Yeni Üyelik
2.
Bölüm

V826

@mavipencere

Kapıya doğru koştum ve silah sesinin nereden geldiğini öğrenmek için dışarıya çıkmak istedim fakat kapı kilitlenmişti.

Boğazımı yakan gaz kokuları ve kapının aşağısına baktığımda gördüğüm yangın bu gaz kokularının ne olduğunu açıkladı.

Elim ayağım titriyordu ne yapacağımı bilemiyordum.

Dışarıdan gelen insanların acı içindeki çığlıklarını duyuyordum.

Telefonumu açıp Aktaça mesaj yazmaya başladım

"Aktaç ben lavobodayım fakat kapıyı açamıyorum,kilitlenmiş.

Çok korkuyorum dışarıda neler oluyor."

Ve mesaj gitmedi

Bir mesaj daha yazdım

"Aktaç lütfen beni kurtar"

Ve o da gitmedi.

Annemi aradım fakat hiçbir ses çıkmıyordu.

Babamı aradım yine hiçbir ses yoktu.

Allah kahretsin telefonum çekmiyordu.

Gözyaşlarımı tutamıyordum.

Bağırmaya başladım

"Kimse yokmu, kurtarın beni!"

"Lütfen, lütfen kurtarın.

Kimse yokmu!"

Gaz kokusu midemi bulandırmaya başlamıştı.

Lavobaya yaslandım ve çıkmak için yol aradım.

Havalandırma veya pencere yoktu.

Pencere veya havalandırma olmayan bir tuvalet olur mu?.

Başımın dönmeye başladığını hissederken ve göz yaşlarım gözümü buğlandırırken bir anda heryer karardı.

Elektrikler de gitti ve gecenin korkunç karanlığında burada tıkalı kaldım.

Artık bağıracak gücüm kalmamıştı gaz kokusu nefesimi kesmişti.

Yere düşerken gözümün kapandığını hissediyordum.

Fakat bilincim daha açıkken arka arkaya 3 silah sesi daha duydum.

Sonrasında koşuşturma sesleri ve insanların çığlıkları.

Sonrasında koca bir sesslik ve beni kendine çeken koskoca bir uyku.

 

 

 

 

*5 ay sonra*

 

 

Gözümü açtığımda hastaneye benzeyen bir tavan ve baş ucumda duran serumla karşılaştım.

Ağzım kurumuştu, çok susamıştım

Fakat o kadar yorgun hissediyordumki konuşmaya gücüm yoktu.

Nolmuştu bana,neden burdaydım, burası bir hastane miydi, neden kendimi yıllardır uyuyormuşum gibi hissediyordum.

Kafamdaki sorulara cevap bulamıyordum ve bu çok rahatsız ediciydi.

Yaklaşık 5 dakika süren düşünce yığınlarımın ardından sonunda konuşucak gücü bulduğumda

 

"Kimse yok mu,burası neresi?"

diye bağırdım

Ve benim bağırmamdan 1 saniye geçmeden bildirim sesi geldi.

Başucumdaki komidinin üzerinde duran kırık ekranlı telefonumdan gelmişti

Doğrulup elimi uzattım ve telefonumu açtığımda mesajın Aktaçtan geldiğini gördüm.

Bir fotoğraf gelmişti.

Tıklayıp açtığımda kalbime bir ağrı saplandı.

Fotoğrafta Aktaçın bir sandalyeye bantlanmış halde olduğu karanlık bir odada eli yüzü kan revan içinde ve sarı saçlarına kanlar bulaşmış, yarı baygın halde bulacağım aklıma gelmezdi.

 

Ben fotoğrafı inceleyip neler olduğunu düşünürken tekrar bir bildirim sesi geldi.

Başucumdaki komidinin üzerinde duran kırık ekranlı telefonumdan gelmişti

Doğrulup elimi uzattım ve telefonumu açtığımda mesajın Aktaçtan geldiğini gördüm.

Bir fotoğraf gelmişti.

Tıklayıp açtığımda kalbime bir ağrı saplandı.

Fotoğrafta Aktaçın bir sandalyeye bantlanmış halde olduğu karanlık bir odada eli yüzü kan revan içinde ve sarı saçlarına kanlar bulaşmış, yarı baygın halde bulacağım aklıma gelmezdi.

 

Ben fotoğrafı inceleyip neler olduğunu düşünürken tekrar bir bildirim sesi geldi.

Aktaçtan ses kaydı gelmişti.

Ses kaydını açıp dinlemeye başladım.

 

"Sonunda uyandın demek tatlı kız, arkanda seni seven insanların olması ne güzel birşey değil mi, yokluğunda çok ağladılar.

 

Neyse uzatmadan lafa giriyorum, kafanda bir sürü soru işareti olduğunun farkındayım.

Burasının hastane olduğunu düşünüyorsun ama yanılıyorsun.

Burdan çıkabilmek için benim dediklerimi uygulaman gerekiyor eğer talimatlarıma uyarsan seninle çok iyi anlaşırız cimcime.

Gerçekleri ben söylemeyeceğim kendin öğreneceksin, teker teker herşey netleşecek.

Ama şunu unutma tatlı kız burada yalnız değilsin."

 

Ve sonra kahkaha sesleri doldurmuştu kulaklarımı.

 

Adamın sesi net değildi bir programdan değiştirilmiş olduğu belliydi.

Hatta kadın mı erkek mi o bile belli değildi.

Yalnız değilsin derken ne demeye çalışıyordu.

 

Ben bunları düşünürken kapanan telefonumu açıp numarayı aradım.

Tabi ki arayamıyordum.

Allah kahretsin diye başlayan bir küfür çıktı ağzımdan.

 

Belirsizlikten nefret ederdim, hiç birşey bilmemekten.

Ve şuan neler olduğu hakkında hiçbirsey bilmiyordum.

Fakat öğrenecektim...

 

Hızlıca serumumu çıkarıp yere attım.

Hastane yatağına benzeyen yataktan kalkıp hızlı adımlarla pencerenin önüne geldim.

Perdeyip çekip açtığımda gördüğüm manzara beni şaşırtmamıştı.

 

5 dakika önce kaçırıldığımı düşündüğüm kanâtime artık emin oldum.

Pencereden sadece yemyeşil ağaçlarla dolu bir orman karşıladı beni.

Pencereyi açmaya yeltendim fakat demir parmaklıklar yetmemiş birde koskoca kilit takmışlar.

 

Bu odanın sadece bir oda olmadığını pencereden baktığımda burasının çok katlı ve büyük bir bina olduğu belli oluyordu.

Fakat bu odadan çıktığımda beni ne beklediğini bilmiyordum.

Ve cesaret de edemiyordum.

 

Hep güçlü bir kız olmuştum- ya da olmak zorunda kalmıştım bilmiyorum- fakat şuanda kendimi berbat ve gücüm kalmamış gibi hissediyordum.

 

Odayı incelediğimde geniş olmasına rağmen sadece yatak olduğunu fark ettim.

Birde başucunda duran komidin ve serumlar.

Komidinde birşeyler olabilirdi.

 

Birkaç adım atıp komidine ilerledim.

Kulpunu tutup kendime doğru çektim ve açtığımda bir mektupla karşılaştım.

 

Hızlı hamlelerle yırtarak açtım.

Ve bir anahtar ve not vardı.

 

Notu okumaya başladım.

 

"Evet küçük kız ilk adımla başlıyoruz.

Unutma burada yönetici benim.

Benim dediğim herşeyi yapmak zorundasın.

Yoksa çok sevdiğin Aktaç elimde

Napabileceğim konusunda hiçbirşey bilmiyorsun.

Hahahaha

Elim çok güçlüdür.

 

Neyse şu anlık senden istediğim şey anahtarı alıp kapıyı açacaksın ve koridora çıkacaksın.

İlk önce sana yönlendirilen kıyafetleri giyeceksin.

5 aydır aynı elbiseyle uyuyorsun bilmem farkında mısın.

Hahahahaha

Tabiki değilsin.

 

Sonrasında sana yönlendirilen şekilde hareket edeceksin.

Evet tatlı kız içimden bir ses seninle herkesten daha çok eğleneceğimi söylüyor.

Hahahahaha"

 

Gözlerim yerinden çıkacaktı neredeyse.

Okuduklarımı sinderemiyordum.

Nasıl olurdu böyle birşey.

Ben nereye düşmüştüm böyle.

Gerçekten 5 aydır uyuyor muydum.

Nasıl olurdu bu?

Ve hâlâ o geceki elbiseyle duruyordum dediği gibi.

 

Hergün farklı kıyafetle dolaşan ve günde 5 vakit duş alan bir insan için bu kendinden iğrenmeye yeterdi.

Evet kendimden iğrenmiştim şuanda.

 

Bütün bunlar umarım bir rüyadır diye düşünüyordum fakat kendime dokunduğumda rüya olmadığına emin oldum.

Çok korkuyordum, bu adam kimdi.

Ne yapacaklardı bana.

 

O boğuk iğrenç kahkahası kulaklarımda çınlıyordu.

Kusmak ve ağlamak istiyordum fakat dediklerini yapmak zorundaydım.

Aktaça birşey olsun istemiyordum.

Ve en çok ona zarar vermelerinden korkuyordum.

Ne kadar sinir olsamda ona, kanlar içinde yüzünü görmek canımı çok acıtmıştı.

 

O yüzden kalktım ve kapının önüne gittim anahtarı kapıya taktım ama döndürmeden önce derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirip güçlü kalmaya çalıştım.

Kapıyı açtım ve koridora çıktım, kapının önünde duran iki adam birden kollarıma yapışıp beni yönlendirmeye başladılar.

İkiside siyah takım elbiseyle ikiz gibi duruyorlardı.

Yüzleri çok tanıdıktı fakat çıkartamıyordum.

Üzerini bastığımız yol tahtaydı.

Hatta komple bina tahtadan yapılmıştı, sadece duvalarlar betondu.

Çok fazla oda vardı ve yan yana bir yuvarlak oluştuyorlardı.

Odaların üzerlerinde çok garip şifre gibi yazılar yazıyordu.

Ortadada karşılıklı 2 girişi olan merdiven yer alıyordu.

Merdivenlerden indik ve biraz yürüdükten sonra bir odanın önünde durduk.

İki adamdan uzun olan

"İçeride V826 yazılı olanı üzerine giy ve çabuk çık sonra yemeğe gidicez"

Dedi.

 

Tamam der gibi kafa sallayıp içeriye girdim.

Odanın boyutu aynıydı, pencerenin yeri ve büyüklükleride aynıydı.

Sadece karşılıklı 2 kocaman tahta dolap yer alıyordu.

Ayna bile yoktu.

Dolapların içinde hepsi birbirinin aynısı fakat üzerindeki yazıları farklı olan hemşire ve doktor çalışanlarının giydiği scrubs önlüklerden vardı.

Hızlıca sırt kısmında V826 olan giysiyi aldım ve giydim.

 

Neden V826?

Dolaptaki diğer giysilerin üzerinde de V harfi aynıydı fakat sayıları çok farklıydı.

Ve çok düzensizdi.

V420,V632,V808,V555...

 

Askıyı yerine koydum ve sonra bir anda aydınlanma denilen şeyi yaşadım.

 

Hani böyle birşey yaşarsınızda olur olmadık bir anda parçalar yerine oturur ve bi anda çözersiniz ya bulmacayı.

Şuan onu yaşıyordum.

Benimle konuşan kişi yalnız olmadığını unutma demişti.

 

Burada benim gibi birçok insan vardı.

Bu giysileri onlar giyiyordu.

Ve o yüzden bu binanın içinde çok fazla oda vardı ve odaların üzerinde şifrelerimiz yazıyordu.

Peki ya neden.

Gerçekten düşündüğüm gibiyse neden onca insan bu binanın içinde tutuluyordu.

 

Neler oluyordu

Ne istiyorlardı bizden.

Neden tehdit ediliyordum.

Bu işin içinde bir iş olmalı.

Birisi bir oyun oynuyor olmalı.

Benim bu oyunu bozmam gerekiyor bunca insan burada olmamalıydı...

Loading...
0%