40. Bölüm

39. Bölüm- Kayboluş

Mavi Melek
mavimelek

 

Kalp sevdiği olmayınca, sevmediği ona acıdan başka bir şey veremez. İşkence olur her hareket, her bakış. Çünkü anlamını, öznelliğini ve hatta güzelliğini yitirir her şey. Güzellik sevgidedir. Güzellik sevdiğindedir.

 

Harika geçen bir maçtan sonra kızlar eve gelmişlerdi. Ekin, kapıyı açtı anahtarı ile diğerleri de içeri girdi.

 

Seçil Öğretmen ayaklanmıştı. Burnunu çeke çeke kızlara baktı.

 

Seçil Öğretmen:- Kızlar, nasıl geçti gününüz bakalım?

 

Bahar, boynundaki madalyayı gösterdi sallayarak.

 

Bahar:- Çok güzel geçti hocam çok güzel!

 

Seçil Öğretmen:- Ay ay ay bu ne? Nereden çıktı?

 

Mira:- Bu gün Bahar'ın Taekwondo turnuvası vardı hocam şampiyon oldu.

 

Seçil Öğretmen:- Ne? Haberim yoktu. Neden bana haber vermediniz? Ben de gelirdim izlemeye.

 

Ekin:- Merak etmeyin bizim de haberimizde yoktu. Hanımefendi sürpriz yaptı.

 

Bahar:- Çok takılmayın detaylara, kazandık mı kazandık.

 

Seçil Öğretmen madalyaya baktı ve dokundu.

 

Seçil Öğretmen:- Bahaaar, çok güzel! İnşallah okçuluk turnuvasını da kazanacağız. Çifte madalya.

 

Lena:- Ay inşallah Allah'ım. Dedi ellerini yüzüne sürerek.

 

Ceylin:- Siz ayaklanmışsınız hocam?

 

Seçil Öğretmen:- Geçti şükür. Minik bir soğuk algınlığı işte.

 

Akşam olmuştu. Yemekler yenmiş derslere geçilmişti. Ekin matematik anlatıyor kızlar ise onu dinliyorlardı ama Bahar pek bir rahat görünmüyordu. Bacağının üzerime oturamıyor, sürekli ovuşturuyordu.

 

Hazel ona baktı.

 

Hazel:- Bahar, pek rahat değilsin galiba.

 

Bahar:- Oturamadım yerde ondan.

 

Anka:- Oturamadığın için değil sanki.

 

Ekin:- Sen şu bacağını bi açsana bakayım!

 

Bahar:- Bir şey yok uyuştu sadece.

 

Ekin, zorla tuttu Bahar'ın bacağını ve sıyırdı.

 

Kızlar:- Hihhhhh!

 

Ceylin:- Bahar, bacağın şişmiş!

 

Mira:- Bi de bir şeyim yok diyo.

 

Bahar:- Yalan söylemeyeceğim artık acayip ağrıyor ya! Dedi Ekin'e acı dolu bakışlarla.

 

Ekin:- Kalk çabuk, Seçil Öğretmen'e söyleyelim. Hemen hastaneye gidiyoruz.

 

Kızlar, Seçil Öğretmen 'e söylediler Bahar'ın durumunu.

 

Seçil Öğretmen:- Ne zamandan beri böyle?

 

Bahar:- Öğlen yoktu da akşam üzeri başladı.

 

Ekin:- Bacağına tekme yedi hocam, hem de sakat olan bacağına dedi kızarak. O kadar uyarmama rağmen hem de. Dedi Bahar'a kızarak.

 

Seçil Öğretmen:- Anladım canım. Sorun büyümeden bir doktor görse iyi olacak. Kızlar sizden iki kişi gelsin bizimle hastaneye.

 

Anka:- Ben gelirim.

 

Ekin:- Ben de gelirim.

 

Bahar:- Aslında Ekin yerime başkası da olabilir.

 

Ekin:- Nedenmiş hanımefendi?

 

Bahar:- Sürekli dövüşmemi başıma kakıç yaptığın için.

 

Ekin:- Sen dur daha.

 

Alel acele hastaneye geldiler. Bahar'ın bacağı gerçekten kötü durumdaydı. Acile gelmişlerdi.

 

Kızlar ise evde onları bekliyorlardı.

 

Hazel:- İnşallah kötü bir şey olmaz. Bacağı da nasıl şişmişti.

 

Mira:- Ay inşallah.

 

Lena:- Ameliyat filan derler mi acaba?

 

Ceylin:- Demesinler yaa! Ah Bahar. Ekim haklıymış.

 

Mira:- Ve Ekin bunu her seferinde Bahar'a vurguluyor. Bahar, bacağından değilde Ekin'in çenesinden kalp krizi geçirerek hastaneye düşecekti zaten. Dedi gülerek.

 

Lena'da güldü:- Ay evet hallerini hayal edebiliyorum. Bahar ya Ekin'i hastanelik yapar, ya da intihar eder.

 

O anda telefonu çaldı Lena'nın. Eline alıp baktı.

 

Lena:- Han arıyor dedi ve açtı.

 

Han:- Lena, tatlım iyi akşamlar.

 

Lena:- İyi akşamlar.

 

Han:- Umarım rahatsız etmedim. Sesini duymak istedim de. Özledim seni.

 

Lena:- Ben de.

 

Bang Chan:- Han, sorsana Anka müsait miymiş? Ben de onu arayacağım. Hocaları filan yanlarında değildir umarım.

 

Han:- Bang Chan, Anka'yı soruyor. Müsaitse arayacakmış. Yanında mı?

 

Lena:- Onlar şeye gittiler. Hastaneye.

 

Han:- Anka hastaneye gitmiş.

 

Bang Chan:- Ne? Anka'ya bir şey mi oldu yoksa?

 

Lena:- Anka'nın bir şeyi yok. Seçil Öğretmen, Anka ve Ekin Bahar'ı hastaneye götürdüler.

 

Bang Chan, biraz uzakta ki Minho 'ya baktı.

 

Minho:- Ne oldu?

 

Bang Chan:- Bahar'ı hastaneye götürmüşler.

 

Minho ayaklandı hemen. Diğerleri de. Hemen Han ve Chan'ın yanına geldiler. Han telefonu hoparlöre aldı.

 

Minho:- Bahar'a ne oldu?

 

Lena:- Sakat olan bacağı şişti. Çok ağrı yaptı. Duramayınca acile gittiler Anka ve Ekin ile.

 

Minho:- Soo Yeon'un tekmesi yüzünden. Bizde gidelim. Hangi hastane?

 

Lena, hastanenin ismini söyledi. Minho montunu giyindi hemen.

 

Bang Chan:- Ben de geliyorum.

 

Jeongin:- Ve bende.

 

Hyunjin:- Bize gerek var mı?

 

Minho:- Siz kalın. Biz üçümüz ancak izin alırız.

 

Bang Chan:- Ben gidip bir arkadaşımız hastanede ziyarete gideceğiz diye izin alayım. Siz beni aşağıda bekleyin.

 

Erkekler apar topar hastaneye geldiler. Acil kapısından içeri girdiler. Kızlar ise Bahar'ı sedyeye oturmuşlar, doktorun gelmesini bekliyorlardı.

 

Ekin:- Sana dedim değil mi? Bak işte korktuğum başıma geldi. Ben biliyorum böyle olacağını. Ben biliyorum! Ah akılsız kafam çek al şunu o minderin üstünden.

 

Bahar:- Yeter Ekin, Allah aşkına. Fenalık geçireceğim.

 

Anka:- Ay ne çok konuştun!

 

Ekin:- Ona az bile anlamaz. Kulağıma filan bağırmam lazım. İyi mi oldu şimdi böyle acı çekmek?

 

Bahar:- Sayende acımı filan unuttum. Bacağım geçti, başım ağrıyor artık.

 

Ekin:- Haklıyım canım, ben haklıyım!

 

Bahar:- Neşter filan yok mu şuralarda kendime harakiri yapsam da kurtulsam. Ateş bastı resmen.

 

Anka:- Deneme bile Ekin seni kurtarır, sonra başının etini yemeye devam eder. Yanında da benimkini dedi göz devirerek.

 

Bahar elinde bacağının çekilmis röntgen filmine bakıyordu.

 

Bahar:- Ekin, şuna baksana kötü bir şey görünüyor mu?

 

Ekin:- Bilmem anlamam ki.

 

Erkekler içeri girdiler apar topar. Minho hemen başına gitti Bahar'ın.

 

Minho:- Bahar, iyi misin?

 

Bahar:- Minho, sizin ne işiniz bar burada?

 

Minho:- Han Lena'yı aramıştı da oradan öğrendik. Ne oldu sana? Canın çok acıyor mu?

 

Bahar:- İyiyim merak etme. Biraz bacağım ağrıdı ama geçti. Ekin sağolsun.

 

Jeongin:- Ekin ne yaptı?

 

Bahar:- Ağrının yerini değiştirdi.



Jeongin:- Ne?

 

Ekin:- Kendince espri yapıyor işte.

 

Bang Chan:- Tekme yüzünden mi oldu bu?

 

Bahar, Minho 'ya baktı. Kendini suçlu hissetsin istemiyordu.

 

Bahar:- Yok, bacağım zaten sakattı.

 

Ekin:- Yalana bak. Ben inat ettim dövüştüm demiyor da.


Anka:- Ama doktor bakımca iyi olacak değil mi? Dedi Ekin'i uyarırcasına. Bahar'ı anlamıştı.

 

Jeongin:- Bahar güçlü kızdır kesinlikle iyi olacak.

 

Bahar:- Ekin'i götürürseniz daha iyi olacağım.

 

Jeongin:- Seve seve dedi gülerek.

 

Bang Chan:- Canım sen nasılsın? Dedi Anka'ya yaklaşarak ama o anda arkasından Seçil Öğretmen geldi içeri.

 

Anka:- Cccchan! şimdi değil diye mırıldandı.

 

Diğerleri kas göz işareti yapıyorlardı.

 

Ekin:- Hocam!

 

Bang Chan anlamıştı. Anka'ya doğru giderken yönünü çevirdi.

 

Bang Chan:- Canım, canım arkadaşım Bahar, nasılsın? Dedi omuzuna dokunarak.

 

Bahar:- İyiiiiii dedi ve yutkundu.

 

Seçil Öğretmen:- Çocuklar sizin ne isiniz var burada?

 

Minho:- Şeyy. Chan, ateşlendi de. Biz de onu getirmiştik. Gelince kız arkadaşları gördük. Bi uğrayalım dedik.

 

Anka:- Demişler. Uğradılar ve gidiyorlardı.

 

Seçil Öğretmen:- Şimdi nasılsın Chan?

 

Bang Chan:- Daha iyiyim efendim. Basit bir soğuk algınlığıymış. Dedi yalandan ve gergin bir sırıtma ile.

 

Seçil Öğretmen:- Sevimdim. Geçmis olsun.

 

Bang Chan:- Teşekkür ederim.

 

Anka:- E hadi gidin bakalım.

 

Bang Chan:- E biz gidelim. Değil mi çocuklar.

 

Birden içeri yakışıklı bir stajyer doktor girdi. Erkeklerin üçü de ona bakakaldılar. Kıskançlık ile.

 

:- Geçmiş olsun. Hastamız nerede?

 

Seçil Öğretmen:- Burada dedi Bahar'ı göstererek.


:- Afacanlık yaparken filan mı incittim bacağını bakayım?

 

Bahar:- Çocuk bölümüne mi geldim yanlışlıkla?

 

Stajyer doktor güldü.

 

Jeongin:- Bu ne böyle? Böyle yakışıklı doktor mu olur?

 

Bang Chan:- Hiç. Bunları niye tıp fakültesine alıyorlar ya?

 

Anka:- Bang Chan, doğru dur. Diye fısıldadı.

 

:- Şikayetin bacağındaymış. Bakabilir miyim?

 

Minho, Bahar'ın başına geçti hemen.

 

:- Bakamazsın!

 

Seçil Hoca:- Neden?

 

Minho:- Şeyy. Stajyerler teşhis koyabiliyor mu?

 

:- Hocam birazdan burada olacak merak etmeyin.

 

Minho:- Umarım çabuk olur yoksa kendini muayene etmek zorunda kalacaksın.

 

Bahar:- Ne mırıldanıyorsun sen?

 

Minho:- Yok bir şey.

 

Seçil Öğretmen, usulca sıyırdı Bahar'ın bacağını. Doktor genç hafif hafif dokunmaya başladı.

 

Bahar, acısından Minho'nun kolunu tuttu yanlışlıkla. Doktor onun bacağını sıktıkça o da Minho' nun kolunu sıkıyordu.

 

Bahar:- Aıhhh!

 

Minho:- Nefes al ver.

 

Bahar bir kaç nefes aldı ve verdi.

 

:- Doğum yapmıyorsun dedi Minho ve Bahar'a bakarak.

 

Minho:- O da olacak!

 

Bahar ve Minho birbirine baktılar ve hemen çekildiler. Seçil Öğretmen ise ikisine birden baktı.

 

Seçil Öğretmen:- Ne güzel çocukta düşünüyorsun. Bahar'ın gönlü var mı peki?

 

Bahar:- Aman hocam!

 

Minho:- Şaka yaptım hocam. Yanlış anlamayın.

 

Seçil Öğretmen:- Şaka severim dedi ciddi bir duruş ile.

 

:- Yeni evli bebek bekleyen çift gibi duruyorsunuz. Tipiniz de müsait. Espri yaptım kızmayın dedi gülerek.

 

Bahar:- Siz doktorlar okuyunca bilgi katsayınıza oranla espri düzeyiniz düşüyor galiba.

 

Minho:- Espri yaptı, kızmayın. Ohh!

 

Genç Minho ve Bahar'a baktı. Bahar'da ters ters ona.

 

Seçil Öğretmen:- Şiştt, doğru durun!

 

Genç Bahar'ı muayene etti ve önündeki dosyayı alıp bir şeyler yazdı. Sonra döndü. Döner dönmez de Anka'yı fark etti. Bu bakışları da Bang Chan fark etmişti.

 

Seçil Öğretmen:- Durumu nedir?

 

:- Ben bulguları not aldım. Profesör doktorumuz gelince o size bilgi verir. Dedi ve tekrar baktı Anka'ya.

 

Bang Chan:- Şimdi gözlerini oyacağım şunun.

 

Jeongin:- Sakın Chan, Seçil Hoca 'nın gözündeki imajımızı zedeleme.

 

:- Başka muayene olmak isteyen varsa ilgilenebilirim.

 

Bang Chan:- Var. Ama dışarıda.

 

Anka, Bang Chan'a kaş göz işareti yapıyordu.

 

Ekin:- Eee şeyy. Arkadaşlar, galiba Bang Chan'ın ateşi çıkmaya başladı isterseniz yurda götürün.

 

Jeongin:- Bence de gitsek mi acaba?

 

Bang Chan:- Hayır.

 

Stajyer gencin bahsettiği profesör geldi yanlarına. Genç ise Anka'ya baka baka çıktı odadan.

 

:- Geçmiş olsun canım. Kusura bakmayın biraz geç kaldım.

 

Bahar:- Az daha gelmeseydiniz tıp dünyası bir doktoru kaybedecekti.

 

Seçil Öğretmen:- Şu haline bakmadan bir de espri yapıyor. Neyse. Doktor hanım durumumuz nedir?

 

:- Darbeye bağlı bir travma görünüyor. Daha önce, bacağında çapraz bağ zedelenmesi varmış. Ağrının olması bu yüzden. Bacağını sakınman gerekiyordur değil mi? Nasıl oldu bu?

 

Bahar:- Taekwondo turnuvasında bacağıma darbe aldım. Bu gün.

 

:- Anladım. Sporcusun ve duramadın.

 

Ekin:- Durduramadık hocam.

 

Seçil Öğretmen:- Peki ne yapmamız gerekiyor?

 

:- Önce görmüş olduğu tedavi yönteminişe yaramış görünüyor buna devam. Yalnız, Taekwondo yapmak yok.

 

Bahar:- Ne yani, Taekwondo hayatım bitti mi?

 

Minho, Bahar'a baktı üzülerek. Büyük bir şampiyonluğun ardından böyle bir haber almak gerçekten üzücüydü.

 

Minho:- Artık yapamayacak mı?

 

:- En azından bir süre. Bacağını dinlendirmen lazım. İyileşmeden riskli sporlar yaparsan daha kötüye gidebilir. Şu an ki ağrıların darbe aldığın için ama bir sorun daha yaşarsan, iyilesme süreni daha da uzatırsın. Şimdi ağrılar için bir krem yazacağım. Bu ağrılarını hafifletecektir. Ayrıca tedaviye de devam.

 

Bahar:- Tamam hocam dedi kısık sesle.

 

:- Siz neyi oluyorsunuz?

 

Seçil Öğretmen:- Antrenör şey aman öğretmeniyim.

 

Kızlar, birden Seçil Öğretmen'e baktılar. Gözleri açıldı ama Seçil Öğretmen hemen çevirdi kelimeleri.

 

Seçil Öğretmen:- Öğrenci değişim programı ile geldik Kore'ye.

 

Jeongin:- Antrenör derken?

 

Ekin:- Korece kelimeleri karıştırdı sanırım bi anda. Öğretmen diyeceğine antrenör çıktı ağzından.

 

Seçil Öğretmen:- Teşekkür ederiz soze. O zaman ben gerekli ilaçları alayım. Hadi bakalım kızlar gitme vakti.

 

Kızlar, usulca indirdiler Bahar'ı sedyeden. Yürütmeye başladılar. Minho ise. Bahar'dan daha kötü durumdaydı. Kendisini suçlu hissediyordu.

 

Hep birlikte bahçeye çıktılar.

 

Seçil Öğretmen:- Çocuklar size de teşekkür ederiz. Onca saat bizimle beklediniz.

 

Jeongin:- Ne demek hocam. Umarım çabuk iyileşirsin Bahar.

 

Bang Chan:- Geçmiş olsun.

 

Bahar:- Teşekkür ederim dedi gülümseyerek.

 

Minho, Bahar'a baktı çekinerek. Bahar o çekik gözlerin bakışlarından Minho'nun kendini suçladığını görebiliyordu.

 

Seçil Öğretmen:- Hadi kızlar arabaya. İyi geceler çocuklar.

 

:- Size de efendim.

 

Bahar, giderken arkasına dönüp baktı. Gülümsedi Minho 'ya. Sorun yon demek istiyordu. Üzülmesini istemiyordu.

 

Minho:- Benim yüzümden bir daha Taekwondo yapamayacak. Üstelik çok severken.

 

Bang Chan:- Öyle düşünme Bahar'ın turnuvaya katılmasını sen istemedin ki. Haberin bile yoktu.

 

Minho:- Ama benim için o turnuvadaydı. Ben eşsiz kalmayayım diye. Yani ben sebep oldum.

 

Jeongin:- Minho, Bahar Türkiye 'de iken de yasakmış Taekwondo yapması. Sen sebep olmadın ki. Hem bir de şöyle düşün. Bahar bacağı pahasına sana eş olarak girdiyse bu turnuvaya belki de.....

 

Jeongin:- Belki de sana karşı bir şeyler hissediyor.

 

Minho:- Bahar mı? Onun merhameti ona her şeyi yaptırır. Ceylin için Changbin ile sevgili rolü bile yaptı bu kız, bana olan sevgisinden değildir o. Hoş o merhameti çoğu şeyi anlamamı güçleştiriyorya.

 

Ertesi gün olmuştu. Yeni bir okul günü. Her şey farklı ilerlemeye başlayacaktı bu gün Yeni yeni olaycıklar baş gösterecekti yine.

 

Kızlar bahçeye giriş yaptılar. Lena'nın gözünden uyku akıyordu.

 

Ekin:- Lena, aç şu gözlerini artık.

 

Lena:- Bu gece uykumu alamadım.

 

Mira:- Ne zaman aldın ki dedi gülerek.

 

Hazel:- Bacağın nasıl oldu Bahar?

 

Bahar:- Bu gün daha iyiyim. İlaçlar iyi geldi.

 

Ekin:- Unutma artık Taekwondo yok.

 

Anka dürttü Ekin'i gizliden.

 

Bahar:- Biliyorum yok dedi üzülerek.

 

Ekin:- Afedersin, öyle demek istemedim. Kendini yorma diye.

 

Anka:- Minho nasıl üzüldü gördünüz mü?

 

Hazel:- Suçlanmıştır.

 

Bahar:- Zaten bitmiş bir şeyi yeniden ayaklandırmaya çalışan bendim. Onun suçu yok ki. Amaan ne üzüleceğiz ya, okçuluk var.

 

Ceylin:- Seçil Hoca ağzından nasıl kaçırmış öyle antrenörüm diye.

 

Ekin:- Ay sorma. Jeongin sordu bi de niye öyle dedi diye. Dedim kafası karıştı.

 

Ceylin:- İyi çevirmişsin. Hihh bi duyulursa ortalık karışır.

 

Alya:- O değilde, bizim milli takımda olduğumuzu öğrendiklerinde ne tepki verecekler acaba? Yani, onlardan sakladık filan dedi Türkçe.

 

Ekin:- Zamanı değil. Aman kızlar. Kimseye söyleyemeyiz. Onlara bile. Ucunda Seçil Hoca 'ya mahçup olmakta var.

 

Alya:- O da doğru.

 

Lena hâla uyukluyordu.

 

Mira:- Lena uyan artık! Şuraya bırakıp gideceğim artık seni dedi sarsarak.

 

Lena:- Beş dakika daha!

 

Erkekler girdiler bahçeye o an.

 

Mira:- Aaa bak Han geldi!

 

Lena dirildi hemen. Uyku filan kalmamıştı.

 

Lena:- Hani, nerede?

 

Kızlar gülüyorlardı.

 

Hazel:- Uyandı.

 

Erkekler yanlarına geldiler.

 

Han:- Günaydın arkadaşlar! Günaydın canım. Dedi Lena'ya bakarak.

 

Kızlar:- Günaydın!

 

Bang Chan:- Bu gün de doğdu güneşim dedi Anka'ya bakarak.

 

Anka:- Chan, iyi ki varsın. Sayen de güne harika başlıyorum.

 

Changbin:- Benim de prensesin uyandığına göre güne başlayabiliriz.

 

Ceylin:- Ay siz ne romantiksiniz bu sabah böyle.

 

Changbin:- Sadece seni gördüğüm sabahlar böyle oluyorum.

 

Ceylin:- Bak sen dedi gülümseyerek.

 

Hyunjin:- Çıtayı yükseltiyorum ve diyorum ki Alya, bahar gelmiş. Sen uyanınca mevsimler değişiyor sevgilim.

 

Kızlar:- Vaaayyy!

 

Seungmin:- Bu iyiydi.

 

Alya:- Hyunjin ya! Dedi ve omuzuna vurdu.

 

Hyunjin:- Dayak atmasaydın iyiydi.

 

Minho Bahar'a baktı.

 

Minho:- Biraz konuşabilir miyiz?

 

Bahar:- Tabii.

 

Diğerlerinin yanından uzaklaştılar ve bahçedeki bir banka oturdular.

 

Hyunjin:- Sabaha kadar uyuyamadı. Çok üzüldü Bahar'ın durumuna.

 

Ekin:- Dün akşamki halinden belliydi.

 

Bahar:- Bir sorun mu var?

 

Minho:- Bacağının durumunun benim yüzümden olduğunu biliyorum. Senden özür dilesemde fayda etmeyecek. Ben çok kötüyüm Bahar, o turnuvaya benim yüzümden girdin ve benim yüzümden bir daha Taekwondo yapamayacaksın dedi nefes almadan.

 

Bahar:- Kendini suçlayacak bir durum yok. Türkiye'de iken oldu zaten bu sakatlık ilk değil ki.

 

Minho:- Bacağın düzelecekti, ama o...

 

Bahar:- Sana takım arkadaşı olurken, içimde yeniden Taekwondo yapacağıma dair ümitler de yeşerdi. Belki dedim. Belki bu sefer istediğim yerlere gelebilirim. Ama görmezden geldiğim gerçekler vardı. Hata sende değil Minho. Hata benim sakatlığımı önemsememem. Ama şu da var. Senin sayende o kadar mutlu oldum ki. Taekwondo yapmak, şampiyon olmak harika bir duyguydu. Sen olmasaydın hiç cesaret edemezdim. Tesadüfe inanmam. Seninle karşılaşmamızda asla tesadüf değil. Galiba senin dediğin gibi. Sen benim kaderimsin dedi gülümseyerek.

 

Minho:- Ama Bahar, bir daha Taekwondo yapamayacaksın!

 

Bahar:- Bacağım elbette iyileşecek değil mi. Biraz beklemem lazım o kadar. Hem belki Taekwondo'yu hayatımdan çıkarmış olabilirim ama bir adet gıcıkların efendisi kazanmış olabilirim.

 

Minho, Bahar'a baktı gülümseyerek.

 

Bahar:- Bos yere üzme kendini. Sen bana lazımsın.

 

Minho:- Neye lâzımım mesela?

 

Bahar:- Bilmem, iyi geliyorsun işte.

 

Minho gülümsedi:- Bu cümle tarihe geçsin.

 

Bahar:- Dersi kaçırırsak, Ekin beni tarihe geçirir hadi gidelim.

 

Minho güldü:- Tamam ama yavaş yürü.

 

Ders arası olmuştu. Kızlar sınıfta oturuyorlardı.

 

Mira:- Ekin, sen teneffüste sınıfta mı kalırdın? Genelde kütüphanede olurdun.

 

Ekin:- Uzun süre kütüphaneye gitmeme kararı aldım biliyorsun.

 

Mira:- Doğru ya unutmuşum.

 

Ekin:- Siz neden erkek arkadaşlarınızla değilsiniz?

 

Anka:- Hep onlarla olacak değiliz. Burada iki ilişkisi olmayan arkadaşımız var çünkü.

 

Ceylin:- Zaten onlar basket oynamaya gittiler. Changbin o boy ile nasıl yapacaksa artık.

 

Hep beraber güldüler.

 

Alya:- Diğerleri de pek uzun sayılmazlar. Hyunjin dışında.

 

Ceylin:- Yine de ben Changbin 'i minnak haliyle seviyorum.

 

Lena:- Peki siz ikiniz vuslat ne zaman? Dedi Bahar ve Ekin'e.

 

Bahar:- Platonik takılmaya devam.

 

Ekin:-Jeongin'i çok seviyorum,l ama ben de Bahar gibiyim galiba. Onunla bir yola çıkabilir miyim bilmiyorum. Bana teklifte bulunmaması benim için bir sorun taşımıyor çünkü onu reddedip onun kalbini kırmak istemiyorum.

 

O an sınıftaki öğrenci kızlar konuşa konuşa sınıfa girdiler.

 

:- O çocuktan böyle bir şey bekliyordum zaten.

 

:- Çok fazla sessizdi. Bir de herkes üstüne çok gitti.

 

Kızlar, birbirine baktılar.

 

Ekin:- Kimin hakkında konuşuyorlar?

 

Hazel:- Bilmem.

 

Ceylin:- Kızlar, haberler var galiba.

 

:- Ay evet. Çok üzücü. Şu okuldaki sessiz çocuk vardı ya. Kai.

 

Ekin:- Ne olmuş ona? Diye sordu endişeyle.

 

:- İntihara kalkışmış.

 

Kızlar ve Ekin:- Nee?

 

Ekin:- Nasıl? Neden?

 

:- Nedenini bilmiyoruz ama ilaç içmiş. Ailesi farketmiş ve hastaneye yetiştirmişler.

 

Ekin ayaklandı:- Benim yüzümden.

 

Alya:- Dur bi dakika ne malum senin yüzünden olduğu?

 

Ekin:- Teklifini kabul etmedim diye. Nasıl ulaşacağım ben bu çocuğa?

 

Mira:- Buluruz bir yolunu sen bi sakin ol.

 

Ekin telaşla koridora çıktı. Peşinden de bizim kızlar.

 

Ceylin:- Ekin bekle! Böyle koşuşturarak nereye gidiyorsun?

 

Ekin:- Telefon, adres bir şey bulmam lazım.

 

Bulmuştu da. Ekin, Okul idaresinden Kai'nin telefon numarasını buldu. Sonra da aradı ve hangi hastanede olduğunu öğrendi Kai'nin.

 

Sınıfa geldiler. Erkekler onlardan önce gelmiş oturuyorlardı. Kızlar girdiler içeri.

 

Lena:- Ne yapmayı düşünüyorsun?

 

Ekin:- Okuldan sonra Kai'nin yanına gideceğim. Onu görmem lazım aksi halde içim rahat etmeyecek.

 

Jeongin Ekin'e baktı. Garip görünüyordu. Yerimden kalktı ve yanlarına geldi.

 

Hazel:- Jeongin buraya bakıyor ve buraya doğru geliyor. Geldi.

 

Jeongin:- Ekin, bir sorun mu var? Telaşlı gibisin.

 

Ekin:- Yoo. Yok değilim.

 

Jeongin:- Ben, şey diyecektim. Yeni bir kitap fuarı açılmış. Bir kaç kitap almak istiyorum da bana yardımcı olur musun? Okuldan sonra beraber gidelim mi? Müsaitsen yani.

 

Ekin:- Şeyy. Jeongin ben okuldan sonra gelemem. Çok önemli bir işim var.

 

Jeongin:- Öyle mi? Ben de bu gün okulun voleybol takımına seçildim. Onu da kutlarız fuardan sonra diyecektim.

 

Ekin:- Hangi takıma dedin? Şu bi kız vardı gıcık bir şey onun olduğu takıma mı? Dedi birden ayaklanarak. Ağzından kaçmıştı.

 

Jeongin:- Evet o da sen neden bu kadar tepki verdin anlamadım.

 

Ekin:- Yoo tepki değil. Sevindim senin adına tebrik ederim.

 

Jeongin:- Teşekkür ederim. Neyse fikrin değişirse haber verirsin. Dedi ve yerine geçti.

 

Ekin:- O kız da o takımda aıhhhh! Dedi ve sıraya yumruk vurdu. Kızlar sıçradılar korkuyla.

 

Lena:- Ekin, iyi misin?

 

Ekim:- İyiyim! Dedi çıkışarak.

 

Lena:- Belli oluyor.

 

Ders matematikti. Kızlar tahtaya odaklanmıştı ama Ekin tam aksine kafası hem Jeongin hem de Kai'deydi. Defterindeki soruyu çözmek yerine karalıyordu. Aklını bir türlü toplayamıyordu.

 

Jeongin ise ona bakıyordu. Ondaki rahatsız tavırların farkındaydı.

 

Seungmin:- Ekin'in nesi var sence?

 

Jeongin:- Haberi almış olmalı.

 

Seungmin:- Oldukça endişeli.

 

Jeongin:- Ve okuldan sonra ona gidecek.

 

Seungmin:- Nereden biliyorsun?

 

Jeongin:- Ekin'i tanıyorsam, kesin gider.

 

Ders bitimiydi ve herkes ders kitap ve defterini çantasına koyuyordu. Kızlar ve erkeklerde. O anda beklenmedik hatta istenmedik bir şey oldu. Ekin'in bahsettiği o gıcık kız sınıfa geldi. Gözleri Jeongin 'i aradı, buldu ve sonra yanıma geldi.

 

:- Merhaba Jeongin!

 

Jeongin:- Aa merhaba Bo Gum.

 

:- Voleybol takımına seçilmişsin. Çok sevindim. Sen iyi bir oyuncusun.

 

Jeongin:- Teşekkür ederim. Dedi gülümseyerek.

 

Ceylin:- Ekin, senin ki geldi.

 

Ekin:- Benim ki mi? Dedi ve Jeongin 'in olduğu tarafa baktı. Kıskançlık yükleniyordu.

 

Hazel:- Şu voleybol oynarkenki, kendini beğenmiş kız değil mi o?

 

Ekim:- Hıı o. Dedi yüzünü asmış.

 

Bo Gum:- Eee bu günden itibaren çalışmalara katılırsın artık.

 

Jeongin:- Tabiiki.

 

Bo Gum:- O zaman bundan sonra takım arkadaşıyız. Hadi gel bunj kutlayalım. Dedi ve Jeongin 'in kolundan tutup çekiştirdi.

 

Lena:- Ne sinir kız ya!

 

Jeongin ayağa kalktı ama gitmek için değil.

 

Jeongin:- Teşekkür ederim ama kütüphane de işim var.

 

Jeongin 'in niyeti kibarca uzaklaştırmaktı kendinden ama Bo Gum fazlasıyla ısrarcıydı.

 

Bo Gum:- Öyle mi? Ben de kütüphaneye gidecektim. Hadi beraber gidelim.

 

Jeongin arkadaşlarına baktı. Kafalarını sağa sola salladılar.

 

Jeongin:- Gidelim bari.

 

Jeongin ve Bo Gum kütüphaneye gidiyorlardı. Ekin hemen ayaklandı.

 

Hazel:- Nereye?

 

Ekin:- Kütüphaneye.

 

Mira:- Hani gitmemeye karar vermiştin?

 

Ekin:- Vaz geçtim. Dedi ve hızla çıktı sınıftan.

 

Mira:- Jeongin 'in yanına gidiyor diyenler el kaldırsın.

 

Hepsi birden el kaldırdılar.

 

Ekin, koştur koştur geldi kütüphaneye. Jeongin ve Bo Gum kitaplıktaki kitaplara bakıyorlardı. Fakat Bo Gum 'un kitaplara pek ilgisi yoktu. Onun ilgisini Jeongin çekiyordu.

 

Ekin hemen bir masaya oturdu ve önünde bulduğu bilim dergisini yüzüne kapattı. Onları izlemeye başladı.

 

Ekin:- Ne konuşuyor bunlar?

 

Bo Gum:- Voleybolda berabere kaldığımız o günü hatırlıyorum da. Sen hatırlıyor musun Jeongin?

 

Jeongin:- İllaki hatırlamam mı gerekiyor? Sonrasında olanlardan dolayı evet hatırlıyorum.

 

Ekin'in o günden dolayı kendisine trip atmasını hatırlıyordu.

 

 

Bo Gum:- Hatırlıyor musun? Burada başıma bir kitap düşecekti ve sen beni kurtarmıştın.

 

Jeongin:- Hatırlıyorum. Ama sadece bir kitaptı yani abartacak bir şey yok. Sonuçta bir tanktan filan kurtarmadım. Ya da gök taşından.

 

Ekim:- Hatırlarsın tabii. Hoşuna gitti tabii.

 

Bo Gum güldü Jeongin 'e bakarak. Jeongin gülmüyordu.

 

Ekin, daha yakından duyabilmek için kitaplığın arkasına doğru gitti gizlene gizlene.

 

Bo Gum:- Benim için önemli bir gündü. Bu seninle ikinci kez kütüphaneye gelişimiz. Ve belki bu gün farklı olabilir.

 

Ekin:- Ne planlıyor bu kız ya?

 

Jeongin:- Evet kitap okuyup biraz daha kültürlenebiliriz mesela dedi ve kitaplığa yöneldi.

 

Bo Gum:- Hayır. Dedi ve Jeongin 'in yanağından tutup kendisine çevirdi ve dudağından öptü.

 

Ekin şok geçiriyordu resmen. Elindeki dergi yere düşüverdi. Jeongin ise hızla geri çekildi.

 

İkinci bir istemeden öpülme vakası gerçekleşmişti. Ekin, bunun bir oyun olduğunu defalarca söylemişti Bahar'a. Peki Ekin, şimdi bunun istenmeden gelen bir öpücük olduğunu kendine anlatabilecek miydi?

 

Jeongin:- Ne yaptığını sanıyorsun sen? Dedi ve birden karşısında hiç beklemediği birini gördü. Bahar'ı ve Mira'yıda. Ekin'in peşinden gelmişlerdi.

 

Bahar:- Neden sürekli bu anlara ben denk geliyorum.

 

Mira:- Aıyy çok kötü bir hismiş!

 

Bahar:- İstersen bunu Ekin'e sor.

 

Jeongin:- Bahar, Mira, ben ben yapmadım. İstemedim.

 

Ekin, o kadar kötü olmuştu ki koşarak çıktı kütüphaneden.

 

Mira:- Bence bunu Ekin'e anlat dedi arkasından bakarak.

 

Jeongin:- Ekin! Burada mıydı?

 

Mira:- Maalesef. Koş peşinden.

 

Jeongin, Ekin'in peşinden koştu. Bahar ise ters ters baktı kıza ve o da çıktı kütüphaneden.

 

Jeongin peşinden defalarca seslendi Ekin'in ama Ekin durmadı. Jeongin ona yetişti ve tuttu kolunu.

 

Jeongin:- Ekin, neden durmuyorsun?

 

Ekin:- Sen neden benim peşimden geliyorsun?

 

Jeongin:- Ekin bak ben istemedim. O yaptı. Yemin ederim o yaptı.

 

Ekin:- Bu beni ilgilendirmez ne istiyorsan yapabilirsin. Dedi ve kolunu çekti ve gidiyordu ki Jeongin önüne geçti.

 

Jeongin:- Hayır yapamam. Kalbim ona ait değilken ben onu öpmem imkânsız anlasana.

 

Ekin:- Seni dinlemek istemiyorum. Gitsene kız arkadaşının yanına! Bana ne anlatıyorsun sen.

 

Jeongin:- Bana inan lütfen. Bak ben de tıpkı Minho gibi tuzağa düştüm.

 

Ekin:- Düşmeseydin, düşmeseydin ne işin var o kız ile kütüphanede? Bana hiç bir şey anlatma tamam mı. Umurumda bile değilsin. Dedi ve yanından geçip gitti Ekin'in.

 

Bahar ve Mira yanına geldi Jeongin 'in. Elini beline koydu Bahar.

 

Jeongin:- Yemin ederim ben öpmedim.

 

Mira:- Bence bunu Ekin'de biliyordur.

 

Jeongin:- O ne demek?

 

Bahar:- İnşallah düşündüğüm şeyler olmaz demek.

 

Jeongin :- Aptal kafam neden kütüphaneye geldim ki.

 

Okul çıkışıydı. Ekin hazırlanmış hastaneye gidecekti.

 

Ekin:- Siz eve gidin kızlar, ben hastaneye gidip geliyorum.

 

Mira:- Bizde gelelim.

 

Ekin:- Cümbür cemaat gitmeye gerek yok. Ben gider gelirim.

 

Hazel:- Ekin, canın sıkkın biliyorum. Ama tek başına kalmasan mı?

 

Ekin:- Sorun yok. O sayfayı kapatırım olur biter. Neyse ben gidiyorum dedi ve gitti.

 

Lena:- Ah Jeongin ahh!

 

Ceylin:- Ne istiyorlar bizim sevidiklerimizden ya!

 

Alya:- Gerçekten, Jeongin öpmedi değil mi Bahar? İnanmak istiyorum.

 

Bahar:- Kız Jeongin 'e vantuz gibi yapıştı.

 

Anka:- Terbiyesizler insan biraz utanır.

 

Lena:- Ekin haklı, Ekin çok haklı. İkisini de saçından tutup yolardım. Nasıl öptü dedin?

 

Bahar:- Vatoz balığı gibi.

 

Ceylin:- Ayy Changbin 'i öpse biri varya delirirdim.

 

Alya:- Katliam yapardım.

 

Bahar:- Bu Ekin'in hastaneye gitmesi filan beni korkutuyor demedi demeyin.

 

Anka:- Ne açıdan?

 

Bahar:- Kai açısından. Kızlar ben hastaneye gidiyorum.

 

Mira:- Ekin anlar takip ettiğini.

 

Bahar:- Bacağım ağrıdı hastaneye geldim derim. Ben kaçar! Dedi ve koştu Ekin'in arkasından.

 

Mira:- Ben de gidiyorum. Bahar'ın bacağı ağrıdı, geldik derim. Dedi ve o da koştu.

 

Ekin hastaneye gelmişti. Çekinerek girdi içeri. Kai'den dolayı kendisini suçlu hissediyordu. Önce danısmaya gelip oda numarasını sordu. Sonra da merdivenlerden çıkıp odanın önüne geldi.

 

Derin bir nefes aldı Ekin. Cesareti pek yoktu içeri girmek için. Ne ile karşılaşacaktı ya da suçlanacaktı bilmiyordu. Kapıya vurdu ve içeri girdi. Kai yatağında yatıyordu ama uyanıktı.

 

Ekin:- Merhaba!

 

Kai, Ekin'e döndü ama onu gördüğü anda kalbi çıkacak gibi atmaya başladı.

 

Kai:- Ekin!

 

Ekin yanına geldi. Yatağın ucunda durdu.

 

Ekin:- İyi misin?

 

O anda Mira ve Bahar koştur koştur geldiler odanın önüne ve kapının ağzında durdular.

 

Mira:- Gelmiş diye fısıldadı.

 

Bahar:- Şimdi ne olacak acaba?

 

Mira:- Korktuğumuz olmasın ne olur.

 

Ekin:- Senin için çok endişelendim.

 

Kai:- Endişelenme. İyiyim bak.

 

Ekin:- Neden yaptın bunu? Sevdiklerini korkuttun.

 

Kai:- Ya sen?

 

Ekin:- Ben de korktum elbette.

 

Kai:- Beni sevmiyorsun, korktuğunu söylüyorsun.

 

Ekin:- Sebebi ben miyim?

 

Kai yüzünü diğer tarafta döndü. Cevap vermedi.

 

Ekin:- Kimse için, benim için bile dahi, hayatını tehlikeye atmaya değmezdi. Yaşamak, eğlenmek, sevmek ve sevilmek çok güzel.

 

Kai:- Sevmek güzel ama sevilmek? Ben hiç sevilmedim ki. İnsanlar benimle hep alay ettiler. Bir tane seven kimse yok.

 

Ekin:- Hayır, ben seni seviyorum. Yani arkadaş olarak.

 

Kai:- Kendini kandırma Ekin. Beni de. Arkadaşım olmak istemediğini anlamadım sanma. Beni görmekten korktuğun için kütüphaneye bile gelmedin. Yalan söylemek zorunda değilsin. Kimsenin beni sevmediğini de istemediğini de biliyorum. Ben, herkese bir yüküm. Buradan çıktığımda kimseye yük olmamaya çalışacağım.

 

Ekin:- Yani tekrar edeceksin. Yani aileni, arkadaşlarını, herkesi üzeceksin öyle mi?

 

Kai:- Kitaplardan başka kimse sevmiyor beni. Yaşamamında pek bir anlamı yok.

 

Ekin, Kai'nin yanında ki sandalyeye oturdu. Ellerini kucağında birleştirdi. Endişeliydi. Kai açık açık bu eylemi tekrar edeceğini söylüyordu ve sebebi Ekin'di.

 

Kai sevgisiz büyümüş bir gençti. Sevgiyi istemeye utanmış bir genç. Okulda çoğu kez zorbalık görmüş, asosyal diye kendisi ile alay edilmişti hep. Dış dünyaya kendisini hep kapalı tutmuştu. Sadece Ekin onu önemsemiş, değerli hissettirmişti ve bu da ona karşı hisler beslemesine neden olmuştu. Belki de değer gördüğü ilk yere sığınmıştı Kai. Ekin'e.

 

Ekin'de Bahar ve Mira'da o an bunları düşünüyorlardı.

 

Ekin:- Ben sana değer veriyorum.

 

Kai:- Ne demek bu?

 

Ekin:- Sana değer veriyorum ama bu sana karşı diğer türden bir duygu beslediğim anlamına gelmez. Yani, yani deneyebiliriz.

 

Kai:- Yani benimle çıkmak mı istiyorsun?

 

Ekin gülümsedi:- Evet!

 

Mira ve Bahar:- Nee? Dediler ve o an birbirinin ağzını kapattılar. Ekin çoktan duymuştu onları. Kapıya baktı.

 

Ekin:- Ben şimdi geliyorum. Dedi ve kapıyı dinleyen kızların yanına geldi. Kızlar hemen arkasına döndüler.

 

Ekin tuttu omuzlarından ve kendisine çevirdi.

 

Ekin:- Siz ikinizin ne işi var burada?

 

Mira:- Şeyy, Bahar'ın bacağı ağrıdı yine ona geldik değil mi Bahar dedi yakalanmanın vermiş olduğu telaş ile.

 

Bahar:- Evet. Ahh ağrıyor yine ya.

 

Ekin:- Yalan söylemeyin dedi dişlerini sıkarak. Niye beni takip ediyorsunuz?

 

Bahar:- Üste çıkmaya çalışma asıl sen neden o çocukla çıkmayı kabullendin?

 

Ekin:- Ben, yapmam gerekiyordu yaptım.

 

Mira:- Delirdin mi Ekin sen onu sevmiyorsun bile. Jeongin var. Senin kalbinde, içinde taa derinde. Ona olan sevgine ihanet mi edeceksin?

 

Bahar:- Hem, hadi diyelim ilerlettin sen Türkiye 'ye dönünce bundan zaten ayrılacaksın. O zaman da mı intihar edecek?

 

Ekin:- Bilmiyorum. Ya düşünmedim ama bunu yapmak zorundaydım.

 

Bahar:- Sen bunu Jeongin ile o kızı gördün diye yapmıyorsun değil mi?

 

Ekin:- Tabiiki hayır.

 

Mira:- Tabiiki evet.

 

Ekin:- Delirtmeyin beni gidin eve. Aaa!

 

Mira:- Yani onunla çıkacaksın. Öyle mi?

 

Ekin:- Öyle. Şimdi siz eve gidin. Ve siz, ikiniz o çenelerinizi kapalı tutacaksınız. Dedi parmağı ile işaret ederek.

 

Mira:- Seni duyan da bizi boş boğaz geveze biri sanar.

 

Bahar:- Hiç yani.

 

Ekin:- Siz ikiniz bir araya gelince ortalık karışıyor. O yüzden doğru duracaksınız. Gidin haydi! Dedi ve içeri girdi.

 

Bahar ve Mira, birbirine baktı ve ilerlediler koridorda.

 

Mira:- Bahar, Ekin resmen kendini feda ediyor bu Kai için. Muhteşem ikili olarak biz bu işi burada bırakamayız.

 

Bahar:- Tabiiki bırakmayız. Önce şu Kai'yi ortadan kaldırmamız lazım.

 

Mira:- Çocuğu ortadan kaldırmayı düşünmüyorsun değil mi?

 

Bahar:- O kadar da değil. Sen çeneni tutmayı düşünüyor musun?

 

Mira güldü:- Asla.

 

Bahar:- Ben de. Gidip bizimkilerden yardım isteyelim dedi ve tam Mira ile koşarak ilerliyirlardı ki birden Jeongin göründü.

 

Mira:- Hihhhhhh!

 

Jeongin:- Merhaba kızlar!

 

Bahar:- Bu gün ne çok karşılaştık be Jeongin! Dedi tedirginlik ile.

 

Jeongin:- Sizde mi buradaydınız?

 

Mira:- Şeyy evet ziyarete gelelim dedik.

 

Jeongin:- Ekin gelmesi sizi gönderdi galiba.

 

Mira:- Bahar, Ekin'in burada olduğunu söylesek mi? Sevgili olduklarını? Diye sordu fısıldayarak.

 

Bahar:- Sakın!

 

Jeongin:- Kai'nin odası nerede biliyorsunuzdur.

 

Mira ve Bahar:- Bilmiyoruz dediler başlarını sağa sola sallayarak.

 

Jeongin:- Neden bu kadar tedirginsiniz? Bir şey mi saklıyorsunuz?

 

Mira:- Yoo ne saklayacağız ki. Sen Kai için geldin ama Kai yokmuş . Biz de bulamadık odasını. Belki çoktan taburcu olmuştur.

 

O anda odadan çıktı Ekin ve Kai. Ekin, Kai'nin koluna girmiş yürütüyordu. Jeongin onları görmüştü karşılarında. Bakakaldı öylece. Mira ve Bahar'da Jeongin 'in şaşkınlığına baktılar önce. Sonra da arkalarını dönüp Ekin ve Kai'ye.

 

Ekin, Jeongin 'i görünce kötü hissetmeye başlamıştı çünkü o içindeki hislere ihanet etmişti ve o hisler şimdi Ekin'den hesap soruyorlardı.

 

Ekin:- Jeongin diye mırıldandı.

 

Kai, önce Ekin'e sonra Jeongin 'e baktı. Birbirine olan bakışlarını fark etmişti.


Jeongin, onlara doğru yaklaştı. Ekin'e bir bakış attı. Kalbine işleyen bir saniyelik bakış. Gözleri konuşmuştu sanki o an. O bir saniye Ekin'e çok şey söylemişti. Öreneğin kendisini sevdiği halde neden başkasının yanında olduğunu sormuştu sanki.

 

Jeongin:- Geçmiş olsun!

 

Kai:- Teşekkür ederim.

 

Jeongin:- İyi görünüyorsun. Sevimdim.

 

Kai:- Ekin sayesinde.

 

Ekim'in kalbi cız etmişti. Neden adını anmıştı ki şu an.

 

Jeongin:- İnsanın çok düşünceli ve kendisini seven bir arkadaşının olması çok güzel bir şey. Tahmin edebiliyorum.

 

Kai:- Evet. O kişi hem en iyi arkadaşı, hem de kız arkadaşı ise hem de..

 

Jeongin 'in kalbine inme indi o an. Felç geldi vücuduna sanki. Kımıdayamadı. Taş kesildi olduğu yerde. Sanki dünya dönmüyor, çalkalanıyor da, yer ayaklarının altından kayıyor gibiydi.

 

Ekim, acı dolu gözlerle baktı Jeongin 'e. Onu kaybediyordu. Hem de vicdanı yüzünden.

 

Düşünceler beynine beynine vuriyordu Jeongin. Dünya bir cümle oluştu aklında.

 

Jeongin:- Sonunda oldu ha! ellerimin arasından kayıp gitmeni izliyorum. Kütüphaneye gitmeseydim, o an yaşanmasaydı belki de sen ve ben bu hâlde olmayacaktık. Ya da sen onu gerçekten seviyordun da ben boş yere ümitleniyordum. Oysa ben benim yanımda gülümsediğini görmüştüm. Belki sana iyi geliyordum. Belki de ben öyle sanıyordum.

 

Mira:- Bahar, Jeongin 'in yüzü bembeyaz oldu fark ettin mi?

 

Bahar:- Sence o da Ekin'i seviyor muydu?

 

Mira:- Bence o da Ekin'i seviyordu. Ama bundan sonra ne olur bilmiyorum. Galiba birbirlerini kaybettiler. Bulmaları da çok zor olacak gibi...

 

Şimdi size bir soru. Ekin'in yerinde siz olsaydınız ne yapardınız?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 22.08.2025 08:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...