Yeni Üyelik
23.
Bölüm

22.BÖLÜM

@mavissrgt

MERT'TEN

 

"Tahmin ettiğimden daha kötü etkilenmiş Buket hanım. Uzun bir tedavi süreci bekliyor sizi. Bu aralar tek kalmamasına dikkat edin. Bu gibi durumlarda malesef ki intihar durumları olabiliyor."

Doktorun söyledikleriyle vücudumdaki tüm kanın çekildiğini hissedebiliyordum.

 

"Ne zaman eve götürebiliriz doktor bey." Gül teyzenin ağlamaktan kısılan pürüzlü sesi zar zor anlaşılıyordu.

 

"Bir gece daha burada kalsa iyi olur. Çıkmadan önce pskiyatri bölümünde ki Leyla hanımdan bir kaç destekleyici ilaç alsanız iyi olur ben kendisine bilgi vereceğim. Size daha iyi yardımcı olacaktır."

 

"Teşekkürler doktor bey." Doktorun odasından çıkıp psikiyatri bölümüne geçip doktordan bir kaç tavsiye aldıktan sonra ben ilaçları alması için adamlardan birini yönlerdirdim.

 

Buket'in o son hali gözümün önünden gitmiyordu. Onu bu halde gördüğüm her saniye o piç kurularını parça parça yapasım geliyordu.

 

Buket'in olduğu odaya hızlı adımlarla ilerledim. Bir saniye bile yanından ayrılmak istemiyordum.

 

Gül teyze eve gidip Buket için bir kaç kıyafet almaya gitmişti Hayal ise Gül teyze kötü olduğu için onunla birlikte gitmişti.

 

Odadan içeri girdiğimde yatağın boş olduğunu görmemle içimi korku kapladı.

 

Kapıda ki korumaya, " Buket nerede? Dedim sert bir ses tonuyla.

 

"Oda dan çıkmadı hiç Mert bey. Siz oda ya girmeyin diyince bizde girmedik." Dedi çekingen bir sesle.

 

Hızla odaya dönüp sakin bir sesle, "Buket canım nerdesin? Bak ben geldim." Bir yandan sesleniyor bir yandan da odaya bakıyordum. Ama hiç bir ses yoktu aklıma gelen şeyle başımı bir anda pencere tarafına çevirdim.

 

Ohhh çok şükür pencere kapalıydı. Banyo tarafına gittim. Kapıya bir kaç defa tıkladım ama ses yoktu.

"İçeri giriyorum birtanem." Dedim ve dikatli bir şekilde kapıyı açtım. Doktor ani seslerden korktuğu için bu konuda hassas olmamızı söylemişti. Ve bu durum beni çok geriyordu. Sevdiğim kadına yaklaşırken bile temkinli olmak zoruma gidiyordu.

 

Banyonun kapısını açmamla endişem daha da bi artmıştı. Banyo bom boştu ve yerde cam kırıkları vardı. Neler olmuştu burada böyle.

 

"Buket canım neredesin bak ben geldim. Korkma hadi çık ortaya." Olduğum yerde durup en ufak bir ses duymak için bekledim. Oda çok büyüktü buradaydı ama kendisinin çıkması onun için de benim içinde daha iyi olacaktı. Kendine bir zarar verme düşüncesi nefesimi kesiyordu. Ama sabırlı olmalıydım bana olan güvenini öğrenmiş olacaktım bu sayede.

Ufak bir inilti sesini duymamla sesin dolaptan geldiğini anlamam zor olamamıştı.

 

Dolabın yanına gidip yere oturdum.

 

"Buket hayatım biliyorum çok zor ama ben yanındayım. O yüzden sakın korkma ben artık hiç bir zaman seni bırakmayacağım. Burada bekliyorum seni ne zaman kendini hazır hissedersen sana sarılmak için burada seni bekliyor olacam. Seni çok seviyorum. Bunu unutma olurmu. Bunu da beraber atlatacağız. Sana söz veriyorum." Gözlerimden akan bir damla yaşı elimin tersiyle sildim.

Onun her bir göz yaşı kalbime düşen kezzap damlası gibiydi.

 

Ne kadar zaman geçti bilmiyordum. Dolabın içinden gelen hıçkırıkla karışık ağlama sesleriyle birlikte acıdan eriyip yok oluyordum. Ama sabırlı olmak zorundaydım. Onu kollarımın arasına alıp yaralarını sarmak istiyordum. Ama o öyle bir duvar örmüştü ki o duvarı kırmak mümkün değildi. Tek yolu Buket'in duvarlarını kaldırmasını sabırla beklemekti.

 

Uzun bir bekleyişin ardından ağlama sesi kesilmişti. Bir kaç saniye sonra dolabın kapağı yavaş yavaş açılmaya başladı. Başımı yasladığım duvardan kaldırıp olduğum yerden beklemeye başladım. Her ne kadar içimde ki ses git sıkıca sarıl diye içimi kemirse de dayanmam gerekiyordu.

 

Dolabın kapağı tam açıldığında gördüğüm yüzle kalbim daha ne kadar acır derken daha da çok acıdığını ve acıyacağını fark ettim.

 

Gözleri ağlamaktan şişmiş ve kıpkırmızı olmuştu. Resmen hayatla bağlantısı kopmuş gibiydi ruhsuz ve bitik. Yüzü bembeyazdı. Bu hali beni paramparça etsede. Zoraki bir tebessüm kondurdum yüzüme.

 

Bana bir kaç saniye öylece bakakaldı.

 

O ilk cümle keşke ölseydim dediğim an olmuştu. İlk defa öldürmeyi değilde ölmeyi istemiştim.

 

"Hani beni kurtaracaktın? Neden gelmedin. Neden benim yaşamama izin verdin?" O kadar donuk ve hissiz kurmuştu ki cümleleri. Duvara anlatır gibiydi.

 

Gözümden akan yaşlar görmemi engelliyordu.

"Yetiştim ya birtanem bak yanımdasın. Benimlesin."

 

Gözleri doldu. " Ben artık bir ölüyüm Mert. Onlar beni o evde öldürdüler. Ben çok çırpındım. Yalvardım ama onlar beni dinlemedi." Son cümleleri, kesik kesik ve tiz çıkmıştı.

 

"Onları öyle bir hale koyacam ki senin tüm acın dinecek sana söz veriyorum sevgilim. Sana dokunan her bir eli lime lime edecem." Kollarımı açtım.

 

"Gel birtanem gel ki yaralarını sarayım izin ver ne olur. Sen olmazsan bende olmam. Nefesin olmazsa bende ki nefes işe yaramaz." Hıçkırarak sesli bir şekilde ağlamaya başladı. Dolaptan çıkıp bir iki adım da yanıma geldi. Yanıma oturup o hasret kaldığım tenini, konusunu tenime temas etmişti. Canı acımış ufak bir çocuk gibi kucağıma sokuldu.

 

"Nefes alamı-yorum ben. Yok olmak istiyorum. Kimse-yi gör-mek istem-iyorum. Beni sakla olurmu kimse gör-mesin beni." Sesinde ki o çaresizlik içimi dağılıyordu.

 

Sıkıca sarıldım tek elimle o ipek gibi olan saçlarını okşarken diğer elimle bedenini sıkıca sarıldım.

 

"Sana söz veriyorum bundan sonra istemediğin hiç birşey olmayacak. Sen ne dersen o olacak."

O ipek gibi saçlarına öpücük kondurdum.

 

"Gidelim buradan şimdi. Ben burada kalmak istemiyorum."

 

Sesi o kadar kısıktı ki zor duymuştum. Kendimden biraz uzaklaştırmak için omuzlarından tutup yüzüne bakmak için uzaklastırdım. Bana bitkin bir şekilde bakıp. Dolu dolu gözlerle,

 

"Uykum var ama korkuyorum uyumaya ya gelirlerse." Allahım bu nasıl bir sınav sen bana yardım et.

Sıkıca sarıldım. "Korkma birtanem hepsini buldum. Lime lime edecem onları. Sen korkma olurmu kimse sana birsey yapamaz artık."

Yanağında olan elimden yüzünde ki o tebessümü hissetmemle içimde ki o kor ateş biraz olsun su serpilmişti.

Kısık ve tiz bir sesle, "Teşekkürler" dedi. göğüsümde olan başı bir anda arkaya doğru düşmesiyle şok olmuş bir şekilde kala kaldım. "Bu- Buket!? Aç gözünü güzelim nolursun. Doktor doktoru çağırın hemen." Bedenimi saran korku beni esir almıştı adeta.

 

Doktor koşarak hızlı adımlarla yanıma geldi. Kucağımda küçük bir kız çocuğu uyuyor gibiydi adeta. Doktor ufak bir muanenin ardından.

 

"Korkacak birşey yok vücudu bitkin düştüğü için uyuya kalmış sadece." Söyledikleriyle derin bir nefes aldım.

 

"Teşekkürler Allahım." Dedim gözlerimi kapatarak.

 

"Bugün çıkarmak istiyorum. Burası ona iyi gelmiyor."

 

"Evde iyi bakılması şartıyla çıkarta bilirsiniz tabi." Doktora teşekkür edip adamlardan birini çağırıp, "siz eşyaları toplayın Gül teyzenin evine götürün."

 

Buket'i daha da sıkı tutup odadan tam çıkacakken Gül teyze ve Hayal'in endişeli bakışlarıyla karşılaştım.

 

"Noluyor burada kızım, noldu kızıma bir şey mi oldu yoksa?" Dedi endişeli bir sesle.

 

"Birşey yok sakin olun sadece eve gitmek istedi. Birde kimse eve gelmesin. Zaten ben önlem alacamda sizde bilin istedim." İlk başta anlamaz bakışlarla bana baktılar daha sonra olumlu anlamda başını salladı.

 

******

 

BUKET'EN

 

"Hayır hayır gelmeyin. Hayırrrr." Olduğum yerden doğrulup korkuyla etrafa baktım. Çok şükür kabustu. Geçmek bilmeyen kabuslar. Uyumaya korkar olmuştum o onları yaşamak ölüm gibiydi. Ellerimle yüzümü kapattım.

 

"Sakin ol Buket sadece kötü bir rüya." Derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştım. Ama olmuyordu. İçimde ki o acı korku geçmiyordu. Nefes alamıyordum. Kafamda ki o iğrenç seslere engel olamıyordum. "Susun artık yeter." Ellerime kafama sert bir şekilde vurmaya başladım. Bir ümit o sesleri ve görüntüleri engellemek için. Ama nafileydi.

 

Yataktan tam ayağa kalakacakken belimde ki şiddetli ağrı kalkmamı engellemişti. Acıyla ağzımdan bir inilti kopmuştu. Bir kaç saniye bekleyip acının hafiflemesini bekledim. Belimde ki ağrının geçmesiyle ayağa kalktım. Başım o kadar çok dönüyordu ki adım atacak halim bile yoktu. Duvardan destek alarak lavaboya gittim.

 

Musluğu açtığımda duyduğum sesle aniden geri kapattım.

Gözlerimi sıkıca kapattım.

 

"Sakin ol Buket bu sadece beyninin sana oynadığı bir oyun." Diye kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

 

"Beni özledin mi güzellim?" Korkuyla bir iki adım gerileyip etrafıma baktım. Karşımda duran aynaya baktığımda hızla geri geri ilerledim. Ta ki belim buz gibi olan duvara çarpana kadar. Acıyla ağzımdan çıkan iniltiyle gözümde taşmak için sabırsızlanan göz yaşları gözlerimden akmaya başladı.

 

"Sen ge-rçek de-degilsin." Hıçkırıklarımın ve titreyen sesimi ben bile zor duymuştum. O iğrenç surat bana iğrenç bir şekilde bakıyordu.

"Hahahaha seninle daha işim bitmedi küçük hanım. Senin o eşsiz vücuduna daha tam doyamadım."

 

"Defol git Allah senin belanı versin. Sen gerçek değilsin." Köşede duran sabunluğu alıp tüm gücümle aynaya fırlattım. Yere dökülen cam kırıkları, tıpkı benim ruhum gibi paramparça olmuşlardı. Hızla lavabodan çıkıp odaya geçtim. Ama iğrenç yüz herdeydi.

 

Hızla dolaba yönelip içine girdim. Burada beni bulamazdı ki. Hem karanlıktı kimseyi görmezdim de.

Bacaklarımı karnıma doğru çekip ellerimle kulaklarımı kapayıp kafamı dizlerime yasladım. Sadece sessizlik istiyordum. Başımda ki ağrı tüm vücuduma yayılıyordu. Olanlar gözlerimde canlanıyordu. Nefes almak istemiyordum. Kimsenin beni görmesini o acıyarak bakan bakışlarla karşılaşmak istemiyordum.

 

Canım çok acıyordu. Sevdiğin birini korumanın bedeli bu kadar acı olmamalıydı. Boğazım da oluşan yumru her yutkunmamda canımı daha çok acıtıyordu. Ağladıkça o yumru daha da büyüyordu.

 

Kapı açılma sesini duyduğum an da nefsimi tuttum. Gelmişti işte.

 

Ani bağırma sesiyle korkudan yerimden sıçradım. Ama bu ses Mert'in sesiydi.

Tam dolaptan çıkacakken aklıma doluşan anıyla gözlerim tekrar dolmuştu. Beni kurtaracağına söz vermişti ama gelmemişti. O da yalancıydı.

Ağlamamak için elimle ağzıma bastırıyordum. Ama nafileydi ağlamak istemiyordum ama içimde ki ses ağlamam için elinden geleni yapıyordu.

 

Adım sesleri dolabın yanında durunca korkuyla olduğum yere daha da sindim.

 

"Buket hayatım biliyorum çok zor ama ben yanındayım. O yüzden sakın korkma ben artık hiç bir zaman seni bırakmayacağım. Burada bekliyorum seni ne zaman kendini hazır hissedersen sana sarılmak için burada bekliyor olacam. Seni çok seviyorum. Bunu unutma olurmu. Bunuda beraber atlatacağız. Sana söz veriyorum."

 

Duyduklarımla ağlamam daha da şidetlendi. Allahım nolur canımı al ben bir daha Mert'in yüzüne asla bakamazdım. O da beni böyle kabul etmezdi zaten. Bana acıdığı için böyle konuşuyordu.

 

Aklımda oluşan bin bir türlü düşünceler beni boğuyordu. Sanki bedenim de ki ruh beni terk etmişti. Benim ruhum o evde ölmüştü.

 

Ama bedenim neden yaşıyor ki?

Buradan gitmek istiyordum. Mert'e gitmiştir zaten beni bu kadar saat bekleyecek insan değil.

 

Dolabın kapısını korkarak araladığim da oda da kimse yoktu. Gitti işte annem Hayal gibi o da beni terk etti. Dolan gözlerimle dolabın kapağını sonuna kadar açtığımda gördüğüm yüzle dona kalmıştım. Gitmemişti oradaydı. Beni seviyormuydu cidden? Beni tüm kusurlarımla sevebilecek insan senmisin yoksa?

 

"Hani beni kurtaracaktın? Neden gelmedin. Neden benim yaşamama izin verdin?"

Bunun cevabını merak ediyordum.

Her şey için çok geç kalmıştı. Ozaman neden geldi keşke gelmeseydi. Belki o zaman bu acıdan kurtulmuş olurdum.

 

"Yetiştim ya birtanem bak yanımdasın. Benimlesin." Değildim ben yaşamıyordum artık.

 

Gözlerim doldu. " Ben artık bir ölüyüm Mert. Onlar beni o evde öldürdüler. Ben çok çırpındım. Yalvardım ama onlar beni dinlemedi." Ağlamam konuşmamı engeliyordu. Konuşmaya halim yoktu.

 

"Onları öyle bir hale koyacam ki senin tüm acın dinecek sana söz veriyorum sevgilim. Sana dokunan her bir eli lime lime edecem." Kollarını açtı yüzünde ki o acı tebessüm sebebini bilmediğim bir şekilde canımı sıkmıştı. Onun üzülmesini istemediğimi fark etmiştim.

 

"Gel birtanem gel ki yaralarını sarayım izin ver ne olur. Sen olmazsan bende olmam. Nefesin olmazsa bende ki nefes işe yaramaz." Beni seven birine ihtiyacım vardı. Koşulsuz seven ve beni sarıp sarmalayan. Oturduğum yerden kalkıp Mert'in yanına gidip sıkıca sokuldum. Beni sarmalayan kolları saçlarımı oksaması o kadar iyi gelmişti ki sanki tüm kötülüklere ve kötü düşüncelere kalkan olmuştu.

 

"Nefes alamıyorum ben. Yok olmak istiyorum. Kimseyi görmek istemiyorum. Beni sakla olurmu kimse görmesin beni." İçimde ki o korku bir türlü geçmiyordu. Sanki her an çıkacakmış gibi.

Sahi bundan sonra bir hayatım olacakmı benim.

 

Son kurduğum cümleyle vücudunun kast katı kesildiğini bana sarılan kollarından anlamıştım.

 

"Sana söz veriyorum bundan sonra istemediğin hiç birşey olmayacak. Sen ne dersen o olacak."

Saçlarımı okşayan elinin yerini dudakları aldı. Ufak bir öpücük kondurdu.

 

"Gidelim buradan şimdi. Ben burada kalmak istemiyorum." Derin bir nefes aldı.

 

"Uykum var ama uyumaya korkuyorum ya geri gelirlerse?" Düşüncesi bile bedenimin titremesine sebep olmuştu.

 

"Korkma birtanem hepsini buldum. Lime lime edecem onları. Sen korkma olurmu kimse sana birşey yapamaz artık."

 

Dedikleriyle azda olsa içimde ki korku hafiflemişti. İstemsizce yüzümde bir tebessüm oluştu.Artık beni bulamayacaktı o pislik adam.

Mert'in kollarında olmak o kokusu beni mayıştırmıştı. İlk defa kendimi bu kadar güvende hissediyordum. Tıpkı o gece babamın, kaybolduğum da beni bulduğu an kucağına alıp sıkıca sarılması gibi, o zamanda bu kadar güvende ve rahatlamış hissediyordum. Kafamda ki tüm sesler susmuştu. Huzur bulduğum o kokuyla birlikte ilk defa korkmadığım o karanlığa hapis oluyordum.

 

Yüzüme vuran rüzgarla irkilerek uyandım. Mert'in kucağında hastane kapısından çıkıyorduk. Yüzümde oluşan tebessümle "Teşekkür ederim." Dedim omuzunda olan başımla sadece beni duyabileceği şekilde söylemiştim. Zaten yüksek sesle konuşmaya halim yoktu.

 

Bir anda durup yanağımdan öptü. İçimde ki ölen o kelebekler bir anda canlanıp uçmaya başladılar. Kafamı boyun girintisine daha da sokup o hayran olduğum kokusuna hapis olmayı diledim. Araba kapısı açılma sesi duyunca kafamı Mert'in omuzundan kaldırmamla gördüğüm kişiyle beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Bana pis pis sırıtan o yüz. Mert endişeli bir yüzle, "Buket canım iyimisin noldu?" Dedi.

 

"O o bu-ra-da! Gidelim nolur. O seni benden alacak." Onu görmemek için kafamı Mertin boynuna gömdüm. Mert kast katı kesilen vücuduyla olduğu yerde dona kalmıştı. Ben ise bir an önce buradan gitmek istiyordum.

 

Bir olayı daha kaldıracak gücüm yoktu çünki....

 

 

 

 

Evett yeni bölümle karşınızdayım.

 

Nasıl buldunuz bölümü arkadaşlar.

 

Oy ve yorumlarınız benim için çok değerli arkadaşlar. ❤️

 

Yeni bölümlerde görüşmek üzere. Seviliyorsunuz❤️❤️

 

Loading...
0%