Yeni Üyelik
25.
Bölüm

24.BÖLÜM

@mavissrgt

Gördüğüm kanlı yazıyla gözlerimin kararması bir oldu. Mert eliyle gözlerimi kapadı.

 

"Şiittt sakin ol birtanem. Yok birşey. Gözlerini kapat ve ben aç diyene kadar da açma tamam mı?" Sesin de ki şefkat dolu ses benim canımı acıtıyordu. Ben ona ihanet etmek zorundaydım. Ama o bunu bilmiyordu.İkimizde farklı anlamlar da biliyorduk bu yazıyı.

İçimde ki bu vicdan azabı beni daha da bir çıkmaza sürüklüyordu. Bir yandan babamın katilini bulmak diğer yandan sevdiğim ve bana huzur veren adam. Allahım yardım et bana napacam ben.

 

Gözlerim kapalı bir şekilde başımı Mert'in boynuna gömülüydü. Bir çok adım sesleri koşuşturmacalar.

"Tüm adamları topla kapıda ki yazının hesabını soracağım size." Sert ve bir o kadar soğuk ses tonu beni bile ürkütmüştü.

 

Beni bir türlü bırakmayan o korku yine beni esir almıştı. Ben böyle olmasını istememiştim. Ben Mert'e aşık olmak istemiyordum. O adamın tehditleri beni bu çıkmaza daha da sürüklüyordu.

 

"Aç hadi gözlerini güzelim." Bana olan ses tonu ise şefkat doluydu.

Ben bunları haketmiyordum.

 

Şuan Mert'in yüzüne bakmaya yüzüm yoktu. Daha da sıkı sarıldım.

"Buradayım canım. Korkma güvendesin. Ufak bir işim var halledip hemen geleceğim sadece yirmi dakika." Boynuna sıkıca sırlan kollarım dedikleriyle gevşemişti. Beni dikatli bir şekilde yatağın üzerine bıraktı. Saçlarımın arasına ufak bir buse bırakıp.

"Hemen geliyorum rahatına bak olur mu?" Benim sanki bu saaten sonra gün yüzü görecek halim mi vardı da rahatıma bakacaktım.

Sadece başımı olumlu anlamda sallamakla yetindim. Mert odadan çıktığında gözlerime hücum eden yaşlar ve hızlanan nefesimi kontrol altına almaya çalışıyordum ama olmuyordu. İyi rolü yapmaktan yorulmuştum.

 

Nefes alamıyordum. Bedenim ağrıyordu. Kalbim, ruhum acıyordu. İnsan kendinden iğrenirmiydi. Ben iğreniyordum.

Aldığım nefese bile sinir oluyordum. Oda git gide küçülüyor hava bir anda kararmıştı. Elimi boğazıma götürdüm. Bir el beni boğuyordu sanki.

Kendimi hızla balkona attım.

 

"Sakin ol Buket sakin ol derin derin nefes al. İyisin bak kimse sana zarar veremez." Bana zarar veremez ama sevdiklerime zarar verecek o adi herif. Mert'e herşeyi anlatsam acaba bana yardımcı olabilirmiydi. Yok yok olmaz bana inanmaz ki. Offf Allahım sen yardım et. Ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Balkonun korkuluklarindan tutunup korkuluğa yaslandım. Başımı gökyüzüne kaldırıp rüzgarın tenime deymesine izin verdim. Şiddetli esen rüzgar az da olsa iyi gelmişti.

 

Gözümden akan yaşları bir türlü engeleyemiyordum. Bir anda belime sarılan bir el beni kendine doğru çekmesiyle korkudan çığlık atmam bir olmuştu.

 

"Bırak dokunma bana Merttt imdat yardım edin." Vücudumun titremesiyle gözlerimin kararmaya başlaması bir olmuştu.

 

"Şiittt sakin güzelim, benim." Bana sarılan kişiye kolumun dirseğiyle karnına sert bir şekilde vurdum. Bana sarılan kolları gevşeyince geri geri ilerleyerek "yaklaşma bana" dedim. Gözlerim bulanık görüyordu ama ses tanıdıktı.

 

"Tamam tamam bak dokunmuyorum sana benim Mert. Sakin ol canım." Göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim. Gözlerimde ki buhuluk gitmişti. Bana dolu dolu gözlerle endişeli bir şekilde bakan Mert'i görmemle ağlamam daha da şidetlendi.

 

"Allah benim belamı versin. Ben hep böylemi olacağım. Yere oturup kollarımı bacaklarıma sardım. Ben böyle olmak istemiyorum ben nefes almakta istemiyorum. Kimsenin bana acımasını da istemiyorum. Ben beni istemiyorum artık." Hıçkırıklarımın arasında kesik kesik çıkan sesim isyanımı dile getirmemem için çaba harcıyordu adeta ama ben bağırmak istiyordum içimde ki o çocuk artık ölmüştü. İçimde ki ceset içimi çürütüyor ve zehirliyordu beni."

 

"Ben sana acımıyorum sevgilim. Ben sana aşığım. Sana bir şey olma düşüncesi bile benim nefesimi kesiyor. Sakın ama sakın bir daha ağzından ölüm lafını duymak istemiyorum. Sen bana ilaç gibi geliyorsun." Benim yanıma gelip dizlerinin üzerine çöktü. Bakışlarını bakışlarıma kitledi.

 

"Ben sana mecburum sen bana bu dünyada iyi duyguların da olduğunu gösterdin." Dedikleriyle nasıl tepki vereceğimi bilememiştim.

 

"Şimdi gel hadi odaya geçelim hava soğuk hasta olmanı istemiyorum." Başımı olumlu anlamda salladım.

Beni kucağına alıp balkon kapısından odaya girdik. Köşede ki üçlü koltuğa oturttu. Bakışları ayağıma kaydı.

 

"Pansumanını değiştirmemiz gerekiyor. Hemen geliyorum." Diyip odanın içinde ki banyoya yöneldi. Yeni fark edebiliyordum odanın içerisinde bir banyo olduğunu. Umrumda da değildi zaten.

 

Saniyeler sonra banyodan çıkıp yanıma geldi. Önümde düz çöküp ilk yardım çantasından malzemeleri çıkarıp dikkatli bir şekilde pansumani yaptı. Ben ise boş boş izliyordum. Benim canım artık acımazdı. Mert bunu daha anlamış değildi.

 

"İşte bitti. Karnın acıktımı? Ben çok acıktım. Canın ne istiyor hemen yaptırayım Melek teyzeye." Sorgulayıcı bir ifadeyle, "Melek teyze kim?" Dedim. Cidden ben neredeydim. Bura kimin eviydi. Mert'in evi olmadığı çok netti.

 

"Melek teyze benim çocukluktan beri bakıcım. Bakıcım da denmez aslında anne yarım diyelim. Bu ev de bana ait olan ev yani benim evim. Çok özel bir misafirim var dedim oda kıramadı geldi." Başımı anladım dercesine salladım.

 

"Eee ne yiceksin istediğin birsey varsa söyle çok lezzetlidir yemekleri benden demesi." O kadar heyecanlıydı ki anlatırken tıpkı küçük bir çocuk gibi.

 

"Ben aç değilim sen git ye yemeğini ben beklerim burada." Yüzümü olabildiğince gülümsemeye zorladım ama pek becerikli olduğum söylenemezdi. Dayanamayıp aklımı kurcalayan o soruyu sormaya karar verdim. Acaba Onuru biliyormuydu?

 

"O ka-pı da ki yazı. Kim yazmış?" Dedim titreyen sesimle.

 

Gülen yüzü bir anda ciddileşti.

"Sen bunlara kafa yorma güzelim. Mahallenin serserileri yazmış." Sorduğum soru onu o kadar germişti ki çok net anlaşılabiliyordu. Acaba herşeyi biliyormuydu. Bilseydi bana bu kadar merhametli davranmazdı ki.

 

"Hadi gel aşağıya inelim yemesen bile yanımda ol." Hiç birşey yapasım yoktu.

 

"Ben gelmesem olmaz mı? Hiçbirşey yapasım yok."

 

"Olmaz ben nereye sen oraya sen nereye ben oraya bundan sonra böyle. Sana söz verdim asla yanlız kalmayacaksın." Elimi dudağına götürüp öptü.

 

"Hadi gidelim." Dedi ve benim birşey dememe izin vermeden kucağına aldı. Aşağıya indiğimiz de gördüğüm şeyle içimi kaplayan o korku yine beni esir alıyordu. Her yerde silahlı adamlar vardı. Beynim de canlanan o anlar nefes alışımı hızlandırıyordu.

 

"Hayır hayır gelmeyin nolur." Kokudan çırpınmaya başladım.

 

Mert,"Buket noldu iyimisin?"

 

"Buradalar nolur kurtar beni. Gelmeyin uzak durun benden." Bağırışlarım tüm evreni sarmıştı. Ama Mert birşey yapmıyordu. Kucağından zorda olsa inmiştim.

Geri geri giderek, "Uzak durun benden. Allah hepinizin belasını versin uzak durun." Arkamı dönüp koşarak evden çıktım. Geliyorlardı her yerdelerdi. Benim gitmem gerekiyordu buradan herkesten. İki takım elbiseli adam tam önümde durdu.

 

"Buket hanım çıkamazsınız Mert beyin kesin emri var kusura bakmayın." Ne diyordu bunlar.

 

"Defolun gidin öldürürüm sizi yoksa." Tam yanlarından geçecekken adamlardan biri kolumdan tutmasıyla korkuyla, " Dokunma bana sapık adam." Diye bağırdım. Adam dediklerimin etkisiyle elini bir anda çekti. Bu anı fırsat bilip kapıdan çıkıp koşmaya başladım.

 

"Buket dur nereye gidiyorsun?" Mert'e beni koruyamadı yine geç kaldı. Onlar oradaydı ve beni onların içine soktu.

 

Karşıya geçmek için yola adım atmıştım ki korna sesiyle kocaman açılmış gözlerle tam dibimde fren yapan arabaya bakakaldım.

 

"Bukettttt dikkat ettt!?"

 

Mert arkamdan geliyordu. Ona da artık güvenmiyordum.

 

Sürücüye bakmamla gözlerim dehşetle açıldı.

 

Bana bin işareti yaparak kapıyı açtı.

Korkuyla bir bana koşarak gelen Mert'e birde direksiyonda ki Onur'a bakıyordum. Ecelin nasıl gelecegi belli değildi işte. Hızla arabaya bindiğim an Onur gaza köklendi. Arkama baktığımda ise sinirli ve gerdin bir Mert vardı.

 

"Ooo Buket hanım sizi görmeyeli uzun zaman oldu. Otuzlu yaşlarında ki Onur yaşının tam aksine çok genç duruyordu.

 

"Ha ha ha çok komik cidden. Güleyim de boşa gitmesin." Dedim yapmacık bir kahkaha atarak.

 

"Aaa çok ayıp oysa ki çok güzel bir şaka yapmıştım." Dedi yapmacık bir alınganlıkla.

 

"Ne istiyorsun Onur sadete gel." Dedim bıkmış bir sesle.

 

"Ooo leb demeden leblebiyi de anlaman güzel birşey. Konuya giriyorum fazla zamanımızda yok zaten. İlk görevi gördüğüme göre başarıyla tamamlamışsın. Gelelim ikinci göreve. Mert'in güvenini kazanacaksın. Bir ay sonra büyük bir uyuşturucu alışverişi yapacak ama bunun tam tarihi ve yeri sır gibi saklanıyor bana bunun bilgisini vereceksin."

 

"Oldu başka emrin varmıydı. Sen beni ajanın falanmı sandın. İntikam demiştin." Dedim sinirli bir şekilde.

 

"Bana bak kuralları daha şimdiden çiğnemeye başladın. Ne demiştim ben soru sormak ve yapamam gibi şeyler söylersen bende babanın katilini sana söylemem."

 

"Off tamam." Dedim bıkmış bir sesle.

 

"Güzel şimdi in ve Mert'in yanına git. Şu saçma sapan tranvalarıda abartma. Adamı soğutacaksın kendinden." Dedikleriyle gözlerim dolmuştu. Arabayı kenara çeker çekemez hızla indim kapıyı sert bir şekilde kapattım. Arabanın penceresini indirip, "bu arada sana kimdi o derse yaşlı bir amcaydı ben rica ettim ileride bıraktı beni uzaklaşmak istedim falan dersin." Sinirli bir şekilde bakış attım. Bana göz kırpıp gaza bastı.

 

"Allahın cezası Allah belanı versin babamın katilini öğreneyim sanada sıra gelecek." Sinirle yürümeye başladım. Eve gitmek istemiyordum.

 

Ne kadar yürüdüm bilmiyordum. Bir arabanın ani fireniyle korkuyla bir kaç adım geriledim.

Bu Mert'i, sinirli bir şekilde aradan indi hızlı adımlarla yanıma geldi. Bir anda iki kolumdan da sıkıca tutup beni sarstı.

 

"Naptığını sanıyorsun sen. Sen nasıl tanımadığın birini arabasına binip gidersin. Benden bu kadar mı nefret ediyorsun." O kadar sinirliydi ki napacağımı bilememiştim. "Sana bir şey olacak diye aklımı kaçırıyorudum. Ya o adam sana birşey yapsaydı."

 

"Ben sa-dece uzaklaşmak istedim. O adam da yaşlı bir amcaydı. Ben istedim evden uzaklaşınca indirdi beni hemen zaten." Kopyala yapıştır yapmıştım resmen. Onur ne dediyse aynısını söylemiştim. Çünki şuan ne söyleyeceğim diye düşünecek halde değildim.

 

Benden uzaklaştı. Arkasını dönüp derin bir nefes aldı. Bana dönüp, "Neden bir anda evden kaçtın birşey mi oldu? Ben sana benim yanımda sana kimse birşey yapamaz demedim mi bana hiç mi güvenmiyorsun?" İsyankar ve hayal kırıklığıyla çıkan sesi gözlerimin dolmasına sebep olmuştu.

 

"Hayır tabi ki sana güveniyorum. Hatta kendimi güvende hissettiğim yer sadece senin yanın.

Ben sadece korktum. Onlarda böyle takım elbiseliydi onlar sandım. Naptığımı ben bile bilmiyordum. Bir de kapıda ki adam benim kolumdan tutup gitmeme izin vermeyince panik oldum." Dedim mahçup bir sesle.

 

"Nee kapıda ki adam senin kolunu mu tuttu." Dedi inanamayarak.

 

Başımı evet anlamında salladım.

"Eve geçtiğimizde bana o adamı gösteriyorsun güzelim tamamı. Bakalım tutacak eli kalıyormu?"

 

"Birşey yapma adama sen demişsin dışarı çıkmasın diye bırak diyince hemen bıraktı zaten canım acımadı. Nolur ben daha fazla olay istemiyorum." Dedim yalvarır bir sesle.

 

Derin bir iç çekip, "Tamam buna da tamam. Ama bir dahakine ne olursa olsun ben yanındayken asla böyle birsey yapmayacaksın sözmü?" Dedi.

 

"Söz ama sende o kadar kalabalık insanı eve doldurma rahatsız oluyorum. İster istemez korkuyorum."

 

"Güzelim onlar senin güvenliğin için. Tamam bir kaçını gönderirim ama koruma şart."

 

"Peki ama sende beni onlar varken yanlız bırakma olurmu?" Dedim ağlamaklı bir sesle.

 

"Sen istesende seni asla bırakmam birtanem. Hadi gel eve geçelim. Bak yine ayakların maf olmuş."

 

"Napim yürümek bana iyi geliyor."

 

Bana hafif tebessüm edip kucağına aldı arabaya bindirip o da sürücü koltuğuna geçti. Yolda telefonda birine birşeyler yazıp bana baktı. "Yemek yiyorsun itiraz istemiyorum." Dedi emrivaki bir sesle.

 

Tam konuşacakken lafımı kesti.

"İtiraz istemiyorum. O yemek yenilecek." Birşey demem anlamsız olacaktı. Susmayı tercih etmiştim ve çok yorulmuştum. Gözlerimi daha fazla açık tutamadım ve kendimi uykunun kolarına bıraktım.

 

"Bana o adamı bulun onun elini koparacam."

Duyduğum seslerle uyanmak istedim ama olmuyordu aşırı uykum vardı.

Tekrar uykuya daldım.

 

"Abi dikkat et!!" Bir el silah sesi ve benim korkudan sıçramam. Merte sarılı halde olan kollarım daha da sıkılaştı.

 

"MERTTTT!!!" diye bağırdım endişeli ve korku dolu sesle...

 

 

Evetttt arkadaşlar bugün iki bölüm ard arda attım. Yorum ve oylarınız benim için değerli canlarim.🥰💋

Yeni bölümde görüşmek üzere seviliyorsunuz. ❤️

Loading...
0%