@mavissrgt
|
Ah şu bilinmezliklerle dolu hayat. Sen planlar kurarsın hayat sana en acımasız haliyle cevap verir. Yeni bölüme hoş geldiniz. Ağlamaya ve şaşırmaya hazır olun. İyi okumalar.
MERT'TEN
"Oha lan cidden Buket'ten hiç bu cevabı beklemiyordum. Senin kıza yapmadığın şey kalmadı ama ona rağmen gelsin senin gibi bir puşta aşık olsun."
"Biraz daha konuşursan puşt diyecek bir ağzın kalmayacak Emre. Düzgün konuş yoksa ben sana konuşmayı büyük bir zevkle öğretecem. Söylediğime pişman ettin beni."
"Bakma sen ona Mert ben senin adına çok sevindim. Sana takılmaya bayılıyor Emre biliyorsun işte klasik Emre ve sevimsiz şakaları." Son kurduğu cümleyle Emre'ye bakıp iğneleyici bir bakış attı.
Buket'in beni sevdiğini söylemesi kalbimde oluşan o tuhaf hiss, nefesimi kesen ilk kişiydi Buket. Her an yanımda olsun istiyordum. Geceleri her ne kadar görmeye gitsemde bana yetmiyordu. İçimi kaplayan bir huzursuzluk vardı. Ama ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Buket bir an olsun gözümün önünden gitmiyordu. Emre ve Yağmur hayla bir birlerine laf sokup duruyorlardı. Bunların şu çocuksu halleri cidden sinirimi bozmaya başlamıştı.
Ayağa kalkıp odama doğru ilerledim. Buket'i arasam iyi olacaktı. Onun sesi içimde ki bu kötü hissi geçirirdi. Belkide onu özlediğim içindir. Her ne kadar üç saat önce buluşmuş olsakta yetmiyordu bana.
Telefonu cebimden çıkarıp numaraları tuşlayarak odanın balkonuna geçtim. İlk aradığımda açmadı. İkinci kez aradığımda yine uzun uzun çaldı ama açan yoktu. Tam kapatacakken telefonun diğer ucundan bir çığlık sesi gelmesiyle beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Bu Buket'in sesiydi.
"Mert Mert yardım et nolur." Diyordu neler oluyordu.
"Buket sakin ol neredesin sen?" Son bir çığlık sesi ve sonrası büyük bir karanlık. Telefonun kapanmasıyla, "BUKETTT"diye bağırdım. Hızla odadan çıkıp salona geçtim.
"Emre çabuk bana buketin telefon sinyalinin en son yerini bul acil. Bizim çocuklara haber ver ne kadar adam varsa toplayın." Emre ve Yağmur şok içinde bana bakıyorladı. Emre "Hemen hallediyorum." Dedi ve bilgisayar odasına geçti.
Yağmur,"Neler oluyor Mert?" "Buket'in başı büyük belada silah sesi duydum Yağmur Buket'in çığlığıyla telefon yapandı. Acele etmemiz lazım." Kafayı yemek üzereydim. "Ona dokunan ellerinizi timsahlara yedirmezsem banada Mert demesinler." Hızla bilgisayar odasına gittim. Emre çoktan yeri tespit etmisti bile. Ama dağ evinde Buket'in ne işi vardı ki. Bu çocuğun hacker olması bu zamana kadar çok işime yaşamıştı. Ama bu en önemlisiydi. Elimi omuzuna koyup "çok sağol" dedim.
"Lafı bile olmaz adamlar seni bekliyor konumu attım onlara zaman kaybetmeyelim."Başımla onaylayıp hızlıca evden çıktık.
Yol bitmek bilmiyordu. İkiyuz seksenle gitmeme rağmen çok yavaş gidiyormuşum gibiydi. Emre her ne kadar yavaş olmam için uyarsa da umrumda değildi.
Ne kadar sürdü bilmiyorum ama sonunda gelmiştik. Hızla arabadan inip eve doğru ilerledim. Emre "Mert adamlar daha gelmedi onları bekleyelim. Hiç iç açıcı durmuyor." Dedi evi göstererek.
"Başlatma adamına Emre ben giriyorum. İçeride Buket var." Belimden silahımı çıkarıp dikatli bir şekilde eve ilerledim. Duvarlar kurşun izlerinden delik deşik olmuştu adeta. Hızlıca eve girdiğimde gördüğüm şeyle dona kaldım. Neler olmuştu burada Buket neredeydi? Her yer kan her yer ölü bedenlerle doluydu.
Emre ve adamlar arkamdan içeri girdiler. "Her yeri dip köşe arayın." Sesimin titremesine engel olamamıştım. Ona zarar gelme düşüncesi nefesimi kesiyordu. İlk defa bu kadar çok korkuyordum.
Adamlar her yere dağıldı salonun ilerisinde kıbırdayan bir adam vardı. Hızla yanına gidip yakasına yapıştım.
"Buket nerde lan?" Adam cevap vermeyince yarasına silahla bastırdım. Adamın ağzından inlemeyle karışık bir çığlık çıktı.
"Söyle dedim yoksa tüm sinirimi senden çıkarırım."
Adam bir anda acıyla karışık bir kahkaha attı. "Çok geç kaldın. Senin kız artık bir ölü." Duyduğum şeyle beynimden vurulmuşa dönmüştüm.
"Ne diyorsun lan şerefsi." Adama ard arda yumruklar geçirirken Emre nin sesiyle bir anda durdum.
"Abi burada." Hızla arkamı dönmemle Emre nin göz yaşlarıyla bana baktığını gördüm.
"Yok yok yok hayır olmadı de nolur olmadı de." Emre başını yere erdiğinde ayaklarımın bağı çözülmüştü.
Korkar adımlarla karşı odaya doğru ilerledim. Tam kapı kulpuna elimi atmıştım ki Emre elini omuzuma attı.
"Çok kötü abi çok kötü. Girme istersen ambulansı aradım ben."
Gözümden akan yaşları elimin tersiyle silip hızla odaya girdim.
"Yo yo Buket değil bu o olamaz" koşarak yanına gittim.
Kuş gibi olan bedenini kucaklarımın arasına aldım Emre ceketini çıkarıp Buketin üzerini örtüp adamlara kafasıyla çıkın işareti yaptı.
"Buket canım aç hadi gözlerini. Bak ben geldim. " sinirin, acının ve çaresizliğin bir birine karıştığı andaydım. O dokunmaya okşamaya kıyamadığım bedene kıymışlardı. Parçalanmış kiyafetleri, kan revan yüzü.
"Bul bana o şerefsizi Emre bul bana ama canlı istiyorum iki saatin var yoksa kendim de olmak üzere herkesi öldürürüm. Anladımı beni bull." Sesim evreni sarmıştı adeta.
Hıçkırıklarımın arasında o okşamaya kıyamadığım saçlarını okşadım. "Sana bunu yapanı öldürmeden öldürecem sevgilim sana söz veriyorum.
Kokusunu bile içime çekmeye korktuğum sevdiğimin bedeninde kan kokusu vardı artık. Korkuyla titreyen elimi buynuna götürdüm. "Nolur sevgilim beni bırakmış olma nolur." Elimi boynuna götürdüğüm de kısa bir süre bekledim ama o kısa süre benim için bir asırdı.Yaşamama sebep olan o kalp atışını duyduğumda sıkıca sarıldım.
"Teşekkürler teşekkürler sevgilim. Beni bırakmadığın için." Derin bir nefes aldım.
"Nerede kaldı bu ambulans." Emre içeri girdiğinde, telaşlı bir sesle, " abi evde kamera varmış kayıtlarına ulaştık." Başlatma kameraya Emre ambulans nerede." Sinirin bedenimde acı etkisi yaratması, şuan kendime dahil işkence ederek öldürmek istiyordum.
Tam konuşacakken ambulans sesini duydum. Hemen kucağımda kuş gibi çaresiz yatan deniz gözlümü daha da sıkı kucaklayıp dışarıya çıkardım. Ölü gibi hareketsiz durması canımı acıtıyordu.
Ambulansta ki görevliler hızlı bir şekilde sedyeye aldılar. Görevli bana bakıp, "Nesi var?" Dedi. Kendime bile itiraf edemediğim şeyin nasıl anlatacaktım.
Emre omuzuma dokunup önüme geçti. "Darp ve" dedi son kez bana baktı özür dilercesine. "Taciz gibi duruyor." Dedi son cümlesini söylerken benim duymamam için elinden geleni yapmıştı. Ama duymuştum duymak istemeyeceğim o şeyi. Kalbimde ki o acı bin kat artmıştı. Görevli başını olumlu anlamda sallayıp hızla ambulansa bindiler bende onlarla beraber bindim tam ambulansın kapısı kapanmak üzereyken, "iki saat Emre yoksa kendi kafana sık uğraştırma beni" dedim öfkeden gür çıkan sesim görevliyi bile ürkütmüştü.
"Bir saate o köpek ayaklarında olacak abi merak etme sen."
Ambulansın kapıları kapanmasıyla beraber içimdeki o kor ateş tüm bedenimi sarmıştı. Elini sıkıca tuttum. Benim yanında olduğumu bilsin diye.
"Dayan birtanem dayan bak ben yanındayım." Avuçlarımda olan ellerini dudaklarıma götürdüm. Ellerimin arasında olan parmakları hareket edince hızlıca ambulansta ki doktora döndüm. Tam konuşacakken tüm bedeni bir anda titremeye başladı. Cihazlardan gelen tuhaf sesler ve doktorun beni Buket'in yanından uzaklaştırmaya çalışması.
"Noluyor bırakın beni. Buket Buket nolur bırakma beni sen olmadan yaşayamam ben." İçimdeki o kelebekler şimdi kalbimi parçalıyorlardı.
"Lütfen sakin olun böyle yaparak yardımcı olmuyorsunuz. Sevgilinizin iyiliği için sakin olmaya çalışın biz de işimizi yapalım." Derin bir nefes aldım. Ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Sakin olmalıydım.
"Nolur kurtarın onu. Ona birşey olursa nefes alamam ben." İlk defa bu kadar çaresiz bir bekleyiş içerisinde bekliyordum. Ama bu en acısıydı. Bu zamana kadar her şeye bir çözüm bulan ben sevdiğime yetişememiştim. Doktor kalp masajı yapmaya başladığında annemin ölmeden önce söylediği o cümle aklıma gelmişti.
"Allaha olan inancını hiçbir zaman kaybetme. Her çaresiz hissettiğin anda dua et oğlum. O yoktan var edendir." Bu zamana kadar hiç dua etmemiştim. Nasil edilirdi onuda bilmiyordum. Gözlerimi kapadım ve, "Allahım tek sevdiğimi benden alma ne olursun annemi aldın ama Buket'i de alma ben yaşayamam. Bana bu acıyı yaşatma nolursun." Konuşma sesleriyle gözlerimi açtım. Vücuduna bir sürü kablolar bağlamışlardı. Doktor telefonun diğer ucundakine bilgi veriyordu.
"Yirmi üç yaşında kadın hasta bir ay önce ağır bir ameliyat geçirmiş. Vücudun da derin yaralar ve ezilmeler var. Taciz şüpheside mevcut. Durumu kritik ameliyathane hazır olsun iç kanama risi var." Donmuş bir şekilde dediklerini dinliyordum. Napacağımı nasıl tepki vereceğimi şaşırmış durumdaydım.
"Yaşayacak demi?" Diyebildim bir ümit doktora bakarak.
"Merak etmeyin yaşayacak her şeye karşı ameliyathaneyi hazırlatıyorum."
Başımı sadece olumlu anlamda sallayabilmiştim.
Telefonu cebimden çıkarıp Emre'yi aradım.
"Buldunuz mu o iti." Sinirime hakim olmaya çalışıyordum ama olmuyordu.
"Yerini tespit ettik abi. Bu arada Buket'in yanında biri daha varmış. İnanamayacaksın ama o kişi Buket'i ameliyat eden Savaş bey miş." Duyduklarımla afallamıştım.
"Buket'le ne işi varmış. Neyse önceliğimiz bu değil o adamı da sağ istiyorum. Ama ilk önce o piçleri bana bulun. Onlara öyle şeyler yapacam ki yaşayan ölü olacaklar." Acıyla kaplanmış nefretimi onlara saklıyordum.
"Merak etme abi yoldayız. O iş bende sen yengeyle ilgilen." Telefonu kapattığımda ambulansta durmuştu. Hızlı bir şekilde acil bölüme alındı. Her ne kadar gitmek istesemde izin vermemişlerdi. İyi olacaktı yine ayaklanacaktı.
******
Ne kadar süre geçtiğini ve zaman zarfında unutmuştum adeta. Beni kendime getiren feryat eden bir sesti. Gül teyzeydi. Bir anda yakama yapışıp, "Allah senin belanı versin. Naptın kızıma seni kendi ellerimle öldürecem." Hiç bir şey yapamıyordum. Yapacak halim de yoktu da zaten. Hayal gelip Gül teyzeyi benden uzaklaştırdı.
"Ben ben birşey yapmadım. Buket'i aradığımda yardım et kurtar beni diye bağırmasını duydum. Gittiğimde-" devamını getirmeye cesaret edememiştim.
Başımı öne eğdiğimde gözümden düşen bir damla yaş sanki içimde ki ateşti. Doktorun sesiyle hızla yanına gittim.
"İyi demi bir şeyi yok" Doktor o sevmediğim yüz ifadesiyle bakıyordu. Yakasına yapışıp, "konuşsana lan deli etme beni." Dedim sabrım yoktu artık.
"Sakin olun öncelikle. İç kanamadan şüphelendik ama çok şükür öyle bir durum yok. " Gül teyze "Allahım çok şükür." Dedi ve derin bir nefes aldı. Asıl olay bu değildi. Hayla içimde ki ateş dinmemişti. O korktuğum cümlelerin devamı gelince kafamdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü adeta.
"Vücudunda çok fazla darp ve ezilmeler mevcut. Ve malesef ki-" dedi ve başını yere eğdi. "Birden fazla kişi tarafından tacize uğramış. Bu süreçte çok hassas ve dikatli olmalısınız. Sizi bir psikiyatriste yönlendireceğim." Beynim uğulduyordu. Ne demişti o. Gül teyzenin yığılışıyla bende olduğum yere çökmüştüm.
Benim sevdiğim kadın. O narin bedeni, nasil olurdu bu. Omuzumda hissettiğim elle ağır ağır kafamı o yöne çevirdim. Emrey'di.
"Buldum de bana o piçi."
"Depodalar abi seni bekliyorlar." "Benim eve götürsünler hemen. Ecelleriyle tanışsalar bakalım."
Arabaya binip evi aradım. Çalışanları gönderdikten sonra depoda ki tüm işkence malzemelerini eve götürmesini söyledim.
Eve geçtiğimde beş kişi sandalyeye bağlı bir şekilde yarı baygın beni bekliyorlardı.
Yanlarına giderken bir yandanda ceketimi çıkartıp gömleğin kollarını kalıyordum. Yerde duran bir kova suyu üzerlerine boşaltım. Hepsi öksürerek kendilerine gelmişti.
"Ele başınız hanginiz lan" diye bağırdım. Dört kişi aynı anda en baştaki adama baktı.
"Demek benim dokunmaya kıyamadığım kadına el kaldıran sensin. Eceline merhaba de, bu saaten sonra hiç tatmadığın acıları yaşamaya hazır olsan iyi olur.Seni dövmeyecem. Seni benim hayvanlarıma bırakacağım senin haddinden baya iyi gelecekleri kesin." Emre hemen arkandan geldiğinde, "Emre şu benim bir numarayla tanıştırmaya ne dersin bu piçi." Emre dehşete düşmüş bir şekilde "abi bizi mi halletsek. O biraz fazla kaçmaz mı?"
"Sana ne diyorsam onu yap Emre al şunları timsahların olduğu odaya ve soy bunları kople. Bir ziyafeti hakkediyorlar demi dünden beri açlar sonuçta." Adamlar korkuyla bir birbirlerine baktılar.
"Abi kulun köpeğin olayım bizi bırak biz emirleri uyguladık sadece." Sert bir yumruğu adamın yüzünü defalarca geçirdim. "Lan piç kuruları benim sevgilime o pis ellerinizi süreceksiniz bende sizi rahatmı bırakacam sandınız. İlk o dokunan ellerinizi yem edecem. Yavaş yavaş tüm bedeninizi yiyecekler acı çeke çeke öleceksiniz. Aa yada neyse ilk önce hafiften başlayalım." Başımla beni takip edin diye işaret verip havuz bölümüne ilerledim.
"Biliyor musunuz aklımda o kadar çok yöntem varki hangisinden başlasam bilemedim." Dedim tiksinir bir şekilde. Bakışlarımı onlardan çekip adamlarıma baktım. "Vücudunun yarısını suya gömün Ve piranaları serbest bırakın." Dediğim cümleyle çırpınmaya başladılar ama nafileydi daha yeni başlıyorduk. Adamlar onları soyup havuza soktuklarında bende sandelyeme oturup keyifle izlemeye başladım. Her bir çığlıkları içimde ki yangını söndüremese de iyi geliyordu. Artık hiç bir masum kıza el süremeyeceklerdi. Berrak olan su onların pis kanlarıyla dolmuştu. Yarı baygın halde sudan çıkartılıp. " Timsah bölümüne geçin" dedim adamlarıma.
Emri alan adamlar sürükleyerek. Diğer bölüme götürdüler. Yapma etme diye bağırmaları daha çok sinirimi bozuyordu. Büyük camla kaplı odaya geldiğimde beni gören oğullarım. Hızlıca yanıma geldiler. Başlarını okşayıp cam fanusun diğer tarafına geçtim. Timsahlara verilen yemek bölümde cam fanusta yuvarlak bir bölmeden ele başları olan adamı kolundan tutup sürüklemeye başladım.
"Çok pişman olacaksın. Bırak beni yoksa seni sevgilinden daha beter hale getiririm." Dediği cümleyle bir anda durdum. Karnına sert bir tekme attım.
"Emre gel bunu al bununla özel ilgileneceğim." Adamın yüzünde ki o pis sırıtış sinirimi bozmuştu. Aklıma gelen ani bir fikirle. "Neyse ya ölümünün bu kadar kolay olmamalı bu son aşama olacak." Emreye bakıp, "şu gey olan bir grup vardı. Bir ara yardım istemişlerdi ya bizden hatırladın mi?" Dedim pis bir gülüşle. Emre ne demek istediğimi anlamış olacak ki, "Hemen çağırıyorum hepsini buna çok sevinecekleri kesin" dedi.
Alın şunları üst katta ki odaya çıkarın istediğiniz gibi davranın buna becermekte dahil. Anlasınlar ne demek olduğunu." Ele başı olan adam sinirle çırpınmaya başladı. Sert bir yumruk attım. Senin odan ayrı olacak merak etme sana özel davranılacak. Senin bu iğrenç suratını gören kusar ama neyse maske falan takarsın artık."
"O kıza ben karışma dedim uzak dur dedim ama dinlemedi beni arkadaşını kurtarmak için kendi canını hiçe saydı o kadar çok şans verdim ona ama o inat etti ben başta ona birsey yapmayacaktım. O şansını fazla zorladı. Benim derdim Savaş'tı. Nolur ben böyle olmasını istemedim." Dedikleriyle kan beynime sıçradı.
"Lan şerefini s***imin çocuğu. Sen benim canıma zarar verdin bende seni affedecem öylemi bana öldür diye yalvaracaksın senin hayatını kaydırmazsam banada Mert demesinler. Yaşayan ölüsün sen artık. Sana elimi bile sürmeden hayatını nasıl kaydırıyorum izle ve gör." Sert bir tekme karnına attıp.
"Alın şunu gözüm görmesin yoksa elimde kalacak. Dediklerimi yapın sabaha kadar bir eğlenin yarında özel sürprizlerim olacak onlara." Adamlar başıyla beni olaylayıp şeref yoksunu adamı ayaklarımın dibinden sürükleyerek götürdü. O kadar yalvarmaları bağırmaları boşunaydı. Benim canımı yakanın on misli canını yakarım.
Tam arabaya bineceken Emre nin sesiyle durdum. "Abi Savaşı görmek istersin sanmıştım. Napalım sıkalım mı kafasına?"
"Sakın anlaşılan Buket'in değer verdiği biri ne geldiyse o piç yüzünden gelmiş. Ama Buket için şimdilik yaşasın. Doktor çağırın ilgilensin. Ben hastaneye gidiyorum. Aklına ne kadar kötü şey varsa öldürmeden yap şu pisliklere. En son darbeyi ben vuracak onlara."
"O iş bende sen merak etme abi" Hızla arabaya binip hastaneye gittim.
Buketten
Vücudumda ki ağrılar ve içimi kaplayan acı. Neredeydim ben ne olmuştu bana. Gözümü açmaya çalışıyordum ama gücüm yoktu. Zorda olsa gözümü açabilmiştim. Hastanedemiydim ben ama neden.
Bir anda beynime hücum eden anılarla gözlerim olmuştu. Hayır hayır olmadı öyle birsey Buket sadece kötü bir rüyaydı. Hızla ayağa kalktım. Kollarım mosmordu.
Yo yo hayır bu olmuş olamaz. Ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Sadece bayıldım ve Mert geldi beni kurtardı. Bu kadar. Tam kapıdan çıkacakken doktorun annemle konuşmasını gördüm.
"Bu süreç Buket hanım için çok zor olacak. Bu süreçte pisikolojik tedavi görmesi gerek. Bu gibi taciz durumlarını atlatmaları zor olacak. Size daha det-" gerisini sadece bir uğultuydu.
Kapıyı sert bir şekilde kapattım. Ellerimi unutmak istercesine başıma vurmaya başladım.
"Yok yok öyle birşey, rüya Buket rüya sadece." Kapının açılmasıyla annemle göz göze geldim. Buhulu gözlerle anneme baktığımda ise bana bakamamıştı. "Hayır hayır olmadı öyle birsey."
"Hemşire hanım sakinleştirici verelim. Sakin olun Buket hanım. Biz sana yardımcı olmak için buradayız."
"Uzak durun benden dokunmayın bana." Bir anda beynime saplanan olaylar ve görüntüler beynimde canlanmasıyla bir anda etrafimı o iğrenç adamlar sardı.
Geri geri gittim ama hayla geliyorlardı. O pis kahkahaları. "Gelmeyin dokunmayın bana. İmdat yardım edin nolur yardım edin. Anneeee." Kimse yoktu kimse. İmdat diye bağırmama rağmen kimse yoktu bulduğum her şeyi atıyordum ama yine geliyorlardi üzerime. Bir anda benim üzerime gelip sarıldı bana. "Bırak beni nolursun. Valla birsey yapamyacam uslu uslu duracağım. Dokunma bana." Ne kadar çırpınsamda olmuyordu. Bağırıyor kaçmak için çırpınıyordum.
"Buradayım güzelim sakin ol bak geldim." Bu ses Mert. Bir anda durdum. Bana sıkıca sarılan Mert' i görünce. Bir anda durup bende sıkıca sarıldım.
"Kurtar beni Mert ne olursun gidelim. Onlar her yerde. Korkuyorum hani gelecektin neden geç kaldın." Ses yoktu. Kafamı kaldırmamla gördüğüm yüz korkunun tüm bedenimi esir almasına sebep olmuştu. Demir'di bu.
"Özledin mi beni küçük kız." "Sen? Bırak beni. İmdat yardım edin gelme üzerime uzak dur benden. İttimeye çalışsamda olmuyordu. Gücüm tükeniyordu. Kolumda hissettiğim acıyla gücüm daha da çok tükenmişti. Gözlerimide ki karaltı bir anda kalkmıştı.
Son gördügüm şey ise Mert'in bana sıkıca sarılması ve, "Geçecek birtanem söz veriyorum sana." Demesiydi. Karanlığın beni esir almasıyla o karanlıkta kaybolmuştum.
Yeni bölümde görüşmek üzere. Yorum ve begenileriniz benim için değerli arkadaşlar.🥰 SEVİLİYORSUNUZ...❤️ |
0% |