@mavissrgt
|
Onur'un bu denli Mert'ten korkması beni çok şaşırtmıştı. Bir insan birinden hem bu kadar korkup hemde nasıl intikam almak ister ki. Bunların arasında ne vardı? En önemlisi Onur kimdi? Mert ile arasında ne olmuş olabilirdi ki en iyisi bunu belli etmeden Mert'ten öğrenmekti.
Galiba sandığımdan daha kötü bir işin içindeydim. Battıkça batıyor ve bunu bile bile birşey yapamıyordum.
Bakışlarım dolap ile bana doğru gelen Mert arasında gidip geliyordu.
Mert ile göz göze geldiğimde endişeli bir şekilde önce gözlerime sonra ise bakışları boynuma kaydı. Boynum morarmış olacak ki korkudan beş adımlık mesafeyi iki adımda gelmiş bakışları daha bir dikatli boynumda oyalandı. Ben ise mal mal Mert'in suratına bakıyordum. Yada olayları yavaş yavaş idrak edebiliyordum.
"Buket boynunun hali ne böyle noldu sana." Sesinde ki endişe sinir hat safadaydı. Doğruyu söyleyemeyeceğim için mecbur bir yalan uydurmak zorundaydım.
"Ne olmuş ki boynuma?" Dedim yapmacık bir merakla.
"Daha ne olsun morarmış Buket! Biri birşey mi yaptı?" Sinirle etrafına bakınmaya başladı.
"Ben o piç herifleri boşunami hastaneye yığdım lan Asımm." Sesi odadan taşmış hastanenin koridorunda yankılanmaya başlamıştı.
"Aşkım sakin ol birşeyim yok kimse birşey yapmadı. Sadece boynumu biraz sert kaşımış olabilirim." Sesimin normal olması için elimden geleni yapmıştım ama korkuyu sesime ne kadar uğraşsamda engeleyememiştim.
Bir anda olduğu yerde dona kaldı. Ani bir manevrayla bana doğru döndü. Ben ne olduğunu anlamadan tekrar "Asımm neredesin lan piç herif!?"
"Mert ne oluyor? Yok birşey dedim." Beni duymuyordu adeta. Koşarak içeri giren genç iri yarılı bir adam eleri önünde, başı eğik bir şekilde, " buyur abi." Dedi.
Tam yumruğunu kaldırmıştı ki korkudan ayağa kalkıp önüne geçtim. "Naptığını sanıyorsun sen ya birşey yok diyorum adama suçsuz yere darp mi edeceksin?" Bakışlarında ki sorgulayıcı ve endişeli bakış beni geriyordu.
"Buket yalan söylüyorsun. Tehdit ediliyorsun belli biri sana birsey yapmış ve bana anlatmiyorsun. Kimdi o güzelim söyle hadi." Sağ eliyle yanağımı okşuyordu.
Sakin ol Buket sakin belli etme ve dolaba bakma sakın. "Bunu da nereden çıkardın. Cidden benim tenim hassas ondan dokunsan bile morarır." Adının Asım olduğunu öğrendiğim adama bakıp, "Sen çıkabilirsin bir yanlış anlaşılma oldu." Dedim kendimden emin bir şekilde.
Ama Mert hayla bana tuhaf bir şekilde bakıyordu.
"Neden bana öyle bakıyorsun. İnanmıyormusun bana yoksa." Alıngan bir şekilde ona bakıyordum. Umarım yerdi numaramı.
"Sen bana hiç bir zaman aşkım demezsin Buket zorda kalınca yada birşeyleri saklayınca aşkım gibi kelimeleri kullanırsın. O yüzden neler olduğunu söyle yoksa ben öğrenmesini bilirim."
Ağzım açık bir şekilde Mert'e bakıyordum. Beni bu kadar iyi tanıması korkutmuyor değildi. İstemsizce gözüm Mert'in arkasında ki dolaba kaydı. Mert bakışlarımın olduğu yere bakarak elini belinde ki silahı atınca korkudan gözlerim yuvalarından çıkacaktı. Asım'a bakış attı.
"Tamam canım ben yanlış anlamışım. Hadi gel doktor bizimle konuşacak ondan sonra eve geçebiliriz." Tam birsey diyecekken eliyle sus işareti yapmasıyla kelimeler ağzımda hapis olmuştu. İşte şimdi sonum gelmişti.
Dolu dolu gözlerle son defa bana saf sevgiyle bakan o gözlere baktım. Lakin bu saaten sonra o gözlerde saf nefreti görecektim.
Asım beni dışarı çıkarırken içeriye sayısını bilemediğim kadar koruma girmişti. Beni yan odaya götüren Asım içeride on tane korumayla beni baş başa bırakıp gitmişti.
Korkudan kolumda ki serumla bir ileri bir geri gidiyordum. Bu da sinirimi bozmuştu. Hızlıca kolumdan söküp çıkartmaya korumaların biri, "Buket hanım naptınız?" Dedi şaşkınlıkla.
"Karışmayın siz hem Mert nerede kaldı neler oluyor biri bana an-" konuşmamı bölen bir silah sesiydi. Korkudan olduğum yere çakılı kalmıştım. Bu kurşunun bir tanesi de birazdan bana gelecekti. Anlaşılan Onur herşeyi ötmüştü ölmeden öncede beni yakmıştı. Dayanamayıp hızla kapıdan çıkacaktım ki iki koruma önüme geçti.
"Kusura bakmayın Mert beyin kesin talimatı var bu oda dan hiç bir şekilde çıkamazsınız."
Sinir ve korkudan ellerimi saçlarımın arasına geçirip kapıdan uzaklaştım. Bunlarla baş edemezdim. En büyük işkenceyi yapacaktı bana. Acaba hangi hayvanına yem edecekti beni. Kesin timsahlara yem edecek. Düşüncesi bile buradan kaçma isteğini arttiriyordu.
Kapı açılma sesiyle bakışlarım içeri giren Asım'ı buldu.
Soğuk ve donuk bir sesle, "Buyrun Buket hanım size eve kadar eşlik edeceğim. Mert beyin işleri var."
"Ne işi var ben Mert'i görmek istiyorum. Onu çağrın bana."
"Şuan pek müsait değil. Lütfen zorluk çıkarmayın." Bakışları kanayan koluma kaydı. "Önce kolunuza pansuman yaptıralım Serumu kendiniz çıkarmamalıydınız." dedi mekanik bir sesle.
"Gerek yok" sesimde ki hüzünü o da anlamış olacak ki gözlerinde bir an kınayıcı bir bakış yakaladım.
Hayatım da ufakcık bir ışık vardı onuda kendi ellerimle söndürmüştüm. *******
Asım sürücü koltuğunda ben ise arka koltuktaydım. Arkamızda ise sekiz araba dolu korumayla konvoy vardı. Gözlerimden sessizce yaşlar dökülüyordu.
"Onunla benim ilgim yok gerçekten o beni ailemle tehtid etti. Annemi Hayali ve Mert'i öldürmekle tehdit etti. Be- benim bi-r suçum yok. Ne olur beni ona götür. Anlatırsam anlar beni o." Sesim git gide kısık ve ağlamaklı çıkmıştı.
"Çok geç malesef Buket hanım." Dikiz aynasından bana kısa bir bakış atıp önüne döndü.
"Size tek tavsiyem ne olursa olsun karşısında konuşmayın. En azından siniri geçene kadar. Çünki sinirliyken naptığının farkında olamıyor. Bunu da beni hastane odasında savunduğunuz için diyorum."
Dediklerinden sonra hiç bir şey diyemedim. Bana inanmayacaktı. Beni dinlemeyecekti.
Ne kadar yol gittik bilmiyordum. Araba durduğunda başımı kaldırıp camdan dışarıya baktığım da eve değil dağ evine gelmiştik.
Asım kapımı açtığında arabadan indim. Onu takip ederek o önde ben arkada benim arkamda da bir ordu vardı.
Biz gelmeden çoktan evin etrafına koruma yerleştirilmişti. Mert'in bu kadar karanlık biri olduğunu bilmiyordum.
Eve girdiğimde kimse yoktu bomboştu evet bir koltuk bile yoktu. Asım, "buyrun Buket hanım." Diyerek önümden çekildi. İçeri girdiğimde arkamdaki kapı bir anda kapandı ve kitlendi. Galiba korkuyordum. Herseyi öğrenmişti ve benim elimden birsey gelmiyordu. Telefonumun melodi sesiyle Asım arabaya binerken bana verdiği çantamda ki telefonu çıkardım annemin aradığını görünce hemen açtım. Çok merak etmiş olmalı.
"Alo annecim." Dedim sesimin normal çıkarmaya çalışarak.
"Kızım neredesin sen taburcu olmuşsun Mert'i aradım açmıyor. Iyimisin sen?"
"İyim annem sadece Mert kafam dağılsın diye çok güzel bir yere getirdi beni. Telefonu arabada kaldı ondan duymamıştır." Gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.
"Bana haber verseydiniz keşke çok korktum." Sesinde sitem vardı.
"İyim annecim doktor iyisin diyince bizde çıktık. Haberin var sanıyordum."
"Yok kızım birde silahlı çatışmamı ne çıkmış biri ölmüş çok korktum sana birşey oldu sandım." Sol gözümden bir damla yaş usulca aktı. Buruk bir tebessüm oluştu. Ölen bendim anne demek istiyordum.
"Haberim yok annecim biz gittikten sonra olmuştur."
"Tamam canım dikkat et kendine bende eve geçiyorum. Birsey olursa mutlaka haber et olurmu?" Zoraki bir sesle, "Merak etme annecim çok iyim. Görüşürüz." Telefonu kapattığımda daha fazla dayanamamıştım. Dizlerimin üzerine düşüp hıçkıra hıçkıra ağlama başladım. Tüm yaşanmış acı birikimlerin zehrini döküyordum. Ama binde birdi bu akan zehir, içimde biriken acıların dışa yansırsa taş uzerinde taş kalmayacak. En acısıda babamın katilini de öğrenme ihtimalim varsa bile artık yoktu. Bu kadar yaklaşmışken bir anda ellerimin arasından kayıp gitmesi canımı yakıyordu.
Soğuk zemine uzanıp cenin pozisyonu durdum. Kollarımı bacaklarıma sardım. Gözümden akan yaşlar soğuk zeminde küçük bir su birikintisi oluşturuyordu. Hiç birşeyi beceremiyordum. Herşeyi elime yüzüme bulaştırdım. Hem sevdiğim adamı, hemde babamı tekrar kaybetmenin verdiği acının tarifi yoktu. O nalet geceden bile çok canımı yakıyordu. Mert beni artık sevmiyordu. Bana iyi gelen o bakışlar artık canımı yakacaktı. Aramak istiyordum ama bana söyleyecek beni parçalayacak o kelimeri duymaktan ölesiye korkuyordum. Gelecekti buraya evet ama ne zaman? Elimden gelen tek şey ise ağlamaktı. Zaten başka bir işe yaradığım da yoktu.
*******
Yerden havalandığımı hissetmemle burnuma gelen o kokuyla uyumaya devam ettim. Gözlerimi açarsam kabus başlayacaktı çünki.
Sırtım yumuşak bir yüzeyi bulunca öylece uyumuş gibi yapmaya devam ettim. Kısa bir süre sonra üzerimi örtüğünü hissettim. Adım sesleri odanın içerisinde dolaştığını gösteriyordu. Arkamda hareketlilik hissedince kalbim deli gibi atmaya başladı. Benimle aynı yatağa uzanmıştı. Ve bu ilkti. Acaba benim öyle birşey yapmadığıma inanmışmıdır. Ya bu bir vedaysa. Allahım kafayı yiyeceğim galiba. Saçlarımda hissettiğim elle yüzümde istemsiz bir tebessüm oluştu. Ama o bunu görmüyordu. Çünkü yüzüm ona dönük değildi.
"Neden!?" Duyduğum kelimeyle kafamdan aşağıya kaynar su ardından soğuk su dökülme etkisi yaşamıştım. Bir fısıltıydı. Ama benim için haykırıştı bu.
"Bize bunu neden yaptın. Hiç mi sevmedin beni. Ben seni canımdan vazgeçecek kadar seviyorken." Ağlıyordu.... Dayanamayıp ona doğru dönmemle donuk bir şekilde bana bakıyordu. Biliyordu uyumadığımı. Zaten beni benden iyi tanıyordu.
"Neden!?" Dedi yine o can yakan kelime.
"Ben seni çok seviyorum. Mecbur bırakıldım. Evet ilk başta kabul ettim ama o zamanlar senden nefret ediyordum. O adam onun tarafında olursam babamın katilini verecekti bana. Sen bana çok zarar veriyordun. Seni sevdiğimi anlayınca vazgeçtim. Bir bilgiden hiçbir şey olmaz diye düşündüm ama sonra çok pişman oldum yapmadım da hiçbir bilgi vermedim. Ama o annemin canını almakla sana zarar vermekle sevdiklerimin canını gözlerimin önünde almakla tehdit etti. Ona rağmen ona hiçbirşey demedim. Ben sana ihanet etmedim sevgilim. Ne olur inan bana. Hastaneyede beni ölümle tehdit etmeye geldi. Ben seni çok seviyorum ne olur inan bana ne olur."
"Ben öldüm zaten. Ama bunu sen yaptın." Sesi o kadar soğuk, bakışları buz dağı kadar donuktu.
Gözümden usulca yaşlar akmaya başladı. "Ben seni öldürmedim. Sana ihanet etmedim Mert."
"Sen o adamla anlaşma yaptığın an beni öldürdün zaten. O sahilde dediklerinde tamamen planın bir parçasıydı değil mi. Ben bu hayatta hiç mutlu olmadım Buket. Annem varken bile babam yüzünden olamıyorduk annem öldü hayatım tamamen acı ve mutsuzlukla doldu. Ama seni gördüğüm ilk günden beri siyahlara bürünen hayatım rengarenk oldu. Sen sevgime karşılık verdiğin zaman nefes almak neymiş onu anladım. Ama bunların hepsinin bir yalan olduğunu bilmek..." sustu sustu o sustu ben öldüm.
Yataktan kalkıp kapıya doğru ilerledi. Tam kapıdan çıkacakken durdu. Arkası dönük bir şekilde, "bu saaten sonra karşıma sakın çıkma çünki bu sana son merhametim. Seni gördüğüm an hayatına kabus gibi çöküp cehennemin olurum." Kapıyı çarpıp odadan gitmişti. Kendime gelip koşarak peşinden gittim. Ben onusuz zaten büyük bir kabusun içinde kalırdım ki onsuz hayatım zaten cehennem di bana. Tam dış kapıdan çıkacakken önüne geçtim. Sıkıca sarıldım. "Nolur gitme beni bırakma sensiz yaşayamam yapma bunu bana." Bir süre öylece kaldı.
Kurduğu cümleyle sarılı olan kollarım boşluğa düştü.
"Benim onca adamın artığı olan biriyle işim olmaz." Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. İki adım geriledim. Hayal kırıklığı ve gerçeklerin yüzüme vurulduğu acıyla bakakaldım.
Gözlerimden akan yaşları hızlıca sildim.
"Haklısın onca erkeğin tecavüz ettiği bir artıkla işin olamaz. Özür dilerim bir daha karşına çıkmayacağım emin olabilirsin." Yerde ki çantamı alıp hızla evden çıktım.
Son gücümle koşmaya başladım. Hıçkırıklarım göz yaşlarım bir birine karışıyordu. Haklıydı hemde çok haklıydı. Otobanın ortasında gözüme vuran araba farlarının ışıklarına rağmen koşmaya devam ettim. Çantam da çalmakta ısrar eden telefonu durup nefes nefese çantamdan çıkardım. Annemdi ona ihtiyacım vardı beni tüm kusurlarımla kabul eden tek kişiydi. Telefonu açtığımda yabancı bir ses, "Alo Buket hanımla mı görüşüyorum."
"Ağlamaktan kısılan sesimle, "Evet siz kimsiniz?"
"Ben sağlık pesoleni anneniz bir trafik kazası geçirdi. Üzgünüm başınız sağolsun."
Ne diyordu bu, ne demek oluyordu dedikleri. Telefonda birşeyler daha diyordu ama benim kulaklarım uğulduyordu. Benim annem mi nasıl yani yok ya olamaz. Olmamalı o gidemez.
"ANEEEEEEE HAYIR NOLUR GİTMEE."
Duyduğum fren ve korna sesiyle vücudumda hissettiğim darbe ve havalanmamla sert zemine çarpmam bir olmuştu.
Son gördügüm şey ise ışıkların içinde birinin bana doğru koşusuydu.
"Hayır hayır Allah benim belamı versin. Buketttt nolur bırakma beni...."
Allahım nolur yaşatma beni al yanına çok yoruldum....
Evetttt bölüm nasıldı arkadaşlar. Biliyorum biraz geç geldi özür dilerim. Baya kaptırmışım bölüm yazmaya kendimi.
Bu arada kitabın adını değiştireceğim arkadaşlar aklımda bir kaç kitap ismi var. Sizde aklınıza gelen isimler varsa buraya yazarsanız çok sevinirim. Aklım çok karışık bu konuda.
Yeni bölümde görüşmek üzere...
SEVİLİYORSUNUZZZZ💋❤️
|
0% |