Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm - Hipnoz

@mavimelek

Hayat hep hüzünden, kırılmaktan ya da darılmaktan ibaret değildir değil mi? Bazen komik şeylerde olur. Bazen hem komik, hem de sevgi dolu şeylerde olur. Gülmeyi bilirsen eğer hayatta çok güzel şeylerde olur.

 

Kızların ve Stray Kids'in yeni bir okul günüydü. Yeni olayların, yeni günü.

 

Mira:- Bu sınavlar bi bitmedi gitti.

 

Lena:- Uykum vaar!

 

Ekin:- Hafta sonu geride kaldı dinlendiniz ya.

 

Bahar:- O dinlenmek miydi? Ben genelde hafta sonlarını ekstra mesai olarak görüyorum. İki gündür hayvan gibi temizlik yaptığımız için!

 

Ekin:- Ne var işte ne güzel temizledik evi. Temiz temiz oturuyoruz bütün bir hafta.

 

Mira:- Pencereleri, yaladım yuttum resmen.

 

Bahar:- O yalama yutmaya razı ol sen. Ben mutfağın fayanslarını söküp yeniden takacaktım az kalsın. Elime mala ile çimonto vermediği kaldı bi.

 

Ekin:- Aaa?

 

Ceylin:- Sınıfa gider gitmez yatıp uyuyacağım. Evde uyuyamıyoruz burada bari dinlenelim.

 

Ekin:- Abarttınız ha!

 

Alya:- Kızlar, bi soluklanmak için tiyatroya filan gitsek, sinema da olur. Sirk bile olur. Yeterki evden ve Ekin'in angaryalarından biraz olsun uzaklaşalım.

 

Ekin:- Sınavlar bitince gidersin.

 

Anka:- Hiç zorlama Alya, Ekin'in bizi sebest bırakmak gibi bir niyeti yok.

 

Mira:- Aa kızlar, afişi gördünüz mü?

 

Kızlar panoda ki afişe baktılar hep birden. Bi duyuru vardı.

 

Ceylin:- Okulda hipnoz gösterisi varmış bu gün.

 

Mira:- Ekin'i götürelim de uyutsun. Bir kaç yüz yıl kadar.

 

Bahar ile birlikte güldüler.

 

Ekin:- Eve gidince bulaşıkları yıkayında aklınız başınıza gelsin.

 

Mira:- O makineyi süs niyetine koydular oraya değil mi?

 

Lena:- Bütün okul davetliymiş. Biz de gideriz değil mi kızlar?

 

Hazel:- Gideriz tabii. Aktivite olur.

 

Mira:- Hipnoz da öğreniriz. Diye fısıldadı.

 

Bahar:- Valla mı? Öğretir mi ki? Eğleniriz ha.

 

Mira:- Baksana, mini bir ders verilecekmiş gönüllü öğrencilere. Gidelim bence.

 

Bahar:- Tamam! Dedi heyecanla.

 

Kızlar sınıfa girmişlerdi. Yerlerine geçtiler. Geçerken de Lena sırasının üzerinde bir kutu gördü.

 

Lena:- Aaa bu ne?

 

Ceylin:- Hediye galiba. Çok şık bir kutu, açsana.

 

Lena:- Bana geldiğine emin miyiz?

 

Ceylin:- Senin sıranda olduğuna göre sana gelmiş. Aç hadi merak ettim içinde ne var.

 

Lena kutuyu açtı kızlara baka baka. Kapağını açtı kutunun ve sırasının üzerine bıraktı. Kutunun içinde ki paketi hafifce kaldırdı. İçinden renkli renkli, pirinç keki topları çıktı.

 

Lena:- Ama bunlar!

 

Bahar:- Hihh! Siz onları yok etmemiş miydiniz? Geri döndüler. Pirinç keki laneti. Dedi gözlerini açarak.

 

Anka:- Bunlar bizimkilere hiç benziyor mu baksana. Gayet muntazam yapılmış.

 

Lena:- Ben bunları kimin bıraktığını biliyorum galiba Taeyong. Dedi gülümseyerek.

 

Han, oturduğu sıradan Lena'ya bakıyordu meraklı gözlerle. Galiba o da merak ediyordu bu pirinç keklerinin kimden geldiğini.

 

Lena:- Bana pirinç keki getireceğini söylemişti. İyi de neden kendisi vermedi ki.

 

Bahar:- Kim getirecekti?

 

Lena:- Taeyong.

 

Anka:- İçin de bir de not var galiba.

 

Lena:- Gözleri sadece sevgiyle bakan güzel kız. Üzülmek ne sana ne de güzel gözlerine yakışmaz. Sen hep mutluluk dolu bak bana.

 

Bahar:- Bunu da yerken oku diye mi bırakmış içine acaba?

 

Mira:- Sen romantiklikten ne anlarsın?

 

Bahar:- Anlamıyorum zaten. İlgi alanıma girmiyor.

 

Hazel:- Bunu kendisi yazmış galiba. Çok güzel olmuş.

 

Lena kutuya sarıldı. Yüzünde bir gülümseme belirdi. Evet gerçekten de mutlu olmuştu. Düşünülmek, önemsenmek ve sevilmek güzel şeydi.

 

Lena:- Romantik birine benziyordu zaten. Hayallerimde ki gibi biri mi acaba?

 

Bahar:- Senin hayallerinde ki gibi biriyse, peri masallarında ki beyaz atlı prens olması gerekir bu çocuğun. Şiirler şarkılar söyleyen, romantik beyaz atlı prens.

 

Lena:- Ben öyle birinin varlığına inanıyorum.

 

Mira:- İkiniz de şiiri seviyorsunuz. Ruh eşin olabilir mi bu çocuk senin?

 

Lena :- Galiba evet.

 

Bahar:- Şunu verde bi tadına bakalım. Sarılıp kaldın kaldın kutuya.

 

Lena:- İyi hadi yeyin birer tane. Dedi ve kutuyu açıp, kızlara ikram etti. Kızlar birer tane yediler.

 

Alya:- Hmm tadı güzelmiş.

 

Bahar:- Bence sizinkiler daha güzeldi.

 

Hep birden gülmeye başladılar. Erkeklerin gözleri ise onlardaydı.

 

Hyunjin:- Hediyelerde gelmeye başladı.

 

Han:- Taeyong'danmış duymadın mı?

 

Hyunjin:- Duymaz mıyım?

 

Han:- Kahrımdan öleyim mi? Sinirimden ağlayayım mı bilemiyorum.

 

Ders arasıydı olmuştu. Hazel, kulüp için, bir proje hazırlıyordu. Sırasında yalnız oturuyordu. Elinde kalem, öyle bir dalmıştı ki yanına gelen Felix'i fark etmedi bile. Kafasında o gün olan şeyler dönüp duruyordu.

 

Felix:- Kolay gelsin.

 

Hazel irkildi biden. Toparlandı hemen ve Felix 'e baktı.

 

Hazel:- Teşekkürler.

 

Felix:- Halletmemiz gereken bir konu var.

 

Hazel:- Ben hatırlamıyorum öyle bir şey mi vardı?

 

Felix:- Hazel, lütfen biraz konuşalım.

 

Hazel:- Konuşalım tabii. Örneğin, Kuki nasıl?

 

Felix:- Kuki çok iyi. Şimdi gelelim bize.

 

Hazel:- Mamasını yiyor mu?

 

Felix:- Evet yiyor. Ben sana söylediklerim...

 

Hazel:- Aksayan ayağı iyileşti mi peki?

 

Felix:- Hazel yeter artık. Beni dinlemeyecek misin?

 

Hazel:- Dinliyorum işte. Konuşalım mı dedin konuşuyoruz. Aramızda Kuki'nin dışında konuşacak başka bir konu yok. Dedi ve ayağa kalktı.

 

Felix:- Hayır var. Sen ve ben.

 

Hazel:- Hele ki sen ve ben diye bir şey asla yok. Dedi ve tam gidiyordu ki Felix, kolundan tutup kendine çevirdi Hazel'i.

 

Felix:- Bana yüz çevirip gitmeni istemiyorum.

 

Hazel:- Biz hiç yüz yüze bakmamışız. Anlatabilmişimdir umarım. Dedi ve kolunu çekip çıktı sınıftan.

 

Felix, arkasından bakakalmıştı Hazel'in. Pişmanlık ve suçluluk ile.

 

Anka bahçeye çıktı. Yuta, yanına geldi.

 

Yuta:- Anka!

 

Anka onu duymamazlıktan geldi ve yürümeye devam etti. Yuta önüne geçti.

 

Yuta:- Bana neden kızgınsın?

 

Anka:- Sence?

 

Yuta:- O gün Bayan Soo Dam'ın yanında yalan mı söyleseydim yani?

 

Anka:- Aaa bak sen, ben söylemeden hatanı da anlamışsın. Tebrik ederim.

 

Yuta:- O günden beri benimle konuşmuyorsun çünkü. Eğer yalan söyleseydim, bu seferde senin gözünde bir yalancı olacaktım.

 

Anka:- Keşke bir cesaret örneği göstererek suçu üstlenseydin. Sonuçta o gün olan şeyde senin de geçmişten payın var sayılır. Daha doğrusu varmış dedi üstüne basa basa.

 

Yuta:- Sürekli geçmişte yaptığım zorbalık yüzünden suçlanıp duruyorum. Lise'ye ilk başladığımda akılsızca yaptığım bir şeydi.

 

Anka:- Ne yaptı acaba? Acayip merak ettim şimdi. Diye düşündü o an.

 

Anka:- İnsanların geçmişleri beni pek ilgilendirmez. Hatta ilgilenmediğim insanların gelecekleri ile de ilgilenmem ama bu konu, Chan'ın sırf yaptığın şeyden dolayı beni korumak istemesi olunca beni merak ettiriyor doğrusu.

 

Yuta:- Chan ile aramızda ki bir kız meselesi.

 

Anka:- Chan ile derken? Chan'ın sevdiği kız filan mı var?

 

Yuta:- Benim ilgilendiğim kız ile o da ilgilenmiş. Kız da ona karşı boş değilmiş bilmiyordum. Bilmediğim halde, onun beni sevmesini istedim. Hatta biraz zorladım. Aptallıktı.

 

Anka:- Peki hâla ilgili mi o kız ile?

 

Yuta:- Kız bizim okulda ve hâla Chan ile görüşüyorlar. Aklım başıma gelince o kız ile ilgilenmeyi bıraktım ben.

 

Anka:- Demek Chan'ın sevdiği bir kız var. Diye mırıldandı. Üzülerek mırıldandı.

 

Yuta:- İyi misin?

 

Anka:- Biraz aydınlandım da. Acı oldu. Ama iyiyim. Sorun yok.

 

Yuta:- Geçmişteki sıkıntımı biliyorsun artık. Benden kaçma lütfen.

 

Anka gülümsedi:- Eğer geçmişten, hatalarından ders aldıysan ve iyi biri isen arkadaşlığımız kaldığı yerden devam edebilir.

 

Yuta çok mutluydu. Anka konusunda yeniden ümitlendi.

 

Yuta:- Sen harika birisin. Bunu kutlamalıyız. Okul çıkışı, okulun yanında ki kafede. Olur mu? Lütfen kırma beni.

 

Anka:- Tamam ama bu gün olmaz. Sınavlara çalışmam lazım. Uygun bir zamanda ben sana haber veririm.

 

Yuta:- Tamam. Bekliyorum. O gün seninle konuşmam gereken önemli bir konu olacak. Okulda konuşulmayacak bir konu.

 

Anka, biraz durdu:- Tamam.

 

Hyunjin ise Alya'yı tavlamanın yollarını arıyordu hâla. Koridorda onu arıyordu. Kandırma görevine kaldığı yerden devam etmeliydi. Ortada bir iddia vardı.

 

Hyunjin:- Nerede bu kız? Artık onu kendime aşık etmem gerekiyor. Yoksa kızların gözünde ki popülerliğimi kaybedeceğim. Dedi ve ilerledi ama Alya etrafta gözükmüyordu. O anda elinde dosta ile merdivenleri çıkarken göründü.

 

Hyunjin:- Hah orada işte. Alya! Diye seslendi. Fakat Alya onu duymadı. O kadar meşguldü ki kafası bir an önce şu anketi tamamlamak istiyordu.Kenarda dikilen bir gencin yanına geldi.

 

Alya:- Merhaba!

 

:- Merhaba. Dedi genç toparlanarak.

 

Alya:- Dans kulübü için bir anket yapıyorum da. Bir kaç soru sorsam, cevaplar mısın? Çok vaktini almam.

 

:- İstersen, vaktimin çoğunu senin için harcayabilirim. Yeterki seninle geçsin o zaman.

 

Alya:- Tövbe tövbe! Neyse. İlk soruyu soruyorum.

 

:- İstersen soruların cevaplarını bir şeyler içerek vereyim. Çünkü benimde sana soracak bazı sorularım var. Örneğin, erkek arkadaşın var mı? Dedi ve Alya'ya yaklaştıkça yaklaştı.

 

O an Alya'nın beklemediği bir şey oldu ve arkasından Hyunjin gelip, Alya'yı kendisine çekti. Koluna omuzuna attı. Alya, şaşkınlık ile açtığı gözleriyle Hyunjin 'e bakıyordu.

 

Hyunjin:- Ben vereyim sorduğun sorunun cevabını. Evet erkek arkadaşı var.

 

:- Hyunjin!

 

Hyunjin:- Cevabını aldığına göre defol buradan.

 

:- Hemen gidiyorum.

 

Alya, başını kaldırmış hâla Hyunjin'e bakıyordu. Hyunjin'de Alya'ya baktı. Birden omuzunda ki kolunun farkına vardı ve hemen geri çekti. Anka ise kendine geldi.

 

Hyunjin:- O dosya ne?

 

Alya:- Kulüp için anket yapıyorum da. Daha doğrusu yapamıyorum. Kimse benim sorularıma cevap vermek istemiyor. Zaten kimseyle doğru düzgün konuşamıyorum ki utancımdan?

 

Hyunjin:- Utanacak ne var ki bunda? Yardım etmemi ister misin?

 

Alya:- Seninde zamanını almayayım. Hem bu benim görevim.

 

Hyunjin:- O zaman beraber yapalım.

 

Alya gülümsedi:- O olur ama okulun en havalı çocuğu imajın zedelenmesin?

 

Hyunjin:- İnsanlar sana gerçekten değer vermiyorlarsa, imajın filan önemi yoktur.

 

Hyunjin güzel söylemişti ama bunu gerçekten içinden gelerek mi söylemişti orası muamma idi. Yine de Alya 'yı etkilemeyi başarmıştı.

 

Alya:- Çok iyisin. Teşekkür ederim ama galiba adam akıllı bir anket yapabileceğime inancım kalmadı. Hem seni gören herkes zaten benimle anket yapmak isteyecek biliyorum. Seni kendim için kullanmış olmak istemiyorum.

 

Hyunjin:- Bende sana manevi destek veririm. Yanında olursam kendini tek başına hissetmemis olursun.

 

Alya:- Bak bu olur işte.

 

Hyunjin, Alya ile anket yapmaya başladı. Alya'nın yanında ki Hyunjin'i gören herkes Alya'nın sorularına hayır diyemiyorlardı. Özellikle de kızlar. Kimisi Alya'ya cevap verirken, gözünü Hyunjin'den ayıramıyordu. Kimisi de Hyunjin'e bakacağım diye cevap vermekte zorlanıyordu. Bu durum ise Alya'yı minik bir kıskançlığa itiyordu. Göz devirerek bakıyordu Hyunjin'e sarkan kızlara. Erkeklerde ise durum biraz daha Alya'nın lehinde idi. Güzel bir kız olduğu için, hemen ilgi görüyordu. Bu durum ise Hyunjin'in gözünden kaçmıyordu. Nedendir bilinmez, Alya'ya telefon verirken onun telefonunu almak isteyen gençleri yumrukları ile buluşturmak istiyordu.

 

Alya ve Hyunjin, anketi bitirmiş, koridorda yürüyüş yapıyorlardı.

 

Alya:- Görevi tamamlamış olmanın mutluluğu var üzerimde.

 

Hyunjin:- Hemen endişelendin ve pes ettin. Halbuki sadece bizim Stray Kids ve kız arkadaşlarına doldurtsaydın formları, bir anketin olurdu.

 

Alya:- Kızlara yapmadım mı sanıyorsun? Bak sana Bahar'ın formunu okuyayım. Dedi ve en alttan bir kağıt çıkarıp okumaya başladı.

 

Soru: En sevdiğiniz müzik türü?

 

Bahar'ın cevabı"Ankara oyun havaları ve Türk halk müziği."

 

Hyunjin:- Milli bir cevap. Seviyor demek ki.

 

Anka:- Dahası var. Soru: En sevdiğiniz şarkı?

 

Bahar "Erik dalı"

 

Soru: Toplu olarak yapılan danslarda sizi etkileyen bir katogori yazınız.

 

Bahar, " Halay" demiş.

 

Hyunjin gülüyordu.

 

Alya:- Türkiye özlemini ankete yansıtmış resmen.

 

Hyunjin:- Kızcağız, cevap vermiş kendince işte.

 

Alya:- Bayağı kendince Hyunjin! Sayende harika iş çıkardık. Bir sürü anketim oldu. Galiba en çok anket yapan kişi ben olacağım kulüpte. Dedi sevinerek.

 

Hyunjin:- Mutlu olmana sevindim.

 

Alya:- Sen olmasan hayatta yapamazdım. Harikasın.

 

Hyunjin:- Beni şımartıyorsun. Ben sadece senin yanında gezdim bir şey yapmadım ki işi yapan sensin.

 

Alya:- Yanımda olman yetti. Gerçekten çok teşekkür ederim. Her ne kadar, yakışıklılığını kendim için kullanmış olsam da, bana destek olman daha değerliydi benim için. Sen olmasaydın tek kelime konuşamazdım kimseyle. Dedi Hyunjin'e bakarak.

 

Hyunjin:- İlk defa bir kız, benim dış görünüşümü değil de ona verdiğim destek ile taktir etti beni.

 

Alya:- Şeyy, ben...

 

Hyunjin:- Herkes dış görünüşüm nedeniyle yanımdalar. Sen öyle değilsin.

 

Alya:- Çünkü senin kalbin, yüzünden daha güzel. Neyse ben gidip ganimetleri teslim edeyim. Tekrar tekrar teşekkür ederim. Dedi ve koşar adım kulübe gitti.

 

Hyunjin arkasından gülüyordu. Birden yan tarafta ki camda kendi gülümsemesini gördü. Alya idi bu gülümsemenin nedeni. Onunla olmak, yanımda olmak onu mutlu ediyordu. Toparlanıp, sınıfa doğru gitti.

 

Ceylin ise sınıfta, sırasında oturmuş, kollarını birbirine bağlamış, üzerine yatmıştı. Uyuya kalmıştı bu şekilde. Changbin sınıfa giriyordu. Erkeklerden bir öğrenci gelip onu durdurdu.

 

:- Merhaba!

 

Changbin:- Merhaba.

 

:- Şey. Sen bu sınıfta okuyorsun değil mi?

 

Changbin:- Evet.

 

:- Sizin sınıfta bir kız var. Çok güzel biri. İsmi şeydi. Ceylin.

 

Changbin:- Bizim sınıfta, doğru.

 

:- Ben ona bir mektup yazdım da. Bunu ona verir misin? Ben, ondan hoşlanıyorum.

 

Çocuk, tam da adamını bulmuştu mektubunu vermek için.

 

Changbin:- Mektubunu veririm ama o kızın sana bakacağını pek sanmıyorum. Biraz havalıdır.

 

:- Hiç şansım yok mu yani?

 

Changbin:- Pek sanmıyorum. Ben yine de veririm bu mektubu. Sen fazla ümitlenme ama.

 

:- Teşekkür ederim.

 

Changbin, elinde mektup ile girdi sınıfa.

 

Changbin:- Bir çöpçatanı olmadığımız kalmıştı hanımefendinin.

 

Girer girmez Ceylin'i gördü Changbin. Sırasına oturdu ve elini çenesine koyup, onu izlemeye başladı. Yanında kızlar yoktu. Elinde ki mektuba baktı.

 

Changbin:- Kesin buluşma isteği, çıkma teklifi ya da iltifat mektubu. Sırf güzel diye dibinden ayrılmıyorlar. Ya çirkin bi kız olsaydı? Kimse yüzüne bakmazdı o zaman. İnsanların kalbine önem veren yok ki bu dünyada. Dedi ve o an aklına gelen şey ile gülümsedi. Sinsi bir gülümseme. Çantasından keçeli kalemini çıkarıp Ceylin'in yanına geldi ve yüzünü karalamaya başladı. Yüzünün bir tarafının çizilmesinden rahatsız olan Ceylin, diğer tarafa döndü. Bu Changbin için harika bir fırsattı. Boş kalan tarafı da doldurdu. O an duyduğu ayak sesleri ile hemen yerine geçti.

 

Mira:- Kulübümü değiştirmek istiyorum da ne demek?

 

Bahar:- Müzik kulübü iyi de sanki ben pek oraya uygun değilim.

 

Hazel:- Neden ki sesin güzeldir senin.

 

Bahar:- Sesimle alâkası yok. Korece şarkılar filan işte. Ay ne bileyim sevemedim işte.

 

Ekin:- Alışmaya çalış ve Tekvondo kulübünü unut. Aklın orada senin. Bacağın sıkıntılı ona göre.

 

Mira, Ceylin'in yanına geldi ve omuzuna elini koydu.

 

Ekin:- Bu garibimde burada uyuya kalmış.

 

Mira:- Ceylin, Ceylin kalk haydi. Ders başlayacak.

 

Ceylin:- Hıı.

 

Mira:- Kalk bak kapıda yakışıklı bir çocuk var seni soruyor.

 

Ceylin ayaklandı hemen:- Ne? Hani nerede?

 

Kızlar, o an Ceylin'e bakakaldılar. Yüzünde ki bıyığa özelliklede.

 

Diğerleri de girdi sınıfa. Kızlar tam takım Ceylin 'e bakakalmıştı.

 

Ceylin:- Hani yakışıklı çocuk? Nerede? E kimse yok, neden kandırıyorsunuz?

 

Ekin:- İyi ki şu an yakışıklı bi çocuk yokmuş! Seni böyle görseydi...

 

Anka:- Sana ne oldu böyle?

 

Ceylin:- Ne varki?

 

Alya:- Yüzünde ki şey.

 

Kızlar, gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı.

 

Ceylin:- Ne var yüzümde? Her zaman ki gibi çok güzelim değil mi?

 

Lena:- Buna güzellik denirse tabii.

 

Ceylin:- Ne demek o? Güzelim tabii. Kıskanmayın beni.

 

Bahar kıkırdadı o an. Ağzından kaçmıştı. Sonra diğerleri de. Daha fazla dayanamadılar ve gülmeye başladılar.

 

Ceylin:-Ne gülüyorsunuz siz ya!

 

Alya:- Bir de kıskanıyorsunuz beni demez mi yaaa.

 

Ceylin, çantasından aynasını çıkarıp baktı. O an yüzünde ki bıyığı, kaşlarının ortasında ki birleşikliği, yanaklarında ki minik kalpleri gördü. Birden tüm okulu ayağa kaldıran bir çığlık attı.

 

Ceylin:- Aaaaaaaaaaaaaaa!

 

Erkekler koşarak sınıfa girdiler.

 

Bang Chan:- Neydi o çığlık? Birine bir şey mi oldu?

 

Changbin, Ceylin'i işaret etti.

 

Onu gören erkekler de gülmelerini tutmaya başladılar. Başlarını sağa sola çevirip ona bakmamaya çalışıyorlardı. Ama kızlar gibi fazla dayanamadılar onlarda.

 

Ceylin:- Yüzüm, ne olmuş yüzüme.

 

Mira:- İki adet bıyık, bir tane de kaş olmuş.

 

Ekin:- Kalpleri beğenmedim yanlız. Onlar burada çok alakasız durmuş.

 

Ceylin:- Kim yaptı bunu, kim?

 

Anka:- Kim yaptıysa serbest çalışmış yüzünde. Fazla serbest.

 

Ceylin:- Size de eğlence olsun. Arkadaşınızı ne hale getirmişler siz alay edin. Bunu yapanı bir bulursam, ibret olsun diye bahçede ayklarından ağaca asacağım.

 

Hazel:- Seni kıskanan biri herhalde. Dedi ima ile.

 

Bahar:- Yalnız Ceylin, bıyığının bi gözü havaya diğer gözü toprağa bakıyor. O an hepsi birden gülmeye başladılar.

 

Minho:- Bu senin işin değil mi? Diye fısıldadı Changbin'e.

 

Changbin:- Çok mu belli oluyor?

 

Minho:- Birazdan üzerine saldırır demedi deme.

 

Lena:- Bundan sonra sana Ceylin demeyiz herhalde. Celil nasıl?

 

Ceylin:- Ya ama ya!

 

Bahar:- Pala Celil! Dedi ve tekrar kahkaha attılar.

 

Ceylin:- Aaaa yeter. Bunu yapanı bulacağım. Ve sonra onu doğduğuna pişman edeceğim. Dedi ve o an Changbin'e doğru döndü. Changbin ise hemen arkasına döndü.

 

Ceylin:- Senin sesin hiç çıkmıyor bakıyorum da. Sen bu fırsatı hiç kaçırmazdın.

 

Changbin:- Sadece havamda değilim.

 

Ceylin:- Sen mi?

 

Changbin:- Seninle uğraşmayı bıraktım da diyebilirim.

 

Ceylin:- Neden bana hiç inandırıcı gelmiyor acaba?

 

Changbin, Ceylin'e baktı. Birden bir gülme aldı.

 

Changbin:- Afedersin. Şu an seni pek ciddiye alamıyorum. Bıyıklar çok yakışmış.

 

Ceylin:- Changbin!

 

Changbin:- Biraz eğri olmuş ama çok güzel çizmişim. Dedi o an ağzından kaçırarak.

 

Ceylin:- Ne dedin sen?

 

Changbin birden ayaklandı:- Şeyy, ben bir şey demedim.

 

Ceylin:- Sana ne dedin dedim. Biliyordum. Sen yaptın. Gel buraya.

 

Changbin:- Ne var bıyığın varsa? Ne güzel oldu işte.

 

Ceylin:- O kadar seviyorsan kendine çizseydin. Bıyıksız olan sensin bir kere.

 

Changbin:- Orada dur bakalım. Benim bıyığım, sakalım çıkıyor bir kere.

 

Ceylin:- Hıı sen kendini kandır.

 

Changbin:- Sen kendi bıyığına bak.

 

Ceylin:- Ben senin olmayan tüylerini yolmaz mıyım şimdi? Dedi ve Changbin'in üzerine atladı. Sınıfın içinde kovalaşmaya başladılar.

 

O anda yine olan oldu ve öğretmen içeri girdi her zaman ki gibi.

 

:- Ne oluyor burada? Dedi ve Ceylin'i gördü o an. Kendini tuttuysa da gülmemek için, haykırmaya başladı o da diğerleri gibi.

 

:- Bu ne hal?

 

Ceylin:- Bu hadsizin işi.

 

:- Changbin?

 

Changbin:- Evet efendim ben yaptım.

 

:- Senden hiç beklemezdim.

 

Ceylin:- Hah şimdi büyük bir ceza alda aklın başına gelsin.

 

:- Bu yapılır mı hiç? Kızın yüzü ne hale gelmiş. İnsan şu bıyıkları aynı hizada çizer. Dedi gülerek.

 

Ceylin:- Hocam sizde mi?

 

:- Kusura bakma ama çok komiksin.

 

Ceylin:- Bittin sen Changbin!

 

:- Şaka bir yana. Çizdiğin gibi temizle arkadaşının yüzünü bakalım.

 

Ceylin:- Nasıl?

 

:- Islak mendil verin bana.

 

Kızlardan biri ıslak mendil paketi uzattı. Öğretmen, paketi alıp Changbin'e verdi.

 

:- Bunu al ve şu köşede temizle arkadaşının yüzünü.

 

Ceylin:- Gerek yok. Ben kendim temizlerim.

 

:- Hayır, Changbin temizleyecek. Haydi bakalım.

 

Changbin ve Ceylin, köşeye geçtiler. Changbin, eline bir tane mendil aldı paketin içinden.

 

Ceylin:- Ver şunu ben silerim.

 

Changbin:- Duymadın herhalde. Ben temizleyeceğim. Sabit dur.

 

Ceylin:- İstemiyorum. Sen hem karala, hem de gel temizle. Elim var benim. Hem gider su ile yıkarım. Neden sen temizliyorsun?

 

:- Bir şey mi oldu? Neden durdunuz?

 

Changbin:- Yok efendim. Ceylin bıyıkları çok beğenmişte, illede onlar kalsın silme diyor.

 

Bahar:- Ya bu Changbin var ya alem çocuk. İdolüm olma yolunda hızla ilerliyor.

 

Hazel:- Kimin aklına gelir bıyık çizmek.

 

Bahar:- Ceylin'i nasıl gıcık edeceğini biliyor.

 

Minho:- Çok beğendiysen ben de sana çizeyim.

 

Bahar:- Ah canım. Sen önce çıkmayan bıyıklarına çiz onu.

 

Minho:- Bizim bıyıklarımız çıkıyor bir kere. Biz aldığımız için, büyümesine izin vermiyoruz.

 

Bahar:- Alırken ne kadar zorlanıyorsunuzdur siz şimdi. Mikroskop ile bakıp alıyorsunuz herhalde. Ya da büyüteçle.

 

Minho, dayanamadı ve silgisini Bahar'a fırlattı. Bahar'da kendi silgisini ona.

 

Ekin:- Bi durur musunuz?

 

Changbin, Ceylin'in yüzüne doğru eğildi. Çizdiği yerleri silmeye başladı mendil ile. O an duramadı ve destek almak amacı ile yanağından tuttu. Ama hemen geri çekti elini. Ceylin, irkilmişti çünkü. Sonra silmeye başladı. Kaşlarına gelmişti sıra. Onu da sildi. O an gözlerine baktı. Ceylin de ona. Changbin'in eli yanağında ki kalplere gitti fakat yavaşladı. Sanki Ceylin'in gözlerinde mola vermişti gözleri.

Changbin:- Ne güzel bakıyor. Göz bebeklerinde havalı, kendini beğenmiş kızdan eser yok. Çok güzel bakıyor. Çok güzel! Yanağına tekrar dokunmak istiyorum. Pamuk gibi.

 

Ceylin:- Neden bana bakıyor böyle? O değilde ben neden onun gözlerine bakmaktan çekiniyorum ki şimdi. Gözlerin üzerimde olmasına alışkın olan ben, neden onun gözlerinden utandım? Kalbimi çarptırdığı için mi?

 

:- Eee işiniz uzun sürer mi?

 

Changbin ve Ceylin, irkildiler o an.

 

Changbin:- Şeyy bitti efendim. Dedi afallamış ve zorla kendine gelmeye çalışarak.

 

:- Bittiyse dersimize başlayalım o zaman. Bir daha bıyık çizmek yok ona göre.

 

Changbin:- Yok efendim.

 

Herkes okulda ki hipnoz gösterisine gidiyordu akın akın. Ee ne de olsa sürekli ders çalısmaktan birazcık olsun eğlenmeye fırsat kalmıyordu ki. Böyle ufacık, kafa dağıtacak bir etkinlik bulunca da kızlar kaçırmak istememişlerdi.

 

Yuta, Anka'nın yanına geldi koşarak.

 

Yuta:- Anka, beraber gidelim mi gösteriye?

 

Anka:- Oluur!

 

Yuta kızların yanında, Anka ile birlikte gidiyordu gösteriye. Bang Chan ise çaktırmadan da olsa bakıyordu onlara doğru.

 

Bang Chan:- Geldi yine. Lazım gibi.

 

Hyunjin:- Hiç bir fırsatı kaçırmıyor. Sen de dur böyle.

 

Bang Chan:- Ne yapabilirim beni istemeyen birine karşı? Onda gönlü var işte. Bana da adam gibi kenara çekilmek yakışır.

 

Minho:- Anka'nın gönlü başkasındaysa, Chan'a yakışan da budur.

 

Hyunjin:- Onun için savaş diyorum. Kenardan durup seyretmekle olmaz ki.

 

Bang Chan:- Eğer Yuta ile de ilgilenmeseydi dediğini yapardım ama şu an yapamam.

 

Salona gelmişlerdi nihayet. Kızlar ve erkekler yerlerine geçtiler. Gösteriyi izlemeye başladılar. Güzel gösteriydi. Kızlar eğleniyorlardı.

 

:- Şimdi, aranızdan birini buraya davet etmek istiyorum.

 

Mira elini kaldırdı.

 

Mira:- Ben, ben,ben!

 

Ekin hemen tuttu elini.

 

Ekin:- İndir o elini Mira, Şimdi bir şey filan olacak.

 

Mira:- Denemek istiyorum.

 

Ekin:- Sahnede tavuk filan yaparsa seni görürsün. Zaten yeteri kadar rezil oluyoruz.

 

Mira:- Ya ama ya.

 

Büyük ilgi ile izleniliyordu gösteri. Ama herkes tarafından değil. Yuta, yanında ki Anka'ya, Bang Chan ise ikisine birden bakıyordu. Bazı gözler Ceylin'in üzerinde idi. Tıpkı Changbin'i ki gibi. Jaemin ise Bahar'a bakıyordu her ne kadar Bahar'ın haberi olmasada. Ama Minho'nun haberi vardı. Felix hâla konuşmak istiyordu Hazel ile. Baktı bir anlığına ve önüne döndü. Hazel'de ona baktı. Minik bir hüzün hissetti kalbinde. Kırgınlığı geçmemişti. Yüzünü geri çevirdi gerisin geri. Han ise Lena'nın tepkilerine gülümseyerek bakıyordu.

 

Han:- Ne kadar tatlı, masum bir yüzü var. Yüzünde ki mimikler bile ayrı yakışıyor ona.

 

Seungmin:- Yine dalmışsın o taraflara.

 

Han:- Hiç çıkamıyorum ki.

 

Seungmin:- Önüne dön en iyisi. Dese de kendisi Mira'nın zıp zıp zıplayan kıvırcık saçlarına bakıp kaldı. Ve Jeongin, o da Ekin'in kızlara annelik yapıp onları zapt etmeye çalışmasına bakıyordu gülümseyerek. Mira'nın elini indirmeye çalışmasına gülüyordu. O an Ekin ile göz göze geldiler.

Ekin" Ne yapayım, ben de böyleyim işte" dercesine gülümseyerek baktı Jeongin'e. Omuzlarını kapdırıp indirdi. Jeongin ise gülümsedi Ekin'in yüzüne. Belki de o böyle çok daha mutluydu. Böyle olmaktan.

 

Harika bir hipnoz gösterisi sona ermişti. Mira ve Bahar, hipnoz gösterisi yapan kişiden mini bir ders almak için, yanına gitmişlerdi. Kızlar ise bahçede dolaşarak onları bekliyorlardı.

 

Anka:- Mira ve Bahar, ne zaman gelirler acaba?

 

Alya:- Şu hipnoz bilmem nesini öğrenmeye gittiler.

 

Ekin:- Nereden çıktı şimdi bu? Gereksiz şeylerle vakit öldürüyorlar.

 

O an arkasından Jeongin geldi.

 

Jeongin:- Öğrenilen hiç bir şey gereksiz değildir bayan profesör.

 

Ekin, arkasına döndü. Jeongin'i gördü o an karşısında.

 

Ekin:- Öyle demek istemedim.

 

Jeongin gülümsedi:- Biliyorum ne demek istediğini. Telaş yapma hemen. Kitabını unuttun bende. Onu vermek için geldim. Dedi ve kitabını uzattı Ekin'e.

 

Kızlar ufaktan ayrıldılar yanlarından.

 

Ekin:- Fark etmemiştim sende olduğunu. Teşekkür ederim.

 

Jeongin:- Kızlara kendini o kadar adapte ediyorsun ki kendini görmüyorsun. Ondandır.

 

Ekin:- Sen bilmezsin. Bu Mira ve Bahar bir araya geldilerse, mutlaka bir şey olacak demektir.

 

Jeongin:- Bir kerede sen uy onlara.

 

Ekin:- Ben mi? Ama onlar hep çocukluk peşindeler...

 

Jeongin, Ekin'in ağzını kapattı.

 

Jeongin:- Çocuk olmak, yetişkin olmaktan daha güzel. İnan bana. Dedi ve Ekin'in gözlerine baktı.

 

Lena:- Bunların konuşmaları farklı yerlere gidiyor benden söylemesi.

 

Ceylin:- Ekin, aşk işlerinde öyle mi? Hayatta inanmam. Bu Bahar'ın bir erkeği sevmesi kadar imkansız.

 

Hazel:- İmkansız diye bir şey yok değil mi? İster misiniz, Ekin, Jeongin'e aşık olsun. Bahar'da Jaemin'e.

 

Lena:- İmkansızlık çıtasını bir tık yükselt bakalım.

 

Hazel:- O matematik, biyoloji, tarihten başını kaldırmayan Ekin, Jeongin'e aşık olup lunapark'a gidermiş, erkek ırkını tüketmeyi kendine vazife edinmiş Bahar ve Minho 'da birbirine aşık olurlarmış. Nasıl oldu mu?

 

Lena ve kızlar:- Çok güzel oldu.

 

Jeongin:- Ben seni bir yere çağırsam gelir misin?

 

Ekin:- Nereye çağırdığına bağlı. Ayrıca o gün, sınavım olup olmamasına ve programıma...

 

Jeongin:- Şu robotik hayatından çık artık.

 

Ekin:- Jeongin, sınavlar ve dersler çok fazla. Üstelik dersler Korece. Ve biz yeni Korece öğrenmiş, Türk öğrencileriz. Kızlara boş şeyler ile ilgilenmemelerini bu yüzden söyleyip duruyorum.

 

Jeongin:- Yani gelmeyeceksin. Anladım. Direkt söyleyebilirsin. Lafı evirip çevirmene gerek yoktu. Dedi ve tam giderken Ekin arkasından seslendi.

 

Ekin:- Sınavlar bitince gelirim.

 

Jeongin durdu ve Ekin'e baktı.

 

Jeongin:- Söz verdin bak.

 

Ekin gülümsedi:- Tamam söz.

 

Kızlar eve gelmişlerdi nihayet. Bahar ve Mira ellerinde bir madalyon ile uğraşıp duruyorlardı.

 

Bahar:- Çok güzel şeyler öğrendik çoook.

 

Mira:- Bu öğrendiklerimiz boşa gidecek ama. Kimsenin üzerinde deneyemedikten sonra ne anlamı var.

 

Lena:- Yaaa olmuyor. Korece dersinin kurallarında tekliyorum.

 

Ekin:- Bundan sonra kendi aramızda da Korece konuşalım kızlar. İyice oturtmamız gerek bu dili.

 

Bahar:- Oldu. Korece konuşup, Türkçe'yi unutalım.

 

Ekin:- Ana dilin o senin. Neden unutacaksın ki.

 

Lena:- Ekin, dediğin gibi yapalım. Hatta bu konuda birilerinden yardım bile isteyebiliriz.

 

Bahar ve Mira birbirlerine baktılar. Oturdukları yerden zıplayıp, Lena'nın yanına geldiler.

 

Bahar:- Lena' cığım, Korece'yi ana dilin gibi konuşmak istersen, bu konuda sana yardımcı olabiliriz.

 

Lena:- Nasıl olacak o?

 

Mira:- Hipnoz! Dedi elinde ki madalyayı sallayarak.

 

Ekin:- Saçmalamayın. Kıza durduk yere bir şey yapacaksınız.

 

Mira:- Biz ona yardım ediyoruz ne var sanki?

 

Hazel:- Bana da şu matematik formüllerini ezberlemede yardım etseniz fena olmaz. Dedi gülerek.

 

Bahar:- Hemen yardım edelim arkadaşım.

 

Ekin:- Bırakın şu hipnoz işini. Hipnoz ile her şey öğrenilseydi, okullar olmazdı zaten. Biz boşuna mı gidiyoruz okula?

 

Mira:- Birde şöyle düşün. Kolay öğrenme teknikleri, her zaman işe yaramış bir yöntemdir.

 

Ekin:- Bu kadar kolayı değil ama. Mantıklı düşünün, bu resmen hazıra konmak. Sonucun da ne olacağı da belli değil. Şimdi onu kaldırın çabuk.

 

Bahar:- Sen de her şeyin kötü yanını düşünürsün hep. Biraz hayattan zevk almaya bak Bayan mantık. Bu zamana kadar mantıklı düşündünde ne oldu sanki?

 

Ceylin:- Bak burada kızlara katılıyorum. Eğlenmeyi bilmiyorsun.

 

Ekin:- Ben mi? Biliyorum bir kere. Hem hipnozla mı olacak o dediğiniz?

 

Alya:- Çok ciddisin ve hayatın ders üzerine kurulu.

 

Anka:- Hep başarılı olacağım diye çabalarken, hayatının en güzel yaşını kaybediyorsun farkında olmadan.

 

Ekin:- Aslında haklısınız. Jeongin'de bunları söylüyor hep. Galiba bana acıyor ama elimde değil. Ben böyle büyüdüm, böyle alıştım. Hep bu şekilde var oldum.

 

Mira:- İstersen, içindeki çocuğu biraz gün yüzüne çıkarabiliriz.

 

Ekin:- Birazcık eğlenceli bir kişiliğim olsun, insanları sıkmayayım yeterli.

 

Ceylin:- Onu hipnoz bile çözemez. Dedi gülerek.

 

Ekin ters ters baktı Ceylin'e. Arkadaşları bile onun sıkıcı biri olduğunu düşünüyordu galiba.

 

Ekin:- Yapın şu işi.

 

Bahar ve Mira:- Tamam! Dediler hevesle.

 

Kızlar, Ekin'in çevresinde toplanmışlardı. Hipnoz başlıyordu. Ekin tedirgindi. Sonuçta riskli bir işti ve sonunda ne olacağını bilmiyordu.

 

Ekin:- Bir şey olmayacak değil mi?

 

Bahar:- Korkma ölmezsin.

 

Ekin:- Yaaa!

 

Mira:- Korkutma kızı Bahar. Ekin şimdi bu madolyana dikkatlice bak. Dedi ve elindekini sallamaya başladı. Ekin, madoalyona sabitlemişti gözünü.

 

Mira:- Göz kapakların ağırlaşıyor ve uykun gelmeye başlıyor. Vücudun, uyumaya hazır. Şimdi dalıyorsun. Derin bir uykudasın ama beni dinlemeye devam esiyorsun.

 

Ekin'in gözleri kapanmıştı bile.

 

Bahar:- Oldu. Uyudu.

 

Mira:- Eveeet. Ne diyeceğim şimdi?

 

Alya:- Yapıyorlar galiba.

 

Anka:- Ekin'in kurallarından kurtulacak mıyız şimdi?

 

Alya:- Galiba evet.

 

Bahar:- Şey de. Sabah kalktığında çocuk ruhlu biri olsun. Öyle bir şeyler işte.

 

Mira:- Ekin beni duyuyor musun?

 

Ekin:- Hı hı.

 

Mira:- Sabah okula gittiğinde çocuk ruhlu, sevecen, ponçik bir kız olacaksın. Tamam mı?

 

Ekin:- Tamam.

 

Mira:- Şimdi beşten geriye doğru sayacağım ve parmağımı şıklatacağım. Sen de kendine geleceksin. Beş, dört, üç, iki, bir. Uyan bakalım. Dedi ve parmağını şıklattı.

 

Ekin uyanmıştı. Kızlara baktı.

 

Ekin:- Ne oldu? Yaptınız mı? Bitti mi? Ben bir şey hissetmiyorum.

 

Bahar:- Yarın sabah değişikli göreceksin kendinde. Sevimli bir kız olacaksın güven bize.

 

Ekin:- Yaa çok garip oldum şimdi. Heyecan yaptım. Gidip erkenden yatacağım. Ayy nasıl olacak acaba?

 

Ekin, Anka ve Alya yatmışlardı. Bahar ve Mira ayaktalardı henüz.

 

Bahar:- Kaptık biz bu işi galiba. Dedi ve çak beşlik yaptılar.

 

Mira:- Sevaba girdik, Ekin'i robottan, insana çevirerek.

 

Ceylin:- Kafamızı dinleyeceğiz artık kurallar yok.

 

Üçü de güldüler.

 

O anda odanın kapısına tıklandı.

 

Bahar:- Gel!

 

Lena içeri girdi.

 

Lena:- Kızlar! Diye fısıldadı.

 

Ceylin:- Ne oldu yine kabus mu gördün?

 

Lena:- Yok değil. Şu hipnoz işini diyecektim. Şeyy Ekin duymasın. Korece'yi çok daha iyi konuşmak istiyorum. Hatta Koreli'lerden bile daha iyi.

 

Bahar:- Doğru adrestesin. Hemen bi el atalım istersen.

 

Lena:- Bir şey olmaz değil mi?

 

Mira:- Olmaz olmaz.

 

Lena, oturmuştu. Ceylin'de yanına.Mira ve Bahar başına geçtiler. Direksiyon, Bahar'da idi. Lena gözlerini madalyona dikip bakıyordu. Aynı şekilde Ceylin'de.

 

Bahar:- Şimdi gözlerini ayırmadan bu madalyona bakıyorsun. Sağa, sola sallanıyor ve senin gözlerin o sallandıkça ağırlaşıyor, kapanıyor. Çok uykun var. Uykun var. Yavaş yavaş, uykuya dalıyorsun. Şimdi, vücudun düşüyor ama beni duyuyorsun.

 

Lena, birden uyuya kaldı. İşin garbi, yanında da Ceylin sızmıştı.

 

Mira:- Bahar, Ceylin'de uyudu. Normal mi bu?

 

Bahar:- Korkma. Lena'yı halledelim, Ceylin'i uyandırırız.

 

Mira:- Tamam.

 

Bahar:- Lena beni duyuyor musun?

 

Lena:- Duyuyorum dedi derin bir ses tonuyla.

 

Bahar:- Yarın sabah uyandığında, mükemmel şekilde Korece konuşacaksın.

 

Mira:- Ya Türkçeyi unutursa?

 

Bahar:- O zaman mükemmel şekilde Türkçe de konuşacaksın tamam mı?

 

Lena:- Tamam.

 

Bahar, geri saydı ve Lena'yı uyandırdı. Lena kızlara baktı.

 

Lena:- Tamam mı? Oldu mu?

 

Bahar:- Yarın şakır şakır Korece konuştuğunda bize teşekkür edeceksin bebişim.

 

Lena:- Ayy çok heyecanlandım. Ben gidip yatayım.

 

Lena sevinerek gitti odasına.

 

Mira:- Valla sevaba giriyoruz. Kız nasılda sevindi.

 

Bahar:- Aaa Ceylin'i unuttuk.

 

Mira:- Haydi kaldıralım.

 

Bahar:- Mira, aklıma bir şey geldi. Dedi pis pis gülerek.

 

Mira:- Yapma yazık kıza.

 

Bahar, Ceylin'in taklidini yapmaya başladı.

 

Bahar:- Beni kıskanıyorsunuz. Çünkü ben çok güzelim. Okulun en güzel kızı benim.

 

Mira durdu biraz:- Haydi yapalım.

 

Bahar ve Mira arada derede Ceylin'i de hipnoz etmişlerdi. Uyandırdılar onu da ve yatağına yatırdılar.

 

Anka, kapıya vurdu ve içeri girdi.

 

Anka:- Ne yapıyorsunuz kızlar? Lena mutluluktan havalara uçarak geldi odaya.

 

Mira:- Bi sıkıntısı vardı ona yardım ettik o kadar. Sen ne diyecektin?

 

O anda Alya, uykudan uyandı.

 

Alya:- Kızlar, ne yapıyorsunuz bu saatte yatsanıza. Dedi uykulu uykulu.

 

Anka:- Konuşuyorduk.

 

Alya yerinden kalkıp kızların yanına geldi.

 

Anka:- İyi o zaman benim derdime de bir çözüm bulun o zaman.

 

Mira:- Nedir?

 

Anka:- Yuta benimle yemeğe çıkmak istiyor. Ben ise onu kırmamak adına sonra olabilir dedim. Yarın gelip sorarsa tekrar nasıl hayır diyeceğim ben?

 

Alya:- Çok kolay bak, böyle. Hayır.

 

Bahar:- Neden hayır diyemiyorsun ki?

 

Anka:- Belli ki çocuk benden hoşlanıyor ve galiba çıkma teklifinde bulunacak. Ya ne bileyim işte kalbini kırmak istemiyorum.

 

Alya:- Kalbini kırmamak adına çıkma teklifini kabul edeceksin o zaman öyle mi?

 

Anka:- Kalbini kırmak istemiyorum diyorum ya.

 

Mira:- O zaman senin işini bir madalyon ile çözeriz.

 

Anka:- Olur mu ki? Gerçi aramızda en zeki olan Ekin bile yaptırdıysa, benim yaptırmam da sakınca yoktur ha?

 

Alya:- Bilemedim şimdi. Hem ben, bu aptalca şeye katılmak istemiyorum.

 

Mira:- Yarın ne kadar işe yaradığını görünce de böyle düşünebilecek misin acaba?

 

Alya:- Bence hâla aptalca.

 

Anka:- Emin olamadım şimdi.

 

Mira:- Bakma sen ona. Pişman olacak nasılsa söylediklerine.

 

Bahar:- Biz hipnoz yaparken, sen madalyona bakma tamam mı Alya.

 

Alya:- Neden?

 

Mira, Bahar'ı dürttü. Ceylin'e olanları söylememesi için.

 

Bahar:- Bakma işte. Bu işi herkes öğrenirse bizim ne gizemimiz kalır ki.

 

Alya:- Çok merak ettim. Kesinlikle dikkatle izleyeceğim.

 

Mira:- Bakma işte aaa!

 

Mira, madalyonu sallamaya başladı. Aynı sözleri söyledi Bahar. Yalnız Alya söz dinlememişti ve madalyona o da bakmıştı. Yine istemeden birini daha uyuttular. Anka'nın yanında Alya'yı.

 

Bahar:- Mira, Alya'da gitti. O kadar bakma dedik ama.

 

Mira:- Neyse ki her şey yolunda gidiyor. Sence Alya'ya da bir güzellik yapabilir miyiz?

 

Bahar:- Bence bu akşam bu kadar güzellik yeter.

 

Mira:- Hadi ama. Bize inanmıyordu. Onu inandırabiliriz.

 

Bahar:- Ne geçiyor aklından?

 

Mira:- Dinle bak.

 

Sabah olmuştu. Gece mesaisi bitmişti Bahar ve Mira'nın. Kızlar okula gitmek için hazırlanıyorlardı.

 

Lena:- Ayy çok heyecanlıyım.

 

Alya:- Ne için?

 

Lena:- Artık ne anlama geldiğini düşünmeden, Korece konuşabileceğim.

 

Ekin:- Ben de neşeli bir kişiliğe dönüşeceğim. Artık kimseyi sıkmayacağım.

 

Ceylin:- Artık, kurallar yok desene. Diye mırıldandı Hazel'e.

 

Hazel:- Şimdi herkes hipnozun etkisinde mi yani?

 

Mira:- Evet. Neredeyse herkes.

 

Bahar:- Sorunlarınızı mis gibi çözdük. Mira, şirket mi kursak seninle? BM Hipnoz A.Ş. Tüm sorunlarınız çözüme kavuşsun. Siz madolyana bakın, biz sorunlarınızın icabına.

 

Mira ile güldüler birbirine bakarak.

 

Alya:- Hâla saçmalık olduğunu düşünüyorum bu şeyin.

 

Bahar:- Sen bir de sonra gör bakalım.

 

Alya:- Ne demek o?

 

Bahar:- Teşekkür etmenize gerek yok diyorum. Dualarınız ve mutluluğunuz bizim için yeterli.

 

Hazel:- Haydi artık okula gidelim. Sizin bu hipnoz sohbetiniz bitmez.

 

Kızlar okula gelmişlerdi. Bahçeye girmek üzerelerdi.

 

Ekin:- Kızlar, okula geldik. Bakalım Jeongin bende ki bu değişimi fark edecek mi?

 

Bahar:- Sen de taktın bu Jeongin 'e.

 

Ekin ve kızlar, bahçeye girdiler. Ekin ise adımını atar atmaz, kendisini garip hisseeye başlamıştı. Enerjik, neşeli ve çocuk gibi. Hatta fazlası ile çocuk gibi. 0-5 yaş arası bir çocuk.

 

Ekin:- Yaşasın okuya geydik! Dedi bebek konuşması ile.

 

Bahar ve Mira:- Hı?

 

Ekin:- Okuyumu çok seviyoyum.

 

Kızlar:- Yok artık.

 

Alya:- Ekin, iyi misin?

 

Ekin:- Abya hadi sakyambaç oynayalım.Yok vas geçtim. İp atyayayayım.

 

Bahar ve Mira endişeyle birbirine baktılar.

 

Bahar:- İçinde ki çocuk gün yüzüne çıksın derken yaş belirtmemiz gerekiyor muydu?

 

Mira:- Galiba.

 

Anka:- Kızlar, ne yaptınız siz? Ekin çocukluğuna geri döndü.

 

Mira:- Çocukluğuna direkt uçtu bence.

 

Alya:- Alın size hipnoz. Size saçmalık dedim değil mi?

 

Lena:- İyi de ne olacak şimdi?

 

Ekin:- Abya, abya benim öyetmenim neyde? Sınıfım neyde? Aykadaşlayım neyde? Buyası neyesi?

 

Bahar:- İki dakika dur çocuğum.

 

Ceylin:- Kurallardan kurtulalım derken, toptan Ekin'den kurtulduk galiba.

 

Anka:- Şimdi nasıl düzelteceğiz bu kızı? Allah'ım üstelik okuldayız.

 

Ekin:- Benim kaynım acıktı. Susadım su istiyoyum. Oyuncak ayım neyde? Ben oyuncak ayımı istiyoyum. Eve gidelim hadi! Diye ağlamaya başladı yere oturup . Mira'nın eteğini çekerek.

 

Mira:- Dur evladım çekiştirme. Ayy nasıl düzelecek bu kız?

 

Hazel:- En iyisi kimse görmeden sınıfa çıkaralım.

 

O anda Jeongin onları gördü ve yanlarına doğru gelmeye başladı.

 

Hazel:- Kızlar, Jeongin buraya geliyor! Dedi telaşla.

 

Ceylin:- Şimdi ne yapacağız?

 

Ekin:- Ben donduyma istiyoyum. Donduyma alın bana. Cips alın. Jelibon alın.

 

Bahar:- Aaaa yeter ama. Onlar zararlı şeyler. Çocuklar, abur cubur yemezler. Bak Ekin, şimdi seninle tıp oynayacağız ve sen konuşmaz da kazanırsan dondurmayı hak edersin.

 

Ekin:- Tamam.

 

Bahar:- Bir, iki, üç, tıp.

 

Jeongin yanına geldi kızların.

 

Jeongin:- Günaydın kızlar.

 

Kızlar:- Günaydın.

 

Jeongin:- Telaşlı gibisiniz sanki. Bir şey mi oldu?

 

Kızlar:- Yoo!

 

Jeongin:- Şeyy Ekin, biraz dolaşalım mı?

 

Kızlar, Ekin'e bakıyorlardı. Aklılları çıkıyordu şu an. Ekim'i aralarına aldıkar, konuşmasından korktukları için.

 

Jeongin:- Ekin?

 

Ekin'den ses yoktu.

 

Hazel:- Biraz boğazı ağrıyorda bu gün konuşamıyor.

 

Bahar:- Aferin benim küçüğüme. Dondurmayı hak ettin. Dedi fısıldayarak.

 

Jeongin:- Öyle mi? Geçmiş olsun.

 

Ekin, sessizce, bakıyordu Jeongin'e.

 

Bahar:- Teşekkür ederim demek istiyor. Bakarak. Galiba.

 

Jeongin, ne olduğunu, Ekin'in neden kendisi ile konuşmadığına anlam veremeden döndü arkasına ve gitti.

 

Bahar:- Akıllı kız, akıllı kız seni.

 

Ekin:- Donduyma?

 

Bahar:- İyi tamam gidip kafeden alalım. Kızlar, siz sınıfa gidin biz dondurma alıp geliyoruz.

 

Kızlar:- Tamam.

 

Anka:- Hayır!

 

Birden kızlar, birbirine baktılar.

 

Alya:- Anka iyi misin?

 

Anka:- Hayır! Dedi korkarak.

 

Lena:- Anneeee, çok korkuyorum!

 

Hazel:- Dur Lena, şimdi hiç sırası değil.

 

Lena:- Tamam. Korkacağım zaman haber ver.

 

Anka:- Ne yani ben şimdi her soru da hayır mı diyeceğim?

 

Hazel:- Galiba.

 

Alya:- Size bu hipnoz bir saçmalık demedim mi? Anka'da her şeye "hayır" dediğine göre başımıza daha ne gelebilir acaba?

 

Lena:- Benim Korece konuşmam! Dedi Türkçe ve kızlara baktı

 

Alya:- Hihh! Lena Korece konuş bakalım.

 

Lena:- Nasıl konuşuluyordu o?

 

Alya:- Şey de. Annyeonghaseyo.

 

Lena:- anneaaaa, neydi?

 

Hazel:- Mira, Bahar öldüreceğim sizi dedi kızarak.

 

Bahar:- Tamam, tamam düzeltebiliriz. Değil mi Mira?

 

Mira:- Düzeltiriz herhalde. Galiba. Öyle düşünüyorum.

 

Lena :- Artık korkabilir miyim?

 

Hazel:- Evet. Tam zamanı.

 

Lena:- Hayıııırr! Güç bela öğrendiğim Korece'yi de akşamdan sabaha kadar unuttum ya! Dedi ağlayarak.

 

Hazel:- Tamam canım sakin ol. Düzelecek. İnşallah dedi çemkirerek Bahar ve Mira 'ya.

 

Ceylin:- Yaaaa. Sizin ikinizi bir araya getirmek şöyle dursun, iki kilometre bile yakınınıza girmeyeceksiniz birbirinizin bundan sonra.

 

Bahar:- Bir yerlerde yanlış bir şey yapmış olmalıyız.

 

Mira:- Ama bize böyle göstermişti hipnozcu abi? Her şeyi doğru yaptık.

 

Ceylin:- Acaba şu an yaptığınız şeylerin nesi doğru? Allah'tan aramızda hipnoz olmayan akıllar var.

 

Bahar ve Mira birbirine baktılar o an.

 

Bahar:- Yaa Allah'tan siz olmadınız! Dedi imâ ile.

 

Alya:- Şu iş bi bitsin, eve gidip o madalyonu kıracağım.

 

Bahar:- Şöyle yapalım, Anka, siz Ekin'i ve Lena'yı alıp sınıfa gidin. Biz de hipnozcu abiyi bulalım.

 

Anka:- Hayır! Dedi ve sonra, kızlara baktı üzülerek.

 

Mira:- Kızlar, Ekin sizde. Yürü Bahar.

 

Ekin:- Donduyma?

 

Bahar:- Ekin'e donduyma aman dondurma da alın. Diye seslendi ve koşarak gittiler.

 

Erkekler, bahçedelerdi. Han, uzaktan Lena'ya bakıyordu.

 

Jeongin:- Ekin'de bir tuhaflık var bu gün. Benimle konuşmadı.

 

Han:- Lena benimle hiç konuşmuyor ona kalsa.

 

Felix:- Ben de Hazel'in kalbini kırdığım için konuşamıyorum onunla. Oysa sen Lena ile konuşabilirsin. Hatta git ve şimdi konuş, halledin aranızda ki konuyu.

 

Minho:- Sen neşeli bir çocuksun. Komik, eğlenceli. Böyle somurtmak yakışmıyor sana. Bence git ve hallet.

 

Han gülümsedi:- Tamam, gidiyorum.

 

Bang Chan:- Git hadi.

 

Han, kızların yanına geldi. Lena'ya baktı.

 

Anka:- Lena sakın konuşma. Kendimizi aptal yerine düşürmeyelim. Diye fısıldadı.

 

Lena, başını salladı hızla. Korkuyordu aslında.

 

Han:- Günaydın.

 

Kızlar:- Günaydın! Dediler tedirginlik ile.

 

Lena susuyordu.

 

Lena:- Günaydın nasıl deniyordu?

 

Anka:- Boşver arkadaşım boşver.

 

Han gülümsedi:- Lena, biraz dolaşalım mı? Sana bir şeyler söylemek istiyorum.

 

Lena, kızlara baktı çaresizce:- Ne diyor?

 

Anka:- Seninle dolaşmak istiyor. Bir şey diyecekmiş.

 

Lena:- Tamam. Konu neydi? Dedi Türkçe. Han bir şey anlamamıştı tabi.

 

Han:- Seni, anlamıyorum.

 

Anka:- Han, siz sonra konuşsanız olur mu? Yarın filan. Belki ertesi gün.

 

Han:- Neden şimdi değil?

 

Lena:- Ne diyor? Diye sordu ağlamaklı.

 

Anka:- Alya, sonra konuşun dedi o da neden diye soruyor.

 

Han:- Benimle konuşmak istemediğini söyleyebilirsin açıkça Lena. Arkadaşlarını aracı olarak kullanmana gerek yok.

 

Alya:- Han, yanlış anladın. Konuşmak istemek değil de başka bir şey var.

 

Lena:- Ne diyor? Dedi dudaklarını büzerek.

 

Anka:- Bilmesen daha iyi.

 

Han:- Anladım ben. Belki de buluşacağın başka bir erkek arkadaşın vardır. Taeyong gibi. Ben seni meşgul etmeyeyim boş yere. Dedi ve gitti.

 

Alya:- Han! Bekle bir dakika.

 

Anka:- Ne dediğini söylememi ister misin?

 

Lena:- Sağol. Yüz ifadesinden ne demek istediğini anladım zaten. Dedi ağlayarak ve Anka'ya baktı.

 

Anka:- Ahh ahh!

 

Lena:- Omuzunda ağlayabilir miyim?

 

Anka:- Hayır! Dedi ve diğerlerine baktı çaresizlikle ve Lena ile sarılıp ağlamaya başladılar.

 

Ekin:- Donduyma istiyoyum ben!

 

Alya, Ekin'e baktı ve o da başladı ağlamaya.

 

Bir anda Ekin, yanlarından fırladı ve bahçede koşmaya başladı.

 

Ekim:- Donduyma istiyoyum, donduyma. Yalancı abyayay. Hani donduymam neyde?

 

Ceylin:- Ekin gel buraya.

 

Hazel:- Kızlar, koşun yakalayalım yoksa, biri anlayacak durumumuzu.

 

Ekin:- Beni yakalayamassınıss. Dedi ve kaçmaya başladı.

 

Alya:- Kızlar, koşun.

 

Bahar ve Mira, onlara doğru geliyorlardı.

 

Bahar:- Kızlara nasıl söyleyeceğiz hipnozcunun şehir dışına çıktığını?

 

Mira:- Yeminle öldürürler bizi.

 

Bahar:- Ayvayı yedik Mira!

 

Mira, bahçeye doğru baktı. Kızların kovalaşmasına şahit oluyordu.

 

Mira:- Bahar, kızlar, Ekin kaçmış!

 

Bahar:- Hihh! Bebek firarda.

 

Mira:- Koş Bahar, koş!

 

Bahar ve Mira'da Ekin'in peşinden koşan kızlara katılmışlardı. Uzunca bir kovalaşmadan sonra onu çember içine aldılar.

 

Hazel:- Anka, sen önünü çevir!

 

Anka:- Hayır!

 

Hazel:- Ya Anka ya!

 

Anka:- Bahar ve Mira öldüreceğim kızım sizi.

 

Lena:- Ama önce ben.

 

Seungmin:- Bu kızlar, ne yapıyorlar sizce orada?

 

Jeongin:- Yakalama filan mı oynuyorlar?

 

Bang Chan:- Telaşlı bir halleri var baksanıza.

 

Han:- O telaş, Lena'nın sevgilisi ile buluşma telaşı. Dönüp bir kere bile konuşmadı benimle.

 

Jeongin:- Ekin'de benimle.

 

Felix:- İlginç.

 

Bang Chan:- Changbin nerede kaldı bu arada?

 

Felix:- Gelir birazdan. Geç geleceğini söylemişti.

 

Kızlar, Ekin'i yakalamışlardı sonunda.

 

Bahar:- Şu kızı iyi tutun, koşturmaktan öldüm resmen! Dedi nefes nefese

 

Hazel:- Senin ölümün koşturmaktan değil merak etme sen. Bizzat kendi ellerimizle öleceksin.

 

Bahar:- Annee!

 

O anda bahçenin kapısından, Changbin göründü.

 

Ceylin:- Kimse şu rezilliği anlamadan, sınıfa gidelim lütfen. Dedi ve arkasına döndü. Birden Changbin'e bakakaldı.

 

Alya:- Ceylin, iyi misin?

 

Ceylin:- Bilmiyorum.

 

Anka:- Ne?

 

Changbin, yanından geçiyordu.

 

Changbin:- Günaydın, minik kuş! Dedi ve arkadaşlarının yanına gidiyordu ki, Ceylin koştu ve Changbin'in önünde durdu.

 

Changbin:- Bir şey mi oldu? Seni gıcık etme mesaim daha başlamadı.

 

Ceylin, birden kendisinden beklenmeyen bir şey yaptı ve Changbin'in boynuna sarılıverdi.

 

Hazel:- Aman Allah'ım ne görüyorum ben böyle?

 

Alya:- Hayal mi görüyorum ben?

 

Anka:- Hayır.

 

Kızlar, Anka'ya baktılar.

 

Seungmin:- Ceylin, Changbin'e sarılıyor!

 

Minho:- Şu an hayatı sorguladığım nadir anlardan birini yaşıyorum.

 

Han:- Bu rüya mı?

 

Bang Chan:- Değil. Kıyamet mi acaba?

 

Changbin ise şu an büyük bir şaşkınlık yaşıyordu. Ceylin kendisine sarılıyordu ve kendisini boğmak için değildi.

 

Changbin:- Minik kuş, ne yapıyorsun?

 

Ceylin:- Bilmiyorum ama içimden sana sarılmak geliyor.

 

Changbin:- Ne? Ne demek bu anlamıyorum.

 

Bahar ve Mira gülmeye başladılar.

 

Anka:- Sakın bu işte parmağınız olduğunu söylemeyin.

 

Bahar ve Mira hazır ola geçtiler o an.

 

Bahar ve Mira:-Asla!

 

Bahçede ki herkes Ceylin'in, Changbin'e sarılmasına bakıyorlardı.

 

Changbin:- Acaba, bedenimi rahat bırakabilir misin?

 

Ceylin:- Çekilmek istiyorum ama olmuyor.

 

Changbin:- Yapışmadık ya?

 

Ceylin:- Changbin, bir şey yap, kendime hakim olamıyorum.

 

Changbin:- Cazibeme kapılan kızlar kervanına hoş geldin tatlım.

 

Ceylin:- Saçmalama. İstemsizce oluyor anlamıyor musun? Dedi ve kızlara baktı o an. Nihayet anlamıştı.

 

Ceylin:- Miraaaaaaaaaa, Bahaaaaaaaar! Diye bağırdı öfkeyle.

 

Mira ve Bahar, korkuyla kızların arkasına saklandılar.

 

Kızlar, Ceylin'i çekiştirerek Changbin'den ayırmaya çalışıyorlardı.

 

Ceylin:- Sizi öldüreceğim anladınız mı? Sizi mahvedeceğim. İkiniz de bu yaptıklarınızın bedelini ödeyeceksiniz.

 

Bahar:- Ne var, Changbin ile aranızdaki buzları eritmenize yardımcı olduk işte.

 

Anka:- Bence sus! Ömrün biraz daha uzun olsun.

 

Changbin:- Sayenizde ara diye bir şey kalmadı. Dedi gülerek.

 

Erkekler hemen ,kızların yanına geldiler. Durumu anlamaya çalışıyorlardı. Kızlar utana sıkıla, biraz da Bahar ve Mira'ya sinirlenerek durumu anlatmaya çalıştılar.

 

Bang Chan:- Ne yani şimdi hipnoz etkisinde olduğun için mi sarıldın Changbin'e?

 

Ceylin:- Sence, aksi halde sarılırmıydım ben buna?

 

Minho:- Ne bilelim biz, belki aşık filan olmuşsundur diye düşündük.

 

Ceylin:- Allah korusun!

 

Changbin:- Hem kendi gelip sarılıyor hem de istemem ayakları.

 

Ceylin:- Eline koz geçti değil mi?

 

Changbin güldü:- Evet.

 

Ceylin'i çekiştirerek de olsa ayırdılar Changbin'den. Kızlar Ceylin 'i tutuyorlardı.

 

Changbin:- Ne kadar sürecek bu böyle? Bu kızla sürekli sarılacak mıyız?

 

Mira:- Seni her yeniden gördüğünde. Dedi çekinerek.

 

Ceylin:- Göstereceğim ben size! Dedi ve kızların üzerine atıldı.

 

Ekin:- Abya, abiye sayıldı. Abya abiyi seviyooo.

 

Changbin gülüyordu.

 

Ceylin:- Sus bakiyim, çocuklar karışmaz böyle şeylere.

 

Jeongin:- Ekin'in durumu da bu yani. Demek o nedenle konuşmadı benimle.

 

Han:- Ya sen Lena? Dedi ve Lena'ya baktı.

 

Lena:- Şu an ne konuşulduğunu bilmeyi o kadar çok isterdim ki.

 

Bahar:- Şeyy. Biz Lena'nın dil ayarları ile birazcık oynadıkta. Şu an Korece, sıfır. Fabrika ayarlarına döndü.

 

Han gülümsedi:- Keşke en baştan söyleseydiz. Ben de başka bir şey sandım.

 

Minho:- Senin yapacağın işten de bu beklenir ancak. Ortalığı birbirine katmakta üstüne yok.

 

Bahar:- Uğraşma benimle bak seni de bukalemuna çeviririm. Renkten renge girersin sonra.

 

Minho:- Sen kendini çevirde birazcık kafamızı dinleyelim olur mu?

 

Bahar:- Olur. Seni dövdükten sonra. Dedi ve Minho'nun üzerine atıldı. Neyse ki kızlar, tuttular onu.

 

Anka:- Tebrik ederim. Şu durumda dahi birbirinizi yemeyi başarıyorsunuz. Dedi ve ellerini çırptı.

 

O an Alya, şarkı söylemeye başladı.

 

Alya:- Fikrimin ince gülü

Kalbimin şen bülbülü...

 

Kızlar ve erkekler şaşkınlıkla izliyorlardı onu.

 

Hazel, Alya'nın ağzını kapattı.

 

Lena:- Aa Türkçe şarkı. Çok seviyorum ben bu şarkıyı. Dedi ve birden gözleri açıldı. Yoksa senide mi?

 

Hyunjin:- Bu da sizin işiniz mi?

 

Bahar ve Mira:- Şeyy...

 

Alya:- Beni ne zaman, hipnoz ettiniz diye sordu sakince. Açıklayın! Dövmeyeceğim söz.

 

Mira:- Lena'yı ederken, uyuya kaldın.

 

Bahar:- Herkesi hipnoz edince sen mahrum kalma dedik.

 

Alya:- Kızlar, ben eve kadar bekleyemeyeceğim. Burada öldüreceğim bunları.

 

Hazel ve Anka tuttular Alya'yı.

 

Mira:- Yaaa!

 

Alya:- Maşallah elinizden kurtulan yok. Herkesi uyutup uyutup...

 

Ekin:- Ya donduymam neyede beniiiiiiiim!

 

Jeongin, Ekin'i yanına çekti.

 

Jeongin:- Söz o dondurmayı ben alacağım sana. Birazcık sabret olur mu?

 

Ekin:- Abii çok tatyı. Tamam bekyeyim.

 

Jeongin gülümsedi.

 

Seungmin:- Nasıl karıştırmışsınız ortalığı böyle?

 

Mira:- İnsan bir kere yapınca bağımlılık yapıyor bu şey. Biz tiryaki olduk galiba.

 

Alya:- Bahaneye bak.

 

Bang Chan:- Anka, senin bir şeyin var mı peki? Sarılmak istemek filan?

 

Anka:- Ne sen sor, ne ben söyleyeyim.

 

Bang Chan:- Bana sarılabilirsin rahatsız olmam. Dedi gülerek. Sarılmak ister misin?

 

Anka:- Hayır!

Ceylin:- Şimdi bu hayır hipnoz etkisinde ki hayır mı? Gerçek cevabın olan hayır mı?

 

Anka:- İkisi içinde canım. İkisi de.

 

Bang Chan:- Sen de her şeye hayır mı diyeceksin yani?

 

Anka:- Hayır. Şey yani hayır. Aaaa!

 

Bang Chan:- Kendini zorlama anladım ben.

 

Anka:- Aramızda bir tek Hazel mi sağ kaldı şimdi?

 

Bahar:- Ondan çok emin olmayın bence dedi sağa sola bakaınarak.

 

Felix:- Ne yani şimdi, Hazel'de mi hipnoz etkisinde?

 

Hazel:- Ne yaptınız bana söyleyin çabuk?

 

Mira:- Sen söyle.

 

Bahar:- Hayır sen söyle.

 

Hazel:- Biriniz söyleyin artık!

 

Bahar:- Hani, sen hep derdin ya hayvanların dilinden anlamak istiyorum diye.

 

Felix:- Düşündüğüm şey mi?

 

Hazel:- Emin ol düşündüğünden daha kötüsüdür. Konuşun çabuk!

 

Mira:- Köpek görünce havlamaya, kedi görünce miyavlamaya başlayacaksın.

 

Hazel:- Siz artık çok oldunuz. Gerçekten çok oldunuz!

 

Bahar:- Neden kızıyorsun ki? Kuki ile konuşabilirsin ne güzel işte.

 

Felix güldü o an kendini tutamayıp.

 

Hazel:- Gülme sen de. Beni ne ara hipnoz ettiniz, ben hiç görmedim ki sizi?

 

Mira:- Gece lavaboya giderken.

 

Hazel:- Siz varya, neyse.

 

Anka:- Evde görüşeceğiz haberiniz olsun.

 

Erkekler sınıfa geçmişlerdi.

 

Hyunjin:- Şu kızların yaptıklarına inanabiliyor musunuz? Dedi gülerek.

Minho:- İşin içinde o kız varsa, inanırım.

 

Seungmin:- Bu sefer, Mira'da var ama.

 

Han:- Komedi filmi gibi. Lena'nın benimle konuşmak istemediğini düşündüğümde nasıl bozuldum anlatamam.

 

Bang Chan:- Konuşma sebebinin hipnoz olduğunu duyduğunda nasıl sevindiğini de gördük. Ve Changbin'in Ceylin kendisine sarıldığında ki sevincini.

 

Changbin:- Sevinç değildi o. Şaşkınlıktı.

 

Felix:- Hadi, hadi.

 

Changbin:- Yani içim bir garip olmadı desem yalan olur.

 

Hyunjin:- Neredeler şimdi?

 

Seungmin:- Çocuk Ekin'i, lavaboya götürdüler.

 

Seungmin:- Eğlenceli kızlar aslında.

 

Hyunjin:- Bence de.

 

Minho:- Bence uzak durun ki başınız belaya girmesin.

 

Bang Chan:- Tatlı bela! Dedi iç çekerek.

 

Han:- Bak sen.

 

Kızlar, Ekin'i lavabodan çıkardılar. Jeongin biraz uzakta onları bekliyordu.

 

Lena:- Elini yıkadın değil mi Ekin?

 

Ekin:- Yıkadım ve mikyoplayı dövdüm.

 

Bahar:- Ohh aferin Ekin'e, iyi yapmışsın. Ölsün pis şeyler.

 

Anka:- Nasıl düzelteceğiz bu kızı?

 

Hazel:- Hipnozcuyu bulmamız lazım.

 

Ekin birden Jeongin'i gördü ve yanına koştu.

 

Alya:- Aman kızlar, kaçırmayın!

 

Ceylin:- Bizim çocuk Ekin, Jeongin'i çok sevdi galiba.

 

Ekin, Jeongin'in yanına geldi. Jeongin elinde ki dondurmayı Ekin'e verdi.

 

Jeongin:- Bu senin için.

 

Ekin:- Teşekküy edeyim. Dedi ve tatlı tatlı baktı Jeongin'e.

 

Kızlar, onlara bakıyorlardı.

 

Hazel:- Kızlar, galiba bizim çocuk Ekin'in bir platonik aşkı var.

 

Mira:- Bak sen şu işe.

 

Bahar:- Aferin, bir platonik aşkımız eksikti. Dedi ve alkışladı.

 

O an Alya, şarkıya başladı.

 

Alya:- Fikrimin ince gülü...

 

Ceylin, ağzını kapattı Alya'nın. Bu işkenceye daha fazla katlansın istemiyordu.

 

Hazel:- Siz hala yorum yapabiliyor musunuz?

 

Mira:- Bahar, bir süre sussan iyi olacak.

 

Bahar:- Bencede.

 

Alya:- Bunun intikamını alacağım ikinizdende. Görürsünüz siz.

 

Jeongin, Ekin ile konuşarak girdi sınıfa. Ekin de halinden memnundu.

 

Jeongin:- Sen sırana geçip, sessiz sessiz dersi dinle tamam mı?

 

Ekin:- Ben senin yanında otuymak istiyoyum. Dedi gülümseyerek.

 

Bahar:- Olmaz öyle şey. Aaa bu ne canım.

 

Mira:- Hiç! Çok şımarttık biz bu çocuğu bu gün.

 

Ekin:- Bana ne bana ne! Kaka ablalar.

 

Bahar ve Mira:- Hihh!

 

Bahar:- Ağzına biber sürerim senin.

 

Anka:- Çocuk doğru söylüyor! Siz ikiniz kaka ablalarsınız.

 

Jeongin:- Tamam kızlar, Ekin benimle otursun.

 

Alya:- Ama sorun çıkarırsa sana?

 

Jeongin:- Sorun değil. Üstesinden gelebilirim.

 

Anka:- Teşekkürler.

 

Jeongin gülümsedi:- Önemli değil.

 

Ekin:- Yaşaşıııın! Dedi ellerini çırparak.

 

Alya tam şarkıya başlıyordu ki Anka, ağzını kapattı. Ters ters baktı Bahar ve Mira 'ya

 

Sınıfa girdiler kızlar. Ceylin, birden Changbin'i gördü.

 

Ceylin:- Changbin!

 

Bahar:- Kızlar, Ceylin'i tutun.

 

Changbin:- Geldi yine.

 

Ceylin:- Bırakın beni ya da sakın bırakmayın!

 

Ceylin, kızların elinden kurtulduğu gibi, gidip Changbin'e sarıldı tekrar.

 

Changbin, gülüyordu.

 

Ceylin:- Gülmesene.

 

Changbin:- Bu hipnoz ne güzel şeymiş ya!

 

Ceylin:- Ya bak hâla alay ediyor.

 

Hazel:- Kızlar, tutun Ceylin'i de ayıralım. Changbin, sen de mümkünse, Ceylin'in gözünün önünden kaybolma.

 

Changbin:- Memnuniyetle.

 

Ceylin:- Fırsatçı.

 

Bir sarılma vakasından sonra, ders başlamıştı. Öğretmen tahtaya soru yazıyordu.

 

:- Herkes soruyu yazdığına göre, cevapları alalım. Anka, sen cevaplamak ister misin?

 

Anka soruyu cevaplamak için ayağa kalktı

 

Anka:- Hayır!

 

Herkes ona bakıyordu. Anka birden ağzını kapattı.

 

:- Anlamadım. Soruyu çözmek istemiyor musun?

 

Anka:- Ha, hayır! Dedi ve çaresizce baktı kızlara.

 

:- Tamam öyleyse yerine oturmak ister misin?

 

Anka:- Hayır! Dedi ağlamaklı.

 

Hazel:- Kızlar, bir şey yapalım.

 

Alya:- Ama ne?

 

:- Anka, iyi misin?

 

Anka ağlıyordu:- Hayır! dedi ve önünde oturmuş, kıkırdayan Bahar ve Mira'nın başına kitabı ile vurdu birer tane. Bahar ve Mira ise seslerini çıkarmadan, başlarını tuttular.

 

O an Bang Chan yerinden kalktı ve Anka'nın yanına gidip, omuzuna kolunu attı.

 

Bang Chan:- Efendim, Anka'nın bu gün sorunları varda. İzninizle lavaboya götüreyim.

 

:- Tamam götür arkadaşını belli ki iyi değil.

 

Bang Chan:- Teşekkürler. Dedi ve Anka'yı dışarı çıkardı.

 

Anka:- Bırak beni, öldüreyim ikisinide.

 

Bang Chan tuttu onu:- Dur, sakin ol. Şu hipnozcuyu bulmamız gerek bir an önce. Yoksa ortalık iyice karışacak. Hadi senin elini yüzünü bir yıkayalım.

 

Anka:- Hayır! Dedi ve Chan'a baktı. Bırak beni ne olur öldüreyim.

 

Bang Chan güldü:- Yürü haydi.

 

Anka, "hayır"diye diye gitti Chan ile birlikte.

 

Kızlar ve erkekler ise sınıfta derse devam ediyorlardı.

 

Ekin:- Jeongin bak bu yesimi senin için yaptım. Bu sensin bu da ben.

 

Jeongin:- Çok güzel olmuş.

 

Ekin:- Biz seninle evlenmisisiz buyada. Bu da bizim evimis.

 

Jeongin güldü.

 

Kızlar, Ekin'e bakıyorlardı.Bi arıza çıkarmasından korkuyorlardı ama o Jeongin 'in yanında gayet uslu duruyordu.

 

Seungmin:- Ekin ve Çocuk Ekin arasında ki karakter farklılığı beni korkutmaya başladı.

 

Hyunjin:- Sadece çocukça davranıyor. Anlamadığım şey, Jeongin şimdi Ekin'in ilk aşkı mı oluyor? Dedi gülerek.

 

Han:- Galiba ilk.

 

Felix:- O değil de Ceylin'in Changbin'e sarılıp durması? Hem de nefret ederken. Dedi gülerek.

 

Changbin:- Sizde ne eğlendiniz ama.

 

Hyunjin:- Mira ve Bahar'ın aklına nasılda gelmiş bu iş.

 

Han:- Anka'nın her şeye hayır demesi daha komik.

 

Seungmin:- Hakikaten bu kızları kimse durdurmadı mı acaba bunu yaparken? İçlerinde en akıllısı Ekin, o da hepsinden beter durumda.

 

Jeongin:- Alay etmeyin. Bu sizinde başınıza gelebilir.

 

Minho:- Hipnoz mu? Bizimde başımıza gelme ihtimali bulunmadığı için, iç rahatlığıyla alay edebilirsiniz. Dedi gülerek.

 

Hazel:- Bahar, Mira bakın nasıl da gülüyorlar. Sayenizde.

 

Lena:- Çok komiğiz değil mi? Dedi ayağa kalkıp Han ve diğerlerine bakarak. Ama hiç biri de bir şey anlamışlardı. Erkekler dayanamadılar ve tekrar gülmeye başladılar.

 

Seungmin:- Lena'nın Korece'si vardı bir de değil mi?

 

Lena gülüşüp duran erkeklere daha fazla dayanamadı ve kalkıp çıktı sınıftan.

 

Bahar:- Hah hah haaa çok komik değil mi? İyi eğlendiniz.

 

Minho:- Sayende. Sen de olmasan bu okulda kim güldürecek beni. İyi ki geldiniz ha!

 

Bahar:- Keşke seni de bir hipnoz ile ortadan kaldırabilsem ama nerde!

 

Lena, sınıftan çıkmıştı. Han' da peşinden. Duvara yaslanmış duran Lena'yı gördü ve yanına geldi.

 

Han:- Lena, özür dilerim. İleri gittik.

 

Lena, Han'a baktı.

 

Lena:- Keşke seni anlayabilsem. Dedi ve başını eğdi.

 

Han, Lena'nın başını kaldırıp gözlerine baktı.

 

Han:- Senden, özür, dilerim. Güldüğüm için, çok pişmanım. Diyerek işaret ile anlatmaya çalıştı derdini.

 

Lena ona baktı. Anlamıştı ne demek istediğini. Başını yana çevirdi üzülerek.

 

Han, baktığı tarafa geçti Lena'nın.

 

Han:- Beni, anlayabiliyorsun değil mi? Dedi işaret ederek.

 

Lena:- Seni, anlayabiliyorum ama söylediklerini değil. Dedi aynı şekilde işaret ederek.

 

Han:- Birbirimizi anlamamız için illaki aynı dilikonuşmamıza gerek yok ki. Dedi ve gülümsedi.

 

Lena, Han'ın gözlerine baktı. Üzgün gözleri gülümsemesi ile parladı.

 

Han:- Haydi gel, sınıfa dönelim.

 

Lena, başını salladı. Alya ve Hyunjin ise koridorda yürüyorlardı.

 

Alya:- Mira ve Bahar'a inanamıyorum. Bu yaptıkları ciddi bir şekilde sonuçlanabilirdi.

 

Hyunjin:- Aslında Ekin'in şu an çocuk olması ciddi bir konu.

 

Alya:- Nereden bulacağız biz bu adamı? Nasıl düzeleceğiz?

 

Hyunjin:- Tekrar gelecekmiş okula merak etme.

 

Alya:- Ama ne zaman. O gelene kadar bir gurup aptal gibi gezeceğiz ortada. Biri bu halimizi görecek diye aklım çıkıyor. Sonra bütün okulun diline düşeceğiz. Üstelik Bahar ve Mira'nın hayati tehlikesi mevcut.

 

Hyunjin:- Sakin ol, sorun yok. Beraber halledeceğiz bu durumu.

 

Alya:- İyi ki yanımdasın Hyunjin, içimi öylesine rahatlatıyorsunki.

 

Hyunjin gülümsedi.

 

Alya:- İlk zamanlar, sana haksızlık yaptığımı, ön yargılı davrandığımı düşününce utanıyorum. Oysa sen şu an benim yanımdasın. Şu komik duruma rağmen.

 

Hyunjin, gülümsemeyi bıraktı o an. Yüzü düştü hafiften. Vicdani şeyler yaşanıyordu kalbinde bir yerde.

 

Hyunjin:- Şeyy önemi yok. Ben yanında olmayı seviyorum sadece.

 

Alya:- Aaa bu arada hani beraber yaptığımız anket vardı ya?

 

Hyunjin:- Evet?

 

Alya:- Onu ben kazanmışım. Kazanmışım diyorum çünkü o bir yarışmaymış. Bir de ödül varmış ama sürprizmiş.

 

Hyunjin gülümsedi yeniden.

 

Hyunjin:- Tebrik ederim. Dedi ve birden ellerini çırptı. Alya o an şarkı söylemeye başladı.

 

Alya:- Fikrimin ince gülü...

 

Hyunjin:- Aaa ben, özür dilerim. Dedi ve Alya'nın ağzını kapattı. Alya, Hyunjin'e bakıyordu masum gözlerle. Hyunjin' de ona.

 

Hyunjin:- Ne oluyor bana böyle? Ona oynadığım oyun yüzünden vicdan azabı mı çekiyorum? Vicdandan daha başka bir şey sanki içimdeki. Ona dokunduğum için kalbim çarpıyor böyle. Kendine gel Hyunjin, kendine gel. Dedi ve elini çekti Alya'nın dudaklarından.

 

Hyunjin:- Ben, özür dilerim unuttum hipnoz etkisinde olduğunu.

 

Alya, başını çevirdi hemen. Utanmıştı yine.

 

Alya:- Sorun değil. Alıştım sayılır.

 

Hazel, sırasında oturuyordu. Pencereden dışarı bakıyordu. Felix, sınıfa girdi ve birden onu gördü. Elindeki suyu sırasına koydu.

 

Felix:- Biraz içmek ister misin?

 

Hazel:- Sağol. Susamadım.

 

Felix:- Neden bahçeye çıkmıyorsun?

 

Hazel:- Kedi, köpek görürüm neme lazım, havlarım filan.

 

Felix güldü. Sonra, Hazel'e baktı.

 

Felix:- Afedersin. Alay etmek değildi niyetim.

 

Hazel, Felix'e bakıp gülmeye başladı.

 

Hazel:- Neden özür diliyorsun ki komik bir haldeyiz şu an. Gülmen çok normal.

 

Felix 'de Hazel ile birlikte gülmeye Tutamadı kendisini.

 

Hazel:- Şu an bizimle arkadaş olmadığınız için gayet mutlusunuzdur bence. Şapşallar gurubu ile.

 

Felix:- Hayır elbette. Şu an sizin gibi renkli insanları tanıdığımız için gayet mutluyuz. Birde birbirimize haksızlık yapmasak. Dedi ve durdu.

 

Hazel:- Boşver geçti. Dedi ve cama doğru döndü. Birden pencerenin önüne konan bir kuş gördü. Korkulan olmuştu. Özellikle Hazel'in korktuğu şey.

 

Felix:- Yani, bu beni affettin mi demek?

 

Hazel:- Cik!

 

Felix:- Cik mi?

 

Hazel:- Cik cik! Dedi ve ağzını kapattı.

 

Felix:- Ne gördün sen pencerede? Hih! Kuş.

 

O an Bahar ve Mira girdiler sınıfa. Hazel ayaklandı ve kızlara doğru baktı.

 

Hazel:- Cik, cik cik cik!

 

Bahar:- Ne oldu niye cikliyorsun?

 

Mira:- Kendini kuş mu zannediyor acaba? Dedi birbirine bakıp gülerek. Sustular bi anlığına, tekrar dönüp birbirine baktılar ama bu kez olan şeyin farkına varmış bir şekilde.

 

Bahar ve Mira:- Cik mi?

 

Felix:- Kaçsanız iyi olacak.

 

Hazel:- Ciiiiiiik! Dedi ve sırasından fırlayıp kızları kovalamaya başladı.

 

Mira:- Bahar kaç! Bu sefer fena dayak yiyeceğiz.

 

Bahar ve Mira Minho ve Seungmin'in yanından geçtiler hızla. Arkalarından da Hazel.

 

Seungmin:- Yeni bir vaka ha! Bu sefer Hazel öldürür bence. Yürü ayıralım.

 

Minho:- Bence bırak dayak yesinler akılları başlarına gelsin biraz.

 

Jeongin, Ekin'e bir sürü abur cubur almış kafede, önüne yığmıştı resmen. Ekin ise hem Jeongin'den hem de aburcuburdan dolayı gayet mutlu görünüyordu.

 

Bang Chan ve Anka, kafeye geldiler.

 

Anka:- Jeongin, ne güzel ilgileniyor Ekin ile. O da olmasa şu an Ekin ile ilgilenecek hiç normal biri yok ortada.

 

Bang Chan:- Arkadaşlık bu günler için değil mi?

 

Anka:- Hayır! Yani, ahh bana bakma Chan lütfen. Şu an o kadar aptal görünüyorum ki.

 

Bang Chan güldü:- Hayır aksine çok şirinsin. Bak ben de senin gibi hayır dedim.

 

Anka, güldü:- Seni de mi hipnozladılar?

 

İkisi birden gülmeye başladılar.

 

Bang Chan:- Aramızda kalsın ama bence şu an aralarında en normali sensin.

 

Anka:- Öyle mi dersin?

 

Bang Chan:- Hayır demek için, neden hipnoz olmayı kabul ettin ki?

 

Anka:- Şeyy. Saçma bir şey işte. Sebebi de bir o kadar saçma.

 

Bang Chan:- Sen öyle diyorsan. Neyse gel Ekin ile Jeongin'in yanına gidelim.

 

Anka:- Hayır!

 

Bang Chan güldü:- Gel hadi gel!

 

Ekin ve Jeongin'in yanına geldi Chan ve Anka.

 

Anka:- Ee Ekincik nasılsın bakalım?

 

Ekin:- Çoooook mutyuyum. Jeongin, bana donduyma aydı, cips aydı, şekey aydı, çikoyata aydı. Dedi parmakları ile tek tek sayarak.

Anka:- Allah'dan Korece'yi unutmadı da rahat rahat anlaşıyor seninle. Jeongin, sana nasıl teşekkür ederiz bilmiyorum.

 

Jeongin:- Teşekkür edecek bir şey yok.

 

Anka:- Ekin, bence bu kadar yeter. Haydi gidelim kızların yanına.

 

Ekin, Jeongin'in koluna yapıştı.

 

Ekin:- Bana ne bana ne! Geymiyoyum. Ben Jeongin'in yanında kalacağım.

 

Anka:- Ekin olmaz, gel hadi. Yeter bu kadar fazlası ile rahatsızlık verdik zaten.

 

Ekin:- Iı! Dedi omuz silkerek.

 

Jeongin:- Alya lütfen. Ben rahatsız olmuyorum. Hem Ekin ile ilgilenmek hoşuma gidiyor.

 

Bang Chan:- Bak sen neden acaba? Dedi ima ile.

 

O anda Changbin, koluna yapışmış olan Ceylin ile geldi hızla kafeye.

 

Ceylin:- Anka!

 

Anka:- Siz?

 

Changbin:- Dayanamadı yine.

 

Anka:- Ceylin, Changbin, siz yine mi sarıldınız.

 

Ceylin:- Boş ver bizi de. İşler karıştı.

 

Anka ve Chan, ayaklandılar.

 

Anka:- Yine ne oldu?

 

Changbin:- Hazel ciklemeye başlayınca, Bahar ve Mira'yı öldürmeye kalktı. Felix, onları ayırmaya çalışıyor. Mira, Seungmin'in arkasına saklandı. Minho ise Hazel Bahar'ı boğazlarken, Hazel'e tezahürat yapıyor. Tabii Bahar, Hazel'den kurtulup, Minho 'yu parçalamaya başladı. Son alkıştan sonra, Alya şarkı söylemeye kalkınca o da Mira'ya saldırmak üzereydi ki, Hyunjin onu tuttu. Hâla tutmaya çalışıyor şu an.

 

Anka:- Chan, koş ayıralım şunları. Jeongin, Ekin sende.

 

Jeongin:- Tamamdır. Siz, isyanı bastırmaya gidin.

 

Anka, Bang Chan ve birbirine sarılmış Ceylin ve Changbin, koşarak gittiler yanlarına.

 

Okulun bitimine saatler kalmıştı. Hep beraber bahçede oturuyorlardı. Ceylin, Changbin'in koluna sarılmış, Ekin ise Jeongin'in dibinden ayrılmıyordu.

 

Anka:- Aferin size. Ortalık birbirine girmiş.

 

Alya:- Bütün gün şarkı söylemekten canım çıktı. Üstelik, sesim de güzel değil.

 

Anka:- Bahar ve Mira, yaptıklarınızı görüyorsunuz değil mi?

 

Bahar ve Mira:- Görüyoruz.

 

Minho:- Bence iyi bak görmemiş olabilirsin.

 

Bahar:- Seni görmemek güzel olurdu evet.

 

Alya:- Ekin kendine geldiğinde sizi öldürecek haberiniz olsun.

 

Seungmin:- Sadece Ekin mi? Dedi onlara kızgınlıkla bakan Ceylin, Hazel ve Lena'ya bakarak.

 

Ceylin:- Evet, liste bayağı kalabalık.

 

Han, yanlarına geldi.

 

Han:- Size güzel bir haberim var. Sizin hipnozcu okula geliyor.

 

Kızlar:- Ne?

 

Anka:- Bu harika haber! Dedi ve elini çırptı.

 

Alya tam başlıyordu ki Hazel ağzını kapattı.

 

Ceylin:- Ne zaman geliyor?

 

Han:- Birazdan burada olur. Bir iş adamı çağırmış özel gösteri yaptırmak için. Dedi ve Changbin'e baktı. Changbin göz kırptı ona.

 

Changbin:- Neyse ki senden kurtuluyorum.

 

Ceylin:- Ayy hislerime tercüman oluyorsunuz Bay Changbin şu an.

 

Mira:- Ohh biyiyor bu işkence desenize.

 

Seungmin:- Artık elinize madalyon filan almazsınız. Değil mi?

 

Felix:- Almazlar herhalde.

 

Kızların hipnoz olayı bitmişti şükür ki. Ekin, çocukluktan çıkmış, Hazel ciklemeyi bırakmış, Lena artık Korece konuşabiliyordu. Ceylin, artık Changbin'e sarılmıyordu. Lena ise müzik hayatına son vermişti bu günden itibaren. Anka ise Hayır kelimesini uzunca bir süre kullanmayacağa benziyordu.

 

Kızlar evdelerdi. Bahar ve Mira, yatağın üzerine oturmuşlardı. Diğerlerinden yüklüce azar işitiyorlardı.

 

Ekin:- Aferin size. Aferin yani. Akılsız kafam ne uyuyorsun bunlara? Hadi beni yaptınız hipnoz. Diğerlerini yapmakta ne oluyor?

 

Bahar:- Kendileri istediler!

 

Mira:- Tabii.

 

Alya:- Ben mi istedim el şaplatınca şarkı söylemeyi?

 

Hazel:- Ya ben? Beni cikletin mi dedim size?

 

Ceylin:- Sanki ben durup dururken Changbin'e sarılayım dedim size ha?

 

Mira:- Ya tamam pişmanız işte.

 

Lena:- Bütün gün insanlardan kaçtım benimle konuşmasınlar diye.

 

Anka:- Ben de.

 

Alya:- Ve bende.

 

Hazel:- Ya ben ya ben?

 

Ekin:- Ben neler yaptım çocukken acaba?

 

Anka:- Neler yapmadın ki? Jeongin ile evlenme hayalleri filan. Resimler çizdin.

 

Ekin:- Hih! Öldüreceğim sizi. Desi ve üzerlerine atıldı.

 

Anka ve Ceylin, tuttular Ekin'i.

 

Ekin:- Yarın o çocuğun yüzüne nasıl bakacağım ben?

 

Bahar:- Çocukluk işte bakmaz kusuruna.

 

Ekin:- Bak hâla... Neyse ben gidip biraz dinleneceğim. Bütün gün koşturmuş gibi yorgun hissediyorum. Bu konu burada kapanmadı ona göre. Cezanızı vereceğim daha. Dedi ve çıktı.

 

Anka, Mira'nın elinde ki madalyonu aldı.

 

Anka:- Şunu yok edelim. Ne olur ne olmaz.

 

Bahar:- Hadi diğerleri istemedi hipnozu ya siz? Kendiniz geldiniz hipnoz olmaya. Onda da mı suçlu biziz?

 

Mira:- Ee buna cevap verin bakalım.

 

Lena:- Yok bunlar dersini almamışlar.

 

Ceylin, madalyonu aldı Anka'nın elinden

 

Ceylin:- Yaptıkları şey başlarına gelsin de görsünler.

 

Bahar:- Nasıl yani?

 

Mira:- Hayır, hayıır!

 

Kızlar, Bahar ve Mira'nın üzerine atladılar. İkisini de sandalyeye oturtup bağladılar. Gözlerini zorla açıp, madalyona bakmaya zorladılar. İntikam vakti gelmişti. Madalyon diğerlerindeydi artık.

 

Bahar:- Bırakın bak kötü olacak. Biz size böyle mi yaptık?

 

Mira:- Bırakın bizi. Ekiiin!

 

Lena:- Şunlara bak ya! Birde bizden yüzlü çıkıyorlar. Neymiş, kendimiz istemişiz.

 

Mira:- Ne yapacaksınız bize?

 

Ceylin:- Beni Changbin'e yapıştıran hanginiz di bakalım?

 

Mira:- Bahar!

 

Bahar:- Mira!

 

Alya:- Uyut şunları Ceylin.

 

Ceylin:- Memnuniyetle.

 

Bahar ve Mira:- Hayıııır!

 

Bahar ve Mira, hipnozun etkisine girmeye hazırlardı.

 

Hazel:- Ne yapacağız bunlara?

 

Ceylin:- Bana yaptıklarının, hatta size yaptıklarının cezasını.

 

Sabah olmuştu. Kızlar, okula gelmişlerdi yine. Bahar ve Mira, yalvar yakar kızların etrafında dolanıyorlardı.

 

Bahar:- Ne olur söyleyin, ne yaptınız bize?

 

Ceylin:- Birazdan görürsünüz.

 

Mira:- Ya lütfen söyleyin. Korkutmayın ya!

 

Lena:- Hayır söylemeyeceğiz.

 

Ekin:- Niye yalvarıyor bunlar sabahtan beri?

 

Alya:- Bize yaptıklarının cezasını çekeceklerde o yüzden.

 

Ekin:- Şunu bi açıklar mısınız?

 

Ceylin, elindeki madalyonu gösterdi Ekin'e.

 

Ekin:- Ya hayır. Bunu yaptığınıza inanamıyorum. Hani son vermiştik buna?

 

Ceylin:- Bize yaptıkları cezasız mı kalsaydı?

 

Ekin:- Ne yaptınız peki?

 

Alya:- Çok güzel şeyler olacak.

 

Mira:- Bahaaar, çok korkuyorum!

 

Bahar:- Bende.

 

Erkeklerde okulun bahçesinde dolaşıyorlardı.

Hyunjin:- Ne gündü ama. Kızların bu kadar aksiyon yaşadıklarını bilmezdim. Dedi gülerek.

 

Bang Chan:- Dün Minho ile gece boyu güldünüz zaten. Yeter bence.

 

Felix:- Ama nedense Alya söz konusu olduğunda Bay Hyunjin gülmesini tuttuyordu.

 

Han:- Neden acaba?

 

Seungmin:- Mira ve Bahar'ın kafaları başka türlü çalışıyor doğrusu.

 

Minho:- O değilde bu olanlar o cadaloz kızın başına gelseydi, daha çok eğlenirdim ama nerede ben de o şans.

 

Erkekler bahçede yürürken, birden karşıdan gelen kızlarla karşı karşıya geldiler.

 

Bahar:- Ne olur söyleyin havlayacak mıyım? Şarkı mı söyleyeceğim? Ne, söylesenize.

 

Hazel:- O kadar kolay değil.

 

Bahar:- Tamam dersimi aldım hadi eki halimize getirin bizi.

 

Kızlar erkekleri gördüler o an. Birbirlerine baktılar ve gülümsediler.

 

Ceylin:- Bahar, karşıya bak! Dedi gülerek.

 

Bahar, Minho'ya baktı o an.

 

Minho'da ona bakıyordu.

 

Minho:- Ne var, ne bakıyorsun? Dedi ve tam gidiyordu ki Bahar arkasından seslendi.

 

Bahar:- Minho!

 

Minho arkasına döndü ve Bahar'a baktı.

 

Minho:- Ne var?

 

Bahar:- Minho, ben, seni seviyorum!

 

O an erkeklerin gözleri açılmıştı şaşkınlıktan. Ama Minho 'nun daha çok.

 

Lena:- Söyledi vallahi!

 

Ceylin:- Hipnoz öyle yapılmaz böyle yapılır.

 

Bahar hemen ağzını kapattı iki eliyle. Ayrıca fena halde şaşkındı.

 

Minho:- Ne? Dedi istemsizce gülümseyerek. Bahar'dan bunu duymak güzel hissettirmişti.

 

Jeongin:- Ben fena halde şok geçiriyorum.

 

Han güldü:- Bahar, Minho'yu seviyormuş!

 

Bang Chan:- İşte bu kıyamet alameti.

 

Mira:- Gitti Bahar, gitti! Bana ne yaptınız?Dedi ve en arkaya saklandı.

 

Minho, Bahar'ın yanına geldi.

 

Minho:- Sen iyimisin? Hasta filan değilsin değil mi? Dedi ve ateşine baktı elini alnına koyarak. Ee ateşinde yok.

 

Bahar:- Fena halde hipnozum var.

 

Minho:- Seni de mi? Anlamalıydım. Dedi gülerek.

 

Bahar:- Gülme bak.

 

Minho:- Sen de ha!

 

Bahar:- Ya gülmesene.

 

Minho:- Ee kızlar, bu ne kadar sürecek?

 

Alya:- Seni her yeniden gördüğünde.

 

Bahar:- Allah sizi bildiği gibi yapsın emi!

 

Minho:- Ee ben bunu değerlendirmez miyim?

 

Bahar:- Değerlendirmezsin. Yapmazsın değil mi?

 

Minho kaşlarını kaldırdıve " cık" dedi.

Bahar:- Sakın bak. Gözümün önünden bir yere kaybolma. Lütfen.

Min Ho:- Sana ne? Kendi özgün irademle her yere giderim. Dedi ve ilerledi. Bahar'da peşinden.

 

Bahar:- Bekle beni gidemezsin. Siz bittiniz kızım, sizi yedim yedim!

 

Bang Chan:- Ve gün geçmiyor ki Bahar ve Minho'yu bir araya getirecek bir olay daha yaşanmasın.

 

Jeongin:- Ekin, sen nasılsın bu gün?

 

Ekin:- Büyüdüm. Gayet yaşımın kızıyım şuan.

 

Han- Bu sabah herkes Korece konuşuyor sanırım.

 

Lena:- Hem de ana dilim gibi.

 

Hyunjin:- Aranızda cikleyen, şarkı söyleyen ve bir şeylere itiraz eden de yoksa sınıfa gidebiliriz

 

Kızlar gülüyorlardı.

 

Ekin:- Bu ceza işi iyi oldu. Keşke yaparken beni de çağırsaydınız.

 

Alya:- Bence de iyi oldu. İş birlikçisi nerede bunun?

 

Lena:- Kim?

 

Alya:- Bayan Mira.

 

Lena:- Arkanda.

 

Mira:- Bana ne yaptığınızı söylemeden şuradan şuraya gitmem.

 

Hazel:- Seungmin, söylesin.

 

Mira:- Ne? Dedi ve Seungmin'e baktı.

 

Seungmin:- Ben mi? Ben ne alaka?

 

Ceylin:- Üzgünüm Seungmin. Şimdiden özür diliyoruz.

 

Mira, Seungmin' e bakakaldı. Hatta öylece kaldı.

 

Seungmin:- Neden bana öyle bakıyorsun?

 

Mira:- Sen de bana bak. Hiçbir yere değil. Dedi ve Seungmin'in yanına gidip başını kendisine çevirdi.

 

Seungmin:- Kızlar, buna inanamıyorum. Bunu yapmış olamazsınız.

 

Mira:- Yapmışlar! Ben sizi öldürmez miyim?

 

Ceylin:- Siz beni Changbin'e sarılmak zorunda bırakmaz mısınız? Al işte.

 

Changbin:- Ne varmış bana sarılmakta?

 

Ceylin:- İstersen tekrar sarılayım sana ama bu sefer öldürmek için.

 

Seungmin:- Ne kadar sürecek bu?

 

Alya :- Merak etme. Gün sonunda her ikisininki de bitecek. Biz bunlar gibi insafsız değiliz.

 

Mira:- Hee değilsiniz. İnsan miyavlatır filan. Bu nedir ya! Seungmin kusura bakma lütfen.

 

Seungmin:- Sorun yok. Ben durumdan memnunum. Dedi gülerek.

 

Mira:- Ne?

 

Seungmin:- Şaka yapıyorum.

  

Bahar, Min Ho'yu kaybetmişti. Okulun içinde onu arıyordu.

 

Bahar:- Nereye gitti bu şimdi? En iyisi onu hiç görmemek. Aramasam daha iyi.

 

Birden kolonun arkasından çıktı Minho.

 

Min Ho:- Beni mi arıyorsun?

 

Bahar:- Hih! Min Ho, seni seviyorum! Yaaa. Kahretsin.

 

Minho güldü:- Bu hipnoz harika bir şeymiş ya!

 

Durumdan oldukça eğleniyordu.

 

Bahar:- Gülmesene. Allah'ım biri duymadan bitsin bu işkence.

 

Minho:- Jaemin'in duymasından mı korkuyorsun? Ah canım, kıyamam. Aşkınız zedelenecek şimdi.

 

Bahar:- Ne saçmalıyorsun sen acaba? Burada zedelenecek bir şey varsa o da sen olacaksın birazdan. Yanımdan ayrılma, kendini öldürtme. Dedi ve Minho'nun kolundan tutup kendine çekti.

 

Minho:- Ne var beni sevdiğini söylediysen sanki. Dudakların taş mı olacak?

 

Bahar:- Seni gerçekten sevdiğim zaman söylerim merak etme. Dedi ve Minho'ya baktı. Lafı çevirememişti. Yani şey. Öyle şey olurya...

 

Minho:- Tamam geveleme anladım demek istediğini. Yürü sınıfa gidelim ders başlayacak.

 

Bahar ve Minho, kol kola sınıfa gidiyorlardı. Birden karşıdan gelen Jaemin'i gördüler. Bahar bi duraksadı o an kolunu bıraktı Minho'nun ama Minho Bahar'ı kendine doğru çekti ve ilerlediler.

 

Minho:- Sevgilin bizi sarmaş dolaş gördü. Sen de bi üzüldün sanki.

 

Bahar:- Allah aşkına yürü sınıfa girelim ve bu günün çabucak geçmesi için dua edelim.

 

Ders vaktiydi. Mira, ellerini çenesine koymuş, gözlerini dikmiş, Seungmin'e bakıyordu. Seungmin, döndü ve ona baktı. Gülümsüyordu. Mira'da aynı şekilde ona aynı şekilde.

Mira:- Ben bu çocuğa hiç bu kadar dikkatli bakmadım. Aslında çok yakışıklı biri. Yüzü ne kadar da masum. Gözümü alamıyorum. Ne düşünüyorum ben ya? Ona biraz daha böyle bakarsam aşık olacağım. Kendime gelmem lazım. Bakmamı çekebilsem.

 

Bahar:- Mira, yeter artık! İçine düşeceksin Seungmin'in.

 

Mira:- Ne yapayım Bahar, elim de değil. Hepsi şu hipnozun yüzünden. Dedi Seungmin'e bakarak.

 

Bahar:- Valla bana hiç öyle gelmiyor artık. Yedin bitirdin çocuğu gözlerinle.

 

Mira:- Aslında şöyle bir bakınca yakışıklı çocuk ha!

 

Bahar:- Tövbe tövbe! Ya çek artık gözlerini.

 

Mira:- Sen Minho'ya seni seviyorum diye bas bas bağıyorsun biz bir şey diyor muyuz?

 

Bahar:- Elimde olmadan o bir kere.

 

Mira:- Hah işte. Ben de elimde olmadan diktim gözümü Seungmin'e.

 

Diğerleri onları dinleyip gülüyorlardı.

 

Bang Chan:- Mira tarafından, yakın ilgi görmek nasıl bir his?

Seungmin:- Güzel ile ürkütücü arasında gidip geliyorum. Sürekli izleniyorum. Çok tuhaf hissettiriyor.

 

Jeongin:- Changbin, Seungmin ve Minho, bu haftanın şanslıları galiba.

Minho:- O kız mı benim şansım? Dedi ve Bahar'a baktı. Kendisine seslenip "seni seviyorum" dediği o anı hatırladı. Gülümsedi birden. Hatırlar hatırlamazda kalbimde bir şeylerin hareketlendiğini hissetti.

 

Hyunjin:- Ne oldu? Neden gülüyorsun?

 

Minho toparlandı:- Çok komiklerde o yüzden. Başka bir sebebi yok.

 

Ders arasına girmişlerdi. Mira, Seungmin'e bakmaya devam ediyordu.Yanına geldi ve durdu.

 

Hazel:- Bakıyorum da gözlerini alamıyorsun Seungmin'den.

 

Erkekler güldüler.

 

Mira:- Eve gidelim göstereceğim ben size. Seungmin, çok özür dilerim hep bunların yüzünden.

 

Seungmin:- Sıkıntı yok, sorun etme kendine.

 

Mira:- Şu halime bak. Ay seni de darlıyorum bakışlarımla.

 

Seungmin:- Tamam sorun yok. Sonsuza kadar baksan bana, yine de sıkılmam ben.

 

Mira gülümsedi:- Çok iyisin.

 

Bahar :- Gözlerini mi bağlasak acaba?

 

Seungmin:- Al ben de sana bakıyorum. İçin rahat etti mi? Dedi ve Mira'ya yaklaşıp ona baktı. Gözlerine.

 

Lena:- Ne tatlı bakışıyorlar.

 

O anda Dahyun girdi sınıfa. Seungmin ve Mira'nın bakışmasını gördü. Bozulmuştu. Geri geri adım attı ve çıktı sınıftan.

Bahar:- Bu arada Minho nerede? Minho!

 

Jeongin:- Az önce çıktı.

 

Bahar:- Yaa nasıl kaçırdım ben onu?

 

Minho kapıdan başını uzattı.

 

Minho:- Buradayım. Beni mi arıyorsun? Dedi ve çıktı ortaya.

 

Bahar:- Ben, ben, dedi ve birden ağzını kapattı iki eliyle.

 

Minho:- Söyle haydi söyle.

 

Han:- Yazık şu kıza.

 

Ceylin:- Kendini tutmana gerek yok canım. Dedi ve Alya ile kollarını tutup çektiler elini ağzından.

Bahar:- Min Ho, seni seviyorum!

 

Minho, gülüyordu.

 

Han:- Bunu bilerek yapıyorsun değil mi?

 

Minho:- Evet!

 

Bahar:- Yeter artık! Fırsatçı. Gel buraya. Öldüreceğim seni geeeel!

 

Minho:- Bak kızarsam tekrar söyletirim beni sevdiğini.

 

Bahar:- Sevmiyorum seni sevmiyooorum! Dedi Minho'nun peşinden koşarak.

 

Sonunda okul bitmişti. Eve gelmişlerdi. Bahar ve Mira, kızarak bakıyorlardı kızlara. Her an üstlerine atılabilirlerdi. Öyle bir sinir vardı üzerlerinde.

 

Ekin:- Hiç öyle bakmayın. Hak ettiniz.

 

Bahar:- Minho'ya seni seviyorum dedirtmekte nedir ya?

 

Ceylin:- Siz beni Changbin'e sarılmak zorunda bıraktınız ama.

 

Mira:- Bütün gün Seungmin'e bakmaktan boynum ağrıdı. Derste ögretmene yakalanacağım diye ödüm koptu.

 

Hazel:- Dün de biz aynı şeyleri yaşadık tatlım.

 

Bahar:- Tamam kızlar, tamam dersimizi aldık biz. Oldu mu mutlu musunuz?

 

Alya:- Evet mutluyuz. O değilde çocuklarada rezil olduk.

 

Anka:- Bize çok yardım ettiler. Jeongin'in Ekin ile ilgilenmesi filan.

 

Ekin:- Hakikaten bir teşekkür bile edemedim. Yarın artık. Neyse ki bu olaydan da kurtulduk.

 

Lena:- En önemlisi de Seçil Hoca duymadı olanları.

 

Hazel:- Ve okuldakiler.

 

Mira:- Bahar ve biz yarın normale döneceğiz değil mi?

 

Bahar:- Okula gitmeyeceğim ona göre.

 

Hazel:- İçiniz rahat olsun. Yarın etkisi bitecek. Buna kontrollü hipnoz denir canım.

 

Mira:- Ayy iyi bari.

 

Bu hipnoz olayı da kazasız son bulmuştu. Her ne kadar kızlar, zor anlar yaşasalar da komik bir anı olarak Kore anılarında ki yerini almıştı. Bahar ve Mira, zirvede bıraksalarda bu hipnoz işini, yine onun sayesinde birbirlerini bir tık daha iyi tanıma fırsatları oldu erkekler ile. En önemlisi de erkeklerin yardım severliklerini görmüş oldular.

  

  

  

  

 

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

 

  

  

  

  

  

  

 

  

  

  

  

  

  

  

  

  

 

Loading...
0%