Yeni Üyelik
22.
Bölüm

20. Bölüm - Sır Saklanmalı

@mavimelek

Fırtınalı günlerden sonra ortalık biraz sakinleşmişti sanki. Ceylin biraz daha iyiydi. Yaşadığı şeyi kolay atlatmıştı aslında ve bunun nedeni de Changbin ile Bahar arasında bir şey olmamasından dolayı yaşadığı mutluluktu. Aynı mutluluk Bahar'a karşı hislerini sonunda adlandırabilen Minho'da da vardı. Kızlar ise normal hayata döndükleri için biraz daha iyilerdi. Kızların aralarındaki ilişkilerin eskisi gibi olması onları daha hatta çok daha iyi hissettiriyordu.

 

Sabah olmuş, güneş kış güneşi modunda ortalığı bu günde aydınlatmıştı. Kızlar, sıcacık yataklarında yorganlarına sarılmış uyuyorlardı.

 

Bahar, erken kalmıştı. Elini yüzünü yıkayıp odaya geldi. Kızlara baktı. Hepsi de uyuyordu hâla.

 

Bahar:- Koğuş kalk!

 

Alya:- Bahar, sus lütfen uyuyoruz.

 

Mira:- Sabah mı oldu? Diye sordu ve yeniden daldı uykuya.

 

Bahar, bir şarkı mırıldanmaya başladı. Sonra yüksek sesle söylemeye başladı. Hatta alkışlayarak tempo tutuyordu kendisine.

 

Bahar:- Bu dünya da sevgi büyük ihtiyaç.

Herkes sevmeye sevilmeye muhtaç.

Herkesle dost ol herkesle arkadaş.

Ömrümüz geçiyor bak yavaş yavaş.

Mira gözünü açtı ilk. Sonra Alya ve Anka. Diğer odaya geçtiler.

 

Bahar eliyle kızları işaret ederek

Bahar:-

Onda bunda şundadır.

Şunda bunda ondadır.

Mavi boncuk kimdeyse,

Benim gönlüm ondadır.

 

Diğer odadaki kızlar da uyandılar teker teker diğerleri de. Hep beraber söylediler şarkının nakaratını. Bir yandan da yataklarını düzenliyorlardı. Ama Lena hâla uyumakla meşguldü.

 

Mira:- Sabah sabah ne bu enerji?

 

Bahar:- İçimden geldi öyle.

 

Ceylin:- Şarkı da pek bi manidar.

 

Bahar:- Ne manidarı?

 

Hazel:- Mavi boncuk kimdeyse gönlün ondaymış ya? Kimde o boncuk?

 

Alya:- Hakikaten ya?

 

Anka:- Kimde olacak? Minho'dadır dedi gülerek.

 

Bahar, yatağın üzerinde ki yastığı aldı ve Anka'ya attı bir füze misali.

 

Bahar:- Bu cümleni, uykudan uyandığın için saçmaladın olarak varsayıyorum aksi halde bir daha cümle kuramazsın.

 

Anka:- Lügatımda böyle bir cümle yok artık.

 

Bahar:- Aferin.

 

Hazel:- Lena'yı kaldırmayı düşünüyor musunuz? Bıraksak akşama kadar uyur.

 

Anka, Lena'nın baş ucuna gitti.

 

Anka:- Lena, hadi kalk tatlım okul vakti geldi.

 

Lena:- Uyuyorum ben!

 

Ekin:- Hadi ama geç kalcağız.

 

Lena:- I, ı.

 

Bahar:- Tut çarşaftan Mira Dedi ve Mira ile çarşafın iki ucundan tuttular.

 

Ekin:- Kızlar yapmayın.

 

Bahar ve Mira, Lena'yı kaldırdılar ve yere indirdiler. Biraz sert bir iniş gerçekleştirmişti Mira. Ama uyandırabilmişlerdi bu uykucuyu.

 

Lena:- Ne yapıyorsunuz ya? Dedi yerden oturağına gelerek.

 

Mira:- Uyandırma servisi.

 

Lena:- Böyle insan uyandırılır mı hiç?

 

Bahar:- Söz konusu sensen evet.

 

Lena:- Sağolun uyandım sayenizde! Dedi saçlarını yüzünden çekerek.

 

Ekin:- Lena'da uyandığına göre kahvaltıya inebiliriz. Sorayım sorayım diyorum da unutuyorum. Bahar, sen Jung İl 'i neden dövdün bakayım? Seni uyarmadık mı biz?

 

Ceylin 'in yüzü değişti bir an. Bahar'ın vereceği cevabı merak ediyordu.

 

Bahar:- Türkiye 'de neden dövüyosam o nedenle işte. O bir erkek.

 

Ekin:- Bahar, lütfen yapma. Bak bu olay bir duyulursa, takımdan atılabilirsin.

 

Bahar:- Biliyorum.

 

Ekin:- Biliyorsun da neden hâla yapıyorsun? Çocuğu havuzda boğmaya çalışmak ne demek?

 

Bahar:- Ya Allah aşkına hırsızın hiç mi suçu yok?

 

Alya:- Ekin haklı. Biraz kendine hakim ol. Hem biliyorsun kendimizi bu denli ortalara atarsak, kimliğimiz de açığa çıkabilir.

 

Mira:- Sporculara yapılan suikastlar yüzünden kendimizi gizli tutmalıyız. Hiç birinizin başına bir iş gelmesini istemiyorum.

 

Bahar:- Özür dilerim. Abuk subuk konuştu kendimi tutamadım. Daha dikkatli olacağım bundan sonra.

 

Hazel:- Bahar'da artık uslu duracağına göre, bu konu kapanmıştır. Hadi hazırlanıp çıkalım bir an önce.

 

Kızlar, Lena'yı da ayıktırdıktan sonra , okula gelmişlerdi nihayet. Sınıfa girdiler. Bahar'ın eski sırasında Yuna oturuyordu. Ayakta dikilip kaldı bir anlığına. Sonra Changbin 'in yanına yönelecek gibi oldu ama oraya da oturmak olmazdı. Ceylin 'in aşık olduğu çocuğun yanına oturmak uygun değildi onun için.

 

Yuna:- Ne o? Ayakta mı kaldın?

 

Bahar:- Yok ayakta kalmadım. Otobüs bekliyorum burada.

 

Ceylin:- İstersen yanımıza otur.

 

Bahar:- Şurada boş sıra var oraya geçerim dedi kapı tarafından orta sırayı göstererek.

 

Ceylin:- Tamam canım ama sıkılırsan gel.

 

Yuna:- Minho sana tekmeyi bastı desene.

 

Bahar:- Yok basmadı. Ama ben birazdan sana bir tekme basacağım, kendini okulun bahçesinde bulacaksın. Zorlama bence dedi ve yerine geçti.

 

Mira:- Bu kız dayak istiyor galiba. Hatta fazlaca istekli.

 

Ekin:- Dua edelim de Bahar, onun bu isteğini gerçekleştirmesin.

 

Taemin sınıfa girdi. Girer girmez de Hazel'i gördü. Uzun zamandır onu gördüğü için mutlu oluyordu aslında. Aslında, onu ilk gördüğü günden beri farklı şeyler hissediyordu da açılmaya çekiniyordu. Sırasına geldi Hazel'in.

 

Taemin:- Günaydın Hazel.

 

Hazel:- Aa Taemin, günaydın.

 

Kızlar, gülümseyerek birbirine baktılar.

 

Taemin:- Şey. Hazel ders kimya. Bana ders başlamadan biraz bir şeyler anlatır mısın?

 

Hazel:- Tabii. Kitabını açtı ve bir şeyler anlatmaya başladı.

 

Taemin:- Şey, böyle ayak üstü mü?

 

Hazel:- İyi de nasıl anlatacağım ki başka?

 

Taemin gülümsedi:- Sıramda anlatır mısın? Ben de defter ve kitabı açayım.

 

Hazel, kızlara baktı.

 

Hazel:- Pekala. Anlatayım gel hadi dedi ve ayağa kalktı. Sonra da arkada ki Taemin 'in sırasına geçtiler.

 

Taemin:- Hemen çıkarıyorum kitabımı.

 

Erkekler sınıfa girdiler. Felix, Hazel ve Taemin 'i yan yana otururlarken görmüştü. Oraya odaklanmış bakıyordu.

 

Hyunjin:- Felix, nereye bakıyorsun sen?

 

Felix:- Taemin ve Hazel'e.

 

Hyunjin:- Hazel kızlardan ayrılıp oraya mı geçmiş? Kızlardan ayrılmış galiba, halbuki yapışık gibilerdi değil mi ? Diye sordu gülerek ve Felix 'e baktı. Bu onun için pekte komik değildi. Suratını asmış, onlara bakıyordu.

 

Hyunjin:- Hmm anladım. Sen pek modunda değilsin. Ben en iyisi seni yalnız bırakayım dedi ve yerine geçip oturdu. Otururken de Alya'ya baktı. Alya ise hemen başını çevirdi. Han gelip yanına oturdu.

 

Han:- Galiba hâla sana küs.

 

Hyunjin:- Ben bu kıza kendimi nasıl affettireceğim Han?

 

Han:- İnan hiç bir fikrim yok.

 

Minho girdi içeri. Sırasına baktı. Yuna oturuyordu. Tek omuzuna astığı çantasını tam sırasına koyuyordu ki tek başına oturan Bahar'a baktı. Eğilmiş ders kitabını okuyordu.

 

Yuna:- Neden oturmuyorsun?

 

Minho, Yuna'ya git diyemezdi ama bu saatten sonra Bahar'dan başka bir kızın yanına da oturamazdı. Sıraya koyduğu çantasını alıp Bahar'ın yanına geldi.

 

Yuna:- Ama Minho nereye?

 

Minho:- Sen rahat rahat otur diye gidiyorum.

 

Yuna :- Ya uff ufff!

 

Bahar, başını kaldırıp Minho 'ya baktı.

 

Bahar:- Neden başımda dikiliyorsun?

 

Minho:- Yan sıraya kay.

 

Bahar, sorarcasına baktı Minho 'ya.

 

Minho:- Oturacağım kaysana.

 

Bahar:- Ben burada tek başına oturacağım lütfen gider misin?

 

Minho:- Gidemem çekil kenara.

 

Bahar:- Sıran orada bak dedi göstererek.

 

Minho:- Çekiliyor musun?

Çekilmiyor musun? Yan sıraya geçmezsen seni kucaklayıp koyarım oraya.

 

Bahar:- Beni mi kucaklayacaksın? Güleyim boşa gitmesin. Çekilmiyorum. Sen beni sıramdan kovarken iyiydi.

 

Minho:- O zaman saçmalamıştım kabul.

 

Bahar:- Beni yalnız bırak ve başka birini bunalt. Ben artık sana uymayacağım. Söz verdim kızlara.

 

Minho, birden Bahar'ı omuzundan yana doğru itmeye başladı. Bahar ise örümcek adam gibi kollarını iki yana açmış çekilmemek için direniyordu.

 

Bahar:- Git başımdan git!

 

Minho:- Buraya oturacağım!

 

Ekin:- Başladılar yine. Sabah ne dedik biz bu kıza?

 

Taemin:- Ne oluyor orada?

 

Hazel:- Klasik Bahar ve Minho. Alıştık.

 

Minho:- Kaysana yana! Sırama oturacağım.

 

Bahar:- İstemiyorum seni ya neden zorluyorsun git başka yere otur. Yuna'nın yanına otur. Orası senin sıran değil mi?

 

Minho:- İstemiyorum orayı. Ben burayı beğendim. Hoca beni senin yanına oturttu hem. Bi de azar mı yiyeyim senin yüzünden?

 

Anka:- Ekin, bu işi sen halledersin canım.

 

Ekin ayağa kalktı.

 

Ekin:- Bahar!

 

Bahar:- Ne var?

 

Ekin:- Ben sana ne tembihledim?

 

Bahar, Ekin'e baktı.

 

Bahar:- Ama Ekin!

 

Ekin:- Bahar dedim.

 

Bahar:- İyi, tamam ya dedi ve yan sıraya geçti.

 

Minho çantasını sıraya koydu ve gidip Ekin'in elini sıktı.

 

Minho:- Tebrik ederim. Sırrını bi ara bana da anlatırsan çok sevinirim.

 

Erkekler gülüyorlardı.

 

Ekin:- İkiniz de çok garipsiniz.

 

Minho, geçip oturdu. Gülüyordu.

 

Minho:- Ben kazandım.

 

Bahar:- Ayy ne büyük bir şey.

 

Felix, Hazel'in yanına gitti hızla. Taemin 'e ders anlatıyordu Hazel.

 

Felix:- Ne yapıyorsunuz burada?

 

Taemin:- Ders çalışıyoruz.

 

Felix:- Böyle yan yana ders mi çalışılır?

 

Hazel:- Nasıl çalışacaktık? Aramıza yüz metre koyarak mı?

 

Felix:- Alay etme benimle.

 

Hazel:- Alay etmiyorum ama sen de saçmalıyorsun sanki.

 

Felix:- Saçmalıyor muyum? Böyle sokulmuşsunuz birbirinize.

 

Hazel ayağa kalktı:- Evet saçmalıyorsun ve saçmalamaya da devam ediyorsun.

 

Felix:- Öyle mi? Bundan sonra da bana ders anlatacaksın o zaman.

 

Hazel:- Ne?

 

Jeongin:- Felix ne yapıyor sizce?

 

Bang Chan güldü:- Tebrikler, onu da Türklere kaptırdık. Böylece sekizimiz birden Türkiye 'ye damat olarak gideceğiz herhalde.

 

Jeongin ve diğerleri de güldüler.

 

Han:- Eee aşkın seni nereye götüreceği belli olmuyor.

 

Felix:- Doğru duydun. Benim de Kimya dersi almam lazım bana da ders ver o zaman. Yarın, benimsin dedi ve sırasına geçti. Hazel ayakta kalmıştı.

 

Hazel:- Benimsin ne demek ya?

 

Taemin:- Sizin aranızda bir şey mi var?

 

Hazel oturdu gerisin geri.

 

Hazel:- Yok. Yokta neden böyle garip davranıyor anlamıyorum.

 

Taemin, Felix 'e baktı. Felix 'te ona.

 

Anka:- Arkada fena şeyler oluyor.

 

Mira:- Felix, Hazel'den mi hoşlanıyor sizce? Çok garip davranıyor.

 

Lena gülümsedi:- Durum onu gösteriyor. Hazel'in, Felix 'e karşı duyguları ne durumda merak ediyorum.

 

Bahar:- Neden yanıma oturuyorsun yerine otursaydınya. Ya bi salın beni. Yalnız bırakın.

 

Minho Bahar'a doğru eğildi.

 

Minho:- Benim yerim, senin yanın.

 

Bahar, burnunun ucunda ki Minho'nun varlığından oldukça utanmıştı. Geriye doğru çekildi.

 

Minho:- Sen olmayınca canım sıkılıyor.

 

Bahar:- Ben senin stres topun muyum? Sinirlenince, canın sıkılınca benimle uğraşıyorsun.

 

Minho:- Belki iyi geliyorsun bana. Neden kötü düşünüyorsun hemen?

 

Bahar:- Sen yine tuhaf tuhaf konuşmaya başladın. Kafan yerinde değil bence. Hem, çirkinim ben neden dibimde bitiyorsun bak göz zevkin bozulur sonra.

 

Minho:- Ben onu şakasına söyledim neden şunu hatırlatıp duruyorsun? Hem dedimya sen bu güne kadar gördüğüm kızlardan çok daha güzelsin. Kalbin ise hepsinden, herşeyden daha güzel.

 

Bahar, bir kez daha utanmıştı. Başını çevirdi duvara doğru. Sonra kitabını açıp, okumak için yumuldu resmen kitaba.

 

Minho gülüyordu:- Utandın yine.

 

Bahar:- Sus lütfen desi ve kafasını daha bir gömdü kitaba kafasını.

 

Ders arası olmuştu. Lena, sırasında oturmuş, şiir yazmaya çalışıyordu. Erkekler kantine gidiyorlardı.

 

Seungmin:- Biz çıkıyoruz Han, sen gelmiyor musun?

 

Han, Lena'ya baktı.

 

Han:- Birazdan geliyorum siz gidin.

 

Lena, elini başına dayamış kalemi evirip çeviriyordu. Yanına geldi Han.

 

Han:- İyi misin?

 

Lena:- Hı? Aa Han sen miydin?

 

Han:- Dalgın görünüyorsun.

 

Lena:- Şiir yazıyordum da. Daha doğrusu yazamıyordum.

 

Han, yanına oturdu Lena'nın.

 

Han:- Kendini çok zorluyorsun. Zamanla olacak bazı şeyler.

 

Lena:- Senin için demesi kolay. Şarkı yazıyorsun sen. Şiir yazıyorsun. Benim hiç bir yeteneğim yok bu konuda. Bak mesela şu şiire. Okuyayım mı?

 

Han:- Dinliyorum dedi gülümseyerek.

 

Lena:- Gece karanlığında parlayan bir ay var.

Gök yüzünden yağar kar.

Yolda arabaların ışığı far.

Han minicik bir gülümseme ile baktı Lena'ya.

 

Lena:- Tutma kendini gül. Gülünecek bir şey çünkü. Hatta kahkaha atman filan gerekiyor. Ya bu kadar saçma bir şiir olabilir mi? Birbiri ile alakasız üç cümle.

 

Han:- Sanki biraz aceleciyiz. Aslında şiir duygu işidir. Duyguların yoğun olduğu zaman, akmak, dökülmek ister. O an geldiğinde, kalemi eline aldığında kağıda dökülür her şey. Belki senin duyguların henüz dolmadı.

 

Lena:- Dolsa da bir şey fark etmez. Olmayınca olmuyor işte. İlham gelmiyor bana. İlham benim adresi pek bulamıyor sanırım.

 

Han, Lena'ya baktı.

 

Han:- Kendini küçük görme. Belki sana ilham gelmiyor olabilir ama başkasına ilham olma konusunda çok iyisin.

 

Lena, Han'a baktı. Çekik gözlerinde kaybolduğunu hissediyordu. Kalbi yeniden çarpmaya başlamıştı. Bir bakış ile. Han'ın kendisine bir gülümsemesi kalbinin ritmini değiştirmeye yetiyordu sanki.

 

Han:- Senin üzülmeni istemiyorum. Kalbin çok güzel çünkü. Kalbin tertemiz. Onu hüzünle göz yaşı ile dolduramazsın. Sen şiir okumak istersen, bana ilham ol yeter. Ben sana şiir yazarım.

 

Lena, Han'ın sözleri ile havalarda uçuyordu sanki. Kalbinin kanatları çıkmıştı da uçuyor gibiydi. Aşk, bu olabilir miydi? Kalbinin kanatlanıp uçması olabilir miydi? Bu poğaça yanaklı çocukta mı saklıydı onun aşkı? Kendisinin saçma diye adlandırdığı şiirlerine bile katlanıyordu. Ona rağmen yanında, ona destek oluyordu. Belki de aşk kendine yetemediğin, eksik gördüğün şeylerin başkasında tamamlanmasıydı.

 

Lena:- Şey çok iyisin. İyi ki varsın.

 

Han:- Ne zaman istersen ben yanındayım.

 

Lena:- Biz, Türkiye 'de iken Kore'ye geleceğimiz için çok mutluydum. Ama yine de içimde bir korku vardı. Kore okullarında zorbalık olduğu için. Ya bize de yaparlarsa dedim kendi kendime. Ya tutunamazsak Kore'de dedim. Ama kızlara belli etmek istemedim. Sonra, buraya geldik. Alışmak filan. Ama siz, siz bize yardım ettiniz. Buraya alışmakta filan işte. İlk başta sizi zorba sandık. Biraz tedirgin yaklaştık hatta kötü bile davrandık ama şimdi fark ettim ki siz bizim Kore'ye alışmamız için en önemli faktörsünüz. Şimdi de sen, moralimi düzeltmeye çalışıyorsun. Ya biz sizi seviyoruz aslında dedi gülerek.

 

Han 'da güldü onunla birlikte.

 

Han:- Biz de sizi çok seviyoruz. İnan bana hem de çok.

 

Lena, gülümsedi.

 

Anka ve kızlar, okulun kantininde oturuyorlardı.

 

Erkekler içeri girdiler o an.

 

Bang Chan:- Kızlar da buradaymış.

 

Minho:- Benim ki yok. Nerede bu kız yine?

 

Jeongin:- Hepsi burada. O da çıkar bir yerlerden.

 

Felix:- Hazel'de Taemin'den fırsat bulup gelebilmiş. Şaşırtıcı.

 

Seungmin:- Sen ne istiyorsun bu Taemin'den?

 

Felix:- Hazel'e yanaşıp duruyor. Sinir bozucu. Üstelik ders adı altında yapıyor bunu. Hazel'de yardıma ihtiyacı var diye ilgileniyor onunla.

 

Hyunjin:- Belki hoşlanıyordur ondan?

 

Felix, Hyunjin 'e baktı ters ters.

 

Hyunjin:- Ben bir şey demedim! Dedi korkarak.

 

Ekin:- Lena nerede?

 

Alya:- Şiir kulubü için şiir yazıyordu sınıfta.

 

Ceylin:- O şiirlerle kulüpten atılması an meselesi.

 

Ekin:- Neden öyle diyorsun? En azından deniyor.

 

Ceylin:- Şiirlerini okumadığın için böyle konuşuyorsun. Ayy mümkünse bir daha dinlemek istemiyorum.

 

Anka:- Ceylin haklı Ekin. Birinin Lena'ya dur demesi lazım. Edebiyat ona göre değil.

 

Erkekler bir masaya geçip oturdu.

 

Seungmin, Mira'ya bakıyordu. Hayran hayran. Bir o kadar da tatlynir bakış. Gözünün önüne koyup hiç ayırmadan izleyesi vardı onu.

 

Changbin:- Dikkat et içine düşeceksin.

 

Seungmin:- Şey. Baktım sadece.

 

Bang Chan:- Dahyun'u sevmiyor muydun sen?

 

Seungmin:- Benimkisi bir oyuncak isteyip ona kavuşunca hevesi geçen bir duyguymuş sadece.

 

Minho:- Şıpsevdi misin sen ha?

 

Seungmin:- Öyle değil. Dahyun 'u beğeniyordum. Bu aşk değildi. Aşk sandım. Daha ona karşı hislerim hakkında hiçbir fikrim olmadan, onunla çıktım. Üstelik Dahyun beni ben olduğum için sevmiyordu. Bana kendince şekil vermeye çalışıyordu.

 

Felix:- Peki, şu an?

 

Seungmin:- Şu an o var dedi Mira'yı göstererek başı ile.

 

Bang Chan:- Emin misin peki hislerinden?

 

Seungmin:- Bu kez eminim. O farklı. Kalbi çok güzel. İnsanları olduğu gibi kabul ediyor. Sadece bu sebepler bile onu sevmem için yeterli.

 

O esnada Hyun girdi içeri. Kantine doğru ilerliyordu ki Mira'yı gördü ve yanına geldi.

 

Seungmin:- Bunun ne işi var burada?

 

Jeongin:- Anın büyüsünü bozacak biri mutlaka çıkıyor.

 

Hyun:- Mira, burada mıydın?

 

Mira:- Hyun! Dedi ve ayağa kalkarak.

 

Hyun:- Seni görmek ne güzel.

 

Mira:- Beni mi arıyordun?

 

Hyun:- Evet. Telefonuna ulaşamadım.

 

Mira, telefonuna baktı.

 

Mira:- Kapanmış sanırım. Özür dilerim.

 

Hyun:- Sorun yok. Özür dileme lütfen. Kızlar siz nasılsınız?

 

Kızlar:- Teşekkürler.

 

Hyun:- Şöyle oturalım mı? Diye sordu yan masayı göstererek.

 

Mira:- Önemli bir şey mi var?

 

Hyun:- Yok sadece konuşmak istiyorum. Seninle yani.

 

Mira:- Pekâla olur.

 

Onlar ayrı masaya geçerken, Seungmin kıskançlıktan karton bardağı sıkıyordu. Birden içinde ki kahve bardaktan dışarı fışkırdı.

 

Seungmin:- Hay aksi!

 

Bang Chan:- Dikkat et sıcak mıydı?

 

Seungmin:- Dikkat ediyorum dedi Mira ve Hyun'a bakarak.

 

Bang Chan:- Oraya değil. Kendine dikkat et.

 

Hyun:- Bu ara pek buluşamıyoruz.

 

Mira güldü:- Zaten bir kere buluştuk daha.

 

Hyun:- Sen de şikayetçi olmalısın benim gibi.

 

Mira:- Yok değilim. Derslerin bu ara ağır olduğunu söylemiştim.

 

Hyun:- Ben şikayetçiyim ama. Seni özlüyorum.

 

Mira'nın gülen yüzü ciddi bir hâle geldi.

 

Hyun:- İlişkimizin bir adı yok henüz.

 

Mira:- Hâla arkadaşız da ondan. Bir isim koymak için çok erken.

 

Hyun:- Beni tanımak için bir çaba sarf etmiyorsun ama.

 

Mira:- Şey. Ben, hâla biraz daha zaman geçmesini düşünüyorum. Ben bir öğrenciyim ve aşk işleri ikinci planda. Sen de bir öğretmensin hatta sanatçı. Belki de senin için de ikinci planda kalmalı bu şeyler.

 

Hyun:- Beni beğenmediğini düşünüyorum.

 

Mira:- Hayır, yok öyle bir şey. Sen, çok yakışıklısın.

 

Hyun gülümsedi:- En azından senden bunu duyduğuma çok sevindim.

 

Mira:- Bunu duymaya ihtiyacın yok.

 

Hyun:- Peki, bu hafta müsait olursan dışarı çıkalım mı?

 

Mira:- Yemek olmaz ama bir yürüyüşü kabul edebilirim.

 

Hyun gülümsedi:- Tamam anlaştık o zaman.

 

Mira gülümsedi:- Tamam.

 

Seungmin:- Ne konuşuyor bunlar?

 

Hyunjin:- Mira'dan randevu kopardı sanırım.

 

Seungmin masaya vurdu hızla.

Diğerleri sıçradılar.

 

Changbin:- Ne yapıyorsun.sen kendinde misin?

 

Seungmin:- Değilim. Ben onun o randevu isteyen dilini koparacağım yakında.

 

Jeongin:- Sakin ol biraz bence.

 

Bahar, ise kızların yanına geliyordu. Birden Jaemin önüne geçti.

 

Jaemin:- Bahar!

 

Bahar, yanından geçip gidiyordu ki Jaemin durdu önünde.

 

Jaemin:- Bahar, özür dilerim. Geçen gün saçmaladım. Hem Changbin ile aradan da bir şey de yokmuş.

 

Bahar:- Jaemin, laftan anla artık. Olmaz diyorum bak olmaz! Neden anlamak istemiyorsun, neden ısrar ediyorsun? Ya ben sana karşı hiç bir şey hissetmiyorum.

 

Jaemin:- Ben hissediyorum. Bana bir şans ver sadece bir şans. Bak, sen de beni seveceksin.

 

Bahar:- Sevmeyeceğim Jaemin. Sevemem. İstesem de sevemem. Bak, Jaemin, ben, ben başkasını seviyorum. Başkası var kalbimde.

 

Jaemin:- Ne?

 

Bahar:- Evet öyle.

 

Jaemin:- Minho değil mi?

 

Bahar:- Değil.

 

Jaemin:- O kişi, Minho, seni benden aldı. Sonunda istediği oldu.

 

Bahar:- O değil diyorum ya nereden çıkarıyorsun? Minho ile aramız iyi değil. Düşman gibiyiz. Birbirimizden nefret ediyoruz anladın mı? Dedi Jaemin 'i inandırmak istercesine.

 

Jaemin:- Bunu ona soracağım.

 

Bahar:- Ortalığı karıştırma Jaemin bak bu sefer acımam sana. Bu sefer bir tokat ile kurtulamazsın.

 

Jaemin:- Attığın tokat kalbimi senden soğuttu mu sanıyorsun? Asla. Ona dokunmayacağım. Sırf senin hatırına ama.

 

Jaemin, öfkeyle gitti.

 

Bahar:- Allah'ım yarabbim ne desem Minho 'ya yoruyor. Tokayladım hâla adımı sayıklıyor. Ben bu çocuğu dövsem, beni sevmekten vaz geçer mi acaba? Neyse kızlara söz verdim.

 

Jaemin 'in farklı planları vardı. Minho ve Stray Kids ile ilgili planlar. Yanına arkadaşlarını topladı. Yine aklında ki tilkilerini serbest bırakmıştı anlaşılan.

 

Jaemin:- Bunlar çok oldular.

 

:- Kim?

 

Jaemin:- Şu Stray Kids. Özellikle de o Minho. Bu sevdiğim kızı ikinci alışı. Bu seferkini kaptırmaya niyetim yok. Özellikle de çok seviyorken. Hazırlanın. Okuldan sonra, derslerini vereceğiz.

 

:- Minho ve diğerleri çok iyi dövüşüyorlar. Ayrı ayrı mı yakalasak bunları? Bir başlarına iken. Minho'ya yaptığımız gibi.

 

Jaemin:- Yok. Hepsini birden halledeceğiz. Geçen seferki gibi beceriksizlik istemiyorum.

 

:- Tamam.

 

Jaemin:- Okuldan sonra nerede olacaklar öğrenin.

 

:- Tamam.

 

Kızlar eve gelmişlerdi. Çantalarını atıp, koltuğa oturdular.

 

Ekin:- Yemek yedikten sonra, hemen derse oturalım.

 

Hazel:- Biraz dinlenelim Ekin.

 

Emin:- Yemek yerken dinlenirsiniz.

 

Bahar:- Nazi kampına hoş geldiniz.

 

Anka:- Ekin haklı kızlar. Ok atma çalışmamızda var. Bu gün bahçede çalışacaktık unuttunuz mu? Havalar soğudu bu son zaten.

 

Lena:- E hadi kalkın kızlar.

 

Alya:- Yorgunum, ama çalışmam gerekiyor. Gençliğim bitiyor resmen.

 

Mira:- Hyunjin öpsün, kendine gelirsin dedi fısıldayarak.

 

Alya:- Sus Bahar duyacak.

 

Erkekler ise yurda doğru gidiyorlardı. Tenha bir yerden geçiyorlardı.

 

Han:- Hyunjin, Alya ile konuşabildin mi?

 

Hyunjin:- Maalesef. Beni gördüğü yerde yüzünü dönüp gidiyor. Doğru düzgün konuşamadım. En son konuştuğumda yarım yamalak, derdimi anlatamadan ayrıldık.

 

Minho:- Biliyorum ben de oradaydım.

 

Hyunjin:- Telefonunu buldum. Arayacağım onu.

 

Bang Chan:- Nereden buldun? Söylesene. Anka'nınkini de bulabilir miyim?

 

Hyunjin:- Okulun grubunda varlar alsana oradan?

 

Bang Chan:- Hiç aklıma gelmedi. O kadar öğrencinin arasında nasıl buldun?

 

Hyunjin:- İşte buna azim derler.

 

Minho:- Bahar'ın numarasını da bulalım.

 

Changbin:- E o ben de var. Telefonunu veririm ben sana.

 

Minho:- Doğruya unuttum ben seni.

 

Hyunjin:- Arkadaşlar siz ilerleyin ben arkadan geliyorum. Alya'yı aramam lazım. Yurda kadar duramayacağım.

 

Jeongin:- Ümitsiz aşık git konuş bakalım.

 

Hyunjin:- Telefonda dersimi ne kadar anlatabilirsem artık.

 

Hyunjin, arkalarından geliyordu çocukların. Alya'yı aradı. Kızlar, yemek hazırlıyorlardı.

 

Ceylin:- Alya, telefonun çalıyor dedi masanın üzerinde duran ve telefonu alıp Alya'ya uzattı.

 

Alya:- Sağol tatlım dedi ve telefona baktı. Yabancı bir numara arıyor.

 

Hazel:- Aç istersen önemli bir şeydir belki.

 

Hyunjin cevaplanmayı beklerken bir den karşılarına Jaemin ve yancıları çıktı. Oldukça da kalabalıklardı.

 

Jaemin:- Oooo şu işe bak. Stray Kids buradaymış.

 

Minho:- Yine mi sen?

 

Jaemin:- Siz demek istedin herhalde.

 

Minho:- Köpeklerini saymadım. Alındın mı? Ama seni de onlardan saymam gerekirdi doğru. Köpek sürüsü.

 

Alya telefonu açmıştı.

 

Alya:- Kızlar, sesler geliyor.

 

Ekin:- Hoparlöre alsana bi bakalım.

 

Bahar, Jaemin ve Minho 'nun sesini duymuştu. Kızlara baktı.

 

Bang Chan:- Canınız yine dayak istiyor sanırım.

 

Jaemin:- Yok tam tersi. Arkadaşlar dövecek sekiz kişi arıyorlardı, ben de sizi önerdim.

 

Bang Chan:- Korkudan o kadar adam toplayıp gelmişsin ama.

 

Anka:- Bang Chan dedi tedirginlik ile.

 

Hazel:- Yanlışlıkla aramışlar sanırım.

 

Alya:- Kızlar yine kavga var galiba.

 

Bahar:- Jaemin, bu sefer seni kimse elimden alamayacak.

 

Ekin:- Bahar sakin.

 

Lena:- Yine kalabalık gelmişler galiba. Ya şimdi dövecekler mi bizimkileri? Diye sordu ağlamaklı. Han'ın canını yakacaklar!

 

Bahar:- Yine ama bu sefer ki benim yüzümden.

 

Hyunjin:- Sen hiç ders almaz mısın? Dur hatırladım. Almazsın çünkü aptalsın.

 

Jaemin:- Siz iyiden iyiye kaşındınız.

 

Minho:- Senin dayak zamanın zamanın gelmiş.

 

Jeongin:- Zamanı geçirmemek lazım. Minho. Ama bu böyle çocuk parkında olmaz. Gel bakalım şu evin arkasına.

 

Mira:- Ne olacak şimdi?

 

Ceylin:- Polise haber verelim.

 

Lena:- Ama polise haber verirsek topluca karakola giderler. Suçlu damgası yerlerse okuldan bile atılabilirler. Han okuldan atılırsa ben o okula gitmem.

 

Bahar:- Ama haber vermezsek Han'ın kafasını gözünü patlatacaklar. Jatta diğerlerininde.

 

Lena:- Ya ama!

 

Ekin:- Yardım edeceğiz.

 

Kızlar, Ekin'e baktılar. Ortada karmaşa vardı ve Ekin ilk defa katılıyordu. Hem de hiç tereddüt etmeden.

 

Mira:- Bunu sen mi diyorsun?

 

Ekin:- Dayak yemelerine izin veremeyiz.

 

Alya:- Geçen seferki gibi kızlar. Hadi!

 

Kızlar, simsiyah giyinmislerdi. Yüzlerine maske takmışlardı görünmesin diye. Ok ve yaylarını yanlarına aldılar. Dışarı çıktılar. Tıpkı geçen seferki gibi.

 

Jaemin:- Bence yeterince konuştuk. Şunların hakkından gelin bakalım dedi ve yanındakilere işaret etti.

 

Minho:- Bu sefer senin hakkından geleceğim. Kaçacak yer bulamayacaksın.

 

Jaemin:- Bu sefer sen kimlerden uzak durman gerektiğini anlayacaksın.

 

Minho:- Derdin o zaten. Onun yanına bile yaklaştırmayacağım seni.

 

Hepsi birbirine girdiler. Dövüş başlamıştı. Jaemin 'in yandaşları çok fazlaydı ve Stray Kids'in neredeyse iki katı kişi vardı. Bizimkilerin buradan sağlam çıkması olanaksız görünüyordu. Kavgaya sopalar da girmeye başlamıştı. Jaemin'in hilesi işe yarıyordu. Minho onunla başa çıkıyordu ama odun sopasının acısı onu yavaşlatıyordu. Elbette diğerlerini de.

 

Bang Chan:- İyi misiniz çocuklar?

 

Felix:- Bunların bir kaç tanesini yere serersem daha iyi olacağım dedi ve birine tekme atıp onu yere düşürdü. Bang Chan da birini dövmüştü ve hemen Seungmin 'in yanına gitti, onu sıkıştıran iki kişiden birini halletti. Hyunjin ve Changbin sırt sırta vermiş dövüşüyorlardı. Jeongin ise birinin karnına iyi bir tekme attı. Han tam yumruk yiyecekti ki karşısındakinin elini tuttu ve kolunu kıvırdı. Minho ise döner tekmesini Jaemin 'in üzerinde uyguladı. Jaemin yerdeydi. Ama daha bir bilenip yeniden geçti Minho'nun karşısına.

 

Ama bu üstünlük uzun sürmedi. Karşı tarafın fazlalığından dolayı bizimkiler zorlanmaya başladılar. Hatta bir kaç yumruk ve tekme.

 

Yenileceğe benziyorlardı fakat o esna da yüzü maskeli siyah giyimli o sekiz kişi belirdi.

 

Bir ok fırladı. Tam Jaemin 'in yanından geçti. Herkes o an durup okun geldiği yöne baktı.

 

Jaemin:- Bu da ne?

 

Stray Kids birbirine baktı. Bunlar geçen seferki kurtarıcılarıydı.

 

Jeongin:- Bunlar onlar!

 

Han:- Yine geldiler!

 

Jaemin:- Siz de kimsiniz?

 

Kızlar, yayları germişler okları çekmeye hazır bekliyorlardı.

 

Jaemin:- Kavgaya dahil olup, eğlenmek için geldiniz herhalde. Stray Kids'in nasıl dayak yediğini görmek için güzel zamanlama.

 

Jaemin, onlara doğru yaklaştı ama o an bir ok daha geldi kendisine. Yana kaydı Jaemin.

 

Jaemin:- Tamam, tamam. Durdum.

 

İçlerinden biri işaret etti Minho 'ya bu tarafa geçmesini. Bu Bahar'dı.

 

Minho:- Bize diyorlar sanırım.

 

Han:- Yanımıza doğru gelin diyorlar anladım ben.

 

Hyunjin:- Geçelim o zaman.

 

Stray Kids, kızlara doğru geldiler ve kenara geçip durdular.

 

Bahar, Jaemin'e baktı. Eliyle adamlarını toplayıp gitmesini işaret etti.

 

Jaemin:- Ne diyorsun sen? Konuşsana anlamıyorum.

 

:- Topla herkesi git diyor dedi yanında ki arkadaşlarından biri.

 

Jaemin:- Siz kimsiniz de sizi dinleyeceğim ben?

 

O anda Mira, yayında gerdiği oku bıraktı. Jaemin 'in yanından geçti yine.

 

Jaemin:- Hey tamam. Tamam gidiyoruz. Toparlanın gidiyoruz.

 

Jaemin, adamlarını topladı ve bakarak hatta biraz da korkarak gitti oradan.

 

Kızlar, yayları indirdiler.

 

Bang Chan:- Siz, kimsiniz? Nereden çıktınız ve neden bize yardım ediyorsunuz?

 

Anka, konuşamayız dercesine başını sağa sola salladı.

 

Han:- Bari sadece neden yardım ettiğinizi söyleyin.

 

Kızlar, birbirine baktılar. Yayları sırtlarına taktılar. Arkalarını döndüler gitmek üzere.

 

Minho:- Teşekkür ederiz. Yardım ettiğiniz için.

 

Kızlar, ellerini kaldırdılar ve koşarak uzaklaştılar.

 

Seungmin:- Aynı kişiler. Hadi takip edelim belki kimliklerini öğreniriz.

 

Bang Chan:- Bu şekilde olmaz. Bize yardım ettiler. Takip etmek olmaz.

 

Felix:- İyi de kim bunlar? Her kavga da yanımızdalar dedi ve durdu. Bi dakika. Kavga edeceğimizi de biliyorlar. Asıl soru, nasıl biliyorlar?

 

Hyunjin:- Kız mı erkek mi oldukları bile belli değil. Tek bildiğimiz okçu oldukları. Hem de çok iyi.

 

Jeongin:- Bir de sekiz kişiler. Tam da bizim gibi.

 

Han:- Sekiz kişi mi? Bizim gibi. Üstelik kız yada erkek oldukları belli değil. Yani kız olabilirler dedi şüpheyle.

 

Bang Chan:- Aklında ne var?

 

Han:- Kızlar!

 

Jeongin:- Şey. Bizim kızlar değil mi? Hani Türk olanlar.

 

Han:- Olamaz mı?

 

Felix:- Olabilir mi?

 

Hyunjin:- Yardıma gelen onlar yani. Evet, bize söylemiyor olabilirler. Sebebi de..

 

Minho:- Sebebi de ceza alma korkuları. Kızlar, Bahar'a kavga ederse ve bu duyulursa büyük ceza alabilecekleri konusunda sürekli uyarıda bulunuyorlar.

 

Changbin:- Doğru söylüyorsunuz aslında.

 

Bang Chan:- Eğer bize yardım edenler onlarsa ve bunu bizden gizliyorlarsa çok alınırım. Bu bize güvenmiyorlar demek.

 

Han:- Haklısın. Şahsen ben de kırılırım.

 

Hyunjin:- Haydi gidelim artık şuradan. Yurtta konuşuruz.

 

Kızlar, eve gelmişlerdi. Üzerlerini değiştirdiler.

 

Anka:- Kızlar, bizim olduğumuzu anlamamışlardır değil mi? Ya çok tedirgin oldum.

 

Ekin:- Sanmam. Ama yine de dikkatli olmalıyız. Ne olur ne olmaz, bu konuyu okulda konuşmayalım.

 

Mira:- Doğru söylüyorsun.

 

Bahar:- Eğer şu işin gizli kalması gerekmesiydi o Jaemin'i dayaktan mahvetmiştim.

 

Hazel:- Kavga çıkarmasının sebebi sana olan hislerimi?

 

Bahar:- Bu gün okulda önüme geçti. Özür filan diledi.

 

Mira:- Senden ümidini kesmemiş anlaşılan.

 

Bahar:- Kaç kere dedim olmaz diye hâla adımı geçiriyor. Tutturdu Minho 'yu seviyorsun diye. Dövsem beni unutur diye düşünüyorum. Döveyim mi?

 

Ekin:- Tabiiki hayır.

 

Bahar:- Benim buna bir çözüm bulmam gerekiyor yoksa Minho'nun başına bela olacak.

 

Alya:- Minho'nun peşini bıraksın diye onunla mı çıkacaksın?

 

Ceylin:- Yok artık.

 

Bahar, durdu.

 

Ceylin:- Bahar, sakın.

 

Bahar:- Ben halledeceğim bu durumu. Merak etmeyin siz.

 

Ekin:- Dövmeye kalkma da.

 

Bahar:- Yok dövmem. Merak etme sen.

 

Alya:- Bana gelen telefon kimindi acaba?

 

Lena:- Hakikaten bunu sorgulamadan kalktık gittik.

 

Alya:- Hyunjin'in sesini çok net alıyordum. Sanırım arayan oydu.

 

Lena:- Kızlar! Aradıktan sonra gittik diye biz olduğumuzu anlamış olmasınlar?

 

Ekin:- Olabilir aslında. Bir şey yapıp şüpheleri üzerinizden uzaklaştırmalıyız dedi eli çenesinde. Bizden şüphelenmiyorlarsa da kaybedecek bir şeyimiz olmaz. Alya sen o numarayı tekrar ara ve onun Hyunjin olduğunu anlamamış gibi yap.

 

Hazel:- Sessiz kalsak daha iyi olmaz mı?

 

Ekin:- Yardıma gitmeden önce Alya 'yı aradılar. Şüphelenebilirler bizden.

 

Alya:- Çok zekisin.

 

Erkekler yurda gelmişlerdi. Üzerlerini değiştiriyorlardı.

 

Minho:- Omuzum acıyor. O Jaemin 'in elini kıracağım.

 

Bang Chan:- Buz koyalım. Kızarmış.

 

Han:- Neden coştu bu yine?

 

Changbin:- Onun yerinde durduğu mu var? Bir de adam toplayıp gelmiş. Her zaman ki gibi.

 

Minho:- Yiyeceği dayağı biliyor. Tek başına çıkamaz tabii.

 

Jeongin:- Bacağıma tekme yedim ben de. Bi ara tuttu arkadan biri beni. Diğeri gelip tekme attı.

 

Seungmin:- Çok acıyorsa bi doktora gidelim.

 

Jeongin:- Şimdilik bir sıkıntı yok.

 

Bang Chan:- Bu böyle azıttığına göre derdi var yine. Durmuştu bi ara.

 

Minho:- Bahar onun derdi. Yüz vermedikçe bana sarıyor. Suyu kaynıyor haberi yok.

 

Hyunjin:- Bahar'ın haberi var mıydı acaba?

 

Minho:- Neden?

 

Hyunjin:- Bu kavganın olacağından.

 

Minho:- Olsa gelir haber verirdi. Hatta bizzat kendisi gelirdi ben de iki tane vurayım diye dedi gülerek. Haberi yoktur.

 

Bang Chan durdu:- Haber vermedi, geldi.

 

Seungmin:- Ne yani, şüphelerimiz de haklı mıyız?

 

Bang Chan:- Emin olmamakla beraber, haklı olabiliriz.

 

Hyunjin:- Ya da...

 

Bang Chan:- Ya da?

 

Hyunjin, Alya'yı aradığı ve aramanın açıldığını göstermek amacıyla telefonu gösterdi.

 

Han:- Aramıştın!

 

Felix:- Duyupta mı geldiler yani?

 

Jeongin:- Bu daha mantıklı işte.

 

Changbin:- Ne yapacağız? Onların olup olmadığını öğrenmek için takip mi edeceğiz yedi yirmi dört?

 

Jeongin:- Ben Ekin'i takip edebilirim dedi gülerek.

 

Bang Chan:- Takip etmeyeceğiz ama onun gibi bir şey yapacağız.

 

Felix:- Planın var galiba.

 

Bang Chan:- Var.

 

Jeongin:- Eğer bizi savunan onlar ise, onlarla küsecek miyiz?

 

Bang Chan:- Bilmiyorum. Ama bizden gizlenmeleri hoş değil şahsen.

 

O anda Hyunjin 'in telefonu çaldı.

 

Hyunjin:- Alya arıyor! Dedi heyecanla.

 

Felix:- Açsana.

 

Hyunjin telefonu açtı.

 

Hyunjin:- Alo!

 

Alya:- Kimsiniz? Beni neden aradınız?

 

Hyunjin:- Şey, Alya, benim Hyunjin.

 

Alya:- Bilmediğim numaradan beni neden arıyorsun? Açıyorum telefonu alo alo diye çabalıyorum cevap vermiyorsun.

 

Erkekler birbirine baktılar.

 

Hyunjin:- Seninle konuşmak istemiştim.

 

Alya:- Ben seninle Konuşmak istemiyorum. Eve geldiğimden beri bir sürü iş ile uğraşıyorum yetmiyor bir de seninle uğraşıyorum. Bir daha arama beni dedi ve telefonu kapattı.

 

Hyunjin:- Alo alo!

 

Han:- Duymamış.

 

Hyunjin:- İki cümle etmeme izin vermedi.

 

Ekin:- Aferin iyi konuştun.

 

Alya:- Çok mu azarladım?

 

Lena:- Ay üzülmüştür.

 

Bahar:- Yapacak bir şey yok.Yakalanmaktan daha iyi.

 

Ertesi gün olmuştu. Kızlar okula gelmişlerdi. Koridorda yürüyorlardı.

 

Lena:- Bütün gece rüyamda dün olanları gördüm. Ağzımdan bir şey kaçıracağım diye çok korkuyorum.

 

Ekin:- Lena, aman dikkat et. Biri duyarsa fena olur. Suikaste kurban gitmek mi istiyorsun?

 

Lena:- Suikast mı? Ya korkuyorum ben! Kızlar beni korursunuz değil mi?

 

Bahar sarıldı Lena'ya.

 

Bahar:- Korma annem korma!

 

Lena:- Canım benim. Biliyorum beni koruyacağını.

 

Bahar:- Koruyacağımdan emin değilim çünkü suikast yaparlarsa hepimize birden yaparlar.

 

Lena:- Yaaaa ama!

 

Ekin:- Bahar, korkutma kızı.

 

Bahar:- Ne var niye korkuyorsun? En azından yalnız başına olmayacaksın bir de böyle düşün dedi gülerek.

 

Ekin:- Çok kötüsün Bahar!

 

Mira:- Sen Bahar'a bakma. Çenemizi sıkı tutarsak hiç birimize bir şey olmaz.

 

Hazel:- İnşallah akıllarından bizim olma ihtimalimiz geçmiyordur.

 

Anka:- Sınıfa bir gidelim göreceğiz bakalım.

 

Kızlar, sınıfa girdiler. Erkekler çoktan gelmişlerdi. Sıralarına oturmuşlardı. Kızlara doğru bakıyorlardı. Dikkat çeken şüphe dolu bakışlardı bunlar.

 

Han:- Günaydın kızlar!

 

Lena:- Gü gü gü günaydın dedi heyecanla.

 

Alya dürttü Lena'yı.

 

Alya:- Neden kekeliyorsun? Diye sordu fısıldayarak.

 

Lena:- Ay bir an heyecan yaptım.

 

Han:- Ne oldu Lena? Tedirgin gibisin.

 

Mira:- Akşam korku filmi izledi de. Onun etkisinde hâla.

 

Han:- Öyle mi? Ben de benden tedirgin oldun sandım.

 

Lena:- Senden neden tedirgin olayım şimdi? Sen de yani dedi tedirgin gülümsemesi ile.

 

Kızlar yerlerine geçtiler. Bahar, sırasına geldi. Minho sessizce kalktı yerinden. Bahar, ona baktı. Sonra duvar tarafına geçip oturdu. Minho 'da yerine oturdu.

 

Minho:- Bana söylemek istediğin bir şey var mı?

 

Bahar:- Ne konuda?

 

Minho:- Jaemin.

 

Bahar durdu önce biraz. Sonra çantasından kitabını çıkardı.

 

Bahar:- Yoo. Bu ara sorun çıkarmıyor. Yediği tokat ile aklı başına geldi herhalde dedi gülerek.

 

Minho:- Herhalde. Yine de olursa bana söyle. Ne olursa olsun bana söyleyebilirsin. Sır saklarım.

 

Bahar şaşırmıştı.

 

Bahar:- Neden söyledin ki şimdi bunu?

 

Minho:- Hiç. Öylesine işte. Bana güvenebilirsin diye.

 

Bahar:- Kesin şüpheleniyorlar bizden diye geçirdi.

 

Öğretmen sınıfa girmişti.

 

:- İyi dersler çocuklar. Şimdi felsefe kitaplarımızı açalım.

 

:- Yeni konu mu hocam?

 

:- Evet. Sevgi kavramından bahsedeceğiz biraz. Sevgi nedir çocuklar sizce? Sevebilme ya da sevilebilme de diyebiliriz buna.

 

Bang Chan:- Hocam bence sevmek, önce güvenmekten başlar. İnsan sevdiği kişiye güvenir. Mesela sevdiğin kişiye güvenip sırrını açabilirsin. Saklamak ya da saklanmak zorunda olma sebebini söyleyebilirsin.

 

Anka, Ekin'e baktı.

 

Ceylin:- Bunlarda var bir şeyler.

 

:- Farklı bir bakış. Ama sır herkese verilmez. Bazen güvendiğin kişiye de açamazsın kendini.

 

Bang Chan:- Demekki o zaman gerçekten sevmiyor karşıda ki.

 

:- Bazen, sevdiğin kişiyi korumak adına da susar insan. Susmak sevmemek anlamına gelmez. Yani bazen bir sır, karşındakine zarar verebilir. Ya da susmak için geçerli bir sebebi olabilir.

 

Seungmin:- Peki hocam, ben size bir şey sorayım. Bir insan, birini korumak için kendini neden gizlesin?

 

Mira:- Yok artık!

 

Hazel:- Bize laf mı vuruyor bunlar?

 

Ekin:- Aman kızlar. Susuyoruz.

 

:- Buna kim cevap vermek ister? Mesela, Alya sen cevap vermek ister misin?

 

Alya:- İster miyim? İstemez miyim? İstemem. İsteyeyim bari. Şeyy. Bilmem hocam, dediğiniz gibi haklı bir sebebi vardır kendince herhalde. Yoksa neden gizlensin ki? Ben olsam gizlenmem yani.

 

Hyunjin:- Peki, şöyle düşün. Sen gizlenmek zorunda kalsan, neden gizlenirdin mesela?

 

Alya:- Gizlenmem dedimya neden zorluyorsun? Dedi Hyunjin 'e kızarak.

 

Hyunjin:- Tersini düşün bir de.

 

Alya:- Sebebim olmadığı için bir şey diyemeyeceğim.

 

Bahar ortaya atıldı birden.

 

Bahar:- Ben olsam, şahsen, Kore'de misafir olduğum için bu işlerde sorun çıkaran kişi olmamak için kendimi gizlerim.

 

Kızlar ona baktılar.

 

Anka:- Ne diyor bu kız?

 

Lena:- Bana diyordunuz, Bahar ağzından kaçırdı işte.

 

Ekin:- Durun kızlar. Anladım ben yapmak istediğini dedi gülümseyerek.

 

:- Nasıl yani Bahar, açar mısın biraz daha?

 

Bahar:- Mesela, kendi ülkemde olsaydım, Minho ile kavga edince onu rahat rahat döverdim. Burada yapamıyorum. Hakkımda şikayet ettirecek bir şey olmaması adına.

 

Minho güldü:- Kendi ülkende de yapamazdın çünkü gücün yetmez.

 

Bahar:- Bir gün Türkiye 'de bulunursan bu sözünü hatırlat bana.

 

:- Aman durun. Başlamayın.

 

:- Hocam biz bu konuya nereden geldik?

 

:- Felsefe böyledir çocuklar. Her konunun içinden konuşacak yeni konu doğabilir. Düşünmeye açıktır. Yeni konulara da.

 

Ders bitmişti. Kızlar, bahçeye çıktılar. Bir araya toplandılar. Komu ciddiydi bu kez.

 

Hazel:- Biliyorlar kızlar, biliyorlar ne yapacağız simdi? Diye sordu telaşla.

 

Ekin:- Sakin. Şüpheleneceklerini biliyorduk zaten.

 

Mira:- Sen neler söyledin öyle derste dedi Bahar 'a dönerek.

 

Bahar:- Baktım üstümüze gelecekler, ben de lafı çevirdim.

 

Ekin:- Sorun yok iyi yaptın. En azından saklayacağımızı düşünecekleri için, bunu söyleyeceğini tahmin edemezlerdi. Şimdi kafaları karışır.

 

Anka:- Milli takımda olduğumuz akıllarına gelir mi?

 

Ekin:- Yok o kadarı akıllarına gelmez. İçlerinde okçuluk ile ilgilenen yok.

 

Alya:- Akıllarından hiç geçmez inşallah.

 

Ekin:- Biraz eşeleyecekler, bunu anlamış olduk.

 

Ceylin:- Allah'ım sevdiğim çocuktan saklanmak zorunda kalıyorum. Ne acı bir durum.

 

Alya:- Valla öyle.

 

Anka:- Bizi sıkıştıracaklar kızlar hazır olun.

 

Bahar:- Gelsinler bakalım.

 

Lena:- Üşüdüm hadi sınıfa gidelim.

 

Hazel:- Hadi gidelim.

 

Han:- Lena'yı gördünüz mü nasıl da kekeledi.

 

Hyunjin:- Ya Alya'nın cevabı?

 

Minho:- Ama Bahar çok rahattı. Açıkça, ben olsam böyle böyle yapardım dedi. Aklımızla oynuyorlar sanki.

 

Felix:- Yardıma geldilerse, neden saklanıyorlar ki? Ne gerek var buna?

 

Minho:- Bahar'ın söylediği şey işte.

 

Jeongin:- Çok iyi ok çekiyorlar ama. Yani gerçekten onlarsa. Okçuluk ile ne ilgileri var ki bu kızların?

 

Han:- Ben bir kaç kere instagramları var mı diye baktım ama göremedim. İp ucu alabilirdik oradan.

 

Changbin:- Ben de bir kaç kere aramıştım Ceylin 'i ama yoktu.

 

Bang Chan:- İnstagramdan bulmak kolay olmaz. Türk onlar. Hem kullanıcı isimleri filan, bulması zor olabilir.

 

Felix:- Belki de hiç instagram hesapları yok.

 

Changbin:- Çok garip. Buraya öğrenci değişim programı ile geldiklerini bilmesem, farklı şeyler düşüneceğim.

 

Han:- Hihh! Ajan filan olmasın bunlar? Suç örgütüne üye filan olmasınlar?

 

Hyunjin:- Ne yani şimdi ben bir suçluya mı aşık oldum?

 

Han:- Ben de. Lena, suçlu mu? Onun o masum yüzüne bakınca hiç beklemezsin. Bebek gibi bir kız nasıl suçlu olabilir ki?

 

Changbin:- Ama Bahar olabilir Minho. Jung İl 'i suda boğmaya çalıştığını sen söylemiştin. Kusura bakma gerçekler.

 

Han:- Kesin Bahar, çete lideri.

 

Seungmin güldü.

 

Minho:- Saçmalamayın. Hem ne suç örgütü? Siz kendiniz anlatıyor kendiniz inanıyorsunuz. Ama öyle bir şey olsa Bahar çete lideri olurdu doğru.

 

Jeongin:- Hakikaten amma da uçtunuz. Ee şimdi ne yapıyoruz Chan?

 

Bang Chan:- İtiraf ettirine kadar üstlerine gidiyoruz.

 

Kızlar sır saklama, erkekler ise açığa çıkarma derdindelerdi. Her iki tarafta azimle savaş veriyordu kendi çapında. Ama sır, açığa çıkmamalıydı. Bu kişisel bir meseleden fazlası idi kızlar için. Hem birbirleri hem de ülke itibarı için önemliydi.

 

Minho, bahçedeydi. Biraz uzakta Jaemin 'i gördü. Hızla yürüdü ve yakasına yapıştı.

 

Minho:- Sen ne zaman akıllanacaksın ha? Geçen sefer yaptığın şeye sustum diye her şeyi yapabileceğini mi sanıyorsun?

 

Jaemin:- O kim olduğu belli olmayan şahıslar gelmeseydi böyle konuşabilecek miydin acaba?

 

Minho, bir yumruk attı Jaemin'e.

 

Minho:- Derdin Yuna diye bana sataşıyordun. Yuna'yı senden uzak tuttum diye bana kızgındın. Sonra, okulda itibar edinmek için benimle uğraştın. Şimdi derdin ne? Ha dur biliyorum. Bahar değil mi?

 

Jaemin:- Ne Yuna umurumda ne de sen. Ben Bahar'ı seviyorum. Onun için de savaşırım. Sen aradan çekileceksin.

 

Minho:- O kızın benimle hiç bir ilgisi yok. Ama sen ona bulaştığında, bu mesele benim meselem olur.

 

Jaemin:- Ben onu seviyorum. Sana ne oluyor?

 

Minho:- Ama o seni sevmiyor.

 

Jaemin:- Doğru. Seni seviyor. O yüzden seni aradan çekmem gerek.

 

Minho:- Ne? Ne diyorsun sen?

 

Jaemin:- Bahar bana başkasını seviyorum dedi. O sensin değil mi?

 

Minho:- Aptal mısın sen kafanda ne kuruyorsun? Beni sevdiğini kim söyledi sana? Senin yüzünden ona kötü davrandım. Beni seveceği varsa da sevmez artık. Hem de senin yüzünden. Ha seni sever mi? Bahar'ı az çok tanıyorsam, senin yanından bile geçmez. Bunu da o kafana sok. Bir daha da bize tuzak kurarsan, seni çok fena yaparım. Bir yumruk ile kalmazsın ona göre. Ama şunu bil. Bu burada bitmedi dedi ve gitti.

 

Jeongin, koridorda yürüyordu. Karşıdan Ekin geliyordu elinde bir kitap ile.

 

Yürürken birden bacağı sızladı Jeongin 'in. Sızlamadan fazlasıydı. Ağrımıştı. Dünki kavganın sonucuydu bu. Ekin, onu fark etti ve hemen yanına koştu.

 

Ekin:- Jeongin, iyi misin neyin var?

 

Jeongin:- Bacağım. Ağrıdı bir an bir şey yok.

 

Ekin:- Emin misin? Hadi revire gidelim. Doktor bi baksın.

 

Jeongin:- Gerek yok.

 

Ekin:- İnat etme hadi gidelim.

 

Jeongin:- Gerek yok Ekin.

 

Ekin, pantolonun parçasını biraz kaldırdı Jeongin 'in. Bacağı morarmıştı.

 

Ekin:- Hihh Jeongin bacağın çok fena olmuş?

 

Jeongin:- Bacağıma mı bakıyorsun? Sapık mısın sen?

 

Ekin:- Şey, ne oldu diye baktım.

 

Jeongin güldü:- Şaka yapıyorum.

 

Ekin:- Tam zamanı değil mi şakanın! Yürü gidiyoruz. At kolunu bana dedi ve kolunu omuzuna alıp, Jeongin 'i yürütmeye çalıştı usul usul.

 

Jeongin:- Gerek yok.

 

Ekin:- Susar mısın?

 

Yavaş yavaş yürüyorlardı.

 

Ekin:- Nasıl oldu bu?

 

Jeongin:- Bilmiyorsun sanki.

 

Ekin:- Ben bilmeden bir şey mi yaptım?

 

Jeongin:- Ekin dün oradaydın.

 

Ekin anlamıştı. Şimdi oynamanın zamanı gelmişti.

 

Ekin:- Ne dediğini anlamıyorum. Hem, dün evdeydim. Beni ilgilendiren bir durum mu gelişti?

 

Jeongin:- Hâla anlamamazlıktan geliyorsun. Neden saklıyorsun ki? Hatta neden saklıyorsunuz?

 

Ekin:- Jeongin, gerçekten seni anlamakta güçlük çekiyorum. Sen düşüp başını bir yere filan mı çarptın? Bacağında ki bu morlukta ondan sanırım. Yoksa bu kadar saçma konuşamazsın.

 

Jeongin:- Sen ciddi misin? Dün gelenlerden biri sen değil miydin?

 

Ekin:- Şu an ne dediğini anlasam ona göre cevap vereceğim. Dün nereye gelmişim ben? Beni korkutmaya başladın. Bence hastaneye gidip bi tomografi çektirelim.

 

Ekin iyi oynuyordu. Jeongin 'in aklını güzel karıştırmıştı.

 

Jeongin:- Yanılıyoruz galiba. Çok net cevaplar veriyor. Diye düşündü kendi kendine.

 

Ekin:- Doktora geldik. Hadi bacağını gösterelim. Sonra da kafanı.

 

Hazel sırasında oturuyordu. Felix kitabını almış, Hazel'in yanına geldi. Kitabını sıraya koydu.

 

Hazel:- Felix, bu ne?

 

Felix:- Ders çalışacaktık. Unuttun mu?

 

Hazel:- Ben ders çalışacağız demedim sana. Sen kendi kendine karar verdin.

 

Felix, yanına oturdu ve kitabını açtı. Sayfaları çevirdi biraz agresif bir halde.

 

Felix:- Bu sayfa. Bu konuyu anlamadım. Anlat.

 

Hazel:- Anlatır mısın?

 

Felix:- Taemin'e yalvartmadan anlatıyordun konuyu. Bana neden böyle davranıyorsun?

 

Hazel:- Taemin "anlatır mısın?" diye sordu çünkü.

 

Felix:- Bak sen.

 

Hazel:- Sen neden bu kadar gerginsin ya!

 

Felix:- O çocuk, hoşlanıyorum dediğin. Taemin değil mi? Sınıftan dediğin çocuk.

 

Hazel:- Evet o sana ne ondan?

 

Felix:- O zaman neden bize yardım etmeye geliyorsun?

 

Hazel:- Ne yardımı? Nereye geldim ben?

 

Hazel anlamıştı. Ama tıpkı Ekin gibi onunda çevirmesi gerekiyordu. Öyle de yapacaktı.

 

Felix ayağa kalktı.

 

Felix:- Ne güzel bilmemezlikten geliyorsun sen öyle?

 

Hazel:- Bir de ne dediğini anlasam, açık konuşsana!

 

Felix:- Biz kavga ederken, arkadaşların ve sen geldiniz işte.

 

Hazel:- Siz yine mi kavga ettiniz? Bir şey yaptılar mı size?

 

Felix:- Şimdi de beni mi düşünüyorsun? Bu numaralara gerek yok.

 

Hazel:- Yok numara değil. Gerçekten soruyorum, sana bir şey oldu mu?

 

Felix, Hazel'e baktı.

 

Felix:- Doğruyu söyle. Gerçekten beni mi düşünüyorsun?

 

Hazel:- Herhalde yani. Bir yerine bir şey oldu mu?

 

Felix:- Yok olmadı. Hem sen de oradaydın görmedin mi?

 

Hazel:- Felix, gerçekten anlamıyorum. Ne diyorsun sen?

 

Felix:- Sana inanmak istiyorum. Orada olmadığına inanmak istiyorum.

 

Hazel, Felix'e baktı.

 

Felix:- Bakma bana öyle. Beni yumuşatıyorsun dedi sesizce.

 

Hazel:- Felix!

 

Felix:-; Efendim.

 

Hazel:- Hangi konuyu anlamadın?

 

Felix gülümsedi ve yanına oturdu.

 

Felix:- Şurası.

 

Hazel kalemi eline aldı.

 

Hazel:- Bak şimdi. Hidrojen ve oksijen birleşince...

 

Felix, Hazel'e bakıyordu. Hazel ise ona ders anlatıyordu. Tatlı bir ses tonuyla.

 

Bahar, Tekwondo hocasının yanından geliyordu. Elinde Tekwondo kıyafetleri ile birlikte. Mira, yanına geldi.

 

Mira:- Nereden?

 

Bahar:- Tekwondo hocası çağırdı. Kıyafetlerimi aldım.

 

Mira:- Geri dönüş ha!

 

Bahar:- Dönsem ne olacak? Yarım yamalak yapabilirim ancak. Malum bacağım iyileşmedi henüz. Önce annemi arayıp söylesem iyi olacak. Söz vermiştim.

 

Mira:- Oyy ana kuzusu arkadaşım benim.

 

Bahar:- Sen nereden?

 

Mira:- Hyun'un yanından geliyorum. Fotoğraf kulübünde konuştuk biraz.

 

Bahar:- Ortalık karışık diye onunla da ilgilenemedim. Dayak diyorum.

 

Mira:- Bahaar!

 

Bahar:- Hihhhiiii diye güldü. Korkuyorsun değil mi?

 

Mira:- Şımarma sevdik diye. Yine de hakkın var, içimde ona karşı hiç bir şey yok biliyor musun?

 

Bahar:- O zaman neden uzatıyorsun ki? Olmuyor de gitsin.

 

Mira:- Hoşlanmıştım ilk başta ama şimdi hissetiğim bir şey yok. Beğeniyordum. Ama geçti sanki.

 

Bahar:- Allah için yakışıklı. Ama güzellik beş para etmiyor işte.

 

Mira:- Bana karşı çok kibar. Hoş görülü. Mesela dersim var seninle çok vakit geçiremem diyorum anlayışla karşılıyor. Ama sevgi olmayınca da bir yere kadar işte.

 

Bahar:- Kendinden tamamen emin olunca konuş istersen.

 

Mira:- Haklısın.

 

Seungmin, fotoğraf kulübüne geliyordu. Elinde fotoğraf makinesi ile Mira'yı gördü o anda. Seslendi.

 

Seungmin:- Mira, Bahar!

 

Mira gülümsedi:- Seungmin!

 

Seungmin:- Nereden geliyorsunuz?

 

Mira:- Hyun'un yanındaydım gidiyorum. Sen yeni geliyorsun sanırım.

 

Seungmin 'in yüzü düştü.

 

Seungmin:- Öyle.

 

Mira:- Fotoğraf işleri sanırım.

 

Seungmin:- Evet. Bir proje varda. Onun için çalışıyoruz.

 

Mira:- Ne güzel.

 

Seungmin:- Nasıl gidiyor sevgillik?

 

Mira:- İyi gibi işte.

 

Seungmin:- Sevindim dedi istemeyerek.

 

Bahar, bi Seungmin 'e bi Mira'ya bakıyordu.

 

Bahar:- Ben gideyim artık. Siz konuşacaksınız sanırım dedi ve ayrıldı yanlarından.

 

Seungmin:- Derste görüşürüz.

 

Bahar el salladı ve gitti.

 

Seungmin:- Biraz yürüyelim mi?

 

Mira:- Olur.

 

Seungmin:- Canın sıkkın gibi.

 

Mira:- Yok değil. Herşey yolunda dedi gülümseyerek.

 

Seungmin:- Sevindim. Ben daha önce sana bahsetmiştim. Bir fotoğraf projesi var. Şeyy. Senden bu konuda yardım istiyorum.

 

Mira:- Nasıl bir yardım?

 

Seungmin:- Fotoğrafını çekmek istiyorum.

 

Mira:- Benim mi? İyi de bu konuda profesyonel olan insanlar var. Ben sana ancak zorluk çıkartırım.

 

Seungmin:- Hayır zorluk filan çıkarmazsın. Konuya uygun olacaksın. Benim fikrimce.

 

Mira:- Konu ne ki?

 

Seungmin:- Saf güzellik.

 

Mira gülümsedi:- Beni uygun gördüğün için teşekkür ederim. Ama yapabilir miyim bilmiyorum.

 

Seungmin:- Yapayamacak bir şey yok. Zaten çok masum bir güzelliğin var. Sen öylece dursan bile güzel bir fotoğraf olur.

 

Mira, utanmıştı. Seungmin ise birden bire söylediği bu cümleler ile ne yapacağını şaşırmıştı.

 

Seungmin:- Şeyy. Ben, söyleyiverdim. Neyse ben gideyim.

 

Seungmin utanarak uzaklaştı oradan. Mira gülüyordu.

 

Hyunjin ise Alya'nın peşinde dolanıyordu. Alya, elinde sıcak kahve ile kantinden çıktı. Hyunjin onu gördü.

 

Hyunjin:- Alya!

 

Alya durdu. Arkasına baktı. Kendisine seslenin Hyunjin olduğunu görünce hızla yürüdü. Hyunjin ona yetişti ve önüne geçip durdurdu.

 

Hyunjin:- Alya neden beklemiyorsun?

 

Alya:- Neden acaba? Konuşmak istemediğim için olabilir mi?

 

Hyunjin:- Bana hâla kızgın mısın?

 

Alya:- Sence? Ya anlamıyorum, Hyunjin insan durup dururken bir kızı öper mi ya? Sen herkesi öpüyor musun?

 

Hyunjin:- Elbette hayır. Hem durup dururken değil.

 

Alya:- Ama sen bana öyle açıkladın.

 

Hyunjin:- Bak Alya. Ben sana bunu anlatmak istiyorum.

 

Alya:- Anlatma. Hem aramak filan, nereden buldun numaramı?

 

Hyunjin:- Benimle doğru düzgün konuşmadığın için ben de seni aradım.

 

Alya:- Sanki kendin doğru düzgün anlatıyorsun da. Canım istediğinde, içimden geldiğinde öpebilirim dersen dinlemem tabii. Umurumda da değilsin zaten.

 

Hyunjin:- Umrunda olmadığım için mi geldin dün?

 

Alya irkildi. Esas konu gündeme gelmişti.

 

Alya:- Nereye gelimişim ben?

 

Hyunjin:- Kavga ettiğimiz yere.

 

Alya:- Kimle kavga ettiniz? Ya Hyunjin ne diyorsun?

 

Hyunjin:- Ben senin gayette umurundayım diyorum dedi ve Alya'ya yaklaştı.

 

Alya:- Kendini affettirmek için saçmaladığını düşünüyorum. Kusura bakma da bu hareketler ben de işlemez. Hadi bay! Dedi ve uzaklaştı.

 

Hyunjin:- Ne yani gelmedin mi? Chan'a söylemem lazım diye mırıldandı ve spor salonuna doğru gitti.

 

Alya:- Huhh! Ucuz atlattım.

 

Ceylin ise kantinde oturuyordu. Changbin yanına geldi. Ceylin 'in omuzuna dokundu. Ceylin dalgın olduğu için birden sıçradı.

 

Ceylin:- Hihhhh!

 

Changbin:- Ceylin, sakin ol benim! Özür dilerim korkuttum.

 

Ceylin:- Korkmak değil de dalmışım.

 

Changbin:- Hâla o konuda, korkuyorsan eğer için rahat olsun.

 

Ceylin gülümsedi:- Yok korkmuyorum. Otursana.

 

Changbin bir sandalye çekti ve oturdu.

 

Ceylin:- Korkum yok sayende. Yine de birazda olsa etkilendim sanırım.

 

Changbin gülümsedi:- O da geçecek. Saçının tek teline dokunduğu an onu mahvederim.

 

Ceylin:- Yanımda olduğun için teşekkür ederim. Seni dinlemediğim için aptal olduğumu düşünüyorum.

 

Changbin:- Sakın kendine haksızlık etme. Aptallık değil bu. Sadece insanlara biraz fazla güveniyorsun.

 

Ceylin:- Haklısın.

 

Changbin:- Hadi konuyu değiştirelim.

 

Ceylin gülümsedi:- Tamam.

 

Changbin:- Instagram hesabın var mı?

 

Ceylin:- Benim mi? Var tabii.

 

Changbin:- Seni takip edebilir miyim? Diye sordu ve telefonunu çıkardı.

 

Ceylin:- Tabiiki.O zaman ben de seni takip edeyim.

 

Changbin:- Tamam.

 

Ceylin, ani düşüncelere geciş yaptı.

 

Ceylin:- İnstagramdan takip iyi oldu. Ben bunun kız arkadaşı filan var mı öğrenirim. Hihiiiii. O ne biçim iç ses gülüşüydü ya!

 

Aynı şekilde Changbin 'de düşünüyordu bir şeyler.

 

Changbin:- Bakalım erkek arkadaşlar takip ediyor mu seni? Hepsine virüs yollamaz mıyım ben. Sevdiğim kızı kimse takip edemez.

 

Birbirini eklediler instagram'dan.

 

Ceylin:- Tamam kabul ettim isteğini.

 

Changbin:- Bizimkileri de takip edebilirsin. Eğlencelilerdir.

 

Ceylin:- Kesinlikle edeceğim. Arkadaşlığımız bayağı bi ilerledi. Takipleşmek güzel olur. Bizim kızlara da istek gönderebilirsiniz. Kabul edebilirler ama Bahar için söz veremem dedi gülerek.

 

Changbin güldü:- Onu da Minho düşünsün artık.

 

Ceylin:- Ne?

 

Changbin:- Şaka yapıyorum. Şaka.

 

Ceylin:- Ha öyle.

 

Lena'nın şiir maceraları devam ediyordu ama bu kez yazmıyordu. Duyuru panosunda ki şiir yarışması duyurusunu okuyordu.

 

Han:- Lena, ne yapıyorsun burada?

 

Lena:- Aa Han. Yarışma varmış. Onu okuyordum.

 

Han:- Sen de katılacak mısın?

 

Lena:- Ben mi? Yok artık. Benim şiirlerle mi? Adamları gülmekten öldürürüm herhalde.

 

Han:- Konuştuk bu konuyu.

 

Lena:- Sen katılacak mısın peki?

 

Han:- Bilmem. Belki.

 

Han lafa nasıl gireceğini düşünüyordu. Lena'ya baktı uzun uzun.

 

Lena:- Neden bana öyle bakıyorsun?

 

Han:- Çok güzelsin de ondan dedi ve ağzını kapattı. Arkasına döndü. Sonra tekrar Lena'ya baktı.

 

Lena gülümsedi ve yere baktı.

 

Lena:- Teşekkür ederim de hâla söylemedin.

 

Han:- Neyi?

 

Lena:- Ağzında gevelediğin şeyi.

 

Han:- Şey Lena, dün ne yaptın bakalım okuldan sonra?

 

Lena:- Eve gittim, yemek yedim ders yaptım.

 

Han:- Hiç dışarı çıktın mı peki?

 

Lena:- Han neden soruyorsun bunları? Anlamıyorum.

 

Han:- Ok filan atabiliyor musun peki?

 

Lena:- Ok derken? Şiir yazmak dışında başka bir ilgim yok ama. Şiiri de yazamıyorum biliyorsun. Acaba farklı bir hobiye mi yönelsem?

 

Han:- Yani senin okla yayla ilgin yok.

 

Lena:- Ne oku Han, ben şiir diyorum sen ok. İkisi de ben de yok. Biri bari olsaydı. Aslında okçuluk öğrenmek güzel olabilir.

 

Han:- İnanayım mı?

 

Lena:- Olmadığına mı? İnan.

 

Taeyong geldi o an yanlarına.

 

Taeyong:- Lena! Sen burada mıydın?

 

Lena:- Taeyong!

 

Taeyong:- Sınıfına baktım ama seni bulamayınca koridora bakayım dedim.

 

Han:- Sen yine nerden çıktın? Diye sordu istemeyerek.

 

Taeyong:- Rahatsız ettim sanırım.

 

Han:- Evet.

 

Lena:- Bayağdır yoktun. Han onu demeye çalıştı sanırım dedi lafı çevirircesine.

 

Taeyong:- Yurt dışına babamın yanına gittim. Fransa'ya.

 

Han:- Orada kalsaydın ya dedi tersleyerek.

 

Taeyong, Han'a baktı.

 

Han:- Güzel yer ondan dedim.

 

Taeyong:- Evet güzeldi. Lena, Paris'ten sana hediye getirdim. Hadi gel. Hemen vermek istiyorum sana. Bakalım beğenecek misin?

 

Lena, Han'a baktı. Han kendisini zor tutuyordu Taeyong 'a dalmamak için.

 

Lena:- Şeyy. Burada versen.

 

Taeyong, elinde ki paketi Lena'ya uzattı.

 

Taeyong:- Bu senin.

 

Han:- Neymiş açta bakalım.

 

Taeyong:- Bilseydim bu kadar merak edeceğini sana da hediye alırdım.

 

Han:- Direk çöpe atardım herhalde.

 

Lena, Han'a baktı susması için işaret etti.

 

Han:- Erkeklerden hediye kabul etmiyorum.

 

Lena, paketi açtı. İçinden, kırmızı üzerine beyaz kar taneli bir atkı çıktı.

 

Lena:- Taeyong, bu çok güzel. Çok teşekkür ederim.

 

Taeyong:- Güzel günlerde kullan.

 

Han:- Güzel mi? Hiçte değil. Zevksiz, bunu mu aldın?

 

Taeyong:- Lena beğendi ama.

 

Han:- O sen üzülme diye beğenmiş numarası yapıyor bi kere.

 

Lena:- Han ne diyorsun? Çok beğendim Taeyong sen Han'a bakma.

 

Taeyong:- Bunu boynunda görürsem, çok daha mutlu olacağım.

 

Han:- Sinir ya. Zorla taktıracak atkıyı. Ben de onu ortadan kaybetmezsem, Han değilim diye mırıldandı.

 

Lena:- Severek takacağımdan emin olabilirsin.

 

Han, kıskançlıktan yumruğunu sıkıyordu. Sinirlenmişti. Bir an da yanlarından çekip gitti.

 

Lena, arkasından bakıyordu.

 

Taeyong:- Beğenmene çok sevindim. Mutlulukla kullan.

 

Lena:- Teşekkür ederim.

 

Erkeklerin kızları sorgulamaları bitmiyordu. Sıra Bang Chan ve Anka'da idi. Bang Chan merdivenlerin başına yaslanmış bekliyordu. Anka, merdivenlerden çıkıyordu. Bang Chan 'ı fark etti.

 

Anka:- Chan, ne yapıyorsun burada?

 

Bang Chan:- Minho 'yu bekliyorum. Sen nereden?

 

Anka:- Yemek kulübüne üye olup geldim.

 

Bang Chan:- Yemek yapmayı sever misin?

 

Anka gülümsedi:- Kızlar güzel yaptığımı söylerler. Gerçi geçen ki pirinç keklerinden sonra aksini düşünüyor olabilirsinil dedi gülerek.

 

Bang Chan:- Yoo düşünmedim. O bir kazaydı.

 

İkisi de güldüler.

 

Bang Chan:- Her geçen gün yeni şeyler öğreniyorum hakkında.

 

Anka gülümsedi.

 

Bang Chan:- Hobilerin neler mesela? Yemek yapmak dışında. Mesela ok atmaktan hoşlanır mısın?

 

Anka:- Konuya geldik diye mırıldandı.

 

Bang Chan:- Evet?

 

Anka:- Bilmem hiç denemedim. Ama dene

meyi isterim.

 

Bang Chan:- Dün denemedin mi?

 

Anka:- Dün mü? Ok, dün, anlamadım. Bir dakika. Senin alnına ne oldu?

 

Bang Chan:- Kavga ettik.

 

Anka:- Kiminle?

 

Bang Chan:- Sen biliyorsun kiminle olduğunu.

 

Anka:- Ne bileyim Chan? Dur, yoksa Bahar mı dövdü? Yine rahat durmadı değil mi? Ne ara yaptı bunu? Daha doğrusu neden yaptı?

 

Bang Chan:- Bahar değil Anka.

 

Anka:- Ee sen biliyorsun diyorsun. Ben bi tek Bahar'ı biliyorum.

 

Bang Chan:- Dalga geçiyorsun değil mi?

 

Anka, Bang Chan'a baktı.

 

Bang Chan:- Dalga geçmiyorum. Sen dün neredeydin?

 

Anka:- Evde! Ahh bi sevgilim yok ki onun için çıkayım dışarı.

 

Bang Chan:- Ne alaka?

 

Anka:- Bu soğukta insanı tek bir şey dışarı çıkarabilir. O da Aşk!

 

Bang Chan:- Sevgiliye gerek yok. Ben çıkarırım dışarı seni. Nereye gitmek istiyorsan ben götürürüm.

 

Anka güldü:- Şaka yapıyorum. Sevgili filan istemiyorum. Neyse ben gideyim. Kızlar kantinde bekliyorlardır beni dedi ve ilerledi. Sonra arkasına döndü ve Bang Chan'a baktı.

 

Anka:- Bang Chan!

 

Bang Chan, Anka'ya baktı.

 

Anka gülümsedi:- Eğer canım dışarı çıkmak isterse sana haber vereceğim.

 

Bang Chan gülümsedi:- Ne zaman istersen.

 

Anka arkasını dönüp ilerledi kızların yanına gitmek üzere.

 

Erkekler spor salonundalardı. Toplanmış konuşuyorlardı. Konu değerlendirmesi yapılıyordu. Minho ise biraz ötede babaannesi ile telefonda konuşuyordu.

 

Minho:- İyi olmana sevindim babaanne.

 

:- İyiyim ama seni evlendireceğim zaman daha iyi olacağım.

 

Minho güldü:- Babaanne ben daha lisedeyim nasıl evleneyim.

 

:- Sizin yaşınızda bizim çocuğumuz oluyordu.

 

Minho:- Zaman değişti artık kabul et.

 

:- Sana bir kız buldum.

 

Minho:- Babaanne bu kaçıncı?

 

:- Çok güzel. Senin fotoğrafını gösterdim o da seni çok beğendi.

 

Minho:- Babaanne benim için çalışmayı bırakmalısın. Benim evlenmem için yıllarım var daha. Okul bitecek, iş bulacağım filan. Bir sürü şey.

 

:- Babaanneni kırıyor musun? Bu yaşlı, ölmek üzere olan babaannen biricik torununun evlendiğini göremeyecek mi?

 

Minho:- Babaanne ben okuldayım gitmem gerek.

 

:- Sonra tekrar arayacağım ona göre.

 

Minho:- Tamam kendine iyi bak.

Minho telefonu kapattı ve diğerlerinin yanına geldi.

 

Jeongin:- Sana kimi bulmuş yine?

 

Minho:- Bilmiyorum ki yine kim acaba? Kızlara benim yerime ümit veriyor.

 

Bang Chan:- Seni evlendirene kadar durmayacak sanırım.

 

Minho:- Artık çok yaşlandı. Bir de duygusal ki. Hep kafasının dikine gidiyor. Onu kırmak istemiyorum.

 

Seungmin:- Evlen o zaman. Hem biz de senden kurtuluruz dedi gülerek.

 

Minho:- Bırakın beni de kızlardan bir şey öğrenebildiniz mi?

 

Felix:- Yok maalesef, bence orada hiç bulunmadılar. Konuşmasından bunu anladım Hazel'in. Kavga ettik dediğimde şaşırdı üstelik.

 

Jeongin:- Ekin'e bir şeyler imâ ettim bende. Artık benim kafadan çatlak olduğumu düşünüyor.

 

Bang Chan:- Al benden de o kadar. Anka ile konuşmaya çalıştım ama ya gerçekten orada değildiler ya da iyi oynuyorlar.

 

Han:- Lena'dan da bir şey çıkmadı. Taeyong geldi yanımıza. Sinir oldum.

 

Seungmin:- Ben de Hyun'a sinir oldum. Kıvırcığımı benden almaya devam ettiği için.

 

Minho:- Ben Bahar ile hiç konuşma zahmetine bile girmedim. Direkt sana ne der geçer. Açıklama mı yapacağım sana der. Kesin.

 

Hyunjin:- Biz de Alya ile çok verimli bir konuşma geçirmedik.

 

Bang Chan:- Bir planım daha var. Ona göre karar vereceğiz devam edip etmeyeceğimize.

 

Changbin:- Ama benim için gayet verimliydi. Ceylin 'den instagram adresini aldım. İstek bile attım. Herkese açık değildi. Kabul etti. Kızlara da attım sonra. Onlarda kabul ederse araştırabiliriz.

 

Bang Chan:- Sen harika bir adamsın Changbin. Hadi bakalım bir ip ucu bulabilecek miyiz? Kızlara istek atalım. Ben Anka'ya atacağım dedi sırıtarak.

 

Jeongin:- Size de krizi fırsata çeviriyoruz gibi gelmiyor mu?

 

Han güldü:- Asla!

 

Jeongin:- Ben de öyle düşünüyorum. Ekin'in adresi hangisi?

 

Bang Chan:- Anka kabul etti. Üstelik beni de takip etti dedi mutluluk içinde.

 

Jeongin:- Ekin'de benim isteğimi kabul etti.

 

Seungmin:- Mira, da kabul etti. Changbin sen harikasın.

 

Changbin:- Arkadaşlar bunun içindir.

 

Felix:- Hazel kabul etti. Yesss!

 

Minho:- Eeee Bahar, kabul etmedi beni!

 

Hyunjin:- Alya'da beni. Niye ama ya!

 

Changbin:- Soruyor musun bir de?

 

Hyunjin:- Doğruya onu unuttum ben.

 

Minho:- Bahar'ın beni kabul etmesi mucize olurdu zaten.

 

Kızlar da bir aradalardı.

 

Ekin:- Bunların hepsi birden neden istek gönderi bize?

 

Ceylin:- Ben demiştim Changbin 'e. Arkadaş olarak takipleşebiliriz diye düşündüm.

 

Anka:- Bu takipleşmenin altında bizi araştırmak istemeleri olabilir mi?

 

Ekin:- Olabilir. Kabul edin kızlar. Araştırsınlar bakalım.

 

Bahar:- Ne münasebet ya neden kabul edecekmişim? Kabul etmiyorum ben istek mistek.

 

Alya:- Kusura bakmayın ben de kabul etmem.

 

Ekin:- Bahar'ın kabul etmemesini pek garipsemezler zaten .

 

Bahar:- Takip ettiklerimde ve de edildiklerimde tek bir erkek yok. Düzenimi bozamam.

 

Mira güldü:- Derdine bak ya.

 

Lena:- Ben kabul ediyorum o zaman.

 

Hazel:- Ben de ettim.

 

Anka:- Araştırsınlar bizi ne bulacaklarsa artık.

 

Bahar:- Kızlar, ben sıcak çikolata almaya gidiyorum isteyen var mı?

 

Ekin:- Bana da alabilir misin?

 

Mira:- Az önce içtim sağol.

 

Hazel:- Ben de alırım.

 

Bahar:- Başka isteyen yoksa ben gidiyorum dedi ve gitti.

 

Mira, masanın üzerinde duran Bahar'ın telefonunu aldı.

 

Mira:- Hahahhh Minho istek atmış.

 

Ekin:- Ayıp Mira bakma.

 

Mira:- Kabul edeyim mi?

 

Anka:- Etsene dedi gülerek.

 

Hazel:- Kızlar yapmayın.

 

Ceylin:- Yapın kızlar. Sevgilerimin intikamını alalım.

 

Mira:- Basıyorum. Takip, isteğini, kabul et dedi ve bastı tuşa.

 

Hazel:- Ne yaptın Mira?

 

Mira:- Minho'nun isteğini kabul ettim.

 

Alya güldü:- Aaa yaptı cidden.

 

Lena:- Öğrenince görürsünüz ama.

 

Bahar geliyordu elinde sıcak çikolatalarla.

 

Anka:- Şişt. Susun! Geliyor.

 

Erkekler spor salonundalardı hâla. Minho ayaklandı birden.

 

Minho:- Etti, etti. Kabul etti. Aşkım benim yaaa.

 

Seungmin:- Bahar mı?

 

Minho:- Kabul etmiş. İşte. Dedi telefonu göstererek. Dur fotoğraflarına bakayım.

 

Han:- Sevinişe bak dedi gülerek.

 

Bang Chan :- Minho kendine gel. Görevimiz var unutma.

 

Minho:- Tamam, geldim kendime. Tatlılığına bak ya.

 

Diğerleri güldüler.

 

Bang Chan:- Yeni planı anlatıyorum dinleyin. Şimdi kızları okulu gezdirme bahanesi ile...

 

Bang Chan, planı anlatıyor, diğerleri de dinliyordu.

 

Kızlar, hâla kantinde oturuyorlardı. Erkekler oraya geldiler.

 

Lena:- Kızlar, geliyorlar.

 

Mira:- Sakin olun. Bir şey sorarlarsa yanıtımız belli.

 

Erkekler yanlarına geldiler.

 

Bang Chan:- Kızlar, burada oturmaktan sıkılmadınız mı?

 

Ceylin:- Neden sordunuz?

 

Seungmin:- Sizi bir yere götüreceğiz. Bence daha doğrusu bizce çok seveceksiniz.

 

Mira:- Çiçek serası mı yoksa?

 

Seungmin:- Daha güzel bir yer.

 

Bang Chan:- Bizimle gelir misiniz?

 

Anka:- Kızlar ne dersiniz?

 

Birbirine baktılar.

 

Ekin:- Tamam geliyoruz.

 

Kızlar tedirgin, erkekler ise kendilerinden emin bir şekilde dedikleri yere geldiler. Ama burası kızlar için oldukça tanıdık geliyordu.

 

Hazel:- Ama burası... Dedi ve sustu.

 

Felix:- Burada ne var biliyor musun?

 

Hazel:- Burası neresi diyecektim.

 

Lena:- İçeride ne var?

 

Han:- Çok seveceğinize emin olduğumuz bir şey.

 

Bang Chan kapıyı açtı iki eliyle.

 

Jeongin:- İçeri girin bakalım.

 

Kızlar, içeri girdiler. Karşılarında gördükleri şey karşısında şaşkına dönmüşlerdi. Aslında burayı tanıyorlardı ama şaşırdıkları şey erkeklerin onları buraya getirmesiydi. Okçuluk antrenmanın yapıldığı salon.

 

Şaşkındılar ve tedirgin. Açık vermemeleri gerekiyordu.

 

Bahar:- Aa bunlar ok, yay filan değil mi? Diye sordu kızların şaşkınlığını gidermek için.

 

Anka:- Okulda bundan mı vardı? Yeni görüyorum.

 

Bang Chan:- Evet. Hayret nasıl haberiniz olmadı?

 

Minho:- Atış yapmak ister misiniz? Seversiniz diye düşündük.

 

Ceylin:- İyi de biz nasıl yapılır bilmiyoruz ki.

 

Changbin:- Bilmediğinizden emin misin?

 

Ceylin:- Bilmediğimizi bildiğimizden eminim.

 

Changbin:- Hı?

 

Jeongin:- Hadi kızlar, atışta iyisiniz bizce. Deneyin. Hadi!

 

Kızlar, yay ve okların yanına gittiler.

 

Hyunjin:- Neden almıyorsunuz?

 

Alya:- Şey. Kızmasınlar sonra?

 

Hyunjin:- Yok kızmazlar. Devam edin.

 

Seungmin:- Bu kadar tedirgin olmayın.

 

Mira:- Yok ya ne tedirginliği dedi ve yayı eline aldı. Nasıl tutuluyor bu?

 

Bang Chan:- Bakalım ne yapacaklar?

 

Jeongin:- Mutlaka açık verecekler.

 

Bahar:- Kızlar, ben biliyorum bunu kullanmayı.

 

Felix:- Sonunda biri itiraf etti.

 

Minho:- Bahar, biliyor musun yani ok atmayı?

 

Bahar:- Tabii. Ben üç sezon Diriliş Ertuğrul izledim.

 

Bang Chan:- Yanlış alarm.

 

Jeongin:- Dediği şey ne?

 

Minho:- Sanırım bir Türk dizisinden bahsediyor. İzledim dediğine göre.

 

Alya, ters tuttu yayı.

 

Ekin:- Öyle değil. Tam tersi tutman gerekiyor. Yayı germen gerekecek.

 

Ceylin:- Şöyle mi? Diye sordu ve yayı gerdi. Birden elini çekti. Yaa hayır ya tırnağımı kırdı. Daha yeni törpülemiştim. Hayır!

 

Changbin:- Sekiz de bir. Ceylin 'i eleyin bence.

 

Bang Chan:- Ekin bilgili duruyor ama.

 

Jeongin:- Ekin hep bilgili ki. Bu bir şey kanıtlamaz.

 

Bang Chan:- O da doğru.

 

Mira:- Ekin bunda bir eksiklik yok mu?

 

Ekin:- Ok olmasın o?

 

Mira:- Doğruya dedi gülerek.

 

Seungmin:- Sekiz de iki.

 

Alya, okları getirip her birine dağıttı.

 

Lena:- Nasıl takılıyor bu?

 

Anka:- Şurada bir delik var, galiba oradan.

 

Lena, oku yerleştirmeye çalışıyordu.

 

Lena:- Olmuyo bu ya. Dur bi daha deneyeyim. Hah oldu kızlar. Yaptım, yaptım dedi sevinerek.

 

Han:- Üç yap. Dedi elini yüzüne kapatarak.

 

Bahar:- Ben yaptım da nişan alma filan nasıl oluyor? Göz, gez arpacık değil mi?

 

Hazel, yayı geriyordu ama ok yaydan düsüyordu.

 

Hazel:- Ben de yaptım ama ok durmuyor düşüyor.

 

Anka:- Bende de aynı.

 

Alya, nişan aldı, yayı gerdi ve serbest bıraktı.

 

Alya:- Kızlar ben yaptım galiba. Baksanıza kaçtan vurdum?

 

Bahar:- Eksi ondan.

 

Alya:- Öyle bir sayı mı var ben göremiyorum.

 

Bahar:- Ayağının dibine bakarsan görürsün dedi gülerek.

 

Kızlar gülüyorlardı.

 

Lena:- Benim hiç gücüm yok galiba yayı geremiyorum.

 

Ceylin oku atmaya çalıştı ama ayağında ki topuklu ayakkabı yüzünden dik duramıyordu.

 

Ceylin:- Bu ne ya, böyle spor mu olur?

 

Bahar:- Henüz topuklu ile yapılacak bir spor bulunamadı.

 

Ceylin:- Senin ayağında spor ayakkabı var sen neden yapamıyorsun?

 

Bahar:- Yaparım bi kere dedi ve eline geçirdiği oku yaya taktı. Güç bela yayı çekti. Sonra birden erkeklere döndü. Eli de titriyordu bir yandan.

 

Bahar:- Arkadaşlar nasıl oluyor mu?

 

Erkekler birden tedirginlik baktılar ve telaşla birbirlerinin arkasına sığındılar. Hatta koşuşarak en arkaya geçmeye çalışıyorlardı.

 

Minho:- Çok iyisin çok çok iyi. Çek şunu bizden dedi korkarak.

 

Bahar:- Zor tutuyorum yayı. Çocuklar sizde bir şey söyleyin ok fırlayacak şimdi.

 

Felix:- Tamam iyisin. Şunu bize değil, karşıya tut.

 

Bahar:- Karşı mı?

 

Erkekler:- Evet.

 

Bahar:- Minho, topuğuna sıkayım mı? Dedi ve ayaklarına doğru tuttu. Hepsi de Minho'nun arkasına saklandılar.

 

Minho:- Yapma, çek şunu.

 

Bahar:- Ben aptalım de çekeyim.

 

Minho:- Bahar çek şunu bir kaza çıkacak!

 

Bahar:- Aptalım de çekeceğim. Hadi. Bak ok fırlamak üzere.

 

Minho:- Hayatta öyle bir şey demem. Vur daha iyi.

 

Bahar:- Vur dedi duydunuz!

 

Changbin:- Minho söyle şunu.

 

Han:- Söyle şimdi, birimiz vurulacağız.

 

Minho:- Hepiniz arkamdasınız. Olan bana olacak.

 

Bahar:- Söylüyor musun bak tutamıyorum artık.

 

Seungmin:- Söylesene!

 

Minho:- Asla!

 

Bahar:- Ok geliyor, geliyor, geliyor kime geliyor!

 

Minho:- Aptalım ben aptalım! Tamam söyledim.

 

Bahar:- Tutamıyorum. Aha elimden kaçtı geliyooor!

 

Erkekler:- Aaaaaaa! Diye bağırıp salondan kaçtılar.

 

Kızlar, gülüyorlardı.

 

Alya:- Nasıl kaçtılar gördünüz mü?

 

Ekin:- Bu günden sonra bizden asla şüphelenmezler.

 

Bahar:- Bir taşla iki kuş. Minho 'ya aptal olduğunu itiraf ettirdim dedi gülerek.

 

Anka:- Çok iyiydiniz kızlar.

 

Çak beşlik yaptılar.

 

Bu gün de böyle geçmişti. Kızlar şüpheleri gidermeyi başarmışlardı. Artık biraz daha rahat olabilirlerdi. Bir tık daha rahat. Ama bazı sırlar vardır ki sır olmaktan çıkmaya mahkumdur. Bu sır da gün yüzüne çıkacak günü bekliyor olacaktı.

 

Değerli okuyucularım. Oylarınız ve yorumlarınız benim için çok kıymetli. Desteklerimiz için çok teşekkür ederim.

Sizce kitap nasıl gidiyor?

En sevdiğiniz karakterler kimler?

En sevdiğiniz ve yakıştırdığınız çift hangileri?

 

​​​​​​Hepinizi çok seviyorum. İnşallah okurken eğleniyorsunuzdur. Mutluluk ve sağlıcakla kalın 💗👋

Loading...
0%