecekleri biliyor.
Ceylin:- Changbin, yine de...
Changbin:- Yine de?
Ceylin:- Yine de kimsenin haberi olmasın. Kızların. Özellikle de Bahar'ın.
Changbin:- Söylemem tabii de Bahar haklı çıkacak diye mi söylemek istemiyorsun?
Ceylin:- Bahar haklı çıktı zaten ama duyarsa o çocuğu doğduğuna pişman eder. Benim yüzümden ceza alsın istemiyorum.
Changbin:- Anladım. Kimseye söylemem aklın kalmasın.
Ceylin:- Sen, oraya nasıl geldin? Beni mi takip ediyordun yoksa?
Changbin:- Takip gibi bir şey.
Ceylin:- Bu hoş değil Changbin. Bahar duyarsa yanlış anlayabilir.
Changbin:- Ceylin, aslında biz...
Ceylin:- Aslında bu durumdan bahsetmemenin diğer bir nedeni de benim peşimden gelmen. Kızlar bu konular hakkında yanlış anlamaya müsaittir ona göre.
Changbin, elinde kahvesini çeviriyordu. Ceylin ise kahvesine bakıyordu.
Changbin:- Bahar'ın bunu yanlış
anlayacağını sanmıyorum. Beni senin peşinden gönderen kendisiydi çünkü.
Ceylin hayal kırıklığına uğramıştı sanki.
Ceylin:- Yani, sen gelmedin mi peşimden?
Changbin:- Pek gelmedim diyemem. Ufff nasıl anlatsam bilmiyorum Ceylin.
Ceylin, Changbin 'e baktı.
Ceylin:- Bahar gönderdiği için geldin. Bunu söylerken utanmana gerek yok. Bir önemi yok zaten. Ha kendin geldin, ha Bahar gönderdi. İkisi de fark etmez. Teşekkür ederim. Doğru zamanda yanımda olduğun için.
Changbin:- Ceylin ben... Dedi ve elini Ceylin 'in elinin üzerine koydu. Ceylin çekti elini
Ceylin:- Teneffüs zili çalmak üzere. Gitsek iyi olacak.
Changbin:- Peki nasıl istersen.
Ceylin:- Sana güvenebilirim değil mi?
Changbin:- Aramızda kalacağından emin olabilirsin.
Teneffüs olmuştu. Ceylin ve Changbin derse girmemişlerdi. Bu durum Bahar'ı daha da endişelendirmişti. Bahar ayaklanıp hemen yüzme havuzunun olduğu yere koştu. Kimseye bir şey söylemeden koşarak. Kızlar ise yana döne Ceylin 'i arıyolardı.
Ekin:- Derse de girmedi nerede bu kız?
Hazel:- Başına bir şey mi geldi acaba?
Lena:- Telefonu çantasında kalmış. Delireceğim nerede bu kız?
Anka:- Bahar nereye koştu peki? Apar topar kalktı gitti. Ya ne oluyor böyle?
Alya:- Changbin 'de yoktu derste. Bereberler miydi acaba?
Mira:- Ay kızlar aklıma bir sürü şey geliyor. İnşallah hiç biri gerçek değildir.
Anka:- Galiba benimde
Hazel:- Ne gibi mesela?
Mira:- Ceylin aşkını itiraf etti ve Changbin'den karşılık gördü. Bahar'da bunu öğrendi. Şimdi onları basmaya gitti.
Hazel:- Hihhh! Ay nereden geliyor aklına böyle şeyler?
Anka:- Aynı şeyleri düşündüğümüze inanamıyorum.
Ekin:- Ay bi fenalık geldi bana. Koşun şunları bulalım.
Bahar, Changbin 'i aradı. Çalıyordu ama açılmıyordu.
Bahar:- Hadi Changbin, aç şu telefonu. Ahhh ne olur bir şey olmamış olsun.
Changbin 'in telefonu çantasındaydı.
Hyunjin:- Nerede bu çocuk?
Felix:- Haber vermeden gitmezdi bir yere.
Minho:- Derse neden girmedi ki? Okula bakalım bence.
Seungmin telefonunu eline aldı.
Seungmin:- Bi arayalım bakalım neredeymiş.
Changbin 'in telefonu çaldı o an.
Bang Chan:- Telefonu burada kalmış. Boşuna aramayın.
Han:- Ah aptal kafam. Spor salonundan çıkarken bana verdi telefonu ben de çantasına koymuştum. Nasıl unuttum ki.
Jeongin:- Kim arıyor peki?
Bang Chan telefona baktı.
Bang Chan:- Bahar arıyor.
Han:- Ee Bahar az önce çıktı!
Minho:- Kavga filan etmiş olmasınlar. Belki de morali bozuldu derse ondan girmedi.
Han:- Olabilir. Bekleyelim biraz.
Minho:- Endişelendim. Ben gidip Bahar'a sorayım dedi ve koşarak çıktı sınıftan.
Bahar, yüzme havuzuna gelmişti. Çevresine bakındı. Kenarda oturan Jung İl 'i fark etti.
Bahar:- Şişt bana bak. Ceylin nerede?
Jung İl ona baktı. Sırıttı.
Bahar:- Doğru durmadın değil mi? Hmm. Üstünden kamyon geçmişe dönmüşsün.
Jung İl:- Alay etmeye mi geldin?
Bahar:- Olabilir aslında. Ama Changbin gerekeni yapmış galiba. Bir de ben gelmeyeyim üstüne.
Jung İl:- Gelsen ne olacak? Ceylin 'in yerine sen mi geldin yoksa? Bir öpücük?
Bahar:- Ayağa kalk ayağa. Kalk kalk kalk!
Jung İl doğrularak kalktı.
Bahar, bi tekme attı kasığına Jung İl 'in. Jung İl acı ile eğildi sonra yüzüne bir yumruk yedi Bahar'dan. Acı ile yere düştü.
Bahar:- Nasıl, iyi geldi mi? Dedi ve ensesinden tutup havuzun yanına getirdi. Oturdu ve Jung İl 'in başını suya soktu. Jung İl suyun içinde baloncuk çıkarıyordu. Biraz beklettikten sonra çıkardı.
Bahar:- Su iyi gelir. Ayılırsın. Hadi bi daha dedi ve tekrar soktu Jung İl 'in başını. Ve çıkartıp yüzüne baktı.
Bahar:- Arkadaşımdan uzak duracaksın. Anladın mı?
Jung İl:- Ttt tamam anladım.
Bahar:- Yok sen anlamamışsındır dedi ve tekrar soktu suya.
Jung İl boğulacaktı neredeyse. Bahar çıkardı tekrar sudan.
Jung İl:- Tamam dedim ya.
Bahar:- Olsun. Ben pekiştirme yapıyorum. Belki anlamamışsındır diye.
Jung İl:- Delisin sen.
Bahar:- Bak öğrenmişsin. Aferin sana yüz puan. Aynı hatayı tekrarlamazsın umarım yoksa puanınla beraber kafanı da kırarım dedi ve itti Jung İl 'i ve kalktı ayağa. Birden Minho 'yu karşısında gördü.
Minho:- Sen, ne yapıyorsun burada böyle?
Bahar:- Küçük bir işim vardı onu hallettim dedi ve çıktı. Minho pesinden gitti ve kolunu tuttup kendisine çevirdi.
Minho:- Bir şey mi yaptı sana?
Bahar:- Hayır. Canım uyarmak istedi, uyardım.
Minho:- Delirdin mi sen? Neden böyle bir şey yaptın? Ya ceza alırsan? Uzak durmam gerekiyor böyle şeylerden diyen sen değil misin?
Bahar, Minho 'ya baktı. Bir de tuttuğu koluna. Minho elini çekti usulca.
Bahar:- Sen beni boşver. Yapmam gerekiyordu yaptım.
Minho:- Böyle bir açıklama yok.
Bahar:- Neden taktın bana, canım istedi dövdüm. Sinir oluyordum zaten ona. Hem neden dövdüğümü söylesem, bana hak mı vereceksin? Ben başımın çaresine bakarım dedi ve gitti.
Minho:- O zaman sevgiline bahsetseydin o hallederdi en azından. Diye seslendi arkasından.
Bahar durdu. Sonra yürümeye devam etti.
Minho:- Kedisin işte kediii!
Ceylin, bahçeye çıktı. Okulun kapısından da kızlar koşarak çıktılar.
Mira:- Kızlar, orada Ceylin, gördüm onu!
Hazel:- Ceylin! Diye seslendi.
Ceylin, onları görmüştü.
Kızlar, hemen yanına koştular.
Ceylin:- Kızlar, ne oldu?
Lena:- Sen neredesin bakalım?
Ceylin:- Buradayım.
Ekin:- Dersi kaçırdın.
Mira:- Başına bir iş geldi sandık. Çok korktuk.
Ceylin:- Biraz kötü hissettim kendimi. Bahçede dolaştım. İyi geldi merak etmeyin.
Hazel:- Keşke bi haber verseydin. Neyse, iyi olmana sevindim.
Ceylin:- Bahar nerede?
Mira:- Apar topar çıktı sınıftan.
Ceylin:- Nereye gitti ki?
Ekin:- Yürüyün bi sınıfa gidelim. Belki oradadır. Birinizi buluyor, birinizi kaybediyoruz.
Changbin ise sınıfa girmişti.
Bang Chan:- Sen neredesin?
Changbin:- Buradayım. Ne oldu?
Jeongin:- Derse girmeyince, merak ettik. Telefonun burada kalmış.
Changbin:- Fark etmemişim. Kafede oturdum biraz
Han:- Bahar ile filan mı tartıştınız? Seni aramış. Şey telefonun çalınca baktık da.
Changbin:- Şey, biraz yalnız kalmak istedim o kadar.
Ceylin ve kızlar girdi içeri. Ceylin Changbin'e baktı.
Arkalarından Bahar girdi. Üzeri ıslaktı.
Changbin:- Bahar, sen nereden geliyorsun? Üzerin neden ıslak?
Minho:- Havuz havası almış.
Ceylin:- Ne?
Minho:- Kız arkadaşına sahip çık. Erkekleri suda boğmaya çalışıyor.
Bahar:- Sana ne ya sana ne? Sanki sana soracağım.
Ceylin:- Bahar, ne yapıyorsun sen?
Bahar:- Bakmayın siz buna. Abartıyor işte.
Minho:- Abartıyorum öyle mi? Çocuğun kafasını suya sokmuş boğuyordu. Katil misin sen?
Bahar:- Öyleyim. Tamam mı?
Minho:- Okul yönetiminin haberi olursa görürüm o zaman.
Ekin:- Bahar, sana dur diyoruz ya dur!
Bahar:- Duramazdım anlıyor musunuz duramazdım!
Changbin:- Tamam sakin olun. Bahar, gel benimle dedi ve koridora çıktılar.
Minho:- Changbin sakinleştirir tabii onu sadece.
Ceylin:- Erkek arkadaşı o onun tabiiki öyle olacak.
Minho:- Doğruya erkek arkadaşı.
Changbin:- Yüzme havuzuna mı gittin?
Bahar:- Senden bir haber alamayınca oraya gittim. Çok korktum Changbin, bir şey yaptı Ceylin 'e sandım. Bir de yerde öyle duruyordu sen dövmüşsün belli dedim. Kesin bir şey var diye düşündüm işte dayanamayıp bir iki de ben vurdum.
Changbin:- Sorun yok merak etme. Gittiğimde Ceylin orada değildi. Ben onu göz dağı vermek için dövdüm. Ayrılmışlar zaten.
Bahar gülümsedi:- Yaa çok sevindim bak şimdi buna.
Changbin:- Keşke sen hiç karışmasaydın.
Bahar:- Pişkin pişkin konuşuyordu. Dayak arsızı işte. Changbin, ben çok teşekkür ederim. Yanımızda olduğun için. Sana borçluyum.
Changbin:- Biz arkadaşız değil mi? Böyle şeylerin borcu olmaz.
Bahar:- İyi ki varsın. İyi ki bana inandın.
Changbin:- Sen de bana dedi ve gülerek girdiler sınıfa.
Minho, kalemini sıkmaktan neredeyse kıracaktı. Ceylin ise hemen önüne döndü.
Hazel:- Kızlar, Ceylin için çok üzülüyorum.
Mira:- Ne yalan söyleyeyim ben de. Bu hep böyle olacak ve Ceylin çok üzülecek.
Okul bitmişti bu gün. Kızlar ve erkekler okuldan çıkmak üzerelerdi.
Taemin, Hazel'in yanına geldi.
Taemin:- Hazel!
Hazel:- Aaa Taemin!
Taemin:- Bu gün hiç konuşmadık. Daha doğrusu konuşamadık.
Hazel:- Evet öyle oldu dedi gülerek.
Taemin:- Şey diyecektim. Bugün ki Kimya dersini çok iyi anlamadım da bana anlatır mısın? Yanlış anlama lütfen. Hoca derste sana soru sormuştu ve sen gayet iyi cevaplamıştın. Ben konuyu anladığını düşünerek sana geldim.
Hazel:- Anladım evet. Sana yardımcı olmayı isterim tabii.
Taemin:- Yarın kütüphanede çalıştırırsan beni çok sevinirim.
Hazel:- Tamam kütüphanede buluşuruz.
Erkekler az ötede onlara bakıyorlardı. Özellikle Felix.
Felix:- Bu çocuk Hazel'den ne istiyor sizce?
Han:- Aynı sınıftayız. Belki ders notlarını filan istiyordur.
Felix:- Bu pek ders işi değil gibi.
Jeongin:- Sana ne oluyor?
Felix:- Yok öylesine.
Hyunjin:- Kızın aşkını görmemezlikten gelip, sonra aşık mı oldun yoksa?
Felix:- Ben mi? Yok aşık değilim de sadece merak ettim.
Changbin:- Fazla merak etme istersen dedi gülerek.
Bang Chan Anka'ya el sallayarak gülümsedi. Anka'da ona.
Akşam olmuştu. Kızlar yemeklerini yemişler, bir odada toplanmış ders çalışıyorlardı. Ceylin, biraz durgun gibiydi. Yaşadığı şey kolay değildi elbette. Üstelik, bir de Bahar ile Changbin 'in arasında olan ilişki vardı.
Lena:- Şu Kimya'yı bize de anlatın kızlar biraz karışık geldi bana.
Alya:- Aynen ya.
Ekin:- Hazel anlatsın. Bu gün çok iyiydi derste.
Anka:- Taemin'lere filan ders verir o. Biz kimiz ki? Dedi gülerek.
Hazel başına defterle vurdu.
Hazel:- Ne alaka?
Anka:- Çocuk seninle konuşmak için Kimya dersini bahane ediyor farkında mısın?
Hazel:- Bütün erkekleri kızlara yanaşmaya çalışan varlıklar olarak görmeyi bırakın.
Mira:- Öyleyse neden Ekin'den ya da Seungmin 'den yardım istemedi? Sınıfın en çalışkan öğrencileri onlar.
Hazel:- Dediya çocuk sen derste iyisin diye.
Alya:- Yav he he. İnandın mı?
Lena:- Bahar, Ceylin sizce?
Bahar sessizdi. Ceylin'de aynı şekilde.
Bahar:- Bilmem.
Ekin:- Artık barışsanız mı? Çok uzamadı mı küslük?
Lena:- Hadi öpüşün, barışın.
Ceylin:- Sen haklıydın Bahar, özür dilerim. Saçmaladım.
Bahar:- Asıl haklı olan sensin. Ben bütün erkekleri sapık olarak gören bir paranoyayım.
Ceylin:- Hayır değilsin. Diyorum ya sen haklıydın. Ben sana haksızlık yaptım.
Bahar:- Yok yok. Asıl ilişki hayatınıza burnumu sokan ben, hepinize de haksızlık yaptım.
Ceylin derin bir nefes aldı.
Ceylin:- Yüzme havuzunun orada ne işin vardı?
Bahar:- Şey. Şeyden.
Ceylin:- Jung İl ve ben oraya gittik diye. Changbin 'e de sen haber verdin.
Bahar:- Ceylin ben...
Ceylin:- Kavga etmemize, seni kırmama rağmen benim için endişelendin. Peşimden geldin.
Bahar:- Gelirim tabii. Siz benim herşeyimsiniz. Kılınıza gelecek tek bir zarar için dünyayı yakarım.
Kızlar koşup Bahar'a sarıldılar. Ceylin'de.
Mira:- Oyyyy!
Ceylin:- Beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum.
Bahar:- Tabiiki sapşik ne sandın?
Mira:- Changbin 'i mi daha çok seviyorsun bizi mi?
Kızlar, Mira'ya baktılar. Ağzından kaçırmıştı. Pişmanlıkla kendini geri çekti.
Ceylin:- Tabiiki Changbin 'i dimi Bahar?
Bahar:- Ceylin, kızlar ben size bir şey söyleyeceğim.
Alya:- Yine kimi dövdün acaba? İtiraf et hadi.
Bahar:- Yok öyle bir şey değil. Ben sizin için her şeyi yaparım demiştim ya.
Kızlar:- Eee?
Bahar:- Ben, Changbin ile Ceylin için sevgili oldum.
Kızlar:- Ne?
Ceylin:- Nasıl? Anlamıyorum.
Bahar:- Biz aslında Changbin ile sevgili filan değiliz.
Anka:- Nasıl yani?
Bahar:- Şöyle. Jung İl ve Ceylin sevgiliydi işte biz Changbin ile onun hakkında şüpheleniyorduk ve aramızda anlaştık. Birbirimize telefon numarası verdik. Ben Ceylin ile ilgili bilgi edinince ona söyleyecektim. O da senin zarar görmeni engelleyecekti.
Ceylin şaşkındı.
Ekin:- Yok artık bunu yapmış olamazsınız.
Bahar:- Yaparım bilirsin desi gülerek.
Ceylin:- Ama siz öpüştünüz.
Bahar:- Kim?
Ceylin:- Changbin ve sen?
Bahar:- Yok öyle bir şey ne öpüşmesi? Hem de ben!
Ceylin:- Buluştuğunuz da gördüm. Changbin seni çekti kendine, sonra yaklaştı ve...
Bahar:- Yok böyle bir şey. Öpmedi. Öpecek ve ben izin vereceğim birde. Üstelik oyun olduğu halde.
Ceylin:- Yani siz...
Bahar o anı anımsadı.
Bahar, yola arkasını dönmüştü. Changbin gelen arabayı görmüştü. Bahar'ı omuzundan tutup kendine doğru çekti.
Changbin:- Dikkat et araba geliyor. Üzerin çamur olmasın.
Bahar:- Sağol.
Changbin:- Bak benim bir planım var.
Bahar:- Sonunda Jung İl'i dövmeli mi?
Changbin güldü:- Ayrılmamakta ısrar ederse döveriz.
Bahar güldü.
Birden Bahar'ın gözü acıdı. Kipriği gitmişti gözüne.
Bahar:- Ah gözüm!
Changbin:- Dur ben bakayım dedi ve Bahar'a yaklaştı. Eğildi ve gözüne baktı. Biraz fazla yaklaştı. Arkadan görenler ise bunun bir öpüşme olduğunu sanmaları muhteldi.
Bahar:- Tamam tamam geçti. İki kilo makyaj yaptılar. Neymiş sevgilimle buluşuyormuşum güzel olmam gerekiyormuş.
Changbin:- İyi misin?
Bahar:- İyiyim sorun yok.
Changbin:- Tamam plana devam o zaman.
Bahar anlattı kızlara o anı.
Ceylin gülümsedi:- Yani öpmedi seni.
Bahar:- Saçmalamayın. Changbin ile ağabey kardeş gibi olduk bu kısa süreçte. Bunu kendisi de söyledi zaten.
Ekin:- Boşuna üzülmüşsün Ceylin.
Bahar:- Neye üzüldün ki sen?
Ceylin:- Arkadaşımın sevdiği çocuğa aşık oldum diye.
Bahar gülümsedi:- Haa. Yok canım ne sevmesi. Bahar birden irkilip kendine geldi ve ayağa kalktı.
Mira:- Yeni anladı.
Bahar:- Ne demek aşık olmak. Açıkla çabuk.
Ceylin, ayağa kalktı ve kaçmaya başladı.
Bahar:- Ceylin gel buraya? Ne yani, şimdi Changbin 'i de mi dövmem gerekecek?
Ceylin koşuyordu odanın içinde.
Ceylin:- Hayır ona dokunmanı istemiyorum. Çünkü onu seviyorum.
Bahar:- Sevmiyorsun.
Ceylin:- Hayır seviyorum dedi gülerek. Kızlar da aynı şekilde.
Bahar:- Ya neden ya? Neden beni böyle şeylerle uğraştırıyorsunuz?
Ceylin, yaşadığı olayı belki de daha çabuk atlatacaktı duyduğu şeyden sonra. Oradan oraya koşarken bile o kadar mutluydu ki. Üzerinde ki suçluluk duygusu son bulmuştu nihayet. Üstelik Changbin'e karşı duyguları daha da artmıştı bu günden sonra.
Erkekler de odalarında ders çalışıyorlardı.
Changbin:- Minho nerede?
Han :- Gelir şimdi. Hava almaya çıkmıştı.
Changbin:- Bu ara sürekli hava almaya çıkıyor farkında mısınız? Bi sorun mu var acaba?
Bang Chan:- Var aslında ama bunu bizden değil kendisinden duyman daha mantıklı sanki.
Changbin:- Benimle ilgili sanırım. Ve Bahar ile.
Han:- Anladın mı?
Changbin:- Biraz geç anladım.
Seungmin:- Ne anladınız söyleseniz de biz de bilsek.
Hyunjin:- Ne oluyor çocuklar?
Felix, Jeongin ve Hyunjin onlara bakıyorlardı.
Minho içeri girdi o sn. Konunun üzerine gelmişti.
Changbin:- Neredeydin sen?
Minho:- Geldim. Bir şey mi kaçırdım?
Han:- Yok. Ders çalışıyorduk biz de.
Bang Chan:- Ödevler vardı unuttun mu?
Minho:- Gece oturur yaparım.
Changbin:- Gece ayakta olmak zor olur. Uykusuz kalırsın. Kendimden biliyorum.
Minho:- Gece neden ayaktaydın ki?
Changbin:- Uyku tutmamıştı.
Minho:- Sevgilini düşündüysen demekki.
Changbin:- Benden çok sen düşünüyorsun sanki onu?
Han:- Chan, kavga mı çıkacak sence?
Bang Chan:- Galiba.
Jeongin:- Ne diyorsun Changbin?
Minho:- Açık konuşsana sen?
Changbin:- Dün gece, Bahar'ın ismini sayıklıyordun.
Minho:- Yok öyle bir şey. Yanlış anlamışsın. Dedi lafı değiştirerek.
Changbin:- Bahar'ı sevdiğini söylüyordun.
Diğerleri ayaklandılar.
Hyunjin:- Ne?
Minho:- Sana yok dedim. Kusura bakma sevgilin hakkında konuşacağım ama, gıcık, kavgacı, erkek düşmanı bir kızı mı seveceğim ben? Yanılıyorsun dedi başını çevirmiş.
Changbin:- Minho kulaklarımla duydum. Saklama artık itiraf et!
Minho arkadaşlarına baktı. Çaresiz hissediyordu.
Minho:- Neden ısrar ediyorsun yok diyorum yok! Diye bağırdı.
Changbin:- Var!
Minho dayanamadı. Birden patlayıverdi. Orttada ki sehpayı devirdi. Söyleyecekleri konusunda zorlanacağı belliydi.
Minho:- Var evet var! Var. Ben ne biçim bir arkadaşım ki can dostum dediğim arkadaşımın, sevdiği kızı seviyorum. Kendimden nasıl utanıyorum biliyor musun? Hislerimden. Kalbimden. Bahar'ı unutmaya çalışıp unutamayan aklımdan utanıyorum. Ama yemin ederim, önceden, çok önceden seviyordum onu. Siz birbirinizi sevmeden önce seviyordum. Kalbimi çıkarabilsem çıkarıp atacağım, o derece utanıyorum. Sevmemeye çalıştım. Bakmadım, uzak durdum ama bir kere, sadece bir kere göz göze gelmemiz yetiyordu Bahar'a sevgimi hatırlamak için. Özür dilerim Changbin. Çok özür dilerim.
Jeongin:- Nasıl anlamadık?
Seungmin:- Bir de konuştuk öyle ulu orta.
Felix:- Nereden bilebilirdik!
Changbin, Minho 'nun yanına gitti.
Changbin:- Asıl senin Bahar'ı bu kadar çok sevdiğini bilseydim, ben bu oyuna kalkışmazdım.
Minho başını kaldırıp Changbin 'e baktı.
Bang Chan:- Ne oyunu?
Changbin:- Arkadaşlar, biz Bahar ile sevgili değiliz. Aramızda kardeşlikten başka hiç bir şey yok.
Jeongin:- Sevgili değil misiniz?
Changbin:- Değiliz. Ceylin'i o çocuktan korumak için sevgili rolü yaptık. O, Ceylin ile ilgili bilgiler veriyordu bana. Ben de Ceylin 'i korumak için ondan bu bilgileri alıyordum. Ceylin bize inanmadığı için bu yolu izledik. Uyardığımızda bize kızıyordu. Engellemesin bizi, bilmesin diye gizli gizli hareket etmeye karar verdik. Birde, telefonlaştığımızda siz bizi yanlış anlıyordunuz. Sevgiliyiz dersek daha kolay yürür plan dedik.
Minho:- İyi de sen neden Ceylin'i koruyordun?
Changbin:- Sen nasıl Bahar'ı seviyorsan, ben de Ceylin 'i seviyorum çünkü. Ona zarar gelsin istemiyorum. Bahar'da sevgili rolü yapmayı arkadaşını korumak için yaptı. İyi yaptık çünkü plan işe yaradı. Bir pislikten kurtulmuş oldu Ceylin.
Minho:- Ama siz, öpüştünüz.
Changbin:- Ne? Ne öpüsmesi? Yok böyle bir şey. Kim dediyse iftira atmış bize.
Minho:- Kimse demedi. Ben gördüm. Buluştuğunuzda.
Changbin:- Buluştuğumuzda da böyle bir şey olmadı ki.
Minho:- Oldu işte. Gördüm diyorum. Sen onu kendine doğru filan çektin. Omuzundan tutmuştun.
Changbin:- Bahar'ı omuzundan tuttuğum tek bir an vardı oda araba geliyordu. Sonra, sonra ne oldu,p dur bakayım. Hah, gözüne kirpiği gitmişti. Canı yanınca ben de eğilip baktım. O an zaten geçti dedi. Kızlar, sevgilisi ile buluşacak diye makyaj filan yapmışlar. Güldük. Sonra da plan yaptık işte. Jung İl 'i konuşturup videoya çekicektik. Yaptık ama Ceylin bizi dinlemedi. Video duruyo hatta. Silmeyi unutmuşum.
Minho:- Ne yani hepsi benim yanlış anlamam mı?
Changbin güldü:- Ne kadar kıskandıysan artık.
Bang Chan:- Oyun yapıyorsun madem, neden söylemiyorsun bize?
Changbin:- Gizliydi işte.
Minho gülümsedi:- Bahar, seni sevmiyor mu yani? Yani o hâla benim.
Changbin:- Bahar'ın gözü arkadaşlarından başka, kimseyi görmez merak etme.
Minho:- Beni de mi?
Changbin:- Kıza biraz daha kız gibi davranırsan, zinciri kırabilirsin belki.
Minho güldü:- Kaç gündür hayatta mıyım inan bilmiyorum Changbin. Ama bu gün beni çok mutlu ettin dedi ve kapıya doğru yöneldi.
Hyunjin:- Yine nereye?
Minho:- Hayata yeniden dönmeye dedi ve çıktı.
Kızlar, yemek yemişler masayı topluyorlardı.
Ekin:- Ohh yemek iyi oldu. Ellerimize sağlık.
Ceylin:- Kaç gündür ilk defa karnım doydu.
Ekin:- Kaç gündür aşk acısı çektiğin için olabilir mi?
Ceylin:- Olabilir. İştahım açıldı. Ay gençleştim resmen. Bu kadar mı fark eder.
Kızlar güldüler.
Alya:- Her şeyin yeniden iyi olmasına çok sevindim.
Bahar:- Yine de sen o kadar çok bağlanma tamam mı arkadaşım? İçinde kalsın aşkın. İçinden sev.
Ceylin:- Yoo gayette dışımdan yaşayacağım aşkımı. Changbin 'e de söyleyeceğim. Belki ilânı aşk ederim dedi kızlara göz kırparak.
Bahar:- Yapma Ceylin. Yapma tatlım.
Ceylin:- Yapcam.
Kızlar gülüyolardı.
Bahar:- Saçımı başımı yolacam sizin yüzünüzden.
Ceylin:- Saçlarını o yüzden mi açtın bu gün?
Mira:- Uğraşma arkadaşımla dedi gülerek.
Ekim:- Eveeeetttt. Bu gün çöp sırası kimdeydi?
Kızlar:- Bahardaaaa!
Bahar:- Ver Allah aşkına. Ver gidip bi hava alıp geleyim dedi ve çöp kovasını alıp kapıyı çarpıp çıktı.
Kızlar arkasından gülüyorlardı.
Mira:- Deli bu kız varya.
Ekin:- Siz de üstüne gitmeyin dedi gülerek.
Ceylin:- Ah canım ya. Ayy kızlar sizi çok seviyorum ben dedi ve kızlara sarıldı.
Bahar, söylene söylene konteynerın yanına geldi.
Bahar:- Ne geldiyse başımıza zaten bu aşk işlerinden geliyor hâla niye ısrar ediyorsunuz ki. Yani neden bir erkeğe aşık olmak zorundasınız, neden yani neden? Diye söylenirken çöpü attı çöpe. Birden arkasından gelen ses ile irkildi.
Minho:- Yine ne konuşuyorsun kendi kendine?
Bahar:- Aaaaa! Sen ne arıyorsun burada?
Minho:- Bizim yurdun...
Bahar:- Evet sizin yurdun yolu bizim evin önünden geçiyor. Geçen seferde demiştin.
Minho güldü:- Sen de yine çöp nöbetindesin?
Hazel, camdan dışarı baktı.
Hazel:- Kızlar, Bahar kiminle konuşuyor?
Kızlar hemen geldiler cama.
Lena:- Aa Minho!
Alya:- Buraya neden gelmiş ki?
Anka:- Sence?
Bahar:- Evet çöp çıkarma nöbeti. Ee sen nereden? Bu saatte yurttan çıkmaya izin var mı? Geç kalma sonra.
Minho:- Sen beni mi düşünüyorsun? Kafamıza taş yağacak galiba.
Bahar:- Sizi düşünmek ne haddime beyefendi? Halbuki siz insanlıktan anlamazsınız. Hadi iyi geceler sana.
Minho:- Asıl iyilikten anlamayan sensin. Seni görmeye geldim desem teşekkür mü edeceksin?
Bahar:- Beni görmeye gelmeyeceğini bildiğim için teşekkür de etmezdim.
Minho:- Seni görmeye geldim!
Rüzgar esmişti. Bahar'ın saçları savruldu dalga dalga.
Bahar baka kaldı Minho 'ya. Sonra kendine geldi.
Bahar:- Tisshh bi de espri yapıyor dedi gülerek.
Minho:- Bana inanmıyorsun demiştin ya, ben sana, senin hislerine, duygularına, sözlerine inanıyorum. Kendini asla yalnız hissetme. Ben hep yanındayım.
Bahar şaşırmıştı. Kendisi ile çatır çatır kavga ettiği Minho bu akşam bunları söylüyordu.
Bahar:- Yarın kavga etmeye başlayınca bu sözlerini hatırlatırım ama.
Minho:- Bil diye söyledim. Senin gibi hırçın bir kedi ile anlaşabilmek, deveye hendek atlatmaktan daha zor. Kedi hanım.
Bahar:- Git artık git! Laf sokmaya gelmiş buraya dedi ve kova ile sırtına vurdu.
Minho gülüyordu. Bahar, açtı bahçe kapısını ve içeri girdi. Kızların camdan baktığını görmüştü.
Minho:- Bir daha ki çöp çıkarma nöbeti ne zaman?
Bahar:- Sana ne? Dedi ve kapıya vurdu. Açın sizde kapıyı. Güvercin gibi dizilmişler pencereye.
Minho bakıyordu.
Bahar:- Gitsene!
Minho:- İçeriye gir öyle.
Bahar kapıyı tekmeliyordu. Kızlar kapıyı açtılar. Kahkaha atıyorlardı.
Bahar:- Gülmeyin sizde
Minho mutluydu. Gülerek yürümeye devam etti.
Minho:- Seviyorum seni minik kedi, çok seviyorum!
|
0% |